1: Vergi yasalarına göre kendisine vergi borcu yüklenebilen gerçek ve tüzel kişilere verilen ad aşağıdaki şıklardan hangisinde doğru olarak verilmiştir?
Bu Blogda Ara
2 Temmuz 2008 Çarşamba
VERGİ USUL KANUNU DERS NOTLARI
VERGİ USUL KANUNU DERS NOTLARI
GİRİŞ
Kanunun Şümulü
Madde 1 - Bu kanun hükümleri ikinci maddede yazılı olanlar dışında, genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlar ile il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında uygulanır.
Yukarıda yazılı vergi, resim ve harçlara bağlı olan vergi, resim ve zamlar da bu kanuna tabidir.
Bu kanunun hükümleri kaldırılan vergi, resim ve harçlar hakkında da uygulanır.
Resim : İthalat, ihracat ve dahilde üretilen mal ve hizmetlerin tüketimi üzerine konulan bir yükümlülüktür. Bu genel nitelikleri ile resim, bir yönüyle vergilere bir diğer yönüyle de harçlara verilen bir isimdir.
Şöyle ki, resim karşılıksız olarak alındığı durumda vergi niteliğindedir; diğer yandan bir hizmet, hak veya malın elde edildiğinde alınması halinde, yani bir karşılığın bulunması durumunda harç niteliğindedir. Buna göre, karşılıksız olarak ithalattan alınan damga resmi ve karşılığın bulunması halinde alınan rıhtım resmi örnek olarak gösterilebilir. Görülüyor ki resim deyimi, bazen vergi bazen de harç ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.
Öyleyse bazı yükümlülüklerin resim deyimiyle ortaya çıkışı, bütünüyle tarihi nedenlere dayalıdır. Çünkü, resmin kökeninde birbirinden çok farklı unsurlar bulunmaktadır. Bütün bu unsurlar bir bütün olarak ve resim adı altında ifade edilmiş olmaktadır.
Devletin, yaptığı bazı hizmetlerden, fertlerin bu hizmetlerden faydalanma durum ve derecesine göre aldığı paralardır. Kamu hizmetlerinin bir kısmında, bu hizmetlerden fertlerin faydalanma dereceleri saptanabilir. Bunlar, bölünebilen ya da kişiselleştirilebilen hizmetlerdir.
Örneğin eğitim, sağlık, güvenlik hizmetlerinden kimin ne kadar yararlandığı bilinemezken tapu, adliye, noter, trafik hizmetlerinden yararlananların yararlanma ölçüleri saptanabilir. Taşınmazların malikleri, kendi haklarını üçüncü kişilere karşı tapu siciliyle korurlar. Devletin adalet hizmetinden yararlanmak isteyen kişi mahkemelere başvurur. Yurt dışına seyahat etmek isteyen kişi pasaport almak zorundadır. İşte harçlar, bu tür nedenlerle özel bazı hizmetler karşılığı olarak alınan bedeldir. Bedelin hizmete eşitliği söz konusu olmaz, ama bir bedel vardır. Gerçekten de vergi ile harç arasındaki en önemli farklardan biri, harcın bir hizmet karşılığı olması, hizmetten yararlananın harcı ödemesidir. Vergide belirli bir karşılık söz konusu değildir; devlet, yasal duruma göre zora dayanarak vergi almaktadır.
Harçlar da ancak, yasal dayanağı varsa alınabilir; kanuna dayanmayan harç alınamaz. T.C.Anayasasının 73. maddesi “...vergi, resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir ve kaldırılır” hükmüyle bir mali yükümlülük olan harcın kanuna dayanmadan alınamayacağını açıkça belirtmektedir.
Gümrük ve Tekel Vergileri
Madde 2 - Gümrük ve tekel idareleri tarafından alınan vergi ve resimler bu kanuna tabi değildir.
Vergi Kanunlarının Uygulanması ve İspat
Madde 3 - (2365 sayılı Kanunun 1'inci maddesiyle değişen madde) A) Vergi kanunlarının uygulanması: Bu kanunda kullanılan "Vergi Kanunu" tabiri işbu kanun ile bu kanun hükümlerine tabi vergi, resim ve harç kanunlarını ifade eder.
Vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı gözönünde tutularak uygulanır.
B) İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.
Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz.
İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.
VUK’nun 3.maddesinin 2365 sayılı kanunla değiştirilmesinden sonra, daha önce sınırlı olarak uygulanan bilimsel yorumlama yöntemi yasal bir düzenlemeye kavuşmuştur.
Bir yasa kuralını yorumlarken izlenebilecek bilimsel yorumlama yöntemleri genellikle dört başlık altında toplanabilir.
1- Deyimsel (lafzi) yorum yöntemi: Bu bir kanundan çıkarılabilecek ilk yorum yöntemi olup hukuk metninin sözcük anlatımından hareket eder. Yani hukuk metnindeki deyimlerin anlamını araştırmak, bu deyimlerin sözlük ve kullanılış anlamını bulmak, böylece kanunu söze göre anlamlandırmaktır.
2- Sistematik yorum yöntemi : Burada bir kanun hükmünün anlamı belirlenirken bu hükmün kanun yapısındaki yeri ve diğer mevzuat hükümleri ile olan bağlantısı ve ilişkisi araştırılır.
3- Tarihi yorum yöntemi : Bu yöntemde bir kanun hükmü yorumlanırken kanun koyucunun kanun yapıldığı andaki iradesi ve amacı araştırılır.
4- Amaçsal (gai) yorum yöntemi : Burada kanunun konuluş amacına göre yorumlanması yapılır.
BİRİNCİ KİTAP
Vergilendirme
BİRİNCİ KISIM
Genel esaslar
BİRİNCİ BÖLÜM
Vergi uygulanmasında yetki
Vergi Dairesi
Madde 4 - Vergi dairesi mükellefi tespit eden, vergi tarh eden, tahakkuk ettiren ve tahsil eden dairedir.
Mükelleflerin, vergi uygulaması bakımından hangi vergi dairesine bağlı oldukları vergi kanunları ile belirlenir. Ancak, Maliye ve Gümrük Bakanlığı, gerekli gördüğü hallerde, mükelleflerin işyeri ve ikametgâh adresleri ile il ve ilçelerin idarî sınırlarına bağlı kalmaksızın vergi daireleri ve bölge bilgi işlem merkezleri kurmaya, vergi dairelerine bağlı şubeler açmaya ve vergi dairelerinin yetki alanı ile vergi türleri, meslek ve iş grupları itibariyle mükelleflerin bağlı olacakları vergi dairesini belirlemeye yetkilidir.
Madde 4 – (Değişmeden önceki şekli) (3505 sayılı Kanunun 1'inci maddesiyle değişen fıkra) Mükelleflerin, vergi uygulaması bakımından hangi vergi dairelerine bağlı oldukları vergi kanunları ile belirlenir. Ancak, Maliye ve Gümrük Bakanlığı, gerekli gördüğü hallerde, mükelleflerin işyeri ve ikametgâh adresleri ile ilçelerin idarî sınırlarına bağlı kalmaksızın vergi dairelerini ve vergi dairelerinin yetki alanını belirlemeye yetkilidir.
Mükelleflerin, vergi uygulamaları bakımından hangi vergi dairelerine bağlı oldukları, ilgili vergi kanunlarında düzenlenmektedir: GVK 92, 98, 100; KVK 21, 22,24; KDVK 43; VİVK 6,8
Vergi Mahremiyeti
Madde 5 - Aşağıda yazılı kimseler görevleri dolayısiyle, mükellefin ve mükellefle ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine müteallik olmak üzere öğrendikleri sırları veya gizli kalması lazımgelen diğer hususları ifşa edemezler ve kendilerinin veya üçüncü şahısların nef'ine kullanamazlar;
1. Vergi muameleleri ve incelemeleri ile uğraşan memurlar;
2. Vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştayda görevli olanlar;
3. Vergi kanunlarına göre kurulan komisyonlara iştirak edenler;
4. Vergi işlerinde kullanılan bilirkişiler.
Bu yasak, yukarıda yazılı kimseler, bu görevlerinden ayrılsalar dahi devam eder.
Ancak, vergi güvenliğini sağlamak amacıyla Gelir Vergisi mükelleflerinin yıllık Gelir Vergisi, sermaye şirketlerinin Kurumlar Vergisi beyannamelerinde gösterdikleri matrahları (zarar dahil) ve beyanları üzerinden tarh olunan Gelir ve Kurumlar Vergileri ile mükelleflerin ad ve unvanları, bağlı oldukları vergi dairelerince beyannamelerinin verildiği yıl içinde dairenin münasip yerlerine asılacak cetvellerle ilan olunur. Mükellefin bağlı bulunduğu teşekkül varsa, bu ilan orada da yapılır.
Gelir Vergisi mükellefleri (Kazancı basit usulde tespit edilenler dahil) ile sermaye şirketleri her yıl Mayıs ayının son gününe kadar vergi tarhına esas olan kazanç tutarları ile bunlara isabet eden vergi miktarlarını gösteren levhayı merkezlerine, şubelerine, satış mağazalarına iş sahipleri ile mükellefler tarafından kolayca okunup görünecek şekilde asmak zorundadırlar. İlan ve levhalara ilişkin diğer hususlar Maliye Bakanlığınca belli edilir.
Mükelleflerin vergi tarhına esas olan beyanları, kesinleşen vergi ve cezaları ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş bulunan vergi ve ceza miktarları Maliye Bakanlığınca açıklanabilir. Maliye Bakanlığı bu yetkisini mahalline devredebilir. Ayrıca, kamu görevlilerince yapılan adlî ve idarî soruşturmalar ile ilgili olarak talep edilen bilgi ve belgeler ile bankalara, yapacakları vergi tahsiline yönelik bilgiler verilebilir. Bu bilgilerin verilmesine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir. Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri veya kullandıkları vergi inceleme raporuyla tespit olunanların, kanunla kurulmuş mesleki kuruluşlarına ve 3568 sayılı Kanunla kurulan birlik ve meslek odalarına bildirilmesi vergi mahremiyetini ihlal sayılmaz. Bu takdirde kendilerine bilgi verilen kişi ve kurumlar da bu maddede yazılı yasaklara uymak zorundadırlar. Maliye Bakanlığı bilgilerin açıklanmasıyla ilgili usulleri belirmeleye yetkilidir.
Açıklanan bu bilgiler ele alınarak, mükelleflerin haysiyet, şeref ve haklarına tecavüz edilemez. Aksine hareket edenler hakkında
T. Ceza Kanununun 480, 481 ve 482'inci maddelerindeki cezalar üç misli olarak hükmolunur.
Vergi Mahremiyetinin İstisnaları
1- Vergilerin İlanı: GVK mükelleflerinin yıllık gelir vergisi, sermaye şirketlerinin Kurumlar Vergisi beyannamelerinde gösterdikleri matrahların (zarar dahil) ve beyanları üzerinden tarh edilen vergilerin, vergi dairelerine asılacak cetvellerle ilan edilmesi ihlal sayılmaz. Ayrıca, ilan mükellefin bağlı olduğu bir teşekkül varsa orada da yapılır. Ancak, bu bilgilere dayanılarak mükellefin şahsiyet, şeref ve haklarına tecavüz edilemez.
2- Vergi Levhası : Gelir vergisi ve sermaye şirketlerine her yıl mayıs ayının son gününe kadar vergi tarhına esas olan kazanç tutarları ile bunlara isabet eden vergi miktarını gösteren bir levhayı merkezlerine, şubelerine, satış mağazalarına, iş sahiplerine ve mükellef tarafından kolayca okunabilecek bir şekilde asma zorunluluğu getirilmiştir. (VUK GT 142, 143, 146)
3- Borçlu Mükelleflerle, Kaçakçılık Fiili (VUK 359) ile Vergi Ziyaına Neden Olanların Basın ve TRT Yoluyla Açıklanması : VUK’nun 5.maddesinin 5.bendine göre; “belge düzenine uymayan veya kaçakçılık fiili ile vergi ziyaına neden olup, tarh edilen vergi ve kesilen cezası kesinleşen mükellef ve vergi sorumlusu, Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre basın ve TRT yoluyla açıklanabilecek” ve bu durum vergi mahremiyetinin ihlali sayılmayacaktır. (VUK GT 182)
4- Sahte ve Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Düzenleyen veya Kullananların Mesleki Kuruluşlara Bildirilmesi : Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri veya kullananların bu durumun, vergi inceleme raporuyla tespit olunanların kanunla kurulmuş mesleki kuruluşlara bildirilmesi de vergi mahremiyetinin ihlali sayılmamaktadır.
Yasaklar
Madde 6 - Beşinci maddede yazılı olanlar:
1- Kendilerine, nişanlılarına ve boşanmış olsalar bile eşlerine;
2- Kan veya sıhrî usul ve füruuna, evlatlığına veya kendisini evlat edinene yahut kan hısımlığında üçüncü (Bu derece dahil), sıhri hısımlıkta, bu hısımlığı meydana getiren evlenme ortadan kalkmış olsa bile, üçüncü (Bu derece dahil) dereceye kadar olan civar hısımlarına;
3 - Kanuni temsilcisi veya vekili bulundukları kimselere;
Ait vergi inceleme ve takdir işleriyle uğraşamazlar.
Vergi muameleleri ve incelemeleri ile vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştayda görevli olanlar, mükelleflerin vergi kanunlarının uygulanması ile ilgili hesap, yazı ve sair özel işlerini ücretsiz de olsa yapamazlar.
Evlat Edinme: Sahih nesebin kaynaklarından biridir. Bu suretle evlatlık ile evlat edinen arasında “akdi nesep” bağı kurulmuş olur. Evlat edinme, bir medeni hukuk akdidir. Medeni Kanun bu kurumu 253-258. maddeleri arasında düzenlemiştir.
Evlat edinecek olan kimsenin en az 35 yaşında olması, sahih nesepli füruunun (altsoyunun) bulanmaması, evlatlık ile aralarında en az 18 yaşın varlığı gerekir. Eğer, evlat edinen evli ise, ayrıca eşinin rızasına da ihtiyaç vardır.
Evlat edinmek için “hakimin izni’ni almak ve noterde resmi senet düzenlemek” gerekir. İzin verecek olan hakim, evlat edinenin ikametgahı asliye hakimidir. (Md.256). Hakim izin vermeden önce asli şartların bulunup bulunmadığını araştırır.
Kan Hısımlığı : Kan hısımlığı, kan bağından ileri gelen yakınlık ilişkisidir. Diğer bir deyimle kan kısımlığı, bir kimse ile onun kendilerine kan bağıyla bağlı olduğu kimseler, örneğin ana ve babası, kardeşleri, ana ve babasının babaları ve bunların çocukları, kendi çocukları ve onların çocukları arasındaki hısımlıktır. Kan hısımlığı, bir birinin sülbünden veya sadırdan gelen, yani birbirlerinden veya ortak bir asıldan türeyen şahıslar arasında söz konusu olan hısımlıktır.
Sıhri Hısımlık : Bir kimsenin eşinin kan hısımları ile arasındaki hısımlıktır. Dolayısıyla sıhri hısımlık, evlenme dolayısıyla meydana gelen akdi bir hısımlıktır. Gerçekten, Medeni Kanun 18. maddesine göre; “karı veya kocadan her birinin kan hısımları diğerinin aynı derecede sıhri hısımları olur” demektedir. Evlenmeyle doğmuş olan sıhri hısımlık, evlenmenin sonradan iptal, ölüm, boşanma sebeplerinden biriyle ortadan kalkması halinde sona ermez, yine devam eder. (Med.Kan.18,92) . Kayın hısımlığı olarak da isimlendirilen sıhri hısımlık, eşlerden biri ile diğerinin kan hısımları arasındaki hısımlıktır. Bu nedenle, eşlerin kan hısımları arasında, örneğin kocanın anası, babası, kardeşleri ile karının anası, babası, kardeşleri arasında hiç bir hısımlık yoktur. Bir kimsenin kayınpederi veya kaynanası o kimsenin usül füru sıhri hısmıdır. Eşin erkek kardeşi civar sıhri hısımıdır. Sadece bir eşin kan hısımları ile diğer eş sıhri hısım olabilir. İki eş arasında hısımlık yoktur ve bir eşin hısımları ile diğer eşin hısımları arasında da bir hısımlık bağı yoktur. Evliliğin boşanma veya butlan kararı ile sona ermesi doğmuş olan sıhri hısımlığı sona erdirmez.
Sıhri hısımlığın dereceleri kan hısımlığının dereceleri ile aynıdır. Bir eşe kan hısımları hangi derecede hısım ise diğer eşe de o derecede sıhri hısım olur.
Sıhri hısımlığın hukuki sonuçları :
1- Evlilik sona ermiş olsa bile eşlerin birbirlerinin usül füru kan hısımları ile evlenmelerine engeldir.
2- Vasi olarak atanmadan sıhri hısımlık tercih sebebidir.
3- Usul hukukunda usül füru veya 2.derece dahil civar sıhri hısımlığı tanıklıktan kaçınma sebebi olarak görülmüştür.
4- Davanın usül füru veya 2.derece dahil civar sıhri hısımları ile ilgili olması halinde hakimin davaya bakması yasaktır.
Civar Hısımlığı : Medeni Kanun, civar hısımlığı “Birbirinin sulbünden gelmeyip de müşterek bir sulbden gelenler arasındaki hısımlık” olarak tanımlamıştır. (Med.Kan.17). O halde, iki kimsenin birbirlerinin civar hısmı olabilmeleri için, her ikisinin de “müşterek bir asıldan” gelmeleri gerekmektedir. Kan hısımlığının derecesi, “nesillerin adedi ile” belli olur. (Med.Kan.17) Diğer bir deyimle, bir kimseyle onun kan hısmı olan şahıs arasında “kaç doğum” varsa, bunlar arasındaki hısımlık derecesi de o kadardır. Örneğin, bir kimse ile onun ana ve babası veya çocukları arasında “birinci dereceden” hısımlık vardır, zira burada bir doğum vardır. Oysa, bir kimse ile kardeşi arasındaki hısımlık “ikinci derecedendir”. Zira burada bir kendisinin doğumu bir de kardeşinin doğumu olmak üzere iki doğum vardır.
Kanuni Temsilci: Bazı durumlarda yasalar, bir kişinin hukuki işlemlerinde bir başka kişi tarafından temsil olunmasını kabul etmiştir. Bu tür temsil yetkisine iradi temsilden farklı olarak kanuni temsil denilmektedir. Yasadan aldığı yetkiye dayanarak, bir veya birden fazla kişiyi temsil eden kişilere ise “Kanuni Temsilci” denilmektedir.
Hukukumuzda, ana-baba velayetleri altında bulunan çocuklarının kanuni temsilcileridirler. (M.K.391...) Evin daimi ihtiyaçlarına ilişkin olarak karının temsil yetkisi (MK 155) ile vasiyeti tenfiz memurunun sahip olduğu mirasçıları temsil yetkisi de (MK 497-498) kaynağını yasadan alır.
Kanundan doğan temsilde temsilcinin yetkisi ve hareket alanı temsil yetkisinin sona erme nedenleri ayrı ayrı düzenlenmiştir. Kanuni temsilci, iradi temsilden farklı olarak, yetkisini kullanırken temsil ettiği kişinin talimatına bağlı değildir, bağımsız hareket eder. Temsil olunan kişi, temsilcisinin yetkisi içine giren işlemleri tek başına yapamaz. Ancak, evli kadın evin daimi ihtiyaçları için temsil yetkisini kullanırken evlilik birliğinin başkanı olan kocanın talimatı ile bağlıdır.
İdarenin Yardımı
Madde 7 - Bilumum mülkiye amirleri, emniyet amir ve memurları, belediye başkanları, köy muhtarları ve kamu müesseseleri vergi kanunlarının uygulanmasında uygulama ile ilgili memurlara ve komisyonlara ellerindeki bütün imkanlarla kolaylık göstermeye ve yardımda bulunmaya mecburdurlar.
İKİNCİ BÖLÜM
Vergi sorumluluğu
Mükellef ve Vergi Sorumlusu
Madde 8 - Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzelkişidir.
Vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir.
Vergi kanunlariyle kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz.
Bu kanunun müteakip maddelerinde geçen "mükellef" tabiri vergi sorumlularına da şamildir.
Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde bulunan her gerçek kişi ile tüzel kişilere bir vergi numarası verilir. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esasları tespit etmeye ve vergi numarasının kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerce yapılacak işlemlerle ilgili kayıtlarda ve düzenlenecek belgelerde kullanılması mecburiyetini getirmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Her vergi kanununda verginin mükellefi ile ilgili ayrıntılı düzenlemeler vardır; GVK 3,8; KVK 1,6; KDVK 8,9 gibi. Vergi sorumluları genel olarak mükellef ile hukuki veya fiili yönden yakın ilişkisi bulunan kişilerdir. Gerçek veya tüzel kişi olabilirler. Ancak, vergi sorumlusunun maddi bir vergi borcu yoktur. Vergi idaresi asıl mükellefin vergi borcu nedeniyle vergi sorumlusunu muhatap olarak alır. Vergiyi doğuran olay her zaman mükellefin kişiliğinde gerçekleşir ve mükellef vergi borcunu mal varlığından öder. Oysa, vergi sorumlusunun kişiliğinde vergiyi doğuran olayın hiç bir zaman gerçekleşmesi mümkün olmadığı gibi, büyük çoğunlukla vergi borcunu da kendi mal varlıklarından ödemeleri söz konusu değildir. Bu iki özellik mükellef ile vergi sorumlusunu bir birinden ayıran temel özelliklerdir.
Vergi Ehliyeti
Madde 9 - Mükellefiyet ve vergi sorumluluğu için kanuni ehliyet şart değildir.
Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş bulunması mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmaz.
Vergi ehliyeti, vergi kanunları bakımından mükellef veya vergi sorumlusu olabilmeyi ifade eder. Bir kimsenin vergi mükellefi olabilmesi için kanuni ehliyet, başka bir deyişle hak kullanma ehliyetinin bulunması şart değildir. Küçük ve kısıtlılar gibi medeni hakları kullanma ehliyeti olmayan kimselerin de vergi mükellefi ve sorumlusu olması mümkündür. Küçük ve kısıtlıların vergi mükellefi ve sorumlusu olmaları halinde, bunlara düşen ödevler (ödemeler) VUK’nun 10. maddesi uyarınca kanuni temsilcileri (veli veya vasi) tarafından yerine getirilir.
Kanuni Temsilcilerin Ödevi
Madde 10 - Tüzelkişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmıyan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.
Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanunî ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye'de bulunmayan mükelleflerin Türkiye'deki temsilcileri hakkında da uygulanır.
Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler.
Tüzelkişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmaz.
Vergi Kesenlerin Sorumluluğu
Madde 11 - Yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanlar, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumludurlar.
Bu sorumluluk, bunların ödedikleri vergilerden dolayı asıl mükelleflere rücu etmek hakkını kaldırmaz.
Mal alım ve satımı ve hizmet ifası dolayısıyla vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak zorunda olanların, bu yükümlülükleri yerine getirmemeleri halinde verginin ödenmesinden, alım satıma taraf olanlar, hizmetten yararlananlar ve aralarında doğrudan veya hısımlık nedeniyle ya da sermaye, organizasyon veya yönetimine katılmak veya menfaat sağlamak suretiyle dolaylı olarak ilişkide bulunduğu tespit olunanlar müteselsilen sorumludurlar.
Ancak üçüncü fıkrada belirtilen müteselsilen sorumluluk mal üreten çiftçiler ile nihaî tüketiciler için söz konusu değildir.
Müteselsil sorumluluğun şartları, sınırları ve bu konuya ilişkin usul ve esaslar Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenir.
Maliye ve Gümrük Bakanlığı zirai ürünlerin (işlenmiş olanlar dahil) alım ve satımına aracılık eden kuruluşlar ile Ticaret Borsalarını bu mahsullerin satın alınması sırasında yapılacak vergi tevkifatından müteselsilen sorumlu tutmaya, sözkonusu ürünlerin satışı dolayısıyla yapılacak vergi tevkifatının hangi safhada yapılacağını her bir ürün için ayrı ayrı belirlemeye yetkilidir. Maliye ve Gümrük Bakanlığı tarafından belirlenen safhadan önceki safhalarda tevkif yoluyla alınan vergiler iade edilmez ve süresinde ilgili vergi dairesine yatırılır.
Müteselsilen sorumluluk: Birden çok kimselerin bir zararın tamamından ayrı ayrı sorumlu tutulmaları halidir. Birden çok kimselerin birlikte bir zarara meydan vermeleri halinde bunların hepsi zincirleme sorumlu tutulur. (Borçlar K. 50) Fakat, bu madde hükmüne girmemekle beraber, birden çok kimselerin aynı zarardan dolayı sorumlu tutuldukları haller pek çoktur.
Mirasçıların Sorumluluğu
Madde 12 - Ölüm halinde mükelleflerin ödevleri, mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılarına geçer. Ancak, mirasçılardan herbiri ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu olurlar.
Ölüme bağlı tasarruflardan olan miras sözleşmesi, iki taraflı bir hukuki işlemdir. Bu nedenle Medeni Kanunda yer alan bazı imkanlar dışında miras sözleşmesinden tek yanlı bir irade açıklamasıyla dönmek mümkün değildir.
Miras sözleşmesi, içeriğinin olumlu yada olumsuz olması durumuna göre (mirastan feragat sözleşmesi) olarak ikiye ayrılır. Murisin yaptığı miras sözleşmesinin konusu bir üçüncü kişinin mirasçı olarak atanması ile ilgili ise veya muris miras sözleşmesi aracılığıyla bir vasiyette bulunuyorsa olumlu miras sözleşmesinden, ileride mirasçı olacak kişi murisin terekesinden ve ileride kendi yararına doğacak istemlerden vazgeçer ise burada da olumsuz miras sözleşmesinden söz edilir. Bu vazgeçme bir ivaz karşılığında olabileceği gibi ivazsız da gerçekleşebilir.
Miras sözleşmesiyle her iki taraf da bağlı tasarrufta bulunuyorsa iki taraflı miras sözleşmesinden, buna karşılık taraflardan sadece biri ölüme tasarrufta bulunursa, bir taraflı miras sözleşmesinden söz edilir.
Kanuni Mirasçı: Birinci dereceden füruu, ikinci derecede ana ve baba ile bunların füruu, üçüncü derecede büyükbabalar ile bunların füruularıdır. Dördüncü derecede devlettir. Sağ kalan eş, her derecedeki mirasçılarla beraber yasal mirasçı niteliği taşır.
Mansup Mirasçı : Medeni Kanun murise, ölüme bağlı bir tasarrufa herhangi bir kimseyi veya kimseleri mirasçı atamak imkanı da vermiştir. Böylece muris, terekesinin tamamı veya ½, 1/5, 1/8 gibi şayi bir cüz’ü için hakiki veya hükmi şahıslardan birini veya bir kaçını mirasçı atayabilir. İşte murisin bir ölüme bağlı tasarrufla kendisine bu şekilde mirasçı atadığı kimselere “Mansup Mirasçı” (atanmış mirasçı), bu işleme de “Mirasçı Nasbı” (mirasçı atama) denir. Mansup mirasçılığa “iradi mirasçılık” da denilebilir.
Mirasçıların sorumluluğu vergi aslı ve usule ilişkin mükellefiyetle ilgilidir. Cezaların kişiselliği ve VUK’nun 372. maddesi uyarınca ölüm halinde vergi cezası düştüğünden mirasçıların ceza yönünden sorumluluğu yoktur. Ölen kişinin vergi cezaları düşer.
Mücbir Sebepler
Madde 13 - Mücbir sebepler:
1. Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk;
2. Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler;
3. Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler;
4. Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyle defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması,
gibi hallerdir.
Mücbir Sebeplerin Sonuçları:
- Mücbir sebep halinde süre tatil olur. Kaldığı yerden (mücbir sebep ortadan kalkınca) devam eder.
- Mücbir sebep halinde özel usulsüzlük cezası kesilmez.
- Mücbir sebep re’sen takdiri gerektirmez. RTN nedeni değildir.
- Mücbir sebep Danıştay’a göre ödemeyi durdurur. İdareye göre durdurmaz.
- Mücbir sebeplerin belgelendirilmesi gerekmektedir.
Örnek: 2005 yılı gelir vergisi beyannamesini vermeden 10 mart 2006 tarihinde kalp krizi geçiren mükellef 20 mayıs 2006 tarihinde sağlığına kavuşmuştur. 2005 takvim yılına ilişkin beyanname 25 mayıs 2006 tarihine kadar verilirse süresinde verilmiş sayılır. Mücbir sebep nedeniyle işlemeyen 5 günlük süre, mücbir sebebin ortadan kalktığı güne eklenir. (20 mayıs +5 gün= 25 mayıs)
- İlliyet (nedensellik) bağı bulunmak üzere mücbir sebep bütün süreleri etkiler. (Tahakkuku, ödemeyi, beyanı)
Örnek: Defter ve belgelerin yanması daha önceki dönemlerde tahakkuk etmiş vergilerin vadesinde ödenmemesini gerektirmez. Ödeme vadesinde yapılacaktır.
- Mücbir sebepte gecikme zammı alınır, ceza kesilmez. (VUK 373)
- Tarh zamanaşımı da işlemeyen süreler kadar uzar. Uzaması için mücbir sebep halinin vergi ödevinin yerine getirilmesi gereken sürede ortaya çıkması gerekir. Mücbir sebep hali bu süreden önce biterse zamanaşımı etkilenmez.
- Mücbir sebep dolayısıyla beyanname aralık ayında verildi. Bu durumda verginin tamamı beyanname verme süresinde ödenir. Taksitlendirme yapılmaz. (çünkü, vade geçmiştir. VUK 112)
Örnek: A, B, C üç ayrı şahıstır. Aşağıdaki tarihler arası tutuklu kalıyorlar.
A- 1 Şubat- 20 Şubat 2005
B- 2 Mart – 14 Mart 2005
C- 7 Mart – 7 Temmuz 2005
Burada, başlangıç günü ve bitiş günü mücbir sebep süresine dahil edilmesi gerekir. (VUK GT 282)
A Şahsı : Mücbir sebep dolayısıyla sürenin durması ve tarh zamanaşımının uzaması söz konusu değildir.
B Şahsı : Mücbir sebep hali beyanname verme süresi içerisinde ortaya çıktığından, bu süre 28 Mart 2006 tarihine kadar uzar. Yani, 13 gün uzamıştır. Tarh zaman aşımı da 13.01.2011’e kadar uzar. (Tarh zaman aşımı 31.12.2010+13 gün işlemeyen mücbir sebep )
C Şahsı : Beyanname verme süresi 16 Temmuz 2006 tarihine kadar uzar, tarh zamanaşımı da 30 Nisan 2011’e kadar 4 ay uzar.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Süreler
Kanuni ve İdari Süreler
Madde 14 - Vergi muamelelerinde süreler vergi kanunları ile belli edilir.
Kanunda açıkça yazılı olmayan hallerde 15 günden aşağı olmamak şartıyla bu süreyi, tebliği yapacak olan idare belirler ve ilgiliye tebliğ eder.
Mücbir Sebeplerle Gecikme
Madde 15 - 13'üncü maddede yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması halinde bu sebep ortadan kalkıncaya kadar süreler işlemez. Bu takdirde tarh zamanaşımı işlemiyen süreler kadar uzar.
Bu hükmün uygulanması için mücbir sebebin malum olması veya ilgililer tarafından ispat veya tevsik edilmesi lazımdır.
Maliye Bakanlığı, mücbir sebep sayılan haller nedeniyle; bölge, il, ilçe, mahal veya afete maruz kalanlar itibarıyla mücbir sebep hali ilân etmeye ve bu sürede vergi ödevlerinden yerine getirilemeyecek olanları tespit etmeye yetkilidir. Bu yetki vergi türleri ve işyerleri itibarıyla; beyannamelerin toplulaştırılması, yeni beyanname verme süreleri belirlenmesi ve beyanname verme zorunluluğunun kaldırılması şeklinde de kullanılabilir.
Sonuçları :
- Mücbir Sebep, hem kanuni hem de idari süreleri durdurur.
- Mücbir Sebep hali VUK ile buna bağlı vergi, resim, harç kanunları yönünden geçerlidir. Bu nedenle 6183 sayılı AATUHK, 2577 Sayılı İYUK ile 2576 Sayılı Danıştay Kanunlarında belirtilen sürelerin durması söz konusu değildir.
- Mücbir Sebep nedeniyle sürelerin durması halinde tarh zamanaşımı da işlemeyen süreler kadar duracaktır.
- Defter ve kayıtların sahibinin iradesi dışında elden çıkmış olması [bunların, mahkemelerce veya vergi incelemesi yapanlarca alınmış olması hariç (Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yönetmeliği Madde 40, VUK 144) ] mücbir sebep hali sayılmıştır.
Ölüm Halinde Sürenin Uzaması
Madde 16 - Vergi kanunlarında hüküm bulunmayan hallerde ölüm dolayısıyla mirasçılara geçen ödevlerin yerine getirilmesinde bildirme ve beyanname verme sürelerine üç ay eklenir.
Özel kanunlarında hüküm bulunmayan hallerde ölüm halinde beyanname verme süresi mirası reddetmemiş mirasçıların kanuni ödevlerini yerine getirebilmesi için, ölüm tarihinden itibaren 3 aydır. Ölüm halinde beyanname verme süresi Muhtasar ve KDV beyannameleri için ölüm tarihinden itibaren 3 ay, Gelir Vergisi Beyannamesi için ölüm tarihinden itibaren 4 aydır. (GVK 92)
Mühlet Verme
Madde 17 - Zor durumda bulunmaları hasebiyle vergi muamelelerine müteallik ödevleri süresi içinde yerine getiremeyecek olanlara, kanunî sürenin bir katını, kanunî sürenin bir aydan az olması halinde bir ayı geçmemek üzere, Maliye Bakanlığınca münasip bir mühlet verilebilir.
Bu mühletin verilebilmesi için:
1. Mühlet istiyen, sürenin bitmesinden evvel yazı ile istemde bulunmalıdır.
2. İstemde gösterilen mazeret, mühlet verecek makam tarafından kabule layık görülmelidir.
3. Mühletin verilmesi halinde verginin alınması tehlikeye girmemelidir.
Maliye Bakanlığı mühlet verme yetkisini tamamen veya kısmen mahalline devredebileceği gibi bölgeler, iller, ilçeler veya sektörler ile iş kolları ya da mükellef grupları itibarıyla yazılı başvuru şartı aramaksızın da kullanabilir.
Maliye Bakanlığınca 1 ayı geçmemek üzere, zor durum nedeniyle mühlet verilebilmesi için;
a- Mühlet isteyenin sürenin bitmesinden önce yazılı talebi,
b- Mazeretin ilgili makamca kabulü,
c- Verginin alınmasının tehlikeye girmemesi,
gerekmektedir.
Sürelerin Hesaplanması
Madde 18 - Vergi kanunlarında yazılı süreler aşağıdaki şekilde hesaplanır:
1. Süre gün olarak belli edilmişse başladığı gün hesaba katılmaz ve son günün tatil saatinde biter;
2. Süre hafta veya ay olarak belli edilmişse başladığı güne son hafta veya ayda tekabül eden günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne tekabül eden bir gün yoksa süre o ayın son gününün tatil saatinde biter;
3. Sonu belli bir gün ile tayin edilen sürelerde, süre o günün tatil saatinde biter;
4. Resmi tatil günleri süreye dahildir. şu kadar ki, sürenin son günü resmi tatile rastlarsa tatili takibeden ilk iş gününün tatil saatinde biter.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Vergi alacağının tayini
Vergiyi Doğuran Olay
Madde 19 - Vergi alacağı vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğar.
Vergi alacağı mükellef bakımından vergi borcunu teşkil eder.
Her vergi kanununda o verginin doğumu için gerekli olan olaylar ve hukuki durumlar tarif ve tespit edilmiştir.
Vergiyi doğuran olayın verginin mevzuu ile karıştırılmaması gerekir. Örneğin, Gelir Vergisinde verginin mevzuu gerçek kişilerin gelirleridir. Vergiyi doğuran olay ise gelirin elde edilmesidir. Kurumlar vergisinde ise kurum kazancı kurumlar vergisinin mevzuunu, kazancın elde edilmesi de vergiyi doğuran olayı teşkil eder.
Vergiyi doğuran olay, özellikle vergilendirme döneminin tespiti ve zaman aşımı süresinin tayini bakımından önem arz eder. Mükellefin beyanname verme ve sair ödevlerini vergiyi doğuran olayın vukuundan itibaren kanunen belli edilmiş olan sürelerde yerine getirilmesi icap eder. Aksi halde cezalı tarhiyat yapılması söz konusu olur.
Vergiyi doğuran olayın vukuu ile idare için vergi alacağı, mükellef için ise vergi borcu mücerret olarak doğmuş olur. Bunun pratik yönden bir değer ifade etmesi için alacak ve borcun idare ve mükellef yönünden belirgin hale getirilmesi icap eder. Verginin belirli hale gelmesini sağlayan işlemler, tarh, tebliğ ve tahakkuk işlemleridir.
Tarh
Madde 20 - Verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muameledir.
Verginin tarh yetkisi vergi idaresine aittir. Mükellefin, kanundaki matrah ve nispetlere göre vergi borcunu hesaplama görev ve yetkisi yoktur. Bunun istisnası, posta ile gönderilen beyannamelerdeki matrah üzerinden ödenmesi gereken verginin mükellefçe hesaplanmasıdır.
Tebliğ
Madde 21 - Tebliğ, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir.
Beyana dayanan tarhta, tahakkuk fişinin düzenlenmesi, tahakkuk için yeterlidir. Bu fişin mükellefe ayrıca tebliğine ihtiyaç yoktur. Diğer hallerde, verginin ilgiliye yazı ile mutlaka tebliğ edilmesi gerekir.
Tahakkuk
Madde 22 - Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir.
Vergilendirme sürecinin özelliklerine göre verginin tahakkuk ettiği ve kesinleştiği aşamalar farlılık göstermektedir;
A- Beyana Dayanan Vergilerde
1- Normal Beyannamelerde; Beyan üzerine alınan vergiler tahakkuk fişiyle tarh ve tahakkuk ettirilir. (VUK 25) Böylece verginin tarhı ve tahakkuku birlikte gerçekleşir.
Ayrıca, mükellefler kural olarak beyan ettikleri matrahlar ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. (VUK 378) Bunun iki istisnası vardır. İhtirazi kayıtla verilen beyannameler ve vergilendirme hatalarına karşı 30 gün içinde idari yargı yoluna gidilebilmektedir.
2- İhtirazi Kayıtla Verilen Beyannameler: Bu konuya ilişkin olarak VUK’nda herhangi bir hüküm yoktur. Bu konuda sadece İYUK’nun 27/8. maddesinde; “... ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerinden yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz” denilmek suretiyle ihtirazi kayıtla beyanname verilmesi durumunda yapılacak işlemlere açıklık getirilmiştir.
B- İkmalen ve Re’sen Tarh Edilen Vergilerde Tahakkuk ve Kesinleşme
1- Tarhiyatın Dava Konusu Yapılmaması : İkmalen ve re’sen tarh edilen vergi ve buna bağlı cezalar vergi/ceza ihbarnamesi ile ilgililere tebliğ olunur. (VUK 34)
Mükelleflerin söz konusu işlemin tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içinde vergi mahkemesine dava açma hakkı vardır. (İYUK 7). Mükellefin bu süre içinde dava açmaması halinde vergi 30 günlük sürenin bitiminde tahakkuk eder ve aynı zamanda kesinleşir. Kesinleşen verginin, kesinleşme tarihinden itibaren 1 aylık ödeme süresi (Vadesi) vardır.
2- Tarhiyatın Dava Konusu Yapılması Halinde:
a) Vergi Mahkemesi Kararının Temyiz Edilmemesi; Bu durumda vergi mahkemesinin kararına dayanarak düzenlenecek ihbarnamenin tebliğ tarihinde tahakkuk eder. Mükellefin bu tarihi izleyen 30 gün içinde BİM’ne itirazen veya Danıştay’a temyizen başvurmaması halinde vergi kesinleşir.
b) Vergi Mahkemesi Kararının Temyiz Edilmesi; Temyiz için başvurulan mahkemenin kararına dayanılarak düzenlenen ihbarnamenin tebliğ tarihinde kesinleşir.
3- VUK 376. Maddesinin Uygulanması : VUK’nun 376. maddesine göre, ikmalen veya re’sen tarh edilen vergiler ile indirimlerden arta kalan cezaların tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde vergi dairesine başvurularak vadesinde veya 6183 sayılı AATUHK’nun 10. maddesinde belirtilen neviden teminat gösterilmesi halinde vadenin bitiminden itibaren 3 ay içinde ödeneceği bildirilirse, vergi ziyaı cezalarında birinci defada yarısı, müteakiben kesilenlerde üçte biri; usulsüzlük, özel usulsüzlük veya vergi aslına bağlı olmaksızın kesilen usulsüzlük cezalarında ise üçte biri indirim yapılmaktadır.
Mükellef veya vergi sorumlusu VUK 376. madde kapsamında ödeyeceğini bildirdiği vergi ve vergi cezasını yukarıda gösterilen süre içinde ödemez veya dava konusu yaparsa bu madde hükmünden faydalandırılmaz. Mükellefler bu süre içerisinde de dava açabilirler. Ancak, dava yoluna gidilmesi halinde indirim haklarını kaybederler.
Ödevlinin VUK 376 maddesinde belirtilen “cezalarda indirim” müessesinden faydalanmaları halinde, vergi 30 günlük sürenin bitiminde tahakkuk ederek kesinleşecektir.
4- Uzlaşmada Talebinde Bulunulması:
a) Tarhiyat Öncesi Uzlaşma: Bunun için mükellefin incelemeye ilişkin son tutanak tarihine kadar talepte bulunması gerekmektedir. Uzlaşma vaki olursa tarh edilen vergi ve ceza tahakkuk eder. Uzlaşılan vergiye ilişkin yargı dahil hiçbir yere müracaatta bulunulamaz.
Uzlaşmanın vaki olmaması halinde, mükellefin tarh edilen vergi ve kesilen cezaya ilişkin ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde yargıya başvurma hakkı vardır.
b) Tarhiyat Sonrası Uzlaşma: İkmalen veya re’sen tarh edilen vergilere ilişkin ihbarnamenin tebliğ tarihini izleyen 30 gün içinde mükellefler uzlaşma talebinde bulunabilirler (VUK Ek Md. 4). Mükelleflerin uzlaşma talebinde bulunması 30 günlük dava açma süresini durdurur.
Uzlaşmanın vaki olmaması halinde, buna ilişkin tutanağın mükellef veya muhatabına tebliği tarihinden itibaren genel hükümler çerçevesinde dava açılabilir. Bu durumda dava açma süresi bitmiş veya 15 günden az kalmışsa, bu süre tutanağın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün uzar. Uzlaşmanın vaki olması durumunda mükellef dava açmayı düşünüyorsa dava açma süresinin (sürenin 15 gün uzaması halinde bu sürenin) geçmesiyle vergi tahakkuk eder ve kesinleşir. Konuya ilişkin vergi hatalarına ilişkin hükümler saklıdır.
Tahsil
Madde 23 - Verginin tahsili, kanuna uygun surette ödenmesidir.
Tahakkuku Tahsile Bağlı Vergiler
Madde 24 - Mahiyetleri itibariyle tahakkuku tahsile bağlı vergilerde, verginin tahsili tahakkuku da içine alır.
İKİNCİ KISIM
Tarh ve tahakkuk usulü
BİRİNCİ BÖLÜM
Beyannameye dayanan tarh
Tahakkuk Fişi Esası
Madde 25 - Vergi kanunlarına göre beyan üzerinden alınan vergiler "Tahakkuk fişi" ile tarh ve tahakkuk ettirilir.
Bu esasa göre, vergi dairesince beyannamenin alınması üzerine bir tahakkuk fişi tanzim olunur ve bunun bir nüshası mükellefe veyahut beyannameyi mükellef namına vergi dairesine tevdi edene verilir. Bu suretle vergi tahakkuk etmiş olur. Tahakkuk fişinin mükellefe verilen nüshası aynı zamanda beyannamenin makbuzu yerine geçer.
Lüzum görülen hallerde beyana dayanan vergi tahakkuk fişi yerine ihbarname ile tebliğ olunabilir. Kanunen belli hallerde tebliğ tekalif cetvelinin ilaniyle yapılır.
Tahakkuk Fişinin Muhteviyatı
Madde 26 - Tahakkuk fişi aşağıda yazılı malumatı ihtiva eder:
1. Fişin sıra numarası;
2. Tanzim tarihi;
3. Verginin nevi;
4. Vergi beyannamesinin tarihi;
5. Beyannamenin ilgili bulunduğu vergilendirme dönemi;
6. Mükellefin soyadı ve adı (tüzelkişilerde unvanı);
7. Mükellefin açık adresi;
8. Verginin matrahı;
9. Verginin hesabı;
10. Verginin miktarı;
11. Vergi mahkemesinde dava açılması ve düzeltme ile ilgili hükümlere ait kısa bilgi.
Tahakkuk Fişinin Kesinliği
Madde 27 - Vergi beyannamesini ilgili vergi dairesine tevdi eden kimsenin kendisine verilen tahakkuk fişini almaması, beyannamede yazılı matrah üzerinden tarhı gereken verginin tahakkukuna engel olmaz. Bu takdirde tahakkuk fişinin mükellefe verilecek nüshası 28'inci maddede yazılı olduğu şekilde posta ile mükellefe gönderilir.
Vergi Beyannamesinin Posta İle Gönderilmesi
Madde 28 -Beyannamenin posta ile gönderilmesi halinde de tahakkuk fişi kesilir. Bu takdirde, tahakkuk fişinin mükellefe verilecek nüshası, kapalı bir zarf içinde, mükellefin beyannamede gösterdiği adrese gönderilir ve fişin dairede kalan nüshasına posta zimmet defterinin tarih ve numarası işaret olunur.
Beyannamenin elektronik ortamda gönderilmesi halinde tahakkuk fişi elektronik ortamda düzenlenir ve mükellef veya elektronik ortamda beyanname gönderme yetkisi verilmiş gerçek veya tüzel kişiye elektronik ortamda iletilir. Bu ileti, tahakkuk fişinin mükellefe tebliği yerine geçer.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı tarafından tespit olunur.
İKİNCİ BÖLÜM
İkmalen, re'sen ve idarece tarh
İkmalen Vergi Tarhı
Madde 29 - İkmalen vergi tarhı, her ne şekilde olursa olsun bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiye müteallik olarak meydana çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesidir.
Özel kanunlarında ikmalen tarhiyata ilişkin olarak yer alan hükümler saklıdır.
Defter, Kayıt ve Belgeler
Tarhiyatın ikmalen yapılacağı birinci hal, matrah farkının defter, kayıt ve belgelerden tespit edilmesidir. Örneğin, gelir vergisinde, bir satış faturasının deftere kaydedilmediğinin tespiti halinde, ilave vergi ikmalen tarh edilecektir. Bunun gibi, mal satışının emtia hesabının alacağına yazılacak yerde borcuna yazılması, emtia hesabının toplamının yanlış yapılması, alınan komisyonların sonuç hesapları dışında başka hesaplara intikal ettirilmiş olması, yıl sonunda mevcut emtianın stokta gösterilmemesi, bir diğer gider unsurunun kayıtlara iki defa geçirilmesi, geçmiş yıl zararlarının fazla mahsup edilmesi gibi hallerde ikmalen tarhiyata başvurulacaktır.
Defter, kayıt ve belgelere dayanmayan tespitlerin gerektirdiği tarhiyat ikmalen yapılamaz. Bu hallerde, mutlaka re’sen tarhiyata başvurulacaktır.
Çift defter tutulan hallerde kanuni defterlerin ve buna dayanan beyanın sıhhat ve geçerliliğinden söz edilemez. Bu nedenle çift defter kayıtlarından tespit edilen matrah farkı temelde geçerliliğini koruyan bir beyanın düzeltilmesi anlamındaki ikmalen tarhiyata konu olamaz. Tarhiyatın bütünüyle re’sen yapılması gerekir.
Vergi kanunları dışında, özel kanunlara göre tutulan defter kayıtlarının yasal defter kayıtlarından farklı olması durumunda tarhiyatın esas olarak re’sen yapılması gerekir.
Kaydi envanter yapılması sonucunda, mal miktarının noksan çıkması durumunda, noksanlığı tespit edilen malın satış fiyatı bilinir veya defter, kayıt ve belgelere göre tespit edilebilirse bu bedeller matraha esas alınarak ikmalen tarhiyat yapılır; noksanlığı tespit edilen malların satış bedeli bilinmez veya bulunamazsa matrahın kısmi veya tüm olarak takdiri yapılır.
Noksanlık muhasebenin bütünlüğünü bozmuyorsa VUK’nun 30.maddesi uyarınca kısmi takdir yoluna gidilir. Noksanlığın muhasebenin bütünlüğünü bozacak nitelikte olması halinde ise defter kayıtları ve belgelerin sıhhatli bir vergi incelemesi yapılmasına yeterli olmadığı kabul edilir ve kazancın tümünün takdiri yapılır.
Kaydi envanter sonucunda bulunan mal noksanlığının dönem sonu envanterindeki bir hatadan ileri geldiği tespit edildiğinde ;
- Stok noksanı niteliğindeki bu malların maliyet bedeli bilinir veya bulunursa, ikmalen tarh edilir.
- Maliyet bedeli bilinmez veya hesaplanamazsa bu bedel VUK’nun 30. maddesi uyarınca takdir edilir. Tarhiyat bu kısmi takdirde bulunan matrah üzerinden re’sen yapılır.
Kanuni Ölçü: Matrahın tespiti ile ilgili olarak vergi kanunları ile tespit edilmiş olan ölçü ve esasları ifade eder.
VUK hükümlerine göre ticari işletmelere dahil mevcutlar, kanunda tespit edilen ölçülere göre değerlenir. Örneğin, emtiada değerleme ölçüsü maliyet bedelidir. Mükellef, emtia değerlemesinde maliyet bedeli yerine başka bir ölçü almış veya maliyeti eksik hesaplamışsa, gerçek maliyet bedeli ile değerleme sonucu bulunacak matrah farkı, kanuni ölçüye göre tespit edilmiş sayılır ve ikmalen tarhiyat konusu yapılır.
Değerleme ölçü farklılıkları özellikle Veraset ve İntikal Vergisinde söz konusu olur. Bu vergide, mükellefin ön tarhiyata esas alınmak üzere, yapacakları değerlendirmedeki ölçülere, nihai tarhiyat için vergi dairesince uygulanacak olanlar, bazı servet unsurlarında, değişiktir. Ayrıca aynı ölçünün kullanıldığı servet unsurlarında da tespit farklılıkları olabilir.
İşte gerek değişik ölçü kullanılması gerekse aynı ölçünün farklı şekilde tespiti dolayısıyla ön tarhiyata göre tahakkuk edene ilave olarak alınacak vergi ikmalen tarh edilir. (VİVK Md.10)
Değerleme ölçüsünün takdir komisyonunca belli edilmiş olması tarhiyatın re’sen yapılmasını gerektirmez. Çünkü, takdir komisyonunun buradaki fonksiyonu matrahın belirlenmesi için gerekli değer takdirini yapmaktan ibarettir.
Ayrıca, VUK’nun 267. maddesinde yer alan emsal bedeli kanuni değerleme ölçüsüdür. Emsal bedelinin yanlış hesaplanmasından doğan matrah farkları ile ilgili tarhiyat ikmalen yapılır.
Re'sen Vergi Tarhı
Madde 30 - "Re'sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanunî ölçülere dayanılarak tespitine imkân bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır. İnceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah farkı re'sen takdir olunmuş sayılır."
Aşağıdaki hallerden herhangi birinin bulunması durumunda, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul edilir.
1. Vergi beyannamesi kanunî süresi geçtiği halde verilmemişse,
2. Vergi beyannamesi kanuni veya ek süreler içinde verilmekle beraber beyannamede vergi matrahına ilişkin bilgiler gösterilmemiş bulunursa,
3. Bu kanuna göre tutulması mecburi olan defterlerin hepsi veya bir kısmı tutulmamış veya tasdik ettirilmemiş olursa veya vergi incelenmesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmezse,
4. Defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikalar, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tesbitine imkan vermiyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısiyle ihticaca salih bulunmazsa,
5.
6. Tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunursa.
7.
8. (4008 sayılı Kanunun 2'nci maddesiyle eklenen bent) Bu Kanunun mükerrer 227'nci maddesi uyarınca 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış meslek mensuplarına imzalattırma mecburiyeti getirilen beyanname ve ekleri imzalattırılmazsa veya tasdik kapsamına alınan konularda yeminli malî müşavir tasdik raporu zamanında ibraz edilmezse,
9.
Yukarıdaki 2'nci bentde yazılı halin vukuunda mükellefe Takdir Komisyonu tarafından 15 günden az olmamak üzere bir mühlet verilerek vergi matrahına ilişkin bilgileri vermeye ve kanuni defterlerini ibraz etmeye davet olunur. Bu davet üzerine mükellef istenilen bilgileri verir ve kanuni defterlerini ibraz ederse, defter ve vesikalar ihticaca salih bulunmak şartiyle, mükellefe takdir olunacak matrah defter ve vesikaları kayıtlarına göre tesbit olunacak miktardan fazla olamaz.
Vergi beyannamesini kanunî süresi geçtikten sonra vermiş olanlara bu beyannamede gösterdikleri matrah üzerinden re'sen gerekli tarhiyat yapılır ve bu beyannameler re'sen takdir için takdir komisyonuna sevk edilmez. Ancak, vergi incelemesine başlanılmasından veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra kendiliğinden verilen beyannameler için bu hüküm uygulanmaz.
Yukarıdaki bentlerin hükümlerine göre re'sen vergi tarhını gerektiren bir sebep yanında ikmalen vergi tarhını da lüzumlu kılan bir durum mevcut ise re'sen takdir sonucu beklenmeksizin gerekli ikmal tarhiyatı yapılır. Re'sen takdir sırasında ikmal tarhiyatına mesnet olan matrah farkı nazara alınmışsa vergi tarhı sırasında evvelce tarh edilmiş olan vergi indirilir.
Vergi matrahının, defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespit edilmesi halinde, beyan üzerinden veya ikmalen tarhiyat yapılır.
Buna karşılık, matrahın tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde, matrah veya matrah kısmı re’sen takdir edilir. Tarhiyat bu şekilde takdir suretiyle belli edilen matrah üzerinden yapılır.
Re’sen takdir nedenleri VUK’nun 30. maddesinde sayılmıştır.
Re’sen takdir yetkisi, ilke olarak takdir komisyonuna aittir. Bunun yanında, VUK’nun 30. maddesinde 2791 sayılı Kanunun 1.maddesiyle yapılan değişiklikle 01.01.1983 tarihinden itibaren vergi inceleme elemanlarına da “vergi incelemesine konu olan olaylarda” takdir yetkisi verilmiştir.
Verginin İdarece Tarhı
Mükerrer Madde 30 - Verginin idarece tarhı; 29'uncu ve 30'uncu maddeler dışında kalan hallerde, mükelleflerin verginin tarhı için vergi kanunları ile muayyen zamanlarda müracaat etmemeleri veya aynı kanunlarla kendilerine tahmil edilen mecburiyetleri yerine getirmemeleri sebebiyle zamanında tarh edilemiyen verginin kanunen belli matrahlar üzerinden idarece tarh edilmesidir.
Bu takdirde vergi, 131'inci madde mucibince tanzim edilen yoklama fişine müsteniden tarh olunur.
Bu şekilde tarh olunan vergilerle cezalarına ilişkin ihbarnameler bir taraftan, mükellefin bilinen adresine posta ile yollanır; diğer taraftan mükellefin adını, soyadını, hesap numarasını, işini, adresini tarh edilen verginin ve kesilen cezanın miktar ve cinsini gösterir bir ilan vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılır.
İlanın asılması keyfiyeti ve tarihi tutanakla tesbit olunur.
Verginin tahakkuku ve cezanın kesinleşmesi için geçmesi gereken vergi mahkemesinde dava açma süresi; mükellefin bilinen adresinde tebligat yapıldığı hallerde tebliğ tarihinden, aksi halde tutanakla tespit olunan ilan tarihinden başlar.
Takdir Kararı
Madde 31 - Takdir komisyonunca belli edilen matrah veya matrah kısmı takdir kararına bağlanır.
Takdir kararları komisyonunun başkan ve üyeleri tarafından imzalanır. Takdir kararlarında aşağıda yazılı malumat bulunur:
1. Kararın sıra numarası;
2. Kararın tarihi;
3. Mükellefin soyadı ve adı (tüzelkişilerde unvanı);
4. Mükellefin açık adresi;
5. Takdirin ilgili bulunduğu vergi;
6. Takdirin ilgili bulunduğu vergilendirme dönemi;
7. Takdir edilen matrah;
8. Takdirin müstenidatı ve takdir hakkında izahat.
Takdir Kararlarının Tevdii
Madde 32 - Takdir kararları komisyonca imza karşılığıda vergi dairesine tevdi olunur.
Re'sen Tarhta Mahsup
Madde 33 - Re'sen takdir olunan matrah, mükellef tarafından bildirilen matrahtan fazla değilse, re'sen vergi tarh edilmez; fazla ise sadece aradaki fark üzerinden vergi tarh olunur.
İhbarname Esası
Madde 34 - İkmalen ve re'sen tarh edilen vergiler "ihbarname" ile ilgililere tebliğ olunur. Nev'i ve doğuşu ayrı olan vergiler için ayrı ihbarname kullanılır.
İhbarnamenin Muhteviyatı
Madde 35 -İhbarname aşağıda yazılı malumatı ihtiva eder:
1. İhbarnamenin sıra numarası;
2. İhbarnamenin tanzim tarihi;
3. Verginin nev'i;
4. Mükellefin soyadı, adı (Tüzelkişilerde unvanı);
5. Mükellefin açık adresi;
6. Vergilendirme dönemi;
7. Verginin matrahı;
8. Verginin hesabı;
9. Verginin miktarı;
10. Kısa ve açık bir ifade ile ikmalen veya re'sen vergi tarhını icabettiren sebepler;
11. Vergi mahkemesinde dava açma süresi;
12. Vergi mahkemesinde dava açma şekli.
Takdir komisyonunun kararı üzerine tarh edilen vergilerde kararın ve re'sen takdiri gerektiren inceleme raporunun birer sureti ihbarnameye eklenir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Tahrire dayanan tarh
Tahrire Göre Vergi Tarhı
Madde 36 - Tahrire göre vergi tarhı, verginin tahrir usulü ile tespit edilen matrahlar üzerinden hesaplanmasıdır.
Tahrir İhbarnamesi
Madde 37 - Tahrir usulü ile tespit edilen matrahlar, vergi dairesi tarafından "Tahrir ihbarnamesi" ile mükelleflere tebliğ olunur.
İhbarnamenin Muhteviyatı
Madde 38 - Tahrir ihbarnamesi aşağıda yazılı malumatı ihtiva eder:
1. İhbarnamenin sıra numarası;
2. İhbarnamenin tanzim tarihi;
3. Verginin nev'i;
4. Mükellefin soyadı va adı (Tüzelkişilerde unvanı);
5. Mükellefin açık adresi;
6. Bina veya arazinin mevkii (Mahalle veya köy, sokak ve kapı numarası);
7. Bina veya arazinin nev'i, büyüklüğü, genişliği;
8. Bina veya arazinin tahrir numarası;
9. Tahmin olunan gayrisafi irat veya kıymet;
10. Gayrisafi irada göre bulunan safi irat;
11. Verginin nispeti;
12. Verginin miktarı;
13. İtiraz süresi;
14. İtiraz şekli.
Tekalif Cetveli
Madde 39 - Tahrire dayanan tarhda yıllık vergiler, vergi dairesince mahalle ve köy itibariyle doldurulan tekalif cetvellerinde gösterilir.
Tekalif cetvellerinde aşağıdaki malumat bulunur:
1. Mükelleflerin soyadı ve adı (Tüzelkişilerde unvanı);
2. Mükelleflerin adresleri;
3. Binaların kesinleşen gayrisafi iradı; arazinin kesinleşen kıymeti (Aynı mükellefe ait binaların iradı ve arazinin kıymeti toplam olarak gösterilir);
4. Binaların safi iradı;
5. Tahakkuk eden vergi.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Götürü Matrahların Tesbiti
Madde 40 –
Götürü matrahların tesbiti:
(*) Madde 40 – (Kaldırılmadan önceki şekli) (205 sayılı Kanunun 3'üncü maddesiyle değişen madde) Götürü ücretler, götürü ticaret ve serbest meslek kazançları her ilçe merkezindeki takdir komisyonu tarafından ilçe hududu dahilindeki belediyeler ile ilçe merkezindeki ticaret ve sanayi odası, özel kanunlara göre kurulmuş meslek teşekküleri, varsa İş ve İşçi Bulma Kurumu şubelerinden ve takdir komisyonunca lüzum görülen hallerde diğer daire, kurum ve teşekküllerden mütalaa alındıktan sonra aşağıdaki usul dairesinde ilçe için yıllık tesbit olunur:
1. Götürü ücretler, götürü ticaret ve serbest meslek kazançları iş ve hizmet nev'i ve grupları itibariyle her iş ve hizmet nev'i ve grubu için beş derece üzerinden tesbit olunur.
2. Takdir komisyonunun bu kararları, uygulanacağı ilk mali yıldan en az iki ay önce takdirin ilgili bulunduğu il veya ilçe merkezindeki belediyelere, ticaret ve sanayi odalarına ve varsa takdir olunan götürü matrahların iş ve hizmet nev'i itibariyle taalluk ettiği meslek teşekkülüne ve ilin en büyük maliye memuruna imza karşılığında verilir.
3. Aynı il belediyesi sınırları içinde mevcut ilçeler için (Bu ilçelerin belediye sınırları dışında kalan kısımları dahil) bu takdirler; il takdir komisyonunca ve bu ilçelerin hepsine şamil olmak üzere yapılır.
4. (3689 sayılı Kanunun 12'nci maddesiyle bent kaldırılmıştır.) (Kaldırılmadan önceki şekli) (2791 sayılı Kanunun 2'nci maddesiyle eklenen bent) Götürü ticarî kazançların Gelir Vergisi Kanununun Mükerrer 123'üncü maddesi uyarınca artırılması halinde, yeni takdirler yapılıncaya kadar, takdir komisyonlarınca tespit edilen herbir dereceye ait götürü ticaret ve serbest meslek kazançlarına artış oranında ilave yapılır.
Götürü Matrahların Tesbiti
Madde 41 –
(*) Madde 41 – (Kaldırılmadan önceki şekli) (2686 sayılı Kanunun 8'inci maddesiyle değişen madde) 40'ıncı madde gereğince kendilerine takdir komisyonu kararı verilen daire, kurum ve teşekküller, bu kararı inceleyerek aykırı gördükleri takdirlere karşı kararın kendilerine verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde vergi mahkemesinde dava açabilirler.
Vergi mahkemesince verilecek kararlar aleyhine daire, kurum ve teşekküllerce onbeş gün içinde Danıştaya başvurulabilir.
Danıştay bu müracaat üzerine işi dosya üzerinde öncelikle inceleyerek karara bağlar.
Ortalama Kar Hadlerinin Tespiti
Madde 42 - Ortalama kar hadleri Maliye Bakanlığınca emtia ve iş nev'ilerine göre hazırlanacak cetveller üzerine il merkezlerinde o il defterdarının veya mazereti halinde tevkil edeceği maliye memurunun başkanlığı altında gelir müdürü ve vergi dairesi müdürü olmak üzere üç memur üye ile tüccarlar için il merkezindeki ticaret odalarınca, esnaf ve sanatkarlar için kanunla kurulan esnaf dernekleri birliğince, birlikleri yoksa esnaf ve sanatkar teşekküllerince, odaların birlik ve teşekküllerin bulunmadığı yerlerde il merkezindeki belediyelerce seçilecek iki kişiden kurulan özel bir komisyon tarafından ilçeler itibariyle gayri safi kazanca göre ayrı ayrı tayin olunur. Bu teşekküllerce belli edilecek üyeler bir asıl bir yedek olmak üzere seçilir. Üyelerin Komisyon Başkanının talebi üzerine bir ay içinde seçilmemesi halinde, üyeler komisyon başkanının teklifi üzerine vali tarafından seçilir. şu kadar ki merkez ilçesi dışındaki mükelleflere ait ortalama kar hadlerinin tespitinde, il merkezinden seçilmiş olan üyelerden birinin yerine o ilçelerden aynı mahiyetteki teşekküller tarafından seçilmiş olan bir üye toplantılara katılır.
Ortalama kar hadlerinin tayininde nazara alınacak esaslar Maliye Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikle belirtilir.
Komisyon, defterdarın yazılı isteği tarihinden başlayarak üç ay içinde takdir işini tamamlar, lüzum görülen yerlerde ve hallerde bu süre Maliye Bakanlığınca bir yıla kadar uzatılabilir.
Ortalama Kar Hadlerinin Kesinleşmesi ve İlânı
Madde 43 - 42'nci madde gereğince düzenlenen ortalama kar hadlerine ait cetveller, düzenlenmelerini takibeden ay içinde Maliye Bakanlığına gönderilir.
Maliye Bakanlığına gelmiş olan bu cetveller, Ortalama Kar Hadleri Merkez Komisyonunca incelenerek hatalı ve noksan bulunanlar ile bölgeleri itibariyle uygunluk göstermiyenler gerekçeli olarak ilgili özel komisyonlara geri gönderilir.
Özel Komisyonlara geri gelen cetveller, yeniden incelenerek gerekli düzeltmeler yapıldıktan, düzeltme sebebi görülmeyenler hakkında ise gerekçeleri belirtildikten sonra Merkez Komisyonuna gönderilir.
Merkez Komisyonu cetveller üzerinde son incelemesini yaparak ortalama kar hadlerinin kesin miktarını tayin eder.
Kesinleşmiş ortalama kar hadlerine ait cetveller Maliye Bakanlığınca mahallerine tebliğ olunur.
Vergi daireleri, Bakanlıktan gelen bu cetvelleri, bir ay süre ile, dairelerinin uygun bir yerine asmak suretiyle ilan ederler. Bu cetveller ayrıca Resmi Gazete ile ilan olunur.
Ortalama Kar Hadleri Merkez Komisyonu, Maliye Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında, Gelirler Genel Müdürü, ilgili Genel Müdür Baş Yardımcısı veya bunların tevkil edeceği kimselerle Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliğinin iki temsilcisinden kurulur.
89'uncu maddedeki nisap hükmü, Ortalama Kar Hadleri Merkez Komisyonu hakkında da uygulanır.
Uygulama Süresi
Madde 44 - Götürü ücretler, götürü ticaret ve serbest meslek kazançları ve ortalama kar hadleri üç yıl uygulanır. şu kadar ki, bunlarda önemli değişiklikler vuku bulduğu takdirde Maliye Bakanlığı bu süreyi bir yıldan aşağı olmamak şartiyle kısaltabilir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Zirai kazanç ölçüleri ile emlak vergisine ait
bedel ve değerlerin tespiti
Ölçüler ve Tarifleri
Madde 45 - Zirai kazanç ölçüleri, yıllık istihsal değeri, götürü gider emsali, ortalama randıman miktarı, ortalama işçilik tutarı, ortalama maliyet bedeli ile ortalama satış fiyatından terekküp eder.
1. Yıllık istihsal değeri: Ortalama randıman ve ortalama satış fiyatı ölçülerine göre her ziraat biriminden bir yılda elde edileceği hesaplanan mahsül değerinin işletmede veya işletmelerde mevcut ziraat birimi sayıları ile çarpılması suretiyle bulunacak değerlerin toplamıdır.
2. Götürü gider emsali: Büyük ve küçükbaş hayvanlar (kümes hayvanları dahil) ve bunların mahsulleri ile kara ve su avcılığı için % 80; diğer zirai mahsuller ile ziraat makine ve aletleriyle başka çiftçilerin zirai istihsal işlerinin yapılması karşılığında alınan ücretler için % 70'tir.
3. Ortalama randıman miktarı: Ziraat birimlerinin her bir çeşidinden elde edileceği tahmin olunan ortalama mahsul miktarıdır.
4. Ortalama işçilik tutarı: Ziraat birimlerinin her bir çeşidine isabet eden ortalama işçilik gideri tutarıdır.
5. Ortalama maliyet bedeli: Ziraat birimi başına elde edilecek mahsul için yapılması gereken ortalama giderlerin toplamıdır.
6. Ortalama satış fiyatı: Zirai mahsullerin ticari teamüle göre beher satış biriminin 46'ncı maddenin (d) bendi esasları dairesinde tespit olunan satış fiyatıdır.
Zirai Kazanç Ölçülerinin Tesbiti
Madde 46 - Zirai kazanç ölçüleri (45'inci maddenin 1 numaralı bendinde yazılı ölçüler ile kara ve su avcılığına müteallik olanlar hariç), Zirai Kazançlar Merkez Komisyonu tarafından hazırlanacak yönetmelik esasları dairesinde zirai kazançlar il Komisyonlarınca takdir ve tesbit olunur.
Zirai kazançlar il komisyonları, zirai kazanç ölçülerinin takdir ve tesbitinde aşağıdaki esaslara uyar.
a) Zirai faaliyetlere tesir eden tabii ve iktisadi şartlar bakımlarından önemli farklar gösteren bölgeler ayrılır;
b) Çeşitli ziraat nevileri ile çeşitli ziraat makine ve aletleri ayrı ayrı, vasıf ve şartlar bakımından birbirine uygunluk ve yakınlık gösterenler belli gruplar içinde birleştirilmek suretiyle nazarı itibara alınır;
c) Zirai işletmelerin bölgeler itibariyle özellikleri ve ortalama verim kabiliyetleri gözönünde tutulur;
d) Ortalama satış fiatının tespitinde Hükümetçe tayin olunan ve takdir sırasında yürürlükte bulunan fiyatlar, Hükümetçe fiyat tayin olunmıyan mahsuller için takdirin yapıldığı yıldan önce gelen son takvim yılı içindeki mahalli toptan piyasa fiatı esas tutulur. Fiyatın temevvüç ettiği hallerde ortalamasına itibar olunur;
e) Özellik gösteren ziraat nevilerinde Zirai Kazançlar Merkez Komisyonunca bu ziraat çeşitlerinin mahiyetlerine uygun olarak tayin olunacak esaslar nazarı itibara alınır.
Zirai kazançlar il komisyonları, zirai kazanç ölçülerinin uygulanmaya başlanılacağı ilk takvim yılı içinde mezkur ölçüleri tesbit ederek bu yılın Nisan ayı sonuna kadar zirai kazançlar merkez komisyonuna gönderirler.
Zirai kazançlar merkez komisyonu, illerden gelen zirai kazanç ölçülerinden hatalı ve noksan bulduklarını gerekçesiyle birlikte alakalı komisyonlara iade eder.
Zirai kazançlar il komisyonları merkez komisyonunca iade olunan ölçülerdeki maddi hataları düzeltirler; takdire taaluk eden hususlarda ise ya ölçüleri yeniden takdir ederler veya ilk kararlarında ısrar edebilirler. İl komisyonları ısrar kararlarında ısrar sebeplerini açıklamaya mecburdurlar.
Ancak, zirai kazançlar il komisyonlarınca verilen ısrar kararları uygun görülmediği takdirde uygun görülmeyen ölçüler yerine merkez komisyonunca re'sen ve nihai olarak yeni ölçüler tayin ve tespit olunur.
Ziraat Birimleri
Madde 47 - Ziraat birimleri:
a) Tarla, bağ ve sebze ziraati ile ormancılıkta dönüm;
b) Ölçü olarak ağaç kabul edilenlerde ürün verecek hale gelmiş ağaç sayısı;
c) Hayvancılıkta hayvan sayısı;
dır.
Özellik gösteren ziraat nevilerinde Maliye ve Tarım Bakanlıklarınca bu ziraat çeşitlerinin mahiyetlerine uygun olarak müştereken belli edilecek diğer birimler kullanılır.
Bu kanunun uygulanmasında dönüm bin metre karelik toprak parçasıdır.
Tasdik ve İlan
Madde 48 - Zirai kazanç ölçüleri Bakanlar Kurulunun onayı ile yürürlüğe girer.
Onaylanan ölçüler Resmi Gazete ile yayınlanır.
Her bölgeye ait ölçüler, ilgili valiliklere gönderilir. Valilikler bunları en kısa zamanda köy ve mahalle ihtiyar kurullarına ve maliye teşkilatına tebliğ eder.
Uygulama Süresi
Madde 49 - Ziraî kazanç ölçüleri üç yıl için tespit olunur. Ancak satış fiyatı resmî kuruluşlar veya birliklerce tespit ve ilan olunan (destekleme alımları) ürünler için her yıl açıklanan en son fiyatlar esas alınır. Diğer taraftan ölçülerin tespitine esas olan unsurlarda önemli değişiklikler vukubulduğunun anlaşılması halinde, Ziraî Kazançlar Merkez Komisyonu, bu ölçülerin uygulama süresini lüzumlu gördüğü ziraî faaliyet ve mahsul nevileri için bir yıldan aşağı olmamak üzere kısaltmaya yetkilidir.
Emlak Vergisine Ait Bedel ve Değerlerin Tespiti, İlanı ve Kesinleşmesi
Mükerrer Madde 49 - a) Maliye ve Bayındırlık ve İskan bakanlıkları 1319 sayılı Emlâk Vergisi Kanununun 29 uncu maddesi hükmü ile aynı Kanunun 31 inci maddesi uyarınca hazırlanan tüzük hükümlerine göre bina metrekare normal inşaat maliyet bedellerini, uygulanacağı yıldan dört ay önce müştereken tespit ve Resmî Gazete ile ilân eder.
Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği bu bedellere karşı Resmî Gazete ile ilânını izleyen onbeş gün içinde Danıştayda dava açabilir.
b) Takdir komisyonlarının arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin dört yılda bir yapacakları takdirler, tarh ve tahakkuk işleminin (Emlâk Vergisi Kanununun 33 üncü maddesinin (8) numaralı fıkrasına göre yapılacak takdirler dahil) yapılacağı sürenin başlangıcından en az altı ay önce karara bağlanarak, arsalara ait olanlar takdirin ilgili bulunduğu il ve ilçe merkezlerindeki ticaret odalarına, ziraat odalarına ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile belediyelere, araziye ait olanlar il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odalarına ve belediyelere imza karşılığında verilir.
Büyükşehir belediyesi bulunan illerde takdir komisyonu kararları, vali veya vekalet vereceği memurun başkanlığında, defterdar veya vekalet vereceği memur, vali tarafından görevlendirilecek tapu sicil müdürü ile ticaret odası, serbest muhasebeci mali müşavirler odası ve esnaf ve sanatkârlar odaları birliğince görevlendirilecek birer üyeden oluşan merkez komisyonuna imza karşılığında verilir. Merkez komisyonu kendilerine tebliğ edilen kararları onbeş gün içinde inceler ve inceleme sonucu belirlenen değerleri ilgili takdir komisyonuna geri gönderir. Merkez komisyonunca farklı değer belirlenmesi halinde bu değerler ilgili takdir komisyonlarınca yeniden takdir yapılmak suretiyle dikkate alınır.
Takdir komisyonlarının bu kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları onbeş gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler. Vergi mahkemelerince verilecek kararlar aleyhine onbeş gün içinde Danıştaya başvurulabilir.
Kesinleşen asgari ölçüde arsa ve arazi birim değerleri, ilgili belediyelerde ve muhtarlıklarda uygun bir yere asılmak suretiyle tarh ve tahakkukun yapıldığı yılın başından Mayıs ayı sonuna kadar ilân edilir.
Bakanlar Kurulu bu fıkrada yer alan dört yıllık süreyi sekiz yıla kadar artırmaya veya iki yıla kadar indirmeye yetkilidir.
c) Yukarıdaki fıkralara göre, Danıştay ve vergi mahkemelerinde dava açılması halinde, davalının onbeş gün içinde vereceği tek savunma ile dosya tekemmül etmiş sayılır. Danıştay ve vergi mahkemelerince bu davalar, dosyanın tekemmül ettiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde karara bağlanır.
d) (a) ve (b) fıkralarındaki bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri ile arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitlerine ilişkin süreleri gerektiği ölçüde kısaltmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Tahrir usulü
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel Esaslar
Madde 50 - 51 –
Tadilat
Madde 52 - Tadilat, iki genel tahrir arasında, bu kanunda yazılı sebeplerden dolayı binaların gayrisafi iratlarında ve arazinin kıymetlerinde vukua gelen devamlı ve tabi değişiklikler tesbit edilerek, yeni irat veya kıymetin tahmin edilmesidir.
Madde 53 - 55 –
İKİNCİ BÖLÜM
Genel Tahrir
Madde 56 - 62 –
Tadilat Sebepleri
Madde 63 - Aşağıdaki hallerde binaların gayrisafi iratları ve arazinin kıymetleri tadilat yoliyle tahmin ve yeniden takdir olunur:
1. Herhangi bir sebep yüzünden devamlı olarak bina gayrisafi iratları ile arazi kıymetlerinin en az % 20 nisbetinde artması veya eksilmesi;
2. Bina veya arazinin genel tahrirde unutularak mektum kalmış olması;
3. Yeni bina inşaa edilmesi (Mevcut binalara ilaveler yapılması veya sabit istihsal, asansör veya kalorifer tesisleri konulması yeni inşaat hükmündedir.);
(Bu hallerde yalnız ilave inşaat veya sabit istihsal, asansör ve kalorifer tesislerinin gayrisafi iratları takdir olunarak binanın mevcut gayrisafi iradına ilave edilir. Sabit istihsal, asansör ve kalorifer tesislerinin gayrisafi iratları 307'nci maddedeki esasa göre takdir olunur.);
4. Bir binanın yanması, yıkılması suretiyle veya sair sebeplerle tamamen veya kısmen harap olması veya binada mevcut sabit istihsal, asansör veya kalorifer tesislerinin kısmen veya tamamen kaldırılması;
5. Bir binanın kullanış tarzının tamamen değiştirilmesi veya bir binanın ikamete mahsus mahallerinden bir kısmının dükkan, mağaza, depo gibi ticaret ve sanat icrasına mahsus mahaller haline veya bu hallerde bulunan yerlerin ikamete mahsus mahaller haline kalbedilmesi (Bu hükmün uygulanmasında bir apartmanın her dairesi ayrı bir bina sayılır ve yalnız kullanış tarzı tamamen veya kısmen değiştirilen dairenin iradı yeniden takdir olunur.);
6. Arazinin hal ve heyetinde değişiklik olması;
7. Daimi müstesnalıktan faydalanan ve irat veya kıymeti bulunmayan bir bina veya arazinin müstesnalıktan çıkması;
8. Bir binanın mütemmimi durumunda olan arazinin mütemmimlik durumundan çıkması veya bir arazi ve arsanın bina mütemmimi durumuna girmesi;
9. Bir bina veya arazinin taksim ve ifraz edilmesi (Araziden bir kısmının istimlak edilmesi de ifraz hükmündedir.);
10. Müteaddit arazi ve arsaların tek bir arazi ve arsa haline getirilmesi veya müteaddit hisselere ayrılmış olan bir binanın bütün hisselerinin birleştirilmesi.
Arazinin Hal ve Heyetinde Değişiklik
Madde 64 - Aşağıdaki haller arazinin hal ve heyetinde değişiklik olduğunu ifade eder:
1. Arazinin fidanlandırılması veya ağaçlandırılması, bağ haline getirilmesi;
2. Fidanlı, ağaçlı veya kütüklü bir arazinin tarla haline getirilmesi veya gelmesi;
3. Tarım yapılan bir arazinin tabii bir afet veya arıza sebebiyle veya sair sebepler yüzünden tarıma elverişsiz hale gelmesi;
4. Tarım yapılmayan bir arazinin tarıma elverişli hale getirilmesi;
5. Arazinin üzerine veya altına inşaat yapılması;
6. Arazinin parsellenmek suretiyle arsalar haline getirilmesi.
Mevzii ve Ferdi Tadilat
Madde 65 - Binaların gayrisafi iratlarında ve arazi ve arsaların kıymetlerinde 63'üncü maddenin 1'inci bendinde yazılı nispette vuku bulan artma veya eksilme sebebiyle yapılacak tadilat mevzii veya ferdi olur.
Bir şehir, kasaba veya köyün tamamında mevcut bina ve arazi için yapılacak tadilat mevziidir. Münferit mükelleflerin arazisi veya binaları için yapılan tadilat ferdidir.
Mevzii Tadilat Kararı
Madde 66 - Mevzii tadilat yapılabilmesi için:
1. İlgili bir veya birkaç mükellefin veya vergi dairesinin mevzii tadilat isteğinde bulunması,
2. şehir ve kasabalardaki tadilat için belediye encümeninin, köylerdeki tadilat için köy ihtiyar meclisinin, mevzii tadilatı gerektiren sebepleri muhtevi olarak tanzim edeceği mazbata üzerine il idare kurulunca tadilatın lüzumuna karar verilmesi.
3. Maliye Bakanlığınca mevzii tadilatın yapılmasına izin verilmesi şarttır.
Ferdi Tadilat İsteği
Madde 67 - Ferdi tadilat yapılabilmesi için ilgili mükellefin binası veya arazisi için tadilat isteğinde bulunması gerekli ve kafidir.
Vergi daireleri ferdi tadilat isteğinde bulunamazlar.
Diğer Tadilatın Yapılması
Madde 68 - 63'üncü maddenin 2-10'uncu bentlerinde yazılı hallerde tadilat herhangi bir isteğe lüzum olmaksızın ya ilgili mükelleflerin bu halleri bildirmeleri veya vergi dairesinin yoklama ile tesbit etmesi neticesinde yapılır.
İfraz ve Birleştirme
Madde 69 - Bir bina veya arazinin taksim veya ifraz edilmesi (Arazinin parsellenmek suretiyle arsalar haline getirilmesi hariç) dolayısiyle yapılacak tadilatta binanın gayrisafi iradı ve arazinin kıymeti yeniden takdir edilmeyip vergide kayıtlı gayrisafi irat veya kıymet müfrez parçalar veya hisseler arasında her parça veya hissenin yüz ölçümüne ve mevki ve şerefine göre taksim olunur.
63'üncü maddenin 10'uncu bendinde yazılı halde yapılacak tadilatta birleştirilen bina ve araziye yeniden gayrisafi irat veya kıymet takdir edilmeyip her birinin vergide kayıtlı gayrisafi irat veya kıymetleri toplanır ve bu toplam birleştirilen bina ve arazinin gayrisafi irat veya kıymeti olur.
Birleştirilen parçalardan bir kısmının vergide kayıtlı gayrisafi irat veya kıymeti bulunmadığı hallerde yalnız bu parça veya hisselere gayrisafi irat veya kıymet takdir olunarak yukarıki fıkra gereğince işlem yapılır.
Yüzölçümü Fazla Veya Noksan Tesbit Edilen Arazi
Madde 70 - Genel tahrir veya mevzii tadilatta arazinin yüzölçümü noksan veya fazla tahrir edilmiş olduğu sonradan meydana çıkarsa noksan yazıldığı anlaşılan miktar kayıtlı yüzölçümüne ilave, fazla yazıldığı anlaşılan miktar kayıtlı yüzölçümünden tenzil edilir ve arazinin kayıtlı kıymetinden beher metre kareye isabet eden kıymet esas tutularak noksan veya fazlaya ait kıymetler tesbit ve kayıtlı kıymete ilave veya mezkur kıymetten tenzil olunur.
Bu ilave ve tenziller dolayısiyle noksan veya fazla alındığı anlaşılan vergiler mükelleften tahsil veya kendisine iade edilir.
Tadilat Neticelerinin Uygulanması
Madde 71 - Ferdi tadilat neticeleri tadilat taleplerinin yapıldığı mevzii tadilat neticeleri de, itiraz incelemelerinin bittiği yılı takip eden mali yıldan başlıyarak uygulanır.
Ferdi tadilat talebin yapıldığı mali yıl içinde bitirilemezse, ilerde belli olacak matrahlara göre düzeltmeler yapılmak üzere, bina ve arazinin mevcut irat ve kıymetleri tarha esas tutulur.
Bunlar dışındaki tadilatta tadil neticeleri:
1. Genel tahrirlerde mektum kalan bina ve arazi için genel tahririn yürürlüğe girdiği mali yıldan;
Ve aşağıdaki hallerde:
2. Yeni inşaat için inşaatın hitam bulduğu veya inşaatın hitamından evvel kısmen kullanılmaya başlanılmışsa her kısmın kullanılmasına başlandığı, binaya sonradan sabit istihsal, asansör ve kalorifer tesisleri konulmuşsa bu tesislerin konulmasının tamamlandığı;
3. 63'üncü maddenin 5'inci bendinde yazılı şekilde kullanış tarzı değişen binalar için bu değişikliğin vuku bulduğu;
4. Muafiyeti sukut eden bina ve arazide muafiyetin sukut ettiği;
5. Yanan, yıkılan ve sair sebeplerle tamamen veya kısmen harap olan binalarda ve ifraz ve taksim edilen veya birleştirilen bina ve arazide bu olayların vuku bulduğu;
6. Hal ve heyeti değişen arazide değişikliğin rastladığı;
7. Binanın mütemmimi durumunda olan arazinin mütemmimlik durumundan çıkması, bir arazi ve arsanın bina mütemmimi durumuna girmesi hallerinde bu değişikliğin vuku bulduğu;
Tarihi takip eden mali yıldan başlıyarak yürürlüğe konulur.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Takdir, Zirai Kazançlar ve Özel Komisyonları
BİRİNCİ BÖLÜM
Takdir Komisyonu
Kuruluş
Madde 72 - Takdir Komisyonu; illerde defterdarın, ilçelerde malmüdürünün (müstakil vergi dairesi olan ilçelerde ilgili vergi dairesi müdürünün) veya bunların tevkil edecekleri memurların başkanlığı altında ilgili vergi dairesinin yetkili iki memuru ile seçilmiş iki üyeden kurulur.
Arsalara ait asgarî ölçüde birim değer tespitinde takdir komisyonu; belediye başkanı veya tevkil edeceği memurun başkanlığı altında belediyenin yetkili bir memuru ile tapu sicil müdürü veya tevkil edeceği bir memur ve ticaret odasınca seçilmiş bir üye ile ilgili mahalle ve köyün muhtarından kurulur.
Araziye ait asgarî ölçüde birim değer tespitinde takdir komisyonu; valinin başkanlığı altında defterdar, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı il müdürü ile il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odalarından seçilmiş birer üyeden kurulur.
Takdir komisyonları daimî veya geçici olurlar. Daimî komisyonların nerelerde kurulacağını Maliye ve Gümrük Bakanlığı belli eder.
Daimi komisyon bulunmayan yerlerde takdir işleri geçici komisyonlar tarafından görülür.
Üyelerin Seçilmesi
Madde 73 - Üyeler, tüccarlar için ticaret odasınca, diğer sanat ve meslek erbabı için bunların mensup oldukları mesleki teşekküllerce kendi üyeleri arasından veya hariçten seçilir. Bu teşekküller, Takdir Komisyonu Başkanının yazılı talebi üzerine en geç bir ay içinde iki asıl ve iki yedek üye seçmeye mecburdurlar. Bu mecburiyet zamanında yerine getirilmezse üyeler mahallin en büyük mülkiye amiri tarafından seçilir.
Komisyon toplantılarına mükellefin sanat veya meslek bakımından bağlı veya ilgili olduğu teşekkülden, servet takdiri işlerinde ise yalnız Ticaret Odasından seçilen üyeler (Arsalara ait asgari ölçüde birim değerlerinin tespiti sırasında ticaret odasından seçilen üyelerden biri yerine ilgili mahalle veya köyün muhtarı) iştirak eder. Ticaret Odası ve mesleki teşekkül bulunmayan yerlerde bunlar tarafından seçilecek üyeler, yukarıdaki esaslara göre belediyeler tarafından seçilir.
Komisyonlar kendilerine tahsis edilen dairede, yoksa vergi dairesinde toplanırlar ve keyfiyet bir tutanakla tesbit olunur.
Komisyonların Görevleri
Madde 74 - a) 72'nci maddenin birinci fıkrasına göre kurulan takdir komisyonunun görevleri şunlardır.
1. Yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmak;
2. Vergi kanunlarında yazılı fiyat, ücret veya sair matrah ve kıymetleri takdir etmek (Bu gibi takdirler de takdir kararına bağlanır.)
Takdir komisyonu bu görevlerini yaparken takdir sebepleri bulunup bulunmadığını incelemez. Yalnız hatalı gördüğü muamelelerde, ilgili vergi dairesini yazı ile ikaz etmeye mecburdur.
b) 72'nci maddenin ikinci fıkrasına göre kurulan takdir komisyonu: 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca arsalar için her mahalle ve arsa sayılacak parsellenmemiş arazide her köyün cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeleri (Turistik bölgelerde değer bakımından farklı olanlar ilgili valilerce tespit edilecek pafta, ada veya parsel) itibariyle asgarî ölçüde birim değer tespit etmekle görevlidir.
c) 72 nci maddenin üçüncü fıkrasına göre kurulan takdir komisyonu: 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca her il veya ilçe için arazinin cinsi (Kıraç, taban ve sulak) itibariyle asgari ölçüde birim değer tespit etmekle görevlidir.
(b) ve (c) fıkralarına göre yapılacak değer tespitinde, Emlak Vergisi Kanununun 31 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan normlardan ve bu maddeye göre hazırlanmış bulunan tüzük hükümleri ile gerektiğinde bilirkişiden yararlanılır.
Komisyonun Yetkileri
Madde 75 - 72'nci maddenin birinci fıkrasına göre kurulan takdir komisyonu 74 üncü maddedeki görevleri dolayısıyla bu Kanunda yazılı inceleme yetkisine haizdir.
Komisyon, servetleri, sınai hakları ve telif haklarını, imtiyazları, madenleri, mücevheratı, eski eserleri ve sanat eserlerini değerlemede bilirkişiye müracaat edebilir.
72 nci maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarına göre kurulan takdir komisyonları 79 uncu maddede yazılı yetkileri haizdir.
Beyana Bağlılık
Madde 76 - Mükellefin evvelce beyan ettiği bir matraha ait olan takdir işlerinde, takdir olunan matrah mükellefin beyanından düşük olamaz.
İKİNCİ BÖLÜM
Tahrir Komisyonu
Madde 77 - 78 –
Yetki
Madde 79 - Tahrir komisyonları:
1. İradı veya kıymeti tahmin edilecek binaları ve araziyi gezebilirler;
2. Mükelleflerden ve kiracılardan gayrimenkulün genel durumu, kullanış tarzı, kira veya hasılat miktarı ve tahmine yarıyacak sair lüzumlu malumatı isteyebilirler;
3. Lüzumlu gördükleri malumatı, muhtar ve ihtiyar meclisleri, ticaret ve tarım odaları, belediyeler ve noterler gibi resmi veya yarı resmi teşekküllerle özel teşekküller ve şahıslardan isteyebilirler;
4. Fabrika, değirmen ve imalathanelerin iratların takdirinde içlerinde bulunan sabit istihsal tesislerinin kıymetlerini tesbit için lüzum gördükleri takdirde bilirkişiye müracaat edebilirler.
Çalışma saatleri dışında veya tatil günlerinde, bina ve arazi, bunları işgal edenlerin muvafakati olmaksızın gezilemez. Binaların gezilmesi sırasında, komisyon başkan ve üyeleri, ev halkının rahatsız edilmemesine dikkat etmiye mecburdurlar.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Tadilat Komisyonları
Görev ve Kuruluş
Madde 80 - Gerek binalarda, gerek arazide tadilat üçer kişilik "Tadilat komisyonları" tarafından yapılır.
Bu komisyonlar, mahallin en büyük mülkiye memurunun vergi dairesi müdürü olmıyan gelir memurları arasından seçeceği bir başkan ile iki üyeden kurulur.
Lüzum görülen yerlerde birden fazla tadilat komisyonu kurulması caizdir.
Üyelerin Seçilmesi
Madde 81 - Tadilat komisyonlarına girecek üyeler:
1. Belediye sınırı içinde bulunan yerler için, belediye meclislerince biri kendi üyeleri arasından veya dışardan, diğeri tadilat yapılacak bina ve arazinin bulunduğu şehir ve kasaba halkı arasından;
2. Belediye teşkilatı olmıyan yerlerde köy ihtiyar meclisince biri kendi üyeleri, diğeri köy halkı arasından,
Seçilir.
Belediyeler ve belediye teşkilatı bulunmıyan köy ihtiyar meclisleri mahallin en büyük mülkiye memurunun yapacağı tebliğden başlıyarak en geç bir ay içinde tadilat komisyonuna girecek üyeleri ve onların bir misli yedek üyeleri seçmeye ve adlarını en büyük mülkiye memuruna bildirmeye mecburdurlar.
Yetki
Madde 82 - Tahrir komisyonlarının haiz olduğu yetkileri tadilat komisyonları da haizdirler.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Zirai Kazançlar İl ve Merkez Komisyonları ile Özel Komisyonlar
Zirai Kazançlar İl Komisyonu
Madde 83 - Zirai Kazançlar İl Komisyonu valinin başkanlığında defterdar, gelir müdürü, ziraat müdürü, veteriner müdürü, il merkezindeki ziraat bankası şube müdürü ve seçilmiş üç üyeden kurulur. Ormancılığa ilişkin konuların görüşülmesinde komisyona veteriner müdürü yerine orman işletme müdürü veya tevkil edeceği bir temsilci katılır.
Üyelerin Seçilmesi
Madde 84 - Zirai Kazançlar İl Komisyonunun seçilmiş üyelerinden ikisi il ziraat odasından, biri de bu ile bağlı ilçe ziraat odalarından il ziraat odasınca seçilir.
Ziraat odası, valinin yazılı tebliği üzerine en geç bir ay içinde komisyon üyelerini ve aynı sayıda yedek üyeyi seçerek adlarını valiye bildirir.
Üyeler bu süre içinde seçilip bildirilmedikleri takdirde vali tarafından seçilir.
Ziraat odası bulunmayan yerlerde bunların seçeceği üyeler, aynı esaslar dairesinde belediyelerce seçilir.
Üyelerin Seçilmesi
Madde 85 - Zirai Kazançlar Merkez Komisyonu, Maliye Bakanlığı Müsteşarının Başkanlığında; Gelirler Genel Müdürü ile Gelirler Genel Müdürlüğünün iki, Tarım ve Orman Bakanlığının üç, Ziraat Odaları Birliğinin üç ve Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüğünün bir temsilcisinden kurulur.
Başkanın mazereti halinde komisyona, başkanın, üyelerden veya hariçten tevkil edeceği kimse başkanlık eder.
Komisyonların Yetkileri
Madde 86 - Zirai kazançlar il ve merkez komisyonları kamu idare ve müesseseleri ile Devlet ekonomi kurumlarından ve görevlerinin gerektirdiği sair gerçek ve tüzel kişilerden her türlü bilgileri istiyebilirler. Gerekli gördükleri hallerde bilirkişilere inceleme de yaptırabilirler.
Bilgi istemede 148'inci maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.
Komisyonlarca bu hükümlere göre istenilen bilgileri vermiyenler ve bilirkişiliği kabul ettikleri halde gerekli incelemeleri yapmıyanlar hakkında) mükerrer 355'inci madde hükmü uygulanır.
Komisyonların Yetkileri
Mükerrer Madde 86 –
BEŞİNCİ BÖLÜM
Müşterek hükümler
Komisyonlara Seçilecek Üyelerde Aranacak Vasıflar
Madde 87 - Takdir, tadilat ve zirai kazançlar il komisyonları ile özel komisyonlara, memurların dışında, seçilecek kimselerde aşağıdaki vasıflar aranır:
1. İyi ahlak sahibi olmak ve ikamet ettiği veya iş gördüğü muhitin emniyet ve itimadını kazanmış bulunmak;
2. Kamu hizmetlerinden memnu olmamak ve medeni haklardan ıskat edilmiş bulunmamak;
3. Ağır hapis veya şeref ve haysiyeti muhil bir suçtan dolayı hapis cezasiyle hükümlü olmamak;
4. Vergi kaçakçılığından dolayı cezalandırılmış olmamak;
5. Takdir ve özel komisyonlara seçileceklerde, ayrıca 30 yaşını bitirmiş olmak;
6. Tadilat ve zirai kazançlar il komisyonlarına seçileceklerde ayrıca mensup olduğu şehir veya kasabanın iktisadi şartlarına ve emlak ve ziraat işlerine vukufu olmak ve yirmibeş yaşını bitirmiş bulunmak;
7.
Yemin
Madde 88 - Bu kısımda yazılı komisyonlara seçilen üyeler ve tahrir komisyonu başkanları şehir ve kasabalarda idare heyeti, köylerde ihtiyar meclisi huzurunda aşağıda yazılı şekilde yemin ederler:
"Komisyonda çalışacağım süre zarfında tam manasiyle vicdan ve kanaatim icaplarına tabi kalacağıma; hiçbir sebep ve tesir altında adaletten ve doğruluktan ayrılmıyacağıma, gerek Devlet gerek mükellef haklarını bir tutacağıma, takdir ve tahminlerde herhangi bir tarafa temayül suretiyle görevimi kötüye kullanmıyacağıma namusum üzerine yemin ederim".
Nisap
Madde 89 - (2365 sayılı Kanunun 15'inci maddesiyle değişen madde) Bu kısımda yazılı komisyonlar üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve çoğunlukla karar verirler. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu taraf çoğunlukta sayılır.
Devam
Madde 90 - Komisyon toplantılarında herhangi bir sebeple olursa olsun bulunamıyacağı anlaşılan üyenin yerine yedek üye davet olunur.
Seçilmiş üyelerden, mücbir bir sebebe dayanmaksızın, üç müteakip toplantıya gelmiyenler istifa etmiş sayılarak yedek üye asil üye olarak getirilir.
Mücbir sebebe veya mezuniyetle devam edemiyecek olan asil üyeye yedek üye vekalet eder.
Görev Süresi
Madde 91 - Tahrir komisyonları başkan ve üyelerinin görevleri genel tahrir bitinceye kadar devam eder.
Takdir, tadilat ve zirai kazançlar il komisyonlarına seçilen üyelerin görev süresi üç yıldır. Bunları seçen daire, meclis ve mesleki teşekküllerin seçimlerinin yenilenmesi bu üyelerin görev sürelerini kısaltmaz.
Süreleri dolanların yeniden seçilmesi caizdir.
Ücretler
Madde 92 - Bu kısımda yazılı komisyonlarla ortalama kar hadlerini tespit eden özel komisyonlar ve uzlaşma komisyonlarının (Zirai Kazançlar Merkez Komisyonu, Ortalama Kar Hadleri Merkez Komisyonu, Merkez Uzlaşma Komisyonları ile Gelir Vergisi Kanununun 31'inci maddesinde zikredilen yönetmelik hükümlerine göre kurulan komisyon hariç) Başkan ve üyelerine bu komisyonlardaki görevleri dolayısıyla mahalli defterdarlığın teklifi üzerine Maliye Bakanlığınca tayin olunacak miktarda ücret verilir.
Zirai Kazançlar Merkez Komisyonu, Ortalama Kar Hadleri Merkez Komisyonu, Merkez Uzlaşma Komisyonları ile Gelir Vergisi Kanununun 31'inci maddesinde zikredilen yönetmelik hükümlerine göre kurulan Komisyonun Başkan ve Üyelerine bu komisyonlardaki çalışma dolayısıyla verilecek ücret Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla tayin olunur.
BEŞİNCİ KISIM
Tebliğler
BİRİNCİ BÖLÜM
Tebliğ esasları ve muhataplar
Tebliğ Esasları
Madde 93 - Tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazılar adresleri bilinen gerçek ve tüzelkişilere posta vasıtasiyle ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmiyenlere ilan yolu ile tebliğ edilir. Şu kadar ki, ilgilinin kabul etmesi şartiyle, tebliğin daire veya komisyonda yapılması caizdir.
Tebliğ Yapılacak Kimseler
Madde 94 - Tebliğ mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılır.Tüzelkişilere yapılacak tebliğ, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmıyan teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılır. Tüzelkişilerin müteaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılması kafidir.
Tebliğ, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müstahdemlerinden birine yapılır. (Muhatap yerine bu şekilde kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir).
İkametgah (Yerleşim Yeri) : Bir kimsenin yerleşmek niyetiyle oturduğu yere denir. Bu bakımdan herkesin her halde bir tek ikametgahı bulunması şarttır. Yanlız yasalarımız, iktisadi bir amaç güden kişilerin yani ticari ve sınai işletmelerin ikametgahlarının birden çok olabileceğini kabul etmiştir. Örneğin tacirlerin, şirketlerin, bankaların (ve diğerleri) şubelerinin bulundukları yerleri ikametgah saymak gerekir. (M.K.m.19, 49; B.K. m.451; HUMK m.17; İ.İ.K. m. 50) Mesken ile ikametgahı bir birinden ayırmak gerekir. (M.K.m19)
İkametgah yasalarımıza göre üç çeşit olabilir:
a) İhtiyari İkametgah : Adından da belli olduğu gibi burada ikametgah seçme hakkı kişinin isteğine bırakılmıştır. Özel ve yasal bir yasak olmadıkça herkes istediği yeri kendine ikametgah seçebilir. Ancak, ikametgah diyebilmek için bir yerleşmek niyeti; çalışmalarını burada yoğunlaştırmak amacı ile hareket etmesi ve az çok sürekli olarak oturması gerekir.
b) İtibari İkametgah : Kanun her şahsın bir ikametgahı olması ilkesini kabul etmiştir. Medeni Kanun 20. maddesine göre, bir kimsenin önce bir ikametgahı olduğu saptanamamış ise veya bir şahsın yabancı ülkedeki ikametgahını bırakmakla beraber Türkiye de yenisini kurmamışsa o şahsın fiilen oturduğu yer, ikametgah sayılır.
c) Kanuni İkametgah : Bazen kanunen ikametgahın belirlenmesi gerekir. Örneğin evli kadınlar kural olarak kocasından ayrı bir ikametgah kuramaz. Karının ikametgahı, kocanın ikamet yeridir. Bunun gibi velayet altındaki çocukların ikametgahı da velilerinin, vesayet altında bulunanların ikametgahı vesayet mahkemelerinin bulunduğu yerdir. (M.K.m.21). Kanun, gerçek kişiler için bir ikametgahı bulunacağını ve birden fazla olamayacağını kabul etmişse de tüzel kişiler için, statülerinde aksine hüküm olmadıkça muamelelerin toplandığı yeri ikametgah saymıştır. (M.K.m.19) Buna göre banka şubelerinin her birinin bulunduğu yer birer ikametgahtır.
Veli, Vasi ve Kayyımlara Tebliğ
Madde 95 - Mükellef yerine geçen veli, vasi veya kayyım gibi vergi sorumlusu birden fazla olursa, tebliğ bunlardan yalnız birine yapılabilir.şayet tebliğin mevzuu olan işe ayrı bir vasi veya kayyım bakmakta ise, tebliğ bunlara yapılır.
Vasi: Vesayet altındaki küçüğün veya mahcurun (kısıtlının) şahsına ve mallarına özen göstermek ve hukuki muamelelerde onları temsil etmek üzere sulh mahkemesi tarafından atanan bir vesayet organıdır. (M.K.m.353/2)
Kayyım: Bir malın idaresi veya belli bir işin görülmesi için sulh mahkemesi tarafından atanan bir vesayet organıdır. (M.K.m.353/2)
Vasıtalı Tebliğ
Madde 96 - Kara, deniz, hava ve jandarma eratına yapılacak tebliğler kıta komutanı veya müessese amiri gibi en yakın üst vasıtasiyle yapılır. Bu evrakı derhal tebliğ olunacak kimseye vermediği takdirde üst tazminle mahkum olur. Bu cihetin tebliğ evrakında yazılı olması şarttır.
Yabancı Memlekette Bulunanlara Tebliğ
Madde 97 - Yabancı memlekette bulunanlara tebliğ o memleketin yetkili makamı vasıtasiyle yapılır. Bunun için anlaşma varsa veya o memleketin kanunları müsait ise o yerdeki Türk siyasi memuru veya konsolosu tebliğin yapılmasını yetkili makamdan ister.
Kendisine tebliğ yapılacak kişi Türk vatandaşı ise tebliğ Türk siyasi memuru veya konsolosu vasıtasiyle de yapılabilir.
Yabancı memleketlerde bulunan kimselere tebliğ olunacak evrak, tebligatı çıkaran merciin bağlı bulunduğu Bakanlık vasıtasiyle Dışişleri Bakanlığına, oradan da Türkiye elçilik veya konsolosluğuna gönderilir.
Yabancı memlekette resmi görevle bulunan Türk memurlarına tebliğ Dışişleri Bakanlığı vasıtasiyle yapılır.
Yabancı memlekette bulunan askeri şahıslara yapılacak tebliğ, bağlı bulundukları kara, deniz, hava kuvvetleri komutanlıklariyle Jandarma Genel Komutanlığı vasıtasiyle yapılır.
Kamu İdare ve Müesseselerine Tebliğ
Madde 98 - Kamu idare ve müesseselerine yapılacak tebliğ bu idare ve müesseselerin en büyük amirlerine veya bunların muavinlerine veya en büyük amirin yetkili kılacağı memurlara yapılır.
İKİNCİ BÖLÜM
Posta ile tebliğ usulü
Kapalı Zarf Esası
Madde 99 - Posta ile tebliğde tebliğ edilecek vesika kapalı bir zarf içinde postaya verilir. Bunun için, şekilleri Maliye Bakanlığınca tespit edilen özel zarflar kullanılır.
Bilinen Adreslere Tebliğ
Madde 100 - Bilinen adrese gönderilen mektuplar posta idaresince muhatabına teslim edildiği tarihte tebliğ edilmiş sayılır.
Bilinen Adresler
Madde101 - Bu kanuna göre bilinen adresler şunlardır:
1. Mükellef tarafından işe başlamada bildirilen adresler;
2. Adres değişikliğinde bildirilen adresler;
3. İşi bırakmada bildirilen adresler;
4. Vergi beyannamelerinde bildirilen adresler;
5. Yoklama fişinde tespit edilen adresler;
6. Vergi mahkemesinde dava açma dilekçelerinde ve cevaplarında gösterilen adresler;
7. Yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen adresler (İlgilinin tutanakta imzası bulunmak şartiyle);
8. Bina ve arazi vergilerinde komisyonlarca tahrir varakalarında tespit edilen adresler.
Mektupların gönderilmesinde bu adreslerden tarih itibariyle tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı nazara alınır.
Tebliğ Evrakının Teslimi
Madde 102 - Tebliğ olunacak evrakı muhtevi zarf posta idaresince muhatabına verilir ve keyfiyet muhatap ile posta memuru tarafından taahhüt ilmühaberine tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunur.
Muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde posta memuru durumu zarf üzerine yazar ve mektup posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderilir.
Muhatabın geçici olarak başka bir yere gittiği, bilinen adresinde bulunanlar veya komşuları tarafından bildirildiği takdirde keyfiyet ve beyanda bulunanın kimliği tebliğ alındısına yazılarak altı beyanı yapana imzalatılır. İmzadan imtina ederse, tebliği yapan bu ciheti şerh ve imza eder ve tebliğ edilemiyen evrak çıkaran mercie iade olunur.
Bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğ çıkarılır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeple tebliğ edilemiyerek iade olunursa tebliğ ilan yolu ile yapılır.
Muhatap imza edecek kadar yazı bilmez veya herhangi bir sebeple imza edemiyecek durumda bulunursa sol elinin baş parmağı bastırılmak suretiyle tebliğ edilir.
Muhatap tebelluğdan imtina ederse tebliğ edilecek evrak önüne bırakılmak suretiyle tebliğ edilir.
Yukarıki fıkralarda yazılı işlemler komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyet taahhüt ilmühaberine yazılarak tarih ve imza vaz'edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tespit olunur.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İlan yoliyle tebliğ usulü
Tebliğin İlanla Yapılacağı Haller
Madde 103 - Aşağıda yazılı hallerde tebliğ ilan yoliyle yapılır:
1. Muhatabın adresi hiç bilinmezse;
2. Muhatabın bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse;
3. Başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa;
4. Yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa.
İlanın Şekli
Madde No 104 - İlan aşağıdaki şekilde yapılır:
1. İlan yazısı tebliğ yapan vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılır ve (3) numaralı bende göre ilana çıkarılır. Tebliğin konusu, her biri için ayrı ayrı olmak üzere, birmilyar liradan (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 1200, - YTL) az vergi veya vergi cezasına taalluk ettiği takdirde ayrıca (3) numaralı bende göre ilan yapılmaz ve ilan yazısının askıya çıkarıldığı tarihi izleyen onbeşinci gün ilan tarihi olarak kabul edilir.
2. İlan yazısının bir sureti mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilir.
3. İlan ile yapılan tebliğin konusu birmilyar ila yüzmilyar lira (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 1200, - YTL ila 120 000, - YTL) arasındaki vergi veya vergi cezasına taalluk ettiği takdirde ilan, ilgili vergi dairesinin bulunduğu yerin belediye sınırları içinde çıkan bir veya daha fazla gazetede yayımlanır. Tutarın yüzmilyar lirayı (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 120 000, - YTL) aşması halinde ilan, Türkiye genelinde yayın yapan günlük gazetelerden birinde ayrıca yapılır.
Tebliğ olunacak evrakın örnekleri yabancı memlekette bulunan mükellefin bilinen adresine ayrıca posta ile gönderilir.
İlanın Muhteviyatı
Madde 105 - İlanlarda, tebliğin ilgili bulunduğu vergiler gösterilmek suretiyle adları (Tüzelkişilerde ünvanları) yazılı muhataplara aşağıdaki hususlar ihtar olunur:
1. İlan tarihinden başlıyarak bir ay içinde ilanı yapan makama bizzat veya bilvekale müracaat etmeleri veyahut taahhütlü mektup veya telgrafla açık adreslerini bildirmeleri;
2. Kendilerine süre ile kayıtlı resmi tebliğ yapılacağı.
İlanın Neticeleri
Madde 106 - İlan üzerine bizzat veya bilvekale müracaat edenlere yerinde, adres bildirenlere ise posta ile tebliğ yapılır.
Posta ile yapılan bu tebliğ hakkında da 100'üncü madde hükmü cari olur.
İlan tarihinden başlıyarak bir ay içinde ne vergi dairesine müracaat yapmış ve ne de adresini bildirmiş olanlara bir ayın sonunda tebliğ yapılmış sayılır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Tebliğlere ait türlü hükümler
Memur Vasıtasiyle Tebliğ
Madde 107 - Maliye Bakanlığı tebliğleri posta yerine memur vasıtasıyla da yaptırtmaya yetkilidir.
Bu madde hükmünün uygulanmasında da bu kısımdaki tebliğ esaslarına uyulur.
Hatalı Tebliğler
Madde 108 - Tebliğ olunan vesikalar, esasa müessir olmayan şekil hatalarından dolayı hukuki kıymetlerini kaybetmezler; yalnız vergi ihbarı ile ilgili vesikalarda mükellefin adının, verginin nevi veya miktarının, vergi mahkemesinde dava açma süresinin hiç yazılmamış olması veyahut bu vesikaların görevli bir makam tarafından tanzim edilmemiş bulunması vesikayı hükümsüz kılar.
Tebliğ Yerine Geçen Muameleler
Madde 109 - Verginin tarh ve tahakkukunda tebliğ yerine geçen muameleler hakkındaki hükümler mahfuzdur.
Diğer ücret elde eden hizmet erbabının vergileri, tarh zamanında bu mükelleflerin bağlı oldukları vergi dairesine müracaatla ibraz edecekleri vergi karnelerine yazılmak suretiyle tarh ve tebliğ olunur.
Vergi karneye yazıldığı tarihte tebliğ edilmiş sayılır.
Yukarıdaki hükme riayet etmiyenlerin vergileri (251'inci madde hükmüne giren mükellefler hariç) bu kanunun umumi hükümleri dairesinde yoklama fişine dayanılarak tarh ve tebliğ olunur.
ALTINCI KISIM
Vergi alacağının kalkması
BİRİNCİ BÖLÜM
Ödeme
Verginin Ödeneceği Daire
Madde 110 - Vergi borcu, mükellefin bu bakımdan bağlı olduğu vergi dairesine ödenir.
Mükellef vergi borcunu vergi dairesinin bulunduğu belediye sınırlarının dışındaki vergi dairelerine de yatırabilir. Bu takdirde ödemenin hangi vergi dairesi hesabına yapıldığının bildirilmesi şarttır.
VUK’nda Vergi Alacağını Ortadan Kaldıran Haller:
a) Ödeme VUK (110-12)
b) Zamanaşımı VUK (113-114)
c) Verginin Terkini VUK(115)
d) Tahakkuktan Vazgeçme VUK(Mük.115)
e) Vergi Hataları VUK (116-126)
Ödeme Zamanı
Madde 111 - Vergi, kanunlarında gösterilen süreler içinde ödenir.
Ödeme süresinin son günü verginin vadesi tarihidir.
Bu kanunun 15, 17 ve 342'ci maddelerinin uygulanması dolayısiyle sürenin uzaması halinde vade uzayan sürenin bittiği gündür.
Beyannamenin posta ile gönderilmesi halinde, beyan edilen vergi tahakkuk işleminin bitmesi beklenmeksizin vadesinde ödenir.
500'den fazla mükellefi olan vergi dairelerine para yatırmak bakımından mükelleflere, vadenin bitmesini takip eden tarihten başlıyarak 15 gün içinde gün belli etmiye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Bu suretle belli edilen günler verginin vadesi yerine geçer.
Maliye Bakanlığı; mücbir sebep hali ilân edilen yerlerdeki mükelleflerin, bu Kanun kapsamında olup, ödeme süresi afet tarihinden sonraya rastlayan her türlü vergi, ceza ve gecikme faizleri ile bu Kanunun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca verecekleri beyannamelere istinaden tahakkuk ettirilen vergilerin ödeme sürelerini, vadelerinin bitim tarihinden itibaren azamî bir yıl süreyle uzatmaya yetkilidir. Bu yetki; bölge, il, ilçe, mahal ve afetten zarar görenler ile afetten zarar görme derecesi veya vergi türleri itibarıyla farklı süreler tespit etmek suretiyle de kullanılabilir.
Özel Ödeme Zamanları
Madde 112 - 1. İkmalen, re'sen veya idarece tarh olunan vergiler taksit zamanlarından evvel tahakkuk etmişse taksit süreleri içinde; taksit süreleri kısmen veya tamamen geçtikten sonra tahakkuk etmişse; geçmiş taksitler, tahakkuk tarihinden başlayarak bir ay içinde ödenir.
2. Memleketi terk ve ölüm gibi mükellefiyetin kalkmasını mucip haller dolayısıyla beyan üzerine tarh olunan vergiler, beyanname verme süreleri içinde ödenir.
Mükellefin, vadeleri mezkûr süreden sonra gelen vergileri de aynı süre içinde alınır.
Memleketi terk edenlerin, ölenlerin veya benzeri haller dolayısıyla mükellefiyetleri kalkanların ikmalen, re'sen veya idarece tarh olunan vergileri tahakkuk tarihinden başlıyarak bir ay içinde ödenir.
Bu fıkrada yazılı tahsil süreleri Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun mucibince teminat gösterildiği takdirde, Vergi Kanunu ile belli taksit zamanına kadar ve taksit zamanı geçmiş ise üç ay uzatılır.
3. Vergi mahkemesinde dava açma dolayısıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinin 3 numaralı fıkrası gereğince tahsili durdurulan vergilerden taksit süreleri geçmiş olanlar, vergi mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir. Ayrıca ikmalen, re'sen veya idarece yapılan tarhiyatlarda:
a) Dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar;
b) Dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar;
Geçen süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Gecikme faizi de aynı süre içinde ödenir. Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri nazara alınmaz.
Uzlaşılan vergilerde gecikme faizi; uzlaşılan vergi miktarına, (a) fıkrasında belirtilen tarihten itibaren uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için uygulanır.
Dava açılması nedeniyle tahsili duran vergi ve cezalar mükellefler tarafından istenildiği takdirde davanın devamı sırasında da kısmen veya tamamen ödenebilir.
4. Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen veya vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin, ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde, bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz, 120 nci madde hükümlerine göre red ve iadesi gereken vergi ile birlikte mükellefe ödenir.
5. İhtirazi kayıtla beyan edilip ödendikten sonra yargı kararına göre iade edilip yine yargı kararı uyarınca tahsili gereken vergilere, iade tarihinden yargı kararının vergi dairesine tebliği tarihine kadar geçen süre için bu maddede yer alan esaslar dahilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplanır.
A) İkmalen, re’sen ve idarece tarh olunan vergilerde ödeme süresi:
Taksit zamanlarından önce tahakkuk etmiş ise: Taksit süreleri içinde;
Taksit zamanlarından sonra tahakkuk etmiş ise: Geçmiş taksitler tahakkuk tarihi + 1 ay içinde,
Mükellefler, tarh edilen vergilere karşı düzenlenen vergi/ceza ihbarnamesinin tebliğ tarihi + 30 gün içinde dava açabilirler. Dava yoluna gidilmezse, tebliğ tarihinden itibaren 30 gün sonra tahakkuk eden vergi ve cezalar tahakkuk ederek kesinleşir.
Tahakkuk tarihinde; İkmalen, re’sen, idarece tarh edilen vergilerin taksit süreleri geçmiş olanlar 1 ay içinde, taksit süreleri geçmemiş olanlar ise normal taksit süreleri içinde ödenir.
B) VUK’nun 376. maddesinden yararlanılması;
- İndirim
- 6183’e göre normal vade tarihi + 3 ay
C) Tarhiyat Sonrası Uzlaşma Talebinde Bulunulması
Uzlaşma konusu yapılan vergi ve cezalar;
- Uzlaşırlarsa: Uzlaşma tutanağı vergi ve cezaların ödeme zamanlarından önce tebliğ edilirse kanuni ödeme zamanlarında; Uzlaşma tutanağı ödeme zamanın geçmesinden sonra tebliğ edilirse; uzlaşma tutanağının tebliğ tarihi + 1 ay içinde.
- Uzlaşılmazsa: VUK 112. ve 368. maddeleri ile 2557 Sayılı İYUK’nun 27/8.maddesi uyarınca ödenir.
D) Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Talep Edilmesi Halinde;
- Uzlaşırlarsa: Uzlaşma tutanağı tahakkuk fişinin yerine geçer ve imzalandığı anda tahakkuk eder.
- Uzlaşılmazsa: İhbarnamenin tebliğ tarihi + 30 gün (yargı yoluna gidilmemesi halinde)
E) Memleketi Terk ve Ölüm Hallerinde; Beyanname verme süresi içinde ödenir.
GVK (92 maddesine göre) terke tekaddüm eden tarih + 15 gün;
Ölüm tarihi + ay içinde beyannamenin verilmesi gerekmektedir.
KVK’nda (md.21) İse tam mükellefler için tasfiye hükümleri uygulanır.
Dar mükelleflerde terke tekaddüm eden tarih + 15 gün içinde beyannamenin verilmesi
Gerekmektedir.
Vergiler, beyanname verme süresi içinde ödenir.
* Dava Açılması Halinde Ödeme Süreleri:
Dava açılması nedeniyle 2577 sayılı İYUK’nun 27/8. maddesi uyarınca tahsili durdurulan vergilerden taksit süreleri geçmiş olanlar vergi mahkemesinin kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin vergi dairesi tarafından mükellefe tebliğ tarihi + 1 ay içinde ödenir. Taksit süreleri geçmemiş olanlar ise normal taksit süreleri içinde ödenir.
* Gecikme Faizi Uygulaması:
- Dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilerde: Normal vade tarihi – Son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihi arası
- Dava konusu yapılan vergilerde: Tarhiyatın vade tarihi – vergi mahkemesinin kararına ilişkin ihbarnamenin mükellefe tebliğ tarihi arası
Bir üst mahkemeye başvurulması halinde (Yürütmenin durdurulması hali hariç) verginin tahsilini durdurmaz. Üst yargı organında dava açılmış ve bir de yürütmenin durdurulması kararı verilmiş ise, vergi mahkemesinin kararının sonuçları 2577 sayılı İYUK’nun 27/4. maddesi uyarınca 60 gün, yürütmenin durdurulmasının yenilenmesi halinde üzatılan süreler kadar verginin ödenmesi durdurulmuş olmaktadır. Bu durumda vergi ve cezalar ile gecikme faizinin tahsili yönünden herhangi bir işlem yapılması mümkün değildir.
Ancak, sürenin uzatılmasına rağmen karar verilmemesi durumunda, yürütmenin durdurulması süreleri de dahil olmak üzere gecikme faizi hesaplanacaktır. Kararın mükellefin aleyhine olması durumunda normal vade tarihinden üst mahkemenin kararının mükellefe tebliğ tarihleri arasında gecikme faizi hesaplanacaktır.
Uzlaşma Yoluyla Kesinleşen Vergilerde:
Uzlaşılması halinde; normal vade tarihi- uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihler arası (Ancak, tarhiyat sonrası uzlaşmada Danıştay 10.12.1988 tarihinden önceki tarihlerde gecikme faizinin hesaplanamayacağına karar vermiştir.1989)
Uzlaşma, tarhiyat sonrası uzlaşma ile kesinleşmişse; normal vade tarihi - tarhiyat sonrası uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihler arası gecikme faizi hesaplanacaktır.
VUK GT 172’ye göre; 01.01.1986 tarihinden önceki tarihlere gecikme zammı uygulanmayacaktır.
VUK GT 169’a göre “ay” tabirinin 30 günlük süreyi ifade ettiği açıklanmıştır.
Örnek 1: Gerçek usulde Gelir Vergisi mükellefi olan (A) 2004 faaliyet dönemine ilişkin beyannamesini kanuni süre olan 1 mart – 15 mart 2005 tarihleri arasında ilgili vergi dairesine tevdi etmemiştir. Bu durum re’sen tarhiyatı gerektirdiğinden vergi inceleme raporunda belli edilen veya takdir komisyonunca takdir edilmiş olan matrah üzerinden vergi dairesince tarh edilen vergi ve kesilen cezaya ait ihbarnameler 25.01.2006 tarihinde mükellefe tebliğ edilmiştir.
1- Tarhiyat Dava Konusu Yapılmaksızın Kesinleşmişse:
Örneğe göre, tarhiyatın kesinleşme tarihi 25.02.2006 tarihi olup, vergi ve ceza ile gecikme faizinin ödeme süresinin sonu 25.03.2006 tarihidir. Tarhiyatın normal vade tarihi 31 mart 2005 olduğundan vergiye uygulanacak gecikme faizinin hesaplanacağı süre 1 nisan 2005 ile kesinleşme tarihi olan 25.02.2006 tarihleri arasında (1 nisan 2005 ile 31 ocak 2006 arasındaki 10 aylık süre için gecikme faizi hesaplanacaktır. Bunun nedeni gecikme faizinde ay kesirlerinin dikkate alınmamasıdır. )
2- Tarhiyat Dava Konusu Yapılmışsa:
2577 sayılı İYUK’nun 27. maddesinin 8. bendi uyarınca, örnekteki dava açma süresi olan 25.01.2006 ila 25.02.2006 tarihleri arasında dava açıldığı takdirde, bu vergi ile ilgili tahsilat işlemleri duracaktır. 01.09.2006 tarihinde idareye tebliğ edilmiş olan vergi mahkemesi kararıyla tarhiyat tamamen veya tadilen onaylanmış olsun. İdare kayıtlarına 01.09.2006 tarihinde geçen, mahkeme kararını yükümlüye 04.10.2006 tarihinde “vergi mahkemesi kararına göre vergi/ceza ihbarnamesi”yle tebliğ etmiştir. (Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde 30 gündür. İYUK m. 7)
Vergi mahkemesi kararıyla onanan vergi tahsil edilebilir bir safhaya geldiğinden, vergi mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekir. Bu durumda gecikme faizi 1 nisan 2005 normal vade tarihinden 04 ekim 2006 kesinleşme tarihine kadar ( Gecikme faizinde ay kesirleri dikkate alınmadığından 01.04.2005 ila 30.09.2006 tarihleri arasındaki) 17 ay için hesaplanacaktır. Üst mahkeme kararının yükümlüye tebliği kesinleşme tarihidir. 30 günlük kesinleşme süresi olmadan doğruca 1 aylık vadesi vardır. (VUK 112/3-b)
Şayet, vergi mahkemesi kararına karşı bir üst yargı merciine (tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içinde İtirazen BİM’ne; kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içinde Temyizen Danıştay’a başvurulur. İtiraz, temyizin usul ve şartlarına tabidir. İdare ve vergi mahkemelerinin itiraz yolu açık olan kararları temyiz edilemez. BİM kararları kesindir; temyiz yoluna başvurulamaz. ) süresi içinde dava açılmış ise şu şekilde işlem yapılacaktır.
VUK 112. maddenin 3 numaralı bendinin (b) fıkrasında gecikme faizinin hesaplanacağı sürenin sonu yargı organı kararının tebliğ tarihine bağlanmıştır. Maddede geçen yargı organı ifadesinden Vergi Mahkemesi, Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştay kararlarının anlaşılması gerekir. Vergi sistemimizde, yargıya intikal etmiş olan uyuşmazlıklarda, vergi ve buna bağlı cezalar vergi mahkemesi kararıyla kısmen veya tamamen onanmış ise bu karar üzerine tahakkuk etmekte, dolayısı ile de vergi ve ceza tahsil edilebilir safhaya gelmiş olmaktadır. Bir üst yargı merciinde itirazen veya temyizen dava açılması, üst yargı tarafından yürütmenin durdurulmasına karar verilmemiş olması hali hariç vergi ve cezanın tahsilini durdurmamaktadır. (İYUK 27/1 Danıştay da veya idari mahkemelerde dava açılması dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz.; İYUK 27/3 Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlülüklerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. ... İhtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebilir. )
Bu itibarla, vergi mahkemesi kararına karşı bir üst yargı merciinde dava açılmış olması halinde yine onanan miktarlara göre hesaplanan vergi ve cezalar ile birlikte gecikme faizinin tahsili yoluna gidilecektir. Ancak, üst yargı merciinde dava açılması yanında yürütmenin durdurulması istenilmiş ve yürütmenin de durdurulmasına karar verilmiş ise bu takdirde vergi mahkemesi kararının sonuçları 2577 sayılı İYUK’nun 27. maddesinin 4. fıkrası uyarınca önce 90 gün, yürütmenin durdurulmasının yenilenmesi halinde uzatılan süreler kadar durmuş bulunmaktadır. Dolayısıyla tahsil işlemleri de yürütmenin durdurulduğu süreler kadar otomatikman durmuş olacağından bu safhada vergi ve cezalar ile gecikme faizinin tahsili yönünden herhangi bir işlem yapılması kanunen mümkün değildir. [Not: 2577 İYUK’nun 27/4. maddesinin değişmeden önceki hali: Yürütmenin durdurulmasına 90 gün için karar verilebilir. Tarafların istemi üzerine gerekçeli olarak yeniden yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi mümkündür. Yürütmenin durdurulmasına karar verilen davalar, tekemmül etmelerinden itibaren 60 gün içinde esastan karara bağlanır. Aksi halde yürütmenin durdurulması kendiliğinden hükümsüz kalır.]
Safhaları yukarıda açıklandığı şekilde cereyan eden ihtilafta;
a) Yürütmeyi durdurma sürelerinin sona ermesine rağmen üst yargı organınca ihtilaf hakkında karar verilmediği takdirde, daha önce verilmiş bulunan vergi mahkemesi kararı uygulanarak bu karar üzerine belirlenmiş olan vergi ve ceza ile birlikte gecikme faizinin tahsil işlemlerine devam olunacaktır. Diğer taraftan, yürütmenin durdurulması sebebiyle tahsilinde gecikilmiş olan vergiye yürütmenin durdurulmasında geçen süreler için ayrıca faiz hesaplanacaktır.
b) Üst yargı organınca görüşülecek olan ihtilaf, ilk yürütmeyi durdurma veya yeniden verilecek yürütmeyi durdurma süreleri içerisinde yine mükellef aleyhine karara bağlanmış ise bu durumda verginin kesinleşen miktarı üzerinden tarhiyatın ilgili bulunduğu dönemin, normal vade tarihinden üst yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için gecikme faizi hesaplanacaktır.
Mükellefler tarafından vergi mahkemesinde açılmış olan davanın, vergi dairesi aleyhine karara bağlanması ve ihtilafın idarece bir üst yargı organında sürdürülerek vergi mahkemesi kararının bozulması ve tarhiyatın tamamen veya kısmen onanmış bulunması halinde ise verginin kesinleşen miktarı üzerinden, tarhiyatın ilgili bulunduğu dönemin normal vade tarihinden, üst yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için gecikme faizi hesaplanacaktır.
3- Tarhiyat uzlaşma yolu ile kesinleşmişse:
Süresi içerisinde uzlaşma talep edilmesi ve uzlaşmanın da vaki olması halinde gecikme faizi, tarhiyatın normal vade tarihinden uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar hesaplanacak ve uzlaşılan miktarlarla aynı süre içerisinde ödenecektir. Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri dikkate alınmayacaktır.
4- Tarhiyat, VUK’nun 376. madde Hükmü Talep Edilmek Suretiyle Kesinleşmişse:
Yapılan tarhiyat için 376. madde hükmünün uygulanmasının talep edilmesi halinde; tarhiyat dava konusu yapılmaksızın vergi aslı mükellefçe aynen kabul edilmiş bulunulmaktadır. Dolayısıyla, bu uygulama biçiminde, vergi aslında bir indirim söz konusu olmayıp, sadece cezada bir indirim yapılmış olduğundan, vergiye ait ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren 30 günlük dava açma süresi geçmesiyle tarhiyat kesinleşmiş olmaktadır. Bu uygulama şeklinde gecikme faizi, kesinleşme tarihi esas alınmak suretiyle 112.maddenin 3 numaralı bendinin (a) fıkrasındaki hüküm gereğince bu tebliğin “tarhiyat dava konusu yapılmaksızın kesinleşmişse” başlıklı bölümünde yapılan açıklama doğrultusunda hesaplanacaktır.
Diğer Hususlar;
A- Mükelleflerden 112. madde hükmü uyarınca tahsil edilecek gecikme faizi için gerek vergi dairesince yapılan tarhiyatlar üzerine ve gerekse yargı mercii kararları üzerine düzenlenecek olan vergi ihbarnamesinin uygun bir yerine “normal vade tarihinden itibaren ayrıca gecikme faizi hesaplanacaktır.” Şeklinde bir ibare yer alacaktır.
B- Söz konusu 112. maddenin 3 numaralı bendinin son fıkrasında yer alan “dava açılması nedeniyle tahsili duran vergi ve cezalar mükellef tarafından istenildiği takdirde davanın devamı sırasında da kısmen veya tamamen ödenebilir” hükmü nedeniyle davanın devamı sırasında verginin tamamen ödenmesi halinde gecikme faizi, verginin normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar hesaplanacak, ödendiği tarihten sonra yargı merciinde geçen süre için ayrıca faiz hesaplanması ve talep edilmesi söz konusu olmayacaktır. Ancak, vergi kısmen ödendiği takdirde ödenen miktar için normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar, ödenmeyen miktar için ise, normal vade tarihinden, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için gecikme faizi hesaplanacaktır.
GECİKME FAİZİ ve GECİKME ZAMMI :
Enflasyon nedeniyle zamanında ödenmeyen vergilerin aşınmaya uğramasını önlemek için aylar itibariyle belirli bir oranda faiz uygulanmasıdır. (02.03.2006 tarihinden itibaren aylık %2,5 )
- Gecikme faizi verginin tahakkukundaki gecikilen süre için hesaplanırken, gecikme zammı tahakkuk etmiş kamu alacağının ödenmesindeki süre için hesaplanmaktadır.
- Gecikme faizi hesaplanmasında ay kesirleri dikkate alınmazken, gecikme zammı uygulamasında ay kesirleri dikkate alınır. Ay kesirlerinin gecikme zammı günlük olarak hesaplanır.
- Gecikme zammı oranında ay içinde değişiklik olması durumunda, değişikliğin olduğu ay içinde değişiklik tarihinden önce geçerli olan oran, sonraki aylarda ise yeni oran uygulanır.
Örnek: Gecikme faizi oranı 02.03.2006 tarihinde aylık %3’ten aylık %2,5’a düşürülmüş olsun. Şubat 20 - mart 20 dönemleri arasında KDV’ne uygulanacak gecikme faizi oranı %3 olacaktır.
- Dava konusu yapılmayan vergilerde tahakkuktan önce ödeme yapılmışsa gecikme faizi ödeme günü itibariyle kesilir. Yani gecikme faizi normal vade tarihinden ödeme tarihine kadar uygulanır.
- Taksitli vergilerde normal vade tarihi taksit süresinin son günü olarak dikkate alınır.
- Gecikme faizi ikmalen, re’sen ve idarece yapılan tarhiyatlara uygulanır.
Örnek: Ticari kazancından dolayı gerçek usulde gelir vergisi mükellefi olan Ahmet Şimşek 2005 yılı gelir vergisi beyannamesini kanuni süresinde vermiştir. (15 mart 2006 tarihine kadar). Yapılan inceleme sonucunda tespit edilen matrah farkı üzerinden 10.000.-YTL vergi farkı ve buna ilişkin vergi ziyaı cezası 20.08.2006 tarihinde mükellef Ahmet Şimşek’e tebliğ edilmiştir. (Gecikme faizi oranı %2,5 olarak dikkate alınmıştır. )
1)- Dava Konusu Yapılmamışsa:
Tebliğ tarihi : 20.08.2006
Tahakkuk tarihi (kesinleşme) : Tebliğ tarihi + 30 gün = 19.09.2006 (30 gün kesinleşmede)
Vade (son ödeme) tarihi : Tahakkuk tarihi + 1 ay =19.10.2006 (1 ay vade VUK 112/1)
31.03.2006 vadesi geçen 1 taksit için gecikme faizi hesaplaması: Normal vade olan 01.04.2006 tarihinden, kesinleşme tarihi olan 19.09.2006 tarihine kadar (19 günlük ay kesri dikkate alınmayacağından 01.04.2006 ila 01.09.2006 tarihleri arasında ) 5 aylık gecikme faizi aylık %2,5 oranından = %12,5 bulunur. Bu halde (10.000.-YTL/2)*0,125= 625,-YTL
31.06.2006 vadesi geçen 2 taksit için gecikme faizi hesaplanması : Y.G.V 2.taksiti Basit Usulden faydalananlar için haziran, diğerleri için temmuz ayı sonuna kadar ödenir. GVK 117) Normal vade olan 01.08.2006 tarihinden, tahakkuk tarihi olan 19.09.2006 tarihine kadar ( 19 günlük ay kesri gecikme faizi hesaplamasında dikkate alınmayacağından 01.08.2006 ila 01.09.2006 tarihleri arasında) 1 aylık gecikme faizi %2,5 oranından 5.000,-YTL*0,025= 125.-YTL
1. taksit 5.000 vergi + 625 gecikme zammı + vergi ziyaı cezası; 2.taksit 5.000 vergi+125 gecikme zammı hepsi birlikte 19.10.2006 vade tarihine kadar defaten (tek seferde) ödenmesi gerekir. Ödenmezse gecikme zammı işlemeye başlayacaktır. Cezalara, gecikme zammı ve gecikme faizi hesaplanmayacaktır.
2) – Vergi Mahkemesinde Dava Açılması Halinde:
Mükellef 30.08.2006 tarihinde dava açmış olup dava mükellefin aleyhine sonuçlanmıştır. Vergi mahkemesinin kararı 15.11.2006 tarihinde vergi dairesi kayıtlarına girmiş, idare düzenlenen 2. ihbarnameyi (vergi mahkemesi kararına göre vergi/ceza ihbarnamesi) 20.11.2006 tarihinde ödevliye tebliğ etmiştir.
İhbarnamenin tebliğ tarihi : 20.08.2006
Dava açma tarihi : 30.08.2006
Vergi mahkemesi kararının idareye tb.: 15.11.2006
2.V/C İhbarnamesinin tebliği : 20.11.2006
1 Aylık ödeme süresi : 20.12.2006
1 taksit için gecikme faizi : 01.04.2006 ila 01.11.2006 tarihine kadar 7 ay %17,5; 2 taksit için gecikme faizi: 01.08.2006 ila 01.11.2006 tarihine kadar 3 ay %7,5 olarak hesaplanacak ve onanan vergi ile birlikte cezasını da 20.12.2006 tarihine kadar ödenmesi gerekir.
Not: Gecikme faizi bu örnekte vergi mahkemesi kararının, vergi dairesi kayıtlarına girdiği güne göre hesaplanmıştır.
3)- Üst Yargı Merciine Başvurulması:
Mükellef vergi mahkemesi kararını yasal süre olan 30 gün içinde Danıştay’a temyiz isteminde bulunmuştur. Ancak, Danıştay’ın 25.12.2006 tarihinde vergi dairesi kayıtlarına giren ilamında, vergi mahkemesi kararını onamış, yani mükellef aleyhine karar vermiştir. Bunun üzerine idare vergi mahkemesi kararına göre vergi/ceza ihbarnamesini ödevliye 30.12.2006 tarihinde tebliğ etmiştir.
1.ihbarnamenin tebliğ tarihi : 20.08.2006
Dava açma tarihi : 30.08.2006
Mahkeme Kararının mükellefe tebliğ tarihi : 15.11.2006
Temyize başvuru tarihi : 20.11.2006
Danıştay kararının idareye tebliğ tarihi : 25.12.2006
2.V/C ihbarnamesinin mükellefe tebliğ tarihi : 30.12.2006
Ödeme (vade) tarihi : 30.01.2007
1.taksit için gecikme faizi : 01.04.2006 ila 01.12.2006 tarihine kadar 8 aylık %20 ; 2.taksit için gecikme faizi: 01.08.2006 ila 01.12.2006 tarihine kadar 4 aylık %10 olarak hesaplanacak ve onanan vergi ile birlikte cezasını da 30.01.2007 tarihine kadar ödenmesi gerekecektir.
Not: Gecikme faizi bu örnekte Danıştay kararının, vergi dairesi kayıtlarına girdiği tarihe göre hesaplanmıştır.
4)- Cezalarda İndirim (VUK 376) Talep Edilmesi Hali :
Mükellef, 10.09.2006 tarihinde cezalarda indirim talebinde bulunmuştur.
Gecikme faizi tarhiyatın ilgili bulunduğu dönemin normal vade tarihinden son yapılan tarhiyatın tahakkuk (kesinleşme) tarihine kadar hesaplanacaktır.
İhbarnamenin tebliğ tarihi : 20.08.2006
376 talep etme tarihi : 10.09.2006
Tahakkuk (kesinleşme) tarihi : 19.09.2006
1 Aylık ödeme süresi : 19.10.2006
1.taksit için gecikme faizi : 01.04.2006 ila 01.09.2006 tarihine kadar 5 aylık %12,5; 2.taksit için gecikme faizi: 01.08.2006 ila 01.09.2006 tarihine kadar 1 aylık %2,5 olarak hesaplanacak ve vergi, g.faizi ile indirilen cezalar 19.10.2006 tarihine kadar ödenecektir.
Not: Gecikme faizi bu örnekte indirim talebi tarihine kadar hesaplanmıştır.
5)- Uzlaşma Talep Edilmesi Durumu
Mükellef, 05.09.2006 tarihinde uzlaşma talep etmiştir. Talebi uygun bulunarak 03.10.2006 tarihine uzlaşma günü verilmiş ve aynı gün vaki olan uzlaşma neticesinde vergi 10.000.-YTL’den 8.000.-YTL’ye, Vergi Ziyaı cezası da %80 oranında indirilerek uzlaşılmıştır.
Uzlaşılan vergilerde gecikme faizi; uzlaşılan vergi miktarına normal vade tarihinden uzlaşma tutanağının düzenlendiği tarihe kadar hesaplanır.
İhbarnamenin tebliğ tarihi : 20.08.2006
Uzlaşma talep etme tarihi : 05.09.2006
Tahakkuk (kesinleşme) tarihi : 03.10.2006
1 Aylık ödeme süresi : 03.11.2006
1.taksit için gecikme faizi: 01.04.2006 ila 01.10.2006 tarihine kadar 6 aylık %15; 2.taksit için gecikme faizi: 01.08.2006 ila 01.10.2006 tarihine kadar 2 aylık %5 olarak hesaplanacak ve uzlaşılan vergi ve cezalar 03.11.2006 tarihine kadar ödenecektir.
6)- Tarhiyat Öncesi Uzlaşma:
İnceleme 10.06.2006 tarihinde sonuçlanmış, mükellef süresinde T.Ö.U. talep etmiştir. Uzlaşma günü 05.07.2006 tarihine uzlaşma günü verilmiş ve aynı gün vaki olan uzlaşma neticesinde vergi 10.000.-YTL’den 8.000.-YTL’ye, Vergi Ziyaı cezası da %80 oranında indirilerek uzlaşılmıştır.
Uzlaşma tutanağı (tahakkuk) tarihi : 05.07.2006
Ödeme (vade) tarihi : 05.08.2006
1.taksit için gecikme faizi: 01.04.2006 ila 01.08.2006 tarihine kadar 4 aylık %10; ikinci aylık için 01.08.2006 ila 05.08.2006 tarihine kadar olan kısım ay kesri olduğu için G.F. hesaplanmayacaktır.
Gecikme faizi, cezalar ve vergi 05.08.2006 tarihine kadar ödenecektir.
İKİNCİ BÖLÜM
Zamanaşımı ve terkin
Zamanaşımının Mahiyeti
Madde 113 - Zamanaşımı, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkmasıdır.
Zamanaşımı, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade eder.
Zamanaşımı Süreleri
Madde 114 - Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlıyarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar.
şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkur komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren işlemeye devam eder.
Şarta bağlı istisna veya muafiyet uygulamaları sonucu kısmen veya tamamen alınmayan vergilere ilişkin zamanaşımı süresi, istisna veya muafiyet şartlarının ihlâl edildiği tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren başlar.(*)
(3239 sayılı Kanunun 9'uncu maddesiyle değişen fıkra) Damga vergisine tabi olup vergi ve cezası zamanaşımına uğrayan evrakın hükmünden tarh zamanaşımı süresi dolduktan sonra faydalanıldığı takdirde mezkûr evraka ait vergi alacağı yeniden doğar.
(*) (Değişmeden önceki şekli) Yatırım indirimi uygulamasında yatırımcının yatırım veya işletme döneminde öngörülen özel şartları ihlal etmesi halinde, zamanaşımı bu şartların ihlal edildiği yılı takip eden yıl başından itibaren başlar.
Vergi Kanunlarındaki Zamanaşımı Sürelerine İlişkin Özel Düzenlemeler:
1- Yıllara sari inşaat ve onarma işlerinde zamanaşımı, işin bittiği yılı izleyen takvim yılından itibaren işlemeye başlar.
2- Yatırım indiriminde, yatırım indirimine ilişkin şartların ihlal edilmesi halinde, verginin tarhını ve cezanın kesilmesini gerektiren durumun olduğu yılı izleyen takvim yılı başından itibaren,
3- Kurumlar Vergisinden müstesna olan kazanç ve iratlar üzerinden yapılacak gelir vergisi stopajında, stopajın yapıldığı yılı izleyen yılın başından itibaren,
4- Bir yıldan fazla süren tasfiye dönemlerinde tarh zamanaşımı, tasfiyenin sona erdiği dönemi izleyen yıldan itibaren başlar,
5- Geçmiş yıl zararlarının mahsubunda zarar edilen yıla ilişkin zamanaşımı, zarar mahsubunun son olarak yapıldığı dönemi izleyen yıl başından itibaren başlar.
6- VİV’nde zamanaşımı 5 yıldır. Kanunun 20. maddesinde;
- Beyanname verildiği takdirde beyannamede gösterilen mallar için beyanname tarihinde,
-Verilen beyannamede gösterilmeyen mallarla, beyanname verilmeyen hallerde intikal eden malların idarece tespit edildiği tarihte,
- Terekenin tahriri, defter tutma ve resmi tasfiye hallerinde mahkemece bu muamelelerin ikmal edildiği tarihte,
Mükellefiyet başlamakta, zamanaşımı ise mükellefiyetin başladığı tarihi izleyen takvim yılının başından itibaren işlemeye başlamaktadır.
7- Damga vergisindeki 5 yıllık zamanaşımı süresi verginin doğduğu yılı izleyen takvim yılı başından itibaren işlemeye başlar.
8- Emlak vergisinde beyan dışı kalan bina, arazi vergilerinde zamanaşımı, bu bina ve arazinin idarece tespit edildiği tarihi takip eden yılın başından başlar.
Mücbir sebepler ile vergi idaresinin matrah takdiri için takdir komisyonuna veya mahkemeye başvurması zamanaşımı süresini keser.
Ceza zamanaşımına ilişkin düzenlemeler VUK’nun 374. maddesinde yer almaktadır.
Zamanaşımı (VUk 113); Zamanaşımı, tebliğle tarh eder ve zamanaşımı kesilir.
Örnek : A ve B iki ayrı gelir vergisi mükellefidir. A’nın hesap dönemi takvim yılı, B’nin ki ise 01 ekim 2005 – 31 eylül 2006 özel hesap dönemidir. Her iki mükellefte, 05.10.2005 tarihinde aktifinde kayıtlı olan kamyonu satmıştır ve elde ettiği gelirini kaydetmemiştir.
Bu durumda;
A için : 31.12.2010 tarihinde zamanaşımına uğrar.
B İçin : 31.12.2011 tarihinde zamanaşımına uğrar.
Düzeltmede Zamanaşımı :
- Düzeltme konusu verginin doğduğu yılı izleyen takvim yılından başlayarak beş yıldır.
- Zamanaşımı süresinin son yılında tarh olunan vergilerde düzeltme zamanaşımı, hatanın yapıldığı tarihten itibaren 1 yıldır. Düzeltme zamanaşımı duruma göre 1 yıla kadar uzatılabilir. (Her halükarda 1 yıl uzar)
Takdire Sevk İşleminde Zamanaşımı:
VUK’nun 30. maddesi gereğince re’sen takdir için takdir komisyonuna sevk işlemi zamanaşımını durdurur.
Örneğin: 2000 dönemi için takdire sevk işlemi 20.12.2005 tarihinde yapılmış ve takdir komisyonu karar vererek vergi idaresine 05.04.2006 tarihinde tevdi etmiştir. (idarenin kayıtlarına girmiştir. ) Vergi Dairesince ihbarnamenin en geç 11 gün içinde (16.04.2006 tarihine kadar) tebliğ edilmesi gerekir. Yoksa, vergi alacağı zamanaşımına uğrar. 11 gün içinde olmasının nedeni, takdir komisyonuna sevk işlemi yapıldığında zamanaşımı süresinin dolmasına 11 gün kalmasıdır. Takdir komisyonunda geçen süreler zamanaşımını durdurduğundan, TKK vergi dairesi kayıtlarına girdiği andan itibaren duran 11 günlük süre yeniden işlemeye başlayacaktır.
Verginin Terkini
Madde 115 - Yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, su basması, kuraklık, don, muzir hayvan ve haşarat istilası ve bunlara benzer afetler yüzünden:
1. Varlıklarının en az üçte birini kaybeden mükelleflerin bu afetlerin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili bulunan vergi borçları ve vergi cezaları;
2. Mahsullerinin en az üçte birini kaybeden mükelleflerin, afete maruz arazi için zararın tahakkuk ettiği hasat ve devşirme zamanına tesadüf eden yıla ait olarak tahakkuk ettirilen Arazi Vergisi borçları ve vergi cezaları;
Maliye Bakanlığınca zararla mütenasip olmak üzere, kısmen veya tamamen terkin olunur.
Maliye Bakanlığı terkin yetkisini mahalline devredebilir.
Zarar derecesini ve ilgili bulunduğu gelir kaynağını mahalli idare heyetleri yaptıracağı tahkikat üzerine tespit eder.
VUK 115. madde gereğince terkin kapsamında olmayan vergiler:
1- Sorumlu sıfatıyla ödenecek vergiler
2- KDV
3- Cezalar
Tahakkuktan Vazgeçme
Mükerrer Madde 115 - İkmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergi ve bunlara ilişkin cezaların toplam miktarı 1.000.000 lirayı (1.000.000 lira dahil) (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 14, - YTL) aşmaması ve tahakkukları için yapılacak giderlerin bu miktardan fazla olacağının tespiti halinde, Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar dahilinde tahakkuklarından vazgeçilebilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Vergi Hatalarını Düzeltme ve Reddiyat
Vergi Hatası
Madde 116 - Vergi hatası, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır.
Hesap Hataları
Madde 117 - Hesap hataları şunlardır:
1. Matrah hataları: Vergilendirme ile ilgili beyanname, tahakkuk fişi, ihbarname, tekalif cetveli ve kararlarda matraha ait rakamların veya indirimlerin eksik veya fazla gösterilmiş veya hesaplanmış olmasıdır.
2. Vergi miktarında hatalar: Vergi nispet ve tarifelerinin yanlış uygulanması, mahsupların yapılmamış veya yanlış yapılmış olması birinci bentte yazılı vesikalarda verginin eksik veya fazla hesaplanmış veya gösterilmiş olmasıdır.
3. Verginin mükerrer olması: Aynı vergi kanununun uygulanmasında belli bir vergilendirme dönemi için aynı matrah üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi veya alınmasıdır.
Vergilendirme Hataları
Madde 118 - Vergilendirme hataları şunlardır:
1. Mükellefin şahsında hata: Bir verginin asıl borçlusu yerine başka bir kişiden istenmesi veya alınmasıdır;
2. Mükellefiyette hata: Açık olarak vergiye tabi olmıyan veya vergiden muaf bulunan kimselerden vergi istenmesi veya alınmasıdır;
3. Mevzuda hata: Açık olarak vergi mevzuuna girmiyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınmasıdır;
4. Vergilendirme veya muafiyet döneminde hata: Aranan verginin ilgili bulunduğu vergilendirme döneminin yanlış gösterilmiş veya süre itibariyle eksik veya fazla hesaplanmış olmasıdır.
Hataların Meydana Çıkarılması
Madde 119 - Vergi hataları şu yollarla meydana çıkarılabilir:
1. İlgili memurun hatayı bulması veya görmesi ile;
2. Üst memurların yaptıkları incelemeler neticesinde hatanın görülmesi ile;
3. Hatanın teftiş sırasında meydana çıkarılması ile;
4. Hatanın vergi incelenmesi sırasında meydana çıkarılması ile;
5. Mükellefin müracaatı ile.
Düzeltme Yetkisi ve Reddiyat
Madde 120 - Vergi hatalarının düzeltilmesine, ilgili vergi dairesi müdürü karar verir.
Bu hatalar düzeltme fişine dayanılarak düzeltilir. Hatanın mükellef aleyhine yapılmış olması halinde, fazla vergi aynı fişe dayanılarak terkin ve tahsil olunmuş ise mükellefe reddolunur. Düzeltme fişinin bir nüshası, reddedilecek miktarla müracaat edeceği muhasebe ve müracaat süresi zikredilmek suretiyle mükellefe tebliğ edilir. Mükellef tebliğ tarihinden başlıyarak bir yıl içinde parasını geri almak üzere müracaat etmediği takdirde hakkı sakıt olur.
Nakden veya mahsuben tahsil edilen ancak fazla veya yersiz olarak tahsil edildiği anlaşılan vergilerde ve kanunları gereğince mükelleflere yapılacak iade ve mahsup işlemlerinde, düzeltmeye dayanak teşkil edecek belgeler ile bu işlemlere ait usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.
Re'sen Düzeltme
Madde 121 - İdarece tereddüt edilmeyen açık ve mutlak vergi hataları re'sen düzeltilir. Kendi aleyhlerine düzeltme yapılan kimselerin düzeltmeye karşı vergi mahkemesinde dava açma hakları mahfuzdur.
Düzeltme Talebi
Madde 122 - Mükellefler, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilirler.
Bunların posta ile taahhütlü olarak gönderilmesi caizdir.
Düzeltme Talebinin İncelenmesi
Madde 123 - Vergi dairesinin ilgili servisi düzeltme talebini kendi mütalaasını da ilave ederek, düzeltme merciine gönderir.
Düzeltme mercii talebi yerinde gördüğü takdirde, düzeltmenin yapılmasını emreder; yerinde görmediği takdirde, keyfiyet düzeltmeyi isteyene yazı ile tebliğ olunur.
Şikayet Yolu İle Müracaat
Madde 124 - Vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanlar şikayet yolu ile Maliye Bakanlığına müracaat edebilirler.
Bu madde gereğince il özel idare vergileri hakkında valiliğe ve belediye vergileri hakkında belediye başkanlığına müracaat edilir.
İYUK Madde 11/1 : Dava açma süresi içinde yargı yoluna gidilmeyip düzeltme talep edilmesi durumunda işlemeye başlamış olan dava açma süresi duracaktır.
İYUK Madde 11/3 : Düzeltme talebinin Danıştay’dan durumunda dava açma süresi yeniden işlemeye başlar.
Düzeltmenin Şümulü
Madde 125 - Vergi mahkemesi, bölge idare mahkemesi ve Danıştaydan geçmiş olan muamelelerde vergi hataları bulunduğu takdirde, bu hatalar, yargı kararları kesinleşmiş olsa bile, evvelki maddelerde yazılı usul dairesinde düzeltilebilir. şu kadar ki; düzeltmenin yapılabilmesi için hatalar hakkında anılan yargı mercileri tarafından bir karar verilmemiş olması şarttır.
Düzeltmede Zamanaşımı
Madde 126 - 114'üncü maddede yazılı zamanaşımı süresi dolduktan sonra meydana çıkarılan vergi hataları düzeltilemez. şu kadar ki, düzeltme zamanaşımı süresi:
a) Zamanaşımı süresinin son yılı içinde tarh ve tebliğ edilen vergilerde hatanın yapıldığı;
b) İlan yolu ile tebliğ edilip vergi mahkemesinde dava konusu yapılmaksızın tahakkuk eden vergilerde mükellefe ödeme emrinin tebliğ edildiği;
c) İhbarname ve ödeme emri ilan yoluyla tebliğ edilen vergilerde 6183 sayılı Kanuna göre hacizin yapıldığı;
Tarihten başlayarak bir yıldan aşağı olamaz.
YEDİNCİ KISIM
Yoklama ve inceleme
BİRİNCİ BÖLÜM
Yoklama
Maksat ve Yetki
Madde 127 - Yoklamadan maksat, mükellefleri ve mükellefiyetle ilgili maddî olayları, kayıtları ve mevzuları araştırmak ve tespit etmektir. Yoklamaya yetkili memurlar, ayrıca vergi kanunlarının uygulanması ile ilgili olarak:
a) Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenmiş usuller dahilinde özel yetki verilmiş olmak kaydıyla günlük hâsılatı tespit etmek,
b) 3100 Sayılı Kanunun kapsamına girip ödeme kaydedici cihaz kullanmak mecburiyetinde olanların bu mecburiyete uyup uymadıklarını, bu cihazları belli edilmiş esaslara göre kullanıp kullanmadıklarını ve günlük hâsılatı tespit etmek,
c) Günü gününe kayıt yapılması zorunlu defterlerin iş yerlerinde bulundurulup bulundurulmadığını, tasdikli olup olmadığını usulüne göre kayıt yapılıp yapılmadığını, vergi kanunları uyarınca düzenlenmesi icap eden belgelerin usulüne göre düzenlenip düzenlenmediği ile kullanılıp kullanılmadığını, faturasız mal bulunup bulunmadığını, levha asma veya kullanma mecburiyetine uyulup uyulmadığını tespit etmek, kanunî defter ve belgeler dışında kalan ve vergi kaybının bulunduğuna emare teşkil eden defter, belge ve delillerin tespit edilmesi halinde bunları almak,
d) Nakil vasıtalarını, Maliye ve Gümrük Bakanlığının belirleyeceği özel işaretle durdurmak ve taşıtta bulundurulması icapeden taşıt pulu, yolcu listesi, fatura veya sevk irsaliyesi, yolcu bileti ile taşıma irsaliyelerinin muhtevası ile taşınan yolcu ve malların miktar ve mahiyetlerini ölçmek, tartmak, saymak suretiyle tespit etmek,
e) Taşıma irsaliyesi, sevk irsaliyesi ve faturanın taşıtta bulunmaması halinde bu belgelerin ibrazına kadar nakil vasıtalarını trafikten alıkoymak, taşınan malın sahibi belli değilse tespitine kadar malı bekletmek ve muhafaza altına almak, (Beklemeye ve muhafazaya alınan malların bozulmaya ve çürümeye maruz mallar olması halinde derhal, diğer mallar ise üç ay sonra Maliye ve Gümrük Bakanlığının belli edeceği esaslar dahilinde tasfiye olunur.)
Yetkisini haizdirler.
Yukarıda sayılan yetkilerin hangilerinin ne şekilde ve hangi hallerde kullanılacağını belirlemeye, yoklamaya yetkili olanların bu husustaki görev ve yetkilerini sınırlamaya Maliye ve Gümrük Bakanlığı yetkilidir.
Yoklama ve denetimde görevli memurların görevlerini ifa sırasında, güvenliklerinin sağlanmasına ilişkin esaslar Bakanlar Kurulunca belirlenir.
Yoklamaya Yetkililer
Madde 128 - Yoklama:
1. Vergi dairesi müdürleri;
2. Yoklama memurları;
3. Yetkili makamlar tarafından yoklama işi ile görevlendirilenler;
4. Vergi incelemesine yetkili olanlar;
5. Gelir uzmanları;
Tarafından yapılır.
Hüviyet İbrazı Mecburiyeti
Madde 129 - Yoklama yapanların elinde yoklama yetkilerini gösteren fotoğraflı resmi bir vesika bulunur.
Yoklama yapanlar bu vesikayı, kendilerinden sorulmasa bile, nezdinde yoklama yapılan kimseye gösterirler.
Toplu yoklamalarda kolbaşının vesikayı ibraz etmesi kafidir.
Yoklama Zamanı
Madde 130 - Yoklama her zaman yapılabilir.
Yoklamanın ne zaman yapılacağı ilgiliye haber verilmez.
Yoklama Fişi
Madde 131 - Yoklama neticeleri tutanak mahiyetinde olan "yoklama fişine" geçirilir.
Bu fişler yoklama yerinde iki nüsha tanzim olunarak tarihlenir, bulunursa nezdinde yoklama yapılana veya yetkili adamına imza ettirilir; bunlar bulunmaz veya imzadan çekinirlerse keyfiyet fişe yazılır ve yoklama fişi polis, jandarma, muhtar ve ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalatılır.
Yoklama Neticelerinin Bildirilmesi
Madde 132 - Yoklama fişlerinin birinci nüshası yoklaması yapılan şahıs veya yetkili adamına bırakılır. Bunlar bulunmazsa bilinen adresine 7 gün içinde posta ile gönderilir.
Vergi karnesi alanlar hakkında yapılan yoklamalar ayrıca bu karneye işaret olunur.
Yoklama fişlerinin ikinci nüshaları vergi dairesine tevdi olunur.
Toplu Yoklama
Madde 133 - Vergi uygulamalarının gerektirdiği hallerde münferit fiş yerine yoklama cetvellerinin kullanılması ve neticelerin toplu olarak bu cetvellerde gösterilmesi caizdir.
Yoklama cetvellerinin kullanılacağı halleri Maliye Bakanlığı belli eder.
Yoklama cetveli kullanılan hallerde ihtilaflı olaylar yoklama fişi mahiyetinde ayrı bir tutanakla tespit olunur.
İKİNCİ BÖLÜM
Vergi incelemeleri
Maksat
Madde 134 - Vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır.
İncelemeye yetkili olanlar tarafından lüzum görüldüğü takdirde inceleme, işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin fiili envanterinin yapılmasına ve beyannamelerde gösterilmesi gereken unsurların tetkikine de teşmil edilebilir. Fiili envanterin yapılmasının gerektirdiği ve incelemeyi yapan tarafından tasdik edilen giderler Hazinece mükellefe ödenir.
İncelemeye Yetkililer
Madde 135 - Vergi İncelemesi; hesap uzmanları, hesap uzman yardımcıları, ilin en büyük malmemuru, vergi denetmenleri, vergi denetmen yardımcıları veya vergi dairesi müdürleri tarafından yapılır.
Maliye Müfettişleri, Maliye Müfettiş Muavinleri, Gelirler Kontrolörleri ve Stajyer Gelirler Kontrolörleri, Gelirler Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanlar her hal ve takdirde vergi inceleme yetkisini haizdir.
Hüviyet İbrazı
Madde 136 - Vergi incelemesi yapanlar, yanlarında memuriyet sıfatlarını ve inceleme yetkisini gösteren fotoğraflı resmi bir vesika bulundururlar ve gittikleri yerde işe başlamadan evvel bu vesikayı ilgililere gösterirler.
İncelemeye Tabi Olanlar
Madde 137 - Bu kanuna veya diğer kanunlara göre defter ve hesap tutmak, evrak ve vesikaları muhafaza ve ibraz etmek mecburiyetinde olan gerçek ve tüzelkişiler vergi incelemelerine tabidirler.
İnceleme Zamanı
Madde 138 - Vergi incelemesinin ne zaman yapılacağının evvelden haber verilmesi mecburi değildir.
İnceleme, neticesi alınmamış hesap dönemi de dahil olmak üzere, tarh zamanaşımı süresi sonuna kadar her zaman yapılabilir.
Evvelce inceleme yapılmış veya matrahın re'sen takdir edilmiş olması yeniden inceleme yapılmasına ve gerekirse tarhiyatın ikmaline mani değildir.
İncelemenin Yapılacağı Yer
Madde 139 - Vergi incelemeleri, esas itibariyle incelemeye tabi olanın iş yerinde yapılır.
İş yerinin müsait olmaması, ölüm, işin terk edilmesi gibi zaruri sebeplerle incelemenin yerinde yapılması imkansız olur veya mükellef ve vergi sorumluları isterlerse inceleme dairede yapılabilir.
Bu takdirde incelemeye tabi olanın lüzumlu defter ve vesikalarını daireye getirmesi kendisinden yazılı olarak istenilir.
İncelemenin dairede yapılması halinde istenilen defter veya vesikaları belli edilen zamanda mazeretsiz olarak getirmiyenler, bunları ibraz etmemiş sayılırlar. Haklı bir mazeret gösterenlere, defter ve vesikalarını daireye getirmesi için münasip bir mühlet verilir.
İncelemede Uyulacak Esaslar
Madde 140 - Vergi incelemesi yapanlar, yaptıkları inceleme sırasında aşağıdaki esaslara uymaya mecburdurlar.
1. İncelemeye tabi olana, bunun mevzuunu işe başlamadan evvel açık olarak izah ederler;
2. Nezdinde inceleme yapılanın muvafakati olmadıkça resmi çalışma saatleri dışında inceleme yapamazlar veya buna devam edemezler. (Tutanak düzenlenmesi ve inceleme ile ilgili emniyet tedbirlerinin alınması bu hükmün dışındadır. Ancak bu gibi tedbirler, incelemelerin, yapıldığı yerdeki faaliyeti sekteye uğratmıyacak şekilde yapılır);
3. İnceleme bitince, bunun yapıldığını gösteren bir vesika nezdinde inceleme yapılana verilir.
İnceleme Tutanakları
Madde 141 - İnceleme esnasında lüzum görülen hallerde, vergilendirme ile ilgili olaylar ve hesap durumları ayrıca tutanaklar ile tespit ve tevsik olunabilir. İlgililerin itiraz ve mülahazaları varsa bunlar da tutanağa geçirilir. Bu suretle düzenlenen tutanakların birer nüshasının mükellefe veya nezdinde inceleme yapılan kimseye bırakılması mecburidir.
İlgililer tutanakları imzalamaktan çekindikleri takdirde tutanakta bahis konusu edilen olaylar ve hesap durumlarını ihtiva eden defter veya vesikalar, nezdinde inceleme yapılandan rızasına bakılmaksızın alınır ve inceleme neticesinde tarh edilen vergiler ve kesilen cezalar kesinleşinceye kadar geri verilmez. İlgililer her zaman bu tutanakları imzalıyarak defter ve vesikaları geri alabilirler. Ancak bu defterlerin suç delili olmaması şarttır.
143'üncü madde hükmü, yukarki şekilde alınan defter ve vesikalar hakkında da uygulanır.
144'üncü maddenin dördüncü ve son fıkraları hükümleri yukarki şekilde defter ve vesikaları alınan mükellefler hakkında da caridir.
Yeminli Malî Müşavirlik
Ek Madde - Yeminli Malî Müşavirlik mesleğinin konusu: Gerçek ve tüzelkişilerin, muhasebe sistemlerini kurmak, geliştirmek, işletmecilik, finans, malî mevzuat ve bunların uygulamaları ile ilgili işlerini düzenlemek, bu konularda müşavirlik yapmak, mükelleflerin malî tablolarını ve beyannamelerini ilgili mali mevzuat hükümleri, muhasebe prensipleri ve denetim standartları açısından tasdik etmektir.
Yeminli Malî Müşavirlerce gerçek ve tüzelkişilerin malî tabloları ve vergi beyannamelerinin mevzuat hükümlerine uygunluğunun tasdik edilmiş olması halinde, bu belgeler kamu idaresinin yetkili elemanlarınca tasdik işleminin kapsamı ölçüsünde incelenmiş belgeler olarak kabul edilir.
Ancak, bu Kanunla ve diğer kanunlarla kamu idaresine tanınan, teftiş ve inceleme yetkilerinin kullanılması ve gerektiğinde tekrarına ait hususlar saklıdır.
Yeminli Malî Müşavirler yaptıkları tasdikle ilgili işlemlerden sorumludurlar.
Yeminli Malî Müşavirlik unvanının kazanılması, bunların yapacağı işler, sorumluluk sınırları, yönetim çalışma ve disipline ilişkin esaslar ve diğer hususlar Bakanlar Kurulunca çıkarılacak Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenir.
Yeminli Malî Müşavirler Odalarının kuruluşuna ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.
Yeminli Malî Müşavirler Kurulu biri başkan, biri başkanvekili olmak üzere 20 kişiden oluşur.
Yeminli Malî Müşavirler Kurulunun kuruluş, görev, çalışma ve denetim esasları seçilme usulü ile diğer konular Bakanlar Kurulunca belirlenir.
Kurul üyeleri ve personeli özlük hakları bakımından Sermaye Piyasası Kurulu üyelerinin ve personelinin tabi olduğu özlük hakları rejimine tabidir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Arama
Arama Yapılabilecek Haller
Madde 142 - İhbar veya yapılan incelemeler dolayısiyle, bir mükellefin vergi kaçırdığına delalet eden emareler bulunursa, bu mükellef veya kaçakçılıkla ilgisi görülen diğer şahıslar nezdinde ve bunların üzerinde arama yapılabilir.
Aramanın yapılabilmesi için:
1. Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların buna lüzum göstermesi ve gerekçeli bir yazı ile arama kararı vermeye yetkili sulh yargıcından bunu istemesi;
2. Sulh yargıcının istenilen yerlerde arama yapılmasına karar vermesi;
şarttır.
İrtibatları sebebiyle muhtelif şahıslar nezdinde ve mahallerde yapılmasına lüzum gösterilen aramalardan birine karar vermeye yetkili olan sulh yargıcı bunlardan diğer sulh yargıçlarının selahiyetine dahil bulunanlar hakkında da karar vermeye yetkilidir.
İhbar üzerine yapılan aramada ihbar sabit olmazsa nezdinde arama yapılan kimse muhbirin adının bildirilmesini istiyebilir, bu takdirde, vergi dairesi muhbirin ismini bildirmeye mecburdur.
Aramada Bulunan Defter ve Vesikalar
Madde 143 - Aramada bulunan ve incelenmesine lüzum görülen defter ve vesikalar müfredatlı olarak bir tutanakla tesbit olunur.
Vesikaların dosya ve dosya içinde sayı itibariyle tespit olunması müfredatlı tespit demektir.
Arama yapıldığı sırada zaman müsaadesizliği ve sair sebeplerle bu tutanağın tanzimi mümkün olmazsa, bulunan ve incelenmesine lüzum görülen defter ve vesikalar, mükellef nezdinde emin bir yere konur veya kablar içinde daireye nakledilir. Bu defter ve vesikaların konulduğu yerlerin veya kabların aramayı yapan tarafından mühürlenmesi ve mümkün olan ahvalde mükellefin mühürünün de vaz'ı şarttır. Bilahare, mükellefin huzuriyle kablar ve yerler açılarak müfredatlı tutanaklar tanzim olunur. Mühürleme ve mühürün fekki halleri de birer tutanakla tespit edilir ve müfredatlı tutanağın bir nüshası da defter ve vesikaların sahibine veya adamına verilir.
Bu işler:
a) Mükellefin, aramada hazır bulunmakta veya mühür vaz'ından imtinaı hallerinde aramada hazır bulunanlar marifetiyle;
b) Mükellefin, mühürün fekki veya tutanağın tanzimi sırasında hazır bulunmaktan imtinaı hallerinde de aramayı yapan tarafından iki memurla birlikte;
tamamlanır.
Aramada bulunup mükellef nezdinde emin bir yere konulmuş veya kablar içinde daireye nakledilmiş olan ve incelemesine lüzum görülen defter ve vesikalar, arama kararında açıkça yazılmamış olsa bile, inceleme yapanın çalıştığı yere sevk veya celp edilebilir.
Yukarıdaki hükümlere göre alınan defter ve vesikaların iyi saklanması şarttır.
Bunların iyi saklanmamasından doğacak zararı idare tazmine mecburdur.
İncelemede Usul
Madde 144 - Arama yapılan hallerde inceleme çabukça ve her işten önce yapılır.
İnceleme sırasında vergi ile ilgisi olmıyan şahsi ve özel mektup ve diğer evrak makbuz karşılığında sahiplerine geri verilir.
Mükellef, ilgili memurun huzuriyle, bu defterler ve vesikalar üzerinde incelemeler yapmaya ve bunlardan suret ve kayıtlar çıkarmaya yetkilidir.
Defter ve vesikaların muhafaza altına alınmış olması, süresi gelen vergi beyannamelerinin verilmesi ödevini kaldırmaz. Mükellef beyannamesini tanzim için gerekli bilgileri defter ve vesikalardan yukarıdaki fıkra hükmü dairesinde çıkarabilir. Mükellefin bu husustaki yazılı isteği yetkililerce derhal yerine getirilir.
şu kadar ki, defter ve vesikaların muhafaza altına alındığı tarihten vergi beyannamesinin verileceği tarihe kadar olan süre bir aydan az ise beyanname verme süresi kendiliğinden bir ay uzar ve ek süre bu müddetin sonundan başlar. (13'üncü maddenin 1-3'üncü fıkralariyle 17'nci madde hükümleri saklıdır).
İncelemenin Bitmesi
Madde 145 - Arama neticesinde alınan defter ve vesikalar üzerindeki incelemeler en geç üç ay içinde bitirilerek sahibine bir tutanakla geri verilir.
İncelemelerin haklı sebeplere binaen üç ay içinde bitirilmesine imkan olmıyan hallerde sulh yargıcının vereceği karar üzerine bu süre uzatılabilir.
Defter ve vesikaların incelenmesi sırasında kanuna aykırı görülen olaylar ve hesap durumları tutanakla tespit olunur. Mükellef bu tutunakları imzadan çekindiği takdirde, bahis mevzu olayları ve hesap durumlarını ihtiva eden defter veya vesikalar aramanın mevzuu ile ilgili vergi ve cezalar kesinleşinceye kadar kendisine geri verilmez.
İlgililer tutanaklara diledikleri itiraz ve mülahazaları kaydedebilirler.
İlgililer bu tutanakları her zaman imzalıyarak defter ve vesikalarını geri alabilirler. Ancak, bu defter ve vesikaların suç delili teşkil etmemesi şarttır.
Kayıtların Yeniden İşlenmesi
Madde 146 - Arama neticesinde bulunan defter ve vesikaların muhafaza altına alınması sebebiyle 219'uncu madde gereğince yapılamıyan kayıtlar defterlerin geri verilmesinden sonra idare ile mükellef arasında kararlaştırılan münasip bir süre içinde ikmal edilir. Bu süre bir aydan az olamaz.
Mükellef dilerse defterlerinin muhafaza altına alındığında işlemlerini yeniden tasdik ettireceği defterlere kayıt ve iadesi halinde iade edilen defterlere intikal ettirebilir.
Genel Hükümlerin Uygulanması
Madde 147 - Bu bölümde açıkça yazılı olmıyan hallerde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun arama ile ilgili bulunan hükümleri uygulanır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bilgi toplama
Bilgi Verme
Madde 148 - Kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzelkişiler, Maliye Bakanlığının veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların istiyecekleri bilgileri vermeye mecburdurlar.
Bilgiler yazı veya sözle istenilir. Sözle istenen bilgileri vermeyenlere keyfiyet yazı ile tekit ve cevap vermeleri için kendilerine münasip bir mühlet tayin olunur. Bilgi istenmek üzere ilgililer vergi dairesine zorla getirilemez.
Memleket dışı imtiyazlarından faydalanan yabancı Devlet memurları bilgi verme mecburiyetine tabi olamazlar.
Devamlı Bilgi Verme
Madde 149 - Kamu idare ve müesseseleri (Kamu hizmeti ifa eden kurum ve kuruluşlar dahil) ile gerçek ve tüzelkişiler vergilendirmeye ilişkin olaylarla ilgili olarak Maliye ve Gümrük Bakanlığı ve vergi dairesince kendilerinden yazı ile istenecek bilgileri belli fasılalarla ve devamlı olarak yazı ile vermeye mecburdurlar.
Ölüm Vakalarını ve İntikalleri Bildirme
Madde 150 - Aşağıda yazılı resmi makamlarla gerçek ve tüzelkişiler, her ay muttali oldukları ölüm vak'aları ile intikalleri ertesi ayın 15'inci günü akşamına kadar vergi dairesine yazı ile bildirmeye mecburdurlar.
1. Sulh yargıçları, icra, nüfus ve tapu memurları;
2. Yabancı memleketlerdeki Türk konsolosları veya konsolosluk görevini yapanlar (Memur oldukları yerde ölen Türk tebaasının soyadı, adı ve sıfatları ile Türkiye'deki ikametgahlarını Maliye Bakanlığına bildirirler);
3. Mahalle ve köy muhtarları (Kendi mahalle veya köylerinde ölenleri bildirirler);
4. Banka, bankerler ve şirketler ile emanet kabul eden gerçek ve tüzelkişiler (Mevduat, şirket hissesi, emanet para ve eşya veya sair suretle alacak sahiplerinden birinin ölümü halinde, ölenin soyadını, adını, alacağının nev'ini ve miktarını bildirirler).
Bilgi Vermekten İmtina Edememek
Madde 151 - Kendilerinden bilgi istenilen gerçek ve tüzelkişiler, özel kanunlarda yazılı mahremiyet hükümlerini ileri sürerek, bilgi vermekten imtina edemezler. Ancak:
1. Posta, Telgraf ve Telefon İdaresinin muhabereler hakkında tutmaya mecbur olduğu mahremiyet saklıdır;
2. Hekimlerden, diş hekimlerinden, disçilerden, ebelerden ve sağlık memurlarından hastaların hastalıklarının nev'ine müteallik bilgiler istenemez.
3. Avukatlardan ve dava vekillerinden kendilerine tevdi olunan işler veya görevleri dolayısiyle muttali oldukları ahval ve hususların bildirilmesi istenemez; şu kadar ki, bu yasak müvekkil adlariyle vekalet ücretlerine ve giderlerine şamil değildir.
4. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 88'inci maddesi gereğince gösterilmesi veya teslimi caiz olmıyan evrakın muhteviyatı hakkında bilgi istenemez. şu kadar ki, doğrudan doğruya vergi ile ilgili olmak üzere, bu gibi evraka müsteniden doğan borçların miktarlarına ve alacaklıların adlarına ait bilgiler istenebilir.
İstihbarat Arşivi
Madde 152 -150'nci maddedekiler hariç olmak üzere bu bölümde yazılı kaynaklardan toplanacak bilgiler istihbarat arşivlerinde gizli olarak saklanır.
Bu arşivlerden kimlerin ve ne suretle faydalanabileceği Maliye Bakanlığınca tespit olunur.
İKİNCİ KİTAP
Mükellefin ödevleri
BİRİNCİ KISIM
Bildirmeler
BİRİNCİ BÖLÜM
İşe başlama
İşe Başlamayı Bildirme
Madde 153 - Aşağıda yazılı mükelleflerden işe başlıyanlar keyfiyeti vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar:
1. Vergiye tabi ticaret ve sanat erbabı;
2. Serbest meslek erbabı;
3. Kurumlar vergisi mükellefleri;
4. Kollektif ve adi şirket ortaklariyle komandit şirketlerin komandite ortakları.
Ticaret sicili memurlukları, kurumlar vergisi mükellefi olup da Türk Ticaret Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca tescil için başvuran mükelleflerin başvuru evraklarının bir suretini ilgili vergi dairesine intikal ettirir. Bu mükelleflerin işe başlamayı bildirme yükümlülükleri yerine getirilmiş sayılır. Bildirim yükümlülüğünü süresi içinde yerine getirmeyen ticaret sicili memurları hakkında işe başlamanın zamanında bildirilmemesine ilişkin usulsüzlük cezası hükümleri uygulanır.
Tüccarlarda İşe Başlamanın Belirtileri
Madde 154 - Tüccarlar için aşağıdaki hallerden herhangi biri "İşe başlama"yı gösterir:
1. Bir iş yeri açmak (İş yeri açmaktan maksat, belli bir yerde bilfiil ticari veya sınai faaliyete geçmek demektir. Bir yerin ne maksatla olursa olsun sadece tutulmuş olması veya içinde tertibat ve tesisat yapılmakta bulunması iş yerinin açıldığını göstermez);
2. İş yeri açılmamış olsa bile ticaret siciline veya mesleki bir teşekküle kaydolunmak;
3. Kazançları basit usulde tespit edilen tüccarlar için işle bilfiil uğraşmaya başlamak.
Örneğin: Bakkallık yapmak üzere, 20.12.2000 tarihinde bir dükkan kiralayan ve 31 aralık 2000 tarihine kadar, sadece raf ve vitrinlerin yapımı, buzdolabı yerleştirilmesi gibi, dükkanı yapacağı ticari faaliyete uygun hale getirmeye yarayacak çalışmaları yapan kimse, 2000 yılında işe başlamış sayılmaz. Ancak, 2000 yılında emtia mübayaa edillirse, hiç satış yapılmamış olsa bile, ticari faaliyete başlanıldığı kabul edilir. Zira, ticari veya sınai faaliyette alım, ticari muamelenin unsurlarından birini teşkil eder.
İşyeri açılmamış olsa bile ticaret siciline veya mesleki bir teşekküle kaydolunmak: Tüccarların ticaret siciline veya ticaret odasına, sanat erbabının esnaf teşekkülüne veya mesleki derneklerine kaydolunmaları halinde, işyeri açılmamış olsa da, işe başlanıldığı kabul edilir.
Serbest Meslek Erbabında İşe Başlamanın Belirtileri
Madde 155 - Serbest meslek erbabı için aşağıdaki hallerden herhangi biri "İşe başlama"yı gösterir:
1. Muayenehane, yazıhane, atelye gibi özel iş yerleri açmak;
2. Çalışılan yere tabela, levha gibi mesleki faaliyette bulunulduğunu ifade eden alametleri asmak;
3. Her ne şekilde olursa olsun devamlı olarak mesleki faaliyette bulunduğunu gösteren ilanlar yapmak;
4. Serbest olarak mesleki faaliyette bulunmak üzere mesleki teşekküllere kaydolunmak.
Mesleki teşekküllere kaydolunanlardan görevleri veya durumları icabı bilfiil mesleki faaliyette bulunmıyacak olanlar bildirmelerinde bu cihetide açıklarlar.
İş Yeri
Madde 156 - Ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yerdir.
İKİNCİ BÖLÜM
Değişiklikler
Adres Değişikliklerinin Bildirilmesi
Madde 157 - 101'inci maddede yazılı bilinen iş veya ikamet yeri adreslerini değiştiren mükellefler, yeni adreslerini vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
Örneğin Veraset ve İntikal Vergisi beyannamesini vermiş bulunan bir kimse Veraset ve İntikal Vergisi Kanunun 10 maddesi uyarınca yapılacak ikmal tarhiyatından veya vergi taksitlerini ödemeden adresini vergi dairesine bildirmelidir. Aksi halde, tebliğ güçlükleri gibi, vergileme işlemlerinin normal şekilde yürütülmesini önleyen durumlarla karşılaşılabilir.
Adres değişikliği, nakil suretiyle olabileceği gibi, cadde ve sokak isim veya numaralarının yetkili mercilerce değiştirilmesi nedeniyle de olabilir. Her iki halde de, durumun vergi dairesine bildirilmesi gerekmektedir.
İş Değişikliklerinin Bildirilmesi
Madde 158 - İşe başladıklarını bildiren mükelleflerden:
a) Yeni bir vergiye tabi olmayı;
b) Mükellefiyet şeklinde değişikliği;
c) Mükellefiyetten muaflığa geçmeyi;
Gerektirecek surette işlerinde değişiklik olanlar, bu değişiklikleri vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
İşletmede Değişikliğin Bildirilmesi
Madde 159 - Aynı teşebbüs veya işletmeye dahil bulunan iş yerlerinin sayısında vukua gelen artış veya azalışları mükellefler vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İşi bırakma
İşi Bırakmanın Bildirilmesi
Madde 160 - 153'üncü maddede yazılı mükelleflerden işi bırakanlar, keyfiyeti vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
İşi bırakma bildiriminde bulunmayan bir mükellefin işi bıraktığının tespit edilmesi veya yapılan araştırma ve yoklamalar sonucunda bilinen adreslerinde bulunamaması ve başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilememesi veya başkaca bir ticarî, ziraî ve meslekî faaliyeti olmadığı halde münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiğinin vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenen rapor ile tespit edilmesi ve mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediğinin raporda belirtilmesi halinde, mükellef (matrahlı veya matrahsız beyanname verenler dahil) işi bırakmış addolunur ve mükellefiyet kaydı vergi dairesince terkin edilir. Bu durum, ilgili kamu kurum ve kuruluşu ile kamu kurumu niteliğindeki meslek üst kuruluşuna da bildirilir.
Mükellefiyet kaydının terkin edilmesi, mükellefin işi bırakmasından önceki döneme ilişkin yükümlülüklerini ortadan kaldırmayacağı gibi bu tarihten sonra faaliyette bulunduğunun tespiti halinde bu dönemlere ilişkin vergilendirmeye ve sahte belge düzenleme fiilini işleyenler hakkında kovuşturma yapılmasına ve ceza uygulanmasına da engel teşkil etmez.
Bu madde kapsamında mükellefiyet kayıtları terkin edilenlerin kimlik bilgileri ile bunların bastırmış veya tasdik ettirmiş oldukları belgeler ve kullanmış oldukları ödeme kaydedici cihazlara ilişkin bilgiler Maliye Bakanlığınca belirlenecek araçlarla duyurulur.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
İşi Bırakmanın Tarifi
Madde 161 - Vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona ermesi işi bırakmayı ifade eder.
İşlerin herhangi bir sebep yüzünden geçici bir süre için durdurulması işi bırakma sayılmaz.
İşin bırakılmasının, işletme aktifindeki bilumum değerlerin elden çıkarılmasına bağlanması, bu yönden önem arz eder. Filhakika, bu takdirde, iş ve işletmenin, faaliyetin durdurulmasından sonra da devam ettiği ve dolayısı ile işletme sahibinin şahsi tasarrufuna geçen kıymetlerin işletmeden çekilmiş kıymet olarak kabulü icap eder.
Örnek: Aktifinde 50 bin YTL değerle bir zeytin yağı fabrikası , 20 bin YTL değerli ve depo olarak kullanılan bir ev bulunan ticari işletmenin faaliyeti 28.04.2001 tarihinde durdurulmuştur. 2004 yılına kadar hiç bir faaliyet yapılmamış, işletmeye dahil ev ve fabrika herhangi bir suretle kullanılmamıştır. 20.02.2004 tarihinde, işletme sahibi zeytin yağı fabrikasını yıllık 200 bin YTL kira ile kiraya vermiştir. İşletme bünyesinde depo olarak kullanılan evi ise kendi kullanımına tahsis etmiştir.
Bu durumda;
1) Zeytinyağı fabrikasının kiraya verilmesi bakımından iki ihtimal söz konusu olabilir. Fabrika, işletmeden çekilmiş, şahsi mülk olarak kiraya verilmiştir. Bu takdirde, fabrikanın 20.02.2004 tarihinde, işletmeden çekildiği kabul edilerek, emsal bedeli ile mukayyet bedel arasındaki fark, 2004 yılına ait diğer kazanç ve irat sayılarak vergilenir. (Bak: GVK Mük.80)
Veya ticari işletmenin tekrar faaliyete geçtiği kabul edilmek suretiyle, sağlanan kira, ticari kazanç olarak vergiye tabi tutulur. Bu takdirde 2001-2003 yılları amortismanlarının ayrılmamış olması, mükellefin bu yıllardaki amortisman hakkının kaybolmasına yol açmaz. 2001 sonundan itibaren kalan amortisman süresi, 2004 yılından itibaren kullanılır.
Duruma göre, bu iki ihtimalden birinin gerektirdiği işlem yapılır. Fakat, emsal bedeli ile değerleme yapmadan, fabrikanın şahsi mülk sayılıp, kirasının gayrimenkul sermaye iradı olarak kabulüne imkan yoktur.
2) İşletme sahibinin ikametine tahsis edilen ev, her hal ve takdirde, işletmeden çekilmiş kıymet olarak mütaala edilir. Takdir esasında belli edilecek emsal bedelle, işletmedeki mukayyet değeri arasındaki fark, 2004 yılı diğer kazanç ve iradı olarak vergilenir. (GVK 41, mük.80)
Tasfiye ve İflas
Madde 162 - Tasfiye ve iflas hallerinde, mükellefiyet vergi ile ilgili muamelelerin tamamen sona ermesine kadar devam eder.
Bu hallerde tasfiye memurları veya iflas dairesi:
1. Tasfiye veya iflas kararlarını;
2. Tasfiyenin veya iflasın kapandığını;
Vergi dairesine ayrı ayrı bildirmeye mecburdurlar.
Nakil
Madde 163 - İş ve teşebbüsün bir yerden diğer bir yere nakledilmesi adres değişikliği sayılır.
Ölüm
Madde 164 - Ölüm işi bırakma hükmündedir. Ölüm mükellefin mirası reddetmemiş mirasçıları tarafından vergi dairesine bildirilir.
Mirasçılardan herhangi birinin ölümü bildirmesi diğer mirasçıları bu ödevden kurtarır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bina ve arazi değişiklikleri
Tahrirde Unutulan Bina ve Arazi
Madde 165 - Mükellefler, genel tahrirde unutularak yazılmamış olan bina ve araziyi tahrir neticelerine göre verginin alınmaya başlandığı mali yılın sonuna kadar vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
Yeni İnşaat
Madde 166 - Mükellefler, şehir ve kasabalarda yeni inşa ettirdikleri binaları ve inşaat bitmeden kullanılmaya başlanan kısımlarını vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
Mevcut binalara yapılan ilaveler ve konulan sabit istihsal, asansör ve kalorifer tesisleri yeni inşaat hükmündedir.
Bina ve Arazideki Değişikliklerin Bildirilmesi
Madde 167 - Mükellefler, bina ve arazide vukubulan 63'üncü maddenin 4-10'uncu bentlerinde yazılı değişiklikleri ve iratsız arsanın iratlı arsa veya iratlı arsanın iratsız arsa haline geldiğini vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Bildirmelerde süre ve şekil
Süre
Madde 168 - Bildirmeler aşağıda yazılı süre içinde yapılır:
1. Gerçek kişilerde işe başlama bildirimleri, işe başlama tarihinden itibaren on gün içinde kendilerince veya 1136 sayılı Avukatlık Kanununa göre ruhsat almış avukatlar veya 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış meslek mensuplarınca, şirketlerin kuruluş aşamasında işe başlama bildirimleri ise işe başlama tarihinden itibaren on gün içinde ticaret sicili memurluğunca ilgili vergi dairesine yapılır. Şirketlerin işe başlama bildirimleri dışında yapılacak bildirimler ile işi bırakma ve değişiklik bildirimleri, bildirilecek olayın vukuu tarihinden itibaren bir ay içerisinde mükellef tarafından vergi dairesine yapılır.
2. Bina ve arazi değişikliklerinde bildirme;
Yeni inşaatta inşaatın bittiği ve kısmen kullanılmaya başlanılmışsa her kısmın kullanılmaya başlandığı ve diğer değişikliklerde (Müstesnalığın sukutu dahil) tadili gerektiren halin vuku tarihinden başlıyarak iki ay.
Yazılı Bildirme Esası
Madde 169 - Bildirmeler yazılı olur; yalnız defter tutmaya mecbur olmıyan mükelleflerden okuma ve yazması olmıyanlar bildirmeleri sözle yapabilirler. Sözlü bildirmeler tutanakla tesbit olunur.
Posta İle Gönderme
Madde 170 - Yazılı bildirmelerin posta ile taahhütlü olarak gönderilmesi caizdir. Bu takdirde bildirmenin postaya verildiği tarih vergi dairesine verilme tarihi yerine geçer.
Bu maddenin hükümleri vergi beyannameleri hakkında da cari olur.
İKİNCİ KISIM
Defter Tutma
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel esaslar
Maksat
Madde 171 - Mükellefler bu kanuna göre tutacakları defterleri vergi uygulaması bakımından aşağıdaki maksatları sağlıyacak şekilde tutarlar:
1. Mükellefin vergi ile ilgili servet, sermaye ve hesap durumunu tesbit etmek;
2. Vergi ile ilgili faaliyet ve hesap neticelerini tesbit etmek;
3. Vergi ile ilgili muameleleri belli etmek;
4. Mükellefin vergi karşısındaki durumunu hesap üzerinden kontrol etmek ve incelemek;
5. Mükellefin hesap ve kayıtlarının yardımıyla üçüncü şahısların vergi karşısındaki durumlarını (Emanet mahiyetindeki değerler dahil) kontrol etmek ve incelemek.
Defter Tutacaklar
Madde 172 - Aşağıda yazılı gerçek ve tüzel kişiler bu kanunun esaslarına göre defter tutmaya mecburdurlar:
1. Ticaret ve sanat erbabı;
2. Ticaret şirketleri;
3. İktisadi kamu müesseseleri;
4. Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler;
5. Serbest meslek erbabı;
6. Çiftçiler.
İktisadi kamu müesseseleriyle dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler defter tutma bakımından tüccarların tabi oldukları hükümlere tabidirler.
İstisnalar
Madde 173 - Defter tutma mecburiyeti aşağıda yazılı gerçek ve tüzel kişiler hakkında uygulanmaz:
1. Gelir vergisinden muaf olan esnaf ve gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler;
2. Gelir Vergisi Kanununa göre kazançları basit usulde tesbit edilenler.
3. Kurumlar vergisinden muaf olan:
a) İktisadi kamu müesseseleri;
b) Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler
Yukardaki istisna hükümlerinin gelir veya kurumlar vergilerinden muaf olmakla beraber diğer vergilerden birine tabi olan ve bu vergileri götürü usulde tespit edilmiyen mükelleflerin muaf olmadıkları vergiler için tutacakları defterlere şümulü yoktur.
Hesap Dönemi
Madde 174 - Defterler hesap dönemi itibariyle tutulur. Kayıtlar her hesap dönemi sonunda kapatılır ve ertesi dönem başında yeniden açılır.
Hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır.
şu kadar ki, takvim yılı dönemi faaliyet ve muamelelerinin mahiyetine uygun bulunmayanlar için, bunların müracaatı üzerine Maliye Bakanlığı 12'şer aylık özel hesap dönemleri belli edebilir.
Yeniden işe başlama veya işi bırakma hallerinde, hesap dönemi içinde bir yıldan eksik olan faaliyet süresi, hesap dönemi sayılır.
Bu maddeye göre özel hesap dönemi tayin edilenlerin ticari ve zirai kazançları, hesap dönemlerinin kapandığı takvim yılının kazancı sayılır.
Muhasebe Usulünü Seçmekte Serbestlik
Madde 175 - Mükellefler bu kısımda yazılı maksat ve esaslara uymak şartiyle, defterlerini ve muhasebelerini işlerinin bünyesine uygun olarak diledikleri usul ve tarzda tanzim etmekte serbesttirler. Ancak, Maliye Bakanlığı; muhasebe standartları, tek düzen hesap planı ve mali tabloların çıkarılmasına ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bunları mükellef, şirket ve işletme türleri itibariyle uygulatmaya ve buna ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
Ticaret Kanununun ticari defterler hakkındaki hükümleri mahfuzdur.
Maliye Bakanlığı, muhasebe kayıtlarını bilgisayar programları aracılığıyla izleyen mükellefler ile bu bilgisayar programlarını üreten gerçek ve tüzel kişilerce uyulması gereken kuralları ve bilgisayar programlarının içermesi gereken asgarî hususlar ile standartları ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
İKİNCİ BÖLÜM
Defter tutma bakımından tüccarlar
Tüccar Sınıfları
Madde 176 - Tüccarlar, defter tutmak bakımından iki sınıfa ayrılır:
I'inci sınıf tüccarlar, bilanço esasına göre;
II'nci sınıf tüccarlar, işletme hesabı esasına göre;
defter tutarlar.
Birinci Sınıf Tüccarlar
Madde 177 - Aşağıda yazılı tüccarlar, I'inci sınıfa dahildirler:
1. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 7.200.000.000 (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 96.000,- YTL) veya satışları tutarı 8.640.000.000 (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 130.000,- YTL) lirayı aşanlar
2. Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı 3.600.000.000 lirayı (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 52.000,- YTL) aşanlar;
3. 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı işlerin birlikte yapılması halinde 2 numaralı bentte yazılı iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı 7.200.000.000 (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 96.000, - YTL) lirayı aşanlar;
4. Her türlü ticaret şirketleri (Adi şirketler iştigal nevileri yukardaki bentlerden hangisine giriyorsa o bent hükmüne tabidir.);
5. Kurumlar Vergisine tabi olan diğer tüzel kişiler (Bunlardan işlerininin icabı bilanço esasına göre defter tutmalarına imkan veya lüzum görülmeyenlerin, işletme hesabına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilir.);
6. İhtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler.
İkinci Sınıf Tüccarlar
Madde 178 - Aşağıda yazılı tüccarlar II'nci sınıfa dahildirler:
1. 177'inci maddede yazılı olanların dışında kalanlar;
2. Kurumlar Vergisi mükelleflerinden işletme hesabı esasına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilenler.
Yeniden işe başlıyan tücarlar yıllık iş hacimlerine göre sınıflandırılıncaya kadar II'nci sınıf tüccarlar gibi hareket edebilirler.
Sınıf Değiştirme
Madde 179 - a) (I)'inciden (II)'nciye geçiş: İş hacmi bakımından I'inci sınıfa dahil olan tüccarların durumları aşağıdaki şartlara uyduğu takdirde, bunlar, bu şartların tahakkukunu takip eden hesap döneminden başlıyarak, II'nci sınıfa geçebilirler:
1. Bir hesap döneminin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlerden % 20'yi aşan bir nispette düşük olursa, veya;
2. Arka arkaya üç dönemin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlere nazaran % 20'ye kadar bir düşüklük gösterirse.
Sınıf Değiştirme
Madde 180 - b) (II)'nciden (I)'inciye geçiş: İş hacmi bakımından II'nci sınıfa dahil tüccarların durumları aşağıda yazılı şartlara uyduğu takdirde bunlar bu şartların tahakkukunu takip eden hesap döneminden başlıyarak I'inci sınıfa geçerler.
1. Bir hesap döneminin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlerden % 20'yi aşan bir nispette fazla olursa, veya;
2. Arka arkaya 2 dönemin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlere nazaran % 20'ye kadar bir fazlalık gösterirse.
İhtiyari Sınıf Değiştirme
Madde 181 - II'nci sınıf tüccarlar diledikleri takdirde bilanço esasına göre defter tutabilirler.
Bu suretle I'inci sınıfa dahil olanlar hakkında da evvelki maddenin hükümleri cari olur.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Bilanço esasına göre defter tutma
Bilanço Esasında Tutulacak Defterler
Madde 182 - Bilanço esasında aşağıdaki defterler tutulur:
1. Yevmiye defteri;
2. Defterikebir;
3. Envanter defteri (Mevcudat ve muvazene defteri);
4.
Yevmiye Defteri
Madde 183 - Yevmiye defteri, kayda geçirilmesi icabeden muamelelerin tarih sırasiyle ve madde halinde tertipli olarak yazıldığı defterdir.
Yevmiye defteri ciltli ve sahifeleri müteselsil sıra numaralı olur. Mükellefler diledikleri takdirde yevmiye defteri ve tutulması zorunlu diğer defterlerini müteharrik yapraklı olarak kullanabilirler.
Defterikebir
Madde 184 - Defterikebir, yevmiye defterine geçirilmiş olan muameleleri buradan alarak usulüne göre hesaplara dağıtan ve tasnifli olarak bu hesaplarda toplıyan defterdir.
Envanter Defteri ve Bilanço Günü
Madde 185 - Envanter defterine işe başlama tarihinde ve müteakiben her hesap döneminin sonunda çıkarılan envanterler ve bilançolar kaydolunur ve bu tarihe "Bilanço günü" denir. Envanter defteri ciltli ve sayfaları müteselsil sıra numaralı olur.
Günlük Kasa Defteri
Mükerrer Madde 185 –
Envanter Çıkarmak
Madde 186 - Envanter çıkarmak, bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları saymak, ölçmek, tartmak ve değerlemek suretiyle kesin bir şekilde ve müfredatlı olarak tesbit etmektir.
şu kadar ki, ticari teamüle göre tartılması, sayılması ve ölçülmesi mutat olmıyan malların değerleri tahminen tesbit olunur.
Mevcutlar, alacaklar ve borçlar işletmeye dahil iktisadi kıymetleri ifade eder.
Bina ve Arazinin Envantere Alınması
Madde 187 - Ferdi teşebbüslerde, mükellefin sahip olduğu bina ve arazi hakkında aşağıda yazılı esaslar cari olur:
1. Fabrika, ambar, atelye, dükkan, mağaza ve arazi -işletmede ister kısmen, ister tamamen kullanılsınlar- değerlerinin tamamı üzerinden envantere alınır.
2. Ticaret hanları gibi oda oda veya kısım kısım kullanılabilen binalarla evlerin ve apartmanların yarısından fazlası işletmede kullanıldığı takdirde envantere ithal edilir.
3. Envantere alınan gayrimenkullerin kullanış tarzlarında sonradan vaki olacak değişiklikler, hesap yılı içinde nazara alınmaz.
Bilançonun Tanziminde Envanter Listeleri
Madde 188 - Envanter esas itibariyle defter üzerine çıkarılır.
şu kadar ki, işlerinde geniş ölçüde ve çeşitli mal kullanan büyük müesseseler envanterlerini listeler halinde tanzim edebilir.
Bu takdirde envanter listelerinin:
1. Sayfa üzerinden numaralanarak sıralanması;
2. Envanterin tanzim tarihine göre tarihlenmesi;
3. Envanter çıkaran memur ile teşebbüs sahibi veya vekili tarafından imzalanması;
4.Aynen envanter defteri gibi saklanması;
şarttır.
Yukarıdaki esaslara göre envanter listeleri tanzim edenler envanter defterine listeler muhteviyatını icmalen kaydederler.
Envanterde Amortisman Kayıtları
Madde 189 - Üzerinden amortisman yapılan kıymetler ve bunların amortismanları aşağıda yazılı şekillerden herhangi biri ile gösterilir:
1. Envanter defterinin ayrı bir yerinde;
2. Özel bir amortisman defterinde;
3. Amortisman listelerinde.
Amortisman kayıtları, amortismana başlandığı tarihten itibaren her yılın amortismanı ayrı ayrı gösterilmek şartiyle birbirine bağlanır. İşletmeye yeniden giren iktisadi kıymetlerle bunların amortismanlarının evvelki yıllara ait kayıtlarda devam ettirilmesi caizdir.
Amortisman defteri veya listelerinin kayıtları envanter kaydı hükmündendir. Yukarıdaki esaslara göre kayıtlarda gösterilen iktisadi kıymetlere ait değerler envanter defterine toplu olarak geçirilebilir.
Büyük Mağazalarda Envanter
Madde 190 - Büyük mağazalar ve eczaneler emtia mevcutlarının envanterlerini üç yılda bir çıkarabilirler. Bu takdirde envanter çıkarılmıyan yıllarda hesaben mevcut iktisadi kıymetleri envanter defterlerine kaydederler.
Büyük mağazalardan maksat, çeşitli mal üzerine geniş ölçüde ve perakende iş yapan ticarethanelerdir.
Maliye Bakanlığı büyük sınai işletmelerin, icabına göre, iki veya üç yılda bir envanter çıkarmalarına müsaade edebilir. Bu takdirde yukarıki hüküm uygulanır.
Envantere Alınan Kıymetleri Değerleme
Madde 191 - Envantere alınan iktisadi kıymetler bu kanunun "değerleme"ye ait üçüncü kitabında yazılı esaslara göre değerlenir.
Bilanço
Madde 192 - Bilanço, envanterde gösterilen kıymetlerin tasnifli ve karşılıklı olarak değerleri itibariyle tertiplenmiş hulasasıdır.
Bilanço aktif ve pasif olmak üzere iki tabloyu ihtiva eder.
Aktif tablosunda mevcutlar ile alacaklar (ve varsa zarar), pasif tablosunda borçlar gösterilir.
Aktif toplamı ile borçlar arasındaki fark, müteşebbisin işletmeye mevzu varlığını (Öz sermayeyi) teşkil eder.
Öz sermaye pasif tablosuna kaydolunur ve bu suretle aktif ve pasif tablolarının toplamları denkleşir. İhtiyatlar ve kar ayrı gösterilseler dahi öz sermayenin cüzileri sayılırlar.
Bilançolarda yer alabilecek öz sermaye unsurları:
- Ödenmiş sermaye (Nominal sermaye – Ödenmemiş sermaye)
- Kanuni ve ihtiyari yedek akçeler
- İstisna kapsamındaki fonlar (Yatırım indirimi fonu, Sabit Kıymet Yenileme Fonu, Yeniden Değerleme Fonu)
- Dağıtılmamış karlar
- Cari Dönem karı
- Birikmiş zararlar (-)
- Dönem zararı (-)
- Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler (-)
- Kuruluş ve örgütlenme giderleri (-)
- Şahsi işletmeler ile adi ortaklıklarda işletme sahibinin cari hesapları (Kollektif ve adi komandit şirketlerin ortakları ile sermaye şirketlerinin ortaklarının cari hesapları hariç)
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
İşletme hesabı esasına göre defter tutma
İşletme Hesabı Esasında Tutulacak Defterler
Madde 193 - 2365 sayılı Kanunun 29'uncu maddesiyle değişen madde) İşletme hesabı esasında aşağıdaki defterler tutulur:
1. İşletme hesabı defteri (İşletme hesabını ihtiva eden);
2.
İşletme Hesabı
Madde 194 - İşletme hesabının sol tarafını gider, sağ tarafını hasılat kısmı teşkil eder.
1. Gider kısmına: Satın alınan mallar veya yaptırılan hizmetler karşılığında ödenen veya borçlanılan paralar ve işletme ile ilgili diğer bütün giderler;
2. Hasılat kısmına: Satılan mal bedeli veya yapılan hizmet karşılığı olarak tahsil edilen paralarla tahakkuk eden alacaklar ve işletme faaliyetinden elde edilen diğer bütün hasılat;
Kaydolunur.
Gayrimenkuller ve tesisat gibi amortismana tabi olan kıymetler işletme hesabına intikal ettirilmez. şu kadar ki, 189'uncu maddeye göre amortisman kaydı tutulmak şartiyle bu kıymetler üzerinden her yıl ayrılan amortismanlar gider kaydolunabilir. Gider ve hasılat kayıtlarının en az aşağıdaki malümatı ihtiva etmesi şarttır.
1. Sıra numarası;
2. Kayıt tarihi;
3. Muamelenin nev'i;
4. Meblağ.
Günlük Perakende Satış ve Hasılat Defteri
Mükerrer Madde 194 –
İşletme Hesabı Esasında Envanter
Madde 195 - İşletme hesabı esasına göre defter tutanlardan emtia üzerine iş yapanlar, emtia envanteri çıkarmaya mecburdurlar.
Emtiaya, satmak maksadiyle alınan veya imal edilen mallarla iptidai ve ham maddeler ve yardımcı malzeme dahildir. Emtia envanteri, muamelelere ait kayıtlarla karıştırılmamak şartiyle yeniden işe başlama halinde işletme defterinin baş tarafına, müteakiben de her hesap dönemi kapandıktan sonra muamele kayıtlarını takip eden sayfalara yazılır. İstiyenler ayrı bir envanter defteri tutarak emtia envanterlerini bu deftere kaydedebilirler.
İşletme Hesabı Hulasası
Madde 196 - İşletme hesabı esasına göre defter tutanlar her hesap döneminin sonunda (İşletme hesabı hulasası) çıkarırlar. İşletme hesabı hulasasına aşağıdaki maddeler birer kalemde ayrı ayrı yazılır.
A) Gider tablosuna:
1. Çıkarılan envantere göre hesap dönemi başındaki emtia mevcudunun değeri;
2. Hesap dönemi zarfında satın alınan emtianın değeri ile yapılan bilumum giderler.
B) Hasılat tablosuna:
1. Hesap dönemi zarfında satılan emtianın değeri ile hizmet karşılığı ve sair suretle alınan paralar;
2. Çıkarılan envantere göre hesap dönemi sonundaki emtia mevcudunun değeri.
Kambiyo Senetleri Defteri
Mükerrer Madde 196 –
BEŞİNCİ BÖLÜM
İmalat Defteri
Madde 197 - I'inci sınıf tüccarlardan devamlı olarak imalat ile uğraşanlar yukarda yazılı defterlerden gayrı bir (İmalat defteri) tutarlar.
İmalat defterine, aşağıda yazılı emtianın giriş ve çıkış hareketleri, emtianın cinsi ve miktarı itibariyle ve tarih sırasiyle yazılır:
1. Satın alınan ve müşteri tarafından imalat yapılmak üzere tevdi olunan her nevi iptidai ve ham maddeler, başlıca yardımcı malzeme (Doğrudan doğruya imal ile ilgili yakıtlar gibi);
2. Yukarda yazılı maddelerden imalata sarf olunan veya aynen satılanlar;
3. İmal edilen mamul maddeler;
4. Teslim edilen mamul maddeler;
Teslimden maksat, Gider Vergileri Kanununa göre bu mahiyette olan muamelelerdir. Yarı mamuller teslim edildiği takdirde, bunlar tam mamul hükmüne girer.
İmalat artıkları ve tali maddeler de imalat defterine geçirilir. Ancak bunlardan imal esnasında miktarlarının tespitine imkan ve lüzum olmıyanlar yalnız teslim sırasında kayıtlarda gösterilir.
Kombine İmalat
Madde 198 - Ham maddeden tam mamul vücuda getirilinceye kadar geçen müstakil imal safhalarında ayrı ayrı emtia mahiyetini arz eden maddeler elde edildiği (İplik-dokuma, yağ-sabun, kereste-mobilya, un-makarna münasebetlerinde olduğu gibi) ve bu imal işleri birbirine bağlanarak aynı teşebbüs dahilinde yapıldığı takdirde, kombine imalat yapılmış olur.
Boyama, kasarlama, apre, cilalama gibi bitim işleri kombine imalatı tazammun etmez.
Kombine İmalatta İmalat Defteri
Madde 199 - Kombine imalat yapanlar her müstakil imal işini imalat defterinin ayrı ayrı kısımlarında gösterirler. Bu takdirde bir safhanın mamulü müteakip safhaya teslim gösterilmek suretiyle bu safhanın iptidai maddesini teşkil eder.
Kombine imalatta istenildiği takdirde her müstakil imal safhası için ayrı bir imalat defteri kullanılması caizdir.
Bitim İşleri Defteri
Madde 200 - Birinci ve ikinci sınıf tüccarlardan boyama, basma, yazma, kasarlama, apre, cilalama gibi ücretle yapılan bitim işleriyle uğraşanlar, imalat defteri yerine, bir "Bitim işleri defteri" tutarlar.
Bu deftere müşterilerden alınan ve işlendikten sonra geri verilen emtianın cinsi ve miktarı tarih sırasıyla yazılır.
Bitim İşleri Defteri
Madde 201-
Bitim İşleri Defteri
Madde 202 –
Sınai Müesseselerde Kayıt Serbestliği
Madde 203 - Sınai müesseseler, bu bölümde yazılı defterleri işlerinin icaplarına ve hususiyetlerine göre diledikleri şekilde tutabilirler; iptidai ve mamul maddeler için ayrı defter kullanabilirler, bunları cins ve nev'i itibariyle ayrı sayfalarda gösterebilirler.
Bitim işleri defteri tutmıyarak buraya yazılması gereken malumatı, imalat defterine kaydedebilirler. İstihsal Vergisi defteri tutmıyarak bunlara ait kayıtları defterikebirde açacakları özel bir hesapta veya satışlarını kaydettikleri hesabın ayrı bir sütununda gösterebilirler.
İmalat defterine kaydolunan malumatı ihtiva edecek şekilde sınai muhasebe tutanlar, Maliye Bakanlığından müsaade almak şartiyle ayrıca imalat defteri tutmazlar.
ALTINCI BÖLÜM
Diğer müesseselerin tutacakları özel kayıtlar
Banka, Banker ve Sigorta Şirketlerinin Gider Vergisine Ait Kayıtları
Madde 204 - Banka (vergi kanunları uygulamasında özel belirleme yapılmadığı sürece, özel finans kurumları banka olarak addolunur), banker ve sigorta şirketleri(*) banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinin mevzuuna giren işlemleri müfredatlı veya bordrolar üzerinden toplu olarak kendi muhasebe defterlerinde veyahut isterlerse ayrı bir banka ve sigorta muameleleri vergisi defterinde, diğer işlemlerinden ayırmak suretiyle gösterilir.
Bankalar ile mevduat faizi ödeyen bankerler yukarıda belirtilen defter kayıtlarında bu hususlara ilişkin bilgileri müfredatlı olarak göstermeye mecburdurlar.
Damga Resmi Kayıtları
Madde 205 - Damga Resmi Kanununa göre yolcu bileti ücretleri, sigorta primleri ve ilan ücretleri gibi mevzular üzerinden resim istifa etmeye mecbur olan gerçek ve tüzel kişiler bu ücret primlerle istifa ettikleri damga resimleri için tarih sırasiyle bir kayıt tutmaya mecburdurlar.
Tüccarlar bu kayıtları muhasebe defterlerinde tuttukları hesaplarda gösterebilirler. Kayıtların muhasebe defterinde gösterilmemesi halinde ayrı bir "Damga Resmi defteri" tutulur. Devlet müesseselerinin resmi defter ve kayıtları Damga Resmi defteri yerine geçer.
Damga Resmi Kayıtları
Madde 206 –
Yabancı Nakliyat Kurumlarının Hasılat Defteri
Madde 207 - Yabancı nakliyat kurumları veya bunları Türkiye'de temsil eden şube veya acentaları bir "Hasılat defteri" tutmaya ve bu deftere Türkiye'de elde ettikleri hasılatı tarih sırasiyle ve müfredatlı olarak kaydetmeye mecburdurlar. Bu madde gereğince hasılat defteri tutan yabancı nakliyat kurumları bu işleri için ayrıca muhasebe defteri tutmaya mecbur değildirler.
Menkul ve Gayrimenkul Sermaye İratlarına Ait Kayıtlar
Madde 208 - Bu kanuna göre defter tutmaya mecbur olan gerçek kişiler Gelir Vergisine tabi menkul ve gayrimenkul sermayelerle bunlardan elde edilen iratları ve bunlara müteallik giderleri defterikebir veya işletme hesabının veya serbest meslek erbabı kazanç defterinin ayrı bir sayfasına veya ayrı bir deftere veyahut bir cetvele ayrı ayrı kaydetmeye mecburdurlar.
şu kadar ki, bu hesap mükellefin diğer kazançlarını tesbit için tuttuğu hesaplara karıştırılmaz ve onlar ile birleştirilmez.
Ambar Defteri
Madde 209 - Depo (Ardiyeler dahil) işletenlerle nakliye ambarları ayrıca bir ambar defteri tutarlar. Bu deftere en az aşağıda yazılı malumat kaydolunur:
1. Malın ambara giriş tarihi;
2. Malın cinsi (Malın cinsi belli değilse sadece balya, kasa, sandık gibi ambalaj nevinin kaydedilmesiyle iktifa edilir);
3. Malın miktarı (Ticari teamüle göre parça, sandık veya sıklet);
4. Malın kimin tarafından tevdi edildiği;
5. Malın nereye ve kime gönderildiği;
6. Alınan nakliye ücreti tutarı.
Kendi işlerinin icabı olarak yukarıdaki malumatı ihtiva edecek şekilde defter tutanlar ayrıca ambar defteri tutmazlar.
YEDİNCİ BÖLÜM
Serbest mesleklerde defter tutma
Serbest Meslek Kazanç Defteri
Madde 210 - Serbest meslek erbabı bir (Kazanç defteri) tutarlar.
Bu defterin bir tarafına giderler, diğer tarafına da hasılat kaydolunur.
Defterin gider tarafına, yapılan giderlerin nev'i ile yapıldığı tarih ve hasılat tarafına ise ücretin alındığı tarih ve miktarı ile kimden alındığı yazılır.
Hekimler diledikleri takdirde, yukarıda yazılı malumatı protokol defterinde göstermek şartiyle ayrı kazanç defteri tutmıyabilirler.
Amortisman Kayıtları
Madde 211 - Serbest meslek erbabı, işlerinde bir yıldan fazla kullandıkları ve amortismana tabi tuttukları tesisat ve demirbaş eşyanın kıymetleri ile amortismanlarını 189'uncu maddede yazılı şekilde tutulan "Amortisman kayıtlarında" gösterirler.
Özel Defterler
Madde 212 - Noterlerin ve noterlik görevini ifa ile mükellef olanların ve borsa acentalarının resmi defteri "kazanç defteri" yerine geçer.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Zirai kazançlarda defter tutma
Çiftçi İşletme Defteri
Madde 213 - Zirai işletme hesabını ihtiva eden çiftçi işletme defterinin sol tarafına Gelir Vergisi Kanununun ilgili maddelerinde gösterilen giderler, sağ tarafına da aynı kanunda gösterilen hasılat kaydolunur.
Gider ve hasılat kayıtlarının en az aşağıdaki bilgileri ihtiva etmesi lazımdır:
1. Sıra numarası,
2. Kayıt tarihi,
3. Muamelenin nev'i,
4. Meblağ.
Amortisman Kayıtları
Madde 214 - Çiftçi işletme defteri tutanlar, amortismana tabi kıymetleri ve bunların amortismanlarını 189'uncu maddede yazılı şekilde tutulan amortisman kayıtlarında gösterebilecekleri gibi bu kayıtları çiftçi işletme defterinin ayrı bir yerine de geçirebilirler.
DOKUZUNCU BÖLÜM
Kayıt nizamı
Türkçe tutma ve Türk Parası kullanma zorunluluğu
Madde 215 - 1. Bu Kanuna göre tutulacak defter ve kayıtların Türkçe tutulması zorunludur. Ancak, Türkçe kayıtlar bulunmak kaydıyla defterlerde başka dilden kayıt da yapılabilir. Bu kayıtlar vergi matrahını değiştirmeyecek şekilde tasdik ettirilecek diğer defterlere de yapılabilir.
2. a) Kayıt ve belgelerde Türk para birimi kullanılır. Belgeler, Türk parası karşılığı gösterilmek şartıyla, yabancı para birimine göre de düzenlenebilir. Şu kadar ki yurt dışındaki müşteriler adına düzenlenen belgelerde Türk parası karşılığı gösterilme şartı aranmaz.
b) İlgili dönem defter tasdik tarihi itibarıyla ödenmiş sermayesi (yurt dışında kurulan şirketlerin Türkiye'ye ayrılan ödenmiş sermayesi) en az 100 milyon ABD Doları ya da muadili yabancı para karşılığı Türk Lirası ve sermayesinin en az % 40'ı ikametgâhı, kanunî ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kişilere ait olan işletmelere, kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına Bakanlar Kurulunca izin verilebilir. Bakanlar Kurulu, bu had ve nispeti sektörler itibarıyla ayrı ayrı yarısına kadar indirmeye veya iki katına kadar artırmaya yetkilidir. Bu şartların ihlâl edildiği hesap dönemini izleyen hesap döneminden itibaren Türk para birimine göre kayıt tutma zorunluluğu başlar.
ba) Türk para birimiyle yapılan işlemler, işlemin gerçekleştiği günün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuruyla ilgili para birimine çevrilir. İktisadî kıymetlerin değerleri ile vergi matrahı kayıt yapılan para birimine göre tespit edilir, beyannamenin verilmesi gereken ayın ilk gününün kuruyla Türk parasına çevrilerek beyan edilir. Vergi ödeme, mahsup ve iade işlemlerinde de Türk Lirası tutarlar kullanılır.
bb) Bu mükellefler, diğer para birimleriyle kayıt tuttukları sürece mükerrer 298 inci maddenin (A) fıkrası uyarınca enflasyon düzeltmesi yapamazlar. Türk para birimiyle kayıt yapmaya başlamaları halinde ise üç yıl süreyle anılan madde hükmünden yararlanamazlar
Defterlerin Mürekkeple Yazılacağı
Madde 216 - Bu kanuna göre tutulması mecburi defterler mürekkeple veya makine ile yazılır. Kopye kağıdı kullanılması ve ıstampa ve sair damga aletleriyle kopye konulması da caizdir.
Bilumum defterlerde hesaplar kapatılıncaya kadar toplamlar geçici olarak kurşun kalemi ile yapılabilir.
Yanlış Kayıtların Düzeltilmesi
Madde 217 - Yevmiye defteri maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhasebe kaidelerine göre düzeltilebilir. Diğer bilumum defter ve kayıtlara rakam ve yazılar yanlış yazıldığı takdirde düzeltmeler ancak yanlış rakam ve yazı okunacak şekilde çizilmek, üst veya yan tarafına veyahut ilgili bulunduğu hesaba doğrusu yazılmak suretiyle yapılabilir.
Defterlere geçirilen bir kaydı kazımak, çizmek veya silmek suretiyle okunamaz bir hale getirmek yasaktır.
Boş Satır Bırakılamıyacağı, Sayfaların Yok Edilemiyeceği
Madde 218 - Defterlerde kayıtlar arasında usulen yazılmaya mahsus olan satırlar, çizilmeksizin boş bırakılamaz ve atlanamaz.
Ciltli defterlerde, defter sayfaları ciltten koparılamaz. Tasdikli müteharrik yapraklarda bu yaprakların sırası bozulamaz ve bunlar yırtılamaz.
Kayıt Zamanı
Madde 219 - Muameleler defterlere zamanında kaydedilir. şöyle ki:
a) Muamelelerin işin hacmine ve icabına uygun olarak muhasebenin intizam ve vuzuhunu bozmayacak bir zaman zarfında kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtların on günden fazla geciktirilmesi caiz değildir.
b) Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri, primanota ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan mazbut vesikalara dayanarak yürüten müesseselerde, muamelelerin bunlara işlenmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, muamelelerin esas defterlere 45 günden daha geç intikal ettirilmesine cevaz vermez.
c) Günlük kasa, günlük perakende satış ve hasılat defterleri ile serbest meslek kazanç defterine muameleler günü gününe kaydedilir.
ONUNCU BÖLÜM
Defterlerin tasdiki
Tasdike Tabi Defterler
Madde 220 - Aşağıda yazılı defterlerin bu bölümdeki esaslara göre tasdik ettirilmesi mecburidir:
1. Yevmiye ve envanter defterleri;
2. İşletme defteri;
3. Çiftçi işletme defteri;
4. İmalat ve İstihsal Vergisi defterleri; (Basit İstihsal Vergisi defteri dahil)
5.
6. Nakliyat Vergisi defteri;
7. Yabancı nakliyat kurumlarının hasılat defteri;
8. Serbest meslek kazanç defteri;
9.
10.
11.
Bu kanunla cevaz verilen hallerde yukarıda yazılı olanların yerine kullanılacak olan defterler de tasdike tabi tutulur.
Tasdik Zamanı
Madde 221 - Bu kanunda yazılı defterleri kullanacak olanlar, bunları aşağıda yazılı zamanlarda tasdik ettirmeye mecburdurlar:
1. Ötedenberi işe devam etmekte olanlar defterin kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda;
2. Hesap dönemleri Maliye Bakanlığı tarafından tespit edilenler, defterin kullanılacağı hesap döneminden önce gelen son ayda;
3. (3239 sayılı Kanunun 17'nci maddesiyle değişen bent) Yeniden işe başlayanlar, sınıf değiştirenler ve yeni bir mükellefiyete girenler işe başlama, sınıf değiştirme ve yeni mükellefiyete girme tarihinden önce; vergi muafiyeti kalkanlar, muaflıktan çıkma tarihinden başlıyarak on gün içinde;
4. Tasdike tabi defterlerin dolması dolayısiyle veya sair sebeplerle yıl içinde yeni defter kullanmaya mecbur olanlar bunları kullanmaya başlamadan önce.
Tasdiki Yenileme
Madde 222 - Defterlerini ertesi yılda da kullanmak isteyenler Ocak ayı, hesap dönemleri Maliye Bakanlığınca tespit edilenler bu dönemin ilk ayı içinde tasdiki yeniletmeye mecburdurlar.
Tasdik Makamı
Madde 223 - Defterler, iş yerinin, iş yeri olmıyanlar için ikametgahın bulunduğu yerdeki noter veya noterlik görevini ifa ile mükellef olanlar, menkul kıymet ve kambiyo borsasındaki acentalar için borsa komiserliği tarafından tasdik olunur.
Tasdik makamı, bu Kanuna göre tasdike getirilen defterleri sosyal güvenlik ile ilgili kuruluşların mevzuat hükümlerine bağlı kalmaksızın tasdik eder.
Defterler anonim ve limited şirketlerin kuruluş aşamasında, şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret sicili memuru veya noter tarafından tasdik edilir.
Tasdik Şerhi
Madde 224 - Noterlerin yapacağı tasdik şerhleri ile anonim ve limited şirketlerin kuruluşu aşamasında ticaret sicili memurlarınca da yapılacak tasdik şerhleri defterin ilk sayfasına yazılır ve aşağıdaki malûmatı ihtiva eder.
1. Defter sahibinin;
a) Gerçek kişilerde başta soyadı sonra öz adı (Müessesenin varsa maruf unvanı da ayrıca ilave olunur);
b) Tüzel kişilerde unvanı;
2. İş adresi;
3. İş veya meslekin nev'i;
4. Defterin nev'i;
5. Defterin kaç sayfadan ibaret olduğu;
6. Defterin kullanılacağı hesap dönemi;
7. Defter sahibinin bağlı olduğu vergi dairesi;
8. Tasdik tarihi;
9. Tasdik numarası;
10. Tasdiki yapan makamın resmi mühür ve imzası.
Tasdik Şekli
Madde 225 - Defterler aşağıdaki şekilde tasdik olunur:
a) Ciltli defterlerin tasdik esnasında sayfalarının sıra numarasiyle teselsül ettiğine bakılarak, bu sayfalar teker teker tasdik makamının resmi mühürü ile mühürlenir.
b) Müteharrik yapraklı yevmiye defteri kullanmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilen müesseseler bir yıl içinde kullanacaklarını tahmin ettikleri sayıda yaprağı yukardaki esaslara göre tasdik ettirirler. Tasdikli yapraklar bittiği takdirde, yeni yapraklar kullanılmadan evvel tasdike arzolunur.
Bunların sayfa numaraları tasdikli yaprakların sayfa numaralarını takiben teselsül ettirilir. Tasdik makamı, ilave yaprakların sayısını ilk tasdik şerhinin altına kaydeder ve bu kaydı usulüne göre tasdik eder.
Defter Tasdikine Ait Bordrolar
Madde 226 - Tasdik makamları tasdik ettikleri defterlere ait aşağıda yazılı malumatı tarih sırasiyle, üçer aylık bordrolara derç ve bunları en geç bir ay içinde bulundukları yerin en büyük mal memuruna tevdi ederler:
1. Tasdik numarası ve tarihi;
2. Defter sahibinin soyadı, adı (Veya unvanı);
3. İşi veya mesleki;
4. Defterin nev'i;
5. Defterin hangi yıl için tasdik edildiği;
6. Defter sahibinin bağlı olduğu vergi dairesi.
Tasdik makamları yukarıdaki bilgileri münferit fişlerle de bildirebilirler.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Vesikalar
BİRİNCİ BÖLÜM
Kayıtların tevsiki
İspat Edici Kağıtlar
Madde 227 - Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.
Defter tutmak mecburiyetinde olmayan mükellefler vergi matrahlarının tespiti ile ilgili giderlerini tevsike mecburdurlar. (Götürü usulde tespit edilen giderler hariç.)
Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır.
Maliye ve Gümrük Bakanlığı düzenlenmesi mecburî olan belgelerde bulunması gereken zorunlu bilgileri belirlemeye ve bu belgelerden uygun gördüklerine, düzenlenme saatinin yazılması mecburiyetini getirmeye yetkilidir.
Vergi Beyannamelerinin İmzalanması ve Yeminli Malî Müşavir Tasdik Raporları
Mükerrer Madde 227 - Maliye Bakanlığı:
1. Vergi beyannamelerinin 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış serbest muhasebeci, serbest muhasebeci malî müşavir veya yeminli malî müşavirler tarafından da imzalanması mecburiyetini getirmeye, bu mecburiyeti beyanname çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibariyle ayrı ayrı uygulatmaya,
2. Vergi kanunlarında yer alan muafiyet, istisna, yeniden değerleme, zarar mahsubu ve benzeri hükümlerden yararlanılmasını Maliye Bakanlığınca belirlenen şartlara uygun olarak yeminli malî müşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu ibraz edilmesi şartına bağlamaya,
Bu uygulamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
Yukarıdaki fıkra hükümlerine göre beyannameyi imzalayan veya tasdik raporunu düzenleyen meslek mensupları, imzaladıkları beyannamelerde veya düzenledikleri tasdik raporlarında yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkan vergi ziyaına bağlı olarak salınacak vergi, ceza, gecikme faizlerinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulurlar.
2 numaralı bent hükmüne göre yararlanılması yeminli malî müşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu ibrazı şartına bağlanan konularda,tasdik raporunu zamanında ibraz etmeyen mükellefler tasdike konu hakdan yararlanamazlar. Ancak, Maliye Bakanlığı tasdik raporlarının ibraz süresini iki aya kadar uzatmaya yetkilidir.
233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olan Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile bunlara ait müesseseler hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz.
Tevsiki Zaruri Olmayan Kayıtlar
Madde 228 - Aşağıdaki giderler için ispat edici kağıt aranmaz:
1. Örf ve teamüle göre bir vesikaya istinat ettirilmesi mutat olmıyan müteferrik giderler;
2. Vesikanın teminine imkan olmıyan giderler;
3. Vergi kanunlarına göre götürü olarak tespit edilen giderler.
1 ve 2 numaralı fıkralarda yazılı giderlerin gerçek miktarları üzerinden kayıtlara geçirilmesi ve miktarlarının işin genişliğine ve mahiyetine uygun bulunması şarttır.
İKİNCİ BÖLÜM
Fatura ve fatura yerine geçen vesikalar
Faturanın Tarifi
Madde 229 - Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.
Faturanın Şekli
Madde 230 - Faturada en az aşağıdaki bilgiler bulunur:
1. Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası;
2. Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası;
3. Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası;
4. Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı;
5. Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta bulundurulması şarttır.)
Malın, bir mükellefin birden çok iş yerleri ile şubeleri arasında taşındığı veya satılmak üzere bir komisyoncu veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de, malın gönderen tarafından sevk irsaliyesine bağlanması gereklidir. Bu bentte yazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile 231 inci madde hükmü uygulanır. İrsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir.
şu kadar ki nihai tüketicilerin tüketim amacıyla perakende olarak satın aldıkları malları kendilerinin taşıması veya taşıttırması halinde bu mallara ait fatura veya perakende satış fişinin bulunması şartıyla sevk irsaliyesi aranmaz.
Sevk İrsaliyesinin Düzenlenmeyeceği ve Aranmayacağı Durumlar :
Nihai tüketicilerin tüketim amacıyla perakende olarak satın aldıkları malları, bu mallara ait fatura veya perakende satış fişinin bulunması şartıyla kendilerinin taşıması veya taşıttırması halinde, sevk irsaliyesi düzenlenmez ve aranmaz.
Burada malı satan kişi, şayet malı kendisi taşıyor ve taşıttırıyorsa, malı alan kişinin nihai tüketici olup olmadığına veya malı tüketim maksadıyla satın alıp almadığına, perakende satış fişi veya fatura düzenleyip düzenlemediğine bakmadan sevk irsaliyesini mutlaka düzenleyecektir. Sevk irsaliyesinin aranmayacağı durum, satıcı açısından değil, alıcı açısındandır. Daha açık bir deyimle alıcının taşıdığı veya taşıttırdığı mallar için alıcının düzenlemekle zorunlu olduğu sevk irsaliyesini kapsar. Alıcı, nihai tüketici sıfatıyla satın aldığı perakende mallar için sevk irsaliyesi düzenlemeyecektir.
Ayrıca, mükelleflerin faaliyetlerine ilişkin olarak işyerlerinde kullanılmak ve tüketilmek amacıyla satın aldıkları (kırtasiye, büro ve temizlik malzemeleri, yemek, ekmek gibi) ufak hacimli ve değeri 2006 yılı için 520 YTL’yi aşmayan malları taşımaları veya taşıttırmaları halinde bu mallara ait faturanın taşıma esnasında taşıtta bulundurulması ve faturanın üzerine “Bu mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmemiştir” şerhinin verilmiş bulunması durunda sevk irsaliyesi aranmayacaktır.
Diğer taraftan, VUK hükümlerine göre; fatura, sevk irsaliyesi, perakende satış vesikalarını yanlızca birinci ve ikinci sınıf tüccarlarla, kazançları basit usulde tespit edilenlerin ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin düzenlemeleri zorunludur. Vergiden muaf esnafın bu belgeleri düzenleme zorunluluğu yoktur.
Buna göre; birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ve kazançları basit usulde tespit edilenler ile vergiden muaf esnaf arasındaki mal hareketleri sırasında irsaliye düzenleme yönünden uyulması gerekli esaslar şu şekildedir.
Gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerden, vergiden muaf esnaf tarafından satın alınan malın alıcı tarafından taşınmasında sevk irsaliyesi anmayacak, ancak fatura malın satıldığı anda satıcı tarafından düzenlenecektir. Satıcı tarafından satış anında düzenlenecek faturaya alıcı tarafından taşındığı şerhi konulacak ve taşımalar sırasında yetkililerce istenildiğinde ibraz edilecektir.
Vergiden muaf esnaftan, gerçek usulde vergilendirilen mükellefler tarafından satın alınan malın alıcı tarafından taşınmasında ise sevk irsaliyesinin alıcı tarafından düzenleneceği tabiidir.
Sevk İrsaliyesinin Düzenlenmesine İlişkin Bazı Özel Durumlar
- Alıcıların kimler olacağı ve ne miktarda mal alacakları belli olmayan ve alıcılara iş yerlerinde teslim edilmek üzere, satıcı tarafından kendi nakil vasıtası ile mal gönderilmesi durumunda (örneğin bakkallara gıda maddesi dağıtan toptancılar, yoğurtçular, meşrubat pazarlamacıları gibi) nakil vasıtasına yüklenen tüm mallar için tek sevk irsaliyesi düzenlenecek, sevk irsaliyesinin müşterinin adı adresi bölümüne “muhtelif müşteriler” ibaresi ile nakil vasıtasının plaka numarası ve sürücünün veya araçta bulunan satışa yetkili kimsenin adı yazılacaktır. Bu tür sevk irsaliyesi ile alıcılara gönderilen ve alıcının talep ettiği miktarda teslim edilen malların faturaları malın teslimi anında düzenlenecek ve bu faturalara sevk irsaliyesinin numarası kayıt edilecektir. Ayrıca, her satış için sevk irsaliyesi düzenlenmeyecek, ancak, faturaya işyerinde teslim edildiğine ilişkin şerh verilecektir.
Bu şekilde düzenlenmiş sevk irsaliyesi ile sevk edilen mallar için YEDİ günlük fatura düzenleme süresi beklenilmeksizin faturanın malın teslimi anında düzenlenmesi zorunludur.
- Bir işyeri ve deposu bulunmadan pazar takibi veya köy- köy kendi namına taşıtıyla emtia satan kimselerin yukarıda belirtildiği şekilde sevk irsaliyesi düzenlemeleri ve taşıtlarında bulundurmaları, malın teslimi anında ise fatura veya perakende satış fişi düzenlemeleri gerekmektedir.
Diğer taraftan, faturanın malın teslimi anında düzenlenmesi şartıyla önceden tek bir sevk irsaliyesi düzenlenebilmesi imkanı tanınan mükelleflerin, faturayı anında düzenlemeyip daha sonra YEDİ günlük süre içinde düzenlemek istemeleri halinde, belirtilen kolaylıktan yararlanmaları mümkün bulunmamaktadır. Bu takdirde genel esaslara göre malın sevki anında her alıcı için ayrı birer sevk irsaliyesi düzenlenmesi gerekmektedir.
- Faturanın malın tesliminden önce düzenlendiği ve malın daha sonra sevk edildiği durumlarda, faturayı düzenleyenler faturada malın daha sonra sevk edileceğini belirteceklerdir. Faturada bulunması gereken malın teslim tarihi ve irsaliye numarası ise malın tesliminden sonra alıcı ve satıcı kendilerine kalan sevk irsaliyesinden faydalanarak faturaya şerh verecekler, fatura ve sevk irsaliyesi arasındaki uyumu sağlayacaklardır.
Ayrıca, 173 ve 253 seri nolu VUK G.T’lerinde yapılan açıklamalar uyarınca;
- Belediye, orman işletmeleri, Tekel idareleri ve benzeri kamu kurum ve kuruluşlarınca satılan çeşitli mamullerin sevkıyatında, sevk için düzenlenen belgelerde malın cinsi, miktarı, alıcının adı ve soyadı veya varsa ticaret unvanı, vergi dairesi ve hesap numarasının bulunması halinde, bu belgeler sevk irsaliyesi olarak kabul edilecek ve VUK uyarınca düzenlenecek olan sevk irsaliyesi ayrıca aranmayacaktır.
Keza, Maden Kanununa göre maden sevkine ilişkin düzenlenen maden sevk fişi ile uluslararası taşımacılıkta kullanılan hamule senedi, konşimento gibi belgeler ve gümrük giriş çıkışlarında nakil vasıtalarındaki malların mevcudu tespit edilip mühürlendikten sonra Gümrük İdarelerince verilen resmi belgeler, orman idaresince düzenlenen nakliye teskereleri ve buna benzer belgeler sevk irsaliyesi olarak kabul edilecektir.
Diğer taraftan, hamule senedi ve konşimentoların, taşıma ücretini ve taşıma irsaliyesinde bulunması gereken diğer bilgileri ihtiva etmesi halinde bunların taşıma irsaliyesi olarak kabulü uygun görülmüştür.
Ancak, yukarıda sayılan kurumlardan satın alınan ve bu kurumlar tarafından düzenlenen belgelerde sevk edilen emtianın mükellefin işyerine gelmesinden sonraki taşıma işlemlerinde, sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıma sırasında taşıtta bulundurulması zorunludur.
Yine aynı tebliğlere göre, bazı mükelleflere teslim edilmek üzere üçüncü şahıslara talimat vererek mal sevk ettirilmesi durumunda sevk irsaliyesinin aşağıdaki örnekte açıklandığı şekilde düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
Örnek: Toptancı (A) müşterisi olan perakendeci (C) ye teslim edilmek üzere imalatçı (B) ye talimat vererek kendi adına mal sevkıyatı yapılmasını istemektedir. Bu örnekte (C) ye karşı esas satıcı (A) dır. (B) ise (A) ya karşı satıcı durumundadır. Ancak, malı (A) yerine (C) ye teslim etmektedir.
Buna göre, 167 seri no’lu VUK G.T.’nin 6/a bölümünde açıklandığı gibi, malın alıcı (C) ye teslim edilmek üzere (B) tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde (B), bir nüshası kendinde kalacak ve diğer nüshaları (C) ye gönderilecek şekilde en az üç nüsha sevk irsaliyesi düzenleyecek ayrıca kendinde kalan nüshanın bir örneğini (fotokopisini) de (A) ya gönderecektir. Sevk irsaliyesinin müşteriler bölümüne ise “(A) adına (C) ye teslim edilmek üzere” ibaresini yazacaktır.
Daha sonra, (B) tarafından (A) ya ve (A) tarafından da (C) ye düzenlenecek satış faturalarına, (B) tarafından düzenlenmiş sevk irsaliyesinin tarih ve numarası yazılmak suretiyle, mal alım-satımına ilişkin belgeler düzenlenmiş olacaktır.
- Mükelleflerin, yarı mamul veya mamul mallarını, bazı işlemler yapılmak üzere, diğer mükelleflere göndermeleri ve bu mükelleflerden gelen malları geri getirmeleri durumunda götürülün ve geri getirilen mallar için gidiş ve geliş taşımaları sırasında ayrı ayrı sevk irsaliyesi düzenlemeleri zorunludur.
Malların götürülmesinde düzenlenecek sevk irsaliyelerinin müşteriler bölümünde işlemi yapacak kimsenin adı ve soyadı, varsa ticaret unvanı, vergi dairesi ve hesap numarası ile, yapılacak işin türü (örneğin, “boyatılmak, tamir ettirilmek, parça değiştirmek üzere” şeklinde bir ibare) yazılacak, işlem gördükten sonra malın tekrar taşınmasında düzenlenecek sevk irsaliyelerinin müşteriler bölümünde ise işlem türü ile işlemi yapana ilişkin bilgiler yazılacaktır.
Ancak, söz konusu malların işlemi yapacak mükellefler tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde sevk irsaliyesinin, yukarıda belirtilen esaslara göre bu kimseler tarafından düzenleneceği tabiidir.
-Numune üzerine veya tecrübe ve muayene şartıyla satım yapılmak üzere mal sevkıyatı yapılması halinde sevk edilen mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi zorunludur. Bu tür sevkıyatlarda, malı satıcı taşıyor veya taşıttırıyorsa irsaliye satıcı tarafından, alıcı taşıyor veya taşıtıyorsa irsaliye alıcı tarafından düzenlenecektir. Ancak, kabule bağlı olan ve bunun için yazılı bir sözleşme bulunan tür satışlarda, fatura düzenlenmesindeki YEDİ günlük sürenin kabul tarihinden itibaren başlayacağı tabiidir.
Nihayet, irsaliye konusunda değinilmesi gerekli noktalardan bir tanesi de sevk irsaliyesi ile taşıma irsaliyesinin birbirine karıştırılmaması gerektiği konusudur.
Taşıma İrsaliyesi, Sevk İrsaliyesinden farklıdır.
VUK’nun 230. maddesine göre satılan malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının sevk irsaliyesi, 240.maddesine göre de ücret karşılığı eşya taşıyanların (kazançları basit usulde tespit edilenler dahil) ise taşıma irsaliyesi düzenleme mecburiyeti bulunmaktadır.
Bu itibarla, mal sevkıyatı yapanların veya yaptıranların sevk irsaliyesi ücret karşılığında mal taşıyanların ise taşıma irsaliyesi düzenlemeleri gerekmektedir.
Diğer taraftan, VUK’nun 227 ve mükerrer 257. maddelerinin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, sevk irsaliyelerinde tanzim tarihi yanında ayrıca bir sevk tarihinin yer alması uygun görülmüştür.
Buna göre, tanzim tarihi ile fiili sevk tarihi sevk irsaliyeleri üzerinde ayrı ayrı yer alacaktır. Tanzim tarihi ile sevk tarihinin aynı gün olması halinde de bu tarihler ayrı ayrı kaydedilecek, herhangi birine yer verilmeksizin düzenlenen sevk irsaliyeleri hiç düzenlenmemiş sayılarak özel usulsüzlük cezası kesilecektir. (Bu tespitler işyeri kapatma cezası kaldırılmadan önce, işyeri kapatılma cezasının uygulamasında dikkate alınıyordu)
Sevk irsaliyesinin merkezde bilgisayarla düzenlenmesi ve düzenlenme tarihinden sonra emtianın sevk edilecek olması halinde, fiili sevk tarihi bu belge üzerine elle yazılabilecektir. Ayrıca, 253 seri nolu genel tebliğin yayımı tarihinden önce (22.01.1997 tarihinden önce) bastırılan veya tasdik ettirilen sevk irsaliyelerinin mevcutları tükenene kadar fiili sevk tarihinin elle yazılmak suretiyle kullanılması mümkün bulunmaktadır.
Faturanın Nizamı
Madde No 231 - Faturanın düzenlenmesinde aşağıdaki kaidelere uyulur:
1. Faturalar sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir. Aynı müessesenin muhtelif şube ve kısımlarında her biri aynı numara ile başlamak üzere ayrı ayrı fatura kullanıldığı takdirde bu faturaları şube ve kısımlarına göre şube veya kısmın isimlerinin yazılması veya özel işaretle seri tefriki yapılması mecburidir.
2. Faturalar mürekkeple, makine ile veya kopya kurşun kalemi ile doldurulur.
3. Faturalar en az bir asıl ve bir örnek olarak düzenlenir. Birden fazla örnek düzenlendiği takdirde her birine kaçıncı örnek olduğu işaret edilir.
4. Faturaların baş tarafında iş sahibinin veya namına imzaya mezun olanların imzası bulunur.
5. Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azamî yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.
6. Bu Kanunun 232 nci maddesinin birinci fıkrasına göre fatura düzenlemek zorunda olanlar, müşterinin adı ve soyadı ile bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarasının doğruluğundan sorumludur. (Ancak bu sorumluluk, aynı maddenin 2 nci fıkrasının uygulandığı halleri kapsamaz.) Fatura düzenleyenin istemesi halinde müşteri kimliğini ve vergi dairesi hesap numarasını gösterir belgeyi ibraz etmek zorundadır.
İrsaliyelere ilişkin olarak ileride belirtileceği üzere, satıcı veya alıcının malın teslimi sırasında sevk irsaliyesi düzenlemesi zorunludur. Her sevk irsaliyesine ilişkin fatura ise, sevk irsaliyesinin düzenlendiği tarihten itibaren 7 gün içinde düzenlenmelidir. Malların nihai tüketiciler dışındaki kimselere parti parti teslim edilmesi halinde de her teslimle ilgili sevk irsaliyesi düzenleneceği tabiidir.
Ancak, münhasıran tüketiciye yapılan ve 520 YTL’yi aşmayan satışlar için tüketicinin istemesi hali dışında fatura verilmesi zorunluluğu yoktur. Bu durumda satışların fatura yerine geçen belgelerle tevsiki gerekir. (PSF, ÖKC Fişi gibi)
Örnek: İstanbul’da bulunan bir pazarlama şirketinin Taksim, Kadıköy ve Bakırköy’de açtığı mağazalarında yapmış olduğu satışlarla ilgili olarak düzenleyeceği faturalar; A, B, C serisi şeklinde olacak veya şirketin unvanını taşıyan faturalarda ayrıca hangi mağaza tarafından düzenlendiğini gösteren, Taksim mağazası, Kadıköy mağazası, Bakırköy mağazası gibi faturaları birbirinden ayıran işaretler olacaktır. Bu faturaların her biri mağazalar itibariyle kendi içinde müteselsil sıra numarası taşıyacaktır.
Fatura Kullanma Mecburiyeti
Madde 232 - Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:
1. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;
2. Serbest meslek erbabına;
3. Kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara;
4. Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;
5. Vergiden muaf esnafa.
Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.
Yukarıdakiler dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tesbit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 50.000.000 lirayı (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 520, - YTL) geçmesi veya bedeli 50.000.000 liradan (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 520, - YTL) az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.
Perakende Satış Vesikaları
Madde 233 - Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin fatura vermek mecburiyetinde olmadıkları satışları ve yaptıkları işlerin bedelleri aşağıdaki vesikalardan herhangi biri ile tevsik olunur.
1. Perakende satış fişleri;
2. Makineli kasaların kayıt ruloları;
3. Giriş ve yolcu taşıma biletleri.
Perakende satış fişi; makineli kasaların kayıt ruloları ve biletlerde, işletme veya mükellefin adı, düzenlenme tarihi ve alınan paranın miktarı gösterilir.
Perakende satış fişi ile giriş ve yolcu taşıma biletleri seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir. Bu fiş ve biletler kopyalı iki nüsha olarak tanzim edilir ve bir nüshası müşteriye verilir. Makineli kasa kullanıp da müşteriye fiş (makineli kasanın önceki fıkrada belirtilen malumatı ihtiva eden fişi) verilmemesi halinde, perakende satış fişi tanzimi ve müşteriye verilmesi mecburidir.
Örnek: Adedi 11.70 YTL’den 100 adet (A) otobüs işletmesinin biletini satan komisyoncu KDV dahil 1.170 YTL tutarında bilet satmıştır. KDV oranı %17 Komisyoncu otobüs işletmesi adına düzenleyeceği faturada satış bedelini ve komisyonunu gösterecektir. Bilet satış bedeli 1.000 YTL olduğuna göre %20 komisyon sağladığını farzedersek toplam komisyon tutarı 200 YTL ve 170 YTL ‘de Hesaplanan KDV dir.
Bu durumda komisyoncu tarafından düzenlenecek faturada 1.000 YTL bilet satış bedeli ile buna ilişkin 170 YTL KDV, aldığı (%20 hesabıyla) 200 YTL komisyon ve buna ilişkin 34 YTL KDV görünecektir. Bu işlem dolayısıyla otobüs işletmesi 170-34= 136 YTL tutarında KDV hesaplayacaktır.
Öte yandan, bir işletmenin kendi otobüsüyle yaptığı taşıma işi yanı sıra, bağımsız otobüs sahiplerine de taşıma yaptırması halinde, bağımsız otobüs sahipleri tarafından bu işletmeye yapılan taşıma hizmetleri karşılığında fatura düzenlenecektir. Ancak, yolcu taşıma bileti ve listesinin gerek işletmeye bağlı otobüslere gerekse bağımsız otobüs sahiplerine yaptırılan taşımalarda işletme tarafından düzenleneceği tabiidir.
Bağımsız otobüs sahiplerinden maksat kendi otobüsüyle bir firmanın yolcularını taşıyan şahıslardır.
Gider Pusulası
Madde 234 - Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle(*) defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin:
1.
2.
3. Vergiden muaf esnafa;
Yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulası vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmündedir. Bu belge, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, zati eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya için de tanzim edilir.
Gider pusulası, işin mahiyeti, emtianın cins ve nev'i ile miktar ve bedelini ve iş ücretini ve işi yaptıran ile yapanın veya emtiayı satın alan ile satanın adlarıyla soyadlarını (Tüzel kişilerde unvanlarını) ve adreslerini ve tarihi ihtiva eder ve iki nüsha olarak tanzim ve bir nüshası işi yapana veya malı satana tevdi olunur.
Gider pusulaları, seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir.
Müstahsil Makbuzu
Madde 235 - Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tesbit edilenler ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilerden satın aldıkları malların bedelini ödedikleri sırada iki nüsha makbuz tanzim etmeye ve bunlardan birini imzalıyarak satıcı çiftçiye vermeye ve diğerini ona imzalatarak almaya mecburdurlar. Mal tüccar veya çiftçi adına bir adamı veya mutavassıt tarafından alındığı takdirde makbuz bunlar tarafından tanzim ve imza olunur.
Çiftçiden avans üzerine yapılan mübayaalarda, makbuz, malın teslimi sırasında verilir.
Müstahsil makbuzunun tüccar veya alıcı çiftçi nezdinde kalan nüshası fatura yerine geçer.
Müstahsil makbuzunda en az aşağıda yazılı bilgiler bulunur:
1. Makbuzun tarihi;
2. Malı satın alan tüccar veya çiftçinin soyadı, adı unvanı ve adresi;
3. Malı satan çiftçinin soyadı, adı ve ikametgahı adresi;
4. Satın alınan malın cinsi, miktarı ve bedeli;
Bu Maddede yazılı makbuzlar hiçbir resim ve harca tabi değildir.
Müstahsil makbuzları seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Serbest meslek makbuzları
Makbuz Mecburiyeti
Madde 236 - Serbest meslek erbabı, mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilatı için iki nüsha serbest meslek makbuzu tanzim etmek ve bir nüshasını müşteriye vermek, müşteri de bu makbuzu istemek ve almak mecburiyetindedir.
Makbuz Muhteviyatı
Madde 237 - Serbest meslek makbuzlarına:
1. Makbuzu verenin soyadı, adı veya unvanı, adresi, vergi dairesi ve hesap numarası;
2. Müşterinin soyadı, adı veya unvanı ve adresi;
3. Alınan paranın miktarı;
4. Paranın alındığı tarih;
Yazılır ve bu makbuzlar serbest meslek erbabı tarafından imzalanır.
Serbest meslek makbuzları seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Ücretlere ait kayıt ve vesikalar
Ücret Bordrosu
Madde 238 - İşverenler her ay ödedikleri ücretler için (Ücret bordrosu) tutmaya mecburdurlar. Gelir Vergisi Kanununa göre vergiden muaf olan ücretlerle diğer ücret üzerinden vergiye tabi hizmet erbabına yapılan ücret ödemeleri için bordro tutulmaz.
Ücret bordrolarına en az aşağıdaki malumat yazılır:
1. Hizmet erbabının soyadı, adı; ücretin alındığına dair imzası veya mührü (Ücretin ödenmesinde ayrıca makbuz alan iş verenlerin tutacakları ücret bordrosuna imza veya mühür konulması mecburi değildir.);
2. Varsa vergi karnesinin tarih ve numarası;
3. Birim ücreti (Aylık, haftalık, gündelik, saat veya parça başı ücreti);
4. Çalışma süresi veya ücretin ilgili olduğu süre;
5. Ücret üzerinden hesaplanan vergilerin tutarı.
Bordronun hangi aya ait olduğu baş tarafında gösterilir. Bir aya ait bordro ertesi ayın yirminci gününe kadar hazırlanıp tarihlenerek, müessese sahibi veya müdürü ile bordroyu tanzim eden memur tarafından imzalanır.
İş verenler ücret bordrolarını, yukarıki esaslara uymak şartiyle diledikleri şekilde tanzim edebilirler.
Bordro Yerine Geçen Vesikalar
Madde 239 - Genel, katma, özel bütçeli daire ve müesseselerle belediyelerin ve 3659 sayılı kanuna tabi müesseselerin ücret ödemelerinde kullandıkları vesikalar ücret bordrosu yerine geçer.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Diğer evrak ve vesikalar
Taşıma ve Otel İşletmelerine Ait Belgeler
Madde 240 - Taşıma işletmeleri ile otel, motel ve pansiyon gibi konaklama yerleri (Kazancı basit usulde tespit edilenler dahil) aşağıda yazılı belgeleri düzenlemek zorundadırlar.
A) Taşıma irsaliyeleri: Ücret karşılığında eşya nakleden bütün gerçek ve tüzelkişiler naklettikleri eşya için, 209'uncu maddede yazılı bilgilerle, sürücünün ad ve soyadı ve aracın plaka numarasını ihtiva eden ve seri ve sıra numarası dahilinde teselsül eden irsaliye kullanmak zorundadırlar. Bu irsaliyenin bir nüshası eşyayı taşıttırana, bir nüshası eşyayı taşıyan aracın sürücüsüne veya kaptanına verilir ve bir nüshası da taşımayı yapan nezdinde saklanır. Bu bent hükmü nakliye komisyoncuları ile acenteleri de kapsar.
B) Yolcu listeleri: şehirler arasında yapılan yolcu taşımalarında 233'üncü madde gereğince yolcu taşıma bileti kesmeye mecbur olan mükellefler, (T.C. Devlet Demiryolları hariç) taşıtların her seferi için müteselsil seri ve sıra numaralı ve oturma yerlerini planlı şekilde gösteren iki nüsha yolcu listesi düzenlerler ve bu listenin bir nüshasını sefer sonuna kadar taşıtta ve diğer nüshasını işyerinde bulundururlar. Yolcu taşıma biletlerinin komisyoncu veya acenteler tarafından kesilmesi halinde yolcu listeleri 3 nüsha olarak düzenlenir ve bir nüshası bu kimseler tarafından saklanır.
Yolcu listelerinde aşağıdaki bilgiler bulunur:
1. Yolcu listesini düzenleyen işletmenin adı veya unvanı ile adresi,
2. Taşıtı işleten mükellefin adı, soyadı varsa unvanı, adresi vergi dairesi ve hesap numarası,
3. Taşıtın plaka numarası, sefer tarihi ve hareket saati,
4. Bilet numaraları işaretlenmek suretiyle yolcu sayısı ve toplam hasılat tutarı.
C) Günlük müşteri listeleri: Otel, motel ve pansiyon gibi konaklama yerleri, odaları, bölmeler ve yatak planlarına uygun olarak müteselsil seri ve sıra numaralı günlük müşteri listeleri düzenlerler ve işletmede bulundururlar.
Bu listelerde aşağıdaki bilgiler bulunur:
1. Mükellefin adı, soyadı, varsa ünvanı ve adresi,
2. Oda numaraları yazılmak suretiyle müşterinin adı, soyadı ve oda ücreti,
3. Düzenleme tarihi.
Muhabere Evrakı
Madde 241 - Tüccarların her nev'i ticari muameleleri dolayısıyle yazdıkları ve aldıkları mektuplar (Telgraflar ve hesap hülasaları dahil) muhabere evrakını teşkil eder. Gönderilen ve gelen muhabere evrakının, işlerinin icabına göre dosyada muhafaza edilmesi mecburidir.
Muhabere Evrakı
Mükerrer Madde 241 - Mükelleflerin sattıkları emtia veya yaptıkları işler nedeniyle ortaya çıkan alacak ve borçları için bono veya poliçe düzenlemeleri halinde, bu poliçe veya bonoların Türk Ticaret Kanunu uyarınca bulunması gereken bilgilerin yanısıra aşağıdaki hususları da ihtiva etmesi zorunludur.
1. Müteselsil seri ve sıra numarası.
2. Alacaklı ve borçlunun adı, adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası.
Bono, poliçe, çek, senet, tahvil, hisse senedi, finansman bonosu, kar ortaklığı belgesi ve benzeri kıymetli evrakın vergi belge düzenini sağlamak açısından ihtiva edeceği bilgileri belirlemeye Maliye ve Gümrük Bakanlığı yetkilidir.
Diğer Vesikalar
Madde 242 - Tüccarlar evvelki maddelerin dışında kalan ve bir hüküm ifade eden veya icabında bir hakkın ispatına delil olarak kullanılabilen mukavelename, taahhütname, kefaletname, mahkeme ilamları gibi hukuki vesikalarla ihbarname, karar örnekleri, vergi makbuzları gibi vergi evrakını dosyada muhafaza etmeye mecburdurlar.
Damga resmi mükellefleri, gazete ve sair neşriyatın pul yapıştırılan koleksiyon nüshalarını ve Türkiye'de tanzim edilip doğrudan doğruya ecnebi memleketlere gönderilen evrak ile çekilen telgrafların Türkiye'de kalan kopyalarını aynı surette muhafaza etmek mecburiyetindedirler.
Gelir Vergisi Kanununun 54'üncü maddesinin 21 numaralı bendine göre vergi matrahlarının tespitinde gerçek giderleri nazara alınan mükellefler, bu giderlerini tevsik edecek vesikaları saklamaya mecburdurlar.
Gelir Vergisi Kanununa göre diğer kazanç ve iratları üzerinden vergilendirilecek mükellefler, vergi matrahının tespitinde nazara alınacak giderlerini ispat edecek vesikaları muhafaza etmek mecburiyetindedirler.
Elektronik ortamdaki kayıtlar ve elektronik cihazla belge düzenleme
Mükerrer Madde 242 - 1.Maliye ve Gümrük Bakanlığı; mükelleflere, niteliklerini belirlediği elektronik cihazları kullandırmak suretiyle belge düzenlettirmeye ve kullanılacak özel cihazlardan çıkarılan pulları belgelere ekletmeye yetkilidir. Elektronik cihazlarla düzenlenen belgeler ile özel cihazlardan çıkarılan pulları ihtiva eden belgeler bu Kanun hükümlerine uygun olarak düzenlenmiş belge hükmündedir.
Elektronik cihazların belirlenen niteliklere uygunluğu 6.12.1984 gün ve 3100 sayılı Kanunun 5 inci maddesine göre kurulan komisyonun görüşü alınarak Maliye ve Gümrük Bakanlığınca onaylanır.
Maliye ve Gümrük Bakanlığı, elektronik cihazlarla veya kullanılacak özel cihazlardan çıkarılan pulları ekletmek suretiyle belge düzenletme yetkisini; iş grupları, sektörler, bölgeler, yerleşim birimleri, yıllık hasılat tutarları itibariyle veya sabit bir işyerinde faaliyet gösterilip gösterilmediğine göre ayrı ayrı veya topluca kullanabilir.
Mükellefler, 3100 sayılı Kanuna göre nitelikleri belirlenen ödeme kaydedici cihazlar ile birinci fıkrada belirtilen cihazları piyasadan temin edebilecekleri gibi, Maliye ve Gümrük Bakanlığından da temin edebilirler. Maliye ve Gümrük Bakanlığı bu cihazları temin etmeye, zimmet karşılığı vermeye bu konularla ilgili bütçe işlemlerini yapmaya ve diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
Bakanlıkça zimmet karşılığı verilen cihazların bozulması, çalınması gibi nedenlerle kullanılamaz hale gelmesi halinde cihaz bedelinin 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre mükelleften tahsili yoluna gidilir.
2. Elektronik defter, şekil hükümlerinden bağımsız olarak bu Kanuna göre tutulması zorunlu olan defterlerde yer alması gereken bilgileri kapsayan elektronik kayıtlar bütünüdür.
Elektronik belge, şekil hükümlerinden bağımsız olarak bu Kanuna göre düzenlenmesi zorunlu olan belgelerde yer alan bilgileri içeren elektronik kayıtlar bütünüdür.
Elektronik kayıt, elektronik ortamda tutulan ve elektronik defter ve belgeleri oluşturan, elektronik yöntemlerle erişimi ve işlenmesi mümkün olan en küçük bilgi ögesini ifade eder.
Bu Kanunda ve diğer vergi kanunlarında defter, kayıt ve belgelere ilişkin olarak yer alan hükümler elektronik defter, kayıt ve belgeler için de geçerlidir. Maliye Bakanlığı, elektronik defter, belge ve kayıtlar için diğer defter, belge ve kayıtlara ilişkin usul ve esaslardan farklı usul ve esaslar belirlemeye yetkilidir.
Maliye Bakanlığı; elektronik defter, belge ve kayıtların oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafaza ve ibrazı ile defter ve belgelerin elektronik ortamda tutulması ve düzenlenmesi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, elektronik ortamda tutulmasına ve düzenlenmesine izin verilen defter ve belgelerde yer alması gereken bilgileri internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında Maliye Bakanlığına veya belirleyeceği gerçek veya tüzel kişilere aktarma zorunluluğu getirmeye, bilgi aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu Kanun kapsamına giren işlemlerde elektronik imza kullanım usul ve esaslarını düzenlemeye ve denetlemeye yetkilidir.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Ekim ve sayım beyanı
Ekim Sayım Beyanı
Madde 243 - Zirai işletmeleri, Gelir Vergisi Kanununun 54 üncü maddesinde yazılı işletme büyüklüklerinin üstünde bulunan çiftçiler zirai işletmelerinin (Gezici hayvancılıkta kışlaklarının) bulundukları köy ve mahallelerin muhtarlıklarına müracaatla ekim sayım beyanında bulunurlar.
1. Çiftçinin soyadı ve adı;
2. Çiftçinin ikametgah adresi;
3. Zirai işletmenin (Gezici hayvancılıkta kışlaklarının) bulunduğu yer;
4. Ekimde: Geçen yılın Ekim ayı sonundan beyanın yapıldığı yılın Kasım ayı başına kadar ekilen arazinin genişliği ve ekimin nev'i;
5. Hayvancılıkta: Beslenen hayvanların cins ve miktarları;
6. Meyvacılıkta: İcabına göre, meyve verebilecek hale gelmiş ağaç sayısı veya bunların dikili bulunduğu arazinin genişliği;
Adi ortaklıklarda beyanın ortaklardan biri, aile reisi beyanında aile reisi tarafından yapılması kafidir. Bu takdirde diğer ortaklarla eş ve çocukların ad ve soyadları, ikametgah adresleri ve hisseleri beyanda bulunan tarafından deftere yazdırılır.
Ekim ve sayım beyanı her yılın Kasım ayında yapılır.
Maliye Bakanlığı iklim şartları bakımından özellik gösteren illerde beyan süresini değiştirebilir.
Ekim ve sayım beyanları sözlü veya yazılı olabilir. Beyanlar, beyanı yapanlar tarafından imza veya mühürle tasdik edilir.
Beyan varakaları iki nüsha olarak tanzim ve bir nüshası beyan süresinin sonundan itibaren 15 gün içinde ilgili vergi dairesine makbuz karşılığında teslim edilir.
Kayıt işlerini kendi imkanları ile tekemmül ettiremiyecek durumda olan muhtarlıklara valiliklerce gerekli yardımda bulunulur.
Ekim ve Sayım İlmühaberi
Madde 244 - İhtiyar heyetleri, ekim ve sayım defterlerine kaydedilen bilgilere dayanarak, beyanda bulunan çiftçilere tasdikli bir ekim ve sayım ilmühaberi verirler.
Muhtar ve ihtiyar heyetlerince verilen ilmühaberler için ücret alınmaz. Ekim ve sayım beyanları ile ilmühaberler hiçbir resim ve harca tabi değildir.
Tahkik ve İhbar Ödevi
Madde 245 - Muhtar ve ihtiyar heyetleri 243'üncü madde hükümlerine göre yapılan beyanların doğruluğunu tahkik ederler.
Muhtar ve ihtiyar heyetleri, hiç beyanda bulunmamış olanları beyanda bulunmağa, yanlış veya hakikate aykırı beyanda bulunmuş olanları beyanlarını düzeltmeğe davet ederler. Buna rağmen beyanda bulunmayanları veya beyanlarını düzeltmiyenleri verilen sürenin sonunda başlıyarak 15 gün içinde, mütalaaları ile birlikte ve yazılı olarak vergi dairesine bildirirler. Bu ihbar üzerine vergi dairesince yapılacak tahkikat neticesine göre işlem yapılır.
Ücret ve Sorumluluk
Madde 246 -Muhtar ve ihtiyar heyetleri üyelerine Maliye Bakanlığınca takdir ve tayin edilecek miktarda ücret verilir. Görevlerini kısmen veya tamamen yerine getirmeyen muhtar ve ihtiyar heyetleri ücrete müstehak olmazlar.
Görevini ihmal veya suistimal eden muhtar ve ihtiyar heyeti üyeleri hakkında Türk Ceza Kanununun 230 ve 240'ıncı maddelerine göre takibat yapılır.
BEŞİNCİ KISIM
Vergi karnesi
Karne Mecburiyeti
Madde 247 - Aşağıda yazılı olanlar vergi karnesi almaya mecburdurlar:
1. Gelir Vergisi Kanununa göre diğer ücret kapsamında vergilendirilenler;
2. Gelir Vergisi Kanununa göre indirimden faydalanmak isteyenler;
3. Gelir Vergisi Kanununun 35'inci maddesinin (B) bendi uyarınca karne almak zorunda olanlar.
Durumu yukarıdaki şartların birden fazlasına girse bile, bir mükellef tek vergi karnesi alır.
Karne Alınması
Madde 248 - Mükellef vergi karnelerinin kendileri tarafından yazılması gereken kısımlarını doldurduktan sonra, vergi bakımından durumlarını kayıt ve tescil ve karneye işaret ettirmek üzere, bunları bağlı oldukları vergi dairesine ibraz ederler.
Mükellefiyete müessir olacak değişikler de yukarıki esaslara göre karneye işaret ettirilir.
247'nci maddenin 1'inci bendinde yazılı mükelleflerin doldurdukları karneyi vergi dairesine ibraz etmeleri veya değişikliği karneye işaret ettirmeleri süresi, işe başladıkları veya değişikliğin vukubulduğu tarihten başlıyarak bir aydır.
Gelir Vergisi Kanununa göre indirimlerin uygulanmasında, karnedeki kayıtlar, bunların vergi dairesine tescil ettirildiği tarihten evvelki zamanlar için nazara alınmaz.
Hüviyet Tasdiki
Madde 249 - Gelir Vergisinde indirimlerden faydalanabilmek için karne almak mecburiyetinde olanlar, medeni hal ve aile durumu hakkında vergi karnesine yazılmış olan bilgiler ve bunlarda vaki olan değişiklikler mükellefin ikamet ettiği veya çalıştığı mahallenin muhtarına tasdik ettirilir.
Buna imkan olmayan hallerde mükellefin karneye yazdığı bilgilerin doğruluğu idari tahkikatla tespit olunur ve karnenin tescili tahkikat neticesinde yapılır.
Doğruluk Sorumluluğu
Madde 250 - Vergi karnelerine yazdıkları bilgilerin doğruluğundan mükellefler; iş verenler tarafından bu karnelere ilave olunan kayıtlardan da iş verenler sorumludur.
Karnesiz Hizmet Erbabı Çalıştıranların Sorumluluğu
Madde 251 - Kazançları basit usulde tespit edilen ticaret erbabı ile götürü gider usulünü kabul eden gayrimenkul sermaye iradı sahipleri, yanlarında çalışan hizmet erbabının, kanunun tayin ettiği süre içinde karne almalarını ve karnelerinde yazılı vergilerini ödemelerini temin etmeye mecburdurlar. Bu mecburiyete riayet edilmediği takdirde:
a) Zamanında karne almamış veya vergisini tarh ettirmemiş olan hizmet erbabının vergisi iş veren kimse adına tarh edilir ve vergi cezası da aynı kimse adına kesilerek ondan tahsil olunur. Bu fıkra hükmüne göre tarh edilen vergi ve kesilen ceza, iş verene birer ihbarname ile tebliğ edilir. Kullanılacak ihbarnamelerin şeklini ve muhteviyatını Maliye Bakanlığı tayin eder.
Karnesiz tespit edilen şahsa karnesi verilir ve vergisinin ödendiği karneye yazılır.
b) Karnesini zamanında almış ve vergisini tarh ettirmiş olan hizmet erbabının zamanında ödenmemiş olan vergisi ve gecikme zammı, yanında çalıştığı tespit edilen iş verenden tahsil olunur.
İş verenler yukarıki hükümlere göre ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler.
Karnelerin Şekli, Resim ve Harçlardan Muaf Olduğu
Madde 252 -Vergi karnesinin şekli ve ihtiva edeceği bilgiler Maliye Bakanlığınca tespit olunur.
Gerek karneler, gerek bunların ihtiva ettiği kayıtlar hiçbir resme ve harca tabi değildir. Tasdik dolayısiyle muhtarların 100.000 Lirayı (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 1,50 - YTL) geçmemek şartiyle harç almaları caizdir.
ALTINCI KISIM
Muhafaza ve ibraz ödevleri
Defter ve Vesikaları Muhafaza
Madde 253 - Bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takibeden takvim yılından başlıyarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.
Defter Tutma Mecburiyetinde Olmıyanların Muhafaza Ödevi
Madde 254 - Bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olmıyanlar. 232, 234 ve 235'inci maddeler mucibince almaya mecbur oldukları fatura ve gider pusulası ve müstahsil makbuzlarını tarih sırası ile tanzim tarihlerini takip eden takvim yılından başlıyarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.
Karnelerin Muhafazası
Madde 255 - Mükellefler bu kanuna göre aldıkları vergi karnelerini, işin devam ettiği, Gelir Vergisi Kanununa göre indirimlerle ilgili olarak bu indirimlerden faydalandıkları sürece muhafaza ederler.
Defter ve Belgelerle Diğer Kayıtların İbraz Mecburiyeti
Madde 256 - Geçen maddelerde yazılı gerçek ve tüzel kişiler ile mükerrer 257 nci madde ile getirilen zorunluluklara tabi olanlar, muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar. Bu zorunluluk Maliye Bakanlığınca belirlenecek usule uygun olarak, tasdike konu hesap ve işlemlerin doğrulanması için gerekli kayıt ve belgelerle sınırlı olmak üzere, bu hesap ve işlemlere doğrudan ya da silsile yoluyla taraf olanlara, defter ve belgelerinin tetkiki amacıyla yeminli mali müşavirler tarafından yapılan talepler için de geçerlidir.
Diğer Ödevler
Madde 257 - Vergi inceleme ve kontrolları ile gayrimenkullerin rayiç bedelinin tespiti sırasında mükellefler aşağıda yazılı ödevleri yerine getirmeye mecburdurlar:
1. İncelemeye yetkili memura müessesenin durumuna göre, çalışma yeri göstermek ve resmi çalışma saatlerinde memurun müessesede çalışmasını sağlamak;
2. İnceleme ile ilgili her türlü izahatı vermek (Bu mecburiyet hem iş sahibine, hem de işletmede çalışan memurlara şamildir);
3. İncelemeye yetkili memurun, lüzumunda iş yerinin her tarafını gezip görmesini sağlamak;
4.Bina ve arazinin rayiç bedelinin tespitinde değeri tespit edilecek bina ve araziyi, Emlak Vergisi Kanununun 31'inci maddesine göre Maliye Bakanlığınca yetkili kılınan memurlara gösterip gezdirmek, bu gibi gayrimenkullerin genel ahvaline, kullanış tarzına ve kirada ise kiranın miktarına müteallik her türlü bilgileri vermek (Bu fıkrada yazılı mecburiyetler kiracılara da şamildir);
5. İşletmede 134'üncü madde gereğince envanter yapılması halinde araç, gereç ve personeliyle bu işlemlerin intacına gerekli yardım ve kolaylığı göstermek.
Yetki
Mükerrer Madde 257 - Maliye Bakanlığı;
1. Mükellef ve meslek grupları itibariyle muhasebe usul ve esaslarını tespit etmeye, bu Kanuna göre tutulmakta olan defter ve belgeler ile bunlara ilaveten tutulmasını veya düzenlenmesini uygun gördüğü defter ve belgelerin mahiyet, şekil ve ihtiva etmesi zorunlu bilgileri belirlemeye, bunlarda değişiklik yapmaya; bedeli karşılığında basıp dağıtmaya veya üçüncü kişilere bastırıp dağıtmaya veya dağıttırmaya, bunların kayıtlarını tutturmaya bu defter ve belgelere tasdik, muhafaza ve ibraz zorunluluğu getirmeye veya kaldırmaya, bu Kanuna göre tutulacak defter ve düzenlenecek belgelerin tutulması ve düzenlenmesi zorunluluğunu kaldırmaya,
2. Mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirmeye ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirlemeye,
3. Tutulması ve düzenlenmesi zorunlu defter, kayıt ve belgelerin mikro film, mikro fiş veya elektronik bilgi ve kayıt araçlarıyla yapılması veya bu kayıt ortamlarında saklanması hususunda izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, bu şekilde tutulacak defter ve kayıtların kopyalarının Maliye Bakanlığında veya muhafaza etmekle görevlendireceği kurumlarda saklanması zorunluluğu getirmeye, bu konuda uygulama usul ve esaslarını belirlemeye,
4. Bu Kanunun 149 uncu maddesine göre devamlı bilgi vermek zorunda olanlardan istenilen bilgiler ile vergi beyannameleri ve bildirimlerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik araçları konulmak suretiyle internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında verilmesi, beyanname ve bildirimlerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususlarında izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, beyanname, bildirim ve bilgilerin aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu zorunluluğu beyanname, bildirim veya bilgi çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya, kanuni süresinden sonra kendiliğinden veya pişmanlık talepli olarak verilen beyannameler üzerine düzenlenen tahakkuk fişi ve/veya ihbarnameleri mükellefe, vergi sorumlusuna veya bunların elektronik ortamda beyanname gönderme yetkisi verdiği gerçek veya tüzel kişiye elektronik ortamda tebliğ etmeye ve buna ilişkin usûl ve esasları belirlemeye,
5. Vergi kanunlarının uygulanmasıyla ilgili olarak levha kullandırma ve asma zorunluluğu getirmeye ve kaldırmaya,
6. Vergi güvenliğini sağlamak amacıyla niteliklerini belirleyip onayladığı elektrikli, elektronik, manyetik ve benzeri cihazlar ve sistemleri kullandırmaya, bu cihaz ve sistemler vasıtasıyla bandrol, pul, barkod, halogram, kupür, damga, sembol gibi özel etiket ve işaretlerin kullanılmasına ilişkin zorunluluk getirmeye, uygulamaya ait usûl ve esasları belirlemeye,
yetkilidir.
Bu Kanuna göre düzenlenecek belgelerle bunlara ek olarak düzenlenecek belgelerin, üçüncü şahıslara basım ve dağıtım işlerinin yaptırılması ile ilgili şekil, şart, usul ve esaslar ve bunlara uyulmaması halinde uygulanacak cezaî şartlar Maliye Bakanlığınca hazırlanacak ve Resmî Gazete'de yayınlanacak yönetmelikle belirlenir.
Birinci fıkranın (4) numaralı bendi uyarınca Maliye Bakanlığının beyanname ve bildirimlerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususunda izin vermesi veya zorunluluk getirmesi halinde, (mükellef veya vergi sorumlusu ile gönderme işini yapacak kişiler arasında özel sözleşme düzenlenmek kaydıyla) elektronik ortamda gönderilen beyanname ve bildirimler, mükellef veya vergi sorumlusu tarafından verilmiş addolunur.
Maliye Bakanlığı, birinci fıkrada yazılı belge tasdik işlemini; noterlere, kanunla kurulmuş meslekî kuruluşlara veya uygun göreceği diğer mercilere yaptırmaya, ticarî kazançları basit usulde tespit edilen gelir vergisi mükelleflerine özel bir defter tutturmaya ve bu konulara ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
Kanuni süresi geçtikten sonra kendiliğinden veya pişmanlık talepli olarak verilen beyannamelerin elektronik ortamda gönderilmesi üzerine elektronik ortamda düzenlenen tahakkuk fişi ve/veya ihbarnameler mükellef, vergi sorumlusu veya bunların elektronik ortamda beyanname gönderme yetkisi verdiği gerçek veya tüzel kişiye elektronik ortamda iletilir. Bu ileti tahakkuk fişi ve/veya ihbarnamenin muhatabına tebliği yerine geçer.
ÜÇÜNCÜ KİTAP
Değerleme
BİRİNCİ KISIM
İktisadi kıymet değerleri
BİRİNCİ BÖLÜM
Değerleme esasları
Değerlemenin Tarifi
Madde 258 - Değerleme, vergi matrahlarının hesaplanmasiyle ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tesbitidir.
Değerleme Günü
Madde 259 - Değerlemede, iktisadi kıymetlerin vergi kanunlarında gösterilen gün ve zamanlarda haiz oldukları kıymetler esas tutulur.
Değerlemede Esas
Madde 260 - Değerlemede, iktisadi kıymetlerden her biri tek başına nazara alınır. Teamülen aynı cinsten sayılan malları ve düşük kıymetli müteferrik eşyayı toplu olarak değerlemek caizdir.
Değerleme Ölçüleri
Madde 261 - Değerleme, iktisadi kıymetin nevi ve mahiyetine göre, aşağıdaki ölçülerden biri ile yapılır:
1. Maliyet bedeli;
2. Borsa rayici;
3. Tasarruf değeri:
4. Mukayyet değer;
5. İtibari değer;
6. Vergi değeri;
7. Rayiç bedel;
8. Emsal bedeli ve ücreti.
Maddede sayılanlara ilave olarak VUK’da var olan diğer değerleme ölçüleri
1) Alış bedeli: İktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi karşılığında ödenen veya borçlanılan meblağdır.
2) Alış emsal bedeli : İlk defa bilanço esasında gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyetine girecek olanlar, amortisman konusu kıymetler dışındaki diğer kıymetleri, maliyet bedeli bilinmeyen amortisman konusu sabit kıymetlerini amortismanları da dikkate alarak, kendilerince tayin olunacak alış emsal bedeli ile değerlerler. (Geç.Mad. 4)
Ticari, sınai ve mesleki kazançları dolayısıyla yeniden gelir vergisine gerecek veya götürü usulden gerçek usule geçecek mükellefler, maliyet bedeli bilinmeyen amortisman konusu sabit kıymetlerini amortismanları da dikkate alarak, kendilerince tayin olunacak alış emsal bedeli ile değerlerler. (Geç.Mad.5)
3) Tapu siciline kayıtlı bedel: Tapu siciline kayıtlı bedel, bir vergiye matrah olan servet değerlemesinde, tapu da kayıtlı haklar için uygulanır. (Mad.296)
4) Ortalama perakende satış fiyatı : Hizmet erbabına, hizmet karşılığı verilen ayınlar, verildiği gün ve yerdeki perakende fiyatlarına göre değerlenir. (GVK mad. 63)
Maliyet Bedeli
Madde 262 - Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder.
Maliyet bedeli ile değerlenecek iktisadi kıymetler:
Gayri menkuller ve bunların mütemmim cüzleri ile teferruatları
Tesisat ve makinalar
Gemiler ve diğer taşıtlar
Gayri maddi haklar
Demirbaş eşya
Emtia
Zirai mahsuller
Hayvanlar
Özel maliyet bedeli
Kaynak Kullanımı Destekleme Primlerinin maliyet bedeli ile olan ilişkisi:
- Teşvik belgeli sabit yatırımlara
- İhtisas kredilerine
- Gerçekleşen ihracatta
1211 sayılı kanuna dayanılarak Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan kararnameler uyarınca, K.K.D.Fonundan TC Merkez Bankasınca destekleme primi ödendiği, gerçekleştirilen ihracat ve ihtisas kredileri nedeniyle TC Merkez Bankasınca mükelleflere ödenen destekleme primlerinin tahakkuk ettikleri yılda hasılat olarak kayıtlara intikal ettirilmesi gerekir.
Teşvik belgeli yatırımlar, ihtisas kredileri ve gerçekleştirilen ihracat için tahakkuk eden destekleme primlerinin tahakkuk ettikleri yılda hasılat olarak kayıtlara intikal ettirilmesi gerekir. (GVK 176 GT)
- Doğrudan doğruya emtia iktisabı dolayısıyla yapılan finansman giderleri, maliyet bedeline dahil edilmelidir.
- İmalat teminatları için ödenen faiz ve komisyonların da maliyetlere dahili zorunludur.
- Sarraflık ve kuyumculuk ticaretine ait malların değerlenmesinin, alış faturalarında kayıtlı maliyet bedelleri ile yapılması gerekir. (Mukteza 1976)
İthal edilen ambalaj malzemesi için tahakkuk ettirilip teminata bağlanmak suretiyle tecil olunan gümrük vergilerinin, aynı yıl içinde emtia maliyet bedeline dahil edilerek kayıtlara intikal ettirilmesi gerekir. (Dan.Kar.1978/2427)
Yıl içinde alınan emtia satışları nedeniyle satıcılar tarafından yıl sonunda toptan yapılan ıskontoların muhasebeleştirilmiş olması ve bu ıskontoların yıl sonundaki emtia mevcudunun yıl sonundaki emtia mevcuduna isabet eden kısmının bu emtianın maliyet bedeline yansıtılmış olması yasalara uygundur. (Dan.Kar. 1978/519)
Borsa Rayici
Madde 263 - Borsa rayici, gerek menkul kıymetler ve kambiyo borsasına, gerekse ticaret borsalarına kayıtlı olan iktisadi kıymetlerin değerlemeden evvelki son muamele gününde borsadaki muamelelerin ortalama değerlerini ifade eder.
Normal temevvüçler dışında fiyatlarda bariz kararsızlıklar görülen hallerde, son muamele günü yerine değerlemeye takaddüm eden 30 gün içindeki ortalama rayici esas olarak aldırmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Borsa rayici ile değerleme aşağıdaki haller için öngörülmüştür:
1- İktisadi işletmelere dahil yabancı para veya yabancı para ile olan alacak ve borçların normal değerleme ölçüsü borsadır. Ancak, ülkemizde tam olarak organize bir serbest döviz piyasası teşekkül etmediğinden söz konusu kıymetlerle ilgili değerleme Maliye Bakanlığınca düzenli olarak ilan olunan, resmi kurlara göre yapılmaktadır.
2- Veraset ve intikal vergisinde hisse senedi ve tahvillerle ilgili değerleme ölçüsü borca rayicidir.
Tasarruf Değeri
Madde 264 - Tasarruf değeri, bir iktisadi kıymetin değerleme gününde sahibi için arzettiği gerçek değerdir.
Tasarruf değeri ile değerlenecek iktisadi kıymetler:
Senede bağlı alacaklar (VUK 281)
Senede bağlı borçlar (VUK 285)
Bankalar, bankerler ve sigorta şirketlerinin senetsiz ve senetli borç ve alacakları (VUK 281,285)
Mukayyet Değer
Madde 265 - Mukayyet değer, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeridir.
Aşağıdaki kıymetler mukayyet değerleri ile değerlenir:
Peştemallıklar ve aktifleştirilen ilk tesis ve taazzuv giderleri (VUK 282)
Aktif geçici hesap kıymetleri (VUK 283)
Pasif geçici hesap kıymetleri (VUK 282)
Karşılıklar (VUK 288) (Amortisman kayıtları saklıdır)
Senetsiz alacak ve borçlar (VUK 281, 285)
İşletmeler (banka, bankerler ve sigorta şirketleri hariç) tarafından reeskont işlemine tabii tutulmayan alacak senetleri ile prokont işlemine tabi tutulmayan borç senetleri
GVK 82/2 ve KVK 14/6’da ayın olarak yapılan yardımlar mukayyet değeri ile değerlenir.
İtibari Değer
Madde 266 - İtibari değer, her nevi senetlerle esham ve tahvillerin üzerinde yazılı olan değerlerdir.
Aşağıda yazılı iktisadi kıymetler itibari değerle değerlenir:
Kasa mevcudu (Yabancı para, borsa rayici ile değerlenir. VUK 284 )
Eshamlı şirketlerde KİT’lerin çıkardıkları tahviller (VUK 286)
İşletmelerin satın aldığı başka firmalara ait esham ve tahvillerin alış bedelleriyle değerlenmesi gerekir. Eshamlı şirketlerin KİT tahvillerini itibari değerle değerlemeleri istisna.
VİVK, uygulamasında bizzat mükellefler tarafından yapılan değerlemelerde tahviller ile borsa rayici bulunmayan hisse senetleri itibari değerle değerlenir.
Rayiç Bedel
Mükerrer Madde 266 - Rayiç bedel, bir iktisadi kıymetin değerleme günündeki normal alım satım değeridir.
Rayiç bedelle değerlenecek iktisadi kıymetler:
Gayri menkul mallar
Menkul mal ve gemilerin değerleme ölçüsü olarak rayiç bedel kullanılmaktadır.
Emsal Bedeli ve Emsal Ücreti
Madde 267 - Emsal bedeli, gerçek bedeli olmıyan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tesbit edilemiyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değerdir.
Emsal bedeli sıra ile, aşağıdaki esaslara göre tayin olunur.
Birinci sıra: (Ortalama fiyat esası) Aynı cins ve nevideki mallardan sıra ile değerlemenin yapılacağı ayda veya bir evvelki veya bir daha evvelki aylarda satış yapılmışsa, emsal bedeli bu satışların miktar ve tutarına göre mükellef tarafından çıkarılacak olan "Ortalama satış fiyatı" ile hesaplanır. Bu esasın uygulanması için, aylık satış miktarının, emsal bedeli tayin olunacak her bir malın miktarına nazaran % 25'ten az olmaması şarttır.
Görüldüğü üzere bu usulde değerleme, esas itibariyle mükellef tarafından kendi defter ve belgelerindeki satışlara göre yapılmakta olup, yapılan satışların değerleme konusu yapılacak malla aynı cins ve neviden olması gerekir. Ayrıca, bu suretle değerleme yapılacağı zaman, aynı cins ve nevideki malların önce değerlenmenin yapılacağı aydaki satış miktarına bakılacak, örneğin bu ay nisan ayı ise önce bu ayın satış miktarına bakılarak, yeterli değil ise bir önceki ay olan mart ayı satış miktarına bakılacak, bu da yeterli değil ise bir daha önceki ay şubat ayı satış miktarına bakılacak, bu da yeterli değil ise, diğer ayların satış miktarlarına bakılmayacak ve bu usul uygulanmayacak maliyet bedeli esasına gidilecektir.
Örnek: Dayanıklı tüketim malları ticaretiyle uğraşan işletmenin sahibi, 04 aralık 2000 tarihinde x model bir televizyonu evinde kullanmak üzere işletmesinden çekmiştir. İşletmenin ekim, kasım, aralık 2000 aylarında x model (aynı cins ve neviden ) televizyon satışlarına ilişkin bilgiler şöyledir:
Aylar satış miktarı KDV hariç satış tutarı (YTL)
Ekim 3 adet 420.-
Kasım 5 adet 800.-
Aralık 2 adet 360.-
İşletme sahibi tarafından, işletmeden 4 aralık 2000 tarihinde çekilen bu televizyonun Gelir Vergisi Kanununun 41/1 maddesi uyarınca emsal bedelle değerlenmesi gerekir. Emsal bedelle yapılacak değerleme ise aşağıdaki gibi olacaktır.
X model 1 adet televizyonun emsal bedelle değerlenmesinde;
Aralık 2000 de x model televizyondan 2 adet satılmış olup, bu miktar değerleme konusu yapılacak mal miktarının (1 adet) yüzde yirmi beşinden fazla olduğundan, değerleme bu ayın 2 adetlik satış ortalamasına göre yapılacaktır. X model televizyonun aralık ayı ortalama satış fiyatı (360 / 2)180 YTL dir.
Bu durumda, işletme sahibi tarafından aralık 2000’de işletmeden çekilen x model 1 adet televizyonun 180 YTL tutarındaki emsal bedelinin, işletme hasılatı olarak kayıtlara intikal ettirilmesi gerekir.
Eğer, değerleme konusu yapılacak mal miktarı 9 adet televizyon olsaydı bu durumda, değerleme konusu yapılacak mal miktarının yüzde yirmi beşi, aralık ayı satışlarından az, kasım ayı satışlarından fazla olduğundan emsal bedelle değerlemenin kasım ayı ortalama satış fiyatı ile yapılması gerekecekti.
İkinci sıra: (Maliyet bedeli esası) Emsal bedeli belli edilecek malın, maliyet bedeli bilinir veya çıkarılması mümkün olursa, bu takdirde mükellef bu maliyet bedeline, toptan satışlar için % 5, perakende satışlar için % 10 ilave etmek suretiyle emsal bedelini bizzat belli eder.
Bu usulde hesaplama mükellef tarafından defter ve belgelerde dayanılarak, değerleme konusu yapılacak malın maliyet bedelinin bilinmesi veya çıkarılmasının mümkün olduğu hallerde yapılır. Maliyet bedeline, toptan satışlar için yüzde be, perakende satışlar için yüzde on ilave edilmek suretiyle tespit edilir.
Bir satışın perakende sayılabilmesi için;
- Miktar olarak ortalama bir tüketicinin normal ihtiyacını geçmemesi,
- Satış konusu malın özel şahıslar tarafından, normal olarak kullanılabilecek nitelikte olması
- Alıcının malı tekrar satışa sunmaması,
gerekir.
Örnek: Dayanıklı tüketim malları ticareti ile uğraşan işletmenin sahibi, 4 aralık 2000 tarihinde x model bir televizyonu evinde kullanmak üzere işletmesinden çekmiştir. İşletmenin ekim, kasım, aralık 2000 aylarında x model televizyon satışı yoktur. Bu televizyonun işletmeye maliyeti 120 YTL dir.
İşletme sahibi tarafından, işletmeden çekilen bu televizyonun GVK’nun 41/1.maddesi uyarınca emsal bedelle değerlenmesi gerekir. Emsal bedelle yapılacak değerleme ise aşağıdaki gibi olacaktır.
Değerleme konusu yapılacak mal cinsinden, değerlemenin yapılacağı ayda (aralık) veya bir önceki ayda (kasım) veya bir daha önceki ayda (ekim), satış yapılmadığından ortalama fiyat esası uygulanamayacak ve dolayısıyla maliyet bedeli esasının uygulanması gerekecektir.
Bu durumda işletmeden bu çekiş, perakende bir satış sayılacağı için maliyet bedeline %10 uygulanmak suretiyle emsal bedeli tespit edilecektir. Bu televizyonun işletmeye maliyeti 120 YTL olduğuna göre malın emsal bedeli (120*1,10=) 132 YTL olarak tespit edilip, işletme hasılatı olarak kayıt edilmesi gerekir.
Burada şu hususa dikkat edilmesi gerekmektedir : KDVK’nun 27. maddesinde bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile, bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değerler olması halinde emsal bedel veya emsal ücretin vergi matrahı olacağı hükme bağlanmıştır. Bunun yanında, bedelin emsaline veya emsal ücretine göre açık bir şekilde düşük olduğu ve bu düşüklüğün mükellefçe haklı bir sebeple açıklanamadığı hallerde de matrah olarak emsal bedeli veya emsal ücretinin uygulanacağı, emsal bedeli ve emsal ücretinin ise VUK hükümlerine göre tespit edileceği belirtilmiştir.
Bu durumda, emsal bedeli uygulamamızda ilk olarak ortalama satış fiyatı esası uygulanacaktır. Ortalama satış fiyatı esasında tespitin mümkün olmaması halinde, maliyet bedeli esasının uygulanması gerekecektir.
VUK’nun 275. maddesine göre imal edilen mal maliyetine genel idari giderlerinden pay verilmesi konusunda mükelleflere seçimlik bir hak tanınmıştır. Dolayısıyla normal hallerde maliyet bedeli esasında emsal bedeli hesaplanmasında genel idare giderleri dikkate alınmayabilir.
Ancak, KDVK’nun 27. maddesine göre, emsal bedeli tespitine esas alınacak maliyet bedeline, genel idare giderlerinden pay verilmesi zorunludur.
Üçüncü sıra: (Takdir esası) Yukarıda yazılı esaslara göre belli edilemeyen emsal bedelleri ilgililerin müracaatı üzerine takdir komisyonunca takdir yolu ile belli edilir. Takdirler, maliyet bedeli ve piyasa kıymetleri araştırılmak ve kullanılmış eşya için ayrıca yıpranma dereceleri nazara alınmak suretiyle yapılır. Takdir edilen bedellere mükelleflerin vergi mahkemesinde dava açma hakkı mahfuzdur. Ancak, dava açılması verginin tahakkuk ve tahsilini durdurmaz.
Emsal bedelinin mükellef tarafından bizzat hesaplandığı hallerde, bu hesaplara ait kayıt ve cetveller ispat edici kağıtlar olarak muhafaza edilir.
Yukarıdaki esaslarla mukayyet olmaksızın kaza mercilerinin re'sen biçtikleri değerler ile zirai kazanç ölçülerini tesbit eden kararnamelerde yer alan unsurlar emsal bedeli yerine geçer.
Ücretle yapılan imalatta ücretin gerçek miktarının bilinmemesi veya doğru olarak tayin edilememesi hallerinde tesbit edilecek emsal ücret de aynı esaslara göre tayin olunur.
Takdir yolu ile emsal bedel tespiti, ortalama fiyat ve maliyet bedeli esasının uygulanamadığı hallerde, ya mükellefin müracaatı yahut idarenin talebi ile yapılır.
İster mükellef, isterse vergi idaresinin talebine istinaden yapılsın, takdir olunan matraha mükelleflerin dava açma hakları salıdır. Ayıca, vergi dairesinin VUK’nun 377. maddesi uyarınca takdir komisyonunun kararına karşı dava açma hakkı bulunmaktadır.
Vergi Değeri
Madde 268 - Vergi değeri, bina ve arazinin Emlâk Vergisi Kanununun 29 uncu maddesine göre tespit edilen değeridir.
Vergi değeri olarak esas alınacak rayiç bedel yine normal alım satım bedeli olmakla birlikte normal alım satım bedeli mükellefin serbest iradesi değil, Emlak Vergisi Kanunun VUK’nun 29. maddesi uyarınca ikmalen tarh edilmesi gerekmektedir ve 31. maddelerinde belirtilen normlara uygun olarak tespit edilecektir.
Vergi değeri ölçüsü, işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin değerlenmesinde sadece maliyet bedeli bilinmeyen bina ve arazinin değerlenmesinde kullanılır. Çünkü, VUK’nun 289. maddesinde VUK’nun değerleme bölümünde yazılı olmayan veyahut yazılı olup da kendi ölçüleriyle değerlenmesine imkan bulunmayan iktisadi kıymetlerden bina ve arazinin vergi değeri ile değerleneceği hüküm altına alınmıştır.
Buna göre, ticari işletme sahiplerinin özel mal varlıklarına dahil olan ancak maliyet bedelleri bilinmeyen bina ve arazinin ticari işletmeye dahil edilmesi halinde vergi değeri ölçüsü ile değerlenmesi gerekmektedir.
İKİNCİ BÖLÜM
İktisadi işletmelere dahil kıymetleri değerleme
Gayrimenkuller
Madde 269 - İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenir.
Bu kanuna göre, aşağıdaki yazılı kıymetler gayrimenkuller gibi değerlenir:
1. Gayrimenkullerin mütemmim cüzüleri ve teferruatı;
2. Tesisat ve makinalar;
3. Gemiler ve diğer taşıtlar;
4. Gayrimaddi haklar.
Medeni Kanunun 632. maddesine göre gayrimenkul, mükiyetinin konusu yerinde sabit olan şeylerdir. Buna göre:
Arsa ve arazi (tarla, orman gibi)
Binalar (ev, apartman, depo, silo vb)
Yerüstü yapıları (yol, kanal, köprü vb.)
Yeraltı yapıları (maden,taş ocakları ve galerileri vb.)
Kanunda gemilerle diğer taşıtların ayrı olarak sayılmasının nedeni, nakil vasıtaları içinde yanlız gemilerin icra ve iflas hukuku bakımından gayrimenkul olarak kabul edilmesidir. Bu nedenle gemiler deyimini ayrıca kullanmakla bunların gayrimenkul grubuna dahil edilmesi önlenmiştir.
Gayrimenkullerde Maliyet Bedeline Giren Giderler
Madde No 270 - Gayrimenkullerde, maliyet bedeline, satınalma bedelinden başka, aşağıda yazılı giderler girer: 1. Makine ve tesisattan gümrük vergileri, nakliye ve montaj giderleri;
2. Mevcut bir binanın satın alınarak yıkılmasından ve arsasının tesviyesinden mütevellit giderler.
Noter, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye giderleri ile Emlak Alım ve Özel Tüketim Vergilerini maliyet bedelini ithal etmekte veya genel giderler arasında göstermekte mükellefler serbesttirler.
Gayri menkulün satın alma yolu ile iktisabında satın alma bedelinin yanı sıra bu iktisadi kıymeti işletmeye dahil etmek ve diğer bir anlatımla bir işletmede kullanılabilir hale getirmek için yapılan ve aşağıda sayılan sair tüm giderlerin toplamı aktifleştirme (maliyet bedelini) değerini verecektir:
- Satın alma bedeli (tapu harcına esas değer)
- Kur garantili yabancı kredi kullanımında ödeme süresinin sonuna kadar tur farklılığından doğacak giderler,
- Yurtiçi kredi kullanımında, bu kredinin temin ve kullanılması için ödenen faiz ve benzeri giderler,
- Sair giderler (noter, tapu vb.)
Sabit kıymetlerin iktisabında kullanılan döviz kredilerine ilişkin kur farklarının maliyetlere dahil edilip edilmeyeceği sorunu:
104 ve 121 sayılı G.Tebliğlerdeki uygulamaları ortadan kaldıran 163 sayılı G.Tebliğ uyarınca yapılan açıklamalar çerçevesinde ;
Gerçek usulde gelir vergisi mükelleflerin ferdi işletmelere veya adi ortaklıklara dahil ettikleri amortismana tabi iktisadi kıymetlerin değerlemesi :
Bunların genel hükümlere göre değerlenmesi gerekmektedir. Buna göre maliyet bedelinin bilinmesi halinde bu bedel, bilinmiyorsa bina ve arazi vergi değerleriyle, değerleri emsal bedelleri değerlenir.
Dar mükellefiyete tabi olanlarda gayri menkul, makine, gemi ve tesisatın değerlenmesi :
Bu mükelleflerden Türkiye de iktisadi işletmeleri bulunanlar bu işletmelerinde kullanmak için yurt dışından getirecekleri makine ve tesisat ile işletmelerinin aktifinde kayıtlı gayri menkulleri genel esaslara göre değerlemek durumundadırlar. Söz konusu makine vb’nin daha sonra Türkiye de satılması hallerinde varsa maliyet bedelleri ile yoksa emsal bedel ile değerlenir.
Gayri menkulün işletmeden çekilmesi halinde değerleme :
İşletme sahipleri tarafından işletmeden çekilen gayri menkuller GVK’nun 41. maddesi uyarınca emsal bedeli ile değerlenir. İşletmenin konusu gayri menkul ticareti ise, değerlemede öncelikle 267.maddesinin (emsal bedel)1.ve 2.sırası uygulanır. Değerlemede bu esaslara uyulamıyorsa ve işletmenin konusu gayrimenkul ticareti değilse bu durumda işletmeden çekilen gayri menkullerin 267.maddenin 3.sırasına göre değerlenmesi gerekir. Ancak, Danıştay’ın bu gayri menkullerin vergi değeri ile değerlenmesi yönünde bazı kararları vardır.
Özel inşaatlarda bina ve arazinin değerlenmesi:
İşletmenin kendi arsası üzerinde inşaat yapması halinde arsa maliyet bedeli ile değerlenerek inşaat maliyetine dahil edilir. Aksi durumda ise, bir ticari faaliyet olduğundan yapılan bu faaliyetle ilgili olarak defter tutulması gerekir.
Satılmak üzere inşa edilen ve defter tutulmadığı için maliyet bedeli bilinmeyen gayri menkuller bakımından kıymet değerlemesi değil kazanç takdiri söz konusudur. Kazanç takdir komisyonunca re’sen takdir edilir.
Kat karşılığı başkasının arsası üzerine inşaat yapanlar:
Bu durumda toplam inşaat maliyeti arsa sahibine verilen kısım ile inşaatı yapanın kendisine isabet eden kısmın arsasının maliyetini ifade eder.
Genel giderler
Vergi kanunlarında genel giderlerin tanımı yapılmamış olsa bile, genel olarak genel giderler için, öncelikle bir ticari organizasyon çerçevesinde yapılması gerekli olan ancak ticari faaliyetin maddi yapısı ile ilgili olmayan, başka bir deyişle doğrudan doğruya ticari organizasyonun varlığına bağlı olan giderlerdir denilebilir.
Aydınlatma, ısıtma, kırtasiye, temsil ağırlama, reklam, imalat sürecinde bulunmayan personel ücretleri gibi ticari organizasyon bünyesinde yapılan çok sayıda giderler genel gider olarak nitelendirilmektedir. Bu giderlerin yasal çerçevesi ise ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmalarıdır. Bu ölçütün ise son derece subjektif ve esnetilebilir olması özelliği nedeniyle bu konuda esas alınabilecek temel kıstaslara ihtiyaç duyulmaktadır.
Burada reklam giderleri ile ilgili olarak açıklığa kavuşturulması gereken bir hususa değinmekte yarar bulunmaktadır. Kimi görüşe göre, reklam harcamalarının her ne kadar yasal olarak genel gider niteliğinde olduğu kesinse de, gider mahiyetinde olmamalıdır. Bu görüşe göre, reklam harcamalarının gelir ve kurumlar vergisi matrahının hesaplanmasında gider olarak yazılması, bu harcamaların önemli bir kısmının devlet tarafından finanse edilmesi demektir.
Tüketiciye gönderilen reklam mesajı, bilgilendirme, eğitme işlevini başaramamakta, aksine ikna (kandırma) eğilimi daha çok gözlenmektedir. Bunun gibi, çağdaş pazarlama anlayış ve bilgisi yeterli olmayan işletme yöneticileri diğer pazarlama araçlarına göre reklama daha çok önem vermektedirler. Oysa reklam etkenliğini saptamak amacıyla gerekli araştırmaları yapmadıkları için sonucu somut olarak gözleme imkanından da yoksun bulunmaktadırlar. Bu durumun reklam harcamalarının büyük ölçüde boşa gitmesine ve pazarlama maliyetlerinin artmasına yol açması güçlü bir ihtimal olarak ortaya çıkmaktadır.
Öte yandan reklam harcamaları “peştemallık” olarak adlandırılan maddi olmayan varlık niteliği taşımaktadır. Reklam harcamaları ne kadar “anında etkili” olarak yapılırsa yapılsın gelecek yılların reklam faaliyetlerini de etkilemektedir. Dolayısıyla reklam harcamalarının dönem gideri olarak sayılması teknik bakımdan hatalı bulunmaktadır.
Ayrıca reklam yeni işletmelerin pazara girme ya da varolan küçük işletmelerin pazarda kalma imkanlarını kısıtlayarak tüketici yararı açısından daha önemli sayılabilecek alanlardaki yarışımın arka planda kalmasına yol açmaktadır.
Bu gerekçeler genelde söylenebilmekle beraber, Türkiye özeli için de geçerlidir. Ancak, her ne şekilde yapılırsa yapılsın ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak ve belgelendirilmek kaydıyla yapılan reklam harcamaları gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak dikkate alınmaktadır.
Yapılan giderin ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi hususu arasında doğrudan ve açık bir illiyet bağının bulunması, giderin yapılması sonucunda ticari organizasyon içerisinde vereceği sonucun belirlenebilir olması ya da en azından yapılan giderin sonucunun kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi açısından belirsiz olmaması, başka bir ifadeyle işin gerekleri ile ilgili olması, subjektif veya keyfi olmaması gerekmektedir.
Yapılan harcama karşılığında bilanço teorisi yönünden gider olarak kaydedilebilmesi için özsermayeden işletme dışına bir aktarmanın yapılmış olması ve özsermaye unsurları arasındaki bir terkip değişikliğinin olması, kısaca yapılan gider karşılığında bir iktisadi değer iktisap edilmiş olmalıdır.
İnşa ve İmal Giderleri
Madde 271 - İnşa edilen binalarda ve gemilerde, imal edilen makina ve tesisatta, bunların inşa ve imal giderleri, satın alma bedeli yerine geçer.
İktisadi kıymetin imal veya inşa yoluyla iktisabında imal ve inşa giderlerinin tutarı satın alma bedelini ifade edeceğinden, maliyet bedelini oluşturacak unsurlar şu şekilde olacaktır.
İnşa suretiyle iktisap edilen gayri menkullerde:
- Gayri menkulün bir başkasına ait arsa üzerinde inşa edilmesi halinde arsa için ödenen tutar ya da arsa payına karşılık verilecek bölümlerin maliyet bedeli
- Yeni yapılacak binanın arsası üzerinde mevcut binanın yıkım gideri ve arsa için ödenen tutar ya da arsa payına karşılık verilecek bölümlerin maliyet bedeli
- Arsa düzenleme gideri
- İnşaat malzeme gideri
- İşçilik gideri
- Vergi, resim ve harç giderleri
- Sair inşaat giderleri
- Noter, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye gideri (ihtiyari)
Gayrimenkullerde veya Elektrik Üretim ve Dağıtım Varlıklarında Maliyet Bedelinin Artması
Madde 272.- Normal bakım, tamir ve temizleme giderleri dışında, gayrimenkulü veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarını genişletmek veya iktisadi kıymetini devamlı olarak artırmak maksadıyla yapılan giderler, gayrimenkulün veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının maliyet bedeline eklenir.
(Bir geminin iktisap tarihindeki süratini fazlalaştırmak, yolcu ve eşya yükleme ve barındırma tertibatını genişletmek veya değiştirmek suretiyle iktisadi kıymetini devamlı olarak artıran giderlerle bir motorlu kara nakil vasıtasının kasa veya motorunun yenisi ile değiştirilmesi veya alımında mevcut olmayan yeni bir tertibatın eklenmesi için yapılan giderler maliyet bedeline eklenmesi gereken giderlerdendir.)
Gayrimenkuller kira ile tutulmuş ise veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının işletme hakkı verilmiş ise, kiracı veya işletme hakkına sahip tüzel kişi tarafından yapılan bir ve ikinci fıkralardaki giderler bunların özel maliyet bedeli olarak ayrıca değerlenir. Kiracının veya işletme hakkına sahip tüzel kişinin faaliyetini icra için vücuda getirdiği tesisata ait giderler de bu hükümdedir.
Gayrimenkuller veya elektrik üretim ve dağıtım varlıkları için yapılan giderler hem tamir, hem de kıymet artırma giderlerinden terekküp ettiği takdirde, mükellef bu giderlerden maliyet bedeline eklenecek kısmı ayrı göstermek mecburiyetindedir.
Maliyet bedeline dahil edilmesi gereken giderlerin ayrımında aşağıdaki kıstasların dikkate alınması gerekmektedir:
1- Yapılan giderin gayri menkulün normal kullanma süresi içinde normal fonksiyonunu devam ettirebilmesi için yapılması gereken bakım, tamir ve temizleme giderlerinden olması,
2- Yapılan giderin gayri menkulün iktisadi kıymetini devamlı olarak arttırmış olması gerekir.
Bir gayri menkulün iktisadi değeri:
- Kullanma ömrünü uzatmak,
- Normal kullanma süresinde sağlayacağı yararı fazlalaştırmak suretiyle artabilir.
Bu tür giderler normal kullanma süresinin sonuna gelmiş veya kullanma süresini tamamlamış gayri menkulün, kullanma ömrünü uzatmak suretiyle kıymetinde devamlı artış yaratan giderlerdendir. Kullanma ömrünü uzattıkları gayri menkullerin itfa edilmemiş bulunmaları halinde bu giderlerin ayrıca aktifleştirilerek amortismana tabi tutulması gerekir. Ancak bunu derken, itfa süresini büyük ölçüde tamamlamış gayri menkullerin maliyet bedelinin itfa süresini; ilave edilen kıymetlerin maliyet bedelini gayri menkulün bakiye itfa süresi içinde amortismana tabi tutmak şeklinde anlamak gerekir.
3- Ayrıca aktifleştirilmesi gereken giderlerden olması gerekir. Bazı giderler ise, doğrudan gider yazılmayarak aktifleştirilecek giderlerden olmakla birlikte ilgili bulundukları gayri menkullerin değerini arttırıcı giderler olarak değerlendirilirler. Örneğin; eskiden beri ikametgah olarak kullanılan binanın belli bir tarihten sonra ticari faaliyete tahsis edilmesi halinde, ticari faaliyetin gerektirdiği raf, vitrin vb. tesisler için yapılan giderler bina maliyetine dahil edilmez. Zira bu durumda gayri menkulün kullanma ömrü azalmadığı gibi temel fonksiyonunda da bir artma olmamaktadır. Raf, vitrin vb. tesisler gayri menkule değil gayri menkulün tahsis edildiği ticari faaliyete ait bir maliyet unsurudur.
Örnek 1: Üç yıllığına kiralanan bir gayri menkul için 300 YTL özel maliyet harcaması yapılmıştır. Bu harcama ise kira süresi içinde itfa edilecektir.
___________ / _____________ _______ _____
264 Özel Maliyetler 300
100 Kasa Hs. 300
_______________________________________
_________ / ___________________________
770 Genel Yönetim Giderleri 100
770.00.701 Özel maliyet
268 Birikmiş Amortisman. 100
268.00.701 Özel maliyet bed.
_______________________________________
Örnek 2: Bir makinenin iki yüz devirli motorunun, dört yüz devirli bir motorla değiştirilmesi için yapılan giderler, kullanma ömründe bir değişiklik yapmamakla beraber kıymetin fonksiyonunu ve bağlı olarak sağlayacağı yararı artıracağı için, maliyet bedeline ilave edilmesi gerekir.
Kullanma ömrünü artıran giderlerin maliyete ilavesi için gayri menkule iktisap tarihinde var olmayan bir ilavenin yapılmış olması şartı aranmaz.
Örnek 3: İtfa süresinin son yılında taşıta takılan motor iktisap tarihine oranla bir fazlalık yaratmamakla beraber, kullanma ömrünü uzattığı için maliyete dahil olur.
Gayri menkulün normal kullanma süresi içinde normal fonksiyonunu devam ettirmesi için yapılan giderlerin maliyete dahil edilmesi söz konusu değildir.
Gayri menkulde tahsis edildiği hizmetin gerektirdiği tesisatlar için yapılan giderler, maliyet artırıcı gider olarak değerlendirilmez. Bu tip tesisatlar için yapılan giderler, maliyet artırıcı gider olarak değerlendirilmez. Bu tip giderlerin ayrıca aktifleştirilmesi ve tesisatla ilgili esaslar dahilinde itfa edilmesi gerekir.
Demirbaş Eşya
Madde 273 - Alet, edavat, mefruşat ve demirbaş eşya maliyet bedeli ile değerlenir. Bunların maliyet bedeline giren giderler, satınalma bedelinden gayri komisyon ve nakliye giderleri gibi özel giderlerdir.
İmal edilen alat, edevat, mefruşat ve demirbaşlarda imal giderleri satınalma bedeli yerine geçer.
Emtia
Madde 274 - Emtia, maliyet bedeliyle değerlenir. Emtianın maliyet bedeline nazaran değerleme günündeki satış bedelleri % 10 ve daha fazla bir düşüklük gösterdiği hallerde mükellef, maliyet bedeli yerine 267 nci maddenin ikinci sırasındaki usul hariç olmak üzere, emsal bedeli ölçüsünü tatbik edebilir. Bu hüküm 275 inci maddede yazılı mamuller için de uygulanabilir.
A- SATIN ALINAN EMTİA DEĞERLEMESİ
VUK’nun 274. maddesinde emtianın maliyet bedeliyle değerleneceği belirtilmiştir. Emtianın değerlemesinin ilke olarak fiili maliyet bedeliyle yapılması gerekir. İstisnai olarak, özellikle misli ile muayyen emtiada, ortalama maliyet usulünün kullanılması mümkündür.
VUK’nun 262. maddesinde; maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisabı veyahut değerinin artırılması için ödemelerle bunlara müteferri her türlü giderlerin toplamını ifade edeceği şeklinde tanımlanmıştır.
Buna göre, satın alınman emtia, maliyet bedeline aşağıdaki unsurlarında girmesi gerekir:
Dahilde satın alınan emtiada :
- Satın alma bedeli,
- Malın işyerine getirilmesine kadar ödenen nakliye ve sigorta giderleri,
- Ödenen alış komisyonları,
İşletmelerin finansman temini amacıyla bankalardan veya benzeri kredi kurumlarından aldıkları krediler için ödedikleri faiz ve komisyon giderlerinden malın maliyetine pay verilmesi zorunlu değildir. Buna göre mükellefler söz konusu ödemelerini doğrudan gider olarak kaydedebilecekleri gibi, diledikleri takdirde malın maliyetine de kaydedebilirler. (VUK 238 GT) (Fin.Gid.Kısıtlaması (?))
İthal edilen emtiada:
- İthal edilen emtianın CİF bedeli, gümrükte ödenen vergiler ve emtianın gümrükten işyerine gelinceye kadar yapılan nakliye, komisyon ve benzeri giderler,
- İthalat teminatları için ödenen faiz ve komisyonlar,
Emtianın satın alınıp işletme stoklarına girdiği tarihe kadar oluşan kur farklarının maliyete intikal ettirilmesi zorunludur. Daha sonra ortaya çıkacak kur farklarının ise, ilgili bulundukları yıllarda gider yazılması veya malın maliyetine intikal ettirilmesi konusunda mükelleflerin seçimlik hakkı bulunmaktadır. (VUK 238 GT)
B- İMAL EDİLEN EMTİANIN DEĞERLEMESİ
İmal edilen emtianın (tam ve yarı mamul mallar) maliyet bedeli aşağıda yazılı unsurları ihtiva eder.
- Mamulün vücuda getirilmesinde sarf olunan iptidai ve ham maddelerin bedeli,
- Mamule isabet eden işçilik,
- Genel imal giderlerinden mamule düşen hisse,
- Genel idare giderlerinden mamule düşen hisse (Bu hissenin mamulün maliyetine katılması ihtiyaridir)
- Ambalajlı olarak piyasaya arz edilmesi zaruri olan mamullerde ambalaj malzemesinin bedeli
Mükellefler, imal ettikleri emtianın maliyet bedellerini yukarıdaki unsurları ihtiva etmek şartıyla diledikleri usulde tayin edebilirler. (VUK 275)
1- İptidai madde ve hammadde bedelleri : Mamulün vücuda getirilmesi için sarf edilen iptidai maddeler ve hammaddeler, dahilden satın alma, ithal suretiyle veya işletme içinde imal edilerek iktisap edilmiş olabilir. Bunların mamul bünyesinde nazara alınacak maliyet bedelleri, bir önceki bölümde belirtildiği şekilde veya imal edilen emtia ile ilgili esaslara göre tespit edilecektir.
2- İşçilik bedelleri : Mamul maliyetine katılan işçilik bedelleri, direkt ve dolaylı olmak üzere iki kısma ayrılır.
Direkt işçilikler, ilgili mamulün üretildiği ünitede çalışan işçi ve teknik personele ödenen ücretleri ifade edip, bu bedeller doğrudan doğruya malul maliyetine dahil edilir.
Aynı zamanda birden fazla mamul ve maddeyi ilgilendiren üretim ünitelerinde çalışan işçi ve teknik personel ücretleri ise bir mamul veya maddelere belli oranlar dahilinde dağıtılır.
Öte yandan, işçi ve teknik personel ücretleri asli ücretle birlikte buna ilişkin sigorta primi işveren hissesi, çocuk zammı, fazla mesai, fazla mesai zammı, ikramiye, prim, ücretli izin, genel tatil, hafta tatili ücretleri ve diğer ödemelerin hepsini kapsar.
3- Genel üretim giderleri : Genel üretim giderleri ya tek bir mamulü ilgilendirir ve bunlar doğrudan doğruya malul maliyetine katılır veya birden fazla mamul yahut maddeyle ilgili olur. Bu takdirde belli oranlarda ilgili olduğu malul ve maddelere pay verilir.
Genel üretim giderleri başlıca şunlardır:
- İmalatta kullanılan yardımcı malzemeler,
- Üretim ünitesi bakım ve onarım giderleri,
- İşletme malzemesi bedelleri, alet, edevat, yağlama, temizlik malzemeleri gibi,
- Üretim ünitesi amortismanları, varsa kiralar, ...
4- Genel idare giderleri : Genel idare giderleri, üterim ile ilişkisi olmayan yönetim giderleri ve diğer giderlerden oluşmakta olup, bunlar şu şekilde sıralanabilir;
- İdari ünitelerin amortisman, kira, bakım, onarım, temizlik, yakıt ve enerji giderleri,
- İdari işlerde çalışan personel ücretleri,
- Kırtasiye, muhabere, temsil ve dava giderleri,
- Anonim şirketlerde ihraç edilen tahvil faizleri, genel kurul ve yönetim kurulu toplantı giderleri vb.
VUK’nda, genel idare giderlerinden maliyete pay verip vermeme hususunda mükellefler serbest bırakılmıştır. ( Ancak, KDVK uyarınca yapılacak emsal bedel tespitlerinde genel idare giderlerinin maliyete katılması zorunludur. Bu konuya ilişkin ayrıntılı açıklamalar “Değerlemede Genel Esaslar” bölümünde yapılmıştır. ) Dileyen mükellefler genel idare giderlerini maliyete katar, dileyen mükellefler doğrudan zarar yazarlar. Ancak, yapılacak seçim, genel idare giderlerinin tümünü kapsar ve bir hesap dönemi boyunca mükellefin bu yöntemi uygulamasını zorunlu hale getirir.
5- Ambalaj maddeleri : Ambalaj maddeleri, iktisap edildikleri sırada emtia değerlemesiyle ilgili esaslara göre değerleneceklerdir. Satışla yok olan ambalaj maddelerinin (örneğin, bisküvi paketinin jelatini vb.) bedelleri, mal maliyetinin bir unsuru olarak dikkate alınacaktır.
Ancak, satışla yok olmayan depozito karşılığı müşteriye verilen ve satıştan sonra geri gelen ambalaj maddelerinin bedelleri malın maliyetine intikal ettirilmeyecek ve depozitolar adlı ayrı bir hesapta izlenecektir. Değerleme gününde, müşteriden alınan depozito tutarı ile envanterdeki ambalaj maddeleri miktarı mukayese edilerek kar veya zarar tespit edilecektir.
6- Giderlerden pay verilmesinde özellik arz eden durumlar:
Bir giderin, genel imal veya genel yönetim gideri sayılarak mamul maliyetine katılması için, o giderle mamul yapımı arasında bir bağlılığın bulunması gerekir. Yapılıp yapılmaması mamulün elde edilmesine ektide bulunmayan giderlerden maliyete pay ayrılmaz.
Örnek:
Bir fabrikada, haziran ayı başından ağustos ayı sonuna kadar hiç üretim yapılmamışsı, bu döneme ait giderlerden maliyete pay verilmez.
Yeni üretilen bir mamul, yılın hangi döneminde üretilmeye başlanmışsa, üretilmeye başlandığı dönemden önceki giderlerden maliyete pay verilmez.
Çeşitli nedenlerle (grev, lokavt, arıza vb.) üretim faaliyetine ara verilmesi halinde, çalışılmayan süreye ait giderlerden maliyete pay verilmez.
7- Müşterek giderlerin dağıtımı : Birden fazla mamul ve maddeyi ilgilendiren işçilik, genel imal ve idare giderlerinin ilgili mamul ve maddelere dağıtımı bakımından mükellefler, diledikleri ölçüyü uygulamakta serbest bırakılmışlardır.
Genellikle uygulanan dağıtım ölçüleri aşağıdaki gibidir.
- Müşterek işçiliklerde, işçinin ayrı işlerde çalışma süresi veya bunlara ait direkt işçiliklerin oranına göre dağıtım yapılabilir.
- Müşterek genel imalat ve idare giderlerinin dağıtımında, sarf edilen iptidai ve hammadde bedelleri ile direkt işçiliklerin toplamının oranı veya elektrik sarfiyatı yahut üretim makinelerinin çalışma zamanı esas alınabilir.
8- Emtia maliyetinin tespit yöntemi : VUK’nun 275. maddesinin son fıkrasında mükelleflerin, imal ettikleri emtianın maliyet bedellerini maddede sayılan unsurları içermek şartıyla istedikleri gibi tayin edebilecekleri belirtilmiştir.
Ancak, VUK’nun 262., 274. ve 275. maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden çıkan sonuç, emtia değerlemesinin fiili maliyetle yapılması gerektiğidir.
VUK’nun 4008 sayılı kanunla değiştirilen 274.maddesinde, imal edilen emtianın maliyet bedelinin son giren ilk çıkar (LİFO SGİÇ) yöntemine göre de değerlenebileceği belirtilmiştir. Bu hüküm 01.01.1996 tarihinden itibaren uygulanmakta olup yöntemin usul ve esasları Maliye Bakanlığı tarafından belirlenmiştir.
Değerleme işleminde mükellefe seçimlik hak tanındığı durumlarda, yıllık olarak yapılacak tercih geçici vergi uygulamasında da dikkate alınacaktır.
İmal Edilen Emtia
Madde 275 - İmal edilen emtianın (Tam ve yarı mamul mallar) maliyet bedeli aşağıda yazılı unsurları ihtiva eder:
1. Mamulün vücuda getirilmesinde sarfolunan iptidai ve ham maddelerin bedeli;
2. Mamule isabet eden işçilik;
3. Genel imal giderlerinden mamule düşen hisse;
4. Genel idare giderlerinden mamule düşen hisse; (Bu hissenin mamulün maliyetine katılması ihtiyaridir.);
5. Ambalajlı olarak piyasaya arzedilmesi zaruri olan mamullerde ambalaj malzemesinin bedeli.
Mükellefler, imal ettikleri emtianın maliyet bedellerini yukarıki unsurları ihtiva etmek şartiyle diledikleri usulde tayin edebilirler.
STOK DEĞERLEME YÖNTEMLERİ
Stokların değerlemesinde kullanılabilecek belli başlı stok değerleme yöntemleri aşağıda açıklanmıştır.
1- Fiili maliyet yöntemi : Bu yöntem has maliyet, spesifik maliyet ve gerçek maliyet olarak da isimlendirilmektedir.
Bu yöntemde değerleme gününde işletmede mevcut emtianın, hangi maliyet bedeli ile satın alındığının saptanarak, gerçek maliyetleri üzerinden değerlenmesi esastır.
Bu yöntemde satın alınan yada imal edilen malın dönem sonu stok değeri hesaplanırken, o mal için yapılan tüm harcamalar dikkate alınır. Söz konusu harcamalar, fatura bedeli, nakliye, sigorta, yükleme, vergi, resim, hammadde bedeli, işçilik vs. gibi harcamalardır. Yöntemin uygulanabilirliği stokta kalan malların hangi fiyattan alındığı veya hangi fiyattan imal edildiğinin bilinmesine bağlıdır. Yine satışların da çok iyi bir şekilde takip edilmesi gerekmektedir. Bu yöntem ürün çeşidi çok olan işletmelerde çeşitli zorluklar yaratabilir.
2- Ortalama maliyet yöntemi: Ortalama maliyet yönteminde kendi içinde yaygın olarak kullanılan üç çeşidi vardır. Bunlar; Basit ortalama, ağırlıklı ortalama ve hareketli ortalamadır. Söz konusu yöntemin ayrıntısına girmeden bir değerlendirme yapılacak olursa, gerçek maliyet yöntemine en yakın sonucu veren yöntem bu yöntemdir. Ancak, bu sonucun alınabilmesi için ambar çıkışlarının iyi takip edilmesi ve sürekli olarak çıkışla birlikte birim stok maliyetlerinin hesaplanması gerekmektedir. Bu da işletmede sürekli, düzenli ve ciddi bir envanter tutulmasını gerektirir.
Örnek: A işletmesinin 2000 yılında mal alımlarına ilişkin veriler aşağıdaki gibidir.
Alış Tarihi Miktarı (KG) Birim Fiyatı (YTL) Tutarı (YTL)
17.04.2005 5.300 0,10 530
02.08.2005 8.700 0,15 1.305
04.12.2005 6.000 0,20 1.200
Toplam 20.000 3.035
Dönem sonunda işletmede 4.000 kg mal kalmıştır. Kalan stok malın hangi tarihte alındığı tespit edilememiştir.
Ağırlıklı ortalama maliyet = 3.035/20.000 = 0.15 YKR
Dönem sonu stok değeri = 4.000*0,15175 =607 YTL
3- FİFO (First in- First Out İGİÇ) Yöntemi: Bu yöntemde satılan veya imalata verilen malların işletmeye ilk giren mallardan olduğu varsayılır. Malların çıkışının takvim olarak önce alınandan başlandığı ve sıranın buna göre devam ettiği düşünülür. Dönem sonu geldiğinde işletmede stok olarak kalan emtia tarih olarak en son işletmeye giren maldır. Stok maliyeti de doğal olarak en son işletmeye alınan malların maliyetlerine göre yapılır.
Örnek: Bir önceki örnekteki verilere göre FİFO yönteminde dönem sonu stok değeri aşağıdaki şekilde hesaplanır.
Dönem sonu stok değeri = 4.000 *0,20= 800 YTL
4- LİFO (Last in- First Out SGİÇ) Yöntemi: Sistem FİFO yönteminin tam tersi işleyen bir mantıkla yürütülmektedir. Buna göre, satılan yada üretime verilen malların maliyeti yüksek çıkacak, stokta kalan malların maliyeti ise düşük olacaktır. Bu durumda stok değeri düşük olacağından dönem karının stok değerlemesindeki fark kadar az olacaktır.
Ancak, dönem sonu stoklarını LİFO yöntemine göre değerlemeye tabi tutanlar, işletmede kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kur farkı gibi giderlerin bir kısmını bir gider yada maliyet unsuru olarak dikkate alamayacaklardır. Bu konuyla ilgili ayrıntılı açıklamalar kurumlar vergisi ile ilgili bölümde yer almıştır. ( Finansman gider kısıtlaması (!))
Örnek : Örneğimizdeki verilere göre LİFO yönteminde dönem sonu stok değeri aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.
Dönem sonu stok değeri = 4.000 * 0.10 YKR = 400 YTL
MANİPÜLASYONDA TABİ EMTİADA DEĞERLEME
Satın alınan bazı emtialar satışa sunulmadan önce işlenip kalitelerine göre ayrılır. Örneğin; Müstahsilden satın alınan tütün veya tiftik manipülasyon işlemine tabi tutularak kalitelerine göre ayrılır.
Manipülasyona tabi emtiada değerlemenin kalite farkları nedeniyle aşağıdaki şekilde yapılması gerekir.
1- Satın alma bedeli, buna müteferri (ayrı) diğer giderler manipülasyon işçiliği manipülasyon işleminde makine kullanılması halinde, bu makineye ilişkin gider ve amortismanların toplamı maliyet bedelini oluşturur.
2- Toplam maliyetin kaliteler itibariyle dağıtımı, piyasa fiyatları esas alınmak suretiyle yapılır.
Örnek: 10.02.2005 tarihinde 2.000 YTL bedelle tek partide 20.000 kg tütün satın alınmıştır. Tütün manipülasyona tabi tutulmuş ve 10.000 kg A grad, 6.000 kg B grad, 3.000 kg C grad tütün elde edilmiş ve 1.000 kg ıskarta ve fire oluşmuştur.
Manipülasyon işlemi ve diğer toplam giderler 400 YTL dir. Borsa satış fiyatları A gradda 0,25, B gradda 0,13, C gradda 0,10 YTL ve ıskarta ve firelerin kg ise 0,02 YTL dir.
Miktar (kg) * Birim fiyat Hasılat (YTL)
A grad 10.000 * 0,25 2.500
B grad 6.000 * 0,13 780
C grad 3.000 * 0,10 300
Iskarta ve fire 1.000 * 0,02 20
Toplam 3.600
Görüldüğü üzere toplam maliyet 2.400 YTL; toplam hasılat 3.600 YTL dir. Buna göre;
A grad tütünün toplam maliyeti: 2.500 * 2.400/3.600= 1.666,66 YTL
A grad tütünün birim maliyeti : 1.666,66 / 10.000=166,66 YTL dir.
Eğer dönem sonunda 3.000 kg A grad tütün stok olarak kalmışsa bunun değeri 166,66*3.000=500 YTL olarak tespit edilecektir.
B grad tütünün toplam maliyeti : 780 * 2.400 /3.600 = 520 YTL
B grad tütünün birim maliyeti : 520 / 6.000 = 86.66 YTL
C grad tütünün toplam maliyeti : 300 * 2.400 / 3.600 = 200 YTL
C grad tütünün birim maliyeti : 200 / 3.000 = 66.67 YTL
Iskarta ve firenin toplam maliyeti : 20 * 2.400 / 3.600 = 13.33 YKR
Iskarta ve firenin birim maliyeti : 13.33/ 1.000= 0.013
Dönem sonunda bu tütünlerden stokta yer alanların yukarıda hesaplanan birim maliyetlerle değerlenmesi gerekecektir.
EMTİADA DÜŞÜK BEDELLE DEĞERLEME
VUK’nun 274. maddesine göre; emtianın maliyet bedeline nazaran değerleme günündeki satış bedelleri %10 ve daha fazla bir düşüklük gösterdiği hallerde mükellef maliyet bedeli yerine 267. maddenin 2 sırasındaki usul hariç olmak üzere emsal bedeli ölçüsünü uygulayarak değerleme yapabilir.
Burada satış fiyatı olarak esas alınacak fiyat mükellefin kendi satış fiyatları değil piyasa satış fiyatlarıdır.
Zirai Mahsuller
Madde 276 - Zirai mahsuller maliyet bedeli ile değerlenir. Maliyet bedeli zirai mahsullerin hususiyetlerine göre 275'inci maddede yazılı unsurlara mütenazir olarak Maliye Bakanlığınca tesbit edilecek esaslar dairesinde hesaplanır.
VUK’nun 276.maddesinde; zirai mahsullerin maliyet bedeliyle değerleneceği ve zirai mahsullerin hususiyetlerine göre 275.maddede yazılı unsurlara mütenazır olarak Maliye Bakanlığınca tespit edilecek esaslar dairesinde hesaplanacağı hükme bağlanmıştır.
Maliye Bakanlığı, zirai mahsullerin değerlenmesine ilişkin olarak 44 seri no’lu GVK Genel Tebliğini yayınlamış olup, bu konuya ilişkin açıklamalar aşağıdaki gibidir.
Gelir Vergisine tabi çiftçilerden sadece zirai kazançlarını bilanço esasına göre tespit edenler dönem başı ve dönem sonu zirai ürünlerini değerleyeceklerdir.
Sadece bir çeşit mahsul üreten işletmeler maliyet bedelini, bir önceki dönemden devreden ve ilgili dönemde üretilen mahsul için yapılan bilumum giderler ile geçen dönemden devreden mahsul değerinin toplamının bir mahsul birimine isabet eden tutarını bulmak suretiyle tespit edeceklerdir. Genel idare giderlerinden pay vermek ihtiyaridir.
Sadece bir çeşit mahsul istihsal edilmesi durumunda değerleme
Sadece bir çeşit mahsul istihsal eden zirai işletmelerde maliyet bedeli geçen yıldan devreden ve ilgili yılda istihsal edilen miktarını bulmak suretiyle tespit edilecektir. Genel yönetim giderlerinden mahsulün maliyetine pay verilip verilmemesi imal edilen mallarda olduğu gibi yine ihtiyaridir.
Örnek: Önceki yıldan devreden buğday miktarı 10.000 kg ve değeri 300 YTL dir. Yıl içinde yapılan bütün masrafların toplamı 1.100 YTL dir. Yılın içinde istihsal edilen buğday miktarı 30.000 kg dir. Buna göre, yıl içinde yapılan masraflar ile önceki yıldan devreden mahsulün değerinin toplamı : 300 + 1.100= 1.400 YTL dir.
Değerlemeye esas alınacak buğday miktarı 10.000 + 30.000 = 40.000 kg dir.
Buğday kilogram maliyeti 1.400 / 40 = 0,35 YTL dir.
Dönem sonunda stokta kalan buğday 0.35 YTL kilogram maliyet bedeli ile değerlenecektir. Ertesi yıl değerleme yine yukarıdaki gibi yapılacaktır.
BİRDEN FAZLA ÇEŞİT MAHSUL İSTİHSAL EDİLMESİ DURUMUNDA DEĞERLEME
Birden fazla çeşit mahsul istihsal eden işletmelerde maliyet bedeli iki aşamada belirlenir.
1. Önceki yıldan devreden ve ilgili yılda istihsal edilen her mahsul çeşidi için yapılan özel giderler ile önceki yıldan devreden miktarın değeri toplamının her bir mahsul çeşidi birimine isabet eden miktarı hesaplanır.
2. Önceki yıldan devreden ve ilgili yılda istihsal edilen bütün mahsul cinsleri için yapılan genel istihsal ve genel yönetim giderleri toplamı bütün mahsul nevileri arasında dağıtıldıktan sonra her bir mamul cinsine isabet eden genel istihsal ve genel yönetim giderleri payının yukarıdaki (1. bentte) her bir mahsul için hesaplanan tutara eklenmek suretiyle maliyet tespit edilir. Ancak, genel yönetim giderlerinden maliyete pay verilip verilmemesi ihtiyaridir.
Genel istihsal ve genel yönetim giderleri toplamında her bir mahsul cinsine isabet eden tutarlar satış değerine göre dağıtılır. Satış değerleri, her bir mahsul cinsinin yıl içinde satılan ve yıl sonunda mevcut miktarlarının ortalama satış fiyatı, mahsul cinsinden yıl içinde satılan ve yıl sonunda mevcut miktarlarının ortalama satış fiyat, mahsul cinsinden yıl içinde satış olmamış ise hükümetçe tespit edilen satış fiyatı, bu da yoksa ilgili zirai kazanç komisyonu tarafından tespit edilen ortalama satış fiyatının o mahsulüne miktarı ile çarpılarak bulunur. Her bir mahsulün satış değerinin, bu şekilde bulunan bütün mahsullerin genel satış değeri içindeki payı bulunarak, genel istihsal ve genel yönetim giderleri buna göre dağıtılır. Bir başka deyişle genel istihsal ve genel yönetim giderlerinin dağıtım anahtarı yıl içinde satılan ve yıl sonunda mevcut bulunan mahsullerin satış değerleridir.
Örnek:
Geçen yıldan devreden buğday miktarı 15.000 kg. değeri 525 YTL’ dir.
Geçen yıldan devreden arpanın miktarı 10.000 kg. değeri 300 YTL’dir.
Yıl içinde yapılan özel giderler buğday için 800 YTL arpa için yine 800 YTL dir. Yıl içinde yapılan genel istihsal giderleri 900 YTL, genel yönetim giderleri 600 YTL dir. Yıl içinde istihsal edilen buğdayın miktarı 25 ton, arpa miktarı ise 40 tondur.
Buğdayın ortalama satış fiyatı 0,05 arpanın ise 0.045 YKR tur. Yıl sonunda 20.000 kg buğday ve 15.000 kg arpa mevcuttur.
Maliyetler aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.
1) Özel maliyetler
Buğday:
Özel giderler ve geçen yıldan devreden maliyet toplamı: 800+525= 1.325 YTL
Değerlemeye esas alınacak buğday miktarı: 15.000+25.000= 40.000 kg dır.
Buna göre özel maliyet: 1.325 YTL / 40.000 KG =0.33125 YKR
Arpa:
Özel giderler ve geçen yıldan devreden maliyet toplamı : 300+800=1.100 YTL
Değerlemeye esas alınacak arpa miktarı : 10.000+40.000= 50.000 KG dır.
Buna göre özel maliyet: 1.100 YTL / 50.000 = 0.22 YKR dir.
2) Gider payları :
Yıl içinde satılan ve dönem sonu stokta bulunan buğdayın ortalama satış fiyatı üzerinden değeri : (20.000 kg satılan + 20.000 kg stok kalanı) * 0,05 YKR OSF = 2.000 YTL
Yıl içinde satılan ve dönem sonu stokta bulunan arpanın ortalama satış fiyatı üzerinden değeri : (35.000 kg satılan + 15.000 kg stok kalanı) * 0,045 YKR OSF = 2.250 YTL dir.
Bütün mahsullerin ortalama satış fiyatı üzerinden hesaplanan değerler toplamı 2.000 YTL buğday + 2.250 YTL arpa = 4.250 YTL dir. Buna göre genel istihsal ve genel yönetim giderlerinden buğdaya verilecek pay oranı 2.000 /4.250 = %47.06 ve arpaya verilecek pay 2.250/4.250= %52.94 tür.
Bu oranlara göre genel istihsal ve genel yönetim giderlerinden her mahsul cinsine düşen tutarlar şöyle olur; Buğdayın payı 1.500 YTL*%47.06= 705,90 YKR ve Arpanın payı 1.500*%52.94= 794.10 YKR
Buğdayın kilogram genel istihsal ve genel yönetim gider payı 705.90 /40.000=0.01464750 YTL ve arpanın kilogram genel istihsal ve genel yönetim gider payı 794,10 YTL/ 50.000=0,015882 YKR dir.
3) Birim Maliyetler
Mahsullerin birim maliyetleri birim özel maliyetlerle, birim gider paylarının toplamından oluşur. Buna göre mahsul maliyetleri;
Buğday: 0.33 125+ 0.17 6475 = 0.51 YKR (0,50 77250)
Arpa : 0.22 + 0.15 882 = 0,38 YKR (0,37 882)
Buğdayın dönem sonu stok değeri 20 ton * 0.50 77250 = 1.015,45 YTL
Arpanın dönem sonu stok değeri 15 ton * 0,37 882 = 568,23 YTL
Birden fazla mahsul üreten işletmelerde maliyet bedeli,
- Geçen dönemden devreden ve ilgili dönemde üretilen her bir mahsul cinsi için yapılan özel giderler ile ger mevcutsa ilgili mahsulün geçen dönemden devreden miktarının değeri toplamının her bir mahsul cinsi birimine isabet eden tutarını hesaplamak,
- Geçen dönemden ve ilgili dönemde üretilen bütün mahsul cinsleri için yapılan genel üretim ve genel idare giderleri toplamını bütün mahsul türleri arasında dağıttıktan sonra her bir cinsine isabet eden genel idare ve genel üterim giderleri payının, önceki paragrafta açıklanan yönteme göre her bir mamul cinsi için hesaplanan tutara eklemek suretiyle tespit edilir. Genel idare giderlerinin mahsulün maliyetine katılması ihtiyaridir.
Genel idare ve genel üretim giderleri toplamından her bir mahsul cinsine isabet eden tutarlar, her bir mahsul cinsinin ilgili dönem içinde satılan ve dönem sonunda mevcut miktarlarının ortalama satış fiyatı (Mahsul cinsinden ilgili dönemde satış olmamış ise hükümetçe tespit edilen satış fiyatı, bu da mevcut değilse ilgili zirai kazanç il komisyonunca tespit edilen ortalama satış fiyatı) üzerinden değerlendirilmesi ve bu surette bulunan bütün mahsullerin genel satış değeri içinde her bir mahsul türünün satış değerinin kapladığı yere göre tayin edilecek emsaller esas alınmak suretiyle tespit edilecektir.
Hayvanlar
Madde 277 - Zirai işletmelere dahil hayvanlar maliyet bedeli ile değerlenir. Maliyet bedelinin tesbiti mümkün olmıyan ahvalde maliyet bedeli, yerine emsal bedeli alınır. Bu hükmün tatbikinde emsal bedeli işletmenin bulunduğu mahal (Gezici hayvancılıkta kışlak) için zirai kazanç komisyonlarınca tespit edilmiş olan ortalama maliyet bedelidir.
Kıymeti Düşen Mallar
Madde 278 - Yangın, deprem ve su basması gibi afetler yüzünden veyahut bozulmak, çürümek, kırılmak, çatlamak, paslanmak gibi haller neticesinde iktisadi kıymetlerinde önemli bir azalış vaki olan emtia ile maliyetlerin hesaplanması mutad olmıyan hurdalar ve döküntüler, üstüpü, deşe ve ıskartalar emsal bedeli ile değerlenir.
DEĞERİ DÜŞEN MALLARLA İLGİLİ ÖZELLİK ARZ EDEN HUSUSLAR:
TABİİ AFET HALİ
İşletmeler tabii afetler sonucunda meydana gelen önemli ölçüdeki kıymet kayıplarını emsal bedeli ile değerlemek suretiyle uğradıkları zararları gider kaydedebilirler. Bunun için şu işlemleri yapmaları gerekir:
Öncelikle makul bir süre içinde (olayın emare ve kanıtları ortadan kalkmadan) ilgili makamlara olayı tespit ettirmeleri gerekir
Bilahere tespit belgesi ile birlikte hesap dönemi içinde bağlı bulundukları vergi dairesine başvurarak emsal bedel takdirini istemeleri gerekir.
Ancak bu işlemler sonucunda Takdir Komisyonunca takdir edilen emsal bedeli değerlemede esas alınabilir.
ÇALINMA HALİ :
Çalınan malların düşük değerleme yapmak suretiyle zarar yazılması 278. maddenin lafzi ifadesine uymamaktadır. Çünkü, vergi sistemimizde sermayede meydana gelen kayıplar, ticari ve zirai faaliyetler dışında esas itibariyle zarar olarak kabul edilmemiştir. Ticari ve zirai faaliyetlerde sermayedeki kaybın zarar olarak kabul edilmesi de, sermayeye dayanan organizasyonda gerçek sonucun, vergilendirme döneminin teşkil eden takvim yılından daha uzun bir sürede alınacağı esasına dayanmaktadır. Başka bir deyişle, daha uzun bir sürede ortaya çıkacak gerçek ve kesin sonuç alınamadan önce, sermayenin kayba uğraması ticari faaliyetin normal icabı sayılmıştır. Bu nedenle, başlangıçtaki vergilendirme dönemlerinde meydana gelen sermaye kaybı beş yıllık bir zaman birimi içinde değerlemeye tabi tutulmuş, kaybın bu süre içinde telafisi mümkün olmadığı takdirde kesin bir nitelik kazandığı kabul edilerek mahsup imkanı kaldırılmıştır. Zarar mahsup süresinin beş yıl olması gerçek ve kesin sonuçun beş yılda alınacağının kabul edildiğini ifade eder. Yoksa bunun zamanaşımı süresiyle bir ilgisi yoktur.
Kısaca sermaye unsuru aktif kalemlerdeki kaybın zarar olarak kabulü için temel şart; bu kaybın ticari faaliyetin normal icapları dahilinde meydana gelmiş olmasıdır. (Bunun tek istisnası sermayenin tabii bir afet nedeniyle kayba uğramasıdır.) Çalınma olayı ise, ticari faaliyetin normal icapları dahilinde meydana gelmiş bir olay değildir.
Belirtilen bu nedenlerle sermaye unsurlarından biri olan emtiada çalınma dolayısıyla ortaya çıkan kayıp vergi hukukunun anladığı anlamda dönem kazancının (veya ileriki dönem kazançlarından) düşülecek nitelikte zarar değil, fakat, vergi matrahından indirilmesine imkan bulunmayan sermayede meydana gelen kayıptır. Diğer taraftan bu şekilde uğranılan kaybın GVK’nun 40/1. maddesine göre gider olarak matrahtan indirimi imkansızdır. Çünkü, kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili değildir.
Benzer bir Hüküm KDVK’nun 30. maddesinin C fıkrasında yer almaktadır. Buna göre; Deprem, sel felaketi ve maliye bakanlığının yangın sebebiyle mücbir sebep ilan ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olanlar hariç olmak üzere,zayi olan mallara ait KDV indirilemeyecektir.
Vergi Usul Kanunu’nun 278. maddesi uyarınca;
- Yangın, deprem ve su basması gibi tabii afetler,
- Bozulmak, kırılmak, çürümek, çatlamak, paslanmak gibi haller,
Dolayısıyla iktisadi kıymetlerinde önemli bir azalış olan emtia ile maliyetlerinin hesaplanması mutad olmayan hurdalar ve döküntüler, üstüpü, deşe ve ıskartalar emsal bedeli ile değerlenir.
Bu haller dışında, örneğin çalınma veya kaybolma suretiyle emtiada meydana gelen kayıplar için bu hükmün uygulanması mümkün değildir.
Emsal bedelle yapılacak değerlemede, VUK’nun 267. maddesinde belirtilen birinci sıradaki ortalama satış fiyatı esası, kıymet kaybı emtia çeşitlerinde aynı ölçüde olmadığından ve satılan veya hesap dönemi sonunda mevcut olan emtiadaki hasar derecesi farklı olması nedeniyle esas alınmaz.
VUK’nun 267.maddesinin ikinci sırasında belirtilen maliyet bedeli esasının uygulaması söz konusu değildir.
Bu nedenle, emtiadaki kıymet kaybı dolayısıyla takdir komisyonuna başvurulup, emsal bedeli tespitinin istenmesi gerekir. Emtianın tamamen değer kaybına uğramış olması da bu sonucu değiştirmez. Bu durumda takdir komisyonu değerin tamamen kaybolduğunu başka bir deyişle emsal bedelin sıfır olduğunu takdir eder.
Değerleme esas itibariyle hesap dönemi sonunda yapılır. Kıymeti düşen mallarla ilgili değerleme de hesap dönemi sonunda yapılacağından emsal bedeli tespitinin takdir komisyonundan bu dönemde istenmesi gerekir.
Ancak, emtianın tabii afet yüzünden değer kaybettiği hallerde, hesap dönemi sonu beklenmeden takdir komisyonundan emsal bedeli tespitinin talep edilmesi gerekir. Çünkü, bu hallerde vergi idaresinin durumu tespit ve kontrol etmesine ihtiyaç vardır.
Normal fire ve zaiyatlar için emsal bedelinin tespitine gerek bulunmamaktadır.
Örnek : Değeri 1.600 YTL olan bilgisayar parçalarında arıza çıkmış, bu malları iade imkanı da olmamıştır. Takdir komisyonu bu mallara 70 YTL emsal bedel takdir etmiştir. Ertesi yıl değeri düşen malların tamamı 60 YTL ye satılmıştır.
Takdir komisyonunun kararının alınması üzerine yapılacak kayıt şu şekildedir :
_____________ / ________________________
157 Diğer Stoklar 1.600
157.01 Değeri Düşen mallar
150/151/152/153 Hs.lar 1.600
______________ / ______________________
689 Diğer olağan dışı gider ve zar. 1.530
158 Stok değ.düş.krş. 1.530
__________________________________________
689 Diğer olağan dışı gider ve zararlar hesabı, dönem sonu işlemleri yapılırken kapanacağı için 157 ve 158 hesaplar bilançoda görünecektir.
Bu malların satılması durumunda ise şu şekilde kayıt yapılır :
_______________ / ________________________
100 kasa hesabı 69
620 satışların maliyeti 1.600
158 Stok değer düşüklüğü karş. 1.530
600 Yurt içi satışlar 60
157 Diğer stoklar 1.600
644 Konusu kalmayan krş. 1.530
391 Hesaplanan KDV 9
_________________________________________
Bu kayda göre, 1.600 YTL maliyet bedelli malın satışı karşılığında 60 YTL satış hasılatı ile 1.530 YTL konusu kalmayan karşılık gelir olarak kaydedilmiştir. Yani 10 YTL satış zararı doğmuştur. Malın değerinde meydana gelen düşmenin emsal bedele göre hesaplanan 1.530 YTL zarar doğduğu yılda giderlere intikal ettirilmiştir. Karşılık ayrılırken malın maliyeti düşünülmediği, karşılık pasif hesap olarak gösterildiği için, yukarıdaki kayıtlarda satışların maliyeti 1.600 YTL olarak gösterilmiş ve ayrılmış karşılık gelir yazılmıştır. Bu suretle sonuç hesaplarına net olarak 20 YTL satış maliyeti ve 60 YTL satış hasılatı yansımıştır.
Hurda, döküntü, üstüpü, deşe ve ıskarta gibi esas olarak kullanılmış ve bu kullanımdan sonra kendi amacına yönelik olarak kullanılmaya cinsinin taşıdığı fonksiyonu kaybetmiş olduğu için aynı cinsten malların taşıdığı değeri taşımayan mallardır.
Bu mallarda ise zaten maliyet hesaplanması mutad ve pek de mümkün değildir.
Örneğin, konfeksiyon imalatında elbiselerin dikildiği kumaşın kaç santimetre kadarı elbisenin bünyesinde kaldı, kaç santimetrekaresi ıskarta oldu diye bir hesaplama yapılmaz. Kullanılan kumaşın tamamı elbisenin dikilmesi için sarf edilmiş ve bir kısmı elbise dikişinde kullanılmayacak kadar küçük parçalar haline gelmiştir. Kumaş bedelinin tamamı elbisenin maliyetine atılır. Kalan ıskartalar yıl içinde satılırsa satış bedeli maliyetsiz olarak gelir yazılır. Ancak, yıl sonunda işletmede bulunan ıskartalar ise VUK’nun 267. maddesine göre belirlenecek emsal bedeli ile değerlenerek envanterde gösterilir.
Bu grup mallarda emsal bedelinin tespitinde VUK’nun 267. maddesinin birinci ve ikinci sıralarının sıra ile uygulanabilip uygulanamadığına bakılır. Her iki sıra da uygulanamazsa üçüncü sıra takdir esası uygulanır.
Bu tür imalat artıklarının emsal bedeline göre tespit edilen bedelleri imalat maliyetinden düşülür. Bir başka ifade ile imalat maliyetlerinin imalat artıklarının emsal bedeli kadarlık kısmı mamullerin yada duruma göre yarı mamullerin değil, imalat artıklarının maliyetine yazılır.
Menkul Kıymetler
Madde 279 - Hisse senetleri ile fon portföyünün en az yüzde 51'i Türkiye'de kurulmuş bulunan şirketlerin hisse senetlerinden oluşan yatırım fonu katılma belgeleri alış bedeliyle, bunlar dışında kalan her türlü menkul kıymet borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayici yoksa veya borsa rayicinin muvazaalı bir şekilde oluştuğu anlaşılırsa değerlemeye esas bedel, menkul kıymetin alış bedeline vadesinde elde edilecek gelirin (kur farkları dahil) iktisap tarihinden değerleme gününe kadar geçen süreye isabet eden kısmının eklenmesi suretiyle hesaplanır. Ancak, borsa rayici bulunmayan, getirisi ihraç edenin kar ve zararına bağlı olarak doğan ve değerleme günü itibariyle hesaplanması mümkün olmayan menkul kıymetler, alış bedeli ile değerlenir.
Yabancı Paralar
Madde 280 - Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır.
Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur.
Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir. Bunlardan vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, bu Kanunun 281 ve 285 inci maddeleri uyarınca değerleme günü kıymetine irca edilebilir. Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır
Yukarıda yer alan hükme göre, yabancı para cinsinden düzenlenmiş alacak ve borç senetlerinin değerlemesinde, Maliye Bakanlığı tarafından saptanan kurların esas alınmasına devam edilecek olup, aynı zamanda söz konusu senetlerin değerleme gününün kıymetine irca olunabilmesi, yani reeskont ayrılabilmesi için ayrıca şu şartların topluca yerine getirilmesi gerekmektedir.
- Alacak veya borcun senede bağlı olması,
- Senedin vadeli olması,
- Değerleme gününde senedin vadesinin gelmemiş olması,
- Alacak senedinin teminat veya hatır senedi olmaması,
- Alacak veya borç senedinin aktife kayıtlı olması.
Bu şartların topluca yerine getirilmesi halinde , yabancı para cinsinden düzenlenmiş alacak veya borç senetlerinin değerlemesinde, söz konusu senetlerin değerleme gününün kıymetine irca olunabilmesi, yani reeskont ayrılabilmesi mümkün olabilecektir.
Senette faiz oranının açıklanmış bulunması halinde bu oran, senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda ise değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınacak olup, yapılacak hesaplamada iç ıskonto yönteminin uygulanması gerekir.
Buna göre, senedin üzerinde yazılı değerin (Nominal Değer), borç (veya alacak) miktarının yanı sıra; borç (veya alacak) miktarı üzerinden senette yer alan faiz oranı, faiz oranı yazılı olmadığı takdirde LİBOR esas alınarak vadeye kadar olan gün farkına göre hesaplanmış ıskonto miktarını da içerdiği kabul edilecektir.
Senedin içerdiği ıskonto tutarı, aşağıda verilen formüle göre hesaplanacak olup; formülasyonda, (F) ıskonto tutarını, (A) senedin nominal değerini, (m) senette yer alan faiz oranını, faiz oranı yazılı olmadığı takdirde LİBOR oranını, (t) ise senedin tahsiline kalan gün sayısını yani vadeyi göstermektedir. İç ıskonto yöntemi F=A-[A*360/(360+m*t)]
Geçici vergi uygulamasında da durum aynıdır. Yani geçici vergi döneminin kapanış tarihinde Resmi Gazete’de Merkez Bankası’nca yayınlanan döviz alış kurları esas alınacak, ve vadesi gelmemiş senede bağlı borç ve alacaklar reeskont işlemine tabi tutulabilecektir. Ayrıca, seçilen uygulama yıl içinde değiştirilebilecektir. Bir geçici vergi döneminde bunlar günün kıymetine irca edilirken diğer dönemlerde buna uyulmayabilecektir.
Alacaklar
Madde 281 - Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit alacaklar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır.
Vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacaklar değerleme gününün kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde, senette faiz nispeti açıklanmış ise bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi uygulanır.
Bankalar ve bankerler ile sigorta şirketleri alacaklarını ya Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi veya muamelelerinde uyguladıkları faiz haddi ile, değerleme günü kıymetine irca ederler.
Türk parası ile olan senetli ve senetsiz alacak ve borçlar ilke olarak mukayyet değerle değerlenir. Ancak, senetli alacak ve borçların, reeskonta tabi tutulmak suretiyle tasarruf değeri ile değerlenmesi de mümkündür.
Vadesi gelmemiş senede bağlı alacağın reeskont suretiyle değerleme gününün kıymetine irca edilesi, mukayyet değer ile değerleme günündeki değer arasındaki farkın dönem matrahından düşülmesi anlamını taşır. Böylece alacak, tasarruf değeriyle değerlenmiş olur. Borçlarda da durum aynıdır. Vadesi gelmemiş senede bağlı borçlar da reeskonta tabi tutulabilir. Ancak, alacak senetlerini reeskonta tabi tutanlar borç senetlerini de aynı şekilde reeskont işlemine tabi tutmak zorundadırlar.
Bu alacak ve borçlar için reeskont işleminin uygulamak isteyenler senette faiz oranı belirtilmemiş ise Merkez Bankası’nın resmi ıskonto haddini esas alırlar. Bankalar, bankerler ve sigorta şirketleri kendi muamelelerinde uyguladıkları haddi seçebilirler. Bu konu konu VUK’nun 281. ve 285. maddelerinde düzenlenmiştir.
Diğer yandan, vadesi gelmemiş senede bağlı borç ve alacakların reeskonta tabi tutulması geçici vergi uygulaması açısından da seçimliktir. Ayrıca, bir geçici vergi döneminde reeskont yapılmış olması takip eden dönemlerde de yapılmasını gerektirmez.
REESKONT YAPILABİLMESİ İÇİN GEREKEN ŞARTLAR
1- Alacak veya borcun senede bağlı olması : İktisadi işletme bünyesinde doğan alacak veya borcun reeskont suretiyle değerleme gününün kıymetine irca olunabilmesi için, alacak veya borcun mutlak surette bir senede bağlanmış olması gerekir.
2- Senedin vadeli olması : Bir alacak veya borcun reeskonta tabi tutulabilmesi senedin belli bir vadeyi içermesi gerekmektedir. Çünkü reeskont, ancak gelecek dönemde tahsil edilebilecek veya ödenebilecek alacak veya borçlara uygulanabilir.
Senedin belirli bir vadeyi içermesi demek, bu senet üzerinde yazılı vadeden önce senette belirtilen alacağın tahsil edilemeyeceğini, borçlunun da bu vadeden önce senette belirtilen borcunu ödemek zorunda olmayacağını veya ödemeye zorlanamayacağını (kanunen veya sözleşme gereği muacceliyet kesbeden durumlar hariç) ifade etmektedir.
3- Değerleme gününde senedin vadesinin gelmemiş olması : Bir alacak veya borcun reeskonta tabi tutulabilmesi için bu alacak veya borcun senetli olması ve bir vade içermesi gerekli olmakla birlikte, aynı zamanda söz konusu senetli alacak veya borcun vadesi değerlemenin yapıldığı günde gelmemiş olması gereklidir.
4- Alacak senedinin gelir yaratıcı veya hasılat unsuru olması : Bir alacak senedinin reeskonta tabi tutulabilmesi için, gelir yaratıcı yada hasılat unsuru olması gereklidir. Çünkü, reeskont gelir etkisi birden fazla yıla yayılan fakat, tamamı vergiyi doğuran olayın meydana geldiği yılda hasılat yapılan gelirin (alacağın) gelecek dönemlere ait kısmının ayıklanması işlemidir. Bu nedenle bir alacak senedinin reeskonta tabi tutulabilmesi için ilk önce bu alacağı doğuran bir teslim veya hizmetin bulunması ve bu teslim ve hizmet dolayısıyla elde edilen (tahakkuk eden) hasılatın dönem kazancına ilave edilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, gelir veya hasılat yaratıcı unsurları olmayan avans niteliğinde alınan alacak senetleri ile teminat amacıyla alınan teminat senetleri ve hatır senetleri reeskonta tabi tutulamazlar.
5- Alacak veya borç senetlerinin aktife kayıtlı olması : Alacak veya borç senedinin, reeskonta tabi tutulabilmesi için değerleme gününde işletmenin aktifine kayıtlı olması gereklidir.
Ancak, alacak senedi, değerleme gününde, bankaya tahsile veya teminata verilmiş olsa dahi reeskonta tabi tutulabilir.
REESKONT İŞLEMİNİN İHTİYARİLİĞİ:
Banka, banker ve sigorta şirketleri, senede bağlı alacak ve borçlarını reeskonta tabi tutmak zorundadırlar.
Banka, banker ve sigorta şirketleri dışında kalan mükellefler vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlarını reeskonta tabi tutup, tutmama konusunda VUK’na göre seçimlik bir hakka sahiptirler. Öte yandan, 1 no’lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği ile banka, banker ve sigorta şirketleri için reeskont uygulaması zorunlu hale getirilmiştir.
Ancak, alacak senetlerini reeskonta tabi tutan mükellefler, borç senetlerini de reeskonta tabi tutmak zorundadırlar. Geçici vergi uygulaması yönünden de senetli alacaklarını değerleme gününün kıymetine irca eden mükelleflerin, borç senetlerini de reeskonta tabi tutmaları gerekmektedir. Buna paralel olarak, alacak ve borç senetlerini reeskonta tabi tutan mükellefler, reeskont ayırabilme niteliklerine sahip bütün alacak ve borç senetlerini reeskonta tabi tutmak zorundadırlar.
REESKONT TUTARININ HESAPLANMASI VE MUHASEBELEŞTİRİLMESİ
Gerek alacak, gerekse borç senetlerinin reeskont tutarının hesaplanması iç ıskonto yöntemi ile yapılmalıdır. İç ıskonto, bir senedin hali hazır değeri üzerinden hesaplanan ıskontoya denilmektedir.
İç ıskonto yöntemi, senet üzerindeki vadeye kadar olan gün farkı ve faiz (ıskonto) haddi dikkate alınarak senedin hali hazır değeri üzerinden ıskonto tutarı hesaplanması esasına dayanır ve aşağıdaki formül ile hesaplanır.
A *360
F=A – [ -------------- ]
(m*t)+360
Dikkate alınacak faiz (ıskonto) oranı, VUK’nun 281. ve 285. maddeleri uyarınca,
-Senette faiz oranı açıklanmışsa bu oran,
-Açıklanmamış ise Merkez Bankasının kısa vadeli avans işlemlerinde uygulanan faiz oranının esas alınması gerekmektedir.
4369 sayılı kanunla yapılan değişiklikle 22.07.1998 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yabancı para cinsinden olan senetli alacak ve borçlarda senette faiz oranı yazılmışsa bu oran, yazılmamış ise değerleme gününde geçerli olan LİBOR esas alınacaktır.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, Türk parası cinsinden alacak ve borç senetlerinin reeskont işlemine tabi tutulmasında Merkez Bankasınca kısa vadeli avans işlemleri için belirlenen %70 faiz oranı (30.12.1999 gün ve 23922 sayılı R.G) dikkate alınmak suretiyle yukarıda belirtilen iç ıskonto formülüne göre hesaplama yapılacaktır. Yabancı para cinsinden alacak ve borç senetlerinin değerlemesinde varsa senette yazılı faiz oranı, yoksa değerleme gününde geçerli olan LİBOR dikkate alınarak reeskont işlemi yapılacaktır.
Örnek: Bir işletmede 31.12.2005 tarihinde; nominal değeri 1.000 YTL, değerleme gününden vadesine kalan gün sayısı 60 olan bir alacak senedi ile nominal değeri 1.500 YTL değerleme gününden vadesine kalan gün sayısı 30 olan borç senedi bulunmaktadır. Senetlerin üzerinde faiz oranı belirtilmemiştir.
İşletme alacak ve borç senetlerini reeskonta tabi tutmaya karar vermiş olup, reeskont tutarları ve buna ilişkin muhasebe kayıtları aşağıdaki gibidir.
-Alacak senedi için:
1.000 * 360
F=1.000 - -----------------
(0,7*60)+360
F=1.000- 895,52 F= 104,48 YKR
________________ 31/12/2005_______________
657 Reeskont faiz giderleri 104.48
222 Alacak sen.reeskontu 104,48
______________01.01.2006 _________________
222 Alacak senetleri reeskontu 104,48
647 Reeskont Faiz Gelirleri 104,48
_________________________________________
31.12.2005 tarihinde zarar olarak kayıt edilen 104,48 YKR tutarındaki reeskont giderinin 01.01.2006 tarihinde kar olarak kayıt edilmesi gerekmektedir.
-Borç senedi için:
1.500*360
F= - ------------------- F= 1.500 – 1.417,32 F= 82,68
(0,7*30)+360
---------------------31/12/2005-----------------------
322 Borç senetleri reeskontu 82,68
647 Reeskont faiz gelirleri 82.68
-----------------------01.01.2006---------------------
647 Reeskont faiz giderleri 82.68
322 Borç senetleri reeskontu 82.68
-----------------------------------------------------------
31.12.2005 tarihinde kar olarak kayıt edilen 82.68 YKR tutarındaki reeskont gelirinin 01.01.2006 tarihinde zarar olarak kayıt edilmesi gerekmektedir.
Örnek 2: Bir işletmede 31.12.2005 tarihinde 90 gün vadeli 10.000$ değerindeki borç senedinin üzerindeki faiz oranı %10 olarak belirtilmiştir. Bu senede ilişkin reeskont tutarı şöyle hesaplanacaktır. (31.12.2005 tarihinde 1$=1,50 YTL)
F = 10.000 - [ 10.000*360/ (0,1*90+360)] F= 244 $
Bu senet için ayrılabilecek reeskont tutarı F= 366 YTL olmaktadır.
Örnek 3: İşletmenin 31.12.2005 tarihinde 90 gün vadeli 1.000 € değerinde alacak senedi olup, senette faiz oranı belirtilmemiştir. Ayrılacak reeskont tutarı aşağıdaki gibi hesaplanacaktır. (Libor= %6,508; 31.12.2005 tarihinde 1 €=2 YTL
F= 1.000- [ 1.000*360/(0,06508*90+360)] F=1.000-984 F=16 €
Bu senet için ayrılabilecek reeskont tutarı F= 32 YTL olmaktadır.
İLERİ TARİHLİ (VADELİ) ÇEKLERDE REESKONT UYGULANABİLİR Mİ?
TTK’nun 707.maddesinde “Çek görüldüğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir, keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çek ibraz günü ödenir” hükmü getirmiştir.
Bu hükümden de anlaşılacağı üzere, çek bir ödeme aracı olup kredi aracı değildir ve yasal olarak hiç bir vade içermez. Çekte vade yoktur. Görüldüğünde ödenir.
VUK’nun 281. maddesi uyarınca vadesi gelmemiş senede bağlı alacaklar reeskonta tabi tutulabilir. Bir ödeme aracı olarak kullanılması ve görüldüğünde ödenmesi gereken çekin, karşılıklı irade beyanıyla vadeli olarak düzenlenip kabul edilmesi, çeke alacak senedi veya poliçe niteliği kazandırmaz. Dolayısıyla, vadenin söz konusu olmadığı bu ödeme aracının reeskonta tabi tutularak hesaplanan reeskont tutarının gider yazılması mümkün değildir.
Ancak, ticari karın tespiti için reeskont işlemi yapılır. Bu durumda hesaplanıp gider kaydedilen reeskont tutarı vergi matrahının saptanmasında kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır.
İlk Tesis ve Taazzuv Giderleri ve Peştemallıklar
Madde 282 - Kurumlarda aktifleştirilen ilk tesis ve taazzuv giderleri mukayyet değeri ile değerlenir.
Bu değer, ilk tesis ve taazzuv için yapılan giderlerden fazla olamaz.
Kurumun tesis olunması veya yeni bir şubenin açılması veyahut da işlerin devamlı bir surette genişletilmesi için yapılan ve karşılığında maddi bir kıymet iktisap olunmıyan giderler bu cümledendir.
İlk tesis ve taazzuv giderlerinin aktifleştirilmesi ihtiyaridir.
Gerçek veya tüzel kişilerde peştemallıklar da mukayyet değerleriyle değerlenir.
-İşletmenin kuruluşu sırasında yapılan kuruluş ve örgütlenme giderleri:
İş ve piyasa etüdü ile proje ve fizibilite raporunun hazırlanması ile ilgili giderler,
Şirket esas mukavelesinin hazırlanması için yapılan giderler,
Kuruluşun gerçekleştirilmesi için yapılan seyahat giderleri,
Ayni sermaye konulması halinde ilgili iktisadi kıymetlerin ekspertizine ilişkin giderler,
Kuruluş genel kurulu toplantısı için yapılan giderler,
Hisse senedi ve tahvil ihraç giderler,
İşçi ve personelin eğitim giderleri,
Yeni malların ve işletmenin tanıtılması için yapılan reklam ve tanıtma giderleri,
Kuruluş döneminde yapılan genel idari giderleri niteliğindeki giderler,
Bu giderlerden genel idare giderlerinin kuruluş ve örgütlenme gideri olarak değerlendirilmesi için bunların sabit kıymetlerin maliyetine eklenmesi imkanının bulunmaması gerekir. Aksi takdirde bunların ilgili bulundukları sabit kıymetlerin maliyetine dahil imkanlarından kuruluş ve örgütlenme gideri olarak değerlenmesi söz konusu olmayacaktır.
-Faaliyeti devam eden işletmelerde kuruluş giderleri:
Esas sermayenin arttırılması için yapılan giderler (His.Sen. çıkarma giderleri gibi)
Tahvil çıkarma giderleri,
-Tecrübe imalatı giderlerinin aktifleştirilip aktifleştirilmeyeceği sorunu:
182 no’lu DKK’da belirtildiği üzere, tecrübe imalatı giderleri, ilke olarak örgütlenme giderleri arasında yer almakla birlikte Türk vergi hukuku yönünden bu giderler karşılığında bozuk ve düşük kaliteli de olsa bir miktar mamul elde edilmesi bunların aktifleştirilmesine engel teşkil etmektedir. VUK’nun 282. maddesinin açık hükmüne göre karşılığında mamul elde edilen tecrübe imalatı giderlerinin aktifleştirilme imkanı bulunmamaktadır.
-Kuruluş döneminde elde edilen arızi gelirlerin kuruluş ve örgütlenme giderlerinin aktifleştirilmesi sırasında bu giderlerden indirilip indirilmeyeceği sorunu:
Vergi uygulamasında sermaye şirketlerinin kuruluş sırasında sağlanan arızi gelirlerin (örneğin banka faiz gelirleri) kuruluş ve örgütlenme giderlerinin aktifleştirilmesi esası kabul edildiği takdirde maliyet düşürücü bir unsur olarak yapılan giderlerden düşülmesi imkanı bulunmamaktadır. Arızi gelirler ancak, kuruluş ve örgütlenme giderlerinin yapıldıkları hesap döneminde gider yazılmaları halinde giderlere mahsup edilebilir. Bu bakımdan aktifleştirme yöntemini kabul eden kurumlarda arızi gelirlerin elde edildikleri dönemin kazancı olarak beyan edilmesi zorunludur.
-Kuruluş ve örgütlenme giderlerinin kısmen aktifleştirilmesinin mümkün olup olmadığı :
182 seri nolu DKK : Kuruluş ve örgütlenme giderleri bir bütündür. İşletme idarecileri aktifleştirme yönünde karar vermekle seçimlik bir hakkını kullanmışlar, bu giderleri aktifleştirmeyi kabul etmişlerdir. Kuruluş ve örgütlenme giderleri bir bütün olduğuna ve işletme de bu giderleri aktifleştirme yöntemini kabul ettiğine göre tamamının aktifleştirilmesi gerekir. Kısmen aktifleştirme mümkün değildir. (DKK: Dış Kaynak Kullanımı)
İLK TESİS VE TAAZZUV GİDERLERİ İLE PEŞTEMALLIKLARIN DEĞERLENMESİ
A-İLK TESİS VE TAAZZUV GİDERLERİNİN DEĞERLENMESİ
VUK’nun 282.maddesine göre, ilk tesis ve taazzuv giderleri, kurumun tesis olunması veya yeni bir şubenin açılması veyahut da işlerin devamlı bir suretle genişletilmesi için yapılan ve karşılığında maddi bir kıymet iktisap edilmeyen giderlerdir. Kuruluş ve örgütlenme giderleri olarak da anılabilir.
1- İlk Tesis ve Taazzuv Giderlerinin Kapsamı
İlk tesis ve taazzuv giderleri kurumlar için söz konusudur. İlk tesis ve taazzuv giderleri kurumların kuruluşu, yeni bir şube açılması veya işlerin devamlı suretle genişletilmesi aşamalarında söz konusu olur.
a- Kuruluş Sırasındaki Giderler
-İş ve piyasa etüdü ile proje ve fizibilite raporunun hazırlanması ile ilgili giderler,
-Şirket esas mukavelesinin hazırlanması için yapılan giderler,
-Kuruluşla ilgili seyahat giderleri,
-Ayni sermaye konması halinde ayni sermaye ile ilgili olarak ekspertiz için ödenen mahkeme harçları ve bilirkişi ücretleri,
-Kuruluş genel kurul toplantısı için yapılan giderler,
-Hisse senedi çıkarma giderleri,
-Yeni malların ve işletmenin tanıtılması için yapılan reklam ve tanıtma giderleri,
-Kurumun hukuki kuruluşunu tamamladığı günden, normal faaliyetine başladığı ana kadar yapılan genel idare genel idare gideri niteliğindeki giderler,
-İşçi ve personelin eğitim giderleri,
b- Faaliyetine Öteden Beri Devam Eden Kurumlarda İlk Tesis ve Taazzuv giderleri
-Sermayenin artırılması için yapılan giderler (Hisse senedi çıkarma giderleri dahil)
-Tahvil çıkarma giderleri
-Birleşme, devir, şekil değiştirme dolayısıyla yapılan giderler,
-Yeni bir şube açılması için yapılan giderler
-İşlerin devamlı surette genişletilmesi için yapılan giderler
2- İlk Tesis ve Taazzuv Giderlerinin Aktifleştirilmesi
Mükellefler, ilk tesis ve taazzuv giderlerini, yapıldığı yılda zarar kaydetmek veya aktifleştirmek hususunda seçimlik hakka sahiptirler.
Bu seçimlik hak, normal olarak giderlerin tümü itibariyle kullanılır. Bu kısım giderlerin yapıldığı yıl zarar yazılıp, diğerlerinin aktifleştirilmesi mümkün değildir. Buna paralel olarak, yıllar itibariyle farklı seçim yapılması da söz konusu olamaz. Örneğin, üç yıl süren kuruluş devresinde birinci yıl aktifleştirme yoluna gidilmişse, ikinci ve üçüncü yıllarda da aynı usulün uygulanması gerekir.
3- İlk Tesis ve Taazzuv Giderlerinin Değerleme Ölçüsü
İlk tesis ve taazzuv giderlerinin aktifleştirilmesine karar verildiği takdirde mukayyet değer ile değerlenir ve bu değer ilk tesis ve taazzuv için yapılan giderlerden fazla olamaz.
4- Aktifleştirilen İlk Tesis ve Taazzuv Giderlerinden amortisman Ayrılması ve Sonradan Bir Defada Zarar Yazılıp Yazılamayacağı
İlk tesis ve taazzuv giderlerinin aktifleştirilmesi yolu seçildiğinde, kurumun kuruluşunun tamamlandığı veya işletmenin bilfiil ve tam olarak faaliyete geçtiği, tecrübe imalatı olan kurumlarda bunun sona erdiği hesap döneminden itibaren, beş yıl içinde eşit tutarlarda itfa edilmesi gerekir. (VUK Md.326)
Geçici vergi açısından ise yıllık olarak itfa edilecek tutardan ilgili döneme isabet eden kısım dikkate alınacaktır.
İlk tesis ve taazzuv giderlerinin aktifleştirilip, amortisman ayrılmaya başlandıktan sonra bu usulden dönülüp, kalan kısmın bir defada zarar yazılması mümkün değildir.
B- PEŞTEMALLIKLARIN DEĞERLENMESİ
1- Peştemallık nedir?
Peştemallık, bir ticari işletmenin, bulunduğu yerin önemi, sahip olduğu şöhret tutmuş olduğu müşteri kitlesi ve benzeri unsurlara bağlı olarak bilanço değerine ilave olarak sahip olduğu değeri ifade eder.
Bir işletme başarılı faaliyetlerinin sonucu olarak bilanço değerlerinin üzerinde ilave bir değere (Peştemallığa) sahip olabilir. Ancak, bu değeri değerleme konusu yaparak bilançosuna dahil etmesi mümkün değildir.
Buna karşılık söz konusu işletmeyi, maddi varlıkların değerlerinin üzerindeki değeri (peştemallığı, hava parasını) da ödeyerek satın alan başka bir işletme, bu ilave değeri, peştemallık olarak değerleyip, bilançosuna dahil edebilir.
Bu yönü ile peştemallık, maddi olmayan unsurların karşılığında fiilen yapılan bir harcamayı ifade etmektedir.
2- Değerleme Ölçüsü ve İtfası
VUK’nun 282. maddesine göre gerçek ve tüzel kişilerde peştemallıklar mukayyet değeri ile değerlenir. Ancak, peştemallıkların aktifleştirilme zorunluluğunun olması için VUK’nun 313. maddesindeki 520 YTL lık tutarın aşılması gerekir. (VUK Md. 313/3)
Peştemallıklar, mukayyet değerleri üzerinden, beş yıl içinde ve eşit miktarlarda itfa olunur. (VUK Md.326)
Geçici vergi açısından ise yıllık olarak itfa edilecek tutardan ilgili döneme isabet eden kısım dikkate alınacaktır.
Aktif Geçici Hesap Kıymetleri
Madde 283 - Gelecek bir hesap dönemine ait olarak peşin ödenen giderler ile cari hesap dönemine ait olup da henüz tahsil edilmemiş olan hasılat, mukayyet değerleri üzerinden aktifleştirilmek suretiyle değerlenir.
Zirai işletmelerde henüz idrak edilmemiş olan mahsuller için yapılan giderler (Hazırlık işleri giderleri gibi) de bu madde hükmüne göre aktifleştirilerek değerlenir.
Aktif Geçici Hesaplar
-Peşin ödenen giderler
-Henüz tahsil edilmemiş hasılat
VUK’nun 283. maddesinde aktif geçici hesap kıymetleri aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.
“Gelecek bir hesap dönemine ait olarak peşin ödenen giderler ile cari hesap dönemine ait olup henüz tahsil edilmemiş olan hasılat, mukayyet değerleri üzerinden aktifleştirilmek suretiyle değerlenir. Zirai işletmelerde henüz idrak edilmemiş olan mahsuller için yapılan giderler (Hazırlık işleri giderleri gibi ) de bu madde hükmüne göre aktifleştirilerek değerlenir.”
Aktif geçici hesapların, vergi uygulamalarında kullanılmasındaki amaç, her dönemin hasılat ve giderlerinin ait olduğu yıl hesaplarına kayıt edilmesi gereğidir.
1- Peşin Ödenen Giderler
Peşin ödenen giderler, cari hesap döneminde ödenmekle birlikte, gelecek hesap dönemini ilgilendiren giderler olup, mukayyet değerle değerlenir. Peşin ödenen kiralar, hükmü gelecek yıla da sirayet eden sigorta poliçesinin primleri bu çeşit giderlerdendir.
Örnek: (x) A.Ş. işletmesine dahil olan otomobilini 15.06.2005 tarihinde 109.50 YTL prim ödemek suretiyle 1 yıllığına sigorta ettirmiş ve sigorta bedelini peşin olarak ödemiştir. Buna göre, (x) A.Ş’nin 2005 yılında bu otomobille ilgili olarak ödenen sigorta priminin ne kadarı gider yazılacaktır?
Bu otomobile ilişkin sigorta priminin 2005 yılındaki geçerli süresi (başladığı gün dahil olmak üzere) 200 gün, 2006 yılına ait geçerli süresi ise 165 gündür. Dolayısıyla 2005 yılında gider yazılacak tutar aşağıda hesaplandığı gibidir.
200 * 109,50
2005 yılında gider yazılacak tutar= --------------------- = 60 YTL
365
Aktifleştirilecek (2006 yılında gider yazılacak ) tutar= 109,50 – 60 = 49,50 YTL’dir.
-------------------------15/06/2005----------------------------------------------------------
770 Genel yönetim giderleri 60
770.00.402 Araç sigorta gid.
280 Gelecek yıllara ait giderler 49,50
100 Kasa 109,50
-------------------------------------------------------------------------------------------------
2- Henüz Tahsil Edilmemiş Hasılat
Cari hesap dönemine ait olup da, henüz tahsil edilmemiş olan hasılat da geçici aktif hesaplarda izlenir. Örneğin; İşletme lehine tahakkuk eden alaca faizleri, kiralar gibi.
Ticari kazançta tahakkuk esasının geçerli olması nedeniyle, cari hesap dönemine ait bu çeşit gelirler, tahsil edilmemiş olsalar bile, bir taraftan sonuç hesaplarına gelir, diğer taraftan borçlular adına açılacak geçici aktif hesaplara borç kayıt edilip, mukayyet değerle değerlenecektir.
Kasa Mevcudu
Madde 284 - Kasa mevcutları itibari kıymetleriyle değerlenir, yabancı paralar hakkında 280'inci madde hükmü uygulanır.
ENVANTERDE KASA VE MAL NOKSAN VE FAZLALIKLARI
Örnek: 31.12.2005 tarihinde yapılan kasa sayımında kasanın 300 YTL eksik çıktığı tespit edilmiştir.
---------------------31/12/2005--------------------
197 Sayım ve Tesellüm Noksanları Hs. 300
100 Kasa Hs. 300
---------------------31/12/2005---------------------
770 Genel Yönetim Giderleri 300
197 Say.Tes.Nok.Hs. 300
(Noksanlığın nedeni Elektrik faturasının kayıtlara geçmemesi hali)
-------------------31/12/2005---------------------
689 Diğer Olağandışı Gid.ve Zararlar 300
197 Say.Tes.Nok.Hs. 300
(Kasa noksanının nedeni bulunamamıştır. )
-----------------------------------------------------
Örnek: 31.12.2005 tarihinde yapılan kasa sayımında kasada 2.000 YTL olduğu, borç bakiyesinin ise 1.500 YTL olduğu, yani 500 YTL kasa fazlası bulunduğu tespit edilmiştir.
-------------------31.12.2005------------------
100 Kasa Hesabı 500
397 Say.Tes.Faz.Hs. 500
--------------------31/12/2005-----------------
397 Sayım ve Tesellüm Fazlalıkları Hs. 500
100 Kasa Hs. 500
(Fazlalık bir müşteriden yapılan fazla tahsilattan kaynaklanmaktadır.)
------------------31.12.2005 -------------------
397 Sayım ve Tesellüm Fazlaları Hs. 500
697 Diğ.Olğndış.Gel.ve Kar.Hs. 500
(Fazlalığın nedeninin bulunamaması hali)
---------------------------------------------------
Örnek: 31.12.2005 tarihinde yapılan envanterde maliyet bedeli 5.000 YTL olan emtianın stoklarda olmadığı tespit edilmiştir.
------------------- 31.12.2005 ------------------
197 Say.Tes.Noks.Hs. 5.000
153 Ticari Mallar Hs. 5.000
------------------- 31.12.2005 ------------------
621 Sat.Mal.Maliyeti Hs. 5.000
100 Kasa Hs. 6.435
197 Say.Tes.Noks.Hs. 5.000
600 Yurtiçi Satışlar Hs. 5.500
391 Hesaplanan KDV 935
(Eksikliğin nedeninin 5.500 YTL’lik emtia satışının kayıtlara geçirilmemesi olduğu anlaşılmıştır)
---------------------------------------------------
Noksanlığın nedeni bulunamasaydı; uygulamada maliyet bedeli üzerinden “Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler” olarak dikkate alınıyor ancak, hesap uzmanları kurulunun 140 nolu danışma kararına göre, emsal bedeli ile satış olarak dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
Örnek: 31.12.2005 tarihinde yapılan envanterde, emtia miktarının fiili durumun, kaydi stok durumuna göre 3.000 YTL fazlalık gösterdiği tespit edilmiştir. Fazlalığın nedeninin 2.500 YTL’lik kısmının “G” A.Ş.’ye ait konsinye mallardan kaynaklandığı tespit edilmiştir.
------------------- 31.12.2005 ------------------
153 Ticari Mallar Hs. 3.000
397 Say.Tes.Faz.Hs. 3.000
------------------- 31.12.2005 ------------------
397 Say.Tes.Faz.Hs. 3.000
621 Sat.Tic.Mal.Maliyeti 2.500
679 Diğ.Olğndış.Gel.Kar.Hs. 500
---------------------------------------------------
Borçlar
Madde 285 - Borçlar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit borçlar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır.
Vadesi gelmemiş olan senede bağlı borçlar değerleme günü kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde senette faiz nispeti açıklanmışsa bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddinde bir faiz uygulanır.
Banka ve bankerler ile sigorta şirketleri borçlarını, Cumhuriyet Merkez Bankasına resmi iskonto haddi veya muamelelerinde uyguladıkları faiz haddiyle, değerleme günü kıymetine irca ederler.
Alacak senetlerini değerleme gününün kıymetine irca eden mükellefler, borç senetlerini de aynı şekilde işleme tabi tutmak zorundadırlar.
Tahviller
Madde 286 - Eshamlı şirketlerle iktisadi kamu müesseseleri çıkardıkları tahvilleri itibari değerleriyle değerlemeye mecburdurlar..
Vadesi gelen Kupon Bedellerinin Menkul Kıymet Alımında Alış Bedeline Katılıp Katılmayacağı: Bu konuda kabul edilen görüş, vadesi gelmemiş ve ödenmeye başlanmış bulunan kuponların hisse senedi veya tahvil ile birlikte satın alınması halinde bu kupon bedelinin hisse senedi veya tahvilin alış bedeline dahil edilmeyeceği, buna karşılık henüz vadesi gelmemiş kuponların hisse senedi veya tahville birlikte satın alınması durumunda kupon için ödenmiş olan bedelin de alış bedeline dahil olunacağı şeklindedir.
Kurumların İştiraklerinde Yeniden Değerleme: Hisse senetlerinin değerlenmesi VUK’nun 298. maddesinde yer alan yeniden değerleme müessesi kapsamında mümkün olmaktadır. Anonim ortaklıklara ait hisse senetleri iştirak edilen kurumların bilançolarını yeniden değerlemeleri ve/veya değer artışlarını sermayeye ilave etmeleri halinde yeniden değerleme kapsamına girmektedir.
Bu gibi durumlarda yeniden değerleme yapan anonim ortaklığa iştirak eden işletmenin aktifinde bedelsiz hisse senedi verilmesi nedeniyle bir artış meydana gelecektir. Bu artışın bilançosunun pasifinde ayrı bir özel karşılık hesabında gösterilmesi zorunlu bulunmaktadır.
Bu arada yapılacak değerlemede de hisse senetlerine ilişkin değer artışı olarak iştirak edilen kurumda yapılacak yeniden değerleme sonucunda ortaya çıkan değer artışından, bunların nominal değerlerine isabet eden kısmına itibar edilmesi ve alış bedeline bu tutarın eklenmesi suretiyle yeni değerin bulunması gerekmektedir. (VUK 151 G.T.)
Pasif Geçici Hesap Kıymetleri
Madde 287 - Gelecek hesap dönemlerine ait olarak peşin tahsil olunan hasılat ile cari hesap dönemine ait olup henüz ödenmemiş olan giderler mukayyet değerleri üzerinden pasifleştirilmek suretiyle değerlenir.
Pasif Geçici Hesaplar
VUK’nun 287. maddesinde pasif geçici hesap kıymetleri aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.
“Gelecek hesap dönemine ait olarak peşin tahsil olunan hasılat ile cari hesap dönemine ait olup henüz ödenmemiş olan giderler mukayyet değerleri üzerinden pasifleştirilmek suretiyle değerlenir.”
Pasif geçici hesapların, vergi uygulamalarında kullanılmasındaki amaç; her dönemin hasılat ve giderlerinin ait olduğu yıl hesaplarına kayıt edilmesi gereğidir.
1- Peşin Tahsil Edilmiş Hasılat : Peşin tahsil edilen hasılat, cari hesap döneminde tahsil edilmekle birlikte gelecek hesap dönemini ilgilendiren gelirler olup mukayyet değerle değerlenecektir. Örneğin; Peşin tahsil edilen kiralar, bir sonraki yıl satılacak mal veya ifa edilecek hizmetin avansı şeklinde tahsil edilmiş ücretleri
2- Henüz Ödenmemiş Giderler : Cari hesap döneminde tahakkuk etmekle birlikte, henüz ödenmemiş giderler olup, mukayyet değerle değerlenecektir. Örneğin; son ayların elektrik, su ve telefon giderleri gibi.
Karşılıklar
Madde 288 - Hasıl olan veya husulü beklenen fakat miktarı katiyetle kestirilmeyen ve teşebbüs için bir borç mahiyetini arz eden belli bazı zararları karşılamak maksadiyle hesaben ayrılan meblağlara karşılık denir.
Karşılıklar mukayyet değerleriyle pasifleştirilmek suretiyle değerlenir.
Amortisman kayıtları hakkındaki özel hükümler mahfuzdur.
VUK’nun 288.maddesinde, karşılıkların mukayyet değerleriyle değerlenmesi gerektiği belirtilmiş olup, tanımı aşağıdaki gibidir.
“Hasıl olan veya husulü beklenen fakat miktarı katiyetle kestirilemeyen ve teşebbüs için bir borç mahiyetini arz eden belli bazı zararları karşılamak maksadıyla hesaben ayrılan meblağlara karşılık denir.”
Vergi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecek bir karşılık ayırabilmek için VUK’nda veya diğer vergi kanunlarında özel bir hükme mutlaka ihtiyaç vardır. VUK nda; sabit kıymetler, alacaklar ve sermaye için, KVK nda; sigorta şirketleri bakımından muallak hasar, cari muhataralar ve hayat sigortaları için ve Bankalar Kanununda çeşitli alacaklar için karşılık ayrılması öngörülmüştür.
Dolayısıyla, VUK veya özel kanunlarındaki özel bir hükme dayanmaksızın ayrılan karşılıklar, vergi matrahından düşülemez.
Örneğin, işçi kıdem tazminatları dolayısı ile ayrılan karşılıklar, vergi matrahından indirilemez.
Özel Haller
Madde 289 - Bu bölümde yazılı olmıyan veyahut yazılı olup da kendi ölçüleriyle değerlenmesine imkan bulunmıyan iktisadi kıymetlerden bina ve arazi vergi değerleriyle, diğerleri, varsa borsa rayici, yoksa mukayyet değerleri, o da yoksa emsal bedeliyle değerlenir.
Özel Hallerde Değerleme: VUK’nun 289.maddesinde iktisadi işletmeye dahil olup da değerleme ölçüsü gösterilmemiş veya kendi ölçüsüne göre değerlemesi mümkün olmayan bina ve arsanın vergi değerleriyle, diğerleri varsa borsa rayici, yoksa mukayyet değer, o da yoksa emsal bedeli ile değerlenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Serbest Meslek Erbabının Tesisleri
Madde 290 - Serbest meslek erbabının amortismana tabi tuttukları tesisat, mefruşat, demirbaş eşyalarını değerlemede de bu bölümün hükümleri uygulanır.
Finansal kiralama işlemlerinde değerleme
Mükerrer Madde 290 - 1.7.2003 tarihinden itibaren yapılacak kiralama işlemlerinde uygulanmak üzere 1. Finansal kiralama işlemlerinde, finansal kiralamaya konu olan iktisadî kıymet ile sözleşmeden doğan hak, borç ve alacakların değerlemesi aşağıdaki esaslara göre yapılır.
Kiracı tarafından finansal kiralama işlemine konu iktisadî kıymeti kullanma hakkı ve sözleşmeden doğan borç, kiralama konusu iktisadî kıymetin rayiç bedeli veya sözleşmeye göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerinden düşük olanı ile değerlenir.
Kiralayan tarafından sözleşmeden doğan alacak, kiralama süresi boyunca yapılacak kira ödemelerinin toplam tutarı, kiralama konusu iktisadî kıymet ise, bu iktisadî kıymetin net bilanço aktif değerinden kira ödemelerinin bugünkü değerinin düşülmesi sonucu bulunan tutar ile değerlenir. İktisadi kıymetin net bilanço aktif değerinden kira ödemelerinin bugünkü değerinin düşülmesi sonucu bulunan tutarın sıfır veya negatif olması halinde, iktisadî kıymet iz bedeliyle değerlenir ve aradaki fark iktisadî kıymetin elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar gibi işleme tâbi tutulur.
Kiralayan tarafından aktifleştirilen alacak tutarı ile kira ödemelerinin bugünkü değeri arasındaki fark, gelecek dönemlere ait faiz geliri olarak pasifleştirilmek suretiyle değerlenir.
Kiralayanın finansal kiralamaya konu iktisadî kıymetin üretimini veya alım satımını yapması halinde, iktisadî kıymetin net bilanço aktif değeri olarak rayiç bedeli dikkate alınır. Rayiç bedel ile maliyet bedeli arasındaki fark, normal bir satış işleminden elde edilen kâr veya zarar olarak işleme tâbi tutulur.
2. Kiracı tarafından aktifleştirilen finansal kiralamaya konu iktisadî kıymeti kullanma hakkı, bu Kanunun mükerrer 298 inci maddesi ve üçüncü kitabının üçüncü kısmının birinci bölümünde kiralama konusu iktisadî kıymet için belirlenmiş esaslar çerçevesinde yeniden değerlemeye ve amortismana tâbi tutulur.
Kiralayan tarafından, finansal kiralamaya konu iktisadî kıymetin bu maddenin (1) numaralı fıkrasının üçüncü paragrafına göre belirlenen değeri üzerinden amortisman ayrılmaya devam olunur.
Bu madde kapsamında değerlenen borç ve alacak tutarları reeskonta tâbi tutulmaz.
Kiracı tarafından finansal kiralama sözleşmesine göre yapılan kira ödemeleri, borç anapara ödemesi ve faiz gideri olarak ayrıştırılır. Ayrıştırma işlemi, her bir dönem sonunda kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmasını sağlayacak şekilde yapılır.
Kiralayan tarafından gelecek dönemlere ait faiz gelirleri, kiralanan iktisadî kıymetin finansal kiralama sözleşmesinin yapıldığı tarihteki rayiç bedelinden, her bir dönem sonunda anapara geri ödemelerinin düşülmesi sonucu kalan tutar üzerinden sabit bir dönemsel faiz oranı yaratacak şekilde hesaplanması suretiyle tahakkuk ettirilir.
3. Bu maddenin uygulamasında aşağıda yer alan tanımlar dikkate alınır.
Finansal Kiralama: Kira süresi sonunda mülkiyet hakkının kiracıya devredilip devredilmediğine bakılmaksızın, bir iktisadî kıymetin mülkiyetine sahip olmaktan kaynaklanan tüm riskler ile yararların kiracıya bırakılması sonucunu doğuran kiralamalardır.
Kiralama işleminde; iktisadî kıymetin mülkiyetinin kira süresi sonunda kiracıya devredilmesi, kiracıya kira süresi sonunda iktisadî kıymeti rayiç bedelinden düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınması, kiralama süresinin iktisadî kıymetin ekonomik ömrünün % 80'inden daha büyük bir bölümünü kapsaması veya sözleşmeye göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerlerinin toplamının iktisadî kıymetin rayiç bedelinin % 90'ından daha büyük bir değeri oluşturması hallerinden herhangi birinin varlığı durumunda kiralama işlemi finansal kiralama kabul edilir.
Doğal kaynakların araştırılması veya kullanılmasına yönelik kiralama sözleşmeleri ile sinema filmleri, video kayıtları, patentler, kopyalama hakları gibi kıymetlerle ilgili lisans sözleşmeleri bu madde kapsamında değerlendirilmez.
Arazi, arsa ve binalarla ilgili kiralama sözleşmeleri, sadece, sözleşmede kira süresi sonunda mülkiyet hakkının kiracıya devri öngörülmüşse veya kiracıya kira süresi sonunda kiralama konusu gayrimenkulu düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınmışsa bu madde kapsamında değerlendirilir.
Kira Ödemeleri: Sözleşmeye göre, kira süresi boyunca yapılması gereken kira ödemeleridir. Kira süresi sonunda, kiralama konusu iktisadî kıymetin kalan değerine ilişkin bir taahhüt olması halinde bu değer de kira ödemesi kabul edilir.
Kira süresi sonunda kiracıya düşük bir bedelle iktisadî kıymeti satın alma hakkı tanındığı ve sözleşme tarihinde bu hakkın kullanılma olasılığının yüksek olduğu durumda kira ödemeleri kira süresi boyunca yapılan kira ödemeleri ile satın alma hakkının kullanılması durumunda ödenmesi gereken bedelin toplamıdır.
Kira Ödemelerinin Bugünkü Değeri: Kira ödemelerinin, sözleşme tarihinde, kiralamada kullanılan faiz oranının dikkate alınması suretiyle hesaplanan bugünkü değerlerinin toplamıdır.
Kiralamada kullanılan faiz oranı tespit edilemiyorsa, kiracının kiralamaya konu iktisadî kıymeti satın almak için aynı vade ile alması gereken borç için katlanacağı faiz oranı kullanılır.
Kiralamada Kullanılan Faiz Oranı: Kira ödemeleri ile garanti edilmemiş kalan değer toplamının bugünkü değerini, kiralamaya konu iktisadî kıymetin rayiç bedeline eşitleyen iskonto oranıdır.
4. Maliye Bakanlığı, bu maddenin uygulamasına yönelik usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Servetleri değerleme
Esaslar
Madde 291 - Bir vergiye matrah olan servetin veya servet unsurlarının değerlenmesinde bu bölümde yazılı esaslar cari olur.
Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun tatbikinde yabancı memleketlerde bulunan malların o memlekette cari usul ve esaslara göre tayin ve tesbit olunacak değerleri aynen nazara alınır.
Ticari Sermaye
Madde 292 - Vergilendirilecek bir servete dahil ticari sermayenin unsurlarından bulunan emtia, gemiler ve taşıtlar, tesisat ve makinalar, demirbaş eşya ve diğer menkul mallar, emsal bedelleri ile değerlenir.
Menkul Mallar ve Gemiler
Madde 293 - Ticari sermayeye dahil olmıyan ev eşyası, mücevherat, sanat eserleri gibi menkul mallar ve gemiler emsal bedelleri ile değerlenir.
Esham, Tahvilat ve Yabancı Paralar
Madde 294 - Ticari sermayeye dahil olsun olmasın bütün esham ve tahvilat borsa rayici ile borsada kayıtlı olmıyan esham ve tahvilat, emsal bedelleri ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine emsal bedeli esas olur.
Ticari sermayeye dahil olsun olmasın yabancı paraların ve yabancı paralar üzerinden tanzim edilmiş alacak ve borç senetlerinin değerlenmesinde ikinci bölümün hükümleri uygulanır.
Alacak ve Borçlar
Madde 295 - Ticari sermayeye dahil olsun veya olmasın senetli ve senetsiz bütün alacak ve borçlar ikinci bölümdeki hükümlere göre değerlenir.
Haklar
Madde 296 -Tescile tabi bilumum hakların değeri, tesisleri sırasında tapu siciline kaydedilen bedeldir.
Tapu sicilinde bedeli gösterilmiyen haklarla birinci fıkranın dışında kalan bilumum haklar (Sınai ve edebi mülkiyet hakları ile imtiyazlar dahil) emsal bedelleriyle değerlenir.
Veraset yoliyle veya sair suretle ivasız ve bedelsiz bir tarzda intikal eden intifa hakları aşağıdaki şekilde değerlenir:
1. İntifa hakkı sahibinin yaşı intikal tarihinde yirmiyi doldurmamış olduğu takdirde gayrimenkulün emsal bedelinin onda yedisi intifa hakkının ve onda üçü çıplak mülkiyet hakkının değeri sayılır.
2. İntifa hakkı sahibinin yaşı intikal tarihinde yirmiyi aşkın olduğu takdirde yukarıki bentte yazılı nispet, her tam on yıllık bir devre için çıplak mülkiyet hakkı onda bir artırılmak ve intifa hakkı onda bir indirilmek suretiyle değer tayin olunur.
3. İntifa hakkı sahibinin yaşı intikal tarihinde yetmişi aşkın ise gayrimenkulün emsal bedelinin onda biri intifa hakkının ve onda dokuzu çıplak mülkiyet hakkının değeri sayılır.
4. Sabit bir süre için tayin edilmiş olan intifa hakkını değeri yaş kaydı nazara alınmaksızın sürenin tam on yılı için gayrimenkul emsal bedelinin onda ikisi olarak hesaplanır.
5. Ömür boyunca aylık gelir şeklinde vaki ivazsız intikallerde bu gelirin ödeneceği azami süreye göre baliğ olacağı miktar bulunarak intifa hakkı sahibinin ödemenin başladığı tarihteki yaşı elliyi aşmış ise elliden yukarı her yaş yılı için yirmide biri indirilmek suretiyle değeri tayin olunur. Ancak ömür boyunca aylık gelir, muayyen bir sermaye ödenerek tasfiye edilmiş ise bu sermaye aynen değer olarak kabul edilir.
6. Hayat kaydiyle ödenen rant şeklinde vaki ivazsız intikallerde intifa hakkı sahibinin yaşı ödemenin başladığı tarihte kırkı aşmamış ise rantın bir yıllık tutarının yirmi katı değeri sayılır. İntifa hakkı sahibinin yaşı, ödemenin başladığı tarihte kırkı aşmış ise kırktan yukarı her tam on yıllık bir devre için yirmi katın dörtte biri indirilmek suretiyle rantın değeri takdir olunur. İntifa hakkı sahibinin yaşı, ödemenin başladığı tarihte yetmişi aşmış ise rantın değeri bir yıllık tutarıdır.
Bina ve Arazi
Madde 297 - Ticari sermayeye dahil olsun olmasın bilumum binalarla arazi vergi değeri ile değerlenir.
Yetki
Madde 298 - Bu bölümde yazılı emsal bedelleri ile alacak ve borçların değerleri 72'nci maddede yazılı Takdir komisyonu tarafından tespit edilir.
Enflasyon düzeltmesi ve yeniden değerleme oranı
Mükerrer Madde 298 - A) Malî tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur.
1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100'den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10'dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer.
Kapsama giren mükellefler, geçici vergi dönemlerinin sonu itibarıyla malî tabloları düzenlemek ve enflasyon düzeltmesi yapmak zorundadırlar. Geçici vergi dönemlerinde yukarıda belirtilen oranların tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönemlerin son ayı dahil önceki otuzaltı ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son oniki ay dikkate alınır. Bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi birinde düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılır.
Bakanlar Kurulu; bu maddede yer alan % 100 oranını % 35'e kadar indirmeye veya tekrar kanunî seviyesine kadar yükseltmeye, % 10 oranını ise % 25'e kadar çıkarmaya veya tekrar kanunî seviyesine kadar indirmeye yetkilidir.
DÜZELTME İŞLEMİNE TABİ TUTULACAK MALİ TABLOLAR (VUK 328 G.T.)
Hesap Dönemi Takvim Yılı Olanlar
Örnek: Kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan, hesap dönemi takvim yılı olan ve bilanço esasına göre defter tutan (A) Anonim Şirketi, 1/1/1975 tarihinden bu yana Kayseri de bulunan fabrikasında pamuklu dokuma işiyle iştigal etmektedir. Şirket her hesap dönemi sonunda aşağıda yer alan mali tabloları düzenlemektedir.
-Bilanço
-Gelir tablosu
-Nakit akım tablosu
-Kar dağıtım tablosu
Buna göre şirketin 31.12.2003 tarihi itibariyle düzenlediği mali tablolarda yukarıda sayılanlardan ibaret olacaktır.
5024 sayılı kanunla VUK’na eklenen geçici 25. maddeye göre anılan şirket, 31.12.2003 tarihi itibariyle düzenlemiş olduğu söz konusu mali tablolardan sadece BİLANÇOSUNU düzeltecektir.
Özel Hesap Dönemine Sahip Olanlar
Kendilerine özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler de geçiş aşamasında sadece BİLANÇOLARINI düzelteceklerdir.
VUK’nun geçici 25. maddesinin (k) bendine göre, kendisine özel hesap dönemi tayin edilen mükelleflerde;
-31.12.2003 tarihli bilanço, 2004 yılı içinde biten hesap dönemi sonundaki bilançoyu,
-2003 yılı hesap dönemi, 2004 yılı içinde biten hesap dönemini,
-01.01.2004 tarihi 2004 yılı içinde başlayan hesap döneminin başındaki tarihi,
ifade eder.
Kendilerine özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler, 328 sayılı VUK G.T’nin ilerleyen bölümlerinde, bu bölümdeki tarih ve açıklamaları dikkate alacaklardır. [VUK 328 G.Tebliği, 5228 sayılı Kanununla yapılan değişiklikleri açıklayan 337 seri nolu VUK G.T ile değiştirilmiştir. ]
Buna göre kendisine özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler için geçici 25.maddeye göre düzeltilecek mali tablo 2004 yılı içinde biten hesap dönemi sonundaki bilanço olacaktır.
Örnek : Bilanço esasına göre defter tutan (B) işletmesinin hesap dönemi takvim yılı olmayıp, 1 haziran- 31 Mayıs özel hesap dönemidir. Buna göre (B) işletmesi, VUK’nun geçici 25.maddesine göre yapması gereken düzeltme işlemini 31.05.2004 tarihli dönem sonu bilançosu üzerinden yapacaktır.
2. Bu maddenin uygulanmasında;
a) Parasal olmayan kıymetler; parasal kıymetler dışındaki kıymetleri,
b) Parasal kıymetler; Yeni Türk Lirasının değerindeki değişmeler karşısında nominal değerleri aynı kaldığı halde satın alma güçleri fiyat hareketlerine göre ters yönde değişen kıymetleri (Yabancı paralar da parasal kıymet olarak dikkate alınır.),
c) Enflasyon düzeltmesi; parasal olmayan kıymetlerin enflasyon düzeltmesinde dikkate alınacak tutarlarının düzeltme katsayısı ile çarpılması suretiyle, malî tablonun ait olduğu tarihteki satın alma gücü cinsinden hesaplanmasını,
d) Düzeltme katsayısı; malî tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, düzeltmeye esas alınan tarihi içeren aya ait fiyat endeksine bölünmesiyle elde edilen katsayıyı,
e) Ortalama düzeltme katsayısı; malî tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, bu endeks ile bir önceki dönemin sonundaki fiyat endeksi toplamının ikiye bölünmesi sonucu bulunan endekse bölünmesiyle elde edilen katsayıyı,
f) Fiyat endeksi (ÜFE); Türkiye İstatistik Kurumunca Türkiye geneli için hesaplanan Üretici Fiyatları Genel Endeksini,
Fiyat Endeksi; 08.04.2006 tarihinde 5479 sayılı kanunla 01.01.2006 tarihinden itibaren geçerli olarak TEFE’den ÜFE olarak değiştirilmiştir.
g) Reel olmayan finansman maliyeti; her türlü borçlanmada, borç tutarlarına (yabancı para üzerinden borçlanmalarda borcun alındığı tarihteki Yeni Türk Lirası karşılıklarına), borcun kullanıldığı döneme ait TEFE artış oranının uygulanması suretiyle hesaplanan tutarı,
Örnek: Bilanço esasında defter tutan ve hesap dönemi takvim yılı olan (A) işletmesi, 5 mart 2002 tarihinde 50.000$ banka kredisi kullanarak işletme faaliyetlerinde kullanmak üzere yurt dışından bir makine ithal etmiştir. 20 kasım 2002 tarihinde söz konusu kredi 5.000$ faiziyle birlikte kapatılmıştır. Ödenen faiz 163 seri no’lu VUK G.T. uyarınca söz konusu makinenin maliyet bedeline eklenmiştir. [ Finansman maliyetinin oluştuğu hesap dönemi kapanmamış ise reel olmayan finansman maliyetinin hesaplanmasında, mali tablonun ait olduğu aya ilişkin TEFE esas alınacaktır. ] [ Taşıma katsayısına ilişkin tanımda yer alan “Bir önceki dönemin sonundaki fiyat endeksi” ifadesindeki bir önceki dönemden, en son düzeltme yapılan geçici vergi döneminin sonu anlaşılmalıdır. ]
Yeniden değerlemeye ve %20 oranında normal amortismana tabi tutulan söz konusu makinenin 31.12.2003 tarihli dönem sonu bilançosunda görünen değeri aşağıda hesaplandığı üzere 111.749.472.450 TL olacaktır.
Yıl Yeniden Değerleme Oranı(%) Yen.Değerlenmiş Makine maliyeti Cari Yıl Amortisman gideri Birikmiş Amortisman
2002 0 86.964.570.000 17.392.914.000 17.392.914.000
2003 28,5 111.749.472.450 22.349.894.490 44.699.788.980
İktisadi kıymet için iktisap edildiği ilk yıl için yeniden değerleme yapılmıyordu. 5024 sayılı Kanun ile 17.12.2003 tarihinde Enflasyon düzeltmesi getirilmeden önce.
Söz konusu makinenin düzeltmeye esas tutarı da 86.964.570.000.-TL olacak Ancak, makinenin maliyet bedeli 86.964.570.000.-TL içerisinde yer alan reel olmayan finansman maliyeti düşüldükten sonra kalan kısım düzeltmeye tabi tutulacaktır.
Borcun kullanıldığı döneme ilişkin TEFE %17,2 olarak hesaplanmıştır. [ 30.06.2004 tarihli bilançoda görünen ve 31.12.2003 tarihli bilançonun düzeltilmesi neticesinde oluşan geçmiş yıllar Kar/Zarar da taşıma katsayısı kullanılarak düzeltilecektir. ] Buna göre maliyet bedeli içerisinde yer alan reel olmayan finansman maliyeti aşağıdaki şekilde bulunacaktır.
ROFM= Borç Tutarı* Borcun kapandığı aya ait TEFE (kasım 2002) – Borcun alındığı aya ait TEFE (mart 2002) / Borcun alındığı aya ait TEFE (mart 2002)
ROFM = Borç Tutarı * TEFE artış oranı
ROFM = 68.771.950.000 * 0,172
ROFM = 11.828.775.400 TL.
Makinenin enflasyon düzeltmesinde dikkate alınacak tutarı (86.964.570.000-11.828.775.400) 75.135.794.600.-TL’dir.
h) Toplulaştırılmış yöntemler;
aa) Basit ortalama yöntemi; gelir tablosu kalemleri ile stokların düzeltmede esas alınacak tarihlere bağlı kalınmaksızın dönem ortalama düzeltme katsayısı ile çarpılması suretiyle enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmasını,
ab) Hareketli ağırlıklı ortalama yöntemi; dönem sonu stok ve dönem içinde satılan mal maliyetinin enflasyon düzeltmesine esas alınacak tutarlarının hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısı ile çarpılması suretiyle enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmasını (Bir önceki döneme ait düzeltilmiş satılan mal maliyeti enflasyon düzeltmesi yapılan dönemin sonuna taşıma katsayısı uygulanarak taşınır. Bu hesaplamalarda amortisman ve reel finansman giderleri, endekslenmeden dikkate alınır.),
i) Hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısı; enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş dönem başı stoğun ilgili dönemin sonuna taşınmış değeri ile dönem içi alış ve giderlerin enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş değerleri toplamının, dönem başı stok ile dönem içi alış ve giderlerin enflasyon düzeltmesine esas alınacak tutarlarının toplamına bölünmesi ile bulunan katsayıyı,
j) Taşıma; malî tablolardaki parasal ve parasal olmayan tutarların, taşıma katsayısı kullanılarak ilgili dönemin sonundaki yeni değerlerinin hesaplanması işlemini,
k) Taşıma katsayısı; malî tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, bir önceki dönemin sonundaki (yıl içinde işe başlayanlarda, işe başlanılan aya ilişkin) fiyat endeksine bölünmesiyle elde edilen katsayıyı,
l) Enflasyon fark hesapları; parasal olmayan kıymetlerin düzeltme işlemi sonrası değeri ile düzeltme öncesi değeri arasındaki farklarının kaydedildiği hesapları,
m) Enflasyon düzeltme hesabı; parasal olmayan kıymetlerin düzeltilmesi sonucu oluşan farkların kaydedildiği hesabı (Bu hesap enflasyon fark hesapları ile karşılıklı olarak çalışır. Parasal olmayan aktif kıymetlerin enflasyon düzeltmesine tâbi tutulması sonucu oluşan farklar bu hesabın alacağına, parasal olmayan pasif kıymetlerin enflasyon düzeltmesine tâbi tutulması sonucu oluşan farklar ise borcuna kaydedilir. Enflasyon düzeltme hesabının bakiyesi gelir tablosuna aktarılmak suretiyle kapatılır.),
n) Net parasal pozisyon; parasal varlıklarla parasal yükümlülükler arasındaki farkı,
İfade eder.
3. Düzeltme işleminde aşağıdaki tarihler esas alınır:
a) Alış bedeli ile değerlenen menkul kıymetlerle malî duran varlıklar için; satın alma tarihi.
b) İlk madde ve malzeme, ticari mallar, yarı mamul ve mamul stokların maliyetine dahil edilen unsurlar, yıllara sarî inşaat ve onarım işlerinde maliyeti oluşturan unsurlar, gelecek aylara ve yıllara ait giderler, maddî duran varlıklar ve bu varlıkları oluşturan unsurlar, maddî olmayan duran varlıklar ve bu varlıkları oluşturan unsurlar, özel tükenmeye tâbi varlıklar ve bu varlıkları oluşturan unsurlar, yıllara sarî inşaat ve onarım hakedişleri, haklar ve şerefiyeler için; defterlere kayıt tarihi (Bunlara mahsuben verilen veya alınan parasal olmayan avanslar, ödeme veya tahsil tarihinden mahsup tarihine kadar düzeltilir.).
c) Parasal olmayan alınan depozito ve teminatlar ile avanslar, nakit olarak ödenmiş sermaye, hisse senetleri ihraç primleri, hisse senedi iptal kârları için; tahsil tarihi.
d) Parasal olmayan verilen depozito ve teminatlar ile avanslar için; ödeme tarihi.
e) Aynî sermaye olarak konulan kıymetler için; mülkiyetin intikal ettiği tarih.
f) Kâr yedekleri, geçmiş yıl kârları ve net dönem kârının sermayeye ilave edilmesi dolayısıyla artırılan sermaye için; tescil tarihi.
g) Nakdî sermaye karşılığı alınan hisse senetleri için; ödeme tarihi, aynî sermaye karşılığı alınan hisse senetleri için; sermaye olarak konulan kıymetlerin mülkiyetinin intikal ettiği tarih, temettü karşılığı alınan hisse senetleri için; iştirak edilen şirket sermayesinin tescil tarihi.
h) Parasal olmayan karşılıklar için; ilgili olduğu kıymetin düzeltmeye esas tarihi.
4. Düzeltme işleminde bu Kanunda yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen tutarlar esas alınır. Ancak stokların, satılan malın ve maddî duran varlıkların maliyet bedeline ve malî duran varlıkların alış bedeline intikal ettirilen reel olmayan finansman maliyetleri düşüldükten sonra bulunan tutarlar düzeltmeye tâbi tutulur. Toplulaştırılmış yöntemlerle düzeltmeye tâbi tutulan kıymetlerin alış veya maliyet bedeline intikal ettirilen reel olmayan finansman maliyetlerinin düşülmesi ihtiyarîdir.
Mükellefler; reel olmayan finansman maliyetini, toplam finansman maliyetlerine, ilgili döneme ait TEFE artış oranının dönem ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle belirlenen oranı uygulayarak da tespit edebilirler. Ancak bu yöntemi seçen mükellefler seçtikleri yöntemden bu seçimi yaptıkları hesap dönemi dahil üçüncü hesap döneminin sonuna kadar dönemezler.
Belgelerde ayrıca gösterilen vade farklarının reel olmayan kısımları ile üç aydan fazla vadeli olan ve vade farkı düzenlenen belge üzerinde ayrıca gösterilmeyen işlemlerde alacak ve borç senetlerinin reeskont işlemine tâbi tutulmasında esas alınan Merkez Bankasınca uygulanan faiz oranı kullanılarak hesaplanan vade farkı tutarının reel olmayan kısımları bu madde hükümlerine tâbi tutulur.
( Borsada işlem gören hisse senetleri, değerleme günündeki borsa rayici ile dikkate alınır. Bunlar için ayrıca düzeltme yapılmaz. 5228 sayılı Kanunun 60/1-a maddesiyle yürürlükten kaldırıldı.Geçerlilik; 01.01.2004, Yürürlük; 31.07.2004 )
5. Mükellefler düzeltme işleminde Maliye Bakanlığınca belirlenen toplulaştırılmış yöntemleri uygulayabilirler. Ancak toplulaştırılmış yöntemlerden birini seçen mükellefler seçtikleri yöntemden, bu seçimi yaptıkları hesap dönemi dahil üçüncü hesap döneminin sonuna kadar dönemezler.
Enflasyon düzeltmeleri, ilgili kıymetlere ait fark hesaplarına ve enflasyon düzeltme hesabına kaydedilir.
Yıllara sarî inşaat ve onarma işlerine ait maliyet ve hakedişlere ilişkin düzeltmeler, enflasyon düzeltme hesabı yerine yıllara sarî inşaat enflasyon düzeltme hesabına kaydedilir. Bu hesap işin bitiminde kâr/zarar hesabına intikal ettirilir.
Düzeltme sonucu bulunan tutarlar, izleyen dönemde enflasyon düzeltmesi yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, izleyen dönemin başlangıç değerleri olarak dikkate alınır.
Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tâbi tutulur. Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir; bu işlemler kâr dağıtımı sayılmaz.
Enflasyon düzeltmesine tâbi tutulan değerlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farkları maliyet addolunur.
Matrahın tespitinde, kanunen kabul edilmeyen giderler, istisnalar ve geçmiş yıl malî zararları enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş tutarları ile dikkate alınır.
6. Amortismanlar ve itfa payları, düzeltilmiş değerler üzerinden hesaplanır.
Kazançlarını işletme hesabı esasına göre tespit eden mükellefler ile serbest meslek erbabı da amortismana tâbi iktisadi kıymetlerini bu maddede belirtilen hükümlere göre düzeltilmiş tutarları üzerinden amortismana tâbi tutabilirler.
7. Enflasyon düzeltmesi uygulanmayan bir hesap döneminden sonra enflasyon düzeltme şartlarının yeniden oluşması halinde; enflasyon düzeltmesi yapılan en son dönemden başlamak üzere enflasyon düzeltmesi yapılır. Bu şekilde belirlenen geçmiş yıl kârı vergiye tâbi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez. Ancak, matrahın tespitinde geçmiş yıl malî zararları mukayyet değerleri ile dikkate alınır. Birikmiş amortismanlar, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilir.
Bu işlemlerden doğan pasif kalemlere ait fark hesapları için (5) numaralı bendin beşinci paragraf hükmü uygulanır.
8. Maliye Bakanlığı;
a) Mükellef veya meslek grupları ya da mükelleflerin aktif toplamları veya ciroları itibarıyla; enflasyon düzeltmesinde toplulaştırılmış yöntemler kullanılmasına izin vermeye, toplulaştırılmış yöntem uygulanabilecek kalemleri belirlemeye,
b) Mükellef veya meslek grupları ya da mükelleflerin aktif toplamları veya ciroları itibarıyla hangi tür malî tabloların; enflasyon düzeltmesine tâbi tutulup tutulmayacağını ve geçici vergi dönemlerinde düzeltilip düzeltilmeyeceğini belirlemeye,
c) (3) numaralı bentte yer almayan kıymetler için düzeltmeye esas alınacak tarihi belirlemeye,
d) Ortalama ticarî kredi faiz oranının tespitine ilişkin usul ve esasları tespit etmeye,
e) Bölgeler, sektörler, iş grupları, iş nevileri veya parasal olmayan kıymetler itibarıyla döviz, altın ve benzeri değerleri esas alarak düzeltme yaptırmaya ve günlük olarak belirlenen endeks veya değerleri kullandırmaya,
f) Parasal ve parasal olmayan kıymetleri belirlemeye,
g) Net parasal pozisyon kâr/zarar hesabı yaptırmaya,
h) Enflasyon düzeltmesine ilişkin usul ve esasları belirlemeye,
Yetkilidir.
9. Münhasıran sürekli olarak işlenmiş; altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler bu fıkranın (1) numaralı bendinde yer alan şartlara bakılmaksızın enflasyon düzeltmesi yaparlar.
B) Yeniden değerleme oranı, yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayında (Ekim ayı dahil) bir önceki yılın aynı dönemine göre Devlet İstatistik Enstitüsünün Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen ortalama fiyat artış oranıdır. Bu oran Maliye Bakanlığınca Resmî Gazete ile ilân edilir.
C) (5479 sayılı Kanunun 11 nci maddesiyle eklenen fıkra. Yürürlük; 08.04.2006.) (01.01.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere) Vergi kanunlarında yer alan "toptan eşya fiyatları genel endeksi" ibaresi "üretici fiyatları genel endeksi" ve "TEFE" ibaresi "ÜFE" olarak uygulanır.
ÖRNEKLER VUK 338 G.T.
Taşıma Katsayısı
Düzeltme işlemine tabi tutulacak mali tabloda yer alan iktisadi kıymetlerden bazılarının düzeltmeye esas tarihleri, düzeltme yapılmış bir tarihten öncesine gidebilir. Bu takdirde bu tür iktisadi kıymetler için yeniden değerlemeye esas tarihe kadar inerek, uygun düzeltme katsayısını bulmaya gerek yoktur; Düzeltme yapılan en son mali tablo da, bu iktisadi kıymete ait değerlerin uygun bir katsayı ile çarpılması düzeltme işlemi için yeterlidir.
Mali tablolardaki parasal ve parasal olmayan tutarların, taşıma katsayısı kullanılarak ilgili dönemin sonundaki yeni değerlerinin hesaplanmasına “taşıma” denilir ve hesaplama işlemi “taşıma katsayısı” kullanılarak yapılır.
Taşıma katsayısı, mali tablonun ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, bir önceki dönemin [ Taşıma katsayısına ilişkin tanımda yer alan “Bir önceki dönemin sonundaki fiyat endeksi” ifadesindeki bir önceki dönemden, en son düzeltme yapılan geçici vergi döneminin sonu anlaşılmalıdır. ] sonundaki (yıl içinde işe başlayanlarda işe başlanılan aya ilişkin) fiyat endeksine bölünmesiyle elde edilen katsayıdır. Parasal kıymetler için taşıma katsayısı bir olarak uygulanır.
Taşıma katsayısı kullanılarak parasal olmayan kıymetlerle ilgili olarak yapılacak düzeltme işlemi, aşağıdaki formüle göre hesaplanan taşıma katsayıları ile yapılacaktır. [ 30.06.2004 tarihli bilançoda görünen ve 31.12.2003 tarihli bilançonun düzeltilmesi neticesinde oluşan geçmiş yıllar Kar/Zarar da taşıma katsayısı kullanılarak düzeltilecektir. ]
Mali Tablonun Ait Olduğu Aya ilişkin Fiyat Endeksi
Taşıma katsayısı = ------------------------------------------------------------------
Bir Önceki Dönemin Sonundaki Fiyat Endeksi
Örnek: (A) LTD.ŞTİ’nin aktifinde yer alan bir demirbaşın 31.12.2003 tarihli enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş dönem sonu bilançosundaki değeri 1.2000.0000.000.-TL dir. Söz konusu demirbaşın 30.06.2004 tarihli ikinci geçici vergi dönemine ilişkin bilançodaki kayıtlı değeri de 1.2000.0000.000.-TL dir. 30.06.2004 tarihli bilançonun enflasyon düzeltmesine tabi tutulması işleminde, bu demirbaşın düzeltmeye esas tutarının taşıma katsayısı ile çarpılması gerekmektedir.
Buna göre demirbaşın düzeltilmiş tutarı aşağıdaki şekilde bulunacaktır. ( Bu demirbaşa ait birikmiş amortismanın düzeltilmesi ihmal edilmiştir. ) Mali tablonun ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksi (haziran 2004 TEFE 7982,7); Bir önceki dönemin sonundaki fiyat endeksi (aralık 2003 TEFE 7382,1)
Taşıma katsayısı = 7982,7/7382,1
Taşıma katsayısı = 1,08136
Düzeltilmiş Tutar = Düzeltmeye esas tutar * Taşıma katsayısı
Düzeltilmiş Tutar = 1.2000.0000.000.- * 1,08136
Düzeltilmiş Tutar = 1.297.632.000.- TL’dir.
Düzeltme Katsayısı
Düzeltme işlemine tabi tutulacak mali tabloda yer alan iktisadi kıymetlerden bazılarının düzeltmeye esas tarihleri, düzeltme yapılmış bir tarihten öncesine gidebilir. Bu takdirde bu tür iktisadi kıymetler için yeniden değerlemeye esas tarihe kadar inmek, uygun düzeltme katsayısını bulmak ve düzeltme katsayısını çarparak düzeltme işlemini gerçekleştirmek gerekecektir. Düzeltme işlemi aşağıdaki formüle göre hesaplanan düzeltme katsayıları kullanılarak yapılacaktır.
Mali Tablonun Ait Olduğu Aya İlişkin Fiyat Endeksi
Düzeltme Katsayısı= -------------------------------------------------------------------------
Düzeltmeye Esas Alınan Tarihi İçeren Aya İlişkin Fiyat Endeksi
Örnek: 31.12.2003 tarihli dönem sonu bilançosunu enflasyon düzeltmesine tabi tutan (B) işletmesi, (C) A.Ş’nin %5 hissesine tekabül eden hisse senetlerini 15.03.2004 tarihinde (D) işletmesinden 50.000.000.000.-TL na satın almıştır. (B) işletmesinin 30.06.2004 tarihli bilançosunda söz konusu bu menkul kıymetlerin değeri 50.000.000.000.-TL olarak görünecektir. Bu tutarın düzeltilmesi ise aşağıdaki adımların gerçekleştirilmesi ile olacaktır.
Düzeltme Katsayısı: Mali tablonun ait olduğu aya ait ilişkin fiyat endeksi (haziran 2004 tefe) 7982,7 / Düzeltmeye esas alınan tarihi içeren aya ilişkin fiyat endeksi (mart 2004 tefe) 7862,2
Düzeltme Katsayısı = 7982,7 / 7862,2
Düzeltme Katsayısı = 1,01533
Düzeltilmiş Tutar= Düzeltmeye Esas Tutar * Düzeltme Katsayısı
Düzeltilmiş Tutar= 50.000.000.000 * 1.01533
Düzeltilmiş Tutar= 50.766.500.000.-TL
Örnek: 31.12.2003 tarihli dönem sonu bilançosunu enflasyon düzeltmesine tabi tutan (E) işletmesinin 05.02.2004 tarihinde demirbaş olarak kullanmak üzere aktifine aldığı 1.000.000.000.-TL tutarındaki bilgisayarın 30.06.2004 tarihli 2.geçici vergi dönemine ait bilançodaki düzeltilmiş değeri, düzeltmeye esas tarih itibariyle sahip olduğu değerine düzeltme katsayısı uygulanmak suretiyle aşağıdaki şekilde tespit edilecektir. (Bilgisayarın faydalı ömrü 4 yıldır)
Düzeltme Katsayısı: Mali tablonun ait olduğu aya ait ilişkin fiyat endeksi (haziran 2004 tefe) 7982,7 / Düzeltmeye esas alınan tarihi içeren aya ilişkin fiyat endeksi (şubat 2004 tefe) 7700,6
Düzeltme Katsayısı = 7982,7 / 7700,6
Düzeltme Katsayısı = 1,03663
Düzeltilmiş Tutar= Düzeltmeye Esas Tutar * Düzeltme Katsayısı
Düzeltilmiş Tutar= 1.000.000.000 * 1,03663
Düzeltilmiş Tutar= 1.036.630.000.-TL
Bilgisayar İçin Amortisman Hesaplanması : Bilgisayarın faydalı ömrü 4 yıldır.
Ayrılacak Amortismanın Yıllık Tutarı: 1.036.630.000.-TL / 4 = 259.157.500.-TL
30.06.2004 tarihinde ayrılacak 6 aylık amortisman tutarı= 259.157.500 / 2= 129.578.750
TOPLULAŞTIRILMIŞ YÖNTEMLERE GÖRE DÜZELTME KATSAYILARI
Enflasyon düzeltmesinde mükellefler toplulaştırılmış yöntemleri tercih ediyorlarsa bir önceki bölümde yer alan formüle göre bulunacak düzeltme katsayıları yerine, bu bölümde yer alan esaslara göre bulunan katsayıları kullanarak düzeltme işlemini gerçekleştireceklerdir.
Toplulaştırılmış yöntemler kullanılarak düzeltilebilecek parasal olmayan kıymetler, stoklarla sınırlıdır. Mükellefler stoklarını düzeltmeye esas tutarlarını, düzeltmede esas alınacak tarihlere bağlı kalmaksızın, dönem ortalama düzeltme katsayısı ile veya hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısı ile çarpmak suretiyle düzeltme işlemini gerçekleştireceklerdir. Mükellefler belirtilen bu yöntemlerden herhangi birini seçebileceklerdir.
BASİT ORTALAMA YÖNTEMİ: Bu yöntemde düzeltme katsayısı, mali tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, bu endeks ile bir önceki geçici vergi döneminin sonundaki fiyat endeksi toplamının ikiye bölünmesi sonucu bulunan endekse bölünmesiyle elde edilen katsayı olarak hesaplanır ve düzeltmeye esas tutar olarak da düzeltme işlemine tabi tutulan bilançoda yer alan stoklara ait değerler esas alınır.
Dönem Ortalama Düzeltme Katsayısı= [ Mali tablonun ait olduğu aya ait fiyat endeksi / ( Mali tablonun ait olduğu aya ait fiyat endeksi + Mali tablo günü itibariyle bir önceki geçici vergi döneminin sonundaki fiyat endeksi ) / 2 ]
Örnek : Perakende hazır giyim ürünleri satışı ile iştigal eden ve 31.12.2003 tarihli dönem sonu bilançosunu enflasyon düzeltmesine tabi tutmuş olan (F) Ltd.Şti. nin 30.06.2004 tarihli bilançosunda stok mevcudu 20.000.000.000.-TL olarak gürülmektedir. İşletme sahipleri, 30.06.2004 tarihli bilançoyu düzeltirken bilançoda görülen stokların düzeltmeye esas tarih ve tutarını tespit etmekte zorlanmış bu nedenle stoklarını toplulaştırılmış yöntemlerden basit ortalama yöntemini tercih etmek suretiyle düzeltmeye karar vermişlerdir.
Bu yönteme göre düzeltilmiş stok değerleri aşağıdaki şekilde bulunacaktır.
Dönem Ortalama Düzeltme Katsayısı = Mali tablonun ait olduğu aya ait fiyat endeksi (haziran 2004 tefe) 7982,7 / Mali tablonun ait olduğu aya ait fiyat endeksi + Mali tablo günü itibariyle bir önceki geçici vergi döneminin sonundaki fiyat endeksi (mart 2004 tefe ) 7862,2 / 2
Dönem Ortalama Düzeltme Katsayısı(A)=7982,7/[(7982,7+7862,2)/2] = 1,0076
Düzeltmeye Esas Tutar(B) = 20.000.000.000.-TL
Düzeltilmiş Tutar(A*B)= 20.152.000.000.-TL
HAREKETLİ AĞIRLIKLI ORTALAMA YÖNTEMİ: Bu yöntemde düzeltme katsayısı, enflasyon düzelmesine tabi tutulmuş dönem başı stokun ilgili dönem sonuna taşınmış değeri ile dönem içi alış ve giderlerinin enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş değerleri toplamının, dönem başı stok ile dönem içi alış ve giderlerinin enflasyon düzeltmesine esas alınacak tutarlarının toplamına bölünmesi ile hesaplanır ve düzeltmeye esas tutar olarak da dönem sonu stokun enflasyon düzeltmesine esas alınacak tutarı esas alınır. Bu hesaplamada amortisman ve reel finansman giderleri, endekslenmeden dikkate alınır.
(Enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş dönem başı stokun ilgili dönemin sonuna taşınmış değeri) + (Dönem içi alış ve giderlerin enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş değerleri) / (dönem başı stok)+(dönem içi alış ve giderler)
Örnek: Market işletmeciliği yapan ve 31.12.2003 tarihli dönem sonu bilançosunu 328 sıra no’lu VUK G.T. uyarınca enflasyon düzeltmesine tabi tutmuş olan bay (G), 30.06.2004 tarihli bilançosunu düzeltirken bilançoda görünen stoklarını toplulaştırılmış yöntemlerden hareketli ağırlıklı ortalama yöntemini tercih etmek suretiyle düzeltmeye karar vermiştir.
İşletmenin 31.12.2003 tarihli düzeltilmiş bilançosundaki stoklara ilişkin veriler aşağıdaki gibidir.
A malı : 2.000.000 TL
B malı : 3.000.000 TL
01.01.2004 tarihinden itibaren işletmeye giren ve çeşitli nedenlerle işletmeden çıkan malların dökümü aşağıda gösterilmiştir. [ Stokların düzeltilmesinde mümkün olduğunca alt ayrıma giderek düzeltme işleminin gerçekleştirilmesi esastır. Ancak, hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısı kullanarak düzeltme işlemini gerçekleştirecek olan mükellefler, diledikleri takdirde defteri kebir hesabı bazında da anılan düzeltme işlemini gerçekleştirebilirler. Düzeltme işleminde alt ayrım yerine defteri kebir hesabı bazında düzeltme yapmayı tercih edenler, seçtikleri bu yöntemden 3 yıl boyunca dönemezler. ]
Aylar A Malı Girişler A Malı Çıkışlar B Malı Girişler B Malı çıkışlar
ocak 500.000 600.000 600.000 1.500.000
şubat 800.000 200.000 900.000 2.000.000
mart 400.000 400.000 1.200.000 1.500.000
nisan 100.000 300.000 300.000 300.000
mayıs 500.000 600.000 200.000 100.000
haziran 600.000 500.000 50.000 100.000
Toplam 2.900.000 2.600.000 3.250.000 5.500.000
Hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısının formülünü incelediğimizde formüle yerleştirilmesi gereken değerler aşağıdaki gibi olacaktır.
Enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş dönem başı stokun ilgili dönemin sonuna taşınmış değeri.
Dönem içi alış ve giderlerin enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş değeri
1-) Enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş dönem başı stokun ilgili dönemin sonuna taşınmış değerinin bulunması:
Taşıma Katsayısı = Mali tablonun ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksi (haziran 2004 tefe) 7982,7 / Bir önceki dönemin sonundaki fiyat endeksi (aralık 2003 tefe) 7382,1
Taşıma katsayısı = 7982,7/7382,1
Taşıma katsayısı = 1,08136
A malı için taşınmış değer= Düzeltmeye Esas Tutar * Taşıma Katsayısı
A malı için taşınmış değer= 2.000.000 * 1,08136 = 2.162.720.-TL
B malı için taşınmış değer= 3.000.000 * 1.08136 = 3.244.080.-TL
Dönem içi alışların enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş değerlerinin bulunması :
Düzeltme katsayılarının hesaplanması: Ocak A malı girişi için düzeltme katsayısı hesaplanması: Haziran tefe 7982,7/ ocak tefe 7576,5= 1,05361 ...
Diğer aylardaki A malı girişleri için yapılan hesaplamalarla 01.01.2004 tarihinden sonra işletmeye giren malların 30.06.2004 tarihinde düzeltmeye tabi tutulmasına dair hesaplamalar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
(A ) (B) (C)
Aylar TEFE Taşıma Katsayı A Malı Girişler Düzeltilmiş Değer (A*B) A Malı Çıkışlar B Malı Girişler Düzeltilmiş Değer (A*C) B Malı çıkışlar
ocak 7576,5 1,0536131 500.000 526.807 600.000 600.000 632.168 1.500.000
şubat 7700,6 1,0366335 800.000 829.307 200.000 900.000 932.970 2.000.000
mart 7862,2 1,0153265 400.000 406.131 400.000 1.200.000 1.218.392 1.500.000
nisan 8070,5 0,9891209 100.000 98.912 300.000 300.000 296.736 300.000
mayıs 8067,8 0,9894519 500.000 494.726 600.000 200.000 197.890 100.000
haziran 7982,7 1 600.000 600.000 500.000 50.000 50.000 100.000
Toplam 2.900.000 2.955.878 2.600.000 3.250.000 3.328.156 5.500.000
Hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısı kullanılarak dönem sonu stok ve dönem içi alış ve giderlerinin düzeltilmiş tutarlarının bulunması :
A malı için, hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme = (2.162.720 + 2.955.878 ) / ( 2.000.000 + 2.900.000 ) = 1,04461
Dönem sonu stokun hareketli ağırlıklı ortalama yöntem kullanılarak bulunan taşınmış değeri
30.06.2004 tarihi itibariyle stok tutarı = 2.200.000
Hareketli ortalama düzeltme katsayısı = 1,04461
2.200.000 * 1,04461 = 2.298.142.-TL
B malı için, hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme = (3.244.080 + 3.328.155 ) / ( 3.000.000 + 3.250.000 ) = 1,05156
Dönem sonu stokun hareketli ağırlıklı ortalama yöntem kullanılarak bulunan taşınmış değeri
30.06.2004 tarihi itibariyle stok tutarı = 750.000
Hareketli ortalama düzeltme katsayısı = 1,05156
750.000 * 1,05156 = 788.670.-TL
Düzeltilmiş Cari Dönem Kar/Zararı : Geçici vergi dönemleri sonu itibariyle oluşan kar yada zarar, Enflasyon Düzeltme Hesabının bakiyesine göre bulunacaktır. Enflasyon Düzeltme Hesabının bakiyesi, Dönem Kar / Zarar Hesabına devredilerek kapatılacak ve verilen bakiye türüne göre işletmenin dönem kar yada zararı görülmüş olacaktır.
İKİNCİ KISIM
Vergi değerleri
BİRİNCİ BÖLÜM
Gayrisafi iratların tesbiti
Tahmin Esası
Madde 299 - Binaların vergi değerine esas tutulan gayrisafi iratları tahrir ve tadilat komisyonlarınca bu bölümde yazılı esaslara göre tahmin olunur.
Gayrisafi İrat
Madde 300 - Bir binanın yıllık gayrisafi iradı, o binanın bulunduğu mahalde cari olan normal kiralara nisbetle sahibinin kiraya verdiği takdirde alabileceği kira bedelinden ibarettir.
Gayrisafi iradın takdirinde; bina kiraya verilmiş ve kira bedeli yukardaki fıkra dairesinde emsalinin cari olan normal kiralarına uygun bulunmuş ise bu bedel esas tutulur. Aksi halde aşağıda yazılı esaslar gözetilmek suretiyle gayrisafi iradın takdiri yapılır.
1. Normal şartlar dahilinde ve genel surette binanın bulunduğu mahalde cari olan kiraların seviyesi;
2. Aynı nev'iden bulunan binaların getirdiği irat;
3. Binanın mevkii;
4. Binanın büyüklüğü, kat sayısı ve her kattaki oda ve daire adedi;
5. Dahili taksimatı itibariyle kullanış durumu ve mamurluk derecesi;
6. Asansör, kalorifer tesisatı bulunup bulunmadığı;
7. Kullanış tarzı.
Fabrika, değirmen ve imalathanelerin iratlarının takdirinde içerlerinde bulunan sabit istihsal tesisatı dahi nazara alınır.
Yıllık İrat
Madde 301 - Gayrisafi iratlar yıllık tahmin olunur. şu kadar ki, mevsimlik olarak kiraya verilmesi veya ikame edilmesi mutat olan binaların bu süreye ait iratları yıllık sayılır.
Yılın belli zamanlarında işliyebilen değirmenler ile belli mevsimlerde çalışan fabrika ve imalathanelerin ve mevsimlik işleyen otel, banyo, plaj gibi gayrimenkullerin işletme süresine ait iratları da keza yıllık sayılır.
Rayiç
Madde 302 - Gayrisafi iratların tahmininde, binanın bulunduğu birlikte genel tahrir veya mevzii tadilata başlandığı, ferdi tadilatta, tadilatın yapıldığı yılda cari rayiçler esas tutulur.
Giderler
Madde 303 - Gayrisafi iradın tahmininde, vergi, resim ve harçlar için indirme yapılamaz.
Ancak komisyonlarca kira mukavelelerinin incelenmesi sırasında su ve elektrik sarfiyatı, ısıtma giderleri ve buna benzer giderlerin kiraya veren tarafından deruhde edildiği görülürse, kira bedeli bu gibi giderler çıktıktan sonra nazara alınır.
Döşemesiz Tahmin
Madde 304 - Değirmen, fabrika ve imalathane tesisatı hariç olmak üzere gayrisafi irat döşemesiz binaya göre belli edilir.
Mütemmimat
Madde 305 - A) Belediye teşkilatı bulunan yerlerde belediye sınırları içindeki binaların ve belediye teşkilatı bulunmıyan yerlerde köyü teşkil eden binaların işgal eylediği saha dahilindeki binaların mütemmimatından olan arazi;
B) Her nerede olursa olsun; ticaret ve sanata tahsis edilmiş olan ve bunlarla birlikte aynı işte kullanılan arazi;
İrat takdirinde binaya tabidir.
Bina ile sınırlanmış olup kullanış tarzı itibariyle de bina ile birlik teşkil eden avlu, bahçe ve sair arazi binanın mütemmimatındandır.
İfraz ve Şüyu
Madde 306 - Aşağıda yazılı bina kısımları için ayrı ayrı irat tahmin olunur:
1. Bir çatı altında bulunup da kullanış tarzı ve kapıları ayrı olan bina kısımları;
2. Sahipleri arasında ifraz ve taksim edilmiş olan binaların müfrez kısımları (İfraz olunmayıp da şayian tasarruf olunan binaların iradı binanın genel heyeti itibariyle tahmin olunur).
İrat ve Kıymet Münasebeti
Madde 307 - Tahrir (Genel tahrir ve tadilat) esnasında, bir binanın gayrisafi iradını tahmin için kafi vasıta ve karine bulunmadığı takdirde, binanın satılması halinde elde edilecek kıymet tahmin olunur ve bu kıymetin % 10'u safi irat olarak kabul edilir.
Safi iradı bu suretle tespit edilen binalar yılın belli zamanlarında kiraya verilen veya çalıştırılan binalardan olsa dahi safi irattan herhangi bir indirme yapılmaz.
İKİNCİ BÖLÜM
Arazi kıymetlerinin tespiti
Tahmin Esası
Madde 308 - Arazinin vergi değerine esas tutulan kıymetleri, tahrir ve tadilat komisyonlarınca bu bölümde yazılı esaslara göre tahmin olunur.
Arazi Kıymeti
Madde 309 -Arazinin tahmin olunacak kıymeti alelade alım-satım kıymetidir.
Arazi kıymetinin tahmininde aşağıdaki esaslar nazara alınır:
1. Normal şartlar dahilinde ve genel surette arazinin bulunduğu birlikte arazi satış kıymetlerinin seviyesi;
2. Aynı nev'iden arazinin satış kıymetleri;
3. Arazinin mevkii;
4. Tarımda kullanılan arazinin yetiştirme kuvveti, sulaklık derecesi, tarımın nev'i;
5. Arazinin büyüklüğü ve küçüklüğü;
6. Meskun yerlere, iskele ve istasyonlara yakınlığı.
Kıymet Rayiçleri
Madde 310 - Arazi kıymetinin tahmininde genel tahririn veya mevzii tadilatın başladığı, ferdi tadilat halinde tadilatın yapıldığı yıl da cari satış kıymetleri esas tutulur.
Kıymet-Kira Münasebeti
Madde 311 - Tahrir (Genel tahrir tadilat) esnasında arazinin alım, satım kıymetlerinin tayini mümkün olmazsa, o yerin kiraya verilmesi halinde getireceği kira tahmin ve bunun 10 misli arazinin kıymeti olarak kabul edilir.
Arazide Kira
Madde 312 - Bir arazinin getireceği kiranın bilinmesi icabeden hallerde arazi kıymetinin onda biri emsal kirası sayılır.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Amortismanlar
BİRİNCİ BÖLÜM
Mevcutlarda amortisman
Amortisman Mevzuu
Madde 313 - İşletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269'uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edavat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesi amortisman mevzuunu teşkil eder.
İlgili mevzuat gereğince sözleşme süresinden sonra bedelsiz olarak devlete veya devletçe tensip olunan bir teşekküle veya belediyeye intikali öngörülen amortismana tabi iktisadi kıymetlerden (sözleşme süresinde yenilenmesi gerekenler hariç), sermayenin veya özel maliyet bedellerinin itfası hükümlerine göre amortismana tabi tutulanlar, genel hükümler uyarınca ayrıca amortismana tabi tutulamazlar.
Değeri 520,- YTL yi aşmayan peştemallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri 520,- YTL yi aşmayan alet, edevat, mefruşat ve demirbaşlar amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilir. İktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu had topluca dikkate alınır.
(354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 520, - YTL )
Arazide Amortisman
Madde 314 - Boş arazi ve boş arsalar amortismana tabi değildir. Ancak:
1. Tarım işletmelerinde vücuda getirilen meyvalık, dutluk, fındıklık, zeytinlik ve güllüklerle incir bahçeleri ve bağlar gibi tarım tesisleri;
2. İşletmede inşa edilmiş olan her nev'i yollar ve harklar; amortismana tabi tutulur.
Normal Amortisman
Madde 315 - Mükellefler amortismana tâbi iktisadî kıymetlerini Maliye Bakanlığının tespit ve ilân edeceği oranlar üzerinden itfa ederler. İlân edilecek oranların tespitinde iktisadî kıymetlerin faydalı ömürleri dikkate alınır.
(*)(Değişmeden önceki şekli) Mükellefler amortismana tabi iktisadî kıymetlerinin değerini, % 20 nispetinden fazla olmamak üzere, serbestçe tespit ettikleri nispetler üzerinden yok ederler.
Ancak, arazi ve binalar ile % 20 nispetinden daha yüksek bir nispette amortismana tabî tutulacak iktisadî kıymetlerin değeri, Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan olunan nispetler üzerinden yok edilir.(x)
(x) Normal Amortisman:
(Değişmeden önceki şekli) Madde 315 –Mükellefler amortismana tabi iktisadî kıymetlerinin değerini, % 25 nispetinden fazla olmamak üzere, serbestçe tespit ettikleri nispetler üzerinden yok ederler.
Ancak, arazi ve binalar ile % 25 nispetinden daha yüksek bir nispette amortismana tabi tutulacak iktisadi kıymetlerin değeri, Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan olunan nispetler üzerinden yok edilir.
Azalan Bakiyeler Usuliyle Amortisman
Mükerrer Madde 315 - Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerden dileyenler, amortismana tabi iktisadi değerlerini, azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulü ile yok edebilirler.
Bu usulün tatbikinde;
1. Her yıl, üzerinden amortisman hesaplanacak değer, evvelce ayrılmış olan amortismanlar toplamının tenzili suretiyle tespit olunur. Enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde, üzerinden amortisman ayrılacak değer, amortismana tâbi iktisadî kıymetin düzeltilmiş değerinden daha evvel ayrılmış olan amortismanların toplamının taşınmış değerleri indirilmek suretiyle tespit edilir.
2. Bu usulde uygulanacak amortisman oranı % 50'yi geçmemek üzere normal amortisman oranının iki katıdır. (5228 ile değişmeden önce amortisman oranı normal amortisman oranının iki katıdır. )
3. Bu usulde amortisman süresi normal amortisman nispetlerine göre hesaplanır.
Bu sürenin son yılına devreden bakiye değer, o yıl tamamen yok edilir.
Madenlerde Amortisman
Madde 316 - İşletme sebebiyle içindeki cevherin azalmasından dolayı maddi değerini kaybeden madenlerin ve taş ocaklarının imtiyaz veya maliyet bedelleri, ilgililerin, müracaatları üzerine bunların büyüklük ve mahiyetleri gözönünde tutulmak ve her maden veya taş ocağı için ayrı ayrı olmak üzere Maliye ve Sanayi Bakanlıklarınca belli edilecek nispetler üzerinden yok edilir.
Fevkalade Amortisman
Madde 317 - Amortismana tabi olup:
1. Yangın, deprem, su basması gibi afetler neticesinde değerini tamamen veya kısmen kaybeden;
2. Yeni icatlar dolayısiyle teknik verim ve kıymetleri düşerek tamamen veya kısmen kullanılmaz bir hale gelen;
3. Cebri çalışmaya tabi tutuldukları için normalden fazla aşınma ve yıpranmaya maruz kalan;
Menkul ve gayrimenkullerle haklara, mükelleflerin müracaatları üzerine ve ilgili bakanlıkların mütalaası alınmak suretiyle, Maliye Bakanlığınca her işletme için işin mahiyetine göre ayrı ayrı belli edilen "Fevkalade ekonomik ve teknik amortisman nispetleri" uygulanır.
Amortisman Nispetlerinin İtibar Tarihi
Madde 318 - Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan olunan amortisman nispetleri ilanların yapıldığı, ayrı ayrı tespit edilen nispetlerin ilgililerin müracaatta bulunduğu hesap döneminden muteberdir.
Maliye Bakanlığı tespit ve ilan ettiği amortisman nispetlerini gerektiğinde değiştirmeye ve amortismanlarla ilgili hususları tespite yetkilidir.
Madde 319 –
(*)(5024 Sayılı Kanunla kaldırılmadan önceki şekli)Mükellefler, usulüne göre tespit edilen nispetleri aşmamak şartiyle, amortismanları diledikleri nispetler üzerinden hesaplıyabilirler; şu kadar ki, uygulamaya başladıkları amortisman nispetlerini müteakip faaliyet yıllarında değiştiremezler.
318'inci maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre amortisman nispetlerinin değiştirilmiş olması hali bundan müstesnadır.
Amortisman Uygulama Süresi
b) Süre Bakımından
Madde 320 - Amortisman süresi, kıymetlerin aktife girdiği yıldan başlar. Bu sürenin yıl olarak hesaplanması için (1) rakamı mükellefçe uygulanan nispete bölünür.
Faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları binek otomobilleri hariç olmak üzere, işletmelere ait binek otomobillerinin aktife girdiği hesap dönemi için ay kesri tam ay sayılmak suretiyle kalan ay süresi kadar amortisman ayrılır. Amortisman ayrılmayan süreye isabet eden bakiye değer, itfa süresinin son yılında tamamen yok edilir.
Her yılın amortismanı ancak o yıla ait değerlemede nazara alınabilir.
Amortismanın herhangi bir yıl yapılmamasından veya ilk uygulanan nispetten düşük bir hadle yapılmasından dolayı amortisman süresi uzatılamaz.
(*) (Değişmeden önceki şekli) (4008 sayılı Kanunun 12'inci maddesiyle eklenen fıkra) Ancak, kıymetlerin aktife girdiği ilk hesap döneminde, dönemin bitimine kaç ay kalmış ise bu hesap dönemi için ay kesri tam ay sayılmak suretiyle kalan ay süresi kadar amortisman ayrılır. Amortisman ayrılmayan süreye isabet eden bakiye değer, itfa süresinin son yılında tamamen yok edilir.
Bazı binek otomobillerin aktife girdiği ilk hesap döneminde aktife girdiği tarihten sonra kalan dönem sonuna kadar olan süre dikkate alınarak amortisman ayrılması gerekmektedir. VUK’nun 4008 sayılı kanun ile değişik ikinci fıkrasındaki bu kısıtlayıcı hüküm faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları binek otomobilleri bu kısıtlamanın dışında tutmuştur. Bu kısıtlamaya tabi binek otomobiller için aktife girdikleri ay kesri tam ay sayılmak suretiyle kalan ay süresi kadar “Kıst” amortisman ayrılır.
Bu uygulamada, binek otomobillerin aktife girdiği hesap dönemine ilişkin amortisman tutarı, (Yıllık Amortisman / 12 * Kalan Ay Sayısı) formülüne göre hesaplanacaktır.
Bu hesaplamada, binek otomobillerin aktife girdiği ay kesri tam sayılacaktır. Amortisman ayrılmayan süreye isabet eden bakiye kısım ise, son yılda ayrılacak amortisman tutarına ilave edilerek itfa edilecektir.
Örnek : İşletmede kullanılmak üzere 28 eylül 2000 tarihinde 3.600.000.000.-TL ya bir otomobil satın alınmıştır. Normal amortisman usulünde uygulanabilecek azami amortisman nispeti %20 dir. [(Otomobilin faydalı ömrü 5 yıldır. 1/Faydalı Ömür = (1/5) = 0,20 )]Diğer taraftan, sabit kıymetin aktife alındığı ay kesri tam sayılacağı için, 2000 hesap dönemi için eylül, ekim, kasım ve aralık ayları olmak üzere 4 aylık süreye isabet eden kıst dönem amortismanı aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.
Yıllık Amortisman Tutarı : 3.600.000.000.- * % 20 = 720.000.000.-
4 Aylık (Kıst) Amortisman Tutarı : (720.000.000 / 12 Ay) * 4 Ay = 240.000.000.-
2000 Yılında Ayrılacak Amortisman Tutarı (1.Yıl) : 240.000.000.-
2001 Yılında Ayrılacak Amortisman Tutarı (2.Yıl) : 720.000.000.-
2002 Yılında Ayrılacak Amortisman Tutarı (3.Yıl) : 720.000.000.-
2003 Yılında Ayrılacak Amortisman Tutarı (4.Yıl) : 720.000.000.-
2004 Yılında Ayrılacak Amortisman Tutarı (5.Yıl) : 1.200.000.000.-
2000 yılına isabet eden ancak, kıst amortisman uygulaması nedeniyle sabit kıymetin aktife alındığı dönemde ayrılamayan 8 aylık amortisman tutarı 480.000.000.-TL ise, son yılda ayrılacak amortisman tutarına ilave edilerek itfa edilecektir.
Azalan Bakiyeler Usulünün seçilmesi halinde ise sabit kıymetin aktife alındığı hesap dönemine ilişkin amortisman tutarı ise şu şekilde hesaplanacaktır.
Yıllık Amortisman Tutarı : 3.600.000.000.- * % 40 = 1.440.000.000.-
4 Aylık (Kıst) Amortisman Tutarı : (1.440.000.000 / 12 Ay) * 4 Ay = 480.000.000.-
Yıl Bakiye Amortisman Oranı Hesaplanan Amortisman Ayrılacak Amortisman
1 3.600.000.000 0,40 1.440.000.000 480.000.000
2 2.160.000.000 0,40 864.000.000 864.000.000
3 1.296.000.000 0,40 518.400.000 518.400.000
4 777.600.000 0,40 311.040.000 311.040.000
5 466.560.000 0,40 466.560.000 1.426.560.000
Amortisman Uygulama Süresi
c) Amortisman Usulünü Seçme Bakımından
Mükerrer Madde 320 –
1. İktisadi ve teknik bakımdan bir bütün teşkil eden değerler için normal veya azalan bakiyeler usulü ile amortisman usullerinden yalnız birisi uygulanabilir.
2. Bir iktisadi değer üzerinden normal amortisman usulüne göre amortisman ayrılmasına başladıktan sonra bu usulden dönülemez.
3. Bir iktisadi değer üzerinden azalan bakiyeler usulüne göre amortisman ayrılmaya başlandıktan sonra normal amortisman usulüne geçilebilir. Bu suretle usul değiştirenler keyfiyeti beyannamelerinde veya eski bilançolarda belirtmeye mecburdurlar. Kabul edilen yeni usul bu bildirimin yapıldığı beyannamenin taalluk ettiği dönemden itibaren nazara alınır. Bu takdirde henüz yok edilmemiş olan değer kısmı, bakiye amortisman süresine bölünmek suretiyle eşit miktarlarla yok edilir.
İktisadi ve teknik bütünlük kavramını işletmede belli bir fonksiyon etrafında üretim yapan ve bu fonksiyonun tamamlanmasına yarayan amortismana konu kıymetler topluluğu olarak tanımlamak gerekir. Örneğin; binanın kalorifer tesisatı, kazan, su pompası, boru sistemi vs.
Bu tür mallarda temel özellik şunlardır :
-Alınıp satılabilirlik,
-Teknik özellikleri olmayan
-Üretime (hizmete) topluca katılabilirlik
AMORTİSMAN YÖNTEMİNİ SEÇME VE DEĞİŞTİRME
VUK’nun mükerrer 320. maddesine göre iktisadi ve teknik bakımdan bir bütün teşkil eden değerler için normal veya azalan bakiyeler usulü ile amortisman usullerinden yanlızca birisi uygulanabilir. Kanunda yer alan iktisadi ve teknik bütünlük kavramlarıyla ifade edilen hususlar şöyledir:
İktisadi bütünlük, iktisadi kıymetlerin bir arada kullanılmasının daha rasyonel, istenen amacı gerçekleştirmede daha etkili, kayıpların daha az olmasını ifade eder.
Teknik bütünlük, iktisadi kıymetlerin bir amacı gerçekleştirmede bir arada kullanılmalarının zorunlu olmasını belirtir.
Bu kavramların yorumlanabilir kavramlar olmaları uygulamada hangi kıymetlerin iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük teşkil ettikleri sorununa yol açmaktadır. Sorunun çözümünde ölçüler şunlardır: İktisadi kıymetlerden biri yoksa ve bu durumda diğeri kendinden beklenilen fonksiyonu vermiyorsa, iktisadi ve teknik bütünlükten kesinlikle söz edilmelidir. Örneğin, bir üretim makinesi ile motoru bir bütündür. Ayrıca, iktisadi kıymetlerin bir arada kullanılmaları, yapılan faaliyetin bir sonucu ise iktisadi ve teknik bütünlük söz konusudur.
Örneğin, otel işletmelerinde yatak takımları, havlular, lokanta işletmeciliğinde çatal, kaşık, bıçaklar iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük teşkil ederler. Bunlara ek olarak iktisadi kıymetlerin bir arada kullanılmaları rasyonellik içeriyorsa da, iktisadi ve teknik bütünlükten söz edilir. Örneğin büro için alınan koltuk takımları, masa ve sandalyeleri gibi.
Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere bu kavram çeşitli yorumlara açıktır. Doğru yorumun kavramın özünden hareketle yapılması gereği vardır.
Bir iktisadi kıymet için aktife girdiği yıl normal amortisman yöntemiyle amortisman ayrılmış ise, müteakip vergilendirme dönemlerinde bu usulden dönülemez ve sonradan azalan bakiyeler usulüyle amortisman hesaplama yoluna gidilemez.
Yıllık olarak seçilen usul geçici vergi dönemlerinde de değiştirilemez. Benzer şekilde ilk defa aktife alınan iktisadi kıymetler için geçici vergi açısından seçilen usul ve oranlar yıllık olarak da uygulanmak zorundadır.
Ancak, azalan bakiyeler yönteminden normal amortisman yöntemine geçilebilir. Bunun için değişikliğin vergi beyannamesinde yada beyanname eki bilançoda belirtilmesi gerekir. Değişiklik bildirim ile birlikte yapılır. Geçiş için, önce henüz yok edilememiş iktisadi kıymet değeri hesaplanır. Bulunan değer iktisadi kıymetin kalan amortisman süresi içinde eşit oranlarla yok edilir.
Amortisman Hesapları
Madde 321 - Bu bölüm gereğince hesaplanan amortismanların, hesaplarda ayrıca gösterilmek şartiyle ilgili bulundukları değerlerden doğrudan doğruya indirilmesi veya pasifte ayrı bir karşılık hesabında toplanması caizdir.
AMORTİSTAN HESAPLARI
Mükellefler dönem sonunda amortismana tabi iktisadi kıymetleri üzerinden ayırdıkları amortismanları yasal defterlerinde ayrıca göstermek zorundadırlar. Bu zorunluluk mükelleflerin iktisadi kıymetlerinin gerçek durumlarını yansıtması bakımından, ayrıca kolaylık da sağlamaktadır.
VUK, amortisman kayıtlarının ayrıca gösterilebileceği yerleri, envanter defterinin ayrı bir yeri, amortisman defteri yada listeleri olarak belirlemiştir. (VUK Md.189) Bunun yanı sıra kanun koyucu yıl sonunda amortisman kaydı konusunda seçimlik hak tanımıştır. Yıl sonunda mükellefler isterlerse amortisman tutarlarını doğrudan iktisadi kıymetlerin bedellerinden düşebilecekler, isterlerse pasifte bir karşılık hesabında ayrılan amortismanları toplayabileceklerdir. Direkt Yöntem ve Endirekt Yöntem olarak adlandırılan bu yöntemler aşağıda açıklanmıştır.
a) Direkt Yöntem : Bu yönteme göre, her dönemin ayrılan amortismanı o dönem sonunda doğrudan iktisadi kıymetin değerinden düşülür. Amortisman süresi içerisinde iktisadi kıymet itfa edilir.
Örnek: 2000 yılı ocak ayı içerisinde satın alınan ve 1.600.000.000.-TL değerle aktifte yer alan bir demirbaşın 2000 yılı ayrılan amortisman kaydı, aşağıdaki şekilde olacaktır. (Amortisman oranı %20 olarak alınmıştır. )
-------------------31.12.2000 ------------------------
770 Genel Yönetim Giderleri Hs. 320.000.000
770.006 Demirbaş Amortismanları
255 Demirbaşlar Hs. 320.000.000
(2000 yılı demirbaş amortismanları)
----------------------------------------------------------
Böylelikle, direk yöntemde her dönem ayrılan amortisman tutarı kadar aktifte yer alan sabit kıymet bedeli azalacak, amortisman süresi sonunda sabit kıymet bedeli tamamen yok (itfa) edilecektir.
b) Endirekt Yöntem : Bu yöntemde, ayrılan amortismanlar pasifte karşılık hesabında tutulur. Uygulamada bu karşılık hesabına “257-Birikmiş Amortismanlar Hs.” Adı verilmektedir. Bu yöntemde, iktisadi kıymet bedelleri azaltılmamakta, her yılın amortismanı pasifte karşılık hesabına toplanmaktadır.
Yukarıdaki örneği tekrar ele alacak olursak, aynı sabit kıymet üzerinden endirekt yönteme göre ayrılan amortisman kayıtları aşağıdaki gibi olacaktır.
-------------------31.12.2000 ------------------------
770 Genel Yönetim Giderleri Hs. 320.000.000
770.006 Demirbaş Amortismanları
257 Birikmiş Amortismanlar Hs. 320.000.000
257.001 Demirbaş Birikmiş Amortismanları
(2000 yılı demirbaş amortismanları)
-------------------31.12.2000 ------------------------
632 Genel Yönetim Giderleri Hs. 320.000.000
771 Gen.Yön.Gid.Yansıtma Hs. 320.000.000
(2000 yılı demirbaş amortismanları Yansıtılması)
-------------------31.12.2000 ------------------------
771 Genel Yönetim Giderleri Hs. 320.000.000
770 Genel Yönetim Giderleri Hs. 320.000.000
770.006 Demirbaş Amortismanları
(2000 yılı demirbaş amortismanları G.T. Hesabına )
-------------------31.12.2000 ------------------------
690 Dönem Karı veya Zararı Hs. 320.000.000
632 Gen.Yön.Gid. Hs. 320.000.000
(2000 yılı demirbaş amortismanlarının Dönem K/Z’a devri)
----------------------------------------------------------
AMORTİSMAN UYGULAMASINDA ÖZELLİK ARZ EDEN BAZI HUSUSLAR
a) Amortisman Süresi Dolmadan Hurdaya Ayrılan İktisadi Kıymetlerin Durumu
Amortisman ayırma süresi dolmadan hurdaya ayrılan iktisadi kıymetlerin işletmede mevcut olanlarının üzerinden amortisman ayırmamak gerekmektedir. Çünkü, söz konusu varlıklar işletmede kullanılıyor olmaktan çıkmıştır.
İşletmede kullanılmayan iktisadi kıymetlerin hurda olarak satılması durumunda önce ayrılan amortismanlar dikkate alınmalı, satıştan elde edilen kar yada zarar buna göre belirlenmelidir.
Hurdaya ayrılan iktisadi kıymetler satılmamış ise, bu değerler iktisadi kıymetler arasından çıkarılmalıdır. İktisadi kıymet olmaktan çıkan bu varlıkların değerleri Takdir Komisyonu tarafından tespit edilmeli, tespit edilen değer aktifte yer almalı, tamamen değersiz duruma gelmiş ise aktifler arasından çıkarılmalıdır. Bu varlıkların kalan net değerleri ile ayrılmış amortismanları ve Takdir Komisyonunca belirlenen değerleri karşılaştırılarak, kar yada zarar belirlenmelidir. Belirlenen kar yada zarar ticari faaliyetin bir sonucu sayılmalıdır. Ayrıca iktisadi kıymet olmaktan çıkan varlıklar için amortisman ayrılmamalıdır.
b) Faaliyetin Durması Durumunda Amortismanlar
Faaliyetine devam eden işletmelerde iktisadi varlık vergileme dönemleri içerisinde bir süre kullanılmamış olsalar bile, amortisman tam olarak ayrılır.
Ancak, işletme faaliyetini durdurmuş ise amortisman ayırması mümkün değildir. VUK’nun 161. maddesine göre vergiye tabi olmayı gerektiren işlemlerin tamamen durdurulması ve sona ermesi işi bırakma olarak tanımlanmıştır. İşi bırakma faaliyetin durdurulmasından sonra gelir. Mevcutların elden çıkarılmasından, alacakların tahsilinden, borçların ödenmesinden sonra iş bırakılmış sayılır. İşletmede faaliyet durdurulmuş ise, mevcutların elden çıkarılması beklenmeden amortisman uygulamasına son verilmelidir. Başka deyişle faaliyetin durdurulduğu zamana kadar amortisman uygulanmalıdır. Bu süreden sonra işi bırakma süreci içerisinde amortisman ayrılmamalıdır.
İKİNCİ BÖLÜM
Alacaklarda ve sermayede amortisman
Değersiz Alacaklar
Madde 322 - Kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmıyan alacaklar değersiz alacaktır.
Değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilirler.
İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacakları, gider kaydedilmek suretiyle yok edilirler.
Herhangi bir alacağın değersiz hale gelip gelmediği konusunda karar verebilmek için her şeyden önce bu alacağın işletmenin ticari faaliyetinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını araştırmak gerekir. Çünkü, eğer alacak işletmenin ticari faaliyetinden dolayı ortaya çıkmışsa değersiz hale geldikleri tarihte mukayyet değeri ile zarara geçirilerek yok edilecektir.
Kanun hükmünde yer alan kanaat verici vesikadan ne anlaşılması gerektiği konusunda bir açıklık bulunmamaktadır. Ancak, uygulamada ortaya çıkan görüş birliğinden ve bugüne kadar verilen yargısal kararlardan anlaşılacağı üzere; Medeni Kanunun 31.ve müteakip maddeleri uyarınca mahkemelerce borçlu hakkında verilmiş bulunan gaiplik kararı, borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının işlemden kaldırıldığını gösteren icra memurluğu yazısı, borçlunun ölümü ve mirasçılarının bulunmadığını gösteren resmi soruşturma belgesi, borçlunun ölümü ve mirasçılar adına sulh mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red kararı, ticaret mahkemelerince verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tabi tutulmuş bulunan iflas kararı gibi belgeler “Kanaat Verici” nitelikte belge sayılmaktadır.
Bilanço esasına göre defter tutanlar değersiz hale gelen alacaklarını, değersiz hale geldikleri yıl mukayyet değeri ile zarara geçirerek yok ederler. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise değersiz hale gelen alacaklarını defterlerine gider kaydederek hasılatlarından düşürebilirler.
Aciz Vesikasına Dayanan Alacağın Değersiz Alacak Sayılıp Sayılmayacağı: Bu tür alacakların değersiz alacak olarak kabulüne imkan yoktur. Bu tür alacakların karşılık ayrılarak amorti edilmesi söz konusu olabilir. İcra, iflas kanunun 143. maddesinde “alacaklı alacağının tamamını alamamışsa kalan miktar için kendisine bir aciz vesikası verilir “ hükmü vardır. Aciz belgesi takibin yapıldığı devrelerde borçlunun ödeme kabiliyetinin bulunmadığını gösterir aciz vesikalı alacaklarda zaman aşımı işlemez. Bu belge ile alacaklı, borçlunun ödeme kabiliyeti kazandığı an takibe geçip alacağını tahsil edebilir. Gerçekte aciz vesikası alacaklıya alacağı ile ilgili olarak zamanaşımını keser nitelikte bir hak sağlamaktadır. Dolayısıyla aciz vesikasına bağlanmış bulunan alacaklarda ödememe ihtimali kadar, ileride borçlunun ödeme kabiliyetini yeniden kazanarak borcunu ödeme ihtimali de vardır.
Danıştay’ın verdiği kararlarda, kesin olarak ödenemezlik durumu hasıl olmayan aciz vesikasına bağlanmış bulunan bir şüpheli alacak olarak kabul edilmesi VUK’nun 323. maddesine göre de karşılık ayrılmasını gerektirmektedir.
Şüpheli Alacaklar
Madde 323 - Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;
şüpheli alacak sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.
Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.
şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir.
-Bir kısım itibariyle teminata bağlı alacaklarda, karşılık teminattan arta kalan kısım için ayrılır. Alacağın ne kadarının teminatsız kaldığının bilinmemesi halinde kısmen de olsa karşılık ayrılmaz.
-Borçlunun vadesinde borcunu ödememesi halinde mallarına el konulması alacağın teminata bağlandığını gösterir.
-Kamu idare ve müesseselerinden olan alacaklar için de karşılık ayrılıp ayrılmayacağı konusu tartışmalıdır.
-Teminat konusunda yasal düzenlemeler:
Bilindiği üzere vergi hukukunda nelerin teminat olarak kabul edileceği 6183 sayılı AATUHK’nun 10. ve 11. maddelerinde sayılmış bulunmaktadır. Adı geçen kanunun 10. maddesinde;
Para,
Bankalarca verilen teminat mektupları,
Hazine tahvil ve bonoları,
Hükümetçe belli edilecek milli esham ve tahvilat; Bu esham ve tahvilat teminatın kabul edilmesinde en yakın borsa cetvelleri üzerinden %5 noksanıyla değerlendirilir.
İlgililer veya ilgililer lehine 3. şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı amme idaresi tarafından haciz varakalarına müsteniden haczedilen menkul ve gayri menkul mallar
teminat olarak kabul edilir.
Yine aynı kanunun 11. maddesinde “10. maddeye göre teminat sağlayamayanlar muteber bir şahsı müteselsil borçlu gösterebilirler” denilmektedir.
ŞÜPHELİ ALACAKLAR İÇİN KARŞILIK AYRILMASI
İşletmeler, şüpheli hale gelen alacakları için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayırabilirler. Madde hükmünde geçen tasarruf değeri ile anlatılmak istenilen alacağın sahibi için tahsili şüpheli olmayan kısmıdır. Bu nedenle tasarruf değeri ile şüpheli alacak karşılığı ters orantılıdır. Bir alacağın sahibi için tasarruf değeri sıfır ise, o alacağın tamamının tahsili şüpheli hale gelmiş demektir. Dolayısıyla işletmeler VUK’nun 323. maddesine göre alacaklarının tasarruf değerinin olup olmadığını araştıracaklar, alacağın bir kısmının tahsilinin şüpheli olmadığı anlaşılırsa, tasarruf değeri kadar kısım için şüpheli alacak karşılığı ayırabileceklerdir. Örneğin, anlaşmazlık, alacağın miktarına ilişkin olup, alacaklı alacağının 3.000.-YTL; borçlu borcunun 2.400.-YTL olduğunu iddia ediyorsa, alacaklının dava konusu alacağını 2.400.-YTL tasarruf değeri ile değerlemesi 600.-YTL için de şüpheli alacak karşılığı ayırması gerekir.
Öte yandan şüpheli alacak karşılığı, şüpheli alacak tutarından fazla olamaz. Takip aşamasında tahakkuk ettirilen faiz komisyon vb. tutarlar alacak tutarına eklenmedikçe bu tutarlar için karşılık ayrılamaz.
İşletmeler, şüpheli alacak karşılığı ayırıp ayırmamakta serbesttirler. Ancak, karşılık ayrılması halinde, karşılığın hangi alacağa ait olduğu karşılık hesabında gösterilmelidir. Diğer taraftan, şüpheli alacak karşılığı ancak alacağın şüpheli hale geldiği yıl için ayrılabilir. Alacağın şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayırmayan işletmeler daha sonraki yıllarda bu haklarını kaybederler.
Şüpheli alacak karşılığı ayrılmasında önemli bir diğer husus ise, şüpheli alacaklar için karşılık ayrılmadan zarar yazılmasının mümkün olmadığıdır.
Geçici vergi dönemlerinden herhangi birinde şüpheli hale gelen alacağın içinde bulunduğu hesap dönemini aşmamak üzere karşılık ayırmak mümkündür.
ŞÜPHELİ ALACAK KARŞILIĞININ KAYITLARDA GÖSTERİLMESİ
Örnek: Bir gerçek kişiye ait ticari işletmenin yıl içinde dava konusu yapılmış biri 1.800 YTL diğeri de 200 YTL olmak üzere toplam 2.000 YTL senetli alacağı vardır.
Değerleme gününde (Dönem Sonunda) söz konusu senetlerin tahsilinin tamamen şüpheli hale geldiği yani işletme için tasarruf değerlerinin olmadığı anlaşılmış ve karşılık ayrılmasına karar verilmiştir.
----------------- / / ---------------------
128 Şüpheli Ticari Alacaklar Hs. 2.000.-
121 Al.Sen.Hs. 2.000.-
(.... şirketine ait.... vadeli alacak senetlerimiz şüpheli hale gelmiştir)
----------------- / / ---------------------
654 Karşılık Giderleri Hs. 2.000.-
129 Ş.Tic.Al.Krş.Hs. 2.000.-
(Şüpheli hale gelen senetlere karşılık ayrılması)
----------------- / / ---------------------
690 Dönem K/Z Hs. 2.000.-
654 Karşılık Giderleri Hs. 2.000.-
( Şüpheli alacaklar karşılığının K/Z’a devri)
-----------------------------------------------
Böylece işletmenin şüpheli hale gelmiş alacakları için alacağın şüpheli hale geldiği yılın gayri safi karından karşılık ayrılmış olmaktadır.
KARŞILIK AYRILAN ŞÜPHELİ ALACAĞIN SONRADAN TAHSİLİ
VUK’nun 323. maddesinde, şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarlarının, tahsil edildikleri dönemde kar – zarar hesabına intikal ettirilecekleri belirtilmiştir. Daha önce karşılık ayırmak suretiyle zarar yazılan bir alacağın sonradan tahsili halinde kar yazılması gerektiği tabidir. Yukarıdaki örnekte karşılık ayrılan şüpheli alacağın sonraki dönemde tahsil edildiğini kabul edelim. Yevmiye defterine yapılacak kayıt şöyle olur:
----------------- / / ---------------------
100 Kasa Hs. 2.000.-
129 Ş.Tic.Alck.Karş. Hs. 2.000.-
644 Konusu Kalmayan Krş.Hs. 2.000.-
128 Şüpheli Ticari Alacaklar Hs. 2.000.-
(Karşılık ayrılan Ş.Ticari alacağın tahsili)
----------------- / / ---------------------
644 Konusu Kalmayan Karşılıklar Hs. 2.000.-
690 Dönem K/Z Hs.(671 Ön.Dön.Gel.K)2.000.-
( Konusu kalmayan önceki dönem karşılığının K/Z’a devri)
-----------------------------------------------
Tahsili şüpheli alacağın bir süre sonra tahsil imkanı tamamen ortadan kalkarsa yani tahsili şüpheli alacak değersiz alacak haline gelirse, tahsil olunamayan alacak tutarı şüpheli alacaklar ve şüpheli alacaklar karşılığı hesaplarından indirilir, bir başka deyimle bu iki hesap karşılaştırılarak kapatılır. Ancak, bu hesapların kapatılmasında hesapların tamamen sıfırlanması yerine, bu tür alacakların kayıtlarda görünmesini temin etmek amacıyla iz bedeli bırakılması daha doğru olur. Diğer taraftan, daha önce zarar kaydı yapıldığı için, değersiz hale gelen şüpheli alacağın yeniden zarara geçirilmesi söz konusu olamaz.
Vazgeçilen Alacaklar
Madde 324 - Konkordato veya sulh yoliyle alınmasından vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabına alınır. Bu hesabın muhteviyatı alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan başlıyarak üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde kar hesabına naklolunur.
Konkordato veya sulh yoluyla alınmasından vazgeçilen alacaklar, alacaklı yönünden değersiz alacaktır. Borçlu yönünden ise gerçek pasifte bir azalma olmuş, öz sermaye artmıştır. Bu itibarla vazgeçilen alacak, borçlu yönünden hasılat (Kar) hükmündedir. Ancak, borçlu bağışlanan bir kimsenin mali durumunun esasen bozuk olduğu göz önünde bulundurularak bu karın alacaktan vazgeçildiği yılda değil daha ileriki yıllarda vergilendirilmesi öngörülmüştür. VUK’nun 324. maddesine göre vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterinde açılan özel bir karşılık hesabına alınır. Bu hesaba alınan alacak üç yıl içinde zararla kapatıldığı takdirde dördüncü yıl kara aktarılır.
Vazgeçilen alacakların borçlu yönünden kara alınması bakımından süresi, normal olarak üç yıl olmakla beraber daha önce işin bırakılması, ölüm ve kurumlarda devir halinde; işi bırakma, ölüm veya devir tarihinde kara geçilir.
Alacağın vazgeçildiği işletme bünyesinde bekleme süresi içinde doğan zarar öncelikle karşılık hesabına alınmış olan vazgeçilen alacaktan mahsup edilir. Geçmiş yıl zararları kaynağı ne olursa olsun bekleme süresi içinde vazgeçilen alacaktan mahsup edilemez. Geçmiş yıl zararlarında olduğu gibi mükellefin diğer gelir kaynaklarından doğan zararlar da bekleme süresi dolmadan vazgeçilen alacaktan mahsup edilemez.
VAZGEÇİLEN ALACAĞIN İTFASI VE KAYITLARA İNTİKALİ:
Bilindiği gibi tahsilinden vazgeçilen alacakların itfasında alacaklı borçlu yönünden olmak üzere iki ayrı muhasebe işlemi söz konusu olacaktır. Alacağından vazgeçen mükellef için değersiz alacak uygulaması yapılırken; borçlu mükellef için karşılık ayırma ve dönem zararlarının (ilgili alacağa münhasır) ayrılan karşılıkla itfası gerekmektedir. Uygulamayı aşağıdaki örneğin çözümü ile daha kolay anlaşılabilir hale getirebiliriz:
Örnek: (A) işletmesi 2001 hesap döneminde (B) işletmesinden olan 100 YTL alacağının %80 ninden sulh yoluyla vazgeçmiştir. (B) firmasının 2002, 2003 ve 2004 yılı beyanları aşağıdaki gibi olacaktır.
2002 Beyanı 40 YTL
2003 Beyanı 20 YTL
2004 Beyanı 10 YTL
(A) Firmasının yapacağı kayıtlar :
--------------- / / -------------------
Değersiz Alacaklar 80
Müşteriler 80
-------------- / / -------------------
Kar Zarar Hs. 80
Değersiz Alacaklar 80
----------------------------------------
(B) Firmasının yapacağı Kayıtlar
Borçlu (B) firması, vazgeçilen 80 YTL borcunu ödenmeyen borç karşılığı hesabına alacaktır:
--------------- / / ---------------------
Satıcılar 80
Ödenmeyen Borç Krş.Hs. 80
--------------- / / ---------------------
Ödenmeyen Borç Krş.Hs. 40
2002 Yılı Zararları Hs. 40
--------------- / / ---------------------
Ödenmeyen Borç Krş.Hs. 20
2003 Yılı Zararları Hs. 20
--------------- / / ---------------------
Ödenmeyen Borç Krş.Hs. 10
2004 Yılı Zararları Hs. 10
--------------- / / ---------------------
Örnekte görüleceği üzere, üç yıl içerisinde yapılan zarar mahsubuna rağmen, 10 YTL lik karşılık kısmı itfa edilememiştir. Bu tutar (B) firması tarafından 2004 yılı sonunda kara aktarılarak özel karşılık hesabı kapatılacaktır.
Sermayenin İtfası
Madde 325 - İmtiyazlı işletmelerde, tesisatın imtiyaz süresinden sonra, bedelsiz olarak devlete veya Devletçe tensip olunan bir teşekküle veya belediyeye intikal etmesi imtiyazname gereğinden bulunduğu, imtiyaz mukavelenamesinde de sermayenin itfası için yıllık belli bir nisbet veya miktar ayrılması gösterilmiş olduğu takdirde, bu nispet veya miktar üzerinden sermaye itfa olunur.
İlk Tesis ve Taazzuv Giderlerinin ve Peştemallıkların İtfası
Madde 326 - Kurumların aktifleştirdikleri ilk tesis ve taazzuv giderleri ile peştemallıklar mukayyet değerleri üzerinden eşit miktarlarda ve beş yıl içinde itfa olunur.
-Aktifleştirilerek amortismana tabi tutulmaya başlanılan kuruluş ve örgütlenme giderlerinin sonradan bir defada gider yazılıp yazılamayacağı:
Aktifleştirilerek başlanılan kuruluş ve örgütlenme giderlerinin kanunda belli edilen beş yıllık süre içinde eşit miktarlarda itfa edilmesi zorunludur. Bu itibarla amortismana tabi tutulmaya başlanıldıktan sonra bu usulden dönülerek bakiye değerin bir defada gider yazılması mümkün değildir.
Özel Maliyet Bedellerinin İtfası
Madde 327.- Gayrimenkullerin, elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının ve gemilerin iktisadî kıymetlerini artıran ve 272 nci maddede yazılı özel maliyet bedelleri, kira veya işletme hakkı süresine göre eşit yüzdelerle itfa edilir. Kira veya işletme hakkı süresi dolmadan, kiralanan veya işletme hakkı alınan şeyin boşaltılması veya işletme hakkının herhangi bir sebepten sona ermesi halinde henüz itfa edilmemiş olan giderler, boşaltma veya hakkın sona erdiği yılda bir defada gider yazılır.
(*)(değişmeden önceki şekli) Madde 327 - Gayrimenkullerin ve gemilerin iktisadî kıymetlerini artıran ve 272'nci maddede yazılı özel maliyet bedelleri, kira süresine göre eşit yüzdelerle itfa edilir. Kira süresi dolmadan, kiralanan şeyin boşaltılması halinde henüz itfa edilmemiş olan giderler, boşaltma yılında bir defada gider yazılır.
-Özel maliyet bedeli kiralanan bir gayri menkul üzerine yeni bir gayri menkul yapılması dolayısıyla katlanılan giderlerden veya mevcut gayri menkullere ilişkin olarak yapılan değer artırıcı giderlerden oluşmaktadır.
Özel maliyet bedeli olarak aktifleştirilen giderlerin değerlemesi gayri menkullerin değerlemesindeki genel esaslara göre yapılır. Başka bir deyimle, özel maliyet bedelinin değerleme ölçüsü maliyet bedelidir. Maliyet bedelinin bilinmemesi durumunda değerleme VUK’nun 289. maddesine göre esas itibariyle emsal bedeli ile değerlenir. Ancak, kiralanan gayri menkul üzerine doğrudan bina yapılması durumunda maliyet bedeli bilinmeyen özel maliyet konusu binanın değerlemesinin aynı madde hükmüne göre vergi değeri ile yapılması icap eder.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Özel haller
Amortismana Tabi Malların Satılması
Madde 328 - Amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satılması halinde alınan bedel ile bunların envanter defterinde kayıtlı değerleri arasındaki fark kar ve zarar hesabına geçirilir. İşletme hesabı esasında defter tutan mükelleflerle serbest meslek kazanç defteri tutan mükellefler bu farkı defterlerinde hasılat veya gider kaydederler.
Amortisman ayrılmış olanların değeri ayrılmış amortismanlar düşüldükten sonra kalan meblağdır.
Devir ve trampa satış hükmündedir.
Şu kadar ki, satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi, işin mahiyetine göre zaruri bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa bu takdirde, satıştan tahassül eden kar, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta azami üç yıl süre ile tutulabilir. Her ne sebeple olursa olsun bu süre içinde kullanılmamış olan karlar üçüncü yılın vergi matrahına eklenir. Üç yıldan önce işin terki, devri veya işletmenin tasfiyesi halinde bu karlar o yılın matrahına eklenir.
Yukarıdaki esaslar dahilinde yeni değerlerin iktisabında kullanılan kar, yeni değerler üzerinden bu kanun hükümlerine göre ayrılacak amortismanlara mahsup edilir. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş olarak kalan değerlerin amortismanına devam olunur.
Maddenin 5. bendine göre trampa, iki ayrı teslim sayılmaktadır.
Trampada bir malın karşılığını diğer bir mal teşkil etmektedir. Teslimin tayininde bedelin cinsi, hatta, bir bedelin bulup bulunmaması önemli değildir. Trampada malların mülkiyeti karşılıklı olarak el değiştirdiğinden her iki taraf için de teslim gerçekleşmiş olacaktır. Bu durumda matrah trampa edilen mala karşılık bir malla birlikte başka şeyler de alınması halinde bunlar da vergiye tabi tutulacaktır.
Trampa, Borçlar Kanunun 232. ve 233. maddelerinde düzenlenmiştir. Taraflar teslim ettikleri malları, emsal bedel üzerinden faturaya bağlarlar. Trampa edilen malların VUK hükümlerine göre bulunan emsal bedelleri farklı ise taraflar, büyük olan emsal bedel üzerinden birbirlerine fatura kesmek suretiyle mal değişimini gerçekleştirebilirler.
Yenileme Fonunun Kullanılabilmesi İçin Aşağıdaki Şartlar Gerekir:
-Bilanço usulüne göre defter tutma zorunluluğu,
-Satılan iktisadi kıymetin yenilenmesinin zorunlu olduğu konusunda işletmeyi yönetenlerce karar verilip harekete geçilmesi gerekir,
-Yenileme fonu kullanılarak alınan iktisadi kıymet, daha önce satılan veya hasara uğrayan kıymet ile aynı türden olmalıdır,
-Satış sonucunda saptanan satış karı pasifte (549) yenileme fonu adlı geçici bir hesapta izlenir.
Yenileme Fonunun Üç Yıl İçinde Kullanılması Durumu : Maddi duran varlık yenileme fonu üç yıl içinde aynı türden bir iktisadi kıymet iktisabında kullanılırsa kullanılan kısım yeni değerler üzerinden ayrılacak amortismanlardan mahsup edilir. Mahsup sonucu henüz itfa edilmemiş kısımların bulunması halinde genel esaslara göre amortisman ayrımına devam edilir. Maddi duran varlık satışından sağlan ve 549 MDV Yenileme Fonuna alınan tutarların 3 yıl içinde yenileme amacıyla kullanılmaması halinde dördüncü yıl, cari dönem karına aktarılarak vergilendirilir.
Örnek: Uluslararası taşıma yapan (A) A.Ş’i 100.000 YTL ye satın aldığı TIR’ı 150.000.-YTL ye peşin bedelle satmıştır. tır’ın birikmiş amortismanı 75.000.-YTL olup, şirket yönetim kurulu yeni bir tır alma konusunda karar vermiştir.
--------------- / / ---------------------
100 Kasa Hs. 150.000
257 Birikmiş Amortismanlar Hs. 75.000
549 Özel Fonlar Hs. 125.000
254 Taşıtlar Hesabı 100.000
(75.000 YTL B.Amortismanlı Taşıtın 150.000 YTL’ye satışı)
--------------- / / ---------------------
İşletme 200.000.YTL ye KDV dahil yeni bir tır almıştır. Amortisman oranı %25’tir.
--------------- / / ---------------------
254 Taşıtlar Hs. 169.491,53
191 İndirilecek KDV Hs. 30.508,47
100 Kasa Hs. 200.000,00
(200.000 YTL yeni Tır alınmıştır. KDV(200*18/118=30.508,47))
--------------- / / ---------------------
549 Özel Fonlar Hs. 50.000
257 B.Amortismanlar 50.000
(Yeni tır’ın 1.yıl Amortismanının MDV Yen.Fon.dan itfası)
--------------- / / ---------------------
549 Özel Fonlar Hs. 50.000
257 B.Amortismanlar 50.000
(Yeni tır’ın 2.yıl Amortismanının MDV Yen.Fon.dan itfası)
--------------- / / ---------------------
549 Özel Fonlar Hs. 25.000
770 Genel Yönetim Giderleri Hs. 25.000
257 B.Amortismanlar 50.000
(Yeni tır’ın 3.yıl Amortismanının MDV Yen.Fon.dan itfası)
--------------- / / ---------------------
Şayet, şirket yönetim kurulu yeni tır alımına karar vermeseydi üçüncü yılın sonunda yapılacak yevmiye kaydı:
--------------- / / ---------------------
549 Özel Fonlar Hs. 50.000
690 Dönem Kar/Zarar Hs. 50.000
(Kullanılmayan MDV Yen.Fonunun kara aktarılması)
--------------- / / ---------------------
Örnek: x A.Ş 2005 yılında sattığı örgü makinesinden 3.000 YTL kazanç sağlamıştır. Yönetim kurulu satılan makinenin yerine yenisinin alınmasına karar vermişler ve 20.000 YTL ye yeni örgü makinesi almışlardır. 2006 yılında aktifleştirilen makine için %20 amortisman ayrılacaktır. Yeni alınan makinenin amortisman gideri halen pasifte tutulan fondan karşılanacaktır.
Buna göre, yeni makinenin 2006 amortisman tutarı (20.000 * %20) 4.000 YTL olup, bunun 3.000 YTL lik kısmı MDV yenileme fonundan karşılanacak, kalan 1.000 YTL lik kısmı ise amortisman gideri olarak 2006 yılı dönem sonu kayıtlarına intikal ettirilecektir.
Örnek : Z A.Ş 2003 yılında sattığı öğütme makinesinden 5.000 YTL kazanç sağlamıştır. Yönetim kurulu satılan makinenin yerine yenilerinin alınmasına karar vermiş, bu amaçla tutarı yenileme fonu olarak muhasebeleştirmişlerdir. Ancak bu güne kadar yeni makinelerin alınmadığı gözlemlenmiştir.
Ödevli kurum, 2005 yılı sonuna kadar yeni makineleri almak ve fonu, bu makinelerin amortismanına mahsup etmek durumundadır. Aksi halde 2005 yılı sonunda, kullanılmayan 5.000 YTL’lik yenilme fonu dönem kazancına ilave edilerek vergilenecektir.
Örnek : Bilanço usulüne göre defter tutmakta olan Bay A 2002 yılında işletmeye ait kamyonun satışından 2.500 YTL kar elde etmiş, yerine yenisini almak amacıyla bu karı yenileme fonu olarak ayırmıştır. Ancak, Nisan 2003 yılında faaliyetini bırakma kararı almıştır.
Bay A kullanılmayan 2.500 YTL’lik yenileme fonunu, 01.01.2002-30.04.2004 kıst dönemi 4 aylık yıllık gelir vergisi beyannamesine ekleyerek vergiye tabi tutacaktır.
Örnek : X A.Ş 2000 yılında aktife kayıt ettiği 4.800 YTL bedelli kamyonu 2003 yılında 6.000 YTL ye satmıştır. Kamyon için ilgili yıllarda %20 oranında amortisman ayrılmıştır. Satış işleminden doğan kazanç şöyle hesaplanacaktır.
Kamyon için 2000, 2001 ve 2002 yıllarında ayrılan amortisman tutarları toplamı : 2.880 YTL
İktisadi kıymetin net değeri, kayıtlı değerinden amortisman tutarı düşüldükten sonra kalan tutardır. Buna göre kamyonun net değeri (4.800 – 2.880 =) 1.920 YTL dir.
Bu satış işleminden elde edilen kar : 6.000 –(4.800 – 2.880) = 4.080 YTL
Bu satış işleminden elde edilen kar, 3 yıl içinde yeni bir kamyon veya nakil vasıtası alımı için yenileme fonuna alınmadığı takdirde; olağan dışı gelir ve kar olarak dönem kazancına ilave edilecektir.
YENİLEME FONU UYGULAMASINA VE MUHASEBESİNE İLİŞKİN ÖRNEKLER
Örnek: (X) A.Ş. 09.10.1999 tarihinde yeniden değerlemeye tabi tutulmuş kayıtlı değeri 2.422.500.000.TL, Birikmiş amortismanı 1.211.250.000.TL ve değer artış fonu 691.875.000.TL olan bir kamyonu 2.400.000.000.TL’ye satmıştır. Şirket yetkilileri kamyonu yenilemeye ve satıştan doğan karı yenileme fonuna almaya karar vermişlerdir. (KDV ihmal edilmiştir)
Buna göre, satış işlemi ve yenileme fonunun tesisi ile ilgili yevmiye kayıtları tek düzen muhasebe sisteminde (TDHP) belirtilen hesaplar itibariyle aşağıdaki gibi olacaktır.
--------------- / / ---------------------
100 Kasa Hs. 2.400.000.000
257 Birikmiş Amortismanlar Hs. 1.211.250.000
522 MDV Yen.Değ.Artışları 691.875.500
254 Taşıtlar Hs. 2.422.500.000
679 Diğer Olağandışı Gel.Kar.Hs. 1.880.625.000
--------------- / / ---------------------
679 Diğer Olağandışı Gel.Kar.Hs. 1.880.625.000
549 Özel Fonlar 1.880.625.000
549.01 Yenileme Fonu
(MDV satış karının Yenileme Fonuna aktarılması)
--------------- / / ---------------------
Şirket, 08.01.2000 tarihinde 4.800.000.000 TL ye bir kamyon satın almıştır. Söz konusu kamyon için 2000 yılında %40 oran üzerinden 1.920.000.000 TL amortisman ayrılmıştır. Buna göre söz konusu iktisadi kıymetin satın alınmasına ve amortisman ayırma işlemlerine ilişkin kayıtlar aşağıdaki gibi olacaktır.
--------------- / / ---------------------
254 Taşıtlar Hs. 4.800.000.000
100 Kasa Hs. 4.800.000.000
(4.800.000.000 TL yeni kamyon alınmıştır.)
---------------31 /12 /2000 ---------------------
549 Özel Fonlar Hs. 1.880.625.000
770 Genel Yönetim Giderleri Hs. 39.375.000
257 B.Amortismanlar 1.920.000.000
--------------- / / ---------------------
Örnek: (Z) A.Ş. 08.10.1998 tarihinde kayıtlı değeri 2.160.000.000 TL, birikmiş amortismanı 1.264.500.000 TL ve değer artış fonu 855.000.000.TL olan makineyi 3.000.000.000.TL ye satmış ve satıştan doğan karı yenileme fonuna almıştır. Buna göre satış işlemi ve yenileme fonunun tesisine ilişkin yevmiye kayıtları TDHP’na göre aşağıdaki gibi olacaktır.
--------------- / / ---------------------
100 Kasa Hs. 3.000.000.000
257 Birikmiş Amortismanlar Hs. 1.264.500.000
522 MDV Yen.Değ.Artışları 855.000.000
253 Tesis Mak.ve Cihazlar Hs. 2.160.000.000
679 Diğer Olağandışı Gel.Kar.Hs. 2.959.500.000
--------------- / / ---------------------
679 Diğer Olağandışı Gel.Kar.Hs. 2.959.500.000
549 Özel Fonlar 2.959.500.000
549.01 Yenileme Fonu
(MDV satış karının Yenileme Fonuna aktarılması)
--------------- / / ---------------------
Anılan şirket, 09.10.2000 tarihinde 9.000.000.000 TL’na yeni bir makine satın almıştır. Söz konusu makine için %20 oranında amortisman ayırmaya karar verilmiştir. Buna göre ayrılacak amortisman tutarı 1.800.000.000.-TL dir.
--------------- / / ---------------------
253 Tesis Makine ve Cihazlar Hs. 9.000.000.000
100 Kasa Hs. 9.000.000.000
(9.000.000.000 TL yeni makine alınmıştır.)
---------------31 /12 /2000 ---------------------
549 Özel Fonlar Hs. 1.800.000.000
257 B.Amortismanlar 1.800.000.000
(1.yıl Amortismanı)
---------------31 /12 /2001 ---------------------
549 Özel Fonlar Hs. 1.159.500.000
770 Genel Yönetim Giderleri Hs. 640.500.000
257 B.Amortismanlar 1.800.000.000
(2.yıl amortisman ayrılması)
---------------31 /12 /2002 ---------------------
770 Genel Yönetim Giderleri Hs. 1.800.000.000
257 B.Amortismanlar 1.800.000.000
(3.yıl amortisman ayrılması)
--------------- / / ---------------------
1998 yılında yenileme fonuna alınan 2.595.500.000 TL satış karından 2000 yılında yeni alınan makinenin amortismanları düşüldükten sonra kalan 1.159.500.000 TL tutarındaki yenileme fonu, fon hesabında kalmaya devam edecek ve yenilenen makinenin amortismanları takip eden yıllarda da bu fondan karşılanacaktır. Fon yeterli olmadığı takdirde kalan amortismanlar normal prosedüre göre ayrılacaktır. Çünkü, makine üç yıl dolmadan yenilenmiş ve ilk yıl amortismanı bu fondan karşılanmıştır. Üç yıl geçtikten sonra yeni makine alınsaydı yenileme fonu üçüncü yılın karına ilave edilecek ve makine amortismanlarının yenileme fonundan karşılanması söz konusu olmayacaktı.
Amortismana Tabi Malların Sigorta Tazminatı
Madde 329 - Yangın, deprem, sel, su basması gibi afetler yüzünden tamamen veya kısmen ziyaa uğrıyan amortismana tabi iktisadi kıymetler için alınan sigorta tazminatı bunların değerinden (Amortismanlı olanlarda ayrılmış olan amortisman çıktıktan sonra kalan değerden) fazla veya eksik olduğu takdirde farkı kar veya zarar hesabına geçirilir.
şu kadar ki, alınan sigorta tazminatı ile ziyaa uğrıyan malların yenilenmesi işin mahiyetine göre zaruri bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa bu takdirde tazminat fazlası, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta azami üç yıl süre ile tutulabilir. Bu süre içinde kullanılmamış olan tazminat farkları kara ilave olunur.
Üç yıldan önce işin terki, devri veya işletmenin tasfiyesi halinde bu tazminat fazlası, o yılın matrahına eklenir.
Yukarıdaki esaslar dahilinde yeni değerlerin iktisabında kullanılan tazminat fazlası, yeni değerler üzerinden bu kanun hükümlerine göre ayrılacak amortismanlara mahsup edilir. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş olarak kalan değerlerin amortismanına devam olunur.
Maddenin Uygulanması ile İlgili Bir Örnek:
İşletmenin 1998 yılında 600.000.000 TL bedelle satın alarak aktifleştirdiği bilgisayar 2000 yılında çıkan yangında önemli ölçüde hasar görmüştür. Gerekli tespit çalışmaları yapılmış ve işletmeye 300.000.000 TL sigorta tazminatı ödenmesi öngörülmüştür. İşletme bilgisayar için ilgili yıllarda %20 oranında amortisman ayırmış, hasarlı bilgisayarı aynı dönemde 200.000.000 TL ye satılmıştır.
Bu bilgiler ışığında işlemden doğan kar / zarar şöyle hesaplanacaktır:
Bilgisayarın yıllık amortismanı ; (600 * 0,20=) 120.000.000 TL olup, 1998 ve 1999 yıllarında ayrılan toplam amortisman tutarları 240.000.000 TL dir.
Bilgisayarın net değeri : (600- 240=) 360.000.000 TL’dir.
Sigorta tazminatı ile satış hasılatı toplamından, (300+200) bilgisayarın net değerinin (360) düşülmesi sonucunda bu işlemden elde edilen kar ((300+200)-360)=140.000.000.-TL olarak hesaplanacaktır.
Emtia Sigorta Tazminatı
Madde 330 - Emtia ve zirai mahsul ve hayvan kıymetlerinde vukua gelen zayiat dolayısiyle alınan sigorta tazminatları bunların değerlerinden fazla olursa bu fazlalık kara alınır.
İşletme hesabı esasında tutulan defterde bu tazminat hasılat kaydedilir.
DÖRDÜNCÜ KİTAP
Ceza hükümleri
BİRİNCİ KISIM
Genel esaslar
Cezalar
Madde 331 - Vergi kanunları hükümlerine aykırı hareket edenler, bu kitapta yazılı vergi cezaları (vergi ziyaı cezası) ve usulsüzlük cezaları) ve diğer cezalarla cezalandırılırlar.
Küçüklerin ve Kısıtlıların Ceza Muhatabı Olmadığı Haller
Madde 332 - Velayet ve vesayet altında bulunanlar veya işlerinin idaresi bir kayyıma tevdi edilmiş olanlar, kendilerine izafeten veli, vasi veya kayyımın vergi kanunlarına aykırı hareketlerinden dolayı cezaya muhatap tutulmazlar. Bu hallerde cezanın muhatabı, veli, vasi veya kayyımdır.
VELAYET: Reşit olmamış çocukların gerek şahsı gerekse malları ile ilgili olmak üzere ana babaya kanunun tanıdığı haklar ve yüklediği ödevlerin tümünü ifade eder.
Velayet hakkı, yanlızca ana ve babaya tanınmış olup ne kadar yakın olursa olsun hısımların çocuk üzerinde velayet hakları yoktur. Evlatlık üzerinde evlat edinenin velayet hakkı vardır. Medeni Kanun, velayet hakkını ana ve babaya müşterek olarak tanımış olduğundan onlar da bu hakkı müşterek kullanırlar, anlaşamazlarsa babanın oyu üstün olur(Md.263). Ana babadan biri ölür veya gaipliğine karar verilirse, diğeri velayet hakkını tek başına kullanır; boşanma halinde ise hakim velayeti çocukların çıkarını göz önünde bulundurarak eşlerden birine verir, diğerinin velayet hakkı böylece sona erer.
Velayete kural olarak küçük olan, yani henüz 18 yaşını bitirmemiş bulunan çocuklar tabidir (Md.262). Ancak, reşit olan bir çocuk hacredildiği (kısıtlandığı) takdirde, hakim vasi tayinine lüzum görmedikçe ana ve babanın velayetine tabi olur (Md.262/2)
Velayet hakkı çocuğun şahsı ve malları ile ilgilidir.
VESAYET: Bir kimse reşit oluncaya kadar ana ve babasının velayeti altındadır, bulunla birlikte malların ve şahsının korunması velayet kurumu ile mümkün olmaktadır. Ancak, velayet altında bulunan çocuğun ana ve babası ölmüş veya gaipliklerine karar verilmiş yahutta velayet kendilerinden nez’edilmiş (alınmış) olursa, çocuğun şahsı ve mallarının akıbeti ne olacaktır? Onların kendi hallerine terk edilmelerinde büyük sakıncaların bulunduğu aşikardır. O halde, bu gibi çocukların korunması için başka bir kuruma ihtiyaç vardır.
Diğer taraftan, reşit olmuş bulunan bir kimse çeşitli sebeplerden dolayı bizzat kendisini ve mallarını idare etmekten aciz olabilir. Bu gibi kimselerin akıbeti de hukuk düzenini yakından ilgilendirir, zira onların şahısları ve mallarının korunmasında toplumun da fayda ve menfaati vardır. O halde, bu gibi kimseleri korumak üzere de bir kuruma ihtiyat vardır.
İşte, bir taraftan velayet altında bulunmayan küçükleri, diğer taraftan çeşitli sebeplerden dolayı kendi kendilerini idare etmekten aciz bulunan reşit şahısları korumaya yönelik olan kuruma vesayet denilmektedir.
KAYYIM: Bir malın idaresi veya belli bir işin görülmesi için sulh mahkemesi tarafından atanan bir vesayet organıdır. (Medeni Kanun Md.353/2)
Gerçek kişilerde küçükler (henüz dünyaya gelmemiş cenin dahil 18 yaşını doldurmamış kişi), akıl hastaları ve kısıtlılar da (örneğin hapiste cezasını çeken kişi de) vergi mükellefi olabilmektedir. Çünkü, VUK. Md.9’a göre “mükellefiyet ve vergi sorumluluğu için kanuni ehliyet şart değildir”. Medeni Kanuna göre, bu kişilerin hak sahibi olma ehliyetleri vardır. Dolayısıyla eğer bu kişiler hak sahibi iseler, vergi ödeme güçlerinden dolayı mükellef de olacaklardır.
Fiil ehliyeti bulunmayan bu kişilerin, vergi mükellefiyeti ve vergi sorumluluğu ile ilgili ödevlerini ise kanuni temsilcileri yerine getirecektir. Bu temsilcilik görevi küçükler açısından veli, akıl hastaları açısından vasi, kısıtlılar ve tüzel kişiler açısından ise kayyım tarafından yerine getirilecektir.
Ödevlerin yerine getirilmemesinin doğuracağı cezalar (kurumlar hariç) sadece sorumludan istenebilir. Ceza veli, vasi veya kayyum’a kesilir. Kurumlarda ise hapis cezası dışındaki cezalar önce kurumdan istenir. Kurumdan alınamazsa, sorumluya gidilir. Cezalarla ilgili olarak, öncelikle sorumlunun takip edilmesi (Tüzel kişiler dışında), “Cezaların Kişiselliği” ilkesine uygun bir düzenlemedir.
Tüzel Kişilerin Sorumluluğu
Madde 333 - Tüzel kişilerin idare ve tasfiyesinde Vergi Kanununa aykırı hareketlerden tevellüt edecek vergi cezaları tüzel kişiler adına kesilir.
Tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin vergi sorumluluğu hakkında bu kanunun 10'uncu maddesi hükmü vergi cezaları hakkında da uygulanır.
Bu Kanunun 359 uncu maddesinde yazılı fiillerin işlenmesi halinde bu fiiller için 359 ve 360 ıncı maddelerde öngörülen cezalar bu fiilleri işleyenler hakkında hükmolunur.
Damga Vergisi ve Damga Resminde Sorumluluk
Madde 334 -Damga Vergisi ve Damga Resmi uygulamalarında gerek nispi, gerek maktu vergi ve resimlerle ilgili cezadan sorumlu olanlar birden fazla olduğu takdirde, yekdiğerine müracaat hakları mahfuz kalmak üzere, müteselsilen sorumlu tutulurlar.
Tek Fiil İle Çeşitli Suç İşlenmesi
a) Muhtelif Vergi Ziyaına Sebebiyet Verilmesi
Madde 335 -Vergi ziyaı cezasında cezayı istilzam eden tek bir fiil ile başka neviden birkaç vergi ziyaa uğramış olursa her vergi bakımından ayrı ayrı ceza kesilir.
b) Muhtelif Cezayı İstilzam Etmesi
Madde 336 - Cezayı istilzam eden tek bir fiil ile vergi ziyaı ve usulsüzlük birlikte işlenmiş olursa bunlara ait cezalardan sadece miktar itibariyle en ağırı kesilir.
Usulsüzlük cezası kesilen bir fiil ile vergi ziyaına da sebebiyet verildiği sonradan anlaşıldığı takdirde, evvelce usulsüzlük cezası kesilmiş olması, bu cezanın ziyaa uğratılan vergiden dolayı kesilmesi gereken vergi ziyaı cezası ile mukayesesine ve noksan kesilen cezanın ikmaline mani değildir.
Fiil Ayrılığı
Madde 337 - Ayrı ayrı yapılmış olan vergi ziya veya usulsüzlükten dolayı ayrı ayrı ceza kesilir. şu kadar ki, 352'nci maddede yazılı usulsüzlüklerden, aynı takvim yılı içinde aynı neviden birden fazla yapıldığı takdirde birden fazlasının herbiri için, birincisine ait cezanın dörtte biri kesilir.
Aynı nev'i usulsüzlükten maksat, fiillerin 352'inci maddede gösterilen derece ve fıkralar itibariyle yekdiğerine mutabakatıdır.
İştirak
Madde 338 –
(*) Madde 338 – (Değişmeden önceki şekli) (2365 sayılı Kanunun 64'üncü maddesiyle değişen madde) Ayrı ayrı maddi menfaat gözetmek şartıyla birden fazla kişi kaçakçılık yaptıkları veya kaçakçılığa teşebbüs sayılan fiilleri irtikap ettikleri veya doğrudan doğruya beraber işlemiş oldukları takdirde her biri hakkında, iştirak ettikleri suçlar için bu kanunda yazılı cezalar uygulanır.
Tekerrür
Madde 339 -Vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanır.
Suçlarda Birleşme
Madde 340 - Bu Kanunda yazılı vergi ziyaı cezası ve usulsüzlük cezaları ile 359 uncu maddede ve diğer kanunlarda yazılı cezalar; içtima ve tekerrür hükümleri bakımından birleştirilemez.
Bu Kanunla vergi cezasıyla cezalandırılan fiiller, aynı zamanda 359 uncu maddeye göre suç teşkil ettiği takdirde vergi cezası kesilmesi söz konusu madde hükmüne göre takibat yapılmasına engel olmaz.
Vergi Ziyaı
Madde 341 - Vergi ziyaı, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder.
Şahsi, medeni haller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile veya sair suretlerle verginin noksan tahakkuk ettirilmesine veya haksız yere geri verilmesine sebebiyet vermek de vergi ziyaı hükmündedir.
Yukarıki fıkralarda yazılı hallerde verginin sonradan tahakkuk ettirilmesi veya tamamlanması veyahut haksız iadenin geri alınması ceza uygulanmasına mani teşkil etmez.
VERGİ ZİYAININ UNSURLARI
-Mükellefin veya vergi sorumlusunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi,
-Verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi,
-Ya da verginin noksan tahakkuk ettirilmesidir.
A- Vergilendirilmesi ile ilgili ödevlerin yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi :
Vergi ziyaından bahsedebilmek için öncelikle mükellef veya vergi sorumlusunun vergilendirilme ile ilgili ödevleri zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmiş olması gerekir. Ancak, bazı nedenlerle mükellef veya sorumluların iradeleri dışındaki neden ve uygulamalar sebebiyle vergilendirmeye ilişkin ödevlerin zamanında yerine getirilmemesi de söz konusu olabilmektedir. Bu durumlara kısaca aşağıda değilmiştir;
1- VUK’nun 13. maddesinde yazılı mücbir sebep hallerinden herhangi birisinin varlığında vergilendirme ile ilgili ödevlerin yerine getirileceği süreler duracaktır.
2- VUK’nun 16. maddesine göre ölüm halinde ilgili kanunlarda hüküm yoksa mirasçılara geçen yükümlülüklerin ifa süresi üç ay uzamaktadır.
3- VUK’nun 17. maddesine göre zor durum talebi kabul edilenlere vergilendirme ile ilgili ödevlerini yerine getirmeleri için kanuni sürenin bir katını ve herhalde bir ayı aşmamak üzere uygun bir süre verilmektedir.
4- VUK’nun 141,143 ve 144. maddelerine göre beyanname verme ve diğer sürelerin uzaması söz konusudur.
5- VUK’nun 342. maddesine göre VİV beyannamesinin ek sürede verilebilmesi esası kabul edilmiştir.
B- Verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi:
Vergi ziyaından söz edebilmek için vergilendirme ile ilgili ödevlerin zamanında yerine getirilmemesinin yanında aynı zamanda bu fiile bağlı olarak verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi ya da eksik tahakkuk ettirilmesi gerekmektedir. Verginin geç tahakkuku vergi idaresinin ihmalinden ileri gelmişse vergi ziyaından söz edilemez.
VERGİ ZİYAI İLE İLGİLİ ÖZEL DURUMLAR
A- Maddenin ikinci fıkrasına göre şahsi, medeni haller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile veya sair suretlerle de verginin noksan tahakkuk ettirilmesine veya haksız yere geri verilmesine sebebiyet vermek de vergi ziyaı hükmünde sayılmıştır.
B- GVK’nun 121. ve KVK’nun 44. maddelerine göre mahsup fazlasından alacağı olanlara, mahsup fazlası kısım mükelleflere iade edilir. İadenin yapılamasından sonra ilave salındığında haksız iade sebebiyle vergi ziyaı doğmuş sayılır.
Verginin iadesinden önce matrah farkı tespit edilen hallerde ise “vergisiz, vergi cezası olmaz” ilkesinden hareketle mükellef beyanına göre mahsup fazlasına tekabül eden vergiye ceza uygulanmaz.
Veraset ve İntikal Vergisinde Ek Süre
Madde 342 - Veraset ve intikal vergisine ilişkin mükellefiyetlerde tahakkuk muamelesi yapılmak için beyanname verme süresinin sonundan başlayarak 15 gün beklenir. Beyanname bu süre içinde verilirse vergi ziyaı olmamış sayılır.
Ayrıca mükellefe tebliğ edilmek şartı ile yeniden 15 günlük mühlet verilir. Bu hususta da yukarıdaki hüküm cari olur.
En Az Ceza Haddi
Madde 343 - Damga vergisi ve damga resmi dolayısiyle kesilecek vergi cezaları, vergi ve resme tabi her varaka, senet ve ilan için 6,- YTL ‘den az olamaz. Diğer vergilerde her vergi için 12,90 YTL ‘ye baliğ olmayan cezalar kesilmez.
(354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren sırasıyla 6 ve 12,90 YTL)
İKİNCİ KISIM
Vergi cezaları
BİRİNCİ BÖLÜM
Vergi Ziyaı Cezası
Vergi Ziyaı Suçu ve Cezası
Madde 344 -Vergi ziyaı suçu, mükellef veya sorumlu tarafından 341 inci maddede yazılı hallerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesidir.
Vergi ziyaı suçu işleyenlere, ziyaa uğrattıkları verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir.(5479 sayılı Kanunun 12 nci maddesiyle 1/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere değişen fıkra. Yürürlük; 08.04.2006.)
Vergi ziyaına 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu ceza üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanır.
Vergi incelemesine başlanılmasından veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanuni süresi geçtikten sonra verilen vergi beyannameleri için bu madde uyarınca kesilecek ceza yüzde elli oranında uygulanır.
(5479 sayılı Kanunun 12 nci maddesiyle değişemeden önceki şekli)Vergi ziyaı suçu işleyenlere vergi ziyaı cezası kesilir ve ( Anayasa Mahkemesinin 20.10.2005 gün ve 25972 sayılı R.G. ‘ de yayımlanan E.2001/3, K.2005/4 sayılı Kararı ile iptal edilen hüküm. Yürürlük; 20.04.2006 ) (x)
(x)( Anayasa Mahkemesinin 20.10.2005 gün ve 25972 sayılı R.G. ‘ de yayımlanan E.2001/3, K.2005/4 sayılı Kararı ile iptal edilen hüküm.)bu ceza ziyaa uğratılan verginin bir katına, bu verginin kendi kanununda belirtilen normal vade tarihinden cezaya ilişkin ihbarnamenin düzenlendiği tarihe kadar geçen süre için, bu Kanunun 112 nci maddesine göre ziyaa uğratılan vergi tutarı üzerinden hesaplanan gecikme faizinin yarısının eklenmesi suretiyle bulunur.
Örnek: Mükellef (A)’nın 2003 mayıs dönemine ilişkin KDV beyanı aşağıdaki gibidir.
KDV Matrahı : 100.000.000 TL
Hesaplanan KDV : 15.000.000 TL
İndirilecek KDV : 25.000.000 TL
Ödenecek KDV : ---------------
Sonraki D.D.KDV : 10.000.000 TL
Bu dönemle ilgili olarak yapılan inceleme sonucu, mükellef tarafından KDV matrahının 150.000.000.-TL eksik beyan edildiği ve ilgili dönem beyanının aşağıdaki gibi olması gerektiği tespit edilmiştir.
KDV Matrahı : 250.000.000 TL
Hesaplanan KDV : 37.500.000 TL
İndirilecek KDV : 25.000.000 TL
Ödenecek KDV : 12.500.000 TL
Sonraki D.D.KDV : ---------------
Düzenlenen Vergi İnceleme Raporu (VİR) 27.10.2003 tarihinde ilgili vergi dairesine intikal ettirilmiştir. İlgili vergi dairesince mükellef (A) adına düzenlenecek vergi/ceza ihbarnamesinde vergi ziyaı cezası; ziyaa uğratılan vergiye kendi kanununda belirtilen normal vade tarihi olan 25.06.1999 tarihinden cezaya ilişkin ihbarnamenin düzenlendiği 27.10.2003 tarihine kadar geçen süre için (4 ay 2 günlük süre de, ay kesri dikkate alınmaksızın) 112. maddeye göre hesaplanan gecikme faizinin yarısının eklenmesi suretiyle [12.500.000.-TL* ((4*12)/2*100)=]15.500.000.-TL olarak hesaplanacaktır.
Anayasa Mahkemesinin 25.10.2005 tarihli iptal kararı üzerine 5479 sayılı kanunla yapılan düzenlemeden sonra 01.01.2006 tarihinden itibaren vergi ziyaı suçu işleyenlere, vergi ziyaı cezası ziyaa uğratılan verginin bir katı olarak uygulanacaktır.
Öte yandan, yapılan vergi incelemelerinde tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunulması halinde vergi ziyaı cezası, ziyaa uğratılan vergi tutarı üzerinden bu verginin normal vade tarihi ile tarhiyat öncesi uzlaşmanın yapılacağı gün arasında geçen süre esas alınmak suretiyle yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda vergi inceleme elemanlarınca hesaplanacaktır. Bu şekilde hesaplanacak vergi ziyaı cezası ilgilisine ve uzlaşma komisyonuna bildirilecektir. Ancak, uzlaşma gününün raporun (V.İ.R) düzenlenmesi sırasında belirlenmemiş olması nedeniyle cezanın inceleme elemanınca hesaplanmasının mümkün olmadığı veya verilen uzlaşma günün çeşitli nedenlerle değiştirilmesinin gerektiği durumlarda vergi ziyaı cezası uzlaşma komisyonu sekreteryası tarafından hesaplanacak ve ilgilisine bildirilecekti. Vergi Ziyaı cezasının hesaplanmasının 01.01.2006 tarihinden itibaren değiştirilmesiyle birlikte bu hesaplama işlemine de gerek kalmamıştır. Zira, vergi ziyaı cezası ziyaa uğratılan verginin bir katı olarak hesaplanacaktır. ( Ayrıca bakınız VUK Geç.27.Md. )
1- HİLELİ BİR ŞEKİLDE VERGİ ZİYAINA SEBEBİYET VERİLEN HALLER :
-Yasal defterlere kaydı gereken hususları vergi matrahının azalmasını tevlit edecek tarzda başka defter veya kağıtlara kaydetmek,
-Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı vesikalar düzenlemek veya bunları bilerek kullanmak,
-Vesikaları tahrif etmek, asıllarına uygun olmayan vesika ve suretler düzenlemek veya bu tür vesikaları bilerek kullanmak,
-Vergi kanunlarına göre tutulması zorunlu olan defter kayıtlarını tahrif etmek veya defterde gerçek olmayan adlara hesap açmak veyahut her türlü hesap ve muhasebe hileleri yapmak,
-Vergi kanunlarına göre tutulması zorunlu olan defterlerin sayfalarını yok etmek,
-Vergi kanunlarına göre tutulması ve muhafazası zorunlu olan defter veya vesikaları yok etmek veya gizlemek.
2- ÖZELLİK ARZ EDEN DURUMLAR
-Hiç beyanname verilmemesi veya beyannamede vergi matrahına ilişkin bilgilerin gösterilmemesi hali:
Yıllık, özel ve münferit beyannamelerin yasal süresi içinde verilmemesi yada verilmiş olsa bile beyannamede vergi matrahına ilişkin bilgiler gösterilmemiş olursa matrah VUK’nun 30. maddesinin 1. veya 2. bentleri uyarınca re’sen takdir olunur.
-Yasal süresi geçtikten sonra verilen beyannameler:
-Pişmanlık ve ıslah müessesesine istinaden verilen beyannamelerde şartların yerine getirilmemesi:
VUK’nun 371. maddesine istinaden beyanda bulunup ödeme ve diğer şartlar yerine getirmezse pişmanlık talebi geçersiz olur, matrah re’sen takdir edilir.
-Kollektif şirket ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortaklarına ilişkin uygulama :
Kollektif ve komandit şirket hesaplarında yapılan vergi incelemesi sonucunda matrah farkı tespit edildiğinde, bulunan matrah farkı üzerinden tahakkuk eden vergi, ortak adına, vergi cezaları ise şirket adına kesilmektedir. Vergi kaybı, ortağın kendi fiilinden kaynaklanması halinde ceza bizzat ortak adına kesilir.
-Varislerin noksan bildirimde bulunması hali :
VUK’nun 372. maddesinde, ölüm halinde vergi cezasının düşeceği hüküm altına alınmıştır. Mirası reddetmeyen yasal mirasçılar, ölene ait gelir unsurlarına kanunen tespit edilen sürede beyan etmezlerse vergi ziyaını doğuran fiil ölen kimse tarafından değil fakat, mirasçılar tarafından işlenmiş olduğundan mirasçılar adına ceza kesilir.
Vergi Ziyaına Kaçakçılık Suçu Sayılan Fiillerle Sebebiyet Verilmesi veya Bu Fiillere İştirak Hallerinde Kesilecek Ceza
Kaçakçılık suçları VUK’nun 359. maddesinde sayılmış olup bu fiillerden birisinin işlenmesi sonucu vergi ziyaına da sebebiyet verildiğinin tespit edilmesi halinde ziyaa uğratılan vergi için kesilecek vergi ziyaı cezası, VUK’nun geçici 27. maddesine göre hesaplanacak vergi ziyaı cezasının üç katı tutarında olacaktır.
359. maddede iki fıkra halinde sayılan kaçakçılık suçlarının işlenmesine iştirak edenlere kesilecek vergi ziyaı cezası ise, VUK G.T’nin 1.1. bölümünde yer alan örnekteki şekilde hesaplanacaktır.
Kaçakçılık suçu sayılan fiillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi halinde bunlar için vergi ziyaı cezası kesilmesi, bu fiilleri işleyenler hakkında hürriyeti bağlayıcı ceza uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.
Kendiliğinden Verilen Vergi Beyannameleri İçin Kesilecek Vergi Ziyaı Cezası
Vergi ziyaı cezasının düzenlendiği VUK’nun geçici 27. maddesine göre, kanuni süresi geçtikten sonra verilen beyannameler için vergi ziyaı cezasının yüzde elli oranında uygulanması öngörülmüştür. Kanuni süresinde verilmeyen beyannameler, kanuni süresinde verilmekle beraber noksan tahakkuk ettirilen verginin tamamlanmasına ilişkin olarak verilen ek beyannameler ile kanuni süresinde verilen beyannameye istinaden haksız yere iadesine sebebiyet verilen vergiler için verilen düzeltme beyannameleri bu madde kapsamında değerlendirilecektir.
Geçici 27. madde uyarınca kesilecek vergi ziyaı cezası ise VUK G.T’nin 1.1. bölümünde yer alan örnekteki şekilde hesaplanacak ceza tutarının yüzde ellisi olacaktır. Ancak, vergi ziyaı cezasının bu şekilde indirimli uygulanabilmesi için beyannamenin vergi incelemesine başlanılmasından veya olayın takdir komisyonuna intikal ettirilmesinden önce verilmiş olması gerekmektedir.
Bu hüküm beyan esasına dayanmayan vergilerde, 01.01.1999 tarihinden sonraki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak kanuni süresi geçtikten sonra yapılan bildirimler üzerine kesilecek cezalar için de uygulanacaktır.
Pişmanlık talebiyle kabul edilen beyanname üzerine tahakkuk eden vergi ile hesaplanan pişmanlık zammının ödeme süresi içinde ödenmemesi suretiyle pişmanlık hükmünün ihlal edilmesi halinde, bu beyannamenin kendiliğinden verilen beyanname olarak işleme tabi tutulması nedeniyle kesilecek vergi ziyaı cezasının hesaplanmasında beyannamenin verildiği tarih esas alınacaktır.
Ayrıca, bu hükmün yürürlüğe girmesinden önceki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak 01.01.1999 tarihinden sonra kendiliğinden verilen beyannameler için 01.01.1999 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılan 350. madde uyarınca ziyaa uğratılan verginin yüzde ellisi tutarında kusur cezası kesileceği tabiidir.
Kaçakçılıkta Ceza
Madde 345 –
Teşvik
Madde 346 –
Yardım
Madde 347 –
Ağır Kusurun Tarifi
Mükerrer Madde 347
Kusurun Tarifi
Madde 348 –
Ağır Kusurda Ceza
Madde 349 -
Kusurda Ceza
Mükerrer Madde 349 –
Tahrire Dayanan Vergiler İle Kanuni Süresi Geçtikten Sonra Kendiliğinden Verilen Beyannameler İçin Kusur Cezası
Madde 350 –
İKİNCİ BÖLÜM
Usulsüzlük
Usulsüzlüğün Tarifi
Madde 351 -Usulsüzlük, vergi kanunlarının şekle ve usule müteallik hükümlerine riayet edilmemesidir.
Usulsüzlük Dereceleri ve Cezaları
Madde 352 - Usulsüzlükler, aşağıda yazılı derecelere ve bu kanuna bağlı cetvele göre cezalandırılır. Usulsüzlük fiili re'sen takdiri gerektirirse, bağlı cetvelde yazılı cezalar iki kat olarak kesilir.
I inci derece usulsüzlükler
1. Vergi ve harç beyannamelerinin süresinde verilmemiş olması;
2. Bu Kanuna göre tutulması mecburi olan defterlerden herhangi birinin tutulmamış olması;
3. Defter kayıtlarının ve bunlarla ilgili vesikaların doğru bir vergi incelemesi yapılmasına imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz veya karışık olması;
4.
5. Çiftçiler tarafından 245'inci madde hükmüne göre muhtar ve ihtiyar heyetlerince yapılan davete müddetinde icabet edilmemesi;
6. Bu kanunun kayıt nizamına ait hükümlerine (Madde 215-219) uyulmamış olması (Her incelemede inceleme tarihine kadar aynı takvim yılı için tespit edilen usulsüzlükler tek fiil sayılır);
7. İşe başlamanın zamanında bildirilmemesi;
8. Tasdiki mecburi olan defterlerden herhangi birinin tasdik muamelesinin yaptırılmamış olması (Kanuni sürenin sonundan başlayarak 1 ay geçtikten sonra tasdik ettirilenler tasdik ettirilmemiş sayılır.);
9. Diğer ücretler üzerinden salınan Gelir Vergisinde, tarh zamanı geçtiği halde verginin tarh ettirilmemiş olması;
10.
11. Veraset ve intikal vergisi beyannamesinin 342'nci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen süre içerisinde verilmiş olması.
II nci derece usulsüzlükler
1. Veraset ve İntikal Vergisi Beyannamelerinin süresinin sonundan başlayarak 342 nci maddenin 1 inci fıkrasında belirtilen süre içinde verilmiş olması;
2. Ekim ve sayım beyanlarının süresi içinde veya kanunda istenilen bilgileri ihtiva edecek doğru bir şekilde yapılmaması;
3.
4. Vergi kanunlarında yazılı bildirmelerin zamanında yapılmamış olması (işe başlamayı bildirmek hariç);
5. Vergi karnesinin süresinin sonundan başlayarak 15 gün geçtiği halde alınmamış olması;
6. Tasdiki mecburi olan defterlerden herhangi birinin tasdik muamelesinin, süresinin sonundan başlayarak bir ay içinde yaptırılmış olması;
7. Vergi beyannameleri, bildirimler, evrak ve vesikaların kanunen belli şekil ve muhteviyatı ve ekleri ile bunlarla ilgili olarak yapılan diğer düzenlemelere ilişkin hükümlere uyulmamış olması;
8. Hesap veya muamelelerin doğruluk veya açıklığını bozmamak şartiyle bazı evrak ve vesikaların bulunmaması veya ibraz edilmemesi.
Özel Usulsüzlükler ve Cezaları
a) Fatura ve benzeri evrak verilmemesi ve alınmaması ile diğer şekil ve usul hükümlerine uyulmaması
Madde 353 –
1. Verilmesi ve alınması icabeden fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzlarının verilmemesi, alınmaması veya düzenlenen bu belgelerde gerçek meblağdan farklı meblağlara yer verilmesi halinde; bu belgeleri düzenlemek ve almak zorunda olanların herbirine, her bir belge için 129,- YTL den aşağı olmamak üzere bu belgelere yazılması gereken meblağın veya meblağ farkının % 10'u nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir.
Bir takvim yılı içinde her bir belge nevine ilişkin olarak tespit olunan yukarıda yazılı özel usulsüzlükler için kesilecek cezanın toplamı 60.000, - YTL yi geçemez. (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren sırasıyla 129.- ve 60.000, - YTL)
2. Perakende satış fişi, ödeme kaydedici cihazla verilen fiş, giriş ve yolcu taşıma bileti, sevk irsaliyesi, taşıma irsaliyesi, yolcu listesi, günlük müşteri listesi ile Maliye Bakanlığınca düzenlenme zorunluluğu getirilen belgelerin; düzenlenmediğinin, kullanılmadığının, bulundurulmadığının, düzenlenen belgelerin aslı ile örneğinde farklı meblağlara yer verildiğinin veya gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğinin tespiti halinde, her bir belge için 129, - YTL özel usulsüzlük cezası kesilir.
Ancak, her bir belge nevine ilişkin olarak kesilecek özel usulsüzlük cezasının toplamı her bir tespit için 6.000, - YTL, bir takvim yılı içinde ise 60.000, - YTL yi (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren sırasıyla 129, 6.000 ve 60.000 YTL)
3. 232 nci maddenin birinci fıkrasının 1 ila 5 numaralı bentlerinde sayılanlar dışında kalan kişilerin fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu, serbest meslek makbuzu, perakende satış fişi, ödeme kaydedici cihaz fişi ve giriş ve yolcu taşıma biletlerini almadıklarının tespit edilmesi halinde, bunlara bu maddenin 2 numaralı bendinde belirtilen cezanın beşte biri kadar özel usulsüzlük cezası kesilir. şu kadar ki, bu cezanın kesilebilmesi için, belge alınmadığına ilişkin tespitin vergi incelenmesine yetkili olanlar tarafından yapılması şarttır. Bu hükmün uygulanmasında belge alınmadığına ilişkin tespit tutanağının belge almayana verilen örneği, ceza ihbarnamesi yerine geçer. (Nihai tüketiciye, belge almadığının Vergi İncelemesine Yetkililerce tespit edilmesi halinde 2006 yılında kesilecek ceza tutarı 25.80 YTL)
4. Günlük kasa defteri, günlük perakende satış ve hâsılat defteri ile Maliye Bakanlığınca tutulma ve günü gününe kayıt edilme mecburiyeti getirilen defterlerin; işyerinde bulundurulmaması, bu defterlere yazılması gereken işlemlerin günü gününe deftere kayıt edilmemesi veya yoklama ve incelemeye yetkili olanlara istendiğinde ibraz edilmemesi halleri ile vergi kanunlarının uygulanması bakımından levha bulundurma veya asma zorunluluğu bulunan mükelleflerin bu zorunluluğa uymamaları halinde her tespit için 129, - YTL özel usulsüzlük cezası kesilir. (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 129.- YTL)
5.
6. Bu Kanuna göre belirlenen muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve malî tablolara ilişkin usul ve esaslar ile muhasebeye yönelik bilgisayar programlarının üretilmesine ve kullanılmasına ilişkin kural ve standartlara 2.900, - YTL özel usulsüzlük cezası kesilir. (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 2.900.- YTL)
7. Bu Kanunun 8 inci maddesinin son fıkrası uyarınca getirilen mecburiyete uymaksızın işlem yapanlara her bir işlem için 150, - YTL özel usulsüzlük cezası kesilir. (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 150.- YTL)
8. Belge basımı ile ilgili bildirim görevini tamamen veya kısmen yerine getirmeyen matbaa işletmecilerine 460, - YTL özel usulsüzlük cezası kesilir. (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 460.- YTL)
9. 4358 sayılı Kanun uyarınca işlemlerinde vergi kimlik numarası kullanma zorunluluğu getirilen kurum ve kuruluşlardan yaptıkları işlemlere ilişkin bildirimleri Maliye Bakanlığının belirleyeceği standartlarda, araçlarla (yazı, manyetik ortam, disket, mikro film, mikro fiş gibi) ve zamanlarda yerine getirmeyenler hakkında 600, - YTL özel usulsüzlük cezası kesilir. Ceza kesilenler, ödedikleri ceza için fiilleri ile ceza kesilmesine neden olan kişilere rücu edebilirler. (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 460.- YTL)
10. Bu Kanunun 127 nci maddesinin (d) bendi uyarınca Maliye Bakanlığının özel işaretli görevlisinin ikazına rağmen durdurmayan aracın sahibi adına 460, - YTL özel usulsüzlük cezası kesilir. (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 460.- YTL)
Bu maddede yazılı usulsüzlükler sonucunda vergi ziyaı da meydana geldiği takdirde bu ziyaın gerektirdiği vergi cezaları ayrıca kesilir ve bu cezalar hakkında 336 ncı madde hükmü uygulanmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(İş Yeri Kapatma Cezası)
Mükerrer Madde 354 –
(Kaldırılmadan önceki şekli) İşyeri Kapatma Cezası Yetkililerce, 353 üncü maddenin 1 ve 2 numaralı bentlerinde yazılı belgelerin bir takvim yılı içinde üç defa kullanılmadığının veya bulundurulmadığının tespiti halinde mükelleflerin işyerleri Maliye ve Gümrük Bakanlığının kararı ile bir haftaya kadar kapatılabilir. Bakanlık bu yetkisini mahalline devredebilir.
Kapatma yetkisine ve bu yetkinin mahalline devrine ilişkin usul ve esaslar Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenir.
Ancak, işyeri kapatma cezasının uygulanabilmesi için yukarıdaki fıkrada belirtilen belgelerin kullanılmadığının veya bulundurulmadığının ikinci defa tespiti üzerine mükellefin bir yazı ile uyarılması ve tekerrürü halinde işyeri kapatma cezası uygulanacağının duyurulmuş olması şarttır.
Uygulanacak safhaya gelen işyeri kapatma cezası, kapatma kararının uygulanmasından önce mükelleflerin yazılı olarak istemeleri halinde para cezasına çevrilir. İşyeri kapatma cezasının para cezasına çevrilmek suretiyle uygulanmasından sonra aynı takvim yılı içerisinde işlenen fiiller nedeniyle uygulanacak safhaya gelen işyeri kapatma cezaları para cezasına çevrilmez.
Para cezası, sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen ve kapatma kararına ilişkin yazının mükellefe tebliğ edildiği tarihte yürürlükte bulunan asgari ücretin bir yıllık brüt tutarından az olmamak üzere, mükelleflerin bir önceki yıl gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde yer alan dönem kazancının yüzde beşi olarak hesaplanır ve bir yazı ile mükellefe bildirilir. Hesaplanan para cezası, mükellefe tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içerisinde tamamen ödenmediği takdirde, işyeri kapatma cezası uygulanır.
Kapatılan işyerine asılan, kapatmaya ilişkin levhanın görünmesinin engellenmesi veya başka bir levhanın veya duyurunun işyerinin herhangi bir yerine asılması halinde, uygulanmakta olan kapatma cezası; bu cezanın süresi kadar artırılarak uygulanır.
Mükellefler hakkında işyeri kapatma cezası uygulanmış olması, diğer cezaların uygulanmasına engel teşkil etmez.
b) Damga Vergisinde
Madde 355 - Damga Vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kâğıtları, vergi ve cezası tahsil edilmeden tasdik eden veya örneklerini çıkarıp veren noterler adına her kâğıt için tahsil edilmeyen Damga Vergisi üzerinden maktu vergilerde % 50, nispî vergilerde % 10 oranında özel usulsüzlük cezası kesilir. Ancak, bu madde kapsamında kesilecek özel usulsüzlük cezaları her bir kâğıt için 1 Yeni Türk Lirasından az olamaz. (5281 sayılı Kanunun 15 nci maddesiyle değişen madde. Geçerlilik: 1.1.2005 Yürürlük: 31.12.2004)
(*) (Değişmeden önceki şekli) Madde 355 -
a) Damga Vergisi mevzuuna giren kağıtlar ve ilanlara yapıştırılan pullar, Damga Vergisi Kanununun belli ettiği şekilde iptal edilmemişse, iptal edilmemiş olan pulların kıymeti üzerinden maktu vergilerde yüzde 50, nispi vergilerde yüzde 10 vergi cezası kesilir. Bu hüküm, resmi daireler, noterler, bankalar ve anonim şirketlerle 3659 sayılı kanuna tabi kurumlara ve derneklere ibraz edilen veya gönderilen kağıt ve ilanların iptal edilmemiş pulları hakkında uygulanamaz.
b) Damga Vergisi İlgili Vergi Kanununda belli edildiği şekilde ifa edilmeyen hallerde maktu vergilerde verginin yüzde 50'si ve nispi vergilerde yüzde 10'u nispetinde usulsüzlük cezası alınır.
c) Bilgi vermekten çekinenler ile 256, 257 ve mükerrer 257 nci madde hükmüne uymayanlar için ceza
Mükerrer Madde 355 - Mükerrer Madde 355 - Bu Kanunun 86, 148, 149, 150, 256 ve 257 nci maddelerinde yer alan zorunluluklar ile mükerrer 257 nci madde uyarınca getirilen zorunluluklara uymayan (Kamu idare ve müesseselerinde bilgi verme görevini yerine getirmeyen yöneticiler dahil);
1. Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında 1.290, - YTL, (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 1.290, - YTL)
2. İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenler hakkında 600, - YTL, (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 600, - YTL)
3. Yukarıdaki bentlerde yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında 290, - YTL, (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 290, - YTL)
Özel usulsüzlük cezası kesilir.
Bu hükmün uygulanması için, bilgi ve ibraz ödevinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılacak tebliğlerde bilginin verilmesi için tayin olunan sürede cevap verilmemesi, eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya defter ve belge ibrazı için tayin olunan süre ile defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi durumunda haklarında Kanunun ceza hükümlerinin uygulanması cihetine gidileceğinin ilgililere yazılı olarak bildirilmesi şarttır.
Özel usulsüzlük cezası kesilmesine rağmen mecburiyetleri yerine getirmeyenlere yeniden süre verilerek bu mecburiyetleri yerine getirmeleri tebliğ olunur. Verilen sürede bu mecburiyetlerin yerine getirilmemesi halinde yukarıda yazılı özel usulsüzlük cezaları bir kat artırılarak uygulanır.
Tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğuna uymayan mükelleflerden her birine, her bir işlem için bu maddeye göre uygulanan cezalardan az olmamak üzere işleme konu tutarın % 5'i nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir. Bu şekilde ceza kesilen mükellefler hakkında üçüncü fıkra hükmü uygulanmaz.
Elektronik ortamda beyanname verilmesi mecburiyetine uyulmaması halinde kesilmesi gereken özel usûlsüzlük cezası, beyannamenin kanuni süresinin sonundan başlayarak elektronik ortamda 15 gün içinde verilmesi halinde 1/4 oranında, bu sürenin dolmasını takip eden 15 gün içinde verilmesi halinde ise 1/2 oranında uygulanır.
Özel Usulsüzlükler ve Cezaları
Madde 356 –
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Hürriyeti Bağlayıcı Ceza İle Cezalandırılacak Suçlar ve Cezaları
Hileli Vergi Suçu
Madde 357 –
Kaçakçılığa Teşebbüs Suçunun Tarifi
Madde 358 –
Kaçakçılık Suçları ve Cezaları
Madde 359 –
a) Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;
1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,
2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler (varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi gizleme demektir.) veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar (Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge, gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgedir.),
Hakkında altı aydan üç yıla kadar hapis cezası hükmolunur.
Hükmolunan hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde, hapis cezasının her bir günü için, sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için(12.10.2000 tarih ve 24198 sayılı R.G.'de yayımlanan E.1990/10; K.1999/22 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı ile iptal edilen sözcükler) hüküm tarihinde yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır ve hükmolunan bu para cezası ertelenemez.
b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;
1) Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri BİLEREK (12.06.2006 Unakıtan affı) kullananlar (Sahte belge, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgedir.),
2) Belgeleri Maliye Bakanlığı ile anlaşması olmadığı halde basanlar ile sahte olarak basanlar veya bu belgeleri kullananlar,
Hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar ağır hapis cezası hükmolunur.
371 inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.
Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.
İştirak
Madde 360 - Birden fazla kişi 359 uncu maddede sayılan fiillerin icrasına iştirak ettikleri takdirde fiili irtikap edenlerden veya doğrudan doğruya beraber işlemiş olanlardan her biri bundan ayrı ayrı maddi menfaat gözetmek şartıyla o fiile mahsus ceza ile cezalandırılır. Söz konusu fiilleri işlemeye azmettirenlere de aynı cezalar hükmolunur.
Bu fiillere maddi menfaat gözetmeksizin iştirak edenlere fiile mahsus cezanın dörtte biri hükmolunur.
Bilgi Vermekten Çekinenler İle 257'nci Madde Hükmüne Uymayanlar
Madde 361 -
Vergi Mahremiyetinin İhlali
Madde 362 - Bu kanunda yazılı vergi mahremiyetine uymağa mecbur olan kimselerden bu mahremiyeti ihlal edenlere Türk Ceza Kanununun 198'inci maddesinde yazılı cezanın iki katı hükmolunur. Bu ceza iki aydan az olmaz.
Suçları tekerrür edenler bir daha devlet hizmetinde kullanılmazlar.
Mükelleflerin özel işlerini yapan memurlar:
Madde 363 – Bu kanunun altıncı maddesinin son fıkrası gereğince mükelleflerin vergi kanunlarının uygulanması ile ilgili hesap, yazı ve sair özel işlerini yapmaları yasak edilen memurlardan bu yasağa aykırı harekette bulunanlar Türk Ceza Kanununun 240'ıncı maddesine göre ceza görürler. Bu hareketler kaçakçılık suçu cezasını gerektiren bir fiile iştirak mahiyetinde olduğu takdirde haklarında ayrıca bu Kanunun 344 üncü maddesinin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Vergi cezasının kesilmesi, ödenmesi ve kalkması
BİRİNCİ BÖLÜM
Ceza Kesme
Cezayı Gerektiren Olayın Tespiti
Madde 364 - Vergi cezalarını gerektiren olaylar vergi dairelerince veya yoklamaya ve vergi incelemesine yetkili olanlar tarafından tespit olunur. Yoklama ve vergi incelemesi sırasında rastlanan, vergi cezasını gerektirici olayların, raporlarda gösterilmesi, delillerin kaybolması ihtimalinin bulunduğu hallerde bunların tutanakla tespit edilmesi mecburidir.
Ceza Kesme Yetkisi
Madde 365 - Vergi cezaları olayların ilgili bulunduğu vergi bakımından mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi tarafından kesilir.
Damga Resmine ve pul ile alınan diğer vergilere müteallik olaylarda vergi cezasını kesecek vergi dairelerini Maliye Bakanlığı belli eder.
Ceza İhbarnamesi
Madde 366 -Kesilen vergi cezaları ilgililere (Ceza ihbarnamesi) ile tebliğ olunur.
Ceza ihbarnamesinde aşağıdaki bilgiler bulunur :
1. İhbarnamenin sıra numarası;
2. Tanzim tarihi;
3. İlgililerin soyadı, adı ve unvanı;
4. Varsa mükellef numarası; (Mükellef hesap numarası)
5. İlgilinin açık adresi;
6. Olayın izahı; (Kanunun madde ve fıkra numaraları gösterilmek ve mevcut deliller bildirmek suretiyle)
7. Olayın ilgili bulunduğu vergilendirme veya hesap dönemi;
8. Varsa cezanın ilgili bulunduğu vergiye ait ihbarnamenin tarih ve numarası;
9. Varsa tekerrür ve içtima durumu;
10. Vergi cezasının hesabı ve miktarı;
11. Vergi mahkemesinde dava açma süresi.
Cezayı gerektiren olayın tespitine dair tutanak sureti ile inceleme raporunun birer örneği ihbarnameye bağlanır.
Bazı Kaçakçılık Suçlarının Cezalandırılmasında Usul
Madde 367 - Yaptıkları inceleme sırasında 359 ve 360 ıncı maddelerde yazılı kaçakçılık veya iştirak suçlarını tespit eden maliye müfettişleri, hesap uzmanları ile bunların muavinleri ve gelirler kontrolörleri ile stajyer gelirler kontrolörleri tarafından doğrudan doğruya ve vergi incelemesine yetkili olan diğer memurlar tarafından ilgili vergi dairesinin bağlı bulunduğu defterdarlığın veya gelirler bölge müdürlüğünün mütalaasıyla, keyfiyetin yetkili Cumhuriyet Savcılığına bildirilmesi mecburidir.
Yukarıda belirtilen kaçakçılık suçunun işlendiğine sair suretlerle ıttıla hasıl eden Cumhuriyet Savcılığı hemen ilgili vergi dairesini haberdar ederek inceleme yapılmasını talebeder.
Amme davasının açılması, inceleme neticesinin Cumhuriyet Savcılığına bildirilmesine talik olunur.
359 ve 360 ıncı maddeler uyarınca uygulanan hapis cezaları, vergi ziyaı cezası veya usulsüzlük cezalarının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.
Ceza mahkemesinden sadır olacak kararlar, bu kanunun dördüncü kitabının ikinci kısmında yazılı vergi cezalarını uygulayacak makam ve merciler muamele ve kararlarına müessir olmadığı gibi bu makam ve mercilerce ittihaz edilecek kararlarda ceza yargıcını bağlamaz.
İKİNCİ BÖLÜM
Cezaların ödenmesi ve kalkması
Vergi Cezalarının Ödenme Zamanı
Madde 368 - Vergi cezaları:
1. Cezaya karşı vergi mahkemesinde dava açılmamışsa dava açma süresinin bittiği tarihten;
2. Cezaya karşı dava açılmışsa, vergi mahkemesi kararı üzerine vergi dairesince düzenlenecek ihbarnamenin ilgiliye tebliğ tarihinden;
Başlayarak bir ay içinde ödenir.
Yanılma
Madde 369 -Aşağıda yazılı hallerde vergi cezası kesilmez:
1. Yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş olmaları;
2. Bir hükmün uygulanma tarzı hususunda yetkili makamların görüş ve kanaatini değiştirmiş veya bu hükme ait bir içtihadın değişmiş olması.
Cezalandırılmayacak Olan Şekle Ait Usulsüzlükler
Madde 370 –
Pişmanlık ve Islah
Madde 371 - Beyana dayanan vergilerde vergi ziyaı cezasını kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber veren mükelleflere aşağıda yazılı kayıt ve şartlarla vergi vergi ziyaı cezası kesilmez.
1. Mükellefin keyfiyeti haber verdiği tarihten önce bir muhbir tarafından herhangi resmi bir makama dilekçe ile veya şifahi beyanı tutanakla tevsik edilmek suretiyle haber verilen husus hakkında ihbarda bulunulmamış olması (Dilekçe veya tutanağın resmi kayıtlara geçirilmiş olması şarttır.)
2. Haber verme dilekçesinin yetkili memurlar tarafından mükellef nezdinde herhangi bir vergi incelemesine başlandığı veya olayın takdir komisyonuna intikal ettirildiği günden evvel (kaçakçılık suçu teşkil eden fiillerin işlendiğinin tespitinden önce) verilmiş ve resmi kayıtlara geçirilmiş olması;
3. Hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin mükellefin haber verme dilekçesinin verildiği tarihten başlıyarak 15 gün içinde tevdi olunması;
4. Eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının mükellefin keyfiyeti haber verme tarihinden başlıyarak 15 gün içinde tamamlanması veya düzeltilmesi;
5. Mükellefçe haber verilen ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödenmenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla birlikte haber verme tarihinden başlayarak 15 gün içinde ödenmesi.
Yukarıdaki şartların yerine getirilmesi halinde kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında 360 ıncı madde hükmü uygulanmaz.
Bu madde hükmü Emlak Vergisinde uygulanmaz.
PİŞMANLIK VE ISLAH MÜESSESESİNİN KAPSAMI:
Pişmanlık ve Islah Müessesesi Aşağıdaki Vergileri Kapsar:
-Gelir vergisi
-Kurumlar Vergisi
-BSMV
-Özel Tüketim Vergisi (2 sayılı Tarife Taşıt Alım Vergisi )
-KDV
-Beyana dayalı belediye vergileri
-VİVK
Emlak vergisi de beyana dayalı bir vergi olmakla birlikte pişmanlık ve ıslahın kapsamına alınmamıştır.
Cezanın Türü Yönünden:
Pişmanlık esas itibariyle teşekkülü vergi ziyaına bağlı suçlara ait cezaların uygulanmasını önler. Yani bu kapsama kaçakçılık, ağır kusur ve kusur cezaları girmektedir. Buna göre, genel usulsüzlük cezaları müessesenin kapsamı dışına çıkarılmıştır. Ayrıca, pişmanlık kapsamına kaçakçılık fiiline bağlı olarak VUK’nun 338, 346, 347. maddelerinde yer alan fiiller ile kaçakçılığa teşebbüs suçu da dahil edilmiştir.
Pişmanlık ve Islah ile İlgili Özellik Arz Eden Durumlar:
1-Pişmanlık talebiyle verilen beyannamelerde zarar beyan edilmesi veya vergiye tabi matrah bulunmaması halinde pişmanlık müessesesi uygulanmayacaktır. Çünkü, böyle bir durumda kaçakçılık, ağır kusur, kaçakçılığa teşebbüs suçları işlenmemiş olacaktır.
2-İlgili vergilendirme dönemi beyannamesi verilmemesi nedeniyle beyana davet edilen mükellefin, pişmanlık ve ıslah talebi ile beyanname vermesi mümkün değildir.
3-Beyanname verilmeyen hesap dönemi ile ilgili olarak kanuni sürenin bitimini izleyen ilk gün içinde olayın takdir komisyonuna sevk işlemini takiben aynı gün pişmanlık talebiyle beyanname verilmesi halinde mükellefin iyiniyet kuralları içinde hareket edip etmediklerinin tespiti gerekir.
4-Pişmanlık ve ıslah talebinde bulunan mükellefin şartları yerine getirmeden ölümü halinde, varisler pişmanlık şartlarını yerine getirmek zorundadırlar. Aksi halde idare ilgili vergiyi re’sen takdir ve tespit ederek mirasçılardan her şartı arayacaktır.
5-Mücbir sebep ve zor durum halinin varlığı pişmanlık ve ıslah müessesesinin uygulanmasında da hüküm ifade eder. Bilindiği üzere, pişmanlık ve ıslah müessesinden yararlanmak için yükümlülüklerin vadesi geçmiş vergi borçları yönünden 15 gün içinde yerine getirilmesi gerekir. Bu süre içinde mücbir sebep ortaya çıkarsa bu süre duracak ve mücbir sebep halinin ortadan kalkmasıyla birlikte anılan süre kaldığı yerden devam edecektir.
6-Pişmanlık ve ıslah hükümlerinden yararlanılan olayla ilgili olarak daha sonra vergi incelemesi yapılabilir ve re’sen takdire gidilebilir.
7-Pişmanlık ve ıslah talebiyle verilen beyannamede daha önce tevkif suretiyle ödenmiş vergilerin mahsup edilecek vergi olarak gösterilmiş bulunması halinde bu vergiler için pişmanlık zammı uygulanmayacaktır.
8-Gelir Vergisi Uygulamasında ihtiyari toplama hakkından yararlanmaları mümkün bulunan mükellefler daha sonra pişmanlık ve ıslah hükümlerinden yararlanamazlar.
Pişmanlık Hükümlerine Göre Beyanname Verilmesi:
-Pişmanlıkta beyan verilmesi durumunda tek kat usulsüzlük cezası kesilecek ve pişmanlık şartlarına uyana gerekli işlemler yapılacak. (VUK Md. 352/1-1)
-Pişmanlıkla verilen beyannamede zarar beyanı ve mahsuplar gibi nedenlerle ödenecek verginin bulunmaması halinde, pişmanlık talebi kabul edilmeyecek, iki kat birinci derece usulsüzlük cezası kesilecek, matrah azaltıcı nitelikte düzeltme beyannamesi gibi gerekli görülen hallerde incelemeye sevk edilecektir.
-Pişmanlıkla verilen beyannamelerde sonradan şartlar ihlal edilirse, iki kat usulsüzlük cezası kesilir ve vergi ziyaı cezası ile mukayese edilerek miktar itibariyle ağır olan ceza kesilir.
-Kanuni süresinde verilen beyana ek olarak kanuni süresinden sonra düzeltme beyannamesi verilmez. (?) Bu durumda usulsüzlük cezası kesilmez, beyan dışı bırakılan matrah veya vergi farkı için miktar ne olursa olsun vergi ziyaı cezası kesilir.
Ek bayan matrah azaltıcı ise hiç bir işlem yapılmaz, incelemeye sevk edilir ve inceleme sonucuna göre işlem tesis edilir.
Pişmanlık Zammının Hesabı (430 seri no’lu Tahsilat G.T.)
Örnek: Vadesi 20 haziran 2001 olan bir vergi için (stopaj) 8 mayıs 2002’de pişmanlık talebiyle beyan veriliyor. Tahakkuk fişi ile tahakkuk ettirilen verginin 23 mayıs 2002’de yani 15 günlük sürede ödenmesi gerekiyor. Mükellef vergiyi son gün olan 23 mayıs 2002 tarihinde ödüyor. Ödenmeyen vergi 1.000.000.000 TL ve gecikme zammı oranı aylık %7 olsun.
Pişmanlık zammı, aynen gecikme zammı gibi hesaplanacaktır. Ay kesirlerine isabet eden kısım günlük olarak hesaplanacaktır. 20 haziran ile 23 mayıs 2002 arasında 11 ay ve 3 gün için pişmanlık zammı hesaplanacaktır.
Pişmanlık Zammı = 1.000.000.000. * (0,07 * 11 ay) = 770.000.000.-
Pişmanlık Zammı = 1.000.000.000. * [ (0,07/30 )* 3 gün] = 7.020.000.-
Pişmanlık Zammı = 770.000.000.TL aylık + 7.020.000 günlük = 777.020.000.- TL olacak
Ölüm
Madde 372 - Ölüm halinde vergi cezası düşer.
Mücbir Sebepler
Madde 373 -Bu kanunda yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin vukua geldiği malum ise veya tevsik ve ispat olunursa vergi cezası kesilmez.
Ceza Kesmede Zamanaşımı
Madde 374 - Aşağıda yazılı süreler geçtikten sonra vergi cezası kesilmez.
1. Vergi ziyaı cezasında cezanın bağlı olduğu vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın birinci gününden; 353 ve mükerrer 355'inci maddeler uyarınca kesilecek usulsüzlük cezalarında, usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlayarak beş yıl (114'üncü maddenin ikinci fıkrası hükmü ceza zamanaşımı için de geçerlidir.);
2. Usulsüzlükte, usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlıyarak iki yıl;
Ancak 336 ncı madde hükmüne göre vergi ziyaı cezası ile usulsüzlüğün birleşmesi halinde kesilecek ceza, vergi ziyaı cezası için belli edilen zamanaşımı süresi içinde kesilir.
Bu süreler içinde ceza ihbarnamesi tebliğ edilmekle zamanaşımı kesilmiş olur.
Vergi Cezalarında Yapılan Hatalar
Madde 375 - Vergi cezalarında yapılan hatalar, bu kanunda vergi hataları için belli edilen usul ve şartlara göre düzeltilir.
Vergi Ziyaı, Usulsüzlük ve Özel Usulsüzlük Cezalarında İndirme
Madde 376 - İkmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergi veya vergi farkını ve aşağıda gösterilen indirimlerden arta kalan vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarını mükellef veya vergi sorumlusu ihbarnamelerin tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgili vergi dairesine başvurarak vadesinde veya 6183 sayılı Kanunda belirtilen türden teminat göstererek vadenin bitmesinden itibaren üç ay içinde ödeyeceğini bildirirse:
1. Vergi ziyaı cezasında birinci defada yarısı, müteakiben kesilenlerde üçte biri,
2. Usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezalarının üçte biri,
İndirilir.
Mükellef veya vergi sorumlusu ödeyeceğini bildirdiği vergi ve vergi cezasını yukarıdaki yazılı süre içinde ödemez veya dava konusu yaparsa bu madde hükmünden faydalandırılmaz.
Yukarıdaki hükümler vergi aslına tabi olmaksızın kesilen usulsüzlük cezaları hakkında da uygulanır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Uzlaşma
Uzlaşmanın Konusu, Kapsamı, Komisyonlar ve Şekli
Ek Madde 1 - Mükellef tarafından, ikmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezalarının (344 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve ceza hariç) tahakkuk edecek miktarları konusunda vergi ziyaına sebebiyet verilmesinin kanun hükümlerine yeterince nüfuz edememekten ya da 369 uncu maddede yazılı yanılmadan kaynaklandığının veya bu Kanunun 116, 117 ve 118 inci maddelerinde yazılı vergi hataları ile bunun dışında her türlü maddi hata bulunduğunun veya yargı kararları ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş farklılığının olduğunun ileri sürülmesi durumunda, idare bu bölümde yer alan hükümler çerçevesinde mükellefler ile uzlaşabilir. Uzlaşma konusu verginin matrah farkları itibariyle bölünebildiği durumlarda uzlaşma sadece toplam matrah farkının bu bölümüne isabet eden vergi kısmı için de yapılabilir. Uzlaşma talebi vergi ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yapılır. Uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi halinde yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz. Uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağa idarenin nihai teklifi yazılır. Mükellef dava açma süresinin sonuna kadar teklif edilen vergi ve cezayı kabul ettiğini yazılı olarak bildirirse bu takdirde uzlaşma sağlanmış sayılır. Mükellef, uzlaşma görüşmelerinde, bağlı olduğu meslek odasından bir temsilci ve 3568 sayılı Kanuna göre kurulan meslek odasından bir meslek mensubu bulundurabilir.
Sürekli, geçici ve merkezi uzlaşma komisyonlarının teşkili, uzlaşmaya müracaat etmeye yetkili olanların belirlenmesi, uzlaşmanın şekli, uzlaşmaya konu edilebilecek vergi, resim ve harçların belirlenmesi, uzlaşma komisyonlarının yetkileri, uzlaşmanın yapılmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir. İl özel idareleri ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar için bu yönetmelik İçişleri Bakanlığınca hazırlanır.
Uzlaşmanın Şümulü
Ek Madde 2 –
(*) Uzlaşmanın şümulü:
Ek Madde 2 – (Kaldırılmadan önceki şekli) (205 sayılı Kanunun 22'nci maddesiyle eklenen madde) Bu kanunun birinci maddesinin şümulune dahil vergi, resim ve harçlardan hangilerinde uzlaşma yoluna gidilebileceği Maliye Bakanlığınca tayin olunur.
Bu yetki, il özel idareleri ile belediyelere ait vergi, resim ve harçlar için İçişleri Bakanlığınca kullanılır.
Uzlaşma Komisyonları
Ek Madde 3 –
(*) Uzlaşma komisyonları:
Ek Madde 3 – (Kaldırılmadan önceki şekli) Uzlaşma komisyonları;
1. Genel bütçeye giren, vergi, resim ve harçlar için, illerde defterdarın veya tevkil edeceği zatın başkanlığında gelir müdürü ile varsa alakalı vergi dairesinin müdürünün (Müstakil vergi dairesi yoksa gelir memurları arasından defterdarlıkça seçilecek birinden); ilçelerde malmüdürünün (Varsa müstakil vergi dairesi müdürünün) başkanlığında vergi memurlarından ikisinden;
2. İl özel idareleri bütçesine giren vergi, resim ve harçlar için illerde özel saymanlık müdürünün (Olmıyan yerlerde gelir memurunun) ilçelerde özel saymanlık gelir memurunun başkanlığında illerde valiler, ilçelerde kaymakamlar tarafından seçilecek iki üye; belediye bütçesine giren vergi, resim ve harçlar için belediye başkanlarının başkanlığında belediye encümenlerince seçilecek iki üyeden;
Müteşekkil üçer üyeden kurulur.
Bu komisyonlar üyelerinin tamamının katılmasiyle toplanırlar ve ekseriyetle karar verirler.
Komisyonların uzlaşabilecekleri en çok vergi veya cezanın miktarı Maliye Bakanlığınca tayin olunur. Maliye Bakanlığı, muayyen vergi, resim ve harçlarla bunlarla ilgili cezalarda uzlaşma yetkisini münhasıran il komisyonlarına verebilir. (Bu fıkradaki yetki özel idareler ile belediyeler komisyonları için İçişleri Bakanlığınca kullanılır.)
Maliye Bakanlığı lüzum gördüğü mahallerde birden fazla muvazzaf ve gayrimuvazzaf uzlaşma komisyonları ile ortalama kar haddi ve gider esasları ile ilgili uzlaşma taleplerinin incelenmesi için ayrı uzlaşma komisyonları teşkil ve bu komisyonların kimlerden terekküp edeceğini tayin edebilir.
Maliye Bakanlığı, mahalli komisyonlara verilen yetki sınırlarını aşan her türlü vergi ve cezada uzlaşmak üzere, merkezi uzlaşma komisyonları kurmaya yetkilidir. Bu komisyonların başkan ve üyelerinin seçilmesi ile çalışma şartlarına ait esaslar Maliye Bakanlığınca tespit edilir.
Uzlaşma Talebi
Ek Madde 4 –
(*) Uzlaşma talebi:
Ek Madde 4 – (Kaldırılmadan önceki şekli) Uzlaşma için mükellef veya cezaya muhatap olanın bizzat veya resmi vekaletini haiz vekili vasıtasiyle (Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmıyan teşekküllerin kanuni temsilcileri marifetiyle) ve yazı ile yetkili uzlaşma komisyonuna başvurması şarttır.
Uzlaşma talebi mükellef veya cezaya muhatap olanlar için vergi ve ceza ihbarnamesinin tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde yapılır.
Re'sen tarhiyatta ilgili vergi dairesi, aynı süre içinde, herhangi bir taahhüdü tazammun etmemek kaydiyle, mükellefi veya cezanın muhatabını uzlaşma talebinde bulunmaya davet edebilir.
Uzlaşma Talebinin Tetkiki
Ek Madde 5 –
(*) Uzlaşma talebinin tetkiki:Ek Madde 5 – (Kaldırılmadan önceki şekli) (205 sayılı Kanunun 22'nci maddesiyle eklenen madde) Uzlaşma komisyonları uzlaşma müzakeresine başlamadan önce;
1. Talebin dördüncü ek maddeye uygun şekilde ve müddeti içinde yapılıp yapılmadığını,
2. Uzlaşmanın komisyonun yetkisi içinde bulunup bulunmadığını,
İnceler.
Talebin usulüne uygun şekilde yapılmadığını veya uzlaşmanın yetkisi dışında bulunduğunu tesbit ederse esasa geçmeden talebi reddeder.
Talebin usule uygun şekilde yapıldığının ve komisyonun yetkisi içinde bulunduğunun anlaşılması halinde mükellefin veya adına ceza kesilenin de bulunacağı bir celsede meselenin esasını tetkik eder. Uzlaşma ile ilgili olarak yapılacak görüşmelere katılması için mükellefe veya cezaya muhatap olana; görüşmenin tarihi ile yapılacağı yer ve saat uzlaşma komisyonu tarafından yazı ile ve en az on gün evvelinde bildirilir. Bu şekilde yapılacak müzakereler sonunda uzlaşma vaki olduğu takdirde keyfiyet bir tutanak ile tesbit ve iş bu tutanak komisyon başkan ve üyeleri ile mükellef veya adına ceza kesilen tarafından imza olunur. Bu varakanın bir nüshası ilgiliye derhal verilir, bir nüshası da üç gün içinde vergi dairesine gönderilir.
Uzlaşma temin edilemediği takdirde (mükellefin veya adına ceza kesilenin uzlaşma komisyonunun davetine icabet etmemesi, komisyona geldiği halde uzlaşma tutanağını imzalamaması veya bu tutanağı ihtirazi kayıtla imzalamak istemesi halinde de uzlaşma temin edilememiş sayılır.) Komisyonca bu hususu belirtmek üzere tanzim olunacak tutanağın birer nüshası üç gün içinde vergi dairesine ve ilgiliye tebliğ olunur. Uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi hallerinde, aynı vergi veya ceza için yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz.
Bu maddede yazılı işlemler mükellef veya adına ceza kesilenin resmi vekaletini haiz vekili tarafından da yapılabilir.
Uzlaşma Komisyonu Muamelelerinin Kesinliği
Ek Madde 6 -Uzlaşma komisyonlarının tutacakları uzlaşma tutanakları kesin olup gereği vergi dairelerince derhal yerine getirilir.
Mükellef veya adına ceza kesilen; üzerinde uzlaşılan ve tutanakla tespit olunan hususlar hakkında dava açamaz ve hiçbir mercie şikayette bulunamaz.
Uzlaşma ve Vergi Mahkemelerinde Dava Açma
Ek Madde 7 - Müddeti içinde uzlaşma talebinde bulunan mükellef veya ceza muhatabı uzlaşma talep ettiği vergi veya ceza için, ancak uzlaşma vaki olmadığı takdirde dava açma yoluna gidebilir.
Mükellef veya ceza muhatabı aynı vergi veya ceza için uzlaşma talebinden önce dava açmışsa dava, uzlaşma işleminin sonuca bağlanmasından önce vergi mahkemelerince incelenmez; herhangi bir sebeple incelenir ve karara bağlanırsa bu karar hükümsüz sayılır.
Uzlaşmanın vaki olması halinde mükellef, üzerinde uzlaşılan vergi ve cezaya (bunlardan birisi üzerinde uzlaşılmış olsa dahi her ikisine); adına sadece ceza kesilmiş bulunan, üzerinde uzlaşılan işbu cezaya karşı dava açamaz.
Uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükellef veya ceza muhatabı; tarhedilen vergiye veya kesilen cezaya, uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler dairesinde ve yetkili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilir. Bu takdirde, dava açma müddeti bitmiş veya 15 günden az kalmış ise bu müddet tutanağın tebliği tarihinden itibaren 15 gün olarak uzar.
Uzlaşmanın vaki olmaması halinde, yukarıdaki ikinci fıkra uyarınca durdurulmuş olan davanın görülmesine, keyfiyetin vergi dairesince işarı üzerine vergi mahkemesinde devam olunur.
Ödeme
Ek Madde 8 - Uzlaşma konusu yapılan vergi ve cezalar;
1. Uzlaşma vaki olduğu takdirde, uzlaşma tutanağı vergi ve cezaların ödeme zamanlarından önce ilgiliye tebliğ edilmişse kanuni ödeme zamanlarında; ödeme zamanları kısmen veya tamamen geçtikten sonra tebliğ edilmişse ödeme süreleri geçmiş olanlar uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren bir ay içinde;
2. Uzlaşma vaki olmadığı takdirde, bu kanunun 112 ve 368'inci maddeleri hükümleri ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27'nci maddesinin 3 numaralı bendi hükmü dairesinde;
Ödenir.
Uzlaşma ve Cezalarda İndirme
Ek Madde 9 - Bu bölüm uyarınca üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar hakkında 376'ncı madde hükümleri; hakkında 376'ncı madde hükümleri uygulanan vergi ve cezalar için bu bölüm hükümleri uygulanmaz. Ancak, ceza muhatabının, uzlaşma tutanağını imzalayıncaya kadar uzlaşma talebinden vazgeçtiğini beyanla hadiseye 376'ncı maddenin uygulanmasını istemek hakkı mahfuzdur.
Tüzük
Ek Madde 10 –
Tarhiyat Öncesi Uzlaşma
Ek Madde 11 - Maliye Bakanlığı, vergi incelemesine dayanılarak tarh edilecek vergilerle kesilecek cezalarda (344 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilecek tarhiyata ilişkin vergi ve ceza hariç) tarhiyat öncesi uzlaşma yapılmasına izin verebilir.
Tarhiyattan önce uzlaşmaya varılması halinde tutanakla tespit edilen bu husus hakkında dava açılamaz ve hiçbir mercie şikâyette bulunulamaz. Uzlaşılan vergi miktarı üzerinden, bu Kanunun 112'nci maddesine göre gecikme faizi hesaplanır.
Tarhiyat öncesi uzlaşmanın temin edilememiş veya uzlaşma müzakeresinde uzlaşmaya varılamamış olması halinde mükellefler veya ceza muhatabı olanlar verginin tarhından ve cezanın kesilmesinden sonra uzlaşma talep edemezler.
Tarhiyat öncesi uzlaşmaya ilişkin esas ve usuller Yönetmelikte belirtilir.
Ücretlilere Vergi İadesinde Uzlaşma
Ek Madde 12 - 2978 sayılı Ücretlilere Vergi İadesi Hakkında Kanunun 6'ncı maddesi uyarınca kesilen cezalar uzlaşma mevzuuna dahildir.
Gelir İdaresini Geliştirme Fonu
Ek Madde 13 -)
1.
2.
3.
4. Maliye Bakanı:
a) Maliye Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında çalışan memurlar ile sözleşmeli personele (bağlı kuruluşların kadro karşılığı sözleşmeli personeli hariç) en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) %200’ünü geçmemek üzerek ödeme yaptırmaya;
b) Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatında çalışan (sözleşmeli olarak istihdam edilenler dahil) personele, normal mesai gün ve saatleri dahilinde, daire dışında yapılan çalışmalarda, aylık toplam 100 saati geçmemek üzere, dışarıda geçirilen her bir saat için, karşılığı genel bütçeden ödenen fazla mesai ücreti esas alınmak suretiyle, bu üç katını aşmayacak şekilde ek ödeme yaptırmaya;
c) Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında çalışan memurlar ile sözleşmeli personele ayda 100 saati aşmayacak şekilde yaptırılacak ek fazla mesai karşılığında, fazla mesainin yaptırıldığı saatler, çalışma mahalleri, çalışmaları resmi tatil ve bayram günlerinde yaptırılması gibi hususular dikkate alınmak suretiyle, Genel Bütçeden ödenen fazla mesai ücretinin beş katını aşmayacak şekilde, saat başına farklı mesai ücreti tespitine,
d) Şehirler arası yollarda yapılacak vergi denetimlerine yardımcı olmak üzere görevlendirilen güvenlik görevlilerine de bu esaslar dahilinde fazla çalışma ücreti ödenmesine,
Yetkilidir.
Ek ödemelerde 657 sayılı Devlet memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır.
Görev yapılan birim ve iş hacmi, görev mahalli, görevin önem ve güçlüğü, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve atanma biçimi gibi kriterlere göre yapılacak ek ödemelerin farklı miktarları ve ödemeye ilişkin usul ve esasları Maliye Bakanı tarafından tespit edilir.
Yukarıda belirtilen esaslar dahilinde yapılacak ödemeler Gelir Vergisine tabi tutulmaz. Bu ödemeler bütçeden karşılanır. Bağlı kuruluşlar personeline yapılacakek ödemelerin belirlenmesinde, bunlara ödenmekte olan ikramiye, fazla mesai ücreti gibi farklı ödemeler ile diğer imkanlar dikkate alınır ve bağlı kuruluş bütçelerinden ödenir.
Bu madde kapsamında bulunan personele yapılan ikramiye, teşvik primi, teşvik ödemesi, döner sermaye katkı payı ödemeleri, döner sermaye gelirlerinden yapılan ek ödemeler ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu uyarınca ödenen tutarlar ile Maliye Bakanlığınca belirlenecek benzeri ödemelerin net tutarları, bu madde kapsamında yapılan ek ödemenin aylık net tutarından mahsup edilir. Mahsuba ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir. Bu ödeme ilgili mevzuatı uyarınca ödenmekte olan zam, tazminat, ödenek, döner sermaye payı, ikramiye, ücret ve her ne ad altında olursa olsun benzeri ödemelerin hesabında dikkate alınmaz.
5.
Bu Fon'un kullanılma usul ve esasları ile Fon'a ilişkin diğer usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.
BEŞİNCİ KİTAP
Vergi davaları
BİRİNCİ KISIM
BİRİNCİ BÖLÜM
Vergi Mahkemesinde Dava Açmaya Yetkili Olanlar
Madde 377- Mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenler, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilirler.
Vergi dairesi tadilat ve takdir komisyonlarınca tahmin ve takdir olunan matrahlara karşı vergi mahkemesinde dava açabilir.
Belediyelerde dava açma yetkisini belediye adına varidat müdürü, olmayan yerlerde hesap işleri müdürü veya o görevi yapan kullanır.
Vergi daireleri Maliye ve Gümrük Bakanlığının, (İl özel idareleriyle belediyeler valilerin) muvafakatını almadan vergi mahkemelerinin kararları aleyhine Danıştayda temyiz davası açamazlar.
Ancak; Maliye ve Gümrük Bakanlığı tespit edeceği hadlerle sınırlı olmak şartıyla, muvafakat verme yetkisini defterdarlıklara devredebilir.
Dava Konusu
Madde 378 - Vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması lazımdır.
Mükellefler beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. Bu kanunun vergi hatalarına ait hükümleri mahfuzdur.
Vergi hataları ve ihtirazi kayıtla verilen beyannameler hariç. İhtirazi kayıtla verilen beyannamelere karşı dava açma süresi 30 gündür.
Dava Konusu
Mükerrer Madde 378 - Danıştay ve Vergi Mahkemelerinde yapılacak duruşmalarda, iddia ve savunmanın gerekli kıldığı hallerde, mahkeme vergi davasına konu olan tarhiyatın dayanağı incelemeyi yapmış bulunan inceleme elemanları ile, mükellefin duruşmada hazır bulundurduğu malî müşaviri veya muhasebecisini de dinler.
Madde 379-412 - (2577 sayılı İYUK’nun 63'üncü maddesiyle kaldırılmıştır.)
Mükelleflerin İzahat Talebinde Bulunabilecekleri
Madde 413 - Mükellefler, Maliye Bakanlığından veya Maliye Bakanlığının bu hususta yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulanması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında izahat isteyebilirler.
Yetkili makamlar yazı ile istenecek izahatı yazı ile veya sirkülerle cevaplamak mecburiyetindedirler.
Alacakları cevaplara göre hareket eden mükelleflerin bu hareketleri cezayı istilzam etse dahi ceza kesilmez.
Son Hükümler
Özel Kanunlardaki Hükümlerin Saklı Olduğu
Madde 414 - Özel kanunlarda 5432 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilen hallerde bu kanunun mezkur hükümlere tekabül eden maddeleri uygulanır.
Yetki
Mükerrer Madde 414 - Bu Kanunun; 104, mükerrer 115, 177, 352 (Kanuna bağlı cetvel), 353 ve 356 ncı maddelerinde yer alan maktu had ve miktarlar 1/1/1998 tarihi itibariyle geçerli olan had ve tutarlarına, 232 nci maddesinde yer alan 1.000.000 lira, 15.000.000 liraya, 252 nci maddesinde yer alan yüz kuruş, 100.000 liraya, 313 üncü maddesinin son fıkrasında yer alan 500.000 lira, 50.000.000 liraya, 343 üncü maddesinde yer alan 100 ve 2.500 liralar sırasıyla, 500.000 ve 1.000.000 liralara yükseltilmiştir.
Maliye Bakanlığı; bu Kanunun 26, 35 ve 366 ncı maddelerinde yer alan tahakkuk fişi ile vergi ve ceza ihbarnamelerinin şekli ve ihtiva edeceği bilgilerde değişiklik yapmaya ve bunları vergi dairesi adına tanzim edecek olanları belirlemeye yetkilidir.
Bu Kanunda yer alan maktu hadler ile asgari ve azami miktarları belirtilmiş olan para ile ödenecek ceza miktarları, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak bu Kanun uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Bu şekilde hesaplanan maktu had ve miktarların yüzde 5 ini aşmayan kesirler dikkate alınmaz. Bakanlar Kurulu, bu suretle tespit edilen had ve miktarları yarısına kadar artırmaya veya indirmeye, nispi hadleri ise iki katına kadar artırmaya veya yarısına kadar indirmeye veya tekrar kanuni seviyesine getirmeye yetkilidir.
Kaldırılan Hükümler
Madde 415 - 5432 sayılı Vergi Usul Kanunu ile bu kanunun bazı hükümlerini değiştiren 5815, 6094 ve 6935 sayılı kanunlar ile 5887 sayılı Harçlar Kanununun 116'ncı maddesi, 120'inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları, 121'inci maddesinin dördüncü fıkrası ile 123'üncü maddesi, 6085 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 9'uncu maddesinin (E) fıkrası, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 64'üncü maddesi, 6936 sayılı Hususi Otomobil Vergisi Kanununun 12'inci maddesi 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 15'inci maddesi diğer kanunların bu kanuna uymayan hükümleri kaldırılmıştır.
Mükerrer Madde 415 –
Vergi İdaresini Geliştirme Fonu:
(*) Mükerrer Madde 415 – (Kaldırılmadan önceki şekli)
1. Vergi Kanunlarının uygulanması, Maliye ve Gümrük Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatının geliştirilmesi, modernleştirilmesi ve Maliye ve Gümrük Bakanlığı Personelinin daha etkin ve verimli çalıştırılmasını sağlamak gayesiyle Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası nezdinde "Vergi İdaresini Geliştirme Fonu" kurulmuştur.
2. Her yıl tahsil edilen toplam vergi gelirlerinin bir yıl evvelki toplam vergi gelirlerine ulaşıncaya kadarki kısmının % 05 ile, bir yıl evvelki vergi tahsilatını aşan vergi gelirlerinin % 1'i bu fonun kaynağını teşkil eder.
3. Saymanlıklar her ay tahsil ettikleri toplam vergi gelirlerinin; bir evvelki yıl toplam vergi tahsilat tutarına ulaşıncaya kadar % 05 (Binde beş)ini, toplam vergi tahsilatının bir evvelki yıl toplam tahsilatlarını aşması halinde, aşan kısmından her ay % 1 (yüzde bir)ini tahsil ettikleri ayı takip eden bir ay içerisinde doğrudan fona gönderirler.
4. Bu fon, Gelirler Genel Müdürlüğünce bina yapımı, satın alınması veya kiralanması, taşıt demirbaş alımı, otomasyon, eğitim, uygulama, tanıtma çalışmaları gibi hizmetlerin gerektirdiği giderler ile vergi inceleme, yoklama faaliyetleri sırasında yapılacak harcamalar ve Maliye ve Gümrük Bakanlığı Personeline görevleri nedeniyle ve daha verimli çalıştırılmalarını sağlamak gayesi ile yapılacak ek ödemelerde kullanılır. Bu fondan yapılacak harcamalar 1050, 832 ve 2886 sayılı kanunlarla 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi değildir.
Bu fonun kullanılma usul ve esasları ile fona ilişkin diğer usul ve esaslar Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenir ve yürütülür. Denetimi; Başbakanlık, Maliye ve Gümrük Bakanlığı ve Sayıştayca belirlenecek birer üyeden meydana gelecek bir komisyon aracılığı ile yapılır.
Götürü Matrahlar
Geçici Madde 1 - 5432 sayılı kanunun 40'ıncı maddesi mucibince tesbit edilip bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte vergi tarhına esas tutulmakta olan götürü matrahlar 1961 yılı vergileri için de uygulanır.
İlk Tatbik Yılında Komisyonların Teşkil ve Ödevleri
Geçici Madde 2 - Zirai kazançlar merkez ve il komisyonları bu kanunun yayınlandığı tarihten başlayarak en geç bir ay içinde, komisyon başkanlarının daveti üzerine kurulur.
Zirai kazançlar merkez komisyonuna Ziraat Odaları Birliği tarafından seçilecek temsilci, işbu birliğin teşekkül edeceği tarihe kadar Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği tarafından seçilir.
Merkez komisyonu, bu kanunun 46'ncı maddesinde mevzuubahis yönetmeliği ilk toplantı tarihinden itibaren en geç üç ay içinde hazırlayarak yürürlüğe koyar.
Geçici Madde 3- Kanunun ilk uygulama yılında, vergiye tabi çiftçilerin zirai kazançları, satış tutarlarına bakılmaksızın götürü gider usulüne göre tespit olunur.
Dileyenler, vergi dairesine, en geç, kanunun mer'iyete girdiği tarihten itibaren bir ay içinde ve yazılı olarak müracaatta bulunmak şartiyle, gerçek kazanç esasını ihtiyar edebilirler.
Geçici Madde 4 - Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten veya sonraki yıllarda bilanço esasına göre Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefiyetine girecek olanlar açılış bilanço ve envanterini tanzim ederken işletmeye dahil iktisadi kıymetleri bu kanunun üçüncü kitabında yazılı hükümler dairesinde değerlendirirler. Maliyet bedeli ile değerlenmesi icap eden kıymetlerin bu bedeli bilinmiyorsa maliyet bedeli yerine mükelleflerin bizzat belli edecekleri alış emsal bedeli değerlemeye esas tutulur.
Vergi incelenmesi neticesinde alış emsal bedelinin fazla hesap edildiğinin anlaşılması halinde mükellef hakkında vergi ziyaı ve usulsüzlük cezaları uygulanmaz.
Amortismana Tabi İktisadi Kıymetlerin Değerlenmesi
Geçici Madde 5 -Bu kanunun mer’iyete girdiği tarihte veya müteakip yıllarda ticari, zirai veya mesleki kazançları dolayısıyla yeniden Gelir Vergisine girecek veya basit usulden gerçek usule geçecek olan mükellefler ile öteden beri faaliyete devam eden serbest meslek erbabının (*) amortismana tabi iktisadi kıymetleri maliyet bedeli, maliyet bedeli bilinmiyorsa bizzat kendilerince alış tarihindeki rayice göre tahmin olunacak bedeli ile değerlenir. Şu kadar ki, bu kıymetlerin alış tarihleri ile mükellefiyete giriş veya gerçek usule geçiş tarihi arasındaki yıllara ait amortismanlar tutarı bu değerden düşülür ve bakiyesinin amortismanına devam olunur.
Mükellefçe tahmin olunacak bedelin fazla hesaplandığının tesbiti halinde bundan dolayı adına ceza kesilmez.
Ceza Hükümlerinin Şümulü
Geçici Madde 6 -Bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş fiiller hakkında, bu fiillerin işlendiği tarihte 5432, 5815 ve 6094 sayılı kanunların yürürlükte bulunan vergi cezalarına ve hileli vergi suçlarına müteallik hükümleriyle bu kanunun hükümlerinden hangisi mükellefin veya suçu işliyen kimsenin lehine ise o hüküm uygulanır.
Yukarıki fıkra hükmü bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kesilmiş olup da henüz kesinleşmemiş veya tahsil edilmemiş olan vergi cezalariyle ceza mahkemelerince hükmolunan cezalara da şamildir.
Ceza İndiriminden Faydalanacak Olanlar
Geçici Madde 7 - Mükellef veya vergi sorumluları bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde vergi dairesine müracaatla itiraz süresi geçmiş veya henüz son bulmamış vergi ve cezaları için bu kanunun 376'ncı maddesindeki şartları yerine getirdikleri takdirde mezkur madde hükümlerinden faydalandırılırlar.
Kazanç Sayılmıyacak Farklar
Geçici Madde 8 -Bu kanunun 328 ve 329'uncu maddelerinin uygulanmasında 1945 yılının sonundan önce satınalınmış veya inşa ettirilmiş veyahut trampa yolu ile iktisabedilmiş olan gayrimenkuller ile bunların mütemmim cüzülerinin (Sabit tesisatta makinalar dahil) ve teferruatının ve gayrimenkul olarak tescil edilen hakların satışından ve bu mallar ve haklar için alınan sigorta tazminatından doğan farklar kazanç sayılmaz.
Bu Kanunun Belediye Vergi ve Resimlerine Uygulanacağı Tarih
Geçici Madde 9 - Belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında bu Kanunun vergi hatalarına ve bunların düzeltilmesine ve vergi ihtilaflarına müteallik hükümleri yayımı tarihinden ve diğer hükümleri 1 Ocak 1963 tarihinden başlıyarak uygulanır.
Müdevver Mahsullerin Değerlenmesi
Geçici Madde 10 - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte veya müteakip yıllarda zirai kazançlar dolayısiyle zirai işletme hesabı veya bilanço esasında yeniden Gelir Vergisine girecek veya götürü gider usülünden gerçek usullere geçecek çiftçiler, mükellefiyete girdikleri veya gerçek usullere geçtikleri yıla devredilen zirai mahsullerini maliyet bedeli ile, bu bedel belli değilse bizzat tayin edecekleri bedel ile değerlendirirler ve çiftçi işletme defterinin giderleri tablosuna bir kalemde kaydederler; bilanço esasında ise açılış bilançosundan gösterirler.
Mükellefçe tayin edilecek bu bedelin fazla hesaplandığının tesbiti halinde bundan dolayı adına ceza kesilmez.
İlk defa götürü gider usulünde vergiye tabi olacak çiftçilerin evvelki yıllardan devreden mahsullerinin satış hasılatının vergilendirilmesinde, kazançlarını Gelir Vergisi Kanununun 54'üncü maddesinin 1 numaralı bendine göre tesbit edecekler gerçek miktarları ile indirilebilecek giderlerinin, kazançlarını aynı maddenin 2 numaralı bendine göre tespit edecekler ise bilumum giderlerinin hesabında evvelki yıllarda ödenmiş olan bu kabil masraflardan sadece yapıldığı yıla devreden mahsullere isabet eden kısımları nazara alınır.
Yeniden Değerleme
Geçici Madde 11 - (mükerrer 298'inci madde olmuştur.)
Geçici Madde 12 - 4/1/1961 gün ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin bu Kanunla değişmeden önceki hükümlerine göre, takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değerleri ile ilgili olarak dava açma ve açılan davalara cevap verme konusunda Maliye ve Gümrük Bakanlığına bağlı vergi dairelerine mevdu görev ve yetkiler devam eder; kesinleşen değerler bu vergi dairelerince, takdir komisyonu kararları ve varsa yargı mercii kararları ile birlikte ilgili belediyelere derhal bildirilir. Emlak Vergisi Kanununun uygulamasında, altıncı genel beyan döneminin başlayacağı yıla kadar kesinleşen bu değerler geçerli olur.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 72 nci maddesinin bu Kanunla değişmeden önceki hükümlerine göre kurulan takdir komisyonlarının asgarî ölçüde arsa metrekare birim değer tespitine ilişkin görev ve yetkileri 1 Mart 1986 tarihine kadar, bu değerlerle ilgili olarak açılacak davalarla ilgili görev ve yetkileri söz konusu davalar sonuçlanıncaya kadar devam eder.
Geçici Madde 13 - Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinde yer alan ve bu Kanunla artırılan hadler, önceki yılların hadlerine bağlı olmaksızın 1986 yılında tutulacak defterler için de uygulanır.
Geçici Madde 14 - Üç yıl süre ile görev yapacak olan ilk Yeminli Mali Müşavirler Kurulu üyeleri, biri Başkan ve biri Başkanvekili olmak üzere, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden altı ay içinde Bakanlar Kurulunca atanır.
Üç yıllık sürenin bitiminde yeniden üyeliğe getirilmek mümkündür.
Kurul üyeliklerine atananlar ile kurulda görevlendirilen personelden T.C. Emekli Sandığına tabi olanların istemleri halinde, Emekli Sandığı iştirakçiliği devam eder.
Geçici Madde 15 -Yeminli Malî Müşavirler Kurulunun giderleri üç yıl süre ile her yıl Maliye ve Gümrük Bakanlığı bütçesine konacak olan ödenekten karşılanır.
Geçici Madde 16 - 213 sayılı Vergi Usul Kanununa 3239 sayılı Kanunun 36'ncı maddesiyle ilave edilen mükerrer 415 inci maddeyle kurulan "Vergi İdaresini Geliştirme Fonu", bu Kanunun yürürlük tarihi itibariyle mevcut bütün aktif ve pasifiyle birlikte aynen Vergi Usul Kanununun ek 13 üncü maddesi ile kurulan "Gelir İdaresini Geliştirme Fonu"na devredilmiştir.
Vergi İdaresini Geliştirme Fonu'nun sözleşmelerde taraf olmaktan doğan hak ve borçları, Gelir İdaresini Geliştirme Fonuna intikal eder.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Vergi İdaresini Geliştirme Fonu başka bir işleme gerek kalmaksızın infisah eder.
Vergi İdaresini Geliştirme Fonu ile Gelir İdaresini Geliştirme Fonu, devir nedeniyle doğacak her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.
Geçici Madde 17 -1.1.1991 tarihinden geçerli olmak üzere 10 yıl süre ile; bu Kanuna, 3418 sayılı Kanunun 32 nci maddesiyle eklenen ek 13 üncü maddenin 2 numaralı fıkrasında yer alan % 05 oranı % 1 olarak; 4 numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan % 30 oranı, vergi incelemesine yetkili Maliye ve Gümrük Bakanlığı merkez denetim elemanları ve münhasıran Gelirler Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatında çalışan personel için % 45, Bakanlığın diğer yurtiçi personeli için % 35 olarak uygulanır.
Geçici Madde 18 - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce aktife giren iktisadi kıymetler hakkında aktife alındıkları yılda yürürlükte olan hükümlere göre amortisman ayrılmasına devam olunur.
Geçici Madde 19 - İşletme hesabı esasında defter tutan mükellefler diledikleri takdirde, Vergi Usul Kanunun 180 inci maddesindeki şartlar dikkate alınmaksızın 31/12/2000 tarihine kadar işletme hesabı esasına göre defter tutmaya devam ederler.
Geçici Madde 20 - 1998 yılı geçici vergi uygulaması bakımından; Hazine Bonosu, Devlet Tahvilleri ve Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresi Başkanlıklarınca çıkarılan menkul kıymetler alış bedeli ile değerlenir.
Geçici Madde 21 -Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş fiiller hakkında kesilecek cezalarda, bu fiilerin işlendiği tarihte 213 sayılı Vergi Usul Kanunun yürürlükte bulunan vergi cezalarına ait hükümleri; hükmolunacak cezalar hakkında ise, bu fiillerin işlendiği tarihte yürürlükte bulunan hükümler ile bu Kanun hükümlerinden lehe olanı uygulanır. (29.11.2000 tarih ve 24245 sayılı R.G.'de yayımlanan E.2000/21; K.2000/16 sayı ve 6.7.2000 günlü Anayasa Mahkemesi Kararı ile iptal edilen cümle)
(İptal edilmeden önceki şekli) Şu kadar ki; bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kesinleşmiş mahkumiyet kararları hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz.
Geçici Madde 22 - Diğer kanunlarda Vergi Usul Kanununun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan kaçakçılık, ağır kusur ve kusur cezalarına yapılan atıflar Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesinde yer alan vergi ziyaı cezasına yapılmış sayılır.
Geçici Madde 23 -1/1/1999 tarihi ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasındaki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak yapılan ve uzlaşma talep edildiği halde henüz uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü verilmiş ancak uzlaşma görüşmesi yapılmamış veya uzlaşma talep süresi geçmemiş olan vergi ziyaı cezalı tarhiyatlarda; vergi ziyaı cezası için de uzlaşma talebinde bulunulabilir
Geçici Madde 24 - 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde deprem felâketine maruz kalan yörelerde, gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyet kaydı bulunan kişilerden alacağı bulunan mükellefler, bu Kanunun 322 ve 323 üncü maddeleri hükümlerinin uygulanmasında bu madde hükmünü de dikkate alırlar.
Karşılık ayrılmak veya zarar yazılmak istenen alacak;
1. Alacağın bulunduğu yerdeki deprem tarihinden önce doğmuş olmalıdır.
2. Varlığı Vergi Usul Kanununda sayılan belgeler ile tevsik edilmelidir.
Borçlunun mal varlığının en az üçte birini kaybettiğine ilişkin olarak açılmış tespit davası üzerine verilen karar, alacağın dava veya icra safhasına geldiğini gösterir ve bu nevi alacaklar için pasifte karşılık ayrılabilir.
Alacaklı ve borçlunun her türlü muvazaadan ari olarak sulh olmaları ve bu konuda düzenleyecekleri bir belgeyi karşılıklı olarak imzalamaları halinde bu belge kanaat verici belge sayılır ve belgeye konu alacak değersiz alacak addolunur.
Maliye Bakanlığı 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış meslek mensubunca düzenlenmiş ve üçüncü fıkrada belirtilen şartların mevcudiyetini gösteren tasdik raporunu kanaat verici vesika olarak kabul edebilir. Ancak bu vesika borçlu yönünden vazgeçilen alacak sayılmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul Maliye Bakanlığınca belirlenir.
Geçici Madde 25 - 31.12.2003 tarihli bilançoda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre, bu maddede hüküm bulunmayan hallerde ise Vergi Usul Kanununun bu Kanunla değişik mükerrer 298 inci maddesinde yer alan hükümlere göre düzeltilir:
a) Düzeltme işlemi, Türkiye geneli için hesaplanan toptan eşya fiyatları genel endeksi göz önünde bulundurularak Maliye Bakanlığınca belirlenen düzeltme katsayıları kullanılarak yapılır. Düzeltme işlemi 1970 yılından itibaren uygulanır. Bu yıldan önce aktif ve pasife giren kalemler 1970 yılında girmiş kabul edilir.
b) Maddî duran varlıklar maliyet bedeli, malî duran varlıklar ise alış bedeli üzerinden düzeltmeye tâbi tutulur.
c) Maddî duran varlıklar, malî duran varlıklar ve özel tükenmeye tâbi varlıklar ile stokların maliyet veya alış bedelleri içinde yer alan ve tevsik edilebilen reel olmayan finansman maliyeti, ilgili varlığın maliyet veya alış bedelinden düşülür. Mükelleflerin reel olmayan finansman maliyetini tevsik edememeleri halinde:
1) Son beş hesap dönemi içinde aktife giren kıymetlerin maliyet bedeline dahil edilen finansman giderlerinin reel olmayan kısımları; toplam finansman maliyetlerine, ilgili döneme ait TEFE artış oranının dönem ortalama ticarî kredi faiz oranına bölünmesi sonucunda belirlenen oranlar uygulanmak suretiyle bulunan tutar, maliyet ve alış bedelinden düşülür.
2) Söz konusu beş hesap döneminden önce aktife giren kıymetlerin maliyet bedeline dahil edilen finansman giderleri maliyet veya alış bedellerinden düşülmez.
3) Reel olmayan finansman maliyetinin tevsik edilebilir olması halinde de (1) numaralı alt bentte belirtilen yöntem kullanılabilir. Amortisman süresi bitmemiş olan kıymetlere ilişkin maliyet veya alış bedelinden düşülen reel olmayan finansman maliyetinden amortisman ayrılmamış tutar, 2004 ve sonraki dönemlerde, beş yılda ve eşit taksitte dönem kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınır.
d) Birikmiş amortismanlar, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilir.
e) Öz sermaye kalemlerinin düzeltilmesinde, 1.1.2004 tarihinden önce ayrılan yeniden değerleme değer artış fonu gibi fonlar öz sermayeden düşülür. Bu ve benzeri fonların sermayeye ilavesi nedeniyle oluşan sermaye artışları sermaye artışı olarak dikkate alınmaz ve enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmaz.
f) 2003 yılı hesap dönemine ait beyannamede yer alan indirilemeyen geçmiş yıl malî zararları ile carî dönem malî zararları matrahın tespitinde mukayyet değerleri ile dikkate alınır.
g) 31.12.2003 tarihli bilançonun düzeltilmiş aktif toplamından düzeltilmiş sermaye, düzeltilmiş hisse senetleri ihraç primleri ve düzeltilmiş hisse senedi iptal kârları ile borç toplamının çıkarılması sonucu bulunan fark, geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilir. Bu şekilde tespit edilen geçmiş yıl kârı vergiye tâbi tutulmaz, geçmiş yıl zararı ise zarar olarak kabul edilmez.
Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tâbi tutulur. Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir; bu işlemler kâr dağıtımı sayılmaz.
h) Sermaye Piyasası Kurulu ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun yüksek enflasyon döneminde malî tabloların düzeltilmesine ilişkin düzenlemelerine göre 31.12.2003 tarihli bilançolarını düzeltmek zorunda olan mükellefler, söz konusu bilançolarını bu madde uyarınca yeniden düzeltmeyebilirler. Ancak bu şekilde düzeltme yapanlar, bu Kanuna göre ayrılabilecek tutardan fazla amortisman veya karşılık ayıramaz.
ı) Yıllara sarî inşaat ve onarma işlerine ait maliyet ve istihkak tutarları ile ilgili olarak 31.12.2003 tarihinde oluşan düzeltme farkları işin bitiminde kâr/zarar tutarının tespitinde dikkate alınmaz.
j) 2004 yılı hesap döneminden itibaren ilk defa bilanço esasına geçen mükellefler bu maddede yer alan esaslara göre düzeltme yaparlar.
k) Kendisine özel hesap dönemi tayin edilen mükelleflerde; 31.12.2003 tarihli bilanço, 2004 yılı içinde biten hesap dönemi sonundaki bilançoyu, 2003 yılı hesap dönemi, 2004 yılı içerisinde biten hesap dönemini, 1.1.2004 tarihi 2004 yılı içinde başlayan hesap döneminin başındaki tarihi ifade eder.
l) Bu madde uyarınca düzeltilen kalemlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farkları maliyet bedeli addolunur. Şu kadar ki, amortismana tâbi olmayan kıymetlerin düzeltilmiş değerinin altında bir bedelle satılması halinde, düzeltilmiş değerle düzeltme öncesi değer arasındaki farka isabet eden zarar, gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınmaz.
(*) (5228 sayılı Kanunun 11'inci maddesiyle değiştirilmeden önceki şekli) Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon fark hesapları kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir, bu işlem kâr dağıtımı sayılmaz.
Geçici Madde 26 -Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce aktife giren iktisadi kıymetler hakkında aktife alındıkları yılda yürürlükte olan sürelere göre amortisman ayrılmasına devam olunur.
Geçici Madde 27 - 01/01/2006 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak bu tarihten sonra ortaya çıkan ve vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren fiiller için ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir. Bu ceza; vergi ziyaına 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet verenlere üç kat, bu fiillere iştirak edenlere bir kat, vergi incelemesine veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanuni süresi geçtikten sonra verilen vergi beyannameleri için de yüzde elli oranında uygulanır.
Ceza Hükümlerinde Uygulama
Ek Geçici Madde 1 - Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş fiiller hakkında, bu fiillerin işlendiği tarihte 213 sayılı Vergi Usul Kanununun yürürlükte bulunan vergi cezalarına ait hükümleri uygulanır.
Ceza Kesmede Zamanaşımı
Ek Geçici Madde 2 - Bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki dönemlere ait vergi cezaları hakkında ilgili dönemde yürürlükte bulunan ceza kesmede zamanaşımı hükümleri uygulanır.
Ek Geçici Madde 3 - Vergi Kanunlarına göre ticari, zirai ve mesleki faaliyetleri dolayısıyla ilgili vergi dairelerine mükellefiyet kayıtlarını yaptırmaları gerektiği halde 31/3/1981 tarihine kadar bu mükellefiyetlerini tescil ettirmemiş bulunanlar hakkında, Vergi Usul Kanununda öngörülmüş olan diğer ceza hükümleri ile birlikte aynı Kanunun 360'ıncı maddesi hükmü de uygulanır.
Ek Geçici Madde 4 - 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 221'inci maddesinde yer alan defter tasdik süreleri, 1981 takvim yılında tutulacak defterler için bir ay uzatılmıştır.
Ek Geçici Madde 5 - 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 46'ncı maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle, 1981 yılında götürü matrahlara ilişkin olarak yapılacak takdirler için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 40'ıncı maddesinin 2 numaralı bendinde yazılı olan süre 1981 yılı Mart ayı sonuna kadar uzatılmıştır.
Ek Geçici Madde 6 - 2343 sayılı kanunla 1/3/1981 tarihinden itibaren 210 sayılı Değerli Kağıtlar Kanunu kapsamına alınan faturalarla ilgili yeni düzenlemelere geçilinceye kadar, gerçek veya tüzelkişiler, ellerinde bulundurdukları faturalarını kullanabilirler. Ancak bu faturaların değerli kağıt bedellerinin makbuz karşılığı tahsili suretiyle defterdarlıklarca tasdiki şarttır.
Ek Geçici Madde 7 - 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 117'nci maddesine ilişkin olarak 1981 yılında yapılacak tespitler için aynı maddenin son fıkrasında yazılı süreyi iki aya kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Ek Geçici Madde 8 - 1980 vergilendirme dönemindeki iş hacmi itibariyle 1981 yılında tüccarların defter tutma bakımından girecekleri sınıfların tayininde, bu kanunun 26'ncı maddesiyle değiştirilen 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177'nci maddesindeki hadler esas alınır.
Ek Geçici Madde 9 - 1981 takvim yılı peşin ödeme derecelerine yapılan itirazlar hakkında bu kanunun 53'üncü maddesiyle kaldırılan Mükerrer 86'ncı madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Şu kadar ki, Merkez Özel Komisyonu tarafından görüşülerek sonuçlandırılan itirazlardan Resmi Gazete'de ilan edilmemiş olanlar hakkında sözü edilen maddenin ilana ilişkin hükmü uygulanmaz.
Ek Geçici Madde 10 - Bu kanunun 36'ncı maddesiyle değişik Vergi Usul Kanununun 298'inci maddesi hükümlerinin yürürlüğe gireceği tarihten önceki dönemlere ilişkin olarak yapılacak rayiç bedel takdirleri dolayısıyla anılan kanunun 257'nci maddesinin bu kanunun 33'üncü maddesiyle değiştirilmeden önceki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Ek Geçici Madde 11 - 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 353'üncü maddesinin 2 numaralı bendi uyarınca her bir belge nevine ilişkin olarak kesilmiş bulunan özel usulsüzlük cezalarının, her bir tespit için 50.000 lirayı ve bir takvim yılı içinde 500.000 lirayı aşan miktarı tahsil edilmemişse terkin, tahsil edilmişse red ve iade edilir.
Ek Geçici Madde 12 - Gelir Vergisi Kanununun 2454 sayılı Kanunun 14'üncü maddesiyle değişik mükerrer 117'nci maddesi hükümleri uyarınca, 1981 yılı için tahakkuk ettirilmiş bulunan peşin ödemelere ilişkin taksitlerini vadesinde ödemeyen mükellefler hakkında 15/4/1982 tarihine kadar 6183 sayılı kanunun 2347 sayılı kanunla değişik 51'inci maddesi hükmü uygulanmaz.
1981 yılı Gelir Vergisine mahsup edilip de ödenmemiş bulunan peşin ödeme miktarının, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde ödenmesi halinde, bu alacaklara da 15/4/1982 tarihinden ödendiği tarihe kadar geçen süre için gecikme zammı uygulanmaz. Tahsil edilmiş bulunan gecikme zamları ise red ve iade edilir.
Ek Geçici Madde 13 - a) 213 Sayılı Vergi Usul Kanununa bu kanunla eklenen mükerrer 49'uncu maddede yer alan bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri ile arsalara ait asgari ölçüde birim değer tespitlerine ilişkin süreleri Emlak Vergisi 1983 Genel Beyan Dönemi ile ilgili olmak üzere 1982 takvim yılında gerektiği ölçüde kısaltmaya;
b) 1983 yılında yapılacak olan Genel Beyan dolayısıyla vergi dairelerine verilecek Emlak Vergisi beyannamelerini iki ay önceden kabul etmeye;
Maliye Bakanı yetkilidir.
Yürürlük
Madde 416 - Bu kanun 1 Ocak 1981 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütmeye Memur Olanlar
Madde 417 - Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
VERGİ USUL KANUNU DERS NOTLARI
HAZIRLAYANLAR :
Bahtiyar AKDENİZ
Hasan İŞ
Savaş VAROL
GİRİŞ
Kanunun Şümulü
Madde 1 - Bu kanun hükümleri ikinci maddede yazılı olanlar dışında, genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlar ile il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında uygulanır.
Yukarıda yazılı vergi, resim ve harçlara bağlı olan vergi, resim ve zamlar da bu kanuna tabidir.
Bu kanunun hükümleri kaldırılan vergi, resim ve harçlar hakkında da uygulanır.
Resim : İthalat, ihracat ve dahilde üretilen mal ve hizmetlerin tüketimi üzerine konulan bir yükümlülüktür. Bu genel nitelikleri ile resim, bir yönüyle vergilere bir diğer yönüyle de harçlara verilen bir isimdir.
Şöyle ki, resim karşılıksız olarak alındığı durumda vergi niteliğindedir; diğer yandan bir hizmet, hak veya malın elde edildiğinde alınması halinde, yani bir karşılığın bulunması durumunda harç niteliğindedir. Buna göre, karşılıksız olarak ithalattan alınan damga resmi ve karşılığın bulunması halinde alınan rıhtım resmi örnek olarak gösterilebilir. Görülüyor ki resim deyimi, bazen vergi bazen de harç ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.
Öyleyse bazı yükümlülüklerin resim deyimiyle ortaya çıkışı, bütünüyle tarihi nedenlere dayalıdır. Çünkü, resmin kökeninde birbirinden çok farklı unsurlar bulunmaktadır. Bütün bu unsurlar bir bütün olarak ve resim adı altında ifade edilmiş olmaktadır.
Devletin, yaptığı bazı hizmetlerden, fertlerin bu hizmetlerden faydalanma durum ve derecesine göre aldığı paralardır. Kamu hizmetlerinin bir kısmında, bu hizmetlerden fertlerin faydalanma dereceleri saptanabilir. Bunlar, bölünebilen ya da kişiselleştirilebilen hizmetlerdir.
Örneğin eğitim, sağlık, güvenlik hizmetlerinden kimin ne kadar yararlandığı bilinemezken tapu, adliye, noter, trafik hizmetlerinden yararlananların yararlanma ölçüleri saptanabilir. Taşınmazların malikleri, kendi haklarını üçüncü kişilere karşı tapu siciliyle korurlar. Devletin adalet hizmetinden yararlanmak isteyen kişi mahkemelere başvurur. Yurt dışına seyahat etmek isteyen kişi pasaport almak zorundadır. İşte harçlar, bu tür nedenlerle özel bazı hizmetler karşılığı olarak alınan bedeldir. Bedelin hizmete eşitliği söz konusu olmaz, ama bir bedel vardır. Gerçekten de vergi ile harç arasındaki en önemli farklardan biri, harcın bir hizmet karşılığı olması, hizmetten yararlananın harcı ödemesidir. Vergide belirli bir karşılık söz konusu değildir; devlet, yasal duruma göre zora dayanarak vergi almaktadır.
Harçlar da ancak, yasal dayanağı varsa alınabilir; kanuna dayanmayan harç alınamaz. T.C.Anayasasının 73. maddesi “...vergi, resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir ve kaldırılır” hükmüyle bir mali yükümlülük olan harcın kanuna dayanmadan alınamayacağını açıkça belirtmektedir.
Gümrük ve Tekel Vergileri
Madde 2 - Gümrük ve tekel idareleri tarafından alınan vergi ve resimler bu kanuna tabi değildir.
Vergi Kanunlarının Uygulanması ve İspat
Madde 3 - (2365 sayılı Kanunun 1'inci maddesiyle değişen madde) A) Vergi kanunlarının uygulanması: Bu kanunda kullanılan "Vergi Kanunu" tabiri işbu kanun ile bu kanun hükümlerine tabi vergi, resim ve harç kanunlarını ifade eder.
Vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı gözönünde tutularak uygulanır.
B) İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.
Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz.
İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.
VUK’nun 3.maddesinin 2365 sayılı kanunla değiştirilmesinden sonra, daha önce sınırlı olarak uygulanan bilimsel yorumlama yöntemi yasal bir düzenlemeye kavuşmuştur.
Bir yasa kuralını yorumlarken izlenebilecek bilimsel yorumlama yöntemleri genellikle dört başlık altında toplanabilir.
1- Deyimsel (lafzi) yorum yöntemi: Bu bir kanundan çıkarılabilecek ilk yorum yöntemi olup hukuk metninin sözcük anlatımından hareket eder. Yani hukuk metnindeki deyimlerin anlamını araştırmak, bu deyimlerin sözlük ve kullanılış anlamını bulmak, böylece kanunu söze göre anlamlandırmaktır.
2- Sistematik yorum yöntemi : Burada bir kanun hükmünün anlamı belirlenirken bu hükmün kanun yapısındaki yeri ve diğer mevzuat hükümleri ile olan bağlantısı ve ilişkisi araştırılır.
3- Tarihi yorum yöntemi : Bu yöntemde bir kanun hükmü yorumlanırken kanun koyucunun kanun yapıldığı andaki iradesi ve amacı araştırılır.
4- Amaçsal (gai) yorum yöntemi : Burada kanunun konuluş amacına göre yorumlanması yapılır.
BİRİNCİ KİTAP
Vergilendirme
BİRİNCİ KISIM
Genel esaslar
BİRİNCİ BÖLÜM
Vergi uygulanmasında yetki
Vergi Dairesi
Madde 4 - Vergi dairesi mükellefi tespit eden, vergi tarh eden, tahakkuk ettiren ve tahsil eden dairedir.
Mükelleflerin, vergi uygulaması bakımından hangi vergi dairesine bağlı oldukları vergi kanunları ile belirlenir. Ancak, Maliye ve Gümrük Bakanlığı, gerekli gördüğü hallerde, mükelleflerin işyeri ve ikametgâh adresleri ile il ve ilçelerin idarî sınırlarına bağlı kalmaksızın vergi daireleri ve bölge bilgi işlem merkezleri kurmaya, vergi dairelerine bağlı şubeler açmaya ve vergi dairelerinin yetki alanı ile vergi türleri, meslek ve iş grupları itibariyle mükelleflerin bağlı olacakları vergi dairesini belirlemeye yetkilidir.
Madde 4 – (Değişmeden önceki şekli) (3505 sayılı Kanunun 1'inci maddesiyle değişen fıkra) Mükelleflerin, vergi uygulaması bakımından hangi vergi dairelerine bağlı oldukları vergi kanunları ile belirlenir. Ancak, Maliye ve Gümrük Bakanlığı, gerekli gördüğü hallerde, mükelleflerin işyeri ve ikametgâh adresleri ile ilçelerin idarî sınırlarına bağlı kalmaksızın vergi dairelerini ve vergi dairelerinin yetki alanını belirlemeye yetkilidir.
Mükelleflerin, vergi uygulamaları bakımından hangi vergi dairelerine bağlı oldukları, ilgili vergi kanunlarında düzenlenmektedir: GVK 92, 98, 100; KVK 21, 22,24; KDVK 43; VİVK 6,8
Vergi Mahremiyeti
Madde 5 - Aşağıda yazılı kimseler görevleri dolayısiyle, mükellefin ve mükellefle ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine müteallik olmak üzere öğrendikleri sırları veya gizli kalması lazımgelen diğer hususları ifşa edemezler ve kendilerinin veya üçüncü şahısların nef'ine kullanamazlar;
1. Vergi muameleleri ve incelemeleri ile uğraşan memurlar;
2. Vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştayda görevli olanlar;
3. Vergi kanunlarına göre kurulan komisyonlara iştirak edenler;
4. Vergi işlerinde kullanılan bilirkişiler.
Bu yasak, yukarıda yazılı kimseler, bu görevlerinden ayrılsalar dahi devam eder.
Ancak, vergi güvenliğini sağlamak amacıyla Gelir Vergisi mükelleflerinin yıllık Gelir Vergisi, sermaye şirketlerinin Kurumlar Vergisi beyannamelerinde gösterdikleri matrahları (zarar dahil) ve beyanları üzerinden tarh olunan Gelir ve Kurumlar Vergileri ile mükelleflerin ad ve unvanları, bağlı oldukları vergi dairelerince beyannamelerinin verildiği yıl içinde dairenin münasip yerlerine asılacak cetvellerle ilan olunur. Mükellefin bağlı bulunduğu teşekkül varsa, bu ilan orada da yapılır.
Gelir Vergisi mükellefleri (Kazancı basit usulde tespit edilenler dahil) ile sermaye şirketleri her yıl Mayıs ayının son gününe kadar vergi tarhına esas olan kazanç tutarları ile bunlara isabet eden vergi miktarlarını gösteren levhayı merkezlerine, şubelerine, satış mağazalarına iş sahipleri ile mükellefler tarafından kolayca okunup görünecek şekilde asmak zorundadırlar. İlan ve levhalara ilişkin diğer hususlar Maliye Bakanlığınca belli edilir.
Mükelleflerin vergi tarhına esas olan beyanları, kesinleşen vergi ve cezaları ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş bulunan vergi ve ceza miktarları Maliye Bakanlığınca açıklanabilir. Maliye Bakanlığı bu yetkisini mahalline devredebilir. Ayrıca, kamu görevlilerince yapılan adlî ve idarî soruşturmalar ile ilgili olarak talep edilen bilgi ve belgeler ile bankalara, yapacakları vergi tahsiline yönelik bilgiler verilebilir. Bu bilgilerin verilmesine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir. Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri veya kullandıkları vergi inceleme raporuyla tespit olunanların, kanunla kurulmuş mesleki kuruluşlarına ve 3568 sayılı Kanunla kurulan birlik ve meslek odalarına bildirilmesi vergi mahremiyetini ihlal sayılmaz. Bu takdirde kendilerine bilgi verilen kişi ve kurumlar da bu maddede yazılı yasaklara uymak zorundadırlar. Maliye Bakanlığı bilgilerin açıklanmasıyla ilgili usulleri belirmeleye yetkilidir.
Açıklanan bu bilgiler ele alınarak, mükelleflerin haysiyet, şeref ve haklarına tecavüz edilemez. Aksine hareket edenler hakkında
T. Ceza Kanununun 480, 481 ve 482'inci maddelerindeki cezalar üç misli olarak hükmolunur.
Vergi Mahremiyetinin İstisnaları
1- Vergilerin İlanı: GVK mükelleflerinin yıllık gelir vergisi, sermaye şirketlerinin Kurumlar Vergisi beyannamelerinde gösterdikleri matrahların (zarar dahil) ve beyanları üzerinden tarh edilen vergilerin, vergi dairelerine asılacak cetvellerle ilan edilmesi ihlal sayılmaz. Ayrıca, ilan mükellefin bağlı olduğu bir teşekkül varsa orada da yapılır. Ancak, bu bilgilere dayanılarak mükellefin şahsiyet, şeref ve haklarına tecavüz edilemez.
2- Vergi Levhası : Gelir vergisi ve sermaye şirketlerine her yıl mayıs ayının son gününe kadar vergi tarhına esas olan kazanç tutarları ile bunlara isabet eden vergi miktarını gösteren bir levhayı merkezlerine, şubelerine, satış mağazalarına, iş sahiplerine ve mükellef tarafından kolayca okunabilecek bir şekilde asma zorunluluğu getirilmiştir. (VUK GT 142, 143, 146)
3- Borçlu Mükelleflerle, Kaçakçılık Fiili (VUK 359) ile Vergi Ziyaına Neden Olanların Basın ve TRT Yoluyla Açıklanması : VUK’nun 5.maddesinin 5.bendine göre; “belge düzenine uymayan veya kaçakçılık fiili ile vergi ziyaına neden olup, tarh edilen vergi ve kesilen cezası kesinleşen mükellef ve vergi sorumlusu, Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre basın ve TRT yoluyla açıklanabilecek” ve bu durum vergi mahremiyetinin ihlali sayılmayacaktır. (VUK GT 182)
4- Sahte ve Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Düzenleyen veya Kullananların Mesleki Kuruluşlara Bildirilmesi : Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri veya kullananların bu durumun, vergi inceleme raporuyla tespit olunanların kanunla kurulmuş mesleki kuruluşlara bildirilmesi de vergi mahremiyetinin ihlali sayılmamaktadır.
Yasaklar
Madde 6 - Beşinci maddede yazılı olanlar:
1- Kendilerine, nişanlılarına ve boşanmış olsalar bile eşlerine;
2- Kan veya sıhrî usul ve füruuna, evlatlığına veya kendisini evlat edinene yahut kan hısımlığında üçüncü (Bu derece dahil), sıhri hısımlıkta, bu hısımlığı meydana getiren evlenme ortadan kalkmış olsa bile, üçüncü (Bu derece dahil) dereceye kadar olan civar hısımlarına;
3 - Kanuni temsilcisi veya vekili bulundukları kimselere;
Ait vergi inceleme ve takdir işleriyle uğraşamazlar.
Vergi muameleleri ve incelemeleri ile vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştayda görevli olanlar, mükelleflerin vergi kanunlarının uygulanması ile ilgili hesap, yazı ve sair özel işlerini ücretsiz de olsa yapamazlar.
Evlat Edinme: Sahih nesebin kaynaklarından biridir. Bu suretle evlatlık ile evlat edinen arasında “akdi nesep” bağı kurulmuş olur. Evlat edinme, bir medeni hukuk akdidir. Medeni Kanun bu kurumu 253-258. maddeleri arasında düzenlemiştir.
Evlat edinecek olan kimsenin en az 35 yaşında olması, sahih nesepli füruunun (altsoyunun) bulanmaması, evlatlık ile aralarında en az 18 yaşın varlığı gerekir. Eğer, evlat edinen evli ise, ayrıca eşinin rızasına da ihtiyaç vardır.
Evlat edinmek için “hakimin izni’ni almak ve noterde resmi senet düzenlemek” gerekir. İzin verecek olan hakim, evlat edinenin ikametgahı asliye hakimidir. (Md.256). Hakim izin vermeden önce asli şartların bulunup bulunmadığını araştırır.
Kan Hısımlığı : Kan hısımlığı, kan bağından ileri gelen yakınlık ilişkisidir. Diğer bir deyimle kan kısımlığı, bir kimse ile onun kendilerine kan bağıyla bağlı olduğu kimseler, örneğin ana ve babası, kardeşleri, ana ve babasının babaları ve bunların çocukları, kendi çocukları ve onların çocukları arasındaki hısımlıktır. Kan hısımlığı, bir birinin sülbünden veya sadırdan gelen, yani birbirlerinden veya ortak bir asıldan türeyen şahıslar arasında söz konusu olan hısımlıktır.
Sıhri Hısımlık : Bir kimsenin eşinin kan hısımları ile arasındaki hısımlıktır. Dolayısıyla sıhri hısımlık, evlenme dolayısıyla meydana gelen akdi bir hısımlıktır. Gerçekten, Medeni Kanun 18. maddesine göre; “karı veya kocadan her birinin kan hısımları diğerinin aynı derecede sıhri hısımları olur” demektedir. Evlenmeyle doğmuş olan sıhri hısımlık, evlenmenin sonradan iptal, ölüm, boşanma sebeplerinden biriyle ortadan kalkması halinde sona ermez, yine devam eder. (Med.Kan.18,92) . Kayın hısımlığı olarak da isimlendirilen sıhri hısımlık, eşlerden biri ile diğerinin kan hısımları arasındaki hısımlıktır. Bu nedenle, eşlerin kan hısımları arasında, örneğin kocanın anası, babası, kardeşleri ile karının anası, babası, kardeşleri arasında hiç bir hısımlık yoktur. Bir kimsenin kayınpederi veya kaynanası o kimsenin usül füru sıhri hısmıdır. Eşin erkek kardeşi civar sıhri hısımıdır. Sadece bir eşin kan hısımları ile diğer eş sıhri hısım olabilir. İki eş arasında hısımlık yoktur ve bir eşin hısımları ile diğer eşin hısımları arasında da bir hısımlık bağı yoktur. Evliliğin boşanma veya butlan kararı ile sona ermesi doğmuş olan sıhri hısımlığı sona erdirmez.
Sıhri hısımlığın dereceleri kan hısımlığının dereceleri ile aynıdır. Bir eşe kan hısımları hangi derecede hısım ise diğer eşe de o derecede sıhri hısım olur.
Sıhri hısımlığın hukuki sonuçları :
1- Evlilik sona ermiş olsa bile eşlerin birbirlerinin usül füru kan hısımları ile evlenmelerine engeldir.
2- Vasi olarak atanmadan sıhri hısımlık tercih sebebidir.
3- Usul hukukunda usül füru veya 2.derece dahil civar sıhri hısımlığı tanıklıktan kaçınma sebebi olarak görülmüştür.
4- Davanın usül füru veya 2.derece dahil civar sıhri hısımları ile ilgili olması halinde hakimin davaya bakması yasaktır.
Civar Hısımlığı : Medeni Kanun, civar hısımlığı “Birbirinin sulbünden gelmeyip de müşterek bir sulbden gelenler arasındaki hısımlık” olarak tanımlamıştır. (Med.Kan.17). O halde, iki kimsenin birbirlerinin civar hısmı olabilmeleri için, her ikisinin de “müşterek bir asıldan” gelmeleri gerekmektedir. Kan hısımlığının derecesi, “nesillerin adedi ile” belli olur. (Med.Kan.17) Diğer bir deyimle, bir kimseyle onun kan hısmı olan şahıs arasında “kaç doğum” varsa, bunlar arasındaki hısımlık derecesi de o kadardır. Örneğin, bir kimse ile onun ana ve babası veya çocukları arasında “birinci dereceden” hısımlık vardır, zira burada bir doğum vardır. Oysa, bir kimse ile kardeşi arasındaki hısımlık “ikinci derecedendir”. Zira burada bir kendisinin doğumu bir de kardeşinin doğumu olmak üzere iki doğum vardır.
Kanuni Temsilci: Bazı durumlarda yasalar, bir kişinin hukuki işlemlerinde bir başka kişi tarafından temsil olunmasını kabul etmiştir. Bu tür temsil yetkisine iradi temsilden farklı olarak kanuni temsil denilmektedir. Yasadan aldığı yetkiye dayanarak, bir veya birden fazla kişiyi temsil eden kişilere ise “Kanuni Temsilci” denilmektedir.
Hukukumuzda, ana-baba velayetleri altında bulunan çocuklarının kanuni temsilcileridirler. (M.K.391...) Evin daimi ihtiyaçlarına ilişkin olarak karının temsil yetkisi (MK 155) ile vasiyeti tenfiz memurunun sahip olduğu mirasçıları temsil yetkisi de (MK 497-498) kaynağını yasadan alır.
Kanundan doğan temsilde temsilcinin yetkisi ve hareket alanı temsil yetkisinin sona erme nedenleri ayrı ayrı düzenlenmiştir. Kanuni temsilci, iradi temsilden farklı olarak, yetkisini kullanırken temsil ettiği kişinin talimatına bağlı değildir, bağımsız hareket eder. Temsil olunan kişi, temsilcisinin yetkisi içine giren işlemleri tek başına yapamaz. Ancak, evli kadın evin daimi ihtiyaçları için temsil yetkisini kullanırken evlilik birliğinin başkanı olan kocanın talimatı ile bağlıdır.
İdarenin Yardımı
Madde 7 - Bilumum mülkiye amirleri, emniyet amir ve memurları, belediye başkanları, köy muhtarları ve kamu müesseseleri vergi kanunlarının uygulanmasında uygulama ile ilgili memurlara ve komisyonlara ellerindeki bütün imkanlarla kolaylık göstermeye ve yardımda bulunmaya mecburdurlar.
İKİNCİ BÖLÜM
Vergi sorumluluğu
Mükellef ve Vergi Sorumlusu
Madde 8 - Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzelkişidir.
Vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir.
Vergi kanunlariyle kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz.
Bu kanunun müteakip maddelerinde geçen "mükellef" tabiri vergi sorumlularına da şamildir.
Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde bulunan her gerçek kişi ile tüzel kişilere bir vergi numarası verilir. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esasları tespit etmeye ve vergi numarasının kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerce yapılacak işlemlerle ilgili kayıtlarda ve düzenlenecek belgelerde kullanılması mecburiyetini getirmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Her vergi kanununda verginin mükellefi ile ilgili ayrıntılı düzenlemeler vardır; GVK 3,8; KVK 1,6; KDVK 8,9 gibi. Vergi sorumluları genel olarak mükellef ile hukuki veya fiili yönden yakın ilişkisi bulunan kişilerdir. Gerçek veya tüzel kişi olabilirler. Ancak, vergi sorumlusunun maddi bir vergi borcu yoktur. Vergi idaresi asıl mükellefin vergi borcu nedeniyle vergi sorumlusunu muhatap olarak alır. Vergiyi doğuran olay her zaman mükellefin kişiliğinde gerçekleşir ve mükellef vergi borcunu mal varlığından öder. Oysa, vergi sorumlusunun kişiliğinde vergiyi doğuran olayın hiç bir zaman gerçekleşmesi mümkün olmadığı gibi, büyük çoğunlukla vergi borcunu da kendi mal varlıklarından ödemeleri söz konusu değildir. Bu iki özellik mükellef ile vergi sorumlusunu bir birinden ayıran temel özelliklerdir.
Vergi Ehliyeti
Madde 9 - Mükellefiyet ve vergi sorumluluğu için kanuni ehliyet şart değildir.
Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş bulunması mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmaz.
Vergi ehliyeti, vergi kanunları bakımından mükellef veya vergi sorumlusu olabilmeyi ifade eder. Bir kimsenin vergi mükellefi olabilmesi için kanuni ehliyet, başka bir deyişle hak kullanma ehliyetinin bulunması şart değildir. Küçük ve kısıtlılar gibi medeni hakları kullanma ehliyeti olmayan kimselerin de vergi mükellefi ve sorumlusu olması mümkündür. Küçük ve kısıtlıların vergi mükellefi ve sorumlusu olmaları halinde, bunlara düşen ödevler (ödemeler) VUK’nun 10. maddesi uyarınca kanuni temsilcileri (veli veya vasi) tarafından yerine getirilir.
Kanuni Temsilcilerin Ödevi
Madde 10 - Tüzelkişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmıyan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.
Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanunî ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye'de bulunmayan mükelleflerin Türkiye'deki temsilcileri hakkında da uygulanır.
Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler.
Tüzelkişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmaz.
Vergi Kesenlerin Sorumluluğu
Madde 11 - Yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanlar, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumludurlar.
Bu sorumluluk, bunların ödedikleri vergilerden dolayı asıl mükelleflere rücu etmek hakkını kaldırmaz.
Mal alım ve satımı ve hizmet ifası dolayısıyla vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak zorunda olanların, bu yükümlülükleri yerine getirmemeleri halinde verginin ödenmesinden, alım satıma taraf olanlar, hizmetten yararlananlar ve aralarında doğrudan veya hısımlık nedeniyle ya da sermaye, organizasyon veya yönetimine katılmak veya menfaat sağlamak suretiyle dolaylı olarak ilişkide bulunduğu tespit olunanlar müteselsilen sorumludurlar.
Ancak üçüncü fıkrada belirtilen müteselsilen sorumluluk mal üreten çiftçiler ile nihaî tüketiciler için söz konusu değildir.
Müteselsil sorumluluğun şartları, sınırları ve bu konuya ilişkin usul ve esaslar Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenir.
Maliye ve Gümrük Bakanlığı zirai ürünlerin (işlenmiş olanlar dahil) alım ve satımına aracılık eden kuruluşlar ile Ticaret Borsalarını bu mahsullerin satın alınması sırasında yapılacak vergi tevkifatından müteselsilen sorumlu tutmaya, sözkonusu ürünlerin satışı dolayısıyla yapılacak vergi tevkifatının hangi safhada yapılacağını her bir ürün için ayrı ayrı belirlemeye yetkilidir. Maliye ve Gümrük Bakanlığı tarafından belirlenen safhadan önceki safhalarda tevkif yoluyla alınan vergiler iade edilmez ve süresinde ilgili vergi dairesine yatırılır.
Müteselsilen sorumluluk: Birden çok kimselerin bir zararın tamamından ayrı ayrı sorumlu tutulmaları halidir. Birden çok kimselerin birlikte bir zarara meydan vermeleri halinde bunların hepsi zincirleme sorumlu tutulur. (Borçlar K. 50) Fakat, bu madde hükmüne girmemekle beraber, birden çok kimselerin aynı zarardan dolayı sorumlu tutuldukları haller pek çoktur.
Mirasçıların Sorumluluğu
Madde 12 - Ölüm halinde mükelleflerin ödevleri, mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılarına geçer. Ancak, mirasçılardan herbiri ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu olurlar.
Ölüme bağlı tasarruflardan olan miras sözleşmesi, iki taraflı bir hukuki işlemdir. Bu nedenle Medeni Kanunda yer alan bazı imkanlar dışında miras sözleşmesinden tek yanlı bir irade açıklamasıyla dönmek mümkün değildir.
Miras sözleşmesi, içeriğinin olumlu yada olumsuz olması durumuna göre (mirastan feragat sözleşmesi) olarak ikiye ayrılır. Murisin yaptığı miras sözleşmesinin konusu bir üçüncü kişinin mirasçı olarak atanması ile ilgili ise veya muris miras sözleşmesi aracılığıyla bir vasiyette bulunuyorsa olumlu miras sözleşmesinden, ileride mirasçı olacak kişi murisin terekesinden ve ileride kendi yararına doğacak istemlerden vazgeçer ise burada da olumsuz miras sözleşmesinden söz edilir. Bu vazgeçme bir ivaz karşılığında olabileceği gibi ivazsız da gerçekleşebilir.
Miras sözleşmesiyle her iki taraf da bağlı tasarrufta bulunuyorsa iki taraflı miras sözleşmesinden, buna karşılık taraflardan sadece biri ölüme tasarrufta bulunursa, bir taraflı miras sözleşmesinden söz edilir.
Kanuni Mirasçı: Birinci dereceden füruu, ikinci derecede ana ve baba ile bunların füruu, üçüncü derecede büyükbabalar ile bunların füruularıdır. Dördüncü derecede devlettir. Sağ kalan eş, her derecedeki mirasçılarla beraber yasal mirasçı niteliği taşır.
Mansup Mirasçı : Medeni Kanun murise, ölüme bağlı bir tasarrufa herhangi bir kimseyi veya kimseleri mirasçı atamak imkanı da vermiştir. Böylece muris, terekesinin tamamı veya ½, 1/5, 1/8 gibi şayi bir cüz’ü için hakiki veya hükmi şahıslardan birini veya bir kaçını mirasçı atayabilir. İşte murisin bir ölüme bağlı tasarrufla kendisine bu şekilde mirasçı atadığı kimselere “Mansup Mirasçı” (atanmış mirasçı), bu işleme de “Mirasçı Nasbı” (mirasçı atama) denir. Mansup mirasçılığa “iradi mirasçılık” da denilebilir.
Mirasçıların sorumluluğu vergi aslı ve usule ilişkin mükellefiyetle ilgilidir. Cezaların kişiselliği ve VUK’nun 372. maddesi uyarınca ölüm halinde vergi cezası düştüğünden mirasçıların ceza yönünden sorumluluğu yoktur. Ölen kişinin vergi cezaları düşer.
Mücbir Sebepler
Madde 13 - Mücbir sebepler:
1. Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk;
2. Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler;
3. Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler;
4. Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyle defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması,
gibi hallerdir.
Mücbir Sebeplerin Sonuçları:
- Mücbir sebep halinde süre tatil olur. Kaldığı yerden (mücbir sebep ortadan kalkınca) devam eder.
- Mücbir sebep halinde özel usulsüzlük cezası kesilmez.
- Mücbir sebep re’sen takdiri gerektirmez. RTN nedeni değildir.
- Mücbir sebep Danıştay’a göre ödemeyi durdurur. İdareye göre durdurmaz.
- Mücbir sebeplerin belgelendirilmesi gerekmektedir.
Örnek: 2005 yılı gelir vergisi beyannamesini vermeden 10 mart 2006 tarihinde kalp krizi geçiren mükellef 20 mayıs 2006 tarihinde sağlığına kavuşmuştur. 2005 takvim yılına ilişkin beyanname 25 mayıs 2006 tarihine kadar verilirse süresinde verilmiş sayılır. Mücbir sebep nedeniyle işlemeyen 5 günlük süre, mücbir sebebin ortadan kalktığı güne eklenir. (20 mayıs +5 gün= 25 mayıs)
- İlliyet (nedensellik) bağı bulunmak üzere mücbir sebep bütün süreleri etkiler. (Tahakkuku, ödemeyi, beyanı)
Örnek: Defter ve belgelerin yanması daha önceki dönemlerde tahakkuk etmiş vergilerin vadesinde ödenmemesini gerektirmez. Ödeme vadesinde yapılacaktır.
- Mücbir sebepte gecikme zammı alınır, ceza kesilmez. (VUK 373)
- Tarh zamanaşımı da işlemeyen süreler kadar uzar. Uzaması için mücbir sebep halinin vergi ödevinin yerine getirilmesi gereken sürede ortaya çıkması gerekir. Mücbir sebep hali bu süreden önce biterse zamanaşımı etkilenmez.
- Mücbir sebep dolayısıyla beyanname aralık ayında verildi. Bu durumda verginin tamamı beyanname verme süresinde ödenir. Taksitlendirme yapılmaz. (çünkü, vade geçmiştir. VUK 112)
Örnek: A, B, C üç ayrı şahıstır. Aşağıdaki tarihler arası tutuklu kalıyorlar.
A- 1 Şubat- 20 Şubat 2005
B- 2 Mart – 14 Mart 2005
C- 7 Mart – 7 Temmuz 2005
Burada, başlangıç günü ve bitiş günü mücbir sebep süresine dahil edilmesi gerekir. (VUK GT 282)
A Şahsı : Mücbir sebep dolayısıyla sürenin durması ve tarh zamanaşımının uzaması söz konusu değildir.
B Şahsı : Mücbir sebep hali beyanname verme süresi içerisinde ortaya çıktığından, bu süre 28 Mart 2006 tarihine kadar uzar. Yani, 13 gün uzamıştır. Tarh zaman aşımı da 13.01.2011’e kadar uzar. (Tarh zaman aşımı 31.12.2010+13 gün işlemeyen mücbir sebep )
C Şahsı : Beyanname verme süresi 16 Temmuz 2006 tarihine kadar uzar, tarh zamanaşımı da 30 Nisan 2011’e kadar 4 ay uzar.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Süreler
Kanuni ve İdari Süreler
Madde 14 - Vergi muamelelerinde süreler vergi kanunları ile belli edilir.
Kanunda açıkça yazılı olmayan hallerde 15 günden aşağı olmamak şartıyla bu süreyi, tebliği yapacak olan idare belirler ve ilgiliye tebliğ eder.
Mücbir Sebeplerle Gecikme
Madde 15 - 13'üncü maddede yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması halinde bu sebep ortadan kalkıncaya kadar süreler işlemez. Bu takdirde tarh zamanaşımı işlemiyen süreler kadar uzar.
Bu hükmün uygulanması için mücbir sebebin malum olması veya ilgililer tarafından ispat veya tevsik edilmesi lazımdır.
Maliye Bakanlığı, mücbir sebep sayılan haller nedeniyle; bölge, il, ilçe, mahal veya afete maruz kalanlar itibarıyla mücbir sebep hali ilân etmeye ve bu sürede vergi ödevlerinden yerine getirilemeyecek olanları tespit etmeye yetkilidir. Bu yetki vergi türleri ve işyerleri itibarıyla; beyannamelerin toplulaştırılması, yeni beyanname verme süreleri belirlenmesi ve beyanname verme zorunluluğunun kaldırılması şeklinde de kullanılabilir.
Sonuçları :
- Mücbir Sebep, hem kanuni hem de idari süreleri durdurur.
- Mücbir Sebep hali VUK ile buna bağlı vergi, resim, harç kanunları yönünden geçerlidir. Bu nedenle 6183 sayılı AATUHK, 2577 Sayılı İYUK ile 2576 Sayılı Danıştay Kanunlarında belirtilen sürelerin durması söz konusu değildir.
- Mücbir Sebep nedeniyle sürelerin durması halinde tarh zamanaşımı da işlemeyen süreler kadar duracaktır.
- Defter ve kayıtların sahibinin iradesi dışında elden çıkmış olması [bunların, mahkemelerce veya vergi incelemesi yapanlarca alınmış olması hariç (Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yönetmeliği Madde 40, VUK 144) ] mücbir sebep hali sayılmıştır.
Ölüm Halinde Sürenin Uzaması
Madde 16 - Vergi kanunlarında hüküm bulunmayan hallerde ölüm dolayısıyla mirasçılara geçen ödevlerin yerine getirilmesinde bildirme ve beyanname verme sürelerine üç ay eklenir.
Özel kanunlarında hüküm bulunmayan hallerde ölüm halinde beyanname verme süresi mirası reddetmemiş mirasçıların kanuni ödevlerini yerine getirebilmesi için, ölüm tarihinden itibaren 3 aydır. Ölüm halinde beyanname verme süresi Muhtasar ve KDV beyannameleri için ölüm tarihinden itibaren 3 ay, Gelir Vergisi Beyannamesi için ölüm tarihinden itibaren 4 aydır. (GVK 92)
Mühlet Verme
Madde 17 - Zor durumda bulunmaları hasebiyle vergi muamelelerine müteallik ödevleri süresi içinde yerine getiremeyecek olanlara, kanunî sürenin bir katını, kanunî sürenin bir aydan az olması halinde bir ayı geçmemek üzere, Maliye Bakanlığınca münasip bir mühlet verilebilir.
Bu mühletin verilebilmesi için:
1. Mühlet istiyen, sürenin bitmesinden evvel yazı ile istemde bulunmalıdır.
2. İstemde gösterilen mazeret, mühlet verecek makam tarafından kabule layık görülmelidir.
3. Mühletin verilmesi halinde verginin alınması tehlikeye girmemelidir.
Maliye Bakanlığı mühlet verme yetkisini tamamen veya kısmen mahalline devredebileceği gibi bölgeler, iller, ilçeler veya sektörler ile iş kolları ya da mükellef grupları itibarıyla yazılı başvuru şartı aramaksızın da kullanabilir.
Maliye Bakanlığınca 1 ayı geçmemek üzere, zor durum nedeniyle mühlet verilebilmesi için;
a- Mühlet isteyenin sürenin bitmesinden önce yazılı talebi,
b- Mazeretin ilgili makamca kabulü,
c- Verginin alınmasının tehlikeye girmemesi,
gerekmektedir.
Sürelerin Hesaplanması
Madde 18 - Vergi kanunlarında yazılı süreler aşağıdaki şekilde hesaplanır:
1. Süre gün olarak belli edilmişse başladığı gün hesaba katılmaz ve son günün tatil saatinde biter;
2. Süre hafta veya ay olarak belli edilmişse başladığı güne son hafta veya ayda tekabül eden günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne tekabül eden bir gün yoksa süre o ayın son gününün tatil saatinde biter;
3. Sonu belli bir gün ile tayin edilen sürelerde, süre o günün tatil saatinde biter;
4. Resmi tatil günleri süreye dahildir. şu kadar ki, sürenin son günü resmi tatile rastlarsa tatili takibeden ilk iş gününün tatil saatinde biter.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Vergi alacağının tayini
Vergiyi Doğuran Olay
Madde 19 - Vergi alacağı vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğar.
Vergi alacağı mükellef bakımından vergi borcunu teşkil eder.
Her vergi kanununda o verginin doğumu için gerekli olan olaylar ve hukuki durumlar tarif ve tespit edilmiştir.
Vergiyi doğuran olayın verginin mevzuu ile karıştırılmaması gerekir. Örneğin, Gelir Vergisinde verginin mevzuu gerçek kişilerin gelirleridir. Vergiyi doğuran olay ise gelirin elde edilmesidir. Kurumlar vergisinde ise kurum kazancı kurumlar vergisinin mevzuunu, kazancın elde edilmesi de vergiyi doğuran olayı teşkil eder.
Vergiyi doğuran olay, özellikle vergilendirme döneminin tespiti ve zaman aşımı süresinin tayini bakımından önem arz eder. Mükellefin beyanname verme ve sair ödevlerini vergiyi doğuran olayın vukuundan itibaren kanunen belli edilmiş olan sürelerde yerine getirilmesi icap eder. Aksi halde cezalı tarhiyat yapılması söz konusu olur.
Vergiyi doğuran olayın vukuu ile idare için vergi alacağı, mükellef için ise vergi borcu mücerret olarak doğmuş olur. Bunun pratik yönden bir değer ifade etmesi için alacak ve borcun idare ve mükellef yönünden belirgin hale getirilmesi icap eder. Verginin belirli hale gelmesini sağlayan işlemler, tarh, tebliğ ve tahakkuk işlemleridir.
Tarh
Madde 20 - Verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muameledir.
Verginin tarh yetkisi vergi idaresine aittir. Mükellefin, kanundaki matrah ve nispetlere göre vergi borcunu hesaplama görev ve yetkisi yoktur. Bunun istisnası, posta ile gönderilen beyannamelerdeki matrah üzerinden ödenmesi gereken verginin mükellefçe hesaplanmasıdır.
Tebliğ
Madde 21 - Tebliğ, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir.
Beyana dayanan tarhta, tahakkuk fişinin düzenlenmesi, tahakkuk için yeterlidir. Bu fişin mükellefe ayrıca tebliğine ihtiyaç yoktur. Diğer hallerde, verginin ilgiliye yazı ile mutlaka tebliğ edilmesi gerekir.
Tahakkuk
Madde 22 - Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir.
Vergilendirme sürecinin özelliklerine göre verginin tahakkuk ettiği ve kesinleştiği aşamalar farlılık göstermektedir;
A- Beyana Dayanan Vergilerde
1- Normal Beyannamelerde; Beyan üzerine alınan vergiler tahakkuk fişiyle tarh ve tahakkuk ettirilir. (VUK 25) Böylece verginin tarhı ve tahakkuku birlikte gerçekleşir.
Ayrıca, mükellefler kural olarak beyan ettikleri matrahlar ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. (VUK 378) Bunun iki istisnası vardır. İhtirazi kayıtla verilen beyannameler ve vergilendirme hatalarına karşı 30 gün içinde idari yargı yoluna gidilebilmektedir.
2- İhtirazi Kayıtla Verilen Beyannameler: Bu konuya ilişkin olarak VUK’nda herhangi bir hüküm yoktur. Bu konuda sadece İYUK’nun 27/8. maddesinde; “... ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerinden yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz” denilmek suretiyle ihtirazi kayıtla beyanname verilmesi durumunda yapılacak işlemlere açıklık getirilmiştir.
B- İkmalen ve Re’sen Tarh Edilen Vergilerde Tahakkuk ve Kesinleşme
1- Tarhiyatın Dava Konusu Yapılmaması : İkmalen ve re’sen tarh edilen vergi ve buna bağlı cezalar vergi/ceza ihbarnamesi ile ilgililere tebliğ olunur. (VUK 34)
Mükelleflerin söz konusu işlemin tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içinde vergi mahkemesine dava açma hakkı vardır. (İYUK 7). Mükellefin bu süre içinde dava açmaması halinde vergi 30 günlük sürenin bitiminde tahakkuk eder ve aynı zamanda kesinleşir. Kesinleşen verginin, kesinleşme tarihinden itibaren 1 aylık ödeme süresi (Vadesi) vardır.
2- Tarhiyatın Dava Konusu Yapılması Halinde:
a) Vergi Mahkemesi Kararının Temyiz Edilmemesi; Bu durumda vergi mahkemesinin kararına dayanarak düzenlenecek ihbarnamenin tebliğ tarihinde tahakkuk eder. Mükellefin bu tarihi izleyen 30 gün içinde BİM’ne itirazen veya Danıştay’a temyizen başvurmaması halinde vergi kesinleşir.
b) Vergi Mahkemesi Kararının Temyiz Edilmesi; Temyiz için başvurulan mahkemenin kararına dayanılarak düzenlenen ihbarnamenin tebliğ tarihinde kesinleşir.
3- VUK 376. Maddesinin Uygulanması : VUK’nun 376. maddesine göre, ikmalen veya re’sen tarh edilen vergiler ile indirimlerden arta kalan cezaların tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde vergi dairesine başvurularak vadesinde veya 6183 sayılı AATUHK’nun 10. maddesinde belirtilen neviden teminat gösterilmesi halinde vadenin bitiminden itibaren 3 ay içinde ödeneceği bildirilirse, vergi ziyaı cezalarında birinci defada yarısı, müteakiben kesilenlerde üçte biri; usulsüzlük, özel usulsüzlük veya vergi aslına bağlı olmaksızın kesilen usulsüzlük cezalarında ise üçte biri indirim yapılmaktadır.
Mükellef veya vergi sorumlusu VUK 376. madde kapsamında ödeyeceğini bildirdiği vergi ve vergi cezasını yukarıda gösterilen süre içinde ödemez veya dava konusu yaparsa bu madde hükmünden faydalandırılmaz. Mükellefler bu süre içerisinde de dava açabilirler. Ancak, dava yoluna gidilmesi halinde indirim haklarını kaybederler.
Ödevlinin VUK 376 maddesinde belirtilen “cezalarda indirim” müessesinden faydalanmaları halinde, vergi 30 günlük sürenin bitiminde tahakkuk ederek kesinleşecektir.
4- Uzlaşmada Talebinde Bulunulması:
a) Tarhiyat Öncesi Uzlaşma: Bunun için mükellefin incelemeye ilişkin son tutanak tarihine kadar talepte bulunması gerekmektedir. Uzlaşma vaki olursa tarh edilen vergi ve ceza tahakkuk eder. Uzlaşılan vergiye ilişkin yargı dahil hiçbir yere müracaatta bulunulamaz.
Uzlaşmanın vaki olmaması halinde, mükellefin tarh edilen vergi ve kesilen cezaya ilişkin ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde yargıya başvurma hakkı vardır.
b) Tarhiyat Sonrası Uzlaşma: İkmalen veya re’sen tarh edilen vergilere ilişkin ihbarnamenin tebliğ tarihini izleyen 30 gün içinde mükellefler uzlaşma talebinde bulunabilirler (VUK Ek Md. 4). Mükelleflerin uzlaşma talebinde bulunması 30 günlük dava açma süresini durdurur.
Uzlaşmanın vaki olmaması halinde, buna ilişkin tutanağın mükellef veya muhatabına tebliği tarihinden itibaren genel hükümler çerçevesinde dava açılabilir. Bu durumda dava açma süresi bitmiş veya 15 günden az kalmışsa, bu süre tutanağın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün uzar. Uzlaşmanın vaki olması durumunda mükellef dava açmayı düşünüyorsa dava açma süresinin (sürenin 15 gün uzaması halinde bu sürenin) geçmesiyle vergi tahakkuk eder ve kesinleşir. Konuya ilişkin vergi hatalarına ilişkin hükümler saklıdır.
Tahsil
Madde 23 - Verginin tahsili, kanuna uygun surette ödenmesidir.
Tahakkuku Tahsile Bağlı Vergiler
Madde 24 - Mahiyetleri itibariyle tahakkuku tahsile bağlı vergilerde, verginin tahsili tahakkuku da içine alır.
İKİNCİ KISIM
Tarh ve tahakkuk usulü
BİRİNCİ BÖLÜM
Beyannameye dayanan tarh
Tahakkuk Fişi Esası
Madde 25 - Vergi kanunlarına göre beyan üzerinden alınan vergiler "Tahakkuk fişi" ile tarh ve tahakkuk ettirilir.
Bu esasa göre, vergi dairesince beyannamenin alınması üzerine bir tahakkuk fişi tanzim olunur ve bunun bir nüshası mükellefe veyahut beyannameyi mükellef namına vergi dairesine tevdi edene verilir. Bu suretle vergi tahakkuk etmiş olur. Tahakkuk fişinin mükellefe verilen nüshası aynı zamanda beyannamenin makbuzu yerine geçer.
Lüzum görülen hallerde beyana dayanan vergi tahakkuk fişi yerine ihbarname ile tebliğ olunabilir. Kanunen belli hallerde tebliğ tekalif cetvelinin ilaniyle yapılır.
Tahakkuk Fişinin Muhteviyatı
Madde 26 - Tahakkuk fişi aşağıda yazılı malumatı ihtiva eder:
1. Fişin sıra numarası;
2. Tanzim tarihi;
3. Verginin nevi;
4. Vergi beyannamesinin tarihi;
5. Beyannamenin ilgili bulunduğu vergilendirme dönemi;
6. Mükellefin soyadı ve adı (tüzelkişilerde unvanı);
7. Mükellefin açık adresi;
8. Verginin matrahı;
9. Verginin hesabı;
10. Verginin miktarı;
11. Vergi mahkemesinde dava açılması ve düzeltme ile ilgili hükümlere ait kısa bilgi.
Tahakkuk Fişinin Kesinliği
Madde 27 - Vergi beyannamesini ilgili vergi dairesine tevdi eden kimsenin kendisine verilen tahakkuk fişini almaması, beyannamede yazılı matrah üzerinden tarhı gereken verginin tahakkukuna engel olmaz. Bu takdirde tahakkuk fişinin mükellefe verilecek nüshası 28'inci maddede yazılı olduğu şekilde posta ile mükellefe gönderilir.
Vergi Beyannamesinin Posta İle Gönderilmesi
Madde 28 -Beyannamenin posta ile gönderilmesi halinde de tahakkuk fişi kesilir. Bu takdirde, tahakkuk fişinin mükellefe verilecek nüshası, kapalı bir zarf içinde, mükellefin beyannamede gösterdiği adrese gönderilir ve fişin dairede kalan nüshasına posta zimmet defterinin tarih ve numarası işaret olunur.
Beyannamenin elektronik ortamda gönderilmesi halinde tahakkuk fişi elektronik ortamda düzenlenir ve mükellef veya elektronik ortamda beyanname gönderme yetkisi verilmiş gerçek veya tüzel kişiye elektronik ortamda iletilir. Bu ileti, tahakkuk fişinin mükellefe tebliği yerine geçer.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı tarafından tespit olunur.
İKİNCİ BÖLÜM
İkmalen, re'sen ve idarece tarh
İkmalen Vergi Tarhı
Madde 29 - İkmalen vergi tarhı, her ne şekilde olursa olsun bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiye müteallik olarak meydana çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesidir.
Özel kanunlarında ikmalen tarhiyata ilişkin olarak yer alan hükümler saklıdır.
Defter, Kayıt ve Belgeler
Tarhiyatın ikmalen yapılacağı birinci hal, matrah farkının defter, kayıt ve belgelerden tespit edilmesidir. Örneğin, gelir vergisinde, bir satış faturasının deftere kaydedilmediğinin tespiti halinde, ilave vergi ikmalen tarh edilecektir. Bunun gibi, mal satışının emtia hesabının alacağına yazılacak yerde borcuna yazılması, emtia hesabının toplamının yanlış yapılması, alınan komisyonların sonuç hesapları dışında başka hesaplara intikal ettirilmiş olması, yıl sonunda mevcut emtianın stokta gösterilmemesi, bir diğer gider unsurunun kayıtlara iki defa geçirilmesi, geçmiş yıl zararlarının fazla mahsup edilmesi gibi hallerde ikmalen tarhiyata başvurulacaktır.
Defter, kayıt ve belgelere dayanmayan tespitlerin gerektirdiği tarhiyat ikmalen yapılamaz. Bu hallerde, mutlaka re’sen tarhiyata başvurulacaktır.
Çift defter tutulan hallerde kanuni defterlerin ve buna dayanan beyanın sıhhat ve geçerliliğinden söz edilemez. Bu nedenle çift defter kayıtlarından tespit edilen matrah farkı temelde geçerliliğini koruyan bir beyanın düzeltilmesi anlamındaki ikmalen tarhiyata konu olamaz. Tarhiyatın bütünüyle re’sen yapılması gerekir.
Vergi kanunları dışında, özel kanunlara göre tutulan defter kayıtlarının yasal defter kayıtlarından farklı olması durumunda tarhiyatın esas olarak re’sen yapılması gerekir.
Kaydi envanter yapılması sonucunda, mal miktarının noksan çıkması durumunda, noksanlığı tespit edilen malın satış fiyatı bilinir veya defter, kayıt ve belgelere göre tespit edilebilirse bu bedeller matraha esas alınarak ikmalen tarhiyat yapılır; noksanlığı tespit edilen malların satış bedeli bilinmez veya bulunamazsa matrahın kısmi veya tüm olarak takdiri yapılır.
Noksanlık muhasebenin bütünlüğünü bozmuyorsa VUK’nun 30.maddesi uyarınca kısmi takdir yoluna gidilir. Noksanlığın muhasebenin bütünlüğünü bozacak nitelikte olması halinde ise defter kayıtları ve belgelerin sıhhatli bir vergi incelemesi yapılmasına yeterli olmadığı kabul edilir ve kazancın tümünün takdiri yapılır.
Kaydi envanter sonucunda bulunan mal noksanlığının dönem sonu envanterindeki bir hatadan ileri geldiği tespit edildiğinde ;
- Stok noksanı niteliğindeki bu malların maliyet bedeli bilinir veya bulunursa, ikmalen tarh edilir.
- Maliyet bedeli bilinmez veya hesaplanamazsa bu bedel VUK’nun 30. maddesi uyarınca takdir edilir. Tarhiyat bu kısmi takdirde bulunan matrah üzerinden re’sen yapılır.
Kanuni Ölçü: Matrahın tespiti ile ilgili olarak vergi kanunları ile tespit edilmiş olan ölçü ve esasları ifade eder.
VUK hükümlerine göre ticari işletmelere dahil mevcutlar, kanunda tespit edilen ölçülere göre değerlenir. Örneğin, emtiada değerleme ölçüsü maliyet bedelidir. Mükellef, emtia değerlemesinde maliyet bedeli yerine başka bir ölçü almış veya maliyeti eksik hesaplamışsa, gerçek maliyet bedeli ile değerleme sonucu bulunacak matrah farkı, kanuni ölçüye göre tespit edilmiş sayılır ve ikmalen tarhiyat konusu yapılır.
Değerleme ölçü farklılıkları özellikle Veraset ve İntikal Vergisinde söz konusu olur. Bu vergide, mükellefin ön tarhiyata esas alınmak üzere, yapacakları değerlendirmedeki ölçülere, nihai tarhiyat için vergi dairesince uygulanacak olanlar, bazı servet unsurlarında, değişiktir. Ayrıca aynı ölçünün kullanıldığı servet unsurlarında da tespit farklılıkları olabilir.
İşte gerek değişik ölçü kullanılması gerekse aynı ölçünün farklı şekilde tespiti dolayısıyla ön tarhiyata göre tahakkuk edene ilave olarak alınacak vergi ikmalen tarh edilir. (VİVK Md.10)
Değerleme ölçüsünün takdir komisyonunca belli edilmiş olması tarhiyatın re’sen yapılmasını gerektirmez. Çünkü, takdir komisyonunun buradaki fonksiyonu matrahın belirlenmesi için gerekli değer takdirini yapmaktan ibarettir.
Ayrıca, VUK’nun 267. maddesinde yer alan emsal bedeli kanuni değerleme ölçüsüdür. Emsal bedelinin yanlış hesaplanmasından doğan matrah farkları ile ilgili tarhiyat ikmalen yapılır.
Re'sen Vergi Tarhı
Madde 30 - "Re'sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanunî ölçülere dayanılarak tespitine imkân bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır. İnceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah farkı re'sen takdir olunmuş sayılır."
Aşağıdaki hallerden herhangi birinin bulunması durumunda, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul edilir.
1. Vergi beyannamesi kanunî süresi geçtiği halde verilmemişse,
2. Vergi beyannamesi kanuni veya ek süreler içinde verilmekle beraber beyannamede vergi matrahına ilişkin bilgiler gösterilmemiş bulunursa,
3. Bu kanuna göre tutulması mecburi olan defterlerin hepsi veya bir kısmı tutulmamış veya tasdik ettirilmemiş olursa veya vergi incelenmesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmezse,
4. Defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikalar, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tesbitine imkan vermiyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısiyle ihticaca salih bulunmazsa,
5.
6. Tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunursa.
7.
8. (4008 sayılı Kanunun 2'nci maddesiyle eklenen bent) Bu Kanunun mükerrer 227'nci maddesi uyarınca 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış meslek mensuplarına imzalattırma mecburiyeti getirilen beyanname ve ekleri imzalattırılmazsa veya tasdik kapsamına alınan konularda yeminli malî müşavir tasdik raporu zamanında ibraz edilmezse,
9.
Yukarıdaki 2'nci bentde yazılı halin vukuunda mükellefe Takdir Komisyonu tarafından 15 günden az olmamak üzere bir mühlet verilerek vergi matrahına ilişkin bilgileri vermeye ve kanuni defterlerini ibraz etmeye davet olunur. Bu davet üzerine mükellef istenilen bilgileri verir ve kanuni defterlerini ibraz ederse, defter ve vesikalar ihticaca salih bulunmak şartiyle, mükellefe takdir olunacak matrah defter ve vesikaları kayıtlarına göre tesbit olunacak miktardan fazla olamaz.
Vergi beyannamesini kanunî süresi geçtikten sonra vermiş olanlara bu beyannamede gösterdikleri matrah üzerinden re'sen gerekli tarhiyat yapılır ve bu beyannameler re'sen takdir için takdir komisyonuna sevk edilmez. Ancak, vergi incelemesine başlanılmasından veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra kendiliğinden verilen beyannameler için bu hüküm uygulanmaz.
Yukarıdaki bentlerin hükümlerine göre re'sen vergi tarhını gerektiren bir sebep yanında ikmalen vergi tarhını da lüzumlu kılan bir durum mevcut ise re'sen takdir sonucu beklenmeksizin gerekli ikmal tarhiyatı yapılır. Re'sen takdir sırasında ikmal tarhiyatına mesnet olan matrah farkı nazara alınmışsa vergi tarhı sırasında evvelce tarh edilmiş olan vergi indirilir.
Vergi matrahının, defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespit edilmesi halinde, beyan üzerinden veya ikmalen tarhiyat yapılır.
Buna karşılık, matrahın tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde, matrah veya matrah kısmı re’sen takdir edilir. Tarhiyat bu şekilde takdir suretiyle belli edilen matrah üzerinden yapılır.
Re’sen takdir nedenleri VUK’nun 30. maddesinde sayılmıştır.
Re’sen takdir yetkisi, ilke olarak takdir komisyonuna aittir. Bunun yanında, VUK’nun 30. maddesinde 2791 sayılı Kanunun 1.maddesiyle yapılan değişiklikle 01.01.1983 tarihinden itibaren vergi inceleme elemanlarına da “vergi incelemesine konu olan olaylarda” takdir yetkisi verilmiştir.
Verginin İdarece Tarhı
Mükerrer Madde 30 - Verginin idarece tarhı; 29'uncu ve 30'uncu maddeler dışında kalan hallerde, mükelleflerin verginin tarhı için vergi kanunları ile muayyen zamanlarda müracaat etmemeleri veya aynı kanunlarla kendilerine tahmil edilen mecburiyetleri yerine getirmemeleri sebebiyle zamanında tarh edilemiyen verginin kanunen belli matrahlar üzerinden idarece tarh edilmesidir.
Bu takdirde vergi, 131'inci madde mucibince tanzim edilen yoklama fişine müsteniden tarh olunur.
Bu şekilde tarh olunan vergilerle cezalarına ilişkin ihbarnameler bir taraftan, mükellefin bilinen adresine posta ile yollanır; diğer taraftan mükellefin adını, soyadını, hesap numarasını, işini, adresini tarh edilen verginin ve kesilen cezanın miktar ve cinsini gösterir bir ilan vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılır.
İlanın asılması keyfiyeti ve tarihi tutanakla tesbit olunur.
Verginin tahakkuku ve cezanın kesinleşmesi için geçmesi gereken vergi mahkemesinde dava açma süresi; mükellefin bilinen adresinde tebligat yapıldığı hallerde tebliğ tarihinden, aksi halde tutanakla tespit olunan ilan tarihinden başlar.
Takdir Kararı
Madde 31 - Takdir komisyonunca belli edilen matrah veya matrah kısmı takdir kararına bağlanır.
Takdir kararları komisyonunun başkan ve üyeleri tarafından imzalanır. Takdir kararlarında aşağıda yazılı malumat bulunur:
1. Kararın sıra numarası;
2. Kararın tarihi;
3. Mükellefin soyadı ve adı (tüzelkişilerde unvanı);
4. Mükellefin açık adresi;
5. Takdirin ilgili bulunduğu vergi;
6. Takdirin ilgili bulunduğu vergilendirme dönemi;
7. Takdir edilen matrah;
8. Takdirin müstenidatı ve takdir hakkında izahat.
Takdir Kararlarının Tevdii
Madde 32 - Takdir kararları komisyonca imza karşılığıda vergi dairesine tevdi olunur.
Re'sen Tarhta Mahsup
Madde 33 - Re'sen takdir olunan matrah, mükellef tarafından bildirilen matrahtan fazla değilse, re'sen vergi tarh edilmez; fazla ise sadece aradaki fark üzerinden vergi tarh olunur.
İhbarname Esası
Madde 34 - İkmalen ve re'sen tarh edilen vergiler "ihbarname" ile ilgililere tebliğ olunur. Nev'i ve doğuşu ayrı olan vergiler için ayrı ihbarname kullanılır.
İhbarnamenin Muhteviyatı
Madde 35 -İhbarname aşağıda yazılı malumatı ihtiva eder:
1. İhbarnamenin sıra numarası;
2. İhbarnamenin tanzim tarihi;
3. Verginin nev'i;
4. Mükellefin soyadı, adı (Tüzelkişilerde unvanı);
5. Mükellefin açık adresi;
6. Vergilendirme dönemi;
7. Verginin matrahı;
8. Verginin hesabı;
9. Verginin miktarı;
10. Kısa ve açık bir ifade ile ikmalen veya re'sen vergi tarhını icabettiren sebepler;
11. Vergi mahkemesinde dava açma süresi;
12. Vergi mahkemesinde dava açma şekli.
Takdir komisyonunun kararı üzerine tarh edilen vergilerde kararın ve re'sen takdiri gerektiren inceleme raporunun birer sureti ihbarnameye eklenir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Tahrire dayanan tarh
Tahrire Göre Vergi Tarhı
Madde 36 - Tahrire göre vergi tarhı, verginin tahrir usulü ile tespit edilen matrahlar üzerinden hesaplanmasıdır.
Tahrir İhbarnamesi
Madde 37 - Tahrir usulü ile tespit edilen matrahlar, vergi dairesi tarafından "Tahrir ihbarnamesi" ile mükelleflere tebliğ olunur.
İhbarnamenin Muhteviyatı
Madde 38 - Tahrir ihbarnamesi aşağıda yazılı malumatı ihtiva eder:
1. İhbarnamenin sıra numarası;
2. İhbarnamenin tanzim tarihi;
3. Verginin nev'i;
4. Mükellefin soyadı va adı (Tüzelkişilerde unvanı);
5. Mükellefin açık adresi;
6. Bina veya arazinin mevkii (Mahalle veya köy, sokak ve kapı numarası);
7. Bina veya arazinin nev'i, büyüklüğü, genişliği;
8. Bina veya arazinin tahrir numarası;
9. Tahmin olunan gayrisafi irat veya kıymet;
10. Gayrisafi irada göre bulunan safi irat;
11. Verginin nispeti;
12. Verginin miktarı;
13. İtiraz süresi;
14. İtiraz şekli.
Tekalif Cetveli
Madde 39 - Tahrire dayanan tarhda yıllık vergiler, vergi dairesince mahalle ve köy itibariyle doldurulan tekalif cetvellerinde gösterilir.
Tekalif cetvellerinde aşağıdaki malumat bulunur:
1. Mükelleflerin soyadı ve adı (Tüzelkişilerde unvanı);
2. Mükelleflerin adresleri;
3. Binaların kesinleşen gayrisafi iradı; arazinin kesinleşen kıymeti (Aynı mükellefe ait binaların iradı ve arazinin kıymeti toplam olarak gösterilir);
4. Binaların safi iradı;
5. Tahakkuk eden vergi.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Götürü Matrahların Tesbiti
Madde 40 –
Götürü matrahların tesbiti:
(*) Madde 40 – (Kaldırılmadan önceki şekli) (205 sayılı Kanunun 3'üncü maddesiyle değişen madde) Götürü ücretler, götürü ticaret ve serbest meslek kazançları her ilçe merkezindeki takdir komisyonu tarafından ilçe hududu dahilindeki belediyeler ile ilçe merkezindeki ticaret ve sanayi odası, özel kanunlara göre kurulmuş meslek teşekküleri, varsa İş ve İşçi Bulma Kurumu şubelerinden ve takdir komisyonunca lüzum görülen hallerde diğer daire, kurum ve teşekküllerden mütalaa alındıktan sonra aşağıdaki usul dairesinde ilçe için yıllık tesbit olunur:
1. Götürü ücretler, götürü ticaret ve serbest meslek kazançları iş ve hizmet nev'i ve grupları itibariyle her iş ve hizmet nev'i ve grubu için beş derece üzerinden tesbit olunur.
2. Takdir komisyonunun bu kararları, uygulanacağı ilk mali yıldan en az iki ay önce takdirin ilgili bulunduğu il veya ilçe merkezindeki belediyelere, ticaret ve sanayi odalarına ve varsa takdir olunan götürü matrahların iş ve hizmet nev'i itibariyle taalluk ettiği meslek teşekkülüne ve ilin en büyük maliye memuruna imza karşılığında verilir.
3. Aynı il belediyesi sınırları içinde mevcut ilçeler için (Bu ilçelerin belediye sınırları dışında kalan kısımları dahil) bu takdirler; il takdir komisyonunca ve bu ilçelerin hepsine şamil olmak üzere yapılır.
4. (3689 sayılı Kanunun 12'nci maddesiyle bent kaldırılmıştır.) (Kaldırılmadan önceki şekli) (2791 sayılı Kanunun 2'nci maddesiyle eklenen bent) Götürü ticarî kazançların Gelir Vergisi Kanununun Mükerrer 123'üncü maddesi uyarınca artırılması halinde, yeni takdirler yapılıncaya kadar, takdir komisyonlarınca tespit edilen herbir dereceye ait götürü ticaret ve serbest meslek kazançlarına artış oranında ilave yapılır.
Götürü Matrahların Tesbiti
Madde 41 –
(*) Madde 41 – (Kaldırılmadan önceki şekli) (2686 sayılı Kanunun 8'inci maddesiyle değişen madde) 40'ıncı madde gereğince kendilerine takdir komisyonu kararı verilen daire, kurum ve teşekküller, bu kararı inceleyerek aykırı gördükleri takdirlere karşı kararın kendilerine verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde vergi mahkemesinde dava açabilirler.
Vergi mahkemesince verilecek kararlar aleyhine daire, kurum ve teşekküllerce onbeş gün içinde Danıştaya başvurulabilir.
Danıştay bu müracaat üzerine işi dosya üzerinde öncelikle inceleyerek karara bağlar.
Ortalama Kar Hadlerinin Tespiti
Madde 42 - Ortalama kar hadleri Maliye Bakanlığınca emtia ve iş nev'ilerine göre hazırlanacak cetveller üzerine il merkezlerinde o il defterdarının veya mazereti halinde tevkil edeceği maliye memurunun başkanlığı altında gelir müdürü ve vergi dairesi müdürü olmak üzere üç memur üye ile tüccarlar için il merkezindeki ticaret odalarınca, esnaf ve sanatkarlar için kanunla kurulan esnaf dernekleri birliğince, birlikleri yoksa esnaf ve sanatkar teşekküllerince, odaların birlik ve teşekküllerin bulunmadığı yerlerde il merkezindeki belediyelerce seçilecek iki kişiden kurulan özel bir komisyon tarafından ilçeler itibariyle gayri safi kazanca göre ayrı ayrı tayin olunur. Bu teşekküllerce belli edilecek üyeler bir asıl bir yedek olmak üzere seçilir. Üyelerin Komisyon Başkanının talebi üzerine bir ay içinde seçilmemesi halinde, üyeler komisyon başkanının teklifi üzerine vali tarafından seçilir. şu kadar ki merkez ilçesi dışındaki mükelleflere ait ortalama kar hadlerinin tespitinde, il merkezinden seçilmiş olan üyelerden birinin yerine o ilçelerden aynı mahiyetteki teşekküller tarafından seçilmiş olan bir üye toplantılara katılır.
Ortalama kar hadlerinin tayininde nazara alınacak esaslar Maliye Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikle belirtilir.
Komisyon, defterdarın yazılı isteği tarihinden başlayarak üç ay içinde takdir işini tamamlar, lüzum görülen yerlerde ve hallerde bu süre Maliye Bakanlığınca bir yıla kadar uzatılabilir.
Ortalama Kar Hadlerinin Kesinleşmesi ve İlânı
Madde 43 - 42'nci madde gereğince düzenlenen ortalama kar hadlerine ait cetveller, düzenlenmelerini takibeden ay içinde Maliye Bakanlığına gönderilir.
Maliye Bakanlığına gelmiş olan bu cetveller, Ortalama Kar Hadleri Merkez Komisyonunca incelenerek hatalı ve noksan bulunanlar ile bölgeleri itibariyle uygunluk göstermiyenler gerekçeli olarak ilgili özel komisyonlara geri gönderilir.
Özel Komisyonlara geri gelen cetveller, yeniden incelenerek gerekli düzeltmeler yapıldıktan, düzeltme sebebi görülmeyenler hakkında ise gerekçeleri belirtildikten sonra Merkez Komisyonuna gönderilir.
Merkez Komisyonu cetveller üzerinde son incelemesini yaparak ortalama kar hadlerinin kesin miktarını tayin eder.
Kesinleşmiş ortalama kar hadlerine ait cetveller Maliye Bakanlığınca mahallerine tebliğ olunur.
Vergi daireleri, Bakanlıktan gelen bu cetvelleri, bir ay süre ile, dairelerinin uygun bir yerine asmak suretiyle ilan ederler. Bu cetveller ayrıca Resmi Gazete ile ilan olunur.
Ortalama Kar Hadleri Merkez Komisyonu, Maliye Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında, Gelirler Genel Müdürü, ilgili Genel Müdür Baş Yardımcısı veya bunların tevkil edeceği kimselerle Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliğinin iki temsilcisinden kurulur.
89'uncu maddedeki nisap hükmü, Ortalama Kar Hadleri Merkez Komisyonu hakkında da uygulanır.
Uygulama Süresi
Madde 44 - Götürü ücretler, götürü ticaret ve serbest meslek kazançları ve ortalama kar hadleri üç yıl uygulanır. şu kadar ki, bunlarda önemli değişiklikler vuku bulduğu takdirde Maliye Bakanlığı bu süreyi bir yıldan aşağı olmamak şartiyle kısaltabilir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Zirai kazanç ölçüleri ile emlak vergisine ait
bedel ve değerlerin tespiti
Ölçüler ve Tarifleri
Madde 45 - Zirai kazanç ölçüleri, yıllık istihsal değeri, götürü gider emsali, ortalama randıman miktarı, ortalama işçilik tutarı, ortalama maliyet bedeli ile ortalama satış fiyatından terekküp eder.
1. Yıllık istihsal değeri: Ortalama randıman ve ortalama satış fiyatı ölçülerine göre her ziraat biriminden bir yılda elde edileceği hesaplanan mahsül değerinin işletmede veya işletmelerde mevcut ziraat birimi sayıları ile çarpılması suretiyle bulunacak değerlerin toplamıdır.
2. Götürü gider emsali: Büyük ve küçükbaş hayvanlar (kümes hayvanları dahil) ve bunların mahsulleri ile kara ve su avcılığı için % 80; diğer zirai mahsuller ile ziraat makine ve aletleriyle başka çiftçilerin zirai istihsal işlerinin yapılması karşılığında alınan ücretler için % 70'tir.
3. Ortalama randıman miktarı: Ziraat birimlerinin her bir çeşidinden elde edileceği tahmin olunan ortalama mahsul miktarıdır.
4. Ortalama işçilik tutarı: Ziraat birimlerinin her bir çeşidine isabet eden ortalama işçilik gideri tutarıdır.
5. Ortalama maliyet bedeli: Ziraat birimi başına elde edilecek mahsul için yapılması gereken ortalama giderlerin toplamıdır.
6. Ortalama satış fiyatı: Zirai mahsullerin ticari teamüle göre beher satış biriminin 46'ncı maddenin (d) bendi esasları dairesinde tespit olunan satış fiyatıdır.
Zirai Kazanç Ölçülerinin Tesbiti
Madde 46 - Zirai kazanç ölçüleri (45'inci maddenin 1 numaralı bendinde yazılı ölçüler ile kara ve su avcılığına müteallik olanlar hariç), Zirai Kazançlar Merkez Komisyonu tarafından hazırlanacak yönetmelik esasları dairesinde zirai kazançlar il Komisyonlarınca takdir ve tesbit olunur.
Zirai kazançlar il komisyonları, zirai kazanç ölçülerinin takdir ve tesbitinde aşağıdaki esaslara uyar.
a) Zirai faaliyetlere tesir eden tabii ve iktisadi şartlar bakımlarından önemli farklar gösteren bölgeler ayrılır;
b) Çeşitli ziraat nevileri ile çeşitli ziraat makine ve aletleri ayrı ayrı, vasıf ve şartlar bakımından birbirine uygunluk ve yakınlık gösterenler belli gruplar içinde birleştirilmek suretiyle nazarı itibara alınır;
c) Zirai işletmelerin bölgeler itibariyle özellikleri ve ortalama verim kabiliyetleri gözönünde tutulur;
d) Ortalama satış fiatının tespitinde Hükümetçe tayin olunan ve takdir sırasında yürürlükte bulunan fiyatlar, Hükümetçe fiyat tayin olunmıyan mahsuller için takdirin yapıldığı yıldan önce gelen son takvim yılı içindeki mahalli toptan piyasa fiatı esas tutulur. Fiyatın temevvüç ettiği hallerde ortalamasına itibar olunur;
e) Özellik gösteren ziraat nevilerinde Zirai Kazançlar Merkez Komisyonunca bu ziraat çeşitlerinin mahiyetlerine uygun olarak tayin olunacak esaslar nazarı itibara alınır.
Zirai kazançlar il komisyonları, zirai kazanç ölçülerinin uygulanmaya başlanılacağı ilk takvim yılı içinde mezkur ölçüleri tesbit ederek bu yılın Nisan ayı sonuna kadar zirai kazançlar merkez komisyonuna gönderirler.
Zirai kazançlar merkez komisyonu, illerden gelen zirai kazanç ölçülerinden hatalı ve noksan bulduklarını gerekçesiyle birlikte alakalı komisyonlara iade eder.
Zirai kazançlar il komisyonları merkez komisyonunca iade olunan ölçülerdeki maddi hataları düzeltirler; takdire taaluk eden hususlarda ise ya ölçüleri yeniden takdir ederler veya ilk kararlarında ısrar edebilirler. İl komisyonları ısrar kararlarında ısrar sebeplerini açıklamaya mecburdurlar.
Ancak, zirai kazançlar il komisyonlarınca verilen ısrar kararları uygun görülmediği takdirde uygun görülmeyen ölçüler yerine merkez komisyonunca re'sen ve nihai olarak yeni ölçüler tayin ve tespit olunur.
Ziraat Birimleri
Madde 47 - Ziraat birimleri:
a) Tarla, bağ ve sebze ziraati ile ormancılıkta dönüm;
b) Ölçü olarak ağaç kabul edilenlerde ürün verecek hale gelmiş ağaç sayısı;
c) Hayvancılıkta hayvan sayısı;
dır.
Özellik gösteren ziraat nevilerinde Maliye ve Tarım Bakanlıklarınca bu ziraat çeşitlerinin mahiyetlerine uygun olarak müştereken belli edilecek diğer birimler kullanılır.
Bu kanunun uygulanmasında dönüm bin metre karelik toprak parçasıdır.
Tasdik ve İlan
Madde 48 - Zirai kazanç ölçüleri Bakanlar Kurulunun onayı ile yürürlüğe girer.
Onaylanan ölçüler Resmi Gazete ile yayınlanır.
Her bölgeye ait ölçüler, ilgili valiliklere gönderilir. Valilikler bunları en kısa zamanda köy ve mahalle ihtiyar kurullarına ve maliye teşkilatına tebliğ eder.
Uygulama Süresi
Madde 49 - Ziraî kazanç ölçüleri üç yıl için tespit olunur. Ancak satış fiyatı resmî kuruluşlar veya birliklerce tespit ve ilan olunan (destekleme alımları) ürünler için her yıl açıklanan en son fiyatlar esas alınır. Diğer taraftan ölçülerin tespitine esas olan unsurlarda önemli değişiklikler vukubulduğunun anlaşılması halinde, Ziraî Kazançlar Merkez Komisyonu, bu ölçülerin uygulama süresini lüzumlu gördüğü ziraî faaliyet ve mahsul nevileri için bir yıldan aşağı olmamak üzere kısaltmaya yetkilidir.
Emlak Vergisine Ait Bedel ve Değerlerin Tespiti, İlanı ve Kesinleşmesi
Mükerrer Madde 49 - a) Maliye ve Bayındırlık ve İskan bakanlıkları 1319 sayılı Emlâk Vergisi Kanununun 29 uncu maddesi hükmü ile aynı Kanunun 31 inci maddesi uyarınca hazırlanan tüzük hükümlerine göre bina metrekare normal inşaat maliyet bedellerini, uygulanacağı yıldan dört ay önce müştereken tespit ve Resmî Gazete ile ilân eder.
Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği bu bedellere karşı Resmî Gazete ile ilânını izleyen onbeş gün içinde Danıştayda dava açabilir.
b) Takdir komisyonlarının arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin dört yılda bir yapacakları takdirler, tarh ve tahakkuk işleminin (Emlâk Vergisi Kanununun 33 üncü maddesinin (8) numaralı fıkrasına göre yapılacak takdirler dahil) yapılacağı sürenin başlangıcından en az altı ay önce karara bağlanarak, arsalara ait olanlar takdirin ilgili bulunduğu il ve ilçe merkezlerindeki ticaret odalarına, ziraat odalarına ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile belediyelere, araziye ait olanlar il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odalarına ve belediyelere imza karşılığında verilir.
Büyükşehir belediyesi bulunan illerde takdir komisyonu kararları, vali veya vekalet vereceği memurun başkanlığında, defterdar veya vekalet vereceği memur, vali tarafından görevlendirilecek tapu sicil müdürü ile ticaret odası, serbest muhasebeci mali müşavirler odası ve esnaf ve sanatkârlar odaları birliğince görevlendirilecek birer üyeden oluşan merkez komisyonuna imza karşılığında verilir. Merkez komisyonu kendilerine tebliğ edilen kararları onbeş gün içinde inceler ve inceleme sonucu belirlenen değerleri ilgili takdir komisyonuna geri gönderir. Merkez komisyonunca farklı değer belirlenmesi halinde bu değerler ilgili takdir komisyonlarınca yeniden takdir yapılmak suretiyle dikkate alınır.
Takdir komisyonlarının bu kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları onbeş gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler. Vergi mahkemelerince verilecek kararlar aleyhine onbeş gün içinde Danıştaya başvurulabilir.
Kesinleşen asgari ölçüde arsa ve arazi birim değerleri, ilgili belediyelerde ve muhtarlıklarda uygun bir yere asılmak suretiyle tarh ve tahakkukun yapıldığı yılın başından Mayıs ayı sonuna kadar ilân edilir.
Bakanlar Kurulu bu fıkrada yer alan dört yıllık süreyi sekiz yıla kadar artırmaya veya iki yıla kadar indirmeye yetkilidir.
c) Yukarıdaki fıkralara göre, Danıştay ve vergi mahkemelerinde dava açılması halinde, davalının onbeş gün içinde vereceği tek savunma ile dosya tekemmül etmiş sayılır. Danıştay ve vergi mahkemelerince bu davalar, dosyanın tekemmül ettiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde karara bağlanır.
d) (a) ve (b) fıkralarındaki bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri ile arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitlerine ilişkin süreleri gerektiği ölçüde kısaltmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Tahrir usulü
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel Esaslar
Madde 50 - 51 –
Tadilat
Madde 52 - Tadilat, iki genel tahrir arasında, bu kanunda yazılı sebeplerden dolayı binaların gayrisafi iratlarında ve arazinin kıymetlerinde vukua gelen devamlı ve tabi değişiklikler tesbit edilerek, yeni irat veya kıymetin tahmin edilmesidir.
Madde 53 - 55 –
İKİNCİ BÖLÜM
Genel Tahrir
Madde 56 - 62 –
Tadilat Sebepleri
Madde 63 - Aşağıdaki hallerde binaların gayrisafi iratları ve arazinin kıymetleri tadilat yoliyle tahmin ve yeniden takdir olunur:
1. Herhangi bir sebep yüzünden devamlı olarak bina gayrisafi iratları ile arazi kıymetlerinin en az % 20 nisbetinde artması veya eksilmesi;
2. Bina veya arazinin genel tahrirde unutularak mektum kalmış olması;
3. Yeni bina inşaa edilmesi (Mevcut binalara ilaveler yapılması veya sabit istihsal, asansör veya kalorifer tesisleri konulması yeni inşaat hükmündedir.);
(Bu hallerde yalnız ilave inşaat veya sabit istihsal, asansör ve kalorifer tesislerinin gayrisafi iratları takdir olunarak binanın mevcut gayrisafi iradına ilave edilir. Sabit istihsal, asansör ve kalorifer tesislerinin gayrisafi iratları 307'nci maddedeki esasa göre takdir olunur.);
4. Bir binanın yanması, yıkılması suretiyle veya sair sebeplerle tamamen veya kısmen harap olması veya binada mevcut sabit istihsal, asansör veya kalorifer tesislerinin kısmen veya tamamen kaldırılması;
5. Bir binanın kullanış tarzının tamamen değiştirilmesi veya bir binanın ikamete mahsus mahallerinden bir kısmının dükkan, mağaza, depo gibi ticaret ve sanat icrasına mahsus mahaller haline veya bu hallerde bulunan yerlerin ikamete mahsus mahaller haline kalbedilmesi (Bu hükmün uygulanmasında bir apartmanın her dairesi ayrı bir bina sayılır ve yalnız kullanış tarzı tamamen veya kısmen değiştirilen dairenin iradı yeniden takdir olunur.);
6. Arazinin hal ve heyetinde değişiklik olması;
7. Daimi müstesnalıktan faydalanan ve irat veya kıymeti bulunmayan bir bina veya arazinin müstesnalıktan çıkması;
8. Bir binanın mütemmimi durumunda olan arazinin mütemmimlik durumundan çıkması veya bir arazi ve arsanın bina mütemmimi durumuna girmesi;
9. Bir bina veya arazinin taksim ve ifraz edilmesi (Araziden bir kısmının istimlak edilmesi de ifraz hükmündedir.);
10. Müteaddit arazi ve arsaların tek bir arazi ve arsa haline getirilmesi veya müteaddit hisselere ayrılmış olan bir binanın bütün hisselerinin birleştirilmesi.
Arazinin Hal ve Heyetinde Değişiklik
Madde 64 - Aşağıdaki haller arazinin hal ve heyetinde değişiklik olduğunu ifade eder:
1. Arazinin fidanlandırılması veya ağaçlandırılması, bağ haline getirilmesi;
2. Fidanlı, ağaçlı veya kütüklü bir arazinin tarla haline getirilmesi veya gelmesi;
3. Tarım yapılan bir arazinin tabii bir afet veya arıza sebebiyle veya sair sebepler yüzünden tarıma elverişsiz hale gelmesi;
4. Tarım yapılmayan bir arazinin tarıma elverişli hale getirilmesi;
5. Arazinin üzerine veya altına inşaat yapılması;
6. Arazinin parsellenmek suretiyle arsalar haline getirilmesi.
Mevzii ve Ferdi Tadilat
Madde 65 - Binaların gayrisafi iratlarında ve arazi ve arsaların kıymetlerinde 63'üncü maddenin 1'inci bendinde yazılı nispette vuku bulan artma veya eksilme sebebiyle yapılacak tadilat mevzii veya ferdi olur.
Bir şehir, kasaba veya köyün tamamında mevcut bina ve arazi için yapılacak tadilat mevziidir. Münferit mükelleflerin arazisi veya binaları için yapılan tadilat ferdidir.
Mevzii Tadilat Kararı
Madde 66 - Mevzii tadilat yapılabilmesi için:
1. İlgili bir veya birkaç mükellefin veya vergi dairesinin mevzii tadilat isteğinde bulunması,
2. şehir ve kasabalardaki tadilat için belediye encümeninin, köylerdeki tadilat için köy ihtiyar meclisinin, mevzii tadilatı gerektiren sebepleri muhtevi olarak tanzim edeceği mazbata üzerine il idare kurulunca tadilatın lüzumuna karar verilmesi.
3. Maliye Bakanlığınca mevzii tadilatın yapılmasına izin verilmesi şarttır.
Ferdi Tadilat İsteği
Madde 67 - Ferdi tadilat yapılabilmesi için ilgili mükellefin binası veya arazisi için tadilat isteğinde bulunması gerekli ve kafidir.
Vergi daireleri ferdi tadilat isteğinde bulunamazlar.
Diğer Tadilatın Yapılması
Madde 68 - 63'üncü maddenin 2-10'uncu bentlerinde yazılı hallerde tadilat herhangi bir isteğe lüzum olmaksızın ya ilgili mükelleflerin bu halleri bildirmeleri veya vergi dairesinin yoklama ile tesbit etmesi neticesinde yapılır.
İfraz ve Birleştirme
Madde 69 - Bir bina veya arazinin taksim veya ifraz edilmesi (Arazinin parsellenmek suretiyle arsalar haline getirilmesi hariç) dolayısiyle yapılacak tadilatta binanın gayrisafi iradı ve arazinin kıymeti yeniden takdir edilmeyip vergide kayıtlı gayrisafi irat veya kıymet müfrez parçalar veya hisseler arasında her parça veya hissenin yüz ölçümüne ve mevki ve şerefine göre taksim olunur.
63'üncü maddenin 10'uncu bendinde yazılı halde yapılacak tadilatta birleştirilen bina ve araziye yeniden gayrisafi irat veya kıymet takdir edilmeyip her birinin vergide kayıtlı gayrisafi irat veya kıymetleri toplanır ve bu toplam birleştirilen bina ve arazinin gayrisafi irat veya kıymeti olur.
Birleştirilen parçalardan bir kısmının vergide kayıtlı gayrisafi irat veya kıymeti bulunmadığı hallerde yalnız bu parça veya hisselere gayrisafi irat veya kıymet takdir olunarak yukarıki fıkra gereğince işlem yapılır.
Yüzölçümü Fazla Veya Noksan Tesbit Edilen Arazi
Madde 70 - Genel tahrir veya mevzii tadilatta arazinin yüzölçümü noksan veya fazla tahrir edilmiş olduğu sonradan meydana çıkarsa noksan yazıldığı anlaşılan miktar kayıtlı yüzölçümüne ilave, fazla yazıldığı anlaşılan miktar kayıtlı yüzölçümünden tenzil edilir ve arazinin kayıtlı kıymetinden beher metre kareye isabet eden kıymet esas tutularak noksan veya fazlaya ait kıymetler tesbit ve kayıtlı kıymete ilave veya mezkur kıymetten tenzil olunur.
Bu ilave ve tenziller dolayısiyle noksan veya fazla alındığı anlaşılan vergiler mükelleften tahsil veya kendisine iade edilir.
Tadilat Neticelerinin Uygulanması
Madde 71 - Ferdi tadilat neticeleri tadilat taleplerinin yapıldığı mevzii tadilat neticeleri de, itiraz incelemelerinin bittiği yılı takip eden mali yıldan başlıyarak uygulanır.
Ferdi tadilat talebin yapıldığı mali yıl içinde bitirilemezse, ilerde belli olacak matrahlara göre düzeltmeler yapılmak üzere, bina ve arazinin mevcut irat ve kıymetleri tarha esas tutulur.
Bunlar dışındaki tadilatta tadil neticeleri:
1. Genel tahrirlerde mektum kalan bina ve arazi için genel tahririn yürürlüğe girdiği mali yıldan;
Ve aşağıdaki hallerde:
2. Yeni inşaat için inşaatın hitam bulduğu veya inşaatın hitamından evvel kısmen kullanılmaya başlanılmışsa her kısmın kullanılmasına başlandığı, binaya sonradan sabit istihsal, asansör ve kalorifer tesisleri konulmuşsa bu tesislerin konulmasının tamamlandığı;
3. 63'üncü maddenin 5'inci bendinde yazılı şekilde kullanış tarzı değişen binalar için bu değişikliğin vuku bulduğu;
4. Muafiyeti sukut eden bina ve arazide muafiyetin sukut ettiği;
5. Yanan, yıkılan ve sair sebeplerle tamamen veya kısmen harap olan binalarda ve ifraz ve taksim edilen veya birleştirilen bina ve arazide bu olayların vuku bulduğu;
6. Hal ve heyeti değişen arazide değişikliğin rastladığı;
7. Binanın mütemmimi durumunda olan arazinin mütemmimlik durumundan çıkması, bir arazi ve arsanın bina mütemmimi durumuna girmesi hallerinde bu değişikliğin vuku bulduğu;
Tarihi takip eden mali yıldan başlıyarak yürürlüğe konulur.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Takdir, Zirai Kazançlar ve Özel Komisyonları
BİRİNCİ BÖLÜM
Takdir Komisyonu
Kuruluş
Madde 72 - Takdir Komisyonu; illerde defterdarın, ilçelerde malmüdürünün (müstakil vergi dairesi olan ilçelerde ilgili vergi dairesi müdürünün) veya bunların tevkil edecekleri memurların başkanlığı altında ilgili vergi dairesinin yetkili iki memuru ile seçilmiş iki üyeden kurulur.
Arsalara ait asgarî ölçüde birim değer tespitinde takdir komisyonu; belediye başkanı veya tevkil edeceği memurun başkanlığı altında belediyenin yetkili bir memuru ile tapu sicil müdürü veya tevkil edeceği bir memur ve ticaret odasınca seçilmiş bir üye ile ilgili mahalle ve köyün muhtarından kurulur.
Araziye ait asgarî ölçüde birim değer tespitinde takdir komisyonu; valinin başkanlığı altında defterdar, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı il müdürü ile il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odalarından seçilmiş birer üyeden kurulur.
Takdir komisyonları daimî veya geçici olurlar. Daimî komisyonların nerelerde kurulacağını Maliye ve Gümrük Bakanlığı belli eder.
Daimi komisyon bulunmayan yerlerde takdir işleri geçici komisyonlar tarafından görülür.
Üyelerin Seçilmesi
Madde 73 - Üyeler, tüccarlar için ticaret odasınca, diğer sanat ve meslek erbabı için bunların mensup oldukları mesleki teşekküllerce kendi üyeleri arasından veya hariçten seçilir. Bu teşekküller, Takdir Komisyonu Başkanının yazılı talebi üzerine en geç bir ay içinde iki asıl ve iki yedek üye seçmeye mecburdurlar. Bu mecburiyet zamanında yerine getirilmezse üyeler mahallin en büyük mülkiye amiri tarafından seçilir.
Komisyon toplantılarına mükellefin sanat veya meslek bakımından bağlı veya ilgili olduğu teşekkülden, servet takdiri işlerinde ise yalnız Ticaret Odasından seçilen üyeler (Arsalara ait asgari ölçüde birim değerlerinin tespiti sırasında ticaret odasından seçilen üyelerden biri yerine ilgili mahalle veya köyün muhtarı) iştirak eder. Ticaret Odası ve mesleki teşekkül bulunmayan yerlerde bunlar tarafından seçilecek üyeler, yukarıdaki esaslara göre belediyeler tarafından seçilir.
Komisyonlar kendilerine tahsis edilen dairede, yoksa vergi dairesinde toplanırlar ve keyfiyet bir tutanakla tesbit olunur.
Komisyonların Görevleri
Madde 74 - a) 72'nci maddenin birinci fıkrasına göre kurulan takdir komisyonunun görevleri şunlardır.
1. Yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmak;
2. Vergi kanunlarında yazılı fiyat, ücret veya sair matrah ve kıymetleri takdir etmek (Bu gibi takdirler de takdir kararına bağlanır.)
Takdir komisyonu bu görevlerini yaparken takdir sebepleri bulunup bulunmadığını incelemez. Yalnız hatalı gördüğü muamelelerde, ilgili vergi dairesini yazı ile ikaz etmeye mecburdur.
b) 72'nci maddenin ikinci fıkrasına göre kurulan takdir komisyonu: 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca arsalar için her mahalle ve arsa sayılacak parsellenmemiş arazide her köyün cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeleri (Turistik bölgelerde değer bakımından farklı olanlar ilgili valilerce tespit edilecek pafta, ada veya parsel) itibariyle asgarî ölçüde birim değer tespit etmekle görevlidir.
c) 72 nci maddenin üçüncü fıkrasına göre kurulan takdir komisyonu: 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca her il veya ilçe için arazinin cinsi (Kıraç, taban ve sulak) itibariyle asgari ölçüde birim değer tespit etmekle görevlidir.
(b) ve (c) fıkralarına göre yapılacak değer tespitinde, Emlak Vergisi Kanununun 31 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan normlardan ve bu maddeye göre hazırlanmış bulunan tüzük hükümleri ile gerektiğinde bilirkişiden yararlanılır.
Komisyonun Yetkileri
Madde 75 - 72'nci maddenin birinci fıkrasına göre kurulan takdir komisyonu 74 üncü maddedeki görevleri dolayısıyla bu Kanunda yazılı inceleme yetkisine haizdir.
Komisyon, servetleri, sınai hakları ve telif haklarını, imtiyazları, madenleri, mücevheratı, eski eserleri ve sanat eserlerini değerlemede bilirkişiye müracaat edebilir.
72 nci maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarına göre kurulan takdir komisyonları 79 uncu maddede yazılı yetkileri haizdir.
Beyana Bağlılık
Madde 76 - Mükellefin evvelce beyan ettiği bir matraha ait olan takdir işlerinde, takdir olunan matrah mükellefin beyanından düşük olamaz.
İKİNCİ BÖLÜM
Tahrir Komisyonu
Madde 77 - 78 –
Yetki
Madde 79 - Tahrir komisyonları:
1. İradı veya kıymeti tahmin edilecek binaları ve araziyi gezebilirler;
2. Mükelleflerden ve kiracılardan gayrimenkulün genel durumu, kullanış tarzı, kira veya hasılat miktarı ve tahmine yarıyacak sair lüzumlu malumatı isteyebilirler;
3. Lüzumlu gördükleri malumatı, muhtar ve ihtiyar meclisleri, ticaret ve tarım odaları, belediyeler ve noterler gibi resmi veya yarı resmi teşekküllerle özel teşekküller ve şahıslardan isteyebilirler;
4. Fabrika, değirmen ve imalathanelerin iratların takdirinde içlerinde bulunan sabit istihsal tesislerinin kıymetlerini tesbit için lüzum gördükleri takdirde bilirkişiye müracaat edebilirler.
Çalışma saatleri dışında veya tatil günlerinde, bina ve arazi, bunları işgal edenlerin muvafakati olmaksızın gezilemez. Binaların gezilmesi sırasında, komisyon başkan ve üyeleri, ev halkının rahatsız edilmemesine dikkat etmiye mecburdurlar.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Tadilat Komisyonları
Görev ve Kuruluş
Madde 80 - Gerek binalarda, gerek arazide tadilat üçer kişilik "Tadilat komisyonları" tarafından yapılır.
Bu komisyonlar, mahallin en büyük mülkiye memurunun vergi dairesi müdürü olmıyan gelir memurları arasından seçeceği bir başkan ile iki üyeden kurulur.
Lüzum görülen yerlerde birden fazla tadilat komisyonu kurulması caizdir.
Üyelerin Seçilmesi
Madde 81 - Tadilat komisyonlarına girecek üyeler:
1. Belediye sınırı içinde bulunan yerler için, belediye meclislerince biri kendi üyeleri arasından veya dışardan, diğeri tadilat yapılacak bina ve arazinin bulunduğu şehir ve kasaba halkı arasından;
2. Belediye teşkilatı olmıyan yerlerde köy ihtiyar meclisince biri kendi üyeleri, diğeri köy halkı arasından,
Seçilir.
Belediyeler ve belediye teşkilatı bulunmıyan köy ihtiyar meclisleri mahallin en büyük mülkiye memurunun yapacağı tebliğden başlıyarak en geç bir ay içinde tadilat komisyonuna girecek üyeleri ve onların bir misli yedek üyeleri seçmeye ve adlarını en büyük mülkiye memuruna bildirmeye mecburdurlar.
Yetki
Madde 82 - Tahrir komisyonlarının haiz olduğu yetkileri tadilat komisyonları da haizdirler.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Zirai Kazançlar İl ve Merkez Komisyonları ile Özel Komisyonlar
Zirai Kazançlar İl Komisyonu
Madde 83 - Zirai Kazançlar İl Komisyonu valinin başkanlığında defterdar, gelir müdürü, ziraat müdürü, veteriner müdürü, il merkezindeki ziraat bankası şube müdürü ve seçilmiş üç üyeden kurulur. Ormancılığa ilişkin konuların görüşülmesinde komisyona veteriner müdürü yerine orman işletme müdürü veya tevkil edeceği bir temsilci katılır.
Üyelerin Seçilmesi
Madde 84 - Zirai Kazançlar İl Komisyonunun seçilmiş üyelerinden ikisi il ziraat odasından, biri de bu ile bağlı ilçe ziraat odalarından il ziraat odasınca seçilir.
Ziraat odası, valinin yazılı tebliği üzerine en geç bir ay içinde komisyon üyelerini ve aynı sayıda yedek üyeyi seçerek adlarını valiye bildirir.
Üyeler bu süre içinde seçilip bildirilmedikleri takdirde vali tarafından seçilir.
Ziraat odası bulunmayan yerlerde bunların seçeceği üyeler, aynı esaslar dairesinde belediyelerce seçilir.
Üyelerin Seçilmesi
Madde 85 - Zirai Kazançlar Merkez Komisyonu, Maliye Bakanlığı Müsteşarının Başkanlığında; Gelirler Genel Müdürü ile Gelirler Genel Müdürlüğünün iki, Tarım ve Orman Bakanlığının üç, Ziraat Odaları Birliğinin üç ve Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüğünün bir temsilcisinden kurulur.
Başkanın mazereti halinde komisyona, başkanın, üyelerden veya hariçten tevkil edeceği kimse başkanlık eder.
Komisyonların Yetkileri
Madde 86 - Zirai kazançlar il ve merkez komisyonları kamu idare ve müesseseleri ile Devlet ekonomi kurumlarından ve görevlerinin gerektirdiği sair gerçek ve tüzel kişilerden her türlü bilgileri istiyebilirler. Gerekli gördükleri hallerde bilirkişilere inceleme de yaptırabilirler.
Bilgi istemede 148'inci maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.
Komisyonlarca bu hükümlere göre istenilen bilgileri vermiyenler ve bilirkişiliği kabul ettikleri halde gerekli incelemeleri yapmıyanlar hakkında) mükerrer 355'inci madde hükmü uygulanır.
Komisyonların Yetkileri
Mükerrer Madde 86 –
BEŞİNCİ BÖLÜM
Müşterek hükümler
Komisyonlara Seçilecek Üyelerde Aranacak Vasıflar
Madde 87 - Takdir, tadilat ve zirai kazançlar il komisyonları ile özel komisyonlara, memurların dışında, seçilecek kimselerde aşağıdaki vasıflar aranır:
1. İyi ahlak sahibi olmak ve ikamet ettiği veya iş gördüğü muhitin emniyet ve itimadını kazanmış bulunmak;
2. Kamu hizmetlerinden memnu olmamak ve medeni haklardan ıskat edilmiş bulunmamak;
3. Ağır hapis veya şeref ve haysiyeti muhil bir suçtan dolayı hapis cezasiyle hükümlü olmamak;
4. Vergi kaçakçılığından dolayı cezalandırılmış olmamak;
5. Takdir ve özel komisyonlara seçileceklerde, ayrıca 30 yaşını bitirmiş olmak;
6. Tadilat ve zirai kazançlar il komisyonlarına seçileceklerde ayrıca mensup olduğu şehir veya kasabanın iktisadi şartlarına ve emlak ve ziraat işlerine vukufu olmak ve yirmibeş yaşını bitirmiş bulunmak;
7.
Yemin
Madde 88 - Bu kısımda yazılı komisyonlara seçilen üyeler ve tahrir komisyonu başkanları şehir ve kasabalarda idare heyeti, köylerde ihtiyar meclisi huzurunda aşağıda yazılı şekilde yemin ederler:
"Komisyonda çalışacağım süre zarfında tam manasiyle vicdan ve kanaatim icaplarına tabi kalacağıma; hiçbir sebep ve tesir altında adaletten ve doğruluktan ayrılmıyacağıma, gerek Devlet gerek mükellef haklarını bir tutacağıma, takdir ve tahminlerde herhangi bir tarafa temayül suretiyle görevimi kötüye kullanmıyacağıma namusum üzerine yemin ederim".
Nisap
Madde 89 - (2365 sayılı Kanunun 15'inci maddesiyle değişen madde) Bu kısımda yazılı komisyonlar üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve çoğunlukla karar verirler. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu taraf çoğunlukta sayılır.
Devam
Madde 90 - Komisyon toplantılarında herhangi bir sebeple olursa olsun bulunamıyacağı anlaşılan üyenin yerine yedek üye davet olunur.
Seçilmiş üyelerden, mücbir bir sebebe dayanmaksızın, üç müteakip toplantıya gelmiyenler istifa etmiş sayılarak yedek üye asil üye olarak getirilir.
Mücbir sebebe veya mezuniyetle devam edemiyecek olan asil üyeye yedek üye vekalet eder.
Görev Süresi
Madde 91 - Tahrir komisyonları başkan ve üyelerinin görevleri genel tahrir bitinceye kadar devam eder.
Takdir, tadilat ve zirai kazançlar il komisyonlarına seçilen üyelerin görev süresi üç yıldır. Bunları seçen daire, meclis ve mesleki teşekküllerin seçimlerinin yenilenmesi bu üyelerin görev sürelerini kısaltmaz.
Süreleri dolanların yeniden seçilmesi caizdir.
Ücretler
Madde 92 - Bu kısımda yazılı komisyonlarla ortalama kar hadlerini tespit eden özel komisyonlar ve uzlaşma komisyonlarının (Zirai Kazançlar Merkez Komisyonu, Ortalama Kar Hadleri Merkez Komisyonu, Merkez Uzlaşma Komisyonları ile Gelir Vergisi Kanununun 31'inci maddesinde zikredilen yönetmelik hükümlerine göre kurulan komisyon hariç) Başkan ve üyelerine bu komisyonlardaki görevleri dolayısıyla mahalli defterdarlığın teklifi üzerine Maliye Bakanlığınca tayin olunacak miktarda ücret verilir.
Zirai Kazançlar Merkez Komisyonu, Ortalama Kar Hadleri Merkez Komisyonu, Merkez Uzlaşma Komisyonları ile Gelir Vergisi Kanununun 31'inci maddesinde zikredilen yönetmelik hükümlerine göre kurulan Komisyonun Başkan ve Üyelerine bu komisyonlardaki çalışma dolayısıyla verilecek ücret Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla tayin olunur.
BEŞİNCİ KISIM
Tebliğler
BİRİNCİ BÖLÜM
Tebliğ esasları ve muhataplar
Tebliğ Esasları
Madde 93 - Tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazılar adresleri bilinen gerçek ve tüzelkişilere posta vasıtasiyle ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmiyenlere ilan yolu ile tebliğ edilir. Şu kadar ki, ilgilinin kabul etmesi şartiyle, tebliğin daire veya komisyonda yapılması caizdir.
Tebliğ Yapılacak Kimseler
Madde 94 - Tebliğ mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılır.Tüzelkişilere yapılacak tebliğ, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmıyan teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılır. Tüzelkişilerin müteaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılması kafidir.
Tebliğ, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müstahdemlerinden birine yapılır. (Muhatap yerine bu şekilde kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir).
İkametgah (Yerleşim Yeri) : Bir kimsenin yerleşmek niyetiyle oturduğu yere denir. Bu bakımdan herkesin her halde bir tek ikametgahı bulunması şarttır. Yanlız yasalarımız, iktisadi bir amaç güden kişilerin yani ticari ve sınai işletmelerin ikametgahlarının birden çok olabileceğini kabul etmiştir. Örneğin tacirlerin, şirketlerin, bankaların (ve diğerleri) şubelerinin bulundukları yerleri ikametgah saymak gerekir. (M.K.m.19, 49; B.K. m.451; HUMK m.17; İ.İ.K. m. 50) Mesken ile ikametgahı bir birinden ayırmak gerekir. (M.K.m19)
İkametgah yasalarımıza göre üç çeşit olabilir:
a) İhtiyari İkametgah : Adından da belli olduğu gibi burada ikametgah seçme hakkı kişinin isteğine bırakılmıştır. Özel ve yasal bir yasak olmadıkça herkes istediği yeri kendine ikametgah seçebilir. Ancak, ikametgah diyebilmek için bir yerleşmek niyeti; çalışmalarını burada yoğunlaştırmak amacı ile hareket etmesi ve az çok sürekli olarak oturması gerekir.
b) İtibari İkametgah : Kanun her şahsın bir ikametgahı olması ilkesini kabul etmiştir. Medeni Kanun 20. maddesine göre, bir kimsenin önce bir ikametgahı olduğu saptanamamış ise veya bir şahsın yabancı ülkedeki ikametgahını bırakmakla beraber Türkiye de yenisini kurmamışsa o şahsın fiilen oturduğu yer, ikametgah sayılır.
c) Kanuni İkametgah : Bazen kanunen ikametgahın belirlenmesi gerekir. Örneğin evli kadınlar kural olarak kocasından ayrı bir ikametgah kuramaz. Karının ikametgahı, kocanın ikamet yeridir. Bunun gibi velayet altındaki çocukların ikametgahı da velilerinin, vesayet altında bulunanların ikametgahı vesayet mahkemelerinin bulunduğu yerdir. (M.K.m.21). Kanun, gerçek kişiler için bir ikametgahı bulunacağını ve birden fazla olamayacağını kabul etmişse de tüzel kişiler için, statülerinde aksine hüküm olmadıkça muamelelerin toplandığı yeri ikametgah saymıştır. (M.K.m.19) Buna göre banka şubelerinin her birinin bulunduğu yer birer ikametgahtır.
Veli, Vasi ve Kayyımlara Tebliğ
Madde 95 - Mükellef yerine geçen veli, vasi veya kayyım gibi vergi sorumlusu birden fazla olursa, tebliğ bunlardan yalnız birine yapılabilir.şayet tebliğin mevzuu olan işe ayrı bir vasi veya kayyım bakmakta ise, tebliğ bunlara yapılır.
Vasi: Vesayet altındaki küçüğün veya mahcurun (kısıtlının) şahsına ve mallarına özen göstermek ve hukuki muamelelerde onları temsil etmek üzere sulh mahkemesi tarafından atanan bir vesayet organıdır. (M.K.m.353/2)
Kayyım: Bir malın idaresi veya belli bir işin görülmesi için sulh mahkemesi tarafından atanan bir vesayet organıdır. (M.K.m.353/2)
Vasıtalı Tebliğ
Madde 96 - Kara, deniz, hava ve jandarma eratına yapılacak tebliğler kıta komutanı veya müessese amiri gibi en yakın üst vasıtasiyle yapılır. Bu evrakı derhal tebliğ olunacak kimseye vermediği takdirde üst tazminle mahkum olur. Bu cihetin tebliğ evrakında yazılı olması şarttır.
Yabancı Memlekette Bulunanlara Tebliğ
Madde 97 - Yabancı memlekette bulunanlara tebliğ o memleketin yetkili makamı vasıtasiyle yapılır. Bunun için anlaşma varsa veya o memleketin kanunları müsait ise o yerdeki Türk siyasi memuru veya konsolosu tebliğin yapılmasını yetkili makamdan ister.
Kendisine tebliğ yapılacak kişi Türk vatandaşı ise tebliğ Türk siyasi memuru veya konsolosu vasıtasiyle de yapılabilir.
Yabancı memleketlerde bulunan kimselere tebliğ olunacak evrak, tebligatı çıkaran merciin bağlı bulunduğu Bakanlık vasıtasiyle Dışişleri Bakanlığına, oradan da Türkiye elçilik veya konsolosluğuna gönderilir.
Yabancı memlekette resmi görevle bulunan Türk memurlarına tebliğ Dışişleri Bakanlığı vasıtasiyle yapılır.
Yabancı memlekette bulunan askeri şahıslara yapılacak tebliğ, bağlı bulundukları kara, deniz, hava kuvvetleri komutanlıklariyle Jandarma Genel Komutanlığı vasıtasiyle yapılır.
Kamu İdare ve Müesseselerine Tebliğ
Madde 98 - Kamu idare ve müesseselerine yapılacak tebliğ bu idare ve müesseselerin en büyük amirlerine veya bunların muavinlerine veya en büyük amirin yetkili kılacağı memurlara yapılır.
İKİNCİ BÖLÜM
Posta ile tebliğ usulü
Kapalı Zarf Esası
Madde 99 - Posta ile tebliğde tebliğ edilecek vesika kapalı bir zarf içinde postaya verilir. Bunun için, şekilleri Maliye Bakanlığınca tespit edilen özel zarflar kullanılır.
Bilinen Adreslere Tebliğ
Madde 100 - Bilinen adrese gönderilen mektuplar posta idaresince muhatabına teslim edildiği tarihte tebliğ edilmiş sayılır.
Bilinen Adresler
Madde101 - Bu kanuna göre bilinen adresler şunlardır:
1. Mükellef tarafından işe başlamada bildirilen adresler;
2. Adres değişikliğinde bildirilen adresler;
3. İşi bırakmada bildirilen adresler;
4. Vergi beyannamelerinde bildirilen adresler;
5. Yoklama fişinde tespit edilen adresler;
6. Vergi mahkemesinde dava açma dilekçelerinde ve cevaplarında gösterilen adresler;
7. Yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen adresler (İlgilinin tutanakta imzası bulunmak şartiyle);
8. Bina ve arazi vergilerinde komisyonlarca tahrir varakalarında tespit edilen adresler.
Mektupların gönderilmesinde bu adreslerden tarih itibariyle tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı nazara alınır.
Tebliğ Evrakının Teslimi
Madde 102 - Tebliğ olunacak evrakı muhtevi zarf posta idaresince muhatabına verilir ve keyfiyet muhatap ile posta memuru tarafından taahhüt ilmühaberine tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunur.
Muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde posta memuru durumu zarf üzerine yazar ve mektup posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderilir.
Muhatabın geçici olarak başka bir yere gittiği, bilinen adresinde bulunanlar veya komşuları tarafından bildirildiği takdirde keyfiyet ve beyanda bulunanın kimliği tebliğ alındısına yazılarak altı beyanı yapana imzalatılır. İmzadan imtina ederse, tebliği yapan bu ciheti şerh ve imza eder ve tebliğ edilemiyen evrak çıkaran mercie iade olunur.
Bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğ çıkarılır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeple tebliğ edilemiyerek iade olunursa tebliğ ilan yolu ile yapılır.
Muhatap imza edecek kadar yazı bilmez veya herhangi bir sebeple imza edemiyecek durumda bulunursa sol elinin baş parmağı bastırılmak suretiyle tebliğ edilir.
Muhatap tebelluğdan imtina ederse tebliğ edilecek evrak önüne bırakılmak suretiyle tebliğ edilir.
Yukarıki fıkralarda yazılı işlemler komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyet taahhüt ilmühaberine yazılarak tarih ve imza vaz'edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tespit olunur.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İlan yoliyle tebliğ usulü
Tebliğin İlanla Yapılacağı Haller
Madde 103 - Aşağıda yazılı hallerde tebliğ ilan yoliyle yapılır:
1. Muhatabın adresi hiç bilinmezse;
2. Muhatabın bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse;
3. Başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa;
4. Yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa.
İlanın Şekli
Madde No 104 - İlan aşağıdaki şekilde yapılır:
1. İlan yazısı tebliğ yapan vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılır ve (3) numaralı bende göre ilana çıkarılır. Tebliğin konusu, her biri için ayrı ayrı olmak üzere, birmilyar liradan (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 1200, - YTL) az vergi veya vergi cezasına taalluk ettiği takdirde ayrıca (3) numaralı bende göre ilan yapılmaz ve ilan yazısının askıya çıkarıldığı tarihi izleyen onbeşinci gün ilan tarihi olarak kabul edilir.
2. İlan yazısının bir sureti mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilir.
3. İlan ile yapılan tebliğin konusu birmilyar ila yüzmilyar lira (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 1200, - YTL ila 120 000, - YTL) arasındaki vergi veya vergi cezasına taalluk ettiği takdirde ilan, ilgili vergi dairesinin bulunduğu yerin belediye sınırları içinde çıkan bir veya daha fazla gazetede yayımlanır. Tutarın yüzmilyar lirayı (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 120 000, - YTL) aşması halinde ilan, Türkiye genelinde yayın yapan günlük gazetelerden birinde ayrıca yapılır.
Tebliğ olunacak evrakın örnekleri yabancı memlekette bulunan mükellefin bilinen adresine ayrıca posta ile gönderilir.
İlanın Muhteviyatı
Madde 105 - İlanlarda, tebliğin ilgili bulunduğu vergiler gösterilmek suretiyle adları (Tüzelkişilerde ünvanları) yazılı muhataplara aşağıdaki hususlar ihtar olunur:
1. İlan tarihinden başlıyarak bir ay içinde ilanı yapan makama bizzat veya bilvekale müracaat etmeleri veyahut taahhütlü mektup veya telgrafla açık adreslerini bildirmeleri;
2. Kendilerine süre ile kayıtlı resmi tebliğ yapılacağı.
İlanın Neticeleri
Madde 106 - İlan üzerine bizzat veya bilvekale müracaat edenlere yerinde, adres bildirenlere ise posta ile tebliğ yapılır.
Posta ile yapılan bu tebliğ hakkında da 100'üncü madde hükmü cari olur.
İlan tarihinden başlıyarak bir ay içinde ne vergi dairesine müracaat yapmış ve ne de adresini bildirmiş olanlara bir ayın sonunda tebliğ yapılmış sayılır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Tebliğlere ait türlü hükümler
Memur Vasıtasiyle Tebliğ
Madde 107 - Maliye Bakanlığı tebliğleri posta yerine memur vasıtasıyla da yaptırtmaya yetkilidir.
Bu madde hükmünün uygulanmasında da bu kısımdaki tebliğ esaslarına uyulur.
Hatalı Tebliğler
Madde 108 - Tebliğ olunan vesikalar, esasa müessir olmayan şekil hatalarından dolayı hukuki kıymetlerini kaybetmezler; yalnız vergi ihbarı ile ilgili vesikalarda mükellefin adının, verginin nevi veya miktarının, vergi mahkemesinde dava açma süresinin hiç yazılmamış olması veyahut bu vesikaların görevli bir makam tarafından tanzim edilmemiş bulunması vesikayı hükümsüz kılar.
Tebliğ Yerine Geçen Muameleler
Madde 109 - Verginin tarh ve tahakkukunda tebliğ yerine geçen muameleler hakkındaki hükümler mahfuzdur.
Diğer ücret elde eden hizmet erbabının vergileri, tarh zamanında bu mükelleflerin bağlı oldukları vergi dairesine müracaatla ibraz edecekleri vergi karnelerine yazılmak suretiyle tarh ve tebliğ olunur.
Vergi karneye yazıldığı tarihte tebliğ edilmiş sayılır.
Yukarıdaki hükme riayet etmiyenlerin vergileri (251'inci madde hükmüne giren mükellefler hariç) bu kanunun umumi hükümleri dairesinde yoklama fişine dayanılarak tarh ve tebliğ olunur.
ALTINCI KISIM
Vergi alacağının kalkması
BİRİNCİ BÖLÜM
Ödeme
Verginin Ödeneceği Daire
Madde 110 - Vergi borcu, mükellefin bu bakımdan bağlı olduğu vergi dairesine ödenir.
Mükellef vergi borcunu vergi dairesinin bulunduğu belediye sınırlarının dışındaki vergi dairelerine de yatırabilir. Bu takdirde ödemenin hangi vergi dairesi hesabına yapıldığının bildirilmesi şarttır.
VUK’nda Vergi Alacağını Ortadan Kaldıran Haller:
a) Ödeme VUK (110-12)
b) Zamanaşımı VUK (113-114)
c) Verginin Terkini VUK(115)
d) Tahakkuktan Vazgeçme VUK(Mük.115)
e) Vergi Hataları VUK (116-126)
Ödeme Zamanı
Madde 111 - Vergi, kanunlarında gösterilen süreler içinde ödenir.
Ödeme süresinin son günü verginin vadesi tarihidir.
Bu kanunun 15, 17 ve 342'ci maddelerinin uygulanması dolayısiyle sürenin uzaması halinde vade uzayan sürenin bittiği gündür.
Beyannamenin posta ile gönderilmesi halinde, beyan edilen vergi tahakkuk işleminin bitmesi beklenmeksizin vadesinde ödenir.
500'den fazla mükellefi olan vergi dairelerine para yatırmak bakımından mükelleflere, vadenin bitmesini takip eden tarihten başlıyarak 15 gün içinde gün belli etmiye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Bu suretle belli edilen günler verginin vadesi yerine geçer.
Maliye Bakanlığı; mücbir sebep hali ilân edilen yerlerdeki mükelleflerin, bu Kanun kapsamında olup, ödeme süresi afet tarihinden sonraya rastlayan her türlü vergi, ceza ve gecikme faizleri ile bu Kanunun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca verecekleri beyannamelere istinaden tahakkuk ettirilen vergilerin ödeme sürelerini, vadelerinin bitim tarihinden itibaren azamî bir yıl süreyle uzatmaya yetkilidir. Bu yetki; bölge, il, ilçe, mahal ve afetten zarar görenler ile afetten zarar görme derecesi veya vergi türleri itibarıyla farklı süreler tespit etmek suretiyle de kullanılabilir.
Özel Ödeme Zamanları
Madde 112 - 1. İkmalen, re'sen veya idarece tarh olunan vergiler taksit zamanlarından evvel tahakkuk etmişse taksit süreleri içinde; taksit süreleri kısmen veya tamamen geçtikten sonra tahakkuk etmişse; geçmiş taksitler, tahakkuk tarihinden başlayarak bir ay içinde ödenir.
2. Memleketi terk ve ölüm gibi mükellefiyetin kalkmasını mucip haller dolayısıyla beyan üzerine tarh olunan vergiler, beyanname verme süreleri içinde ödenir.
Mükellefin, vadeleri mezkûr süreden sonra gelen vergileri de aynı süre içinde alınır.
Memleketi terk edenlerin, ölenlerin veya benzeri haller dolayısıyla mükellefiyetleri kalkanların ikmalen, re'sen veya idarece tarh olunan vergileri tahakkuk tarihinden başlıyarak bir ay içinde ödenir.
Bu fıkrada yazılı tahsil süreleri Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun mucibince teminat gösterildiği takdirde, Vergi Kanunu ile belli taksit zamanına kadar ve taksit zamanı geçmiş ise üç ay uzatılır.
3. Vergi mahkemesinde dava açma dolayısıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinin 3 numaralı fıkrası gereğince tahsili durdurulan vergilerden taksit süreleri geçmiş olanlar, vergi mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir. Ayrıca ikmalen, re'sen veya idarece yapılan tarhiyatlarda:
a) Dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar;
b) Dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar;
Geçen süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Gecikme faizi de aynı süre içinde ödenir. Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri nazara alınmaz.
Uzlaşılan vergilerde gecikme faizi; uzlaşılan vergi miktarına, (a) fıkrasında belirtilen tarihten itibaren uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için uygulanır.
Dava açılması nedeniyle tahsili duran vergi ve cezalar mükellefler tarafından istenildiği takdirde davanın devamı sırasında da kısmen veya tamamen ödenebilir.
4. Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen veya vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin, ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde, bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz, 120 nci madde hükümlerine göre red ve iadesi gereken vergi ile birlikte mükellefe ödenir.
5. İhtirazi kayıtla beyan edilip ödendikten sonra yargı kararına göre iade edilip yine yargı kararı uyarınca tahsili gereken vergilere, iade tarihinden yargı kararının vergi dairesine tebliği tarihine kadar geçen süre için bu maddede yer alan esaslar dahilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplanır.
A) İkmalen, re’sen ve idarece tarh olunan vergilerde ödeme süresi:
Taksit zamanlarından önce tahakkuk etmiş ise: Taksit süreleri içinde;
Taksit zamanlarından sonra tahakkuk etmiş ise: Geçmiş taksitler tahakkuk tarihi + 1 ay içinde,
Mükellefler, tarh edilen vergilere karşı düzenlenen vergi/ceza ihbarnamesinin tebliğ tarihi + 30 gün içinde dava açabilirler. Dava yoluna gidilmezse, tebliğ tarihinden itibaren 30 gün sonra tahakkuk eden vergi ve cezalar tahakkuk ederek kesinleşir.
Tahakkuk tarihinde; İkmalen, re’sen, idarece tarh edilen vergilerin taksit süreleri geçmiş olanlar 1 ay içinde, taksit süreleri geçmemiş olanlar ise normal taksit süreleri içinde ödenir.
B) VUK’nun 376. maddesinden yararlanılması;
- İndirim
- 6183’e göre normal vade tarihi + 3 ay
C) Tarhiyat Sonrası Uzlaşma Talebinde Bulunulması
Uzlaşma konusu yapılan vergi ve cezalar;
- Uzlaşırlarsa: Uzlaşma tutanağı vergi ve cezaların ödeme zamanlarından önce tebliğ edilirse kanuni ödeme zamanlarında; Uzlaşma tutanağı ödeme zamanın geçmesinden sonra tebliğ edilirse; uzlaşma tutanağının tebliğ tarihi + 1 ay içinde.
- Uzlaşılmazsa: VUK 112. ve 368. maddeleri ile 2557 Sayılı İYUK’nun 27/8.maddesi uyarınca ödenir.
D) Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Talep Edilmesi Halinde;
- Uzlaşırlarsa: Uzlaşma tutanağı tahakkuk fişinin yerine geçer ve imzalandığı anda tahakkuk eder.
- Uzlaşılmazsa: İhbarnamenin tebliğ tarihi + 30 gün (yargı yoluna gidilmemesi halinde)
E) Memleketi Terk ve Ölüm Hallerinde; Beyanname verme süresi içinde ödenir.
GVK (92 maddesine göre) terke tekaddüm eden tarih + 15 gün;
Ölüm tarihi + ay içinde beyannamenin verilmesi gerekmektedir.
KVK’nda (md.21) İse tam mükellefler için tasfiye hükümleri uygulanır.
Dar mükelleflerde terke tekaddüm eden tarih + 15 gün içinde beyannamenin verilmesi
Gerekmektedir.
Vergiler, beyanname verme süresi içinde ödenir.
* Dava Açılması Halinde Ödeme Süreleri:
Dava açılması nedeniyle 2577 sayılı İYUK’nun 27/8. maddesi uyarınca tahsili durdurulan vergilerden taksit süreleri geçmiş olanlar vergi mahkemesinin kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin vergi dairesi tarafından mükellefe tebliğ tarihi + 1 ay içinde ödenir. Taksit süreleri geçmemiş olanlar ise normal taksit süreleri içinde ödenir.
* Gecikme Faizi Uygulaması:
- Dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilerde: Normal vade tarihi – Son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihi arası
- Dava konusu yapılan vergilerde: Tarhiyatın vade tarihi – vergi mahkemesinin kararına ilişkin ihbarnamenin mükellefe tebliğ tarihi arası
Bir üst mahkemeye başvurulması halinde (Yürütmenin durdurulması hali hariç) verginin tahsilini durdurmaz. Üst yargı organında dava açılmış ve bir de yürütmenin durdurulması kararı verilmiş ise, vergi mahkemesinin kararının sonuçları 2577 sayılı İYUK’nun 27/4. maddesi uyarınca 60 gün, yürütmenin durdurulmasının yenilenmesi halinde üzatılan süreler kadar verginin ödenmesi durdurulmuş olmaktadır. Bu durumda vergi ve cezalar ile gecikme faizinin tahsili yönünden herhangi bir işlem yapılması mümkün değildir.
Ancak, sürenin uzatılmasına rağmen karar verilmemesi durumunda, yürütmenin durdurulması süreleri de dahil olmak üzere gecikme faizi hesaplanacaktır. Kararın mükellefin aleyhine olması durumunda normal vade tarihinden üst mahkemenin kararının mükellefe tebliğ tarihleri arasında gecikme faizi hesaplanacaktır.
Uzlaşma Yoluyla Kesinleşen Vergilerde:
Uzlaşılması halinde; normal vade tarihi- uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihler arası (Ancak, tarhiyat sonrası uzlaşmada Danıştay 10.12.1988 tarihinden önceki tarihlerde gecikme faizinin hesaplanamayacağına karar vermiştir.1989)
Uzlaşma, tarhiyat sonrası uzlaşma ile kesinleşmişse; normal vade tarihi - tarhiyat sonrası uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihler arası gecikme faizi hesaplanacaktır.
VUK GT 172’ye göre; 01.01.1986 tarihinden önceki tarihlere gecikme zammı uygulanmayacaktır.
VUK GT 169’a göre “ay” tabirinin 30 günlük süreyi ifade ettiği açıklanmıştır.
Örnek 1: Gerçek usulde Gelir Vergisi mükellefi olan (A) 2004 faaliyet dönemine ilişkin beyannamesini kanuni süre olan 1 mart – 15 mart 2005 tarihleri arasında ilgili vergi dairesine tevdi etmemiştir. Bu durum re’sen tarhiyatı gerektirdiğinden vergi inceleme raporunda belli edilen veya takdir komisyonunca takdir edilmiş olan matrah üzerinden vergi dairesince tarh edilen vergi ve kesilen cezaya ait ihbarnameler 25.01.2006 tarihinde mükellefe tebliğ edilmiştir.
1- Tarhiyat Dava Konusu Yapılmaksızın Kesinleşmişse:
Örneğe göre, tarhiyatın kesinleşme tarihi 25.02.2006 tarihi olup, vergi ve ceza ile gecikme faizinin ödeme süresinin sonu 25.03.2006 tarihidir. Tarhiyatın normal vade tarihi 31 mart 2005 olduğundan vergiye uygulanacak gecikme faizinin hesaplanacağı süre 1 nisan 2005 ile kesinleşme tarihi olan 25.02.2006 tarihleri arasında (1 nisan 2005 ile 31 ocak 2006 arasındaki 10 aylık süre için gecikme faizi hesaplanacaktır. Bunun nedeni gecikme faizinde ay kesirlerinin dikkate alınmamasıdır. )
2- Tarhiyat Dava Konusu Yapılmışsa:
2577 sayılı İYUK’nun 27. maddesinin 8. bendi uyarınca, örnekteki dava açma süresi olan 25.01.2006 ila 25.02.2006 tarihleri arasında dava açıldığı takdirde, bu vergi ile ilgili tahsilat işlemleri duracaktır. 01.09.2006 tarihinde idareye tebliğ edilmiş olan vergi mahkemesi kararıyla tarhiyat tamamen veya tadilen onaylanmış olsun. İdare kayıtlarına 01.09.2006 tarihinde geçen, mahkeme kararını yükümlüye 04.10.2006 tarihinde “vergi mahkemesi kararına göre vergi/ceza ihbarnamesi”yle tebliğ etmiştir. (Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde 30 gündür. İYUK m. 7)
Vergi mahkemesi kararıyla onanan vergi tahsil edilebilir bir safhaya geldiğinden, vergi mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekir. Bu durumda gecikme faizi 1 nisan 2005 normal vade tarihinden 04 ekim 2006 kesinleşme tarihine kadar ( Gecikme faizinde ay kesirleri dikkate alınmadığından 01.04.2005 ila 30.09.2006 tarihleri arasındaki) 17 ay için hesaplanacaktır. Üst mahkeme kararının yükümlüye tebliği kesinleşme tarihidir. 30 günlük kesinleşme süresi olmadan doğruca 1 aylık vadesi vardır. (VUK 112/3-b)
Şayet, vergi mahkemesi kararına karşı bir üst yargı merciine (tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içinde İtirazen BİM’ne; kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içinde Temyizen Danıştay’a başvurulur. İtiraz, temyizin usul ve şartlarına tabidir. İdare ve vergi mahkemelerinin itiraz yolu açık olan kararları temyiz edilemez. BİM kararları kesindir; temyiz yoluna başvurulamaz. ) süresi içinde dava açılmış ise şu şekilde işlem yapılacaktır.
VUK 112. maddenin 3 numaralı bendinin (b) fıkrasında gecikme faizinin hesaplanacağı sürenin sonu yargı organı kararının tebliğ tarihine bağlanmıştır. Maddede geçen yargı organı ifadesinden Vergi Mahkemesi, Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştay kararlarının anlaşılması gerekir. Vergi sistemimizde, yargıya intikal etmiş olan uyuşmazlıklarda, vergi ve buna bağlı cezalar vergi mahkemesi kararıyla kısmen veya tamamen onanmış ise bu karar üzerine tahakkuk etmekte, dolayısı ile de vergi ve ceza tahsil edilebilir safhaya gelmiş olmaktadır. Bir üst yargı merciinde itirazen veya temyizen dava açılması, üst yargı tarafından yürütmenin durdurulmasına karar verilmemiş olması hali hariç vergi ve cezanın tahsilini durdurmamaktadır. (İYUK 27/1 Danıştay da veya idari mahkemelerde dava açılması dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz.; İYUK 27/3 Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlülüklerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. ... İhtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebilir. )
Bu itibarla, vergi mahkemesi kararına karşı bir üst yargı merciinde dava açılmış olması halinde yine onanan miktarlara göre hesaplanan vergi ve cezalar ile birlikte gecikme faizinin tahsili yoluna gidilecektir. Ancak, üst yargı merciinde dava açılması yanında yürütmenin durdurulması istenilmiş ve yürütmenin de durdurulmasına karar verilmiş ise bu takdirde vergi mahkemesi kararının sonuçları 2577 sayılı İYUK’nun 27. maddesinin 4. fıkrası uyarınca önce 90 gün, yürütmenin durdurulmasının yenilenmesi halinde uzatılan süreler kadar durmuş bulunmaktadır. Dolayısıyla tahsil işlemleri de yürütmenin durdurulduğu süreler kadar otomatikman durmuş olacağından bu safhada vergi ve cezalar ile gecikme faizinin tahsili yönünden herhangi bir işlem yapılması kanunen mümkün değildir. [Not: 2577 İYUK’nun 27/4. maddesinin değişmeden önceki hali: Yürütmenin durdurulmasına 90 gün için karar verilebilir. Tarafların istemi üzerine gerekçeli olarak yeniden yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi mümkündür. Yürütmenin durdurulmasına karar verilen davalar, tekemmül etmelerinden itibaren 60 gün içinde esastan karara bağlanır. Aksi halde yürütmenin durdurulması kendiliğinden hükümsüz kalır.]
Safhaları yukarıda açıklandığı şekilde cereyan eden ihtilafta;
a) Yürütmeyi durdurma sürelerinin sona ermesine rağmen üst yargı organınca ihtilaf hakkında karar verilmediği takdirde, daha önce verilmiş bulunan vergi mahkemesi kararı uygulanarak bu karar üzerine belirlenmiş olan vergi ve ceza ile birlikte gecikme faizinin tahsil işlemlerine devam olunacaktır. Diğer taraftan, yürütmenin durdurulması sebebiyle tahsilinde gecikilmiş olan vergiye yürütmenin durdurulmasında geçen süreler için ayrıca faiz hesaplanacaktır.
b) Üst yargı organınca görüşülecek olan ihtilaf, ilk yürütmeyi durdurma veya yeniden verilecek yürütmeyi durdurma süreleri içerisinde yine mükellef aleyhine karara bağlanmış ise bu durumda verginin kesinleşen miktarı üzerinden tarhiyatın ilgili bulunduğu dönemin, normal vade tarihinden üst yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için gecikme faizi hesaplanacaktır.
Mükellefler tarafından vergi mahkemesinde açılmış olan davanın, vergi dairesi aleyhine karara bağlanması ve ihtilafın idarece bir üst yargı organında sürdürülerek vergi mahkemesi kararının bozulması ve tarhiyatın tamamen veya kısmen onanmış bulunması halinde ise verginin kesinleşen miktarı üzerinden, tarhiyatın ilgili bulunduğu dönemin normal vade tarihinden, üst yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için gecikme faizi hesaplanacaktır.
3- Tarhiyat uzlaşma yolu ile kesinleşmişse:
Süresi içerisinde uzlaşma talep edilmesi ve uzlaşmanın da vaki olması halinde gecikme faizi, tarhiyatın normal vade tarihinden uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar hesaplanacak ve uzlaşılan miktarlarla aynı süre içerisinde ödenecektir. Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri dikkate alınmayacaktır.
4- Tarhiyat, VUK’nun 376. madde Hükmü Talep Edilmek Suretiyle Kesinleşmişse:
Yapılan tarhiyat için 376. madde hükmünün uygulanmasının talep edilmesi halinde; tarhiyat dava konusu yapılmaksızın vergi aslı mükellefçe aynen kabul edilmiş bulunulmaktadır. Dolayısıyla, bu uygulama biçiminde, vergi aslında bir indirim söz konusu olmayıp, sadece cezada bir indirim yapılmış olduğundan, vergiye ait ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren 30 günlük dava açma süresi geçmesiyle tarhiyat kesinleşmiş olmaktadır. Bu uygulama şeklinde gecikme faizi, kesinleşme tarihi esas alınmak suretiyle 112.maddenin 3 numaralı bendinin (a) fıkrasındaki hüküm gereğince bu tebliğin “tarhiyat dava konusu yapılmaksızın kesinleşmişse” başlıklı bölümünde yapılan açıklama doğrultusunda hesaplanacaktır.
Diğer Hususlar;
A- Mükelleflerden 112. madde hükmü uyarınca tahsil edilecek gecikme faizi için gerek vergi dairesince yapılan tarhiyatlar üzerine ve gerekse yargı mercii kararları üzerine düzenlenecek olan vergi ihbarnamesinin uygun bir yerine “normal vade tarihinden itibaren ayrıca gecikme faizi hesaplanacaktır.” Şeklinde bir ibare yer alacaktır.
B- Söz konusu 112. maddenin 3 numaralı bendinin son fıkrasında yer alan “dava açılması nedeniyle tahsili duran vergi ve cezalar mükellef tarafından istenildiği takdirde davanın devamı sırasında da kısmen veya tamamen ödenebilir” hükmü nedeniyle davanın devamı sırasında verginin tamamen ödenmesi halinde gecikme faizi, verginin normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar hesaplanacak, ödendiği tarihten sonra yargı merciinde geçen süre için ayrıca faiz hesaplanması ve talep edilmesi söz konusu olmayacaktır. Ancak, vergi kısmen ödendiği takdirde ödenen miktar için normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar, ödenmeyen miktar için ise, normal vade tarihinden, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için gecikme faizi hesaplanacaktır.
GECİKME FAİZİ ve GECİKME ZAMMI :
Enflasyon nedeniyle zamanında ödenmeyen vergilerin aşınmaya uğramasını önlemek için aylar itibariyle belirli bir oranda faiz uygulanmasıdır. (02.03.2006 tarihinden itibaren aylık %2,5 )
- Gecikme faizi verginin tahakkukundaki gecikilen süre için hesaplanırken, gecikme zammı tahakkuk etmiş kamu alacağının ödenmesindeki süre için hesaplanmaktadır.
- Gecikme faizi hesaplanmasında ay kesirleri dikkate alınmazken, gecikme zammı uygulamasında ay kesirleri dikkate alınır. Ay kesirlerinin gecikme zammı günlük olarak hesaplanır.
- Gecikme zammı oranında ay içinde değişiklik olması durumunda, değişikliğin olduğu ay içinde değişiklik tarihinden önce geçerli olan oran, sonraki aylarda ise yeni oran uygulanır.
Örnek: Gecikme faizi oranı 02.03.2006 tarihinde aylık %3’ten aylık %2,5’a düşürülmüş olsun. Şubat 20 - mart 20 dönemleri arasında KDV’ne uygulanacak gecikme faizi oranı %3 olacaktır.
- Dava konusu yapılmayan vergilerde tahakkuktan önce ödeme yapılmışsa gecikme faizi ödeme günü itibariyle kesilir. Yani gecikme faizi normal vade tarihinden ödeme tarihine kadar uygulanır.
- Taksitli vergilerde normal vade tarihi taksit süresinin son günü olarak dikkate alınır.
- Gecikme faizi ikmalen, re’sen ve idarece yapılan tarhiyatlara uygulanır.
Örnek: Ticari kazancından dolayı gerçek usulde gelir vergisi mükellefi olan Ahmet Şimşek 2005 yılı gelir vergisi beyannamesini kanuni süresinde vermiştir. (15 mart 2006 tarihine kadar). Yapılan inceleme sonucunda tespit edilen matrah farkı üzerinden 10.000.-YTL vergi farkı ve buna ilişkin vergi ziyaı cezası 20.08.2006 tarihinde mükellef Ahmet Şimşek’e tebliğ edilmiştir. (Gecikme faizi oranı %2,5 olarak dikkate alınmıştır. )
1)- Dava Konusu Yapılmamışsa:
Tebliğ tarihi : 20.08.2006
Tahakkuk tarihi (kesinleşme) : Tebliğ tarihi + 30 gün = 19.09.2006 (30 gün kesinleşmede)
Vade (son ödeme) tarihi : Tahakkuk tarihi + 1 ay =19.10.2006 (1 ay vade VUK 112/1)
31.03.2006 vadesi geçen 1 taksit için gecikme faizi hesaplaması: Normal vade olan 01.04.2006 tarihinden, kesinleşme tarihi olan 19.09.2006 tarihine kadar (19 günlük ay kesri dikkate alınmayacağından 01.04.2006 ila 01.09.2006 tarihleri arasında ) 5 aylık gecikme faizi aylık %2,5 oranından = %12,5 bulunur. Bu halde (10.000.-YTL/2)*0,125= 625,-YTL
31.06.2006 vadesi geçen 2 taksit için gecikme faizi hesaplanması : Y.G.V 2.taksiti Basit Usulden faydalananlar için haziran, diğerleri için temmuz ayı sonuna kadar ödenir. GVK 117) Normal vade olan 01.08.2006 tarihinden, tahakkuk tarihi olan 19.09.2006 tarihine kadar ( 19 günlük ay kesri gecikme faizi hesaplamasında dikkate alınmayacağından 01.08.2006 ila 01.09.2006 tarihleri arasında) 1 aylık gecikme faizi %2,5 oranından 5.000,-YTL*0,025= 125.-YTL
1. taksit 5.000 vergi + 625 gecikme zammı + vergi ziyaı cezası; 2.taksit 5.000 vergi+125 gecikme zammı hepsi birlikte 19.10.2006 vade tarihine kadar defaten (tek seferde) ödenmesi gerekir. Ödenmezse gecikme zammı işlemeye başlayacaktır. Cezalara, gecikme zammı ve gecikme faizi hesaplanmayacaktır.
2) – Vergi Mahkemesinde Dava Açılması Halinde:
Mükellef 30.08.2006 tarihinde dava açmış olup dava mükellefin aleyhine sonuçlanmıştır. Vergi mahkemesinin kararı 15.11.2006 tarihinde vergi dairesi kayıtlarına girmiş, idare düzenlenen 2. ihbarnameyi (vergi mahkemesi kararına göre vergi/ceza ihbarnamesi) 20.11.2006 tarihinde ödevliye tebliğ etmiştir.
İhbarnamenin tebliğ tarihi : 20.08.2006
Dava açma tarihi : 30.08.2006
Vergi mahkemesi kararının idareye tb.: 15.11.2006
2.V/C İhbarnamesinin tebliği : 20.11.2006
1 Aylık ödeme süresi : 20.12.2006
1 taksit için gecikme faizi : 01.04.2006 ila 01.11.2006 tarihine kadar 7 ay %17,5; 2 taksit için gecikme faizi: 01.08.2006 ila 01.11.2006 tarihine kadar 3 ay %7,5 olarak hesaplanacak ve onanan vergi ile birlikte cezasını da 20.12.2006 tarihine kadar ödenmesi gerekir.
Not: Gecikme faizi bu örnekte vergi mahkemesi kararının, vergi dairesi kayıtlarına girdiği güne göre hesaplanmıştır.
3)- Üst Yargı Merciine Başvurulması:
Mükellef vergi mahkemesi kararını yasal süre olan 30 gün içinde Danıştay’a temyiz isteminde bulunmuştur. Ancak, Danıştay’ın 25.12.2006 tarihinde vergi dairesi kayıtlarına giren ilamında, vergi mahkemesi kararını onamış, yani mükellef aleyhine karar vermiştir. Bunun üzerine idare vergi mahkemesi kararına göre vergi/ceza ihbarnamesini ödevliye 30.12.2006 tarihinde tebliğ etmiştir.
1.ihbarnamenin tebliğ tarihi : 20.08.2006
Dava açma tarihi : 30.08.2006
Mahkeme Kararının mükellefe tebliğ tarihi : 15.11.2006
Temyize başvuru tarihi : 20.11.2006
Danıştay kararının idareye tebliğ tarihi : 25.12.2006
2.V/C ihbarnamesinin mükellefe tebliğ tarihi : 30.12.2006
Ödeme (vade) tarihi : 30.01.2007
1.taksit için gecikme faizi : 01.04.2006 ila 01.12.2006 tarihine kadar 8 aylık %20 ; 2.taksit için gecikme faizi: 01.08.2006 ila 01.12.2006 tarihine kadar 4 aylık %10 olarak hesaplanacak ve onanan vergi ile birlikte cezasını da 30.01.2007 tarihine kadar ödenmesi gerekecektir.
Not: Gecikme faizi bu örnekte Danıştay kararının, vergi dairesi kayıtlarına girdiği tarihe göre hesaplanmıştır.
4)- Cezalarda İndirim (VUK 376) Talep Edilmesi Hali :
Mükellef, 10.09.2006 tarihinde cezalarda indirim talebinde bulunmuştur.
Gecikme faizi tarhiyatın ilgili bulunduğu dönemin normal vade tarihinden son yapılan tarhiyatın tahakkuk (kesinleşme) tarihine kadar hesaplanacaktır.
İhbarnamenin tebliğ tarihi : 20.08.2006
376 talep etme tarihi : 10.09.2006
Tahakkuk (kesinleşme) tarihi : 19.09.2006
1 Aylık ödeme süresi : 19.10.2006
1.taksit için gecikme faizi : 01.04.2006 ila 01.09.2006 tarihine kadar 5 aylık %12,5; 2.taksit için gecikme faizi: 01.08.2006 ila 01.09.2006 tarihine kadar 1 aylık %2,5 olarak hesaplanacak ve vergi, g.faizi ile indirilen cezalar 19.10.2006 tarihine kadar ödenecektir.
Not: Gecikme faizi bu örnekte indirim talebi tarihine kadar hesaplanmıştır.
5)- Uzlaşma Talep Edilmesi Durumu
Mükellef, 05.09.2006 tarihinde uzlaşma talep etmiştir. Talebi uygun bulunarak 03.10.2006 tarihine uzlaşma günü verilmiş ve aynı gün vaki olan uzlaşma neticesinde vergi 10.000.-YTL’den 8.000.-YTL’ye, Vergi Ziyaı cezası da %80 oranında indirilerek uzlaşılmıştır.
Uzlaşılan vergilerde gecikme faizi; uzlaşılan vergi miktarına normal vade tarihinden uzlaşma tutanağının düzenlendiği tarihe kadar hesaplanır.
İhbarnamenin tebliğ tarihi : 20.08.2006
Uzlaşma talep etme tarihi : 05.09.2006
Tahakkuk (kesinleşme) tarihi : 03.10.2006
1 Aylık ödeme süresi : 03.11.2006
1.taksit için gecikme faizi: 01.04.2006 ila 01.10.2006 tarihine kadar 6 aylık %15; 2.taksit için gecikme faizi: 01.08.2006 ila 01.10.2006 tarihine kadar 2 aylık %5 olarak hesaplanacak ve uzlaşılan vergi ve cezalar 03.11.2006 tarihine kadar ödenecektir.
6)- Tarhiyat Öncesi Uzlaşma:
İnceleme 10.06.2006 tarihinde sonuçlanmış, mükellef süresinde T.Ö.U. talep etmiştir. Uzlaşma günü 05.07.2006 tarihine uzlaşma günü verilmiş ve aynı gün vaki olan uzlaşma neticesinde vergi 10.000.-YTL’den 8.000.-YTL’ye, Vergi Ziyaı cezası da %80 oranında indirilerek uzlaşılmıştır.
Uzlaşma tutanağı (tahakkuk) tarihi : 05.07.2006
Ödeme (vade) tarihi : 05.08.2006
1.taksit için gecikme faizi: 01.04.2006 ila 01.08.2006 tarihine kadar 4 aylık %10; ikinci aylık için 01.08.2006 ila 05.08.2006 tarihine kadar olan kısım ay kesri olduğu için G.F. hesaplanmayacaktır.
Gecikme faizi, cezalar ve vergi 05.08.2006 tarihine kadar ödenecektir.
İKİNCİ BÖLÜM
Zamanaşımı ve terkin
Zamanaşımının Mahiyeti
Madde 113 - Zamanaşımı, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkmasıdır.
Zamanaşımı, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade eder.
Zamanaşımı Süreleri
Madde 114 - Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlıyarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar.
şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkur komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren işlemeye devam eder.
Şarta bağlı istisna veya muafiyet uygulamaları sonucu kısmen veya tamamen alınmayan vergilere ilişkin zamanaşımı süresi, istisna veya muafiyet şartlarının ihlâl edildiği tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren başlar.(*)
(3239 sayılı Kanunun 9'uncu maddesiyle değişen fıkra) Damga vergisine tabi olup vergi ve cezası zamanaşımına uğrayan evrakın hükmünden tarh zamanaşımı süresi dolduktan sonra faydalanıldığı takdirde mezkûr evraka ait vergi alacağı yeniden doğar.
(*) (Değişmeden önceki şekli) Yatırım indirimi uygulamasında yatırımcının yatırım veya işletme döneminde öngörülen özel şartları ihlal etmesi halinde, zamanaşımı bu şartların ihlal edildiği yılı takip eden yıl başından itibaren başlar.
Vergi Kanunlarındaki Zamanaşımı Sürelerine İlişkin Özel Düzenlemeler:
1- Yıllara sari inşaat ve onarma işlerinde zamanaşımı, işin bittiği yılı izleyen takvim yılından itibaren işlemeye başlar.
2- Yatırım indiriminde, yatırım indirimine ilişkin şartların ihlal edilmesi halinde, verginin tarhını ve cezanın kesilmesini gerektiren durumun olduğu yılı izleyen takvim yılı başından itibaren,
3- Kurumlar Vergisinden müstesna olan kazanç ve iratlar üzerinden yapılacak gelir vergisi stopajında, stopajın yapıldığı yılı izleyen yılın başından itibaren,
4- Bir yıldan fazla süren tasfiye dönemlerinde tarh zamanaşımı, tasfiyenin sona erdiği dönemi izleyen yıldan itibaren başlar,
5- Geçmiş yıl zararlarının mahsubunda zarar edilen yıla ilişkin zamanaşımı, zarar mahsubunun son olarak yapıldığı dönemi izleyen yıl başından itibaren başlar.
6- VİV’nde zamanaşımı 5 yıldır. Kanunun 20. maddesinde;
- Beyanname verildiği takdirde beyannamede gösterilen mallar için beyanname tarihinde,
-Verilen beyannamede gösterilmeyen mallarla, beyanname verilmeyen hallerde intikal eden malların idarece tespit edildiği tarihte,
- Terekenin tahriri, defter tutma ve resmi tasfiye hallerinde mahkemece bu muamelelerin ikmal edildiği tarihte,
Mükellefiyet başlamakta, zamanaşımı ise mükellefiyetin başladığı tarihi izleyen takvim yılının başından itibaren işlemeye başlamaktadır.
7- Damga vergisindeki 5 yıllık zamanaşımı süresi verginin doğduğu yılı izleyen takvim yılı başından itibaren işlemeye başlar.
8- Emlak vergisinde beyan dışı kalan bina, arazi vergilerinde zamanaşımı, bu bina ve arazinin idarece tespit edildiği tarihi takip eden yılın başından başlar.
Mücbir sebepler ile vergi idaresinin matrah takdiri için takdir komisyonuna veya mahkemeye başvurması zamanaşımı süresini keser.
Ceza zamanaşımına ilişkin düzenlemeler VUK’nun 374. maddesinde yer almaktadır.
Zamanaşımı (VUk 113); Zamanaşımı, tebliğle tarh eder ve zamanaşımı kesilir.
Örnek : A ve B iki ayrı gelir vergisi mükellefidir. A’nın hesap dönemi takvim yılı, B’nin ki ise 01 ekim 2005 – 31 eylül 2006 özel hesap dönemidir. Her iki mükellefte, 05.10.2005 tarihinde aktifinde kayıtlı olan kamyonu satmıştır ve elde ettiği gelirini kaydetmemiştir.
Bu durumda;
A için : 31.12.2010 tarihinde zamanaşımına uğrar.
B İçin : 31.12.2011 tarihinde zamanaşımına uğrar.
Düzeltmede Zamanaşımı :
- Düzeltme konusu verginin doğduğu yılı izleyen takvim yılından başlayarak beş yıldır.
- Zamanaşımı süresinin son yılında tarh olunan vergilerde düzeltme zamanaşımı, hatanın yapıldığı tarihten itibaren 1 yıldır. Düzeltme zamanaşımı duruma göre 1 yıla kadar uzatılabilir. (Her halükarda 1 yıl uzar)
Takdire Sevk İşleminde Zamanaşımı:
VUK’nun 30. maddesi gereğince re’sen takdir için takdir komisyonuna sevk işlemi zamanaşımını durdurur.
Örneğin: 2000 dönemi için takdire sevk işlemi 20.12.2005 tarihinde yapılmış ve takdir komisyonu karar vererek vergi idaresine 05.04.2006 tarihinde tevdi etmiştir. (idarenin kayıtlarına girmiştir. ) Vergi Dairesince ihbarnamenin en geç 11 gün içinde (16.04.2006 tarihine kadar) tebliğ edilmesi gerekir. Yoksa, vergi alacağı zamanaşımına uğrar. 11 gün içinde olmasının nedeni, takdir komisyonuna sevk işlemi yapıldığında zamanaşımı süresinin dolmasına 11 gün kalmasıdır. Takdir komisyonunda geçen süreler zamanaşımını durdurduğundan, TKK vergi dairesi kayıtlarına girdiği andan itibaren duran 11 günlük süre yeniden işlemeye başlayacaktır.
Verginin Terkini
Madde 115 - Yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, su basması, kuraklık, don, muzir hayvan ve haşarat istilası ve bunlara benzer afetler yüzünden:
1. Varlıklarının en az üçte birini kaybeden mükelleflerin bu afetlerin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili bulunan vergi borçları ve vergi cezaları;
2. Mahsullerinin en az üçte birini kaybeden mükelleflerin, afete maruz arazi için zararın tahakkuk ettiği hasat ve devşirme zamanına tesadüf eden yıla ait olarak tahakkuk ettirilen Arazi Vergisi borçları ve vergi cezaları;
Maliye Bakanlığınca zararla mütenasip olmak üzere, kısmen veya tamamen terkin olunur.
Maliye Bakanlığı terkin yetkisini mahalline devredebilir.
Zarar derecesini ve ilgili bulunduğu gelir kaynağını mahalli idare heyetleri yaptıracağı tahkikat üzerine tespit eder.
VUK 115. madde gereğince terkin kapsamında olmayan vergiler:
1- Sorumlu sıfatıyla ödenecek vergiler
2- KDV
3- Cezalar
Tahakkuktan Vazgeçme
Mükerrer Madde 115 - İkmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergi ve bunlara ilişkin cezaların toplam miktarı 1.000.000 lirayı (1.000.000 lira dahil) (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 14, - YTL) aşmaması ve tahakkukları için yapılacak giderlerin bu miktardan fazla olacağının tespiti halinde, Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar dahilinde tahakkuklarından vazgeçilebilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Vergi Hatalarını Düzeltme ve Reddiyat
Vergi Hatası
Madde 116 - Vergi hatası, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır.
Hesap Hataları
Madde 117 - Hesap hataları şunlardır:
1. Matrah hataları: Vergilendirme ile ilgili beyanname, tahakkuk fişi, ihbarname, tekalif cetveli ve kararlarda matraha ait rakamların veya indirimlerin eksik veya fazla gösterilmiş veya hesaplanmış olmasıdır.
2. Vergi miktarında hatalar: Vergi nispet ve tarifelerinin yanlış uygulanması, mahsupların yapılmamış veya yanlış yapılmış olması birinci bentte yazılı vesikalarda verginin eksik veya fazla hesaplanmış veya gösterilmiş olmasıdır.
3. Verginin mükerrer olması: Aynı vergi kanununun uygulanmasında belli bir vergilendirme dönemi için aynı matrah üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi veya alınmasıdır.
Vergilendirme Hataları
Madde 118 - Vergilendirme hataları şunlardır:
1. Mükellefin şahsında hata: Bir verginin asıl borçlusu yerine başka bir kişiden istenmesi veya alınmasıdır;
2. Mükellefiyette hata: Açık olarak vergiye tabi olmıyan veya vergiden muaf bulunan kimselerden vergi istenmesi veya alınmasıdır;
3. Mevzuda hata: Açık olarak vergi mevzuuna girmiyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınmasıdır;
4. Vergilendirme veya muafiyet döneminde hata: Aranan verginin ilgili bulunduğu vergilendirme döneminin yanlış gösterilmiş veya süre itibariyle eksik veya fazla hesaplanmış olmasıdır.
Hataların Meydana Çıkarılması
Madde 119 - Vergi hataları şu yollarla meydana çıkarılabilir:
1. İlgili memurun hatayı bulması veya görmesi ile;
2. Üst memurların yaptıkları incelemeler neticesinde hatanın görülmesi ile;
3. Hatanın teftiş sırasında meydana çıkarılması ile;
4. Hatanın vergi incelenmesi sırasında meydana çıkarılması ile;
5. Mükellefin müracaatı ile.
Düzeltme Yetkisi ve Reddiyat
Madde 120 - Vergi hatalarının düzeltilmesine, ilgili vergi dairesi müdürü karar verir.
Bu hatalar düzeltme fişine dayanılarak düzeltilir. Hatanın mükellef aleyhine yapılmış olması halinde, fazla vergi aynı fişe dayanılarak terkin ve tahsil olunmuş ise mükellefe reddolunur. Düzeltme fişinin bir nüshası, reddedilecek miktarla müracaat edeceği muhasebe ve müracaat süresi zikredilmek suretiyle mükellefe tebliğ edilir. Mükellef tebliğ tarihinden başlıyarak bir yıl içinde parasını geri almak üzere müracaat etmediği takdirde hakkı sakıt olur.
Nakden veya mahsuben tahsil edilen ancak fazla veya yersiz olarak tahsil edildiği anlaşılan vergilerde ve kanunları gereğince mükelleflere yapılacak iade ve mahsup işlemlerinde, düzeltmeye dayanak teşkil edecek belgeler ile bu işlemlere ait usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.
Re'sen Düzeltme
Madde 121 - İdarece tereddüt edilmeyen açık ve mutlak vergi hataları re'sen düzeltilir. Kendi aleyhlerine düzeltme yapılan kimselerin düzeltmeye karşı vergi mahkemesinde dava açma hakları mahfuzdur.
Düzeltme Talebi
Madde 122 - Mükellefler, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilirler.
Bunların posta ile taahhütlü olarak gönderilmesi caizdir.
Düzeltme Talebinin İncelenmesi
Madde 123 - Vergi dairesinin ilgili servisi düzeltme talebini kendi mütalaasını da ilave ederek, düzeltme merciine gönderir.
Düzeltme mercii talebi yerinde gördüğü takdirde, düzeltmenin yapılmasını emreder; yerinde görmediği takdirde, keyfiyet düzeltmeyi isteyene yazı ile tebliğ olunur.
Şikayet Yolu İle Müracaat
Madde 124 - Vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanlar şikayet yolu ile Maliye Bakanlığına müracaat edebilirler.
Bu madde gereğince il özel idare vergileri hakkında valiliğe ve belediye vergileri hakkında belediye başkanlığına müracaat edilir.
İYUK Madde 11/1 : Dava açma süresi içinde yargı yoluna gidilmeyip düzeltme talep edilmesi durumunda işlemeye başlamış olan dava açma süresi duracaktır.
İYUK Madde 11/3 : Düzeltme talebinin Danıştay’dan durumunda dava açma süresi yeniden işlemeye başlar.
Düzeltmenin Şümulü
Madde 125 - Vergi mahkemesi, bölge idare mahkemesi ve Danıştaydan geçmiş olan muamelelerde vergi hataları bulunduğu takdirde, bu hatalar, yargı kararları kesinleşmiş olsa bile, evvelki maddelerde yazılı usul dairesinde düzeltilebilir. şu kadar ki; düzeltmenin yapılabilmesi için hatalar hakkında anılan yargı mercileri tarafından bir karar verilmemiş olması şarttır.
Düzeltmede Zamanaşımı
Madde 126 - 114'üncü maddede yazılı zamanaşımı süresi dolduktan sonra meydana çıkarılan vergi hataları düzeltilemez. şu kadar ki, düzeltme zamanaşımı süresi:
a) Zamanaşımı süresinin son yılı içinde tarh ve tebliğ edilen vergilerde hatanın yapıldığı;
b) İlan yolu ile tebliğ edilip vergi mahkemesinde dava konusu yapılmaksızın tahakkuk eden vergilerde mükellefe ödeme emrinin tebliğ edildiği;
c) İhbarname ve ödeme emri ilan yoluyla tebliğ edilen vergilerde 6183 sayılı Kanuna göre hacizin yapıldığı;
Tarihten başlayarak bir yıldan aşağı olamaz.
YEDİNCİ KISIM
Yoklama ve inceleme
BİRİNCİ BÖLÜM
Yoklama
Maksat ve Yetki
Madde 127 - Yoklamadan maksat, mükellefleri ve mükellefiyetle ilgili maddî olayları, kayıtları ve mevzuları araştırmak ve tespit etmektir. Yoklamaya yetkili memurlar, ayrıca vergi kanunlarının uygulanması ile ilgili olarak:
a) Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenmiş usuller dahilinde özel yetki verilmiş olmak kaydıyla günlük hâsılatı tespit etmek,
b) 3100 Sayılı Kanunun kapsamına girip ödeme kaydedici cihaz kullanmak mecburiyetinde olanların bu mecburiyete uyup uymadıklarını, bu cihazları belli edilmiş esaslara göre kullanıp kullanmadıklarını ve günlük hâsılatı tespit etmek,
c) Günü gününe kayıt yapılması zorunlu defterlerin iş yerlerinde bulundurulup bulundurulmadığını, tasdikli olup olmadığını usulüne göre kayıt yapılıp yapılmadığını, vergi kanunları uyarınca düzenlenmesi icap eden belgelerin usulüne göre düzenlenip düzenlenmediği ile kullanılıp kullanılmadığını, faturasız mal bulunup bulunmadığını, levha asma veya kullanma mecburiyetine uyulup uyulmadığını tespit etmek, kanunî defter ve belgeler dışında kalan ve vergi kaybının bulunduğuna emare teşkil eden defter, belge ve delillerin tespit edilmesi halinde bunları almak,
d) Nakil vasıtalarını, Maliye ve Gümrük Bakanlığının belirleyeceği özel işaretle durdurmak ve taşıtta bulundurulması icapeden taşıt pulu, yolcu listesi, fatura veya sevk irsaliyesi, yolcu bileti ile taşıma irsaliyelerinin muhtevası ile taşınan yolcu ve malların miktar ve mahiyetlerini ölçmek, tartmak, saymak suretiyle tespit etmek,
e) Taşıma irsaliyesi, sevk irsaliyesi ve faturanın taşıtta bulunmaması halinde bu belgelerin ibrazına kadar nakil vasıtalarını trafikten alıkoymak, taşınan malın sahibi belli değilse tespitine kadar malı bekletmek ve muhafaza altına almak, (Beklemeye ve muhafazaya alınan malların bozulmaya ve çürümeye maruz mallar olması halinde derhal, diğer mallar ise üç ay sonra Maliye ve Gümrük Bakanlığının belli edeceği esaslar dahilinde tasfiye olunur.)
Yetkisini haizdirler.
Yukarıda sayılan yetkilerin hangilerinin ne şekilde ve hangi hallerde kullanılacağını belirlemeye, yoklamaya yetkili olanların bu husustaki görev ve yetkilerini sınırlamaya Maliye ve Gümrük Bakanlığı yetkilidir.
Yoklama ve denetimde görevli memurların görevlerini ifa sırasında, güvenliklerinin sağlanmasına ilişkin esaslar Bakanlar Kurulunca belirlenir.
Yoklamaya Yetkililer
Madde 128 - Yoklama:
1. Vergi dairesi müdürleri;
2. Yoklama memurları;
3. Yetkili makamlar tarafından yoklama işi ile görevlendirilenler;
4. Vergi incelemesine yetkili olanlar;
5. Gelir uzmanları;
Tarafından yapılır.
Hüviyet İbrazı Mecburiyeti
Madde 129 - Yoklama yapanların elinde yoklama yetkilerini gösteren fotoğraflı resmi bir vesika bulunur.
Yoklama yapanlar bu vesikayı, kendilerinden sorulmasa bile, nezdinde yoklama yapılan kimseye gösterirler.
Toplu yoklamalarda kolbaşının vesikayı ibraz etmesi kafidir.
Yoklama Zamanı
Madde 130 - Yoklama her zaman yapılabilir.
Yoklamanın ne zaman yapılacağı ilgiliye haber verilmez.
Yoklama Fişi
Madde 131 - Yoklama neticeleri tutanak mahiyetinde olan "yoklama fişine" geçirilir.
Bu fişler yoklama yerinde iki nüsha tanzim olunarak tarihlenir, bulunursa nezdinde yoklama yapılana veya yetkili adamına imza ettirilir; bunlar bulunmaz veya imzadan çekinirlerse keyfiyet fişe yazılır ve yoklama fişi polis, jandarma, muhtar ve ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalatılır.
Yoklama Neticelerinin Bildirilmesi
Madde 132 - Yoklama fişlerinin birinci nüshası yoklaması yapılan şahıs veya yetkili adamına bırakılır. Bunlar bulunmazsa bilinen adresine 7 gün içinde posta ile gönderilir.
Vergi karnesi alanlar hakkında yapılan yoklamalar ayrıca bu karneye işaret olunur.
Yoklama fişlerinin ikinci nüshaları vergi dairesine tevdi olunur.
Toplu Yoklama
Madde 133 - Vergi uygulamalarının gerektirdiği hallerde münferit fiş yerine yoklama cetvellerinin kullanılması ve neticelerin toplu olarak bu cetvellerde gösterilmesi caizdir.
Yoklama cetvellerinin kullanılacağı halleri Maliye Bakanlığı belli eder.
Yoklama cetveli kullanılan hallerde ihtilaflı olaylar yoklama fişi mahiyetinde ayrı bir tutanakla tespit olunur.
İKİNCİ BÖLÜM
Vergi incelemeleri
Maksat
Madde 134 - Vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır.
İncelemeye yetkili olanlar tarafından lüzum görüldüğü takdirde inceleme, işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin fiili envanterinin yapılmasına ve beyannamelerde gösterilmesi gereken unsurların tetkikine de teşmil edilebilir. Fiili envanterin yapılmasının gerektirdiği ve incelemeyi yapan tarafından tasdik edilen giderler Hazinece mükellefe ödenir.
İncelemeye Yetkililer
Madde 135 - Vergi İncelemesi; hesap uzmanları, hesap uzman yardımcıları, ilin en büyük malmemuru, vergi denetmenleri, vergi denetmen yardımcıları veya vergi dairesi müdürleri tarafından yapılır.
Maliye Müfettişleri, Maliye Müfettiş Muavinleri, Gelirler Kontrolörleri ve Stajyer Gelirler Kontrolörleri, Gelirler Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanlar her hal ve takdirde vergi inceleme yetkisini haizdir.
Hüviyet İbrazı
Madde 136 - Vergi incelemesi yapanlar, yanlarında memuriyet sıfatlarını ve inceleme yetkisini gösteren fotoğraflı resmi bir vesika bulundururlar ve gittikleri yerde işe başlamadan evvel bu vesikayı ilgililere gösterirler.
İncelemeye Tabi Olanlar
Madde 137 - Bu kanuna veya diğer kanunlara göre defter ve hesap tutmak, evrak ve vesikaları muhafaza ve ibraz etmek mecburiyetinde olan gerçek ve tüzelkişiler vergi incelemelerine tabidirler.
İnceleme Zamanı
Madde 138 - Vergi incelemesinin ne zaman yapılacağının evvelden haber verilmesi mecburi değildir.
İnceleme, neticesi alınmamış hesap dönemi de dahil olmak üzere, tarh zamanaşımı süresi sonuna kadar her zaman yapılabilir.
Evvelce inceleme yapılmış veya matrahın re'sen takdir edilmiş olması yeniden inceleme yapılmasına ve gerekirse tarhiyatın ikmaline mani değildir.
İncelemenin Yapılacağı Yer
Madde 139 - Vergi incelemeleri, esas itibariyle incelemeye tabi olanın iş yerinde yapılır.
İş yerinin müsait olmaması, ölüm, işin terk edilmesi gibi zaruri sebeplerle incelemenin yerinde yapılması imkansız olur veya mükellef ve vergi sorumluları isterlerse inceleme dairede yapılabilir.
Bu takdirde incelemeye tabi olanın lüzumlu defter ve vesikalarını daireye getirmesi kendisinden yazılı olarak istenilir.
İncelemenin dairede yapılması halinde istenilen defter veya vesikaları belli edilen zamanda mazeretsiz olarak getirmiyenler, bunları ibraz etmemiş sayılırlar. Haklı bir mazeret gösterenlere, defter ve vesikalarını daireye getirmesi için münasip bir mühlet verilir.
İncelemede Uyulacak Esaslar
Madde 140 - Vergi incelemesi yapanlar, yaptıkları inceleme sırasında aşağıdaki esaslara uymaya mecburdurlar.
1. İncelemeye tabi olana, bunun mevzuunu işe başlamadan evvel açık olarak izah ederler;
2. Nezdinde inceleme yapılanın muvafakati olmadıkça resmi çalışma saatleri dışında inceleme yapamazlar veya buna devam edemezler. (Tutanak düzenlenmesi ve inceleme ile ilgili emniyet tedbirlerinin alınması bu hükmün dışındadır. Ancak bu gibi tedbirler, incelemelerin, yapıldığı yerdeki faaliyeti sekteye uğratmıyacak şekilde yapılır);
3. İnceleme bitince, bunun yapıldığını gösteren bir vesika nezdinde inceleme yapılana verilir.
İnceleme Tutanakları
Madde 141 - İnceleme esnasında lüzum görülen hallerde, vergilendirme ile ilgili olaylar ve hesap durumları ayrıca tutanaklar ile tespit ve tevsik olunabilir. İlgililerin itiraz ve mülahazaları varsa bunlar da tutanağa geçirilir. Bu suretle düzenlenen tutanakların birer nüshasının mükellefe veya nezdinde inceleme yapılan kimseye bırakılması mecburidir.
İlgililer tutanakları imzalamaktan çekindikleri takdirde tutanakta bahis konusu edilen olaylar ve hesap durumlarını ihtiva eden defter veya vesikalar, nezdinde inceleme yapılandan rızasına bakılmaksızın alınır ve inceleme neticesinde tarh edilen vergiler ve kesilen cezalar kesinleşinceye kadar geri verilmez. İlgililer her zaman bu tutanakları imzalıyarak defter ve vesikaları geri alabilirler. Ancak bu defterlerin suç delili olmaması şarttır.
143'üncü madde hükmü, yukarki şekilde alınan defter ve vesikalar hakkında da uygulanır.
144'üncü maddenin dördüncü ve son fıkraları hükümleri yukarki şekilde defter ve vesikaları alınan mükellefler hakkında da caridir.
Yeminli Malî Müşavirlik
Ek Madde - Yeminli Malî Müşavirlik mesleğinin konusu: Gerçek ve tüzelkişilerin, muhasebe sistemlerini kurmak, geliştirmek, işletmecilik, finans, malî mevzuat ve bunların uygulamaları ile ilgili işlerini düzenlemek, bu konularda müşavirlik yapmak, mükelleflerin malî tablolarını ve beyannamelerini ilgili mali mevzuat hükümleri, muhasebe prensipleri ve denetim standartları açısından tasdik etmektir.
Yeminli Malî Müşavirlerce gerçek ve tüzelkişilerin malî tabloları ve vergi beyannamelerinin mevzuat hükümlerine uygunluğunun tasdik edilmiş olması halinde, bu belgeler kamu idaresinin yetkili elemanlarınca tasdik işleminin kapsamı ölçüsünde incelenmiş belgeler olarak kabul edilir.
Ancak, bu Kanunla ve diğer kanunlarla kamu idaresine tanınan, teftiş ve inceleme yetkilerinin kullanılması ve gerektiğinde tekrarına ait hususlar saklıdır.
Yeminli Malî Müşavirler yaptıkları tasdikle ilgili işlemlerden sorumludurlar.
Yeminli Malî Müşavirlik unvanının kazanılması, bunların yapacağı işler, sorumluluk sınırları, yönetim çalışma ve disipline ilişkin esaslar ve diğer hususlar Bakanlar Kurulunca çıkarılacak Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenir.
Yeminli Malî Müşavirler Odalarının kuruluşuna ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.
Yeminli Malî Müşavirler Kurulu biri başkan, biri başkanvekili olmak üzere 20 kişiden oluşur.
Yeminli Malî Müşavirler Kurulunun kuruluş, görev, çalışma ve denetim esasları seçilme usulü ile diğer konular Bakanlar Kurulunca belirlenir.
Kurul üyeleri ve personeli özlük hakları bakımından Sermaye Piyasası Kurulu üyelerinin ve personelinin tabi olduğu özlük hakları rejimine tabidir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Arama
Arama Yapılabilecek Haller
Madde 142 - İhbar veya yapılan incelemeler dolayısiyle, bir mükellefin vergi kaçırdığına delalet eden emareler bulunursa, bu mükellef veya kaçakçılıkla ilgisi görülen diğer şahıslar nezdinde ve bunların üzerinde arama yapılabilir.
Aramanın yapılabilmesi için:
1. Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların buna lüzum göstermesi ve gerekçeli bir yazı ile arama kararı vermeye yetkili sulh yargıcından bunu istemesi;
2. Sulh yargıcının istenilen yerlerde arama yapılmasına karar vermesi;
şarttır.
İrtibatları sebebiyle muhtelif şahıslar nezdinde ve mahallerde yapılmasına lüzum gösterilen aramalardan birine karar vermeye yetkili olan sulh yargıcı bunlardan diğer sulh yargıçlarının selahiyetine dahil bulunanlar hakkında da karar vermeye yetkilidir.
İhbar üzerine yapılan aramada ihbar sabit olmazsa nezdinde arama yapılan kimse muhbirin adının bildirilmesini istiyebilir, bu takdirde, vergi dairesi muhbirin ismini bildirmeye mecburdur.
Aramada Bulunan Defter ve Vesikalar
Madde 143 - Aramada bulunan ve incelenmesine lüzum görülen defter ve vesikalar müfredatlı olarak bir tutanakla tesbit olunur.
Vesikaların dosya ve dosya içinde sayı itibariyle tespit olunması müfredatlı tespit demektir.
Arama yapıldığı sırada zaman müsaadesizliği ve sair sebeplerle bu tutanağın tanzimi mümkün olmazsa, bulunan ve incelenmesine lüzum görülen defter ve vesikalar, mükellef nezdinde emin bir yere konur veya kablar içinde daireye nakledilir. Bu defter ve vesikaların konulduğu yerlerin veya kabların aramayı yapan tarafından mühürlenmesi ve mümkün olan ahvalde mükellefin mühürünün de vaz'ı şarttır. Bilahare, mükellefin huzuriyle kablar ve yerler açılarak müfredatlı tutanaklar tanzim olunur. Mühürleme ve mühürün fekki halleri de birer tutanakla tespit edilir ve müfredatlı tutanağın bir nüshası da defter ve vesikaların sahibine veya adamına verilir.
Bu işler:
a) Mükellefin, aramada hazır bulunmakta veya mühür vaz'ından imtinaı hallerinde aramada hazır bulunanlar marifetiyle;
b) Mükellefin, mühürün fekki veya tutanağın tanzimi sırasında hazır bulunmaktan imtinaı hallerinde de aramayı yapan tarafından iki memurla birlikte;
tamamlanır.
Aramada bulunup mükellef nezdinde emin bir yere konulmuş veya kablar içinde daireye nakledilmiş olan ve incelemesine lüzum görülen defter ve vesikalar, arama kararında açıkça yazılmamış olsa bile, inceleme yapanın çalıştığı yere sevk veya celp edilebilir.
Yukarıdaki hükümlere göre alınan defter ve vesikaların iyi saklanması şarttır.
Bunların iyi saklanmamasından doğacak zararı idare tazmine mecburdur.
İncelemede Usul
Madde 144 - Arama yapılan hallerde inceleme çabukça ve her işten önce yapılır.
İnceleme sırasında vergi ile ilgisi olmıyan şahsi ve özel mektup ve diğer evrak makbuz karşılığında sahiplerine geri verilir.
Mükellef, ilgili memurun huzuriyle, bu defterler ve vesikalar üzerinde incelemeler yapmaya ve bunlardan suret ve kayıtlar çıkarmaya yetkilidir.
Defter ve vesikaların muhafaza altına alınmış olması, süresi gelen vergi beyannamelerinin verilmesi ödevini kaldırmaz. Mükellef beyannamesini tanzim için gerekli bilgileri defter ve vesikalardan yukarıdaki fıkra hükmü dairesinde çıkarabilir. Mükellefin bu husustaki yazılı isteği yetkililerce derhal yerine getirilir.
şu kadar ki, defter ve vesikaların muhafaza altına alındığı tarihten vergi beyannamesinin verileceği tarihe kadar olan süre bir aydan az ise beyanname verme süresi kendiliğinden bir ay uzar ve ek süre bu müddetin sonundan başlar. (13'üncü maddenin 1-3'üncü fıkralariyle 17'nci madde hükümleri saklıdır).
İncelemenin Bitmesi
Madde 145 - Arama neticesinde alınan defter ve vesikalar üzerindeki incelemeler en geç üç ay içinde bitirilerek sahibine bir tutanakla geri verilir.
İncelemelerin haklı sebeplere binaen üç ay içinde bitirilmesine imkan olmıyan hallerde sulh yargıcının vereceği karar üzerine bu süre uzatılabilir.
Defter ve vesikaların incelenmesi sırasında kanuna aykırı görülen olaylar ve hesap durumları tutanakla tespit olunur. Mükellef bu tutunakları imzadan çekindiği takdirde, bahis mevzu olayları ve hesap durumlarını ihtiva eden defter veya vesikalar aramanın mevzuu ile ilgili vergi ve cezalar kesinleşinceye kadar kendisine geri verilmez.
İlgililer tutanaklara diledikleri itiraz ve mülahazaları kaydedebilirler.
İlgililer bu tutanakları her zaman imzalıyarak defter ve vesikalarını geri alabilirler. Ancak, bu defter ve vesikaların suç delili teşkil etmemesi şarttır.
Kayıtların Yeniden İşlenmesi
Madde 146 - Arama neticesinde bulunan defter ve vesikaların muhafaza altına alınması sebebiyle 219'uncu madde gereğince yapılamıyan kayıtlar defterlerin geri verilmesinden sonra idare ile mükellef arasında kararlaştırılan münasip bir süre içinde ikmal edilir. Bu süre bir aydan az olamaz.
Mükellef dilerse defterlerinin muhafaza altına alındığında işlemlerini yeniden tasdik ettireceği defterlere kayıt ve iadesi halinde iade edilen defterlere intikal ettirebilir.
Genel Hükümlerin Uygulanması
Madde 147 - Bu bölümde açıkça yazılı olmıyan hallerde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun arama ile ilgili bulunan hükümleri uygulanır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bilgi toplama
Bilgi Verme
Madde 148 - Kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzelkişiler, Maliye Bakanlığının veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların istiyecekleri bilgileri vermeye mecburdurlar.
Bilgiler yazı veya sözle istenilir. Sözle istenen bilgileri vermeyenlere keyfiyet yazı ile tekit ve cevap vermeleri için kendilerine münasip bir mühlet tayin olunur. Bilgi istenmek üzere ilgililer vergi dairesine zorla getirilemez.
Memleket dışı imtiyazlarından faydalanan yabancı Devlet memurları bilgi verme mecburiyetine tabi olamazlar.
Devamlı Bilgi Verme
Madde 149 - Kamu idare ve müesseseleri (Kamu hizmeti ifa eden kurum ve kuruluşlar dahil) ile gerçek ve tüzelkişiler vergilendirmeye ilişkin olaylarla ilgili olarak Maliye ve Gümrük Bakanlığı ve vergi dairesince kendilerinden yazı ile istenecek bilgileri belli fasılalarla ve devamlı olarak yazı ile vermeye mecburdurlar.
Ölüm Vakalarını ve İntikalleri Bildirme
Madde 150 - Aşağıda yazılı resmi makamlarla gerçek ve tüzelkişiler, her ay muttali oldukları ölüm vak'aları ile intikalleri ertesi ayın 15'inci günü akşamına kadar vergi dairesine yazı ile bildirmeye mecburdurlar.
1. Sulh yargıçları, icra, nüfus ve tapu memurları;
2. Yabancı memleketlerdeki Türk konsolosları veya konsolosluk görevini yapanlar (Memur oldukları yerde ölen Türk tebaasının soyadı, adı ve sıfatları ile Türkiye'deki ikametgahlarını Maliye Bakanlığına bildirirler);
3. Mahalle ve köy muhtarları (Kendi mahalle veya köylerinde ölenleri bildirirler);
4. Banka, bankerler ve şirketler ile emanet kabul eden gerçek ve tüzelkişiler (Mevduat, şirket hissesi, emanet para ve eşya veya sair suretle alacak sahiplerinden birinin ölümü halinde, ölenin soyadını, adını, alacağının nev'ini ve miktarını bildirirler).
Bilgi Vermekten İmtina Edememek
Madde 151 - Kendilerinden bilgi istenilen gerçek ve tüzelkişiler, özel kanunlarda yazılı mahremiyet hükümlerini ileri sürerek, bilgi vermekten imtina edemezler. Ancak:
1. Posta, Telgraf ve Telefon İdaresinin muhabereler hakkında tutmaya mecbur olduğu mahremiyet saklıdır;
2. Hekimlerden, diş hekimlerinden, disçilerden, ebelerden ve sağlık memurlarından hastaların hastalıklarının nev'ine müteallik bilgiler istenemez.
3. Avukatlardan ve dava vekillerinden kendilerine tevdi olunan işler veya görevleri dolayısiyle muttali oldukları ahval ve hususların bildirilmesi istenemez; şu kadar ki, bu yasak müvekkil adlariyle vekalet ücretlerine ve giderlerine şamil değildir.
4. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 88'inci maddesi gereğince gösterilmesi veya teslimi caiz olmıyan evrakın muhteviyatı hakkında bilgi istenemez. şu kadar ki, doğrudan doğruya vergi ile ilgili olmak üzere, bu gibi evraka müsteniden doğan borçların miktarlarına ve alacaklıların adlarına ait bilgiler istenebilir.
İstihbarat Arşivi
Madde 152 -150'nci maddedekiler hariç olmak üzere bu bölümde yazılı kaynaklardan toplanacak bilgiler istihbarat arşivlerinde gizli olarak saklanır.
Bu arşivlerden kimlerin ve ne suretle faydalanabileceği Maliye Bakanlığınca tespit olunur.
İKİNCİ KİTAP
Mükellefin ödevleri
BİRİNCİ KISIM
Bildirmeler
BİRİNCİ BÖLÜM
İşe başlama
İşe Başlamayı Bildirme
Madde 153 - Aşağıda yazılı mükelleflerden işe başlıyanlar keyfiyeti vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar:
1. Vergiye tabi ticaret ve sanat erbabı;
2. Serbest meslek erbabı;
3. Kurumlar vergisi mükellefleri;
4. Kollektif ve adi şirket ortaklariyle komandit şirketlerin komandite ortakları.
Ticaret sicili memurlukları, kurumlar vergisi mükellefi olup da Türk Ticaret Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca tescil için başvuran mükelleflerin başvuru evraklarının bir suretini ilgili vergi dairesine intikal ettirir. Bu mükelleflerin işe başlamayı bildirme yükümlülükleri yerine getirilmiş sayılır. Bildirim yükümlülüğünü süresi içinde yerine getirmeyen ticaret sicili memurları hakkında işe başlamanın zamanında bildirilmemesine ilişkin usulsüzlük cezası hükümleri uygulanır.
Tüccarlarda İşe Başlamanın Belirtileri
Madde 154 - Tüccarlar için aşağıdaki hallerden herhangi biri "İşe başlama"yı gösterir:
1. Bir iş yeri açmak (İş yeri açmaktan maksat, belli bir yerde bilfiil ticari veya sınai faaliyete geçmek demektir. Bir yerin ne maksatla olursa olsun sadece tutulmuş olması veya içinde tertibat ve tesisat yapılmakta bulunması iş yerinin açıldığını göstermez);
2. İş yeri açılmamış olsa bile ticaret siciline veya mesleki bir teşekküle kaydolunmak;
3. Kazançları basit usulde tespit edilen tüccarlar için işle bilfiil uğraşmaya başlamak.
Örneğin: Bakkallık yapmak üzere, 20.12.2000 tarihinde bir dükkan kiralayan ve 31 aralık 2000 tarihine kadar, sadece raf ve vitrinlerin yapımı, buzdolabı yerleştirilmesi gibi, dükkanı yapacağı ticari faaliyete uygun hale getirmeye yarayacak çalışmaları yapan kimse, 2000 yılında işe başlamış sayılmaz. Ancak, 2000 yılında emtia mübayaa edillirse, hiç satış yapılmamış olsa bile, ticari faaliyete başlanıldığı kabul edilir. Zira, ticari veya sınai faaliyette alım, ticari muamelenin unsurlarından birini teşkil eder.
İşyeri açılmamış olsa bile ticaret siciline veya mesleki bir teşekküle kaydolunmak: Tüccarların ticaret siciline veya ticaret odasına, sanat erbabının esnaf teşekkülüne veya mesleki derneklerine kaydolunmaları halinde, işyeri açılmamış olsa da, işe başlanıldığı kabul edilir.
Serbest Meslek Erbabında İşe Başlamanın Belirtileri
Madde 155 - Serbest meslek erbabı için aşağıdaki hallerden herhangi biri "İşe başlama"yı gösterir:
1. Muayenehane, yazıhane, atelye gibi özel iş yerleri açmak;
2. Çalışılan yere tabela, levha gibi mesleki faaliyette bulunulduğunu ifade eden alametleri asmak;
3. Her ne şekilde olursa olsun devamlı olarak mesleki faaliyette bulunduğunu gösteren ilanlar yapmak;
4. Serbest olarak mesleki faaliyette bulunmak üzere mesleki teşekküllere kaydolunmak.
Mesleki teşekküllere kaydolunanlardan görevleri veya durumları icabı bilfiil mesleki faaliyette bulunmıyacak olanlar bildirmelerinde bu cihetide açıklarlar.
İş Yeri
Madde 156 - Ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yerdir.
İKİNCİ BÖLÜM
Değişiklikler
Adres Değişikliklerinin Bildirilmesi
Madde 157 - 101'inci maddede yazılı bilinen iş veya ikamet yeri adreslerini değiştiren mükellefler, yeni adreslerini vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
Örneğin Veraset ve İntikal Vergisi beyannamesini vermiş bulunan bir kimse Veraset ve İntikal Vergisi Kanunun 10 maddesi uyarınca yapılacak ikmal tarhiyatından veya vergi taksitlerini ödemeden adresini vergi dairesine bildirmelidir. Aksi halde, tebliğ güçlükleri gibi, vergileme işlemlerinin normal şekilde yürütülmesini önleyen durumlarla karşılaşılabilir.
Adres değişikliği, nakil suretiyle olabileceği gibi, cadde ve sokak isim veya numaralarının yetkili mercilerce değiştirilmesi nedeniyle de olabilir. Her iki halde de, durumun vergi dairesine bildirilmesi gerekmektedir.
İş Değişikliklerinin Bildirilmesi
Madde 158 - İşe başladıklarını bildiren mükelleflerden:
a) Yeni bir vergiye tabi olmayı;
b) Mükellefiyet şeklinde değişikliği;
c) Mükellefiyetten muaflığa geçmeyi;
Gerektirecek surette işlerinde değişiklik olanlar, bu değişiklikleri vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
İşletmede Değişikliğin Bildirilmesi
Madde 159 - Aynı teşebbüs veya işletmeye dahil bulunan iş yerlerinin sayısında vukua gelen artış veya azalışları mükellefler vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İşi bırakma
İşi Bırakmanın Bildirilmesi
Madde 160 - 153'üncü maddede yazılı mükelleflerden işi bırakanlar, keyfiyeti vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
İşi bırakma bildiriminde bulunmayan bir mükellefin işi bıraktığının tespit edilmesi veya yapılan araştırma ve yoklamalar sonucunda bilinen adreslerinde bulunamaması ve başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilememesi veya başkaca bir ticarî, ziraî ve meslekî faaliyeti olmadığı halde münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiğinin vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenen rapor ile tespit edilmesi ve mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediğinin raporda belirtilmesi halinde, mükellef (matrahlı veya matrahsız beyanname verenler dahil) işi bırakmış addolunur ve mükellefiyet kaydı vergi dairesince terkin edilir. Bu durum, ilgili kamu kurum ve kuruluşu ile kamu kurumu niteliğindeki meslek üst kuruluşuna da bildirilir.
Mükellefiyet kaydının terkin edilmesi, mükellefin işi bırakmasından önceki döneme ilişkin yükümlülüklerini ortadan kaldırmayacağı gibi bu tarihten sonra faaliyette bulunduğunun tespiti halinde bu dönemlere ilişkin vergilendirmeye ve sahte belge düzenleme fiilini işleyenler hakkında kovuşturma yapılmasına ve ceza uygulanmasına da engel teşkil etmez.
Bu madde kapsamında mükellefiyet kayıtları terkin edilenlerin kimlik bilgileri ile bunların bastırmış veya tasdik ettirmiş oldukları belgeler ve kullanmış oldukları ödeme kaydedici cihazlara ilişkin bilgiler Maliye Bakanlığınca belirlenecek araçlarla duyurulur.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
İşi Bırakmanın Tarifi
Madde 161 - Vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurulması ve sona ermesi işi bırakmayı ifade eder.
İşlerin herhangi bir sebep yüzünden geçici bir süre için durdurulması işi bırakma sayılmaz.
İşin bırakılmasının, işletme aktifindeki bilumum değerlerin elden çıkarılmasına bağlanması, bu yönden önem arz eder. Filhakika, bu takdirde, iş ve işletmenin, faaliyetin durdurulmasından sonra da devam ettiği ve dolayısı ile işletme sahibinin şahsi tasarrufuna geçen kıymetlerin işletmeden çekilmiş kıymet olarak kabulü icap eder.
Örnek: Aktifinde 50 bin YTL değerle bir zeytin yağı fabrikası , 20 bin YTL değerli ve depo olarak kullanılan bir ev bulunan ticari işletmenin faaliyeti 28.04.2001 tarihinde durdurulmuştur. 2004 yılına kadar hiç bir faaliyet yapılmamış, işletmeye dahil ev ve fabrika herhangi bir suretle kullanılmamıştır. 20.02.2004 tarihinde, işletme sahibi zeytin yağı fabrikasını yıllık 200 bin YTL kira ile kiraya vermiştir. İşletme bünyesinde depo olarak kullanılan evi ise kendi kullanımına tahsis etmiştir.
Bu durumda;
1) Zeytinyağı fabrikasının kiraya verilmesi bakımından iki ihtimal söz konusu olabilir. Fabrika, işletmeden çekilmiş, şahsi mülk olarak kiraya verilmiştir. Bu takdirde, fabrikanın 20.02.2004 tarihinde, işletmeden çekildiği kabul edilerek, emsal bedeli ile mukayyet bedel arasındaki fark, 2004 yılına ait diğer kazanç ve irat sayılarak vergilenir. (Bak: GVK Mük.80)
Veya ticari işletmenin tekrar faaliyete geçtiği kabul edilmek suretiyle, sağlanan kira, ticari kazanç olarak vergiye tabi tutulur. Bu takdirde 2001-2003 yılları amortismanlarının ayrılmamış olması, mükellefin bu yıllardaki amortisman hakkının kaybolmasına yol açmaz. 2001 sonundan itibaren kalan amortisman süresi, 2004 yılından itibaren kullanılır.
Duruma göre, bu iki ihtimalden birinin gerektirdiği işlem yapılır. Fakat, emsal bedeli ile değerleme yapmadan, fabrikanın şahsi mülk sayılıp, kirasının gayrimenkul sermaye iradı olarak kabulüne imkan yoktur.
2) İşletme sahibinin ikametine tahsis edilen ev, her hal ve takdirde, işletmeden çekilmiş kıymet olarak mütaala edilir. Takdir esasında belli edilecek emsal bedelle, işletmedeki mukayyet değeri arasındaki fark, 2004 yılı diğer kazanç ve iradı olarak vergilenir. (GVK 41, mük.80)
Tasfiye ve İflas
Madde 162 - Tasfiye ve iflas hallerinde, mükellefiyet vergi ile ilgili muamelelerin tamamen sona ermesine kadar devam eder.
Bu hallerde tasfiye memurları veya iflas dairesi:
1. Tasfiye veya iflas kararlarını;
2. Tasfiyenin veya iflasın kapandığını;
Vergi dairesine ayrı ayrı bildirmeye mecburdurlar.
Nakil
Madde 163 - İş ve teşebbüsün bir yerden diğer bir yere nakledilmesi adres değişikliği sayılır.
Ölüm
Madde 164 - Ölüm işi bırakma hükmündedir. Ölüm mükellefin mirası reddetmemiş mirasçıları tarafından vergi dairesine bildirilir.
Mirasçılardan herhangi birinin ölümü bildirmesi diğer mirasçıları bu ödevden kurtarır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bina ve arazi değişiklikleri
Tahrirde Unutulan Bina ve Arazi
Madde 165 - Mükellefler, genel tahrirde unutularak yazılmamış olan bina ve araziyi tahrir neticelerine göre verginin alınmaya başlandığı mali yılın sonuna kadar vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
Yeni İnşaat
Madde 166 - Mükellefler, şehir ve kasabalarda yeni inşa ettirdikleri binaları ve inşaat bitmeden kullanılmaya başlanan kısımlarını vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
Mevcut binalara yapılan ilaveler ve konulan sabit istihsal, asansör ve kalorifer tesisleri yeni inşaat hükmündedir.
Bina ve Arazideki Değişikliklerin Bildirilmesi
Madde 167 - Mükellefler, bina ve arazide vukubulan 63'üncü maddenin 4-10'uncu bentlerinde yazılı değişiklikleri ve iratsız arsanın iratlı arsa veya iratlı arsanın iratsız arsa haline geldiğini vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Bildirmelerde süre ve şekil
Süre
Madde 168 - Bildirmeler aşağıda yazılı süre içinde yapılır:
1. Gerçek kişilerde işe başlama bildirimleri, işe başlama tarihinden itibaren on gün içinde kendilerince veya 1136 sayılı Avukatlık Kanununa göre ruhsat almış avukatlar veya 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış meslek mensuplarınca, şirketlerin kuruluş aşamasında işe başlama bildirimleri ise işe başlama tarihinden itibaren on gün içinde ticaret sicili memurluğunca ilgili vergi dairesine yapılır. Şirketlerin işe başlama bildirimleri dışında yapılacak bildirimler ile işi bırakma ve değişiklik bildirimleri, bildirilecek olayın vukuu tarihinden itibaren bir ay içerisinde mükellef tarafından vergi dairesine yapılır.
2. Bina ve arazi değişikliklerinde bildirme;
Yeni inşaatta inşaatın bittiği ve kısmen kullanılmaya başlanılmışsa her kısmın kullanılmaya başlandığı ve diğer değişikliklerde (Müstesnalığın sukutu dahil) tadili gerektiren halin vuku tarihinden başlıyarak iki ay.
Yazılı Bildirme Esası
Madde 169 - Bildirmeler yazılı olur; yalnız defter tutmaya mecbur olmıyan mükelleflerden okuma ve yazması olmıyanlar bildirmeleri sözle yapabilirler. Sözlü bildirmeler tutanakla tesbit olunur.
Posta İle Gönderme
Madde 170 - Yazılı bildirmelerin posta ile taahhütlü olarak gönderilmesi caizdir. Bu takdirde bildirmenin postaya verildiği tarih vergi dairesine verilme tarihi yerine geçer.
Bu maddenin hükümleri vergi beyannameleri hakkında da cari olur.
İKİNCİ KISIM
Defter Tutma
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel esaslar
Maksat
Madde 171 - Mükellefler bu kanuna göre tutacakları defterleri vergi uygulaması bakımından aşağıdaki maksatları sağlıyacak şekilde tutarlar:
1. Mükellefin vergi ile ilgili servet, sermaye ve hesap durumunu tesbit etmek;
2. Vergi ile ilgili faaliyet ve hesap neticelerini tesbit etmek;
3. Vergi ile ilgili muameleleri belli etmek;
4. Mükellefin vergi karşısındaki durumunu hesap üzerinden kontrol etmek ve incelemek;
5. Mükellefin hesap ve kayıtlarının yardımıyla üçüncü şahısların vergi karşısındaki durumlarını (Emanet mahiyetindeki değerler dahil) kontrol etmek ve incelemek.
Defter Tutacaklar
Madde 172 - Aşağıda yazılı gerçek ve tüzel kişiler bu kanunun esaslarına göre defter tutmaya mecburdurlar:
1. Ticaret ve sanat erbabı;
2. Ticaret şirketleri;
3. İktisadi kamu müesseseleri;
4. Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler;
5. Serbest meslek erbabı;
6. Çiftçiler.
İktisadi kamu müesseseleriyle dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler defter tutma bakımından tüccarların tabi oldukları hükümlere tabidirler.
İstisnalar
Madde 173 - Defter tutma mecburiyeti aşağıda yazılı gerçek ve tüzel kişiler hakkında uygulanmaz:
1. Gelir vergisinden muaf olan esnaf ve gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler;
2. Gelir Vergisi Kanununa göre kazançları basit usulde tesbit edilenler.
3. Kurumlar vergisinden muaf olan:
a) İktisadi kamu müesseseleri;
b) Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler
Yukardaki istisna hükümlerinin gelir veya kurumlar vergilerinden muaf olmakla beraber diğer vergilerden birine tabi olan ve bu vergileri götürü usulde tespit edilmiyen mükelleflerin muaf olmadıkları vergiler için tutacakları defterlere şümulü yoktur.
Hesap Dönemi
Madde 174 - Defterler hesap dönemi itibariyle tutulur. Kayıtlar her hesap dönemi sonunda kapatılır ve ertesi dönem başında yeniden açılır.
Hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır.
şu kadar ki, takvim yılı dönemi faaliyet ve muamelelerinin mahiyetine uygun bulunmayanlar için, bunların müracaatı üzerine Maliye Bakanlığı 12'şer aylık özel hesap dönemleri belli edebilir.
Yeniden işe başlama veya işi bırakma hallerinde, hesap dönemi içinde bir yıldan eksik olan faaliyet süresi, hesap dönemi sayılır.
Bu maddeye göre özel hesap dönemi tayin edilenlerin ticari ve zirai kazançları, hesap dönemlerinin kapandığı takvim yılının kazancı sayılır.
Muhasebe Usulünü Seçmekte Serbestlik
Madde 175 - Mükellefler bu kısımda yazılı maksat ve esaslara uymak şartiyle, defterlerini ve muhasebelerini işlerinin bünyesine uygun olarak diledikleri usul ve tarzda tanzim etmekte serbesttirler. Ancak, Maliye Bakanlığı; muhasebe standartları, tek düzen hesap planı ve mali tabloların çıkarılmasına ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bunları mükellef, şirket ve işletme türleri itibariyle uygulatmaya ve buna ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
Ticaret Kanununun ticari defterler hakkındaki hükümleri mahfuzdur.
Maliye Bakanlığı, muhasebe kayıtlarını bilgisayar programları aracılığıyla izleyen mükellefler ile bu bilgisayar programlarını üreten gerçek ve tüzel kişilerce uyulması gereken kuralları ve bilgisayar programlarının içermesi gereken asgarî hususlar ile standartları ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
İKİNCİ BÖLÜM
Defter tutma bakımından tüccarlar
Tüccar Sınıfları
Madde 176 - Tüccarlar, defter tutmak bakımından iki sınıfa ayrılır:
I'inci sınıf tüccarlar, bilanço esasına göre;
II'nci sınıf tüccarlar, işletme hesabı esasına göre;
defter tutarlar.
Birinci Sınıf Tüccarlar
Madde 177 - Aşağıda yazılı tüccarlar, I'inci sınıfa dahildirler:
1. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 7.200.000.000 (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 96.000,- YTL) veya satışları tutarı 8.640.000.000 (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 130.000,- YTL) lirayı aşanlar
2. Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı 3.600.000.000 lirayı (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 52.000,- YTL) aşanlar;
3. 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı işlerin birlikte yapılması halinde 2 numaralı bentte yazılı iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı 7.200.000.000 (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 96.000, - YTL) lirayı aşanlar;
4. Her türlü ticaret şirketleri (Adi şirketler iştigal nevileri yukardaki bentlerden hangisine giriyorsa o bent hükmüne tabidir.);
5. Kurumlar Vergisine tabi olan diğer tüzel kişiler (Bunlardan işlerininin icabı bilanço esasına göre defter tutmalarına imkan veya lüzum görülmeyenlerin, işletme hesabına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilir.);
6. İhtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler.
İkinci Sınıf Tüccarlar
Madde 178 - Aşağıda yazılı tüccarlar II'nci sınıfa dahildirler:
1. 177'inci maddede yazılı olanların dışında kalanlar;
2. Kurumlar Vergisi mükelleflerinden işletme hesabı esasına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilenler.
Yeniden işe başlıyan tücarlar yıllık iş hacimlerine göre sınıflandırılıncaya kadar II'nci sınıf tüccarlar gibi hareket edebilirler.
Sınıf Değiştirme
Madde 179 - a) (I)'inciden (II)'nciye geçiş: İş hacmi bakımından I'inci sınıfa dahil olan tüccarların durumları aşağıdaki şartlara uyduğu takdirde, bunlar, bu şartların tahakkukunu takip eden hesap döneminden başlıyarak, II'nci sınıfa geçebilirler:
1. Bir hesap döneminin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlerden % 20'yi aşan bir nispette düşük olursa, veya;
2. Arka arkaya üç dönemin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlere nazaran % 20'ye kadar bir düşüklük gösterirse.
Sınıf Değiştirme
Madde 180 - b) (II)'nciden (I)'inciye geçiş: İş hacmi bakımından II'nci sınıfa dahil tüccarların durumları aşağıda yazılı şartlara uyduğu takdirde bunlar bu şartların tahakkukunu takip eden hesap döneminden başlıyarak I'inci sınıfa geçerler.
1. Bir hesap döneminin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlerden % 20'yi aşan bir nispette fazla olursa, veya;
2. Arka arkaya 2 dönemin iş hacmi 177'nci maddede yazılı hadlere nazaran % 20'ye kadar bir fazlalık gösterirse.
İhtiyari Sınıf Değiştirme
Madde 181 - II'nci sınıf tüccarlar diledikleri takdirde bilanço esasına göre defter tutabilirler.
Bu suretle I'inci sınıfa dahil olanlar hakkında da evvelki maddenin hükümleri cari olur.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Bilanço esasına göre defter tutma
Bilanço Esasında Tutulacak Defterler
Madde 182 - Bilanço esasında aşağıdaki defterler tutulur:
1. Yevmiye defteri;
2. Defterikebir;
3. Envanter defteri (Mevcudat ve muvazene defteri);
4.
Yevmiye Defteri
Madde 183 - Yevmiye defteri, kayda geçirilmesi icabeden muamelelerin tarih sırasiyle ve madde halinde tertipli olarak yazıldığı defterdir.
Yevmiye defteri ciltli ve sahifeleri müteselsil sıra numaralı olur. Mükellefler diledikleri takdirde yevmiye defteri ve tutulması zorunlu diğer defterlerini müteharrik yapraklı olarak kullanabilirler.
Defterikebir
Madde 184 - Defterikebir, yevmiye defterine geçirilmiş olan muameleleri buradan alarak usulüne göre hesaplara dağıtan ve tasnifli olarak bu hesaplarda toplıyan defterdir.
Envanter Defteri ve Bilanço Günü
Madde 185 - Envanter defterine işe başlama tarihinde ve müteakiben her hesap döneminin sonunda çıkarılan envanterler ve bilançolar kaydolunur ve bu tarihe "Bilanço günü" denir. Envanter defteri ciltli ve sayfaları müteselsil sıra numaralı olur.
Günlük Kasa Defteri
Mükerrer Madde 185 –
Envanter Çıkarmak
Madde 186 - Envanter çıkarmak, bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları saymak, ölçmek, tartmak ve değerlemek suretiyle kesin bir şekilde ve müfredatlı olarak tesbit etmektir.
şu kadar ki, ticari teamüle göre tartılması, sayılması ve ölçülmesi mutat olmıyan malların değerleri tahminen tesbit olunur.
Mevcutlar, alacaklar ve borçlar işletmeye dahil iktisadi kıymetleri ifade eder.
Bina ve Arazinin Envantere Alınması
Madde 187 - Ferdi teşebbüslerde, mükellefin sahip olduğu bina ve arazi hakkında aşağıda yazılı esaslar cari olur:
1. Fabrika, ambar, atelye, dükkan, mağaza ve arazi -işletmede ister kısmen, ister tamamen kullanılsınlar- değerlerinin tamamı üzerinden envantere alınır.
2. Ticaret hanları gibi oda oda veya kısım kısım kullanılabilen binalarla evlerin ve apartmanların yarısından fazlası işletmede kullanıldığı takdirde envantere ithal edilir.
3. Envantere alınan gayrimenkullerin kullanış tarzlarında sonradan vaki olacak değişiklikler, hesap yılı içinde nazara alınmaz.
Bilançonun Tanziminde Envanter Listeleri
Madde 188 - Envanter esas itibariyle defter üzerine çıkarılır.
şu kadar ki, işlerinde geniş ölçüde ve çeşitli mal kullanan büyük müesseseler envanterlerini listeler halinde tanzim edebilir.
Bu takdirde envanter listelerinin:
1. Sayfa üzerinden numaralanarak sıralanması;
2. Envanterin tanzim tarihine göre tarihlenmesi;
3. Envanter çıkaran memur ile teşebbüs sahibi veya vekili tarafından imzalanması;
4.Aynen envanter defteri gibi saklanması;
şarttır.
Yukarıdaki esaslara göre envanter listeleri tanzim edenler envanter defterine listeler muhteviyatını icmalen kaydederler.
Envanterde Amortisman Kayıtları
Madde 189 - Üzerinden amortisman yapılan kıymetler ve bunların amortismanları aşağıda yazılı şekillerden herhangi biri ile gösterilir:
1. Envanter defterinin ayrı bir yerinde;
2. Özel bir amortisman defterinde;
3. Amortisman listelerinde.
Amortisman kayıtları, amortismana başlandığı tarihten itibaren her yılın amortismanı ayrı ayrı gösterilmek şartiyle birbirine bağlanır. İşletmeye yeniden giren iktisadi kıymetlerle bunların amortismanlarının evvelki yıllara ait kayıtlarda devam ettirilmesi caizdir.
Amortisman defteri veya listelerinin kayıtları envanter kaydı hükmündendir. Yukarıdaki esaslara göre kayıtlarda gösterilen iktisadi kıymetlere ait değerler envanter defterine toplu olarak geçirilebilir.
Büyük Mağazalarda Envanter
Madde 190 - Büyük mağazalar ve eczaneler emtia mevcutlarının envanterlerini üç yılda bir çıkarabilirler. Bu takdirde envanter çıkarılmıyan yıllarda hesaben mevcut iktisadi kıymetleri envanter defterlerine kaydederler.
Büyük mağazalardan maksat, çeşitli mal üzerine geniş ölçüde ve perakende iş yapan ticarethanelerdir.
Maliye Bakanlığı büyük sınai işletmelerin, icabına göre, iki veya üç yılda bir envanter çıkarmalarına müsaade edebilir. Bu takdirde yukarıki hüküm uygulanır.
Envantere Alınan Kıymetleri Değerleme
Madde 191 - Envantere alınan iktisadi kıymetler bu kanunun "değerleme"ye ait üçüncü kitabında yazılı esaslara göre değerlenir.
Bilanço
Madde 192 - Bilanço, envanterde gösterilen kıymetlerin tasnifli ve karşılıklı olarak değerleri itibariyle tertiplenmiş hulasasıdır.
Bilanço aktif ve pasif olmak üzere iki tabloyu ihtiva eder.
Aktif tablosunda mevcutlar ile alacaklar (ve varsa zarar), pasif tablosunda borçlar gösterilir.
Aktif toplamı ile borçlar arasındaki fark, müteşebbisin işletmeye mevzu varlığını (Öz sermayeyi) teşkil eder.
Öz sermaye pasif tablosuna kaydolunur ve bu suretle aktif ve pasif tablolarının toplamları denkleşir. İhtiyatlar ve kar ayrı gösterilseler dahi öz sermayenin cüzileri sayılırlar.
Bilançolarda yer alabilecek öz sermaye unsurları:
- Ödenmiş sermaye (Nominal sermaye – Ödenmemiş sermaye)
- Kanuni ve ihtiyari yedek akçeler
- İstisna kapsamındaki fonlar (Yatırım indirimi fonu, Sabit Kıymet Yenileme Fonu, Yeniden Değerleme Fonu)
- Dağıtılmamış karlar
- Cari Dönem karı
- Birikmiş zararlar (-)
- Dönem zararı (-)
- Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler (-)
- Kuruluş ve örgütlenme giderleri (-)
- Şahsi işletmeler ile adi ortaklıklarda işletme sahibinin cari hesapları (Kollektif ve adi komandit şirketlerin ortakları ile sermaye şirketlerinin ortaklarının cari hesapları hariç)
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
İşletme hesabı esasına göre defter tutma
İşletme Hesabı Esasında Tutulacak Defterler
Madde 193 - 2365 sayılı Kanunun 29'uncu maddesiyle değişen madde) İşletme hesabı esasında aşağıdaki defterler tutulur:
1. İşletme hesabı defteri (İşletme hesabını ihtiva eden);
2.
İşletme Hesabı
Madde 194 - İşletme hesabının sol tarafını gider, sağ tarafını hasılat kısmı teşkil eder.
1. Gider kısmına: Satın alınan mallar veya yaptırılan hizmetler karşılığında ödenen veya borçlanılan paralar ve işletme ile ilgili diğer bütün giderler;
2. Hasılat kısmına: Satılan mal bedeli veya yapılan hizmet karşılığı olarak tahsil edilen paralarla tahakkuk eden alacaklar ve işletme faaliyetinden elde edilen diğer bütün hasılat;
Kaydolunur.
Gayrimenkuller ve tesisat gibi amortismana tabi olan kıymetler işletme hesabına intikal ettirilmez. şu kadar ki, 189'uncu maddeye göre amortisman kaydı tutulmak şartiyle bu kıymetler üzerinden her yıl ayrılan amortismanlar gider kaydolunabilir. Gider ve hasılat kayıtlarının en az aşağıdaki malümatı ihtiva etmesi şarttır.
1. Sıra numarası;
2. Kayıt tarihi;
3. Muamelenin nev'i;
4. Meblağ.
Günlük Perakende Satış ve Hasılat Defteri
Mükerrer Madde 194 –
İşletme Hesabı Esasında Envanter
Madde 195 - İşletme hesabı esasına göre defter tutanlardan emtia üzerine iş yapanlar, emtia envanteri çıkarmaya mecburdurlar.
Emtiaya, satmak maksadiyle alınan veya imal edilen mallarla iptidai ve ham maddeler ve yardımcı malzeme dahildir. Emtia envanteri, muamelelere ait kayıtlarla karıştırılmamak şartiyle yeniden işe başlama halinde işletme defterinin baş tarafına, müteakiben de her hesap dönemi kapandıktan sonra muamele kayıtlarını takip eden sayfalara yazılır. İstiyenler ayrı bir envanter defteri tutarak emtia envanterlerini bu deftere kaydedebilirler.
İşletme Hesabı Hulasası
Madde 196 - İşletme hesabı esasına göre defter tutanlar her hesap döneminin sonunda (İşletme hesabı hulasası) çıkarırlar. İşletme hesabı hulasasına aşağıdaki maddeler birer kalemde ayrı ayrı yazılır.
A) Gider tablosuna:
1. Çıkarılan envantere göre hesap dönemi başındaki emtia mevcudunun değeri;
2. Hesap dönemi zarfında satın alınan emtianın değeri ile yapılan bilumum giderler.
B) Hasılat tablosuna:
1. Hesap dönemi zarfında satılan emtianın değeri ile hizmet karşılığı ve sair suretle alınan paralar;
2. Çıkarılan envantere göre hesap dönemi sonundaki emtia mevcudunun değeri.
Kambiyo Senetleri Defteri
Mükerrer Madde 196 –
BEŞİNCİ BÖLÜM
İmalat Defteri
Madde 197 - I'inci sınıf tüccarlardan devamlı olarak imalat ile uğraşanlar yukarda yazılı defterlerden gayrı bir (İmalat defteri) tutarlar.
İmalat defterine, aşağıda yazılı emtianın giriş ve çıkış hareketleri, emtianın cinsi ve miktarı itibariyle ve tarih sırasiyle yazılır:
1. Satın alınan ve müşteri tarafından imalat yapılmak üzere tevdi olunan her nevi iptidai ve ham maddeler, başlıca yardımcı malzeme (Doğrudan doğruya imal ile ilgili yakıtlar gibi);
2. Yukarda yazılı maddelerden imalata sarf olunan veya aynen satılanlar;
3. İmal edilen mamul maddeler;
4. Teslim edilen mamul maddeler;
Teslimden maksat, Gider Vergileri Kanununa göre bu mahiyette olan muamelelerdir. Yarı mamuller teslim edildiği takdirde, bunlar tam mamul hükmüne girer.
İmalat artıkları ve tali maddeler de imalat defterine geçirilir. Ancak bunlardan imal esnasında miktarlarının tespitine imkan ve lüzum olmıyanlar yalnız teslim sırasında kayıtlarda gösterilir.
Kombine İmalat
Madde 198 - Ham maddeden tam mamul vücuda getirilinceye kadar geçen müstakil imal safhalarında ayrı ayrı emtia mahiyetini arz eden maddeler elde edildiği (İplik-dokuma, yağ-sabun, kereste-mobilya, un-makarna münasebetlerinde olduğu gibi) ve bu imal işleri birbirine bağlanarak aynı teşebbüs dahilinde yapıldığı takdirde, kombine imalat yapılmış olur.
Boyama, kasarlama, apre, cilalama gibi bitim işleri kombine imalatı tazammun etmez.
Kombine İmalatta İmalat Defteri
Madde 199 - Kombine imalat yapanlar her müstakil imal işini imalat defterinin ayrı ayrı kısımlarında gösterirler. Bu takdirde bir safhanın mamulü müteakip safhaya teslim gösterilmek suretiyle bu safhanın iptidai maddesini teşkil eder.
Kombine imalatta istenildiği takdirde her müstakil imal safhası için ayrı bir imalat defteri kullanılması caizdir.
Bitim İşleri Defteri
Madde 200 - Birinci ve ikinci sınıf tüccarlardan boyama, basma, yazma, kasarlama, apre, cilalama gibi ücretle yapılan bitim işleriyle uğraşanlar, imalat defteri yerine, bir "Bitim işleri defteri" tutarlar.
Bu deftere müşterilerden alınan ve işlendikten sonra geri verilen emtianın cinsi ve miktarı tarih sırasıyla yazılır.
Bitim İşleri Defteri
Madde 201-
Bitim İşleri Defteri
Madde 202 –
Sınai Müesseselerde Kayıt Serbestliği
Madde 203 - Sınai müesseseler, bu bölümde yazılı defterleri işlerinin icaplarına ve hususiyetlerine göre diledikleri şekilde tutabilirler; iptidai ve mamul maddeler için ayrı defter kullanabilirler, bunları cins ve nev'i itibariyle ayrı sayfalarda gösterebilirler.
Bitim işleri defteri tutmıyarak buraya yazılması gereken malumatı, imalat defterine kaydedebilirler. İstihsal Vergisi defteri tutmıyarak bunlara ait kayıtları defterikebirde açacakları özel bir hesapta veya satışlarını kaydettikleri hesabın ayrı bir sütununda gösterebilirler.
İmalat defterine kaydolunan malumatı ihtiva edecek şekilde sınai muhasebe tutanlar, Maliye Bakanlığından müsaade almak şartiyle ayrıca imalat defteri tutmazlar.
ALTINCI BÖLÜM
Diğer müesseselerin tutacakları özel kayıtlar
Banka, Banker ve Sigorta Şirketlerinin Gider Vergisine Ait Kayıtları
Madde 204 - Banka (vergi kanunları uygulamasında özel belirleme yapılmadığı sürece, özel finans kurumları banka olarak addolunur), banker ve sigorta şirketleri(*) banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinin mevzuuna giren işlemleri müfredatlı veya bordrolar üzerinden toplu olarak kendi muhasebe defterlerinde veyahut isterlerse ayrı bir banka ve sigorta muameleleri vergisi defterinde, diğer işlemlerinden ayırmak suretiyle gösterilir.
Bankalar ile mevduat faizi ödeyen bankerler yukarıda belirtilen defter kayıtlarında bu hususlara ilişkin bilgileri müfredatlı olarak göstermeye mecburdurlar.
Damga Resmi Kayıtları
Madde 205 - Damga Resmi Kanununa göre yolcu bileti ücretleri, sigorta primleri ve ilan ücretleri gibi mevzular üzerinden resim istifa etmeye mecbur olan gerçek ve tüzel kişiler bu ücret primlerle istifa ettikleri damga resimleri için tarih sırasiyle bir kayıt tutmaya mecburdurlar.
Tüccarlar bu kayıtları muhasebe defterlerinde tuttukları hesaplarda gösterebilirler. Kayıtların muhasebe defterinde gösterilmemesi halinde ayrı bir "Damga Resmi defteri" tutulur. Devlet müesseselerinin resmi defter ve kayıtları Damga Resmi defteri yerine geçer.
Damga Resmi Kayıtları
Madde 206 –
Yabancı Nakliyat Kurumlarının Hasılat Defteri
Madde 207 - Yabancı nakliyat kurumları veya bunları Türkiye'de temsil eden şube veya acentaları bir "Hasılat defteri" tutmaya ve bu deftere Türkiye'de elde ettikleri hasılatı tarih sırasiyle ve müfredatlı olarak kaydetmeye mecburdurlar. Bu madde gereğince hasılat defteri tutan yabancı nakliyat kurumları bu işleri için ayrıca muhasebe defteri tutmaya mecbur değildirler.
Menkul ve Gayrimenkul Sermaye İratlarına Ait Kayıtlar
Madde 208 - Bu kanuna göre defter tutmaya mecbur olan gerçek kişiler Gelir Vergisine tabi menkul ve gayrimenkul sermayelerle bunlardan elde edilen iratları ve bunlara müteallik giderleri defterikebir veya işletme hesabının veya serbest meslek erbabı kazanç defterinin ayrı bir sayfasına veya ayrı bir deftere veyahut bir cetvele ayrı ayrı kaydetmeye mecburdurlar.
şu kadar ki, bu hesap mükellefin diğer kazançlarını tesbit için tuttuğu hesaplara karıştırılmaz ve onlar ile birleştirilmez.
Ambar Defteri
Madde 209 - Depo (Ardiyeler dahil) işletenlerle nakliye ambarları ayrıca bir ambar defteri tutarlar. Bu deftere en az aşağıda yazılı malumat kaydolunur:
1. Malın ambara giriş tarihi;
2. Malın cinsi (Malın cinsi belli değilse sadece balya, kasa, sandık gibi ambalaj nevinin kaydedilmesiyle iktifa edilir);
3. Malın miktarı (Ticari teamüle göre parça, sandık veya sıklet);
4. Malın kimin tarafından tevdi edildiği;
5. Malın nereye ve kime gönderildiği;
6. Alınan nakliye ücreti tutarı.
Kendi işlerinin icabı olarak yukarıdaki malumatı ihtiva edecek şekilde defter tutanlar ayrıca ambar defteri tutmazlar.
YEDİNCİ BÖLÜM
Serbest mesleklerde defter tutma
Serbest Meslek Kazanç Defteri
Madde 210 - Serbest meslek erbabı bir (Kazanç defteri) tutarlar.
Bu defterin bir tarafına giderler, diğer tarafına da hasılat kaydolunur.
Defterin gider tarafına, yapılan giderlerin nev'i ile yapıldığı tarih ve hasılat tarafına ise ücretin alındığı tarih ve miktarı ile kimden alındığı yazılır.
Hekimler diledikleri takdirde, yukarıda yazılı malumatı protokol defterinde göstermek şartiyle ayrı kazanç defteri tutmıyabilirler.
Amortisman Kayıtları
Madde 211 - Serbest meslek erbabı, işlerinde bir yıldan fazla kullandıkları ve amortismana tabi tuttukları tesisat ve demirbaş eşyanın kıymetleri ile amortismanlarını 189'uncu maddede yazılı şekilde tutulan "Amortisman kayıtlarında" gösterirler.
Özel Defterler
Madde 212 - Noterlerin ve noterlik görevini ifa ile mükellef olanların ve borsa acentalarının resmi defteri "kazanç defteri" yerine geçer.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Zirai kazançlarda defter tutma
Çiftçi İşletme Defteri
Madde 213 - Zirai işletme hesabını ihtiva eden çiftçi işletme defterinin sol tarafına Gelir Vergisi Kanununun ilgili maddelerinde gösterilen giderler, sağ tarafına da aynı kanunda gösterilen hasılat kaydolunur.
Gider ve hasılat kayıtlarının en az aşağıdaki bilgileri ihtiva etmesi lazımdır:
1. Sıra numarası,
2. Kayıt tarihi,
3. Muamelenin nev'i,
4. Meblağ.
Amortisman Kayıtları
Madde 214 - Çiftçi işletme defteri tutanlar, amortismana tabi kıymetleri ve bunların amortismanlarını 189'uncu maddede yazılı şekilde tutulan amortisman kayıtlarında gösterebilecekleri gibi bu kayıtları çiftçi işletme defterinin ayrı bir yerine de geçirebilirler.
DOKUZUNCU BÖLÜM
Kayıt nizamı
Türkçe tutma ve Türk Parası kullanma zorunluluğu
Madde 215 - 1. Bu Kanuna göre tutulacak defter ve kayıtların Türkçe tutulması zorunludur. Ancak, Türkçe kayıtlar bulunmak kaydıyla defterlerde başka dilden kayıt da yapılabilir. Bu kayıtlar vergi matrahını değiştirmeyecek şekilde tasdik ettirilecek diğer defterlere de yapılabilir.
2. a) Kayıt ve belgelerde Türk para birimi kullanılır. Belgeler, Türk parası karşılığı gösterilmek şartıyla, yabancı para birimine göre de düzenlenebilir. Şu kadar ki yurt dışındaki müşteriler adına düzenlenen belgelerde Türk parası karşılığı gösterilme şartı aranmaz.
b) İlgili dönem defter tasdik tarihi itibarıyla ödenmiş sermayesi (yurt dışında kurulan şirketlerin Türkiye'ye ayrılan ödenmiş sermayesi) en az 100 milyon ABD Doları ya da muadili yabancı para karşılığı Türk Lirası ve sermayesinin en az % 40'ı ikametgâhı, kanunî ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kişilere ait olan işletmelere, kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına Bakanlar Kurulunca izin verilebilir. Bakanlar Kurulu, bu had ve nispeti sektörler itibarıyla ayrı ayrı yarısına kadar indirmeye veya iki katına kadar artırmaya yetkilidir. Bu şartların ihlâl edildiği hesap dönemini izleyen hesap döneminden itibaren Türk para birimine göre kayıt tutma zorunluluğu başlar.
ba) Türk para birimiyle yapılan işlemler, işlemin gerçekleştiği günün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuruyla ilgili para birimine çevrilir. İktisadî kıymetlerin değerleri ile vergi matrahı kayıt yapılan para birimine göre tespit edilir, beyannamenin verilmesi gereken ayın ilk gününün kuruyla Türk parasına çevrilerek beyan edilir. Vergi ödeme, mahsup ve iade işlemlerinde de Türk Lirası tutarlar kullanılır.
bb) Bu mükellefler, diğer para birimleriyle kayıt tuttukları sürece mükerrer 298 inci maddenin (A) fıkrası uyarınca enflasyon düzeltmesi yapamazlar. Türk para birimiyle kayıt yapmaya başlamaları halinde ise üç yıl süreyle anılan madde hükmünden yararlanamazlar
Defterlerin Mürekkeple Yazılacağı
Madde 216 - Bu kanuna göre tutulması mecburi defterler mürekkeple veya makine ile yazılır. Kopye kağıdı kullanılması ve ıstampa ve sair damga aletleriyle kopye konulması da caizdir.
Bilumum defterlerde hesaplar kapatılıncaya kadar toplamlar geçici olarak kurşun kalemi ile yapılabilir.
Yanlış Kayıtların Düzeltilmesi
Madde 217 - Yevmiye defteri maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhasebe kaidelerine göre düzeltilebilir. Diğer bilumum defter ve kayıtlara rakam ve yazılar yanlış yazıldığı takdirde düzeltmeler ancak yanlış rakam ve yazı okunacak şekilde çizilmek, üst veya yan tarafına veyahut ilgili bulunduğu hesaba doğrusu yazılmak suretiyle yapılabilir.
Defterlere geçirilen bir kaydı kazımak, çizmek veya silmek suretiyle okunamaz bir hale getirmek yasaktır.
Boş Satır Bırakılamıyacağı, Sayfaların Yok Edilemiyeceği
Madde 218 - Defterlerde kayıtlar arasında usulen yazılmaya mahsus olan satırlar, çizilmeksizin boş bırakılamaz ve atlanamaz.
Ciltli defterlerde, defter sayfaları ciltten koparılamaz. Tasdikli müteharrik yapraklarda bu yaprakların sırası bozulamaz ve bunlar yırtılamaz.
Kayıt Zamanı
Madde 219 - Muameleler defterlere zamanında kaydedilir. şöyle ki:
a) Muamelelerin işin hacmine ve icabına uygun olarak muhasebenin intizam ve vuzuhunu bozmayacak bir zaman zarfında kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtların on günden fazla geciktirilmesi caiz değildir.
b) Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri, primanota ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan mazbut vesikalara dayanarak yürüten müesseselerde, muamelelerin bunlara işlenmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, muamelelerin esas defterlere 45 günden daha geç intikal ettirilmesine cevaz vermez.
c) Günlük kasa, günlük perakende satış ve hasılat defterleri ile serbest meslek kazanç defterine muameleler günü gününe kaydedilir.
ONUNCU BÖLÜM
Defterlerin tasdiki
Tasdike Tabi Defterler
Madde 220 - Aşağıda yazılı defterlerin bu bölümdeki esaslara göre tasdik ettirilmesi mecburidir:
1. Yevmiye ve envanter defterleri;
2. İşletme defteri;
3. Çiftçi işletme defteri;
4. İmalat ve İstihsal Vergisi defterleri; (Basit İstihsal Vergisi defteri dahil)
5.
6. Nakliyat Vergisi defteri;
7. Yabancı nakliyat kurumlarının hasılat defteri;
8. Serbest meslek kazanç defteri;
9.
10.
11.
Bu kanunla cevaz verilen hallerde yukarıda yazılı olanların yerine kullanılacak olan defterler de tasdike tabi tutulur.
Tasdik Zamanı
Madde 221 - Bu kanunda yazılı defterleri kullanacak olanlar, bunları aşağıda yazılı zamanlarda tasdik ettirmeye mecburdurlar:
1. Ötedenberi işe devam etmekte olanlar defterin kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda;
2. Hesap dönemleri Maliye Bakanlığı tarafından tespit edilenler, defterin kullanılacağı hesap döneminden önce gelen son ayda;
3. (3239 sayılı Kanunun 17'nci maddesiyle değişen bent) Yeniden işe başlayanlar, sınıf değiştirenler ve yeni bir mükellefiyete girenler işe başlama, sınıf değiştirme ve yeni mükellefiyete girme tarihinden önce; vergi muafiyeti kalkanlar, muaflıktan çıkma tarihinden başlıyarak on gün içinde;
4. Tasdike tabi defterlerin dolması dolayısiyle veya sair sebeplerle yıl içinde yeni defter kullanmaya mecbur olanlar bunları kullanmaya başlamadan önce.
Tasdiki Yenileme
Madde 222 - Defterlerini ertesi yılda da kullanmak isteyenler Ocak ayı, hesap dönemleri Maliye Bakanlığınca tespit edilenler bu dönemin ilk ayı içinde tasdiki yeniletmeye mecburdurlar.
Tasdik Makamı
Madde 223 - Defterler, iş yerinin, iş yeri olmıyanlar için ikametgahın bulunduğu yerdeki noter veya noterlik görevini ifa ile mükellef olanlar, menkul kıymet ve kambiyo borsasındaki acentalar için borsa komiserliği tarafından tasdik olunur.
Tasdik makamı, bu Kanuna göre tasdike getirilen defterleri sosyal güvenlik ile ilgili kuruluşların mevzuat hükümlerine bağlı kalmaksızın tasdik eder.
Defterler anonim ve limited şirketlerin kuruluş aşamasında, şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret sicili memuru veya noter tarafından tasdik edilir.
Tasdik Şerhi
Madde 224 - Noterlerin yapacağı tasdik şerhleri ile anonim ve limited şirketlerin kuruluşu aşamasında ticaret sicili memurlarınca da yapılacak tasdik şerhleri defterin ilk sayfasına yazılır ve aşağıdaki malûmatı ihtiva eder.
1. Defter sahibinin;
a) Gerçek kişilerde başta soyadı sonra öz adı (Müessesenin varsa maruf unvanı da ayrıca ilave olunur);
b) Tüzel kişilerde unvanı;
2. İş adresi;
3. İş veya meslekin nev'i;
4. Defterin nev'i;
5. Defterin kaç sayfadan ibaret olduğu;
6. Defterin kullanılacağı hesap dönemi;
7. Defter sahibinin bağlı olduğu vergi dairesi;
8. Tasdik tarihi;
9. Tasdik numarası;
10. Tasdiki yapan makamın resmi mühür ve imzası.
Tasdik Şekli
Madde 225 - Defterler aşağıdaki şekilde tasdik olunur:
a) Ciltli defterlerin tasdik esnasında sayfalarının sıra numarasiyle teselsül ettiğine bakılarak, bu sayfalar teker teker tasdik makamının resmi mühürü ile mühürlenir.
b) Müteharrik yapraklı yevmiye defteri kullanmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilen müesseseler bir yıl içinde kullanacaklarını tahmin ettikleri sayıda yaprağı yukardaki esaslara göre tasdik ettirirler. Tasdikli yapraklar bittiği takdirde, yeni yapraklar kullanılmadan evvel tasdike arzolunur.
Bunların sayfa numaraları tasdikli yaprakların sayfa numaralarını takiben teselsül ettirilir. Tasdik makamı, ilave yaprakların sayısını ilk tasdik şerhinin altına kaydeder ve bu kaydı usulüne göre tasdik eder.
Defter Tasdikine Ait Bordrolar
Madde 226 - Tasdik makamları tasdik ettikleri defterlere ait aşağıda yazılı malumatı tarih sırasiyle, üçer aylık bordrolara derç ve bunları en geç bir ay içinde bulundukları yerin en büyük mal memuruna tevdi ederler:
1. Tasdik numarası ve tarihi;
2. Defter sahibinin soyadı, adı (Veya unvanı);
3. İşi veya mesleki;
4. Defterin nev'i;
5. Defterin hangi yıl için tasdik edildiği;
6. Defter sahibinin bağlı olduğu vergi dairesi.
Tasdik makamları yukarıdaki bilgileri münferit fişlerle de bildirebilirler.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Vesikalar
BİRİNCİ BÖLÜM
Kayıtların tevsiki
İspat Edici Kağıtlar
Madde 227 - Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.
Defter tutmak mecburiyetinde olmayan mükellefler vergi matrahlarının tespiti ile ilgili giderlerini tevsike mecburdurlar. (Götürü usulde tespit edilen giderler hariç.)
Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır.
Maliye ve Gümrük Bakanlığı düzenlenmesi mecburî olan belgelerde bulunması gereken zorunlu bilgileri belirlemeye ve bu belgelerden uygun gördüklerine, düzenlenme saatinin yazılması mecburiyetini getirmeye yetkilidir.
Vergi Beyannamelerinin İmzalanması ve Yeminli Malî Müşavir Tasdik Raporları
Mükerrer Madde 227 - Maliye Bakanlığı:
1. Vergi beyannamelerinin 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış serbest muhasebeci, serbest muhasebeci malî müşavir veya yeminli malî müşavirler tarafından da imzalanması mecburiyetini getirmeye, bu mecburiyeti beyanname çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibariyle ayrı ayrı uygulatmaya,
2. Vergi kanunlarında yer alan muafiyet, istisna, yeniden değerleme, zarar mahsubu ve benzeri hükümlerden yararlanılmasını Maliye Bakanlığınca belirlenen şartlara uygun olarak yeminli malî müşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu ibraz edilmesi şartına bağlamaya,
Bu uygulamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
Yukarıdaki fıkra hükümlerine göre beyannameyi imzalayan veya tasdik raporunu düzenleyen meslek mensupları, imzaladıkları beyannamelerde veya düzenledikleri tasdik raporlarında yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkan vergi ziyaına bağlı olarak salınacak vergi, ceza, gecikme faizlerinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulurlar.
2 numaralı bent hükmüne göre yararlanılması yeminli malî müşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu ibrazı şartına bağlanan konularda,tasdik raporunu zamanında ibraz etmeyen mükellefler tasdike konu hakdan yararlanamazlar. Ancak, Maliye Bakanlığı tasdik raporlarının ibraz süresini iki aya kadar uzatmaya yetkilidir.
233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olan Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile bunlara ait müesseseler hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz.
Tevsiki Zaruri Olmayan Kayıtlar
Madde 228 - Aşağıdaki giderler için ispat edici kağıt aranmaz:
1. Örf ve teamüle göre bir vesikaya istinat ettirilmesi mutat olmıyan müteferrik giderler;
2. Vesikanın teminine imkan olmıyan giderler;
3. Vergi kanunlarına göre götürü olarak tespit edilen giderler.
1 ve 2 numaralı fıkralarda yazılı giderlerin gerçek miktarları üzerinden kayıtlara geçirilmesi ve miktarlarının işin genişliğine ve mahiyetine uygun bulunması şarttır.
İKİNCİ BÖLÜM
Fatura ve fatura yerine geçen vesikalar
Faturanın Tarifi
Madde 229 - Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.
Faturanın Şekli
Madde 230 - Faturada en az aşağıdaki bilgiler bulunur:
1. Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası;
2. Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası;
3. Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası;
4. Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı;
5. Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta bulundurulması şarttır.)
Malın, bir mükellefin birden çok iş yerleri ile şubeleri arasında taşındığı veya satılmak üzere bir komisyoncu veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de, malın gönderen tarafından sevk irsaliyesine bağlanması gereklidir. Bu bentte yazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile 231 inci madde hükmü uygulanır. İrsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir.
şu kadar ki nihai tüketicilerin tüketim amacıyla perakende olarak satın aldıkları malları kendilerinin taşıması veya taşıttırması halinde bu mallara ait fatura veya perakende satış fişinin bulunması şartıyla sevk irsaliyesi aranmaz.
Sevk İrsaliyesinin Düzenlenmeyeceği ve Aranmayacağı Durumlar :
Nihai tüketicilerin tüketim amacıyla perakende olarak satın aldıkları malları, bu mallara ait fatura veya perakende satış fişinin bulunması şartıyla kendilerinin taşıması veya taşıttırması halinde, sevk irsaliyesi düzenlenmez ve aranmaz.
Burada malı satan kişi, şayet malı kendisi taşıyor ve taşıttırıyorsa, malı alan kişinin nihai tüketici olup olmadığına veya malı tüketim maksadıyla satın alıp almadığına, perakende satış fişi veya fatura düzenleyip düzenlemediğine bakmadan sevk irsaliyesini mutlaka düzenleyecektir. Sevk irsaliyesinin aranmayacağı durum, satıcı açısından değil, alıcı açısındandır. Daha açık bir deyimle alıcının taşıdığı veya taşıttırdığı mallar için alıcının düzenlemekle zorunlu olduğu sevk irsaliyesini kapsar. Alıcı, nihai tüketici sıfatıyla satın aldığı perakende mallar için sevk irsaliyesi düzenlemeyecektir.
Ayrıca, mükelleflerin faaliyetlerine ilişkin olarak işyerlerinde kullanılmak ve tüketilmek amacıyla satın aldıkları (kırtasiye, büro ve temizlik malzemeleri, yemek, ekmek gibi) ufak hacimli ve değeri 2006 yılı için 520 YTL’yi aşmayan malları taşımaları veya taşıttırmaları halinde bu mallara ait faturanın taşıma esnasında taşıtta bulundurulması ve faturanın üzerine “Bu mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmemiştir” şerhinin verilmiş bulunması durunda sevk irsaliyesi aranmayacaktır.
Diğer taraftan, VUK hükümlerine göre; fatura, sevk irsaliyesi, perakende satış vesikalarını yanlızca birinci ve ikinci sınıf tüccarlarla, kazançları basit usulde tespit edilenlerin ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin düzenlemeleri zorunludur. Vergiden muaf esnafın bu belgeleri düzenleme zorunluluğu yoktur.
Buna göre; birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ve kazançları basit usulde tespit edilenler ile vergiden muaf esnaf arasındaki mal hareketleri sırasında irsaliye düzenleme yönünden uyulması gerekli esaslar şu şekildedir.
Gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerden, vergiden muaf esnaf tarafından satın alınan malın alıcı tarafından taşınmasında sevk irsaliyesi anmayacak, ancak fatura malın satıldığı anda satıcı tarafından düzenlenecektir. Satıcı tarafından satış anında düzenlenecek faturaya alıcı tarafından taşındığı şerhi konulacak ve taşımalar sırasında yetkililerce istenildiğinde ibraz edilecektir.
Vergiden muaf esnaftan, gerçek usulde vergilendirilen mükellefler tarafından satın alınan malın alıcı tarafından taşınmasında ise sevk irsaliyesinin alıcı tarafından düzenleneceği tabiidir.
Sevk İrsaliyesinin Düzenlenmesine İlişkin Bazı Özel Durumlar
- Alıcıların kimler olacağı ve ne miktarda mal alacakları belli olmayan ve alıcılara iş yerlerinde teslim edilmek üzere, satıcı tarafından kendi nakil vasıtası ile mal gönderilmesi durumunda (örneğin bakkallara gıda maddesi dağıtan toptancılar, yoğurtçular, meşrubat pazarlamacıları gibi) nakil vasıtasına yüklenen tüm mallar için tek sevk irsaliyesi düzenlenecek, sevk irsaliyesinin müşterinin adı adresi bölümüne “muhtelif müşteriler” ibaresi ile nakil vasıtasının plaka numarası ve sürücünün veya araçta bulunan satışa yetkili kimsenin adı yazılacaktır. Bu tür sevk irsaliyesi ile alıcılara gönderilen ve alıcının talep ettiği miktarda teslim edilen malların faturaları malın teslimi anında düzenlenecek ve bu faturalara sevk irsaliyesinin numarası kayıt edilecektir. Ayrıca, her satış için sevk irsaliyesi düzenlenmeyecek, ancak, faturaya işyerinde teslim edildiğine ilişkin şerh verilecektir.
Bu şekilde düzenlenmiş sevk irsaliyesi ile sevk edilen mallar için YEDİ günlük fatura düzenleme süresi beklenilmeksizin faturanın malın teslimi anında düzenlenmesi zorunludur.
- Bir işyeri ve deposu bulunmadan pazar takibi veya köy- köy kendi namına taşıtıyla emtia satan kimselerin yukarıda belirtildiği şekilde sevk irsaliyesi düzenlemeleri ve taşıtlarında bulundurmaları, malın teslimi anında ise fatura veya perakende satış fişi düzenlemeleri gerekmektedir.
Diğer taraftan, faturanın malın teslimi anında düzenlenmesi şartıyla önceden tek bir sevk irsaliyesi düzenlenebilmesi imkanı tanınan mükelleflerin, faturayı anında düzenlemeyip daha sonra YEDİ günlük süre içinde düzenlemek istemeleri halinde, belirtilen kolaylıktan yararlanmaları mümkün bulunmamaktadır. Bu takdirde genel esaslara göre malın sevki anında her alıcı için ayrı birer sevk irsaliyesi düzenlenmesi gerekmektedir.
- Faturanın malın tesliminden önce düzenlendiği ve malın daha sonra sevk edildiği durumlarda, faturayı düzenleyenler faturada malın daha sonra sevk edileceğini belirteceklerdir. Faturada bulunması gereken malın teslim tarihi ve irsaliye numarası ise malın tesliminden sonra alıcı ve satıcı kendilerine kalan sevk irsaliyesinden faydalanarak faturaya şerh verecekler, fatura ve sevk irsaliyesi arasındaki uyumu sağlayacaklardır.
Ayrıca, 173 ve 253 seri nolu VUK G.T’lerinde yapılan açıklamalar uyarınca;
- Belediye, orman işletmeleri, Tekel idareleri ve benzeri kamu kurum ve kuruluşlarınca satılan çeşitli mamullerin sevkıyatında, sevk için düzenlenen belgelerde malın cinsi, miktarı, alıcının adı ve soyadı veya varsa ticaret unvanı, vergi dairesi ve hesap numarasının bulunması halinde, bu belgeler sevk irsaliyesi olarak kabul edilecek ve VUK uyarınca düzenlenecek olan sevk irsaliyesi ayrıca aranmayacaktır.
Keza, Maden Kanununa göre maden sevkine ilişkin düzenlenen maden sevk fişi ile uluslararası taşımacılıkta kullanılan hamule senedi, konşimento gibi belgeler ve gümrük giriş çıkışlarında nakil vasıtalarındaki malların mevcudu tespit edilip mühürlendikten sonra Gümrük İdarelerince verilen resmi belgeler, orman idaresince düzenlenen nakliye teskereleri ve buna benzer belgeler sevk irsaliyesi olarak kabul edilecektir.
Diğer taraftan, hamule senedi ve konşimentoların, taşıma ücretini ve taşıma irsaliyesinde bulunması gereken diğer bilgileri ihtiva etmesi halinde bunların taşıma irsaliyesi olarak kabulü uygun görülmüştür.
Ancak, yukarıda sayılan kurumlardan satın alınan ve bu kurumlar tarafından düzenlenen belgelerde sevk edilen emtianın mükellefin işyerine gelmesinden sonraki taşıma işlemlerinde, sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıma sırasında taşıtta bulundurulması zorunludur.
Yine aynı tebliğlere göre, bazı mükelleflere teslim edilmek üzere üçüncü şahıslara talimat vererek mal sevk ettirilmesi durumunda sevk irsaliyesinin aşağıdaki örnekte açıklandığı şekilde düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
Örnek: Toptancı (A) müşterisi olan perakendeci (C) ye teslim edilmek üzere imalatçı (B) ye talimat vererek kendi adına mal sevkıyatı yapılmasını istemektedir. Bu örnekte (C) ye karşı esas satıcı (A) dır. (B) ise (A) ya karşı satıcı durumundadır. Ancak, malı (A) yerine (C) ye teslim etmektedir.
Buna göre, 167 seri no’lu VUK G.T.’nin 6/a bölümünde açıklandığı gibi, malın alıcı (C) ye teslim edilmek üzere (B) tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde (B), bir nüshası kendinde kalacak ve diğer nüshaları (C) ye gönderilecek şekilde en az üç nüsha sevk irsaliyesi düzenleyecek ayrıca kendinde kalan nüshanın bir örneğini (fotokopisini) de (A) ya gönderecektir. Sevk irsaliyesinin müşteriler bölümüne ise “(A) adına (C) ye teslim edilmek üzere” ibaresini yazacaktır.
Daha sonra, (B) tarafından (A) ya ve (A) tarafından da (C) ye düzenlenecek satış faturalarına, (B) tarafından düzenlenmiş sevk irsaliyesinin tarih ve numarası yazılmak suretiyle, mal alım-satımına ilişkin belgeler düzenlenmiş olacaktır.
- Mükelleflerin, yarı mamul veya mamul mallarını, bazı işlemler yapılmak üzere, diğer mükelleflere göndermeleri ve bu mükelleflerden gelen malları geri getirmeleri durumunda götürülün ve geri getirilen mallar için gidiş ve geliş taşımaları sırasında ayrı ayrı sevk irsaliyesi düzenlemeleri zorunludur.
Malların götürülmesinde düzenlenecek sevk irsaliyelerinin müşteriler bölümünde işlemi yapacak kimsenin adı ve soyadı, varsa ticaret unvanı, vergi dairesi ve hesap numarası ile, yapılacak işin türü (örneğin, “boyatılmak, tamir ettirilmek, parça değiştirmek üzere” şeklinde bir ibare) yazılacak, işlem gördükten sonra malın tekrar taşınmasında düzenlenecek sevk irsaliyelerinin müşteriler bölümünde ise işlem türü ile işlemi yapana ilişkin bilgiler yazılacaktır.
Ancak, söz konusu malların işlemi yapacak mükellefler tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde sevk irsaliyesinin, yukarıda belirtilen esaslara göre bu kimseler tarafından düzenleneceği tabiidir.
-Numune üzerine veya tecrübe ve muayene şartıyla satım yapılmak üzere mal sevkıyatı yapılması halinde sevk edilen mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi zorunludur. Bu tür sevkıyatlarda, malı satıcı taşıyor veya taşıttırıyorsa irsaliye satıcı tarafından, alıcı taşıyor veya taşıtıyorsa irsaliye alıcı tarafından düzenlenecektir. Ancak, kabule bağlı olan ve bunun için yazılı bir sözleşme bulunan tür satışlarda, fatura düzenlenmesindeki YEDİ günlük sürenin kabul tarihinden itibaren başlayacağı tabiidir.
Nihayet, irsaliye konusunda değinilmesi gerekli noktalardan bir tanesi de sevk irsaliyesi ile taşıma irsaliyesinin birbirine karıştırılmaması gerektiği konusudur.
Taşıma İrsaliyesi, Sevk İrsaliyesinden farklıdır.
VUK’nun 230. maddesine göre satılan malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının sevk irsaliyesi, 240.maddesine göre de ücret karşılığı eşya taşıyanların (kazançları basit usulde tespit edilenler dahil) ise taşıma irsaliyesi düzenleme mecburiyeti bulunmaktadır.
Bu itibarla, mal sevkıyatı yapanların veya yaptıranların sevk irsaliyesi ücret karşılığında mal taşıyanların ise taşıma irsaliyesi düzenlemeleri gerekmektedir.
Diğer taraftan, VUK’nun 227 ve mükerrer 257. maddelerinin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, sevk irsaliyelerinde tanzim tarihi yanında ayrıca bir sevk tarihinin yer alması uygun görülmüştür.
Buna göre, tanzim tarihi ile fiili sevk tarihi sevk irsaliyeleri üzerinde ayrı ayrı yer alacaktır. Tanzim tarihi ile sevk tarihinin aynı gün olması halinde de bu tarihler ayrı ayrı kaydedilecek, herhangi birine yer verilmeksizin düzenlenen sevk irsaliyeleri hiç düzenlenmemiş sayılarak özel usulsüzlük cezası kesilecektir. (Bu tespitler işyeri kapatma cezası kaldırılmadan önce, işyeri kapatılma cezasının uygulamasında dikkate alınıyordu)
Sevk irsaliyesinin merkezde bilgisayarla düzenlenmesi ve düzenlenme tarihinden sonra emtianın sevk edilecek olması halinde, fiili sevk tarihi bu belge üzerine elle yazılabilecektir. Ayrıca, 253 seri nolu genel tebliğin yayımı tarihinden önce (22.01.1997 tarihinden önce) bastırılan veya tasdik ettirilen sevk irsaliyelerinin mevcutları tükenene kadar fiili sevk tarihinin elle yazılmak suretiyle kullanılması mümkün bulunmaktadır.
Faturanın Nizamı
Madde No 231 - Faturanın düzenlenmesinde aşağıdaki kaidelere uyulur:
1. Faturalar sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir. Aynı müessesenin muhtelif şube ve kısımlarında her biri aynı numara ile başlamak üzere ayrı ayrı fatura kullanıldığı takdirde bu faturaları şube ve kısımlarına göre şube veya kısmın isimlerinin yazılması veya özel işaretle seri tefriki yapılması mecburidir.
2. Faturalar mürekkeple, makine ile veya kopya kurşun kalemi ile doldurulur.
3. Faturalar en az bir asıl ve bir örnek olarak düzenlenir. Birden fazla örnek düzenlendiği takdirde her birine kaçıncı örnek olduğu işaret edilir.
4. Faturaların baş tarafında iş sahibinin veya namına imzaya mezun olanların imzası bulunur.
5. Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azamî yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.
6. Bu Kanunun 232 nci maddesinin birinci fıkrasına göre fatura düzenlemek zorunda olanlar, müşterinin adı ve soyadı ile bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarasının doğruluğundan sorumludur. (Ancak bu sorumluluk, aynı maddenin 2 nci fıkrasının uygulandığı halleri kapsamaz.) Fatura düzenleyenin istemesi halinde müşteri kimliğini ve vergi dairesi hesap numarasını gösterir belgeyi ibraz etmek zorundadır.
İrsaliyelere ilişkin olarak ileride belirtileceği üzere, satıcı veya alıcının malın teslimi sırasında sevk irsaliyesi düzenlemesi zorunludur. Her sevk irsaliyesine ilişkin fatura ise, sevk irsaliyesinin düzenlendiği tarihten itibaren 7 gün içinde düzenlenmelidir. Malların nihai tüketiciler dışındaki kimselere parti parti teslim edilmesi halinde de her teslimle ilgili sevk irsaliyesi düzenleneceği tabiidir.
Ancak, münhasıran tüketiciye yapılan ve 520 YTL’yi aşmayan satışlar için tüketicinin istemesi hali dışında fatura verilmesi zorunluluğu yoktur. Bu durumda satışların fatura yerine geçen belgelerle tevsiki gerekir. (PSF, ÖKC Fişi gibi)
Örnek: İstanbul’da bulunan bir pazarlama şirketinin Taksim, Kadıköy ve Bakırköy’de açtığı mağazalarında yapmış olduğu satışlarla ilgili olarak düzenleyeceği faturalar; A, B, C serisi şeklinde olacak veya şirketin unvanını taşıyan faturalarda ayrıca hangi mağaza tarafından düzenlendiğini gösteren, Taksim mağazası, Kadıköy mağazası, Bakırköy mağazası gibi faturaları birbirinden ayıran işaretler olacaktır. Bu faturaların her biri mağazalar itibariyle kendi içinde müteselsil sıra numarası taşıyacaktır.
Fatura Kullanma Mecburiyeti
Madde 232 - Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:
1. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;
2. Serbest meslek erbabına;
3. Kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara;
4. Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;
5. Vergiden muaf esnafa.
Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.
Yukarıdakiler dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tesbit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 50.000.000 lirayı (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 520, - YTL) geçmesi veya bedeli 50.000.000 liradan (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 520, - YTL) az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.
Perakende Satış Vesikaları
Madde 233 - Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin fatura vermek mecburiyetinde olmadıkları satışları ve yaptıkları işlerin bedelleri aşağıdaki vesikalardan herhangi biri ile tevsik olunur.
1. Perakende satış fişleri;
2. Makineli kasaların kayıt ruloları;
3. Giriş ve yolcu taşıma biletleri.
Perakende satış fişi; makineli kasaların kayıt ruloları ve biletlerde, işletme veya mükellefin adı, düzenlenme tarihi ve alınan paranın miktarı gösterilir.
Perakende satış fişi ile giriş ve yolcu taşıma biletleri seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir. Bu fiş ve biletler kopyalı iki nüsha olarak tanzim edilir ve bir nüshası müşteriye verilir. Makineli kasa kullanıp da müşteriye fiş (makineli kasanın önceki fıkrada belirtilen malumatı ihtiva eden fişi) verilmemesi halinde, perakende satış fişi tanzimi ve müşteriye verilmesi mecburidir.
Örnek: Adedi 11.70 YTL’den 100 adet (A) otobüs işletmesinin biletini satan komisyoncu KDV dahil 1.170 YTL tutarında bilet satmıştır. KDV oranı %17 Komisyoncu otobüs işletmesi adına düzenleyeceği faturada satış bedelini ve komisyonunu gösterecektir. Bilet satış bedeli 1.000 YTL olduğuna göre %20 komisyon sağladığını farzedersek toplam komisyon tutarı 200 YTL ve 170 YTL ‘de Hesaplanan KDV dir.
Bu durumda komisyoncu tarafından düzenlenecek faturada 1.000 YTL bilet satış bedeli ile buna ilişkin 170 YTL KDV, aldığı (%20 hesabıyla) 200 YTL komisyon ve buna ilişkin 34 YTL KDV görünecektir. Bu işlem dolayısıyla otobüs işletmesi 170-34= 136 YTL tutarında KDV hesaplayacaktır.
Öte yandan, bir işletmenin kendi otobüsüyle yaptığı taşıma işi yanı sıra, bağımsız otobüs sahiplerine de taşıma yaptırması halinde, bağımsız otobüs sahipleri tarafından bu işletmeye yapılan taşıma hizmetleri karşılığında fatura düzenlenecektir. Ancak, yolcu taşıma bileti ve listesinin gerek işletmeye bağlı otobüslere gerekse bağımsız otobüs sahiplerine yaptırılan taşımalarda işletme tarafından düzenleneceği tabiidir.
Bağımsız otobüs sahiplerinden maksat kendi otobüsüyle bir firmanın yolcularını taşıyan şahıslardır.
Gider Pusulası
Madde 234 - Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle(*) defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin:
1.
2.
3. Vergiden muaf esnafa;
Yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulası vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmündedir. Bu belge, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, zati eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya için de tanzim edilir.
Gider pusulası, işin mahiyeti, emtianın cins ve nev'i ile miktar ve bedelini ve iş ücretini ve işi yaptıran ile yapanın veya emtiayı satın alan ile satanın adlarıyla soyadlarını (Tüzel kişilerde unvanlarını) ve adreslerini ve tarihi ihtiva eder ve iki nüsha olarak tanzim ve bir nüshası işi yapana veya malı satana tevdi olunur.
Gider pusulaları, seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir.
Müstahsil Makbuzu
Madde 235 - Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tesbit edilenler ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilerden satın aldıkları malların bedelini ödedikleri sırada iki nüsha makbuz tanzim etmeye ve bunlardan birini imzalıyarak satıcı çiftçiye vermeye ve diğerini ona imzalatarak almaya mecburdurlar. Mal tüccar veya çiftçi adına bir adamı veya mutavassıt tarafından alındığı takdirde makbuz bunlar tarafından tanzim ve imza olunur.
Çiftçiden avans üzerine yapılan mübayaalarda, makbuz, malın teslimi sırasında verilir.
Müstahsil makbuzunun tüccar veya alıcı çiftçi nezdinde kalan nüshası fatura yerine geçer.
Müstahsil makbuzunda en az aşağıda yazılı bilgiler bulunur:
1. Makbuzun tarihi;
2. Malı satın alan tüccar veya çiftçinin soyadı, adı unvanı ve adresi;
3. Malı satan çiftçinin soyadı, adı ve ikametgahı adresi;
4. Satın alınan malın cinsi, miktarı ve bedeli;
Bu Maddede yazılı makbuzlar hiçbir resim ve harca tabi değildir.
Müstahsil makbuzları seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Serbest meslek makbuzları
Makbuz Mecburiyeti
Madde 236 - Serbest meslek erbabı, mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilatı için iki nüsha serbest meslek makbuzu tanzim etmek ve bir nüshasını müşteriye vermek, müşteri de bu makbuzu istemek ve almak mecburiyetindedir.
Makbuz Muhteviyatı
Madde 237 - Serbest meslek makbuzlarına:
1. Makbuzu verenin soyadı, adı veya unvanı, adresi, vergi dairesi ve hesap numarası;
2. Müşterinin soyadı, adı veya unvanı ve adresi;
3. Alınan paranın miktarı;
4. Paranın alındığı tarih;
Yazılır ve bu makbuzlar serbest meslek erbabı tarafından imzalanır.
Serbest meslek makbuzları seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Ücretlere ait kayıt ve vesikalar
Ücret Bordrosu
Madde 238 - İşverenler her ay ödedikleri ücretler için (Ücret bordrosu) tutmaya mecburdurlar. Gelir Vergisi Kanununa göre vergiden muaf olan ücretlerle diğer ücret üzerinden vergiye tabi hizmet erbabına yapılan ücret ödemeleri için bordro tutulmaz.
Ücret bordrolarına en az aşağıdaki malumat yazılır:
1. Hizmet erbabının soyadı, adı; ücretin alındığına dair imzası veya mührü (Ücretin ödenmesinde ayrıca makbuz alan iş verenlerin tutacakları ücret bordrosuna imza veya mühür konulması mecburi değildir.);
2. Varsa vergi karnesinin tarih ve numarası;
3. Birim ücreti (Aylık, haftalık, gündelik, saat veya parça başı ücreti);
4. Çalışma süresi veya ücretin ilgili olduğu süre;
5. Ücret üzerinden hesaplanan vergilerin tutarı.
Bordronun hangi aya ait olduğu baş tarafında gösterilir. Bir aya ait bordro ertesi ayın yirminci gününe kadar hazırlanıp tarihlenerek, müessese sahibi veya müdürü ile bordroyu tanzim eden memur tarafından imzalanır.
İş verenler ücret bordrolarını, yukarıki esaslara uymak şartiyle diledikleri şekilde tanzim edebilirler.
Bordro Yerine Geçen Vesikalar
Madde 239 - Genel, katma, özel bütçeli daire ve müesseselerle belediyelerin ve 3659 sayılı kanuna tabi müesseselerin ücret ödemelerinde kullandıkları vesikalar ücret bordrosu yerine geçer.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Diğer evrak ve vesikalar
Taşıma ve Otel İşletmelerine Ait Belgeler
Madde 240 - Taşıma işletmeleri ile otel, motel ve pansiyon gibi konaklama yerleri (Kazancı basit usulde tespit edilenler dahil) aşağıda yazılı belgeleri düzenlemek zorundadırlar.
A) Taşıma irsaliyeleri: Ücret karşılığında eşya nakleden bütün gerçek ve tüzelkişiler naklettikleri eşya için, 209'uncu maddede yazılı bilgilerle, sürücünün ad ve soyadı ve aracın plaka numarasını ihtiva eden ve seri ve sıra numarası dahilinde teselsül eden irsaliye kullanmak zorundadırlar. Bu irsaliyenin bir nüshası eşyayı taşıttırana, bir nüshası eşyayı taşıyan aracın sürücüsüne veya kaptanına verilir ve bir nüshası da taşımayı yapan nezdinde saklanır. Bu bent hükmü nakliye komisyoncuları ile acenteleri de kapsar.
B) Yolcu listeleri: şehirler arasında yapılan yolcu taşımalarında 233'üncü madde gereğince yolcu taşıma bileti kesmeye mecbur olan mükellefler, (T.C. Devlet Demiryolları hariç) taşıtların her seferi için müteselsil seri ve sıra numaralı ve oturma yerlerini planlı şekilde gösteren iki nüsha yolcu listesi düzenlerler ve bu listenin bir nüshasını sefer sonuna kadar taşıtta ve diğer nüshasını işyerinde bulundururlar. Yolcu taşıma biletlerinin komisyoncu veya acenteler tarafından kesilmesi halinde yolcu listeleri 3 nüsha olarak düzenlenir ve bir nüshası bu kimseler tarafından saklanır.
Yolcu listelerinde aşağıdaki bilgiler bulunur:
1. Yolcu listesini düzenleyen işletmenin adı veya unvanı ile adresi,
2. Taşıtı işleten mükellefin adı, soyadı varsa unvanı, adresi vergi dairesi ve hesap numarası,
3. Taşıtın plaka numarası, sefer tarihi ve hareket saati,
4. Bilet numaraları işaretlenmek suretiyle yolcu sayısı ve toplam hasılat tutarı.
C) Günlük müşteri listeleri: Otel, motel ve pansiyon gibi konaklama yerleri, odaları, bölmeler ve yatak planlarına uygun olarak müteselsil seri ve sıra numaralı günlük müşteri listeleri düzenlerler ve işletmede bulundururlar.
Bu listelerde aşağıdaki bilgiler bulunur:
1. Mükellefin adı, soyadı, varsa ünvanı ve adresi,
2. Oda numaraları yazılmak suretiyle müşterinin adı, soyadı ve oda ücreti,
3. Düzenleme tarihi.
Muhabere Evrakı
Madde 241 - Tüccarların her nev'i ticari muameleleri dolayısıyle yazdıkları ve aldıkları mektuplar (Telgraflar ve hesap hülasaları dahil) muhabere evrakını teşkil eder. Gönderilen ve gelen muhabere evrakının, işlerinin icabına göre dosyada muhafaza edilmesi mecburidir.
Muhabere Evrakı
Mükerrer Madde 241 - Mükelleflerin sattıkları emtia veya yaptıkları işler nedeniyle ortaya çıkan alacak ve borçları için bono veya poliçe düzenlemeleri halinde, bu poliçe veya bonoların Türk Ticaret Kanunu uyarınca bulunması gereken bilgilerin yanısıra aşağıdaki hususları da ihtiva etmesi zorunludur.
1. Müteselsil seri ve sıra numarası.
2. Alacaklı ve borçlunun adı, adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası.
Bono, poliçe, çek, senet, tahvil, hisse senedi, finansman bonosu, kar ortaklığı belgesi ve benzeri kıymetli evrakın vergi belge düzenini sağlamak açısından ihtiva edeceği bilgileri belirlemeye Maliye ve Gümrük Bakanlığı yetkilidir.
Diğer Vesikalar
Madde 242 - Tüccarlar evvelki maddelerin dışında kalan ve bir hüküm ifade eden veya icabında bir hakkın ispatına delil olarak kullanılabilen mukavelename, taahhütname, kefaletname, mahkeme ilamları gibi hukuki vesikalarla ihbarname, karar örnekleri, vergi makbuzları gibi vergi evrakını dosyada muhafaza etmeye mecburdurlar.
Damga resmi mükellefleri, gazete ve sair neşriyatın pul yapıştırılan koleksiyon nüshalarını ve Türkiye'de tanzim edilip doğrudan doğruya ecnebi memleketlere gönderilen evrak ile çekilen telgrafların Türkiye'de kalan kopyalarını aynı surette muhafaza etmek mecburiyetindedirler.
Gelir Vergisi Kanununun 54'üncü maddesinin 21 numaralı bendine göre vergi matrahlarının tespitinde gerçek giderleri nazara alınan mükellefler, bu giderlerini tevsik edecek vesikaları saklamaya mecburdurlar.
Gelir Vergisi Kanununa göre diğer kazanç ve iratları üzerinden vergilendirilecek mükellefler, vergi matrahının tespitinde nazara alınacak giderlerini ispat edecek vesikaları muhafaza etmek mecburiyetindedirler.
Elektronik ortamdaki kayıtlar ve elektronik cihazla belge düzenleme
Mükerrer Madde 242 - 1.Maliye ve Gümrük Bakanlığı; mükelleflere, niteliklerini belirlediği elektronik cihazları kullandırmak suretiyle belge düzenlettirmeye ve kullanılacak özel cihazlardan çıkarılan pulları belgelere ekletmeye yetkilidir. Elektronik cihazlarla düzenlenen belgeler ile özel cihazlardan çıkarılan pulları ihtiva eden belgeler bu Kanun hükümlerine uygun olarak düzenlenmiş belge hükmündedir.
Elektronik cihazların belirlenen niteliklere uygunluğu 6.12.1984 gün ve 3100 sayılı Kanunun 5 inci maddesine göre kurulan komisyonun görüşü alınarak Maliye ve Gümrük Bakanlığınca onaylanır.
Maliye ve Gümrük Bakanlığı, elektronik cihazlarla veya kullanılacak özel cihazlardan çıkarılan pulları ekletmek suretiyle belge düzenletme yetkisini; iş grupları, sektörler, bölgeler, yerleşim birimleri, yıllık hasılat tutarları itibariyle veya sabit bir işyerinde faaliyet gösterilip gösterilmediğine göre ayrı ayrı veya topluca kullanabilir.
Mükellefler, 3100 sayılı Kanuna göre nitelikleri belirlenen ödeme kaydedici cihazlar ile birinci fıkrada belirtilen cihazları piyasadan temin edebilecekleri gibi, Maliye ve Gümrük Bakanlığından da temin edebilirler. Maliye ve Gümrük Bakanlığı bu cihazları temin etmeye, zimmet karşılığı vermeye bu konularla ilgili bütçe işlemlerini yapmaya ve diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
Bakanlıkça zimmet karşılığı verilen cihazların bozulması, çalınması gibi nedenlerle kullanılamaz hale gelmesi halinde cihaz bedelinin 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre mükelleften tahsili yoluna gidilir.
2. Elektronik defter, şekil hükümlerinden bağımsız olarak bu Kanuna göre tutulması zorunlu olan defterlerde yer alması gereken bilgileri kapsayan elektronik kayıtlar bütünüdür.
Elektronik belge, şekil hükümlerinden bağımsız olarak bu Kanuna göre düzenlenmesi zorunlu olan belgelerde yer alan bilgileri içeren elektronik kayıtlar bütünüdür.
Elektronik kayıt, elektronik ortamda tutulan ve elektronik defter ve belgeleri oluşturan, elektronik yöntemlerle erişimi ve işlenmesi mümkün olan en küçük bilgi ögesini ifade eder.
Bu Kanunda ve diğer vergi kanunlarında defter, kayıt ve belgelere ilişkin olarak yer alan hükümler elektronik defter, kayıt ve belgeler için de geçerlidir. Maliye Bakanlığı, elektronik defter, belge ve kayıtlar için diğer defter, belge ve kayıtlara ilişkin usul ve esaslardan farklı usul ve esaslar belirlemeye yetkilidir.
Maliye Bakanlığı; elektronik defter, belge ve kayıtların oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafaza ve ibrazı ile defter ve belgelerin elektronik ortamda tutulması ve düzenlenmesi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, elektronik ortamda tutulmasına ve düzenlenmesine izin verilen defter ve belgelerde yer alması gereken bilgileri internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında Maliye Bakanlığına veya belirleyeceği gerçek veya tüzel kişilere aktarma zorunluluğu getirmeye, bilgi aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu Kanun kapsamına giren işlemlerde elektronik imza kullanım usul ve esaslarını düzenlemeye ve denetlemeye yetkilidir.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Ekim ve sayım beyanı
Ekim Sayım Beyanı
Madde 243 - Zirai işletmeleri, Gelir Vergisi Kanununun 54 üncü maddesinde yazılı işletme büyüklüklerinin üstünde bulunan çiftçiler zirai işletmelerinin (Gezici hayvancılıkta kışlaklarının) bulundukları köy ve mahallelerin muhtarlıklarına müracaatla ekim sayım beyanında bulunurlar.
1. Çiftçinin soyadı ve adı;
2. Çiftçinin ikametgah adresi;
3. Zirai işletmenin (Gezici hayvancılıkta kışlaklarının) bulunduğu yer;
4. Ekimde: Geçen yılın Ekim ayı sonundan beyanın yapıldığı yılın Kasım ayı başına kadar ekilen arazinin genişliği ve ekimin nev'i;
5. Hayvancılıkta: Beslenen hayvanların cins ve miktarları;
6. Meyvacılıkta: İcabına göre, meyve verebilecek hale gelmiş ağaç sayısı veya bunların dikili bulunduğu arazinin genişliği;
Adi ortaklıklarda beyanın ortaklardan biri, aile reisi beyanında aile reisi tarafından yapılması kafidir. Bu takdirde diğer ortaklarla eş ve çocukların ad ve soyadları, ikametgah adresleri ve hisseleri beyanda bulunan tarafından deftere yazdırılır.
Ekim ve sayım beyanı her yılın Kasım ayında yapılır.
Maliye Bakanlığı iklim şartları bakımından özellik gösteren illerde beyan süresini değiştirebilir.
Ekim ve sayım beyanları sözlü veya yazılı olabilir. Beyanlar, beyanı yapanlar tarafından imza veya mühürle tasdik edilir.
Beyan varakaları iki nüsha olarak tanzim ve bir nüshası beyan süresinin sonundan itibaren 15 gün içinde ilgili vergi dairesine makbuz karşılığında teslim edilir.
Kayıt işlerini kendi imkanları ile tekemmül ettiremiyecek durumda olan muhtarlıklara valiliklerce gerekli yardımda bulunulur.
Ekim ve Sayım İlmühaberi
Madde 244 - İhtiyar heyetleri, ekim ve sayım defterlerine kaydedilen bilgilere dayanarak, beyanda bulunan çiftçilere tasdikli bir ekim ve sayım ilmühaberi verirler.
Muhtar ve ihtiyar heyetlerince verilen ilmühaberler için ücret alınmaz. Ekim ve sayım beyanları ile ilmühaberler hiçbir resim ve harca tabi değildir.
Tahkik ve İhbar Ödevi
Madde 245 - Muhtar ve ihtiyar heyetleri 243'üncü madde hükümlerine göre yapılan beyanların doğruluğunu tahkik ederler.
Muhtar ve ihtiyar heyetleri, hiç beyanda bulunmamış olanları beyanda bulunmağa, yanlış veya hakikate aykırı beyanda bulunmuş olanları beyanlarını düzeltmeğe davet ederler. Buna rağmen beyanda bulunmayanları veya beyanlarını düzeltmiyenleri verilen sürenin sonunda başlıyarak 15 gün içinde, mütalaaları ile birlikte ve yazılı olarak vergi dairesine bildirirler. Bu ihbar üzerine vergi dairesince yapılacak tahkikat neticesine göre işlem yapılır.
Ücret ve Sorumluluk
Madde 246 -Muhtar ve ihtiyar heyetleri üyelerine Maliye Bakanlığınca takdir ve tayin edilecek miktarda ücret verilir. Görevlerini kısmen veya tamamen yerine getirmeyen muhtar ve ihtiyar heyetleri ücrete müstehak olmazlar.
Görevini ihmal veya suistimal eden muhtar ve ihtiyar heyeti üyeleri hakkında Türk Ceza Kanununun 230 ve 240'ıncı maddelerine göre takibat yapılır.
BEŞİNCİ KISIM
Vergi karnesi
Karne Mecburiyeti
Madde 247 - Aşağıda yazılı olanlar vergi karnesi almaya mecburdurlar:
1. Gelir Vergisi Kanununa göre diğer ücret kapsamında vergilendirilenler;
2. Gelir Vergisi Kanununa göre indirimden faydalanmak isteyenler;
3. Gelir Vergisi Kanununun 35'inci maddesinin (B) bendi uyarınca karne almak zorunda olanlar.
Durumu yukarıdaki şartların birden fazlasına girse bile, bir mükellef tek vergi karnesi alır.
Karne Alınması
Madde 248 - Mükellef vergi karnelerinin kendileri tarafından yazılması gereken kısımlarını doldurduktan sonra, vergi bakımından durumlarını kayıt ve tescil ve karneye işaret ettirmek üzere, bunları bağlı oldukları vergi dairesine ibraz ederler.
Mükellefiyete müessir olacak değişikler de yukarıki esaslara göre karneye işaret ettirilir.
247'nci maddenin 1'inci bendinde yazılı mükelleflerin doldurdukları karneyi vergi dairesine ibraz etmeleri veya değişikliği karneye işaret ettirmeleri süresi, işe başladıkları veya değişikliğin vukubulduğu tarihten başlıyarak bir aydır.
Gelir Vergisi Kanununa göre indirimlerin uygulanmasında, karnedeki kayıtlar, bunların vergi dairesine tescil ettirildiği tarihten evvelki zamanlar için nazara alınmaz.
Hüviyet Tasdiki
Madde 249 - Gelir Vergisinde indirimlerden faydalanabilmek için karne almak mecburiyetinde olanlar, medeni hal ve aile durumu hakkında vergi karnesine yazılmış olan bilgiler ve bunlarda vaki olan değişiklikler mükellefin ikamet ettiği veya çalıştığı mahallenin muhtarına tasdik ettirilir.
Buna imkan olmayan hallerde mükellefin karneye yazdığı bilgilerin doğruluğu idari tahkikatla tespit olunur ve karnenin tescili tahkikat neticesinde yapılır.
Doğruluk Sorumluluğu
Madde 250 - Vergi karnelerine yazdıkları bilgilerin doğruluğundan mükellefler; iş verenler tarafından bu karnelere ilave olunan kayıtlardan da iş verenler sorumludur.
Karnesiz Hizmet Erbabı Çalıştıranların Sorumluluğu
Madde 251 - Kazançları basit usulde tespit edilen ticaret erbabı ile götürü gider usulünü kabul eden gayrimenkul sermaye iradı sahipleri, yanlarında çalışan hizmet erbabının, kanunun tayin ettiği süre içinde karne almalarını ve karnelerinde yazılı vergilerini ödemelerini temin etmeye mecburdurlar. Bu mecburiyete riayet edilmediği takdirde:
a) Zamanında karne almamış veya vergisini tarh ettirmemiş olan hizmet erbabının vergisi iş veren kimse adına tarh edilir ve vergi cezası da aynı kimse adına kesilerek ondan tahsil olunur. Bu fıkra hükmüne göre tarh edilen vergi ve kesilen ceza, iş verene birer ihbarname ile tebliğ edilir. Kullanılacak ihbarnamelerin şeklini ve muhteviyatını Maliye Bakanlığı tayin eder.
Karnesiz tespit edilen şahsa karnesi verilir ve vergisinin ödendiği karneye yazılır.
b) Karnesini zamanında almış ve vergisini tarh ettirmiş olan hizmet erbabının zamanında ödenmemiş olan vergisi ve gecikme zammı, yanında çalıştığı tespit edilen iş verenden tahsil olunur.
İş verenler yukarıki hükümlere göre ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler.
Karnelerin Şekli, Resim ve Harçlardan Muaf Olduğu
Madde 252 -Vergi karnesinin şekli ve ihtiva edeceği bilgiler Maliye Bakanlığınca tespit olunur.
Gerek karneler, gerek bunların ihtiva ettiği kayıtlar hiçbir resme ve harca tabi değildir. Tasdik dolayısiyle muhtarların 100.000 Lirayı (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 1,50 - YTL) geçmemek şartiyle harç almaları caizdir.
ALTINCI KISIM
Muhafaza ve ibraz ödevleri
Defter ve Vesikaları Muhafaza
Madde 253 - Bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takibeden takvim yılından başlıyarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.
Defter Tutma Mecburiyetinde Olmıyanların Muhafaza Ödevi
Madde 254 - Bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olmıyanlar. 232, 234 ve 235'inci maddeler mucibince almaya mecbur oldukları fatura ve gider pusulası ve müstahsil makbuzlarını tarih sırası ile tanzim tarihlerini takip eden takvim yılından başlıyarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.
Karnelerin Muhafazası
Madde 255 - Mükellefler bu kanuna göre aldıkları vergi karnelerini, işin devam ettiği, Gelir Vergisi Kanununa göre indirimlerle ilgili olarak bu indirimlerden faydalandıkları sürece muhafaza ederler.
Defter ve Belgelerle Diğer Kayıtların İbraz Mecburiyeti
Madde 256 - Geçen maddelerde yazılı gerçek ve tüzel kişiler ile mükerrer 257 nci madde ile getirilen zorunluluklara tabi olanlar, muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar. Bu zorunluluk Maliye Bakanlığınca belirlenecek usule uygun olarak, tasdike konu hesap ve işlemlerin doğrulanması için gerekli kayıt ve belgelerle sınırlı olmak üzere, bu hesap ve işlemlere doğrudan ya da silsile yoluyla taraf olanlara, defter ve belgelerinin tetkiki amacıyla yeminli mali müşavirler tarafından yapılan talepler için de geçerlidir.
Diğer Ödevler
Madde 257 - Vergi inceleme ve kontrolları ile gayrimenkullerin rayiç bedelinin tespiti sırasında mükellefler aşağıda yazılı ödevleri yerine getirmeye mecburdurlar:
1. İncelemeye yetkili memura müessesenin durumuna göre, çalışma yeri göstermek ve resmi çalışma saatlerinde memurun müessesede çalışmasını sağlamak;
2. İnceleme ile ilgili her türlü izahatı vermek (Bu mecburiyet hem iş sahibine, hem de işletmede çalışan memurlara şamildir);
3. İncelemeye yetkili memurun, lüzumunda iş yerinin her tarafını gezip görmesini sağlamak;
4.Bina ve arazinin rayiç bedelinin tespitinde değeri tespit edilecek bina ve araziyi, Emlak Vergisi Kanununun 31'inci maddesine göre Maliye Bakanlığınca yetkili kılınan memurlara gösterip gezdirmek, bu gibi gayrimenkullerin genel ahvaline, kullanış tarzına ve kirada ise kiranın miktarına müteallik her türlü bilgileri vermek (Bu fıkrada yazılı mecburiyetler kiracılara da şamildir);
5. İşletmede 134'üncü madde gereğince envanter yapılması halinde araç, gereç ve personeliyle bu işlemlerin intacına gerekli yardım ve kolaylığı göstermek.
Yetki
Mükerrer Madde 257 - Maliye Bakanlığı;
1. Mükellef ve meslek grupları itibariyle muhasebe usul ve esaslarını tespit etmeye, bu Kanuna göre tutulmakta olan defter ve belgeler ile bunlara ilaveten tutulmasını veya düzenlenmesini uygun gördüğü defter ve belgelerin mahiyet, şekil ve ihtiva etmesi zorunlu bilgileri belirlemeye, bunlarda değişiklik yapmaya; bedeli karşılığında basıp dağıtmaya veya üçüncü kişilere bastırıp dağıtmaya veya dağıttırmaya, bunların kayıtlarını tutturmaya bu defter ve belgelere tasdik, muhafaza ve ibraz zorunluluğu getirmeye veya kaldırmaya, bu Kanuna göre tutulacak defter ve düzenlenecek belgelerin tutulması ve düzenlenmesi zorunluluğunu kaldırmaya,
2. Mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirmeye ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirlemeye,
3. Tutulması ve düzenlenmesi zorunlu defter, kayıt ve belgelerin mikro film, mikro fiş veya elektronik bilgi ve kayıt araçlarıyla yapılması veya bu kayıt ortamlarında saklanması hususunda izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, bu şekilde tutulacak defter ve kayıtların kopyalarının Maliye Bakanlığında veya muhafaza etmekle görevlendireceği kurumlarda saklanması zorunluluğu getirmeye, bu konuda uygulama usul ve esaslarını belirlemeye,
4. Bu Kanunun 149 uncu maddesine göre devamlı bilgi vermek zorunda olanlardan istenilen bilgiler ile vergi beyannameleri ve bildirimlerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik araçları konulmak suretiyle internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında verilmesi, beyanname ve bildirimlerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususlarında izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, beyanname, bildirim ve bilgilerin aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu zorunluluğu beyanname, bildirim veya bilgi çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya, kanuni süresinden sonra kendiliğinden veya pişmanlık talepli olarak verilen beyannameler üzerine düzenlenen tahakkuk fişi ve/veya ihbarnameleri mükellefe, vergi sorumlusuna veya bunların elektronik ortamda beyanname gönderme yetkisi verdiği gerçek veya tüzel kişiye elektronik ortamda tebliğ etmeye ve buna ilişkin usûl ve esasları belirlemeye,
5. Vergi kanunlarının uygulanmasıyla ilgili olarak levha kullandırma ve asma zorunluluğu getirmeye ve kaldırmaya,
6. Vergi güvenliğini sağlamak amacıyla niteliklerini belirleyip onayladığı elektrikli, elektronik, manyetik ve benzeri cihazlar ve sistemleri kullandırmaya, bu cihaz ve sistemler vasıtasıyla bandrol, pul, barkod, halogram, kupür, damga, sembol gibi özel etiket ve işaretlerin kullanılmasına ilişkin zorunluluk getirmeye, uygulamaya ait usûl ve esasları belirlemeye,
yetkilidir.
Bu Kanuna göre düzenlenecek belgelerle bunlara ek olarak düzenlenecek belgelerin, üçüncü şahıslara basım ve dağıtım işlerinin yaptırılması ile ilgili şekil, şart, usul ve esaslar ve bunlara uyulmaması halinde uygulanacak cezaî şartlar Maliye Bakanlığınca hazırlanacak ve Resmî Gazete'de yayınlanacak yönetmelikle belirlenir.
Birinci fıkranın (4) numaralı bendi uyarınca Maliye Bakanlığının beyanname ve bildirimlerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususunda izin vermesi veya zorunluluk getirmesi halinde, (mükellef veya vergi sorumlusu ile gönderme işini yapacak kişiler arasında özel sözleşme düzenlenmek kaydıyla) elektronik ortamda gönderilen beyanname ve bildirimler, mükellef veya vergi sorumlusu tarafından verilmiş addolunur.
Maliye Bakanlığı, birinci fıkrada yazılı belge tasdik işlemini; noterlere, kanunla kurulmuş meslekî kuruluşlara veya uygun göreceği diğer mercilere yaptırmaya, ticarî kazançları basit usulde tespit edilen gelir vergisi mükelleflerine özel bir defter tutturmaya ve bu konulara ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
Kanuni süresi geçtikten sonra kendiliğinden veya pişmanlık talepli olarak verilen beyannamelerin elektronik ortamda gönderilmesi üzerine elektronik ortamda düzenlenen tahakkuk fişi ve/veya ihbarnameler mükellef, vergi sorumlusu veya bunların elektronik ortamda beyanname gönderme yetkisi verdiği gerçek veya tüzel kişiye elektronik ortamda iletilir. Bu ileti tahakkuk fişi ve/veya ihbarnamenin muhatabına tebliği yerine geçer.
ÜÇÜNCÜ KİTAP
Değerleme
BİRİNCİ KISIM
İktisadi kıymet değerleri
BİRİNCİ BÖLÜM
Değerleme esasları
Değerlemenin Tarifi
Madde 258 - Değerleme, vergi matrahlarının hesaplanmasiyle ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tesbitidir.
Değerleme Günü
Madde 259 - Değerlemede, iktisadi kıymetlerin vergi kanunlarında gösterilen gün ve zamanlarda haiz oldukları kıymetler esas tutulur.
Değerlemede Esas
Madde 260 - Değerlemede, iktisadi kıymetlerden her biri tek başına nazara alınır. Teamülen aynı cinsten sayılan malları ve düşük kıymetli müteferrik eşyayı toplu olarak değerlemek caizdir.
Değerleme Ölçüleri
Madde 261 - Değerleme, iktisadi kıymetin nevi ve mahiyetine göre, aşağıdaki ölçülerden biri ile yapılır:
1. Maliyet bedeli;
2. Borsa rayici;
3. Tasarruf değeri:
4. Mukayyet değer;
5. İtibari değer;
6. Vergi değeri;
7. Rayiç bedel;
8. Emsal bedeli ve ücreti.
Maddede sayılanlara ilave olarak VUK’da var olan diğer değerleme ölçüleri
1) Alış bedeli: İktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi karşılığında ödenen veya borçlanılan meblağdır.
2) Alış emsal bedeli : İlk defa bilanço esasında gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyetine girecek olanlar, amortisman konusu kıymetler dışındaki diğer kıymetleri, maliyet bedeli bilinmeyen amortisman konusu sabit kıymetlerini amortismanları da dikkate alarak, kendilerince tayin olunacak alış emsal bedeli ile değerlerler. (Geç.Mad. 4)
Ticari, sınai ve mesleki kazançları dolayısıyla yeniden gelir vergisine gerecek veya götürü usulden gerçek usule geçecek mükellefler, maliyet bedeli bilinmeyen amortisman konusu sabit kıymetlerini amortismanları da dikkate alarak, kendilerince tayin olunacak alış emsal bedeli ile değerlerler. (Geç.Mad.5)
3) Tapu siciline kayıtlı bedel: Tapu siciline kayıtlı bedel, bir vergiye matrah olan servet değerlemesinde, tapu da kayıtlı haklar için uygulanır. (Mad.296)
4) Ortalama perakende satış fiyatı : Hizmet erbabına, hizmet karşılığı verilen ayınlar, verildiği gün ve yerdeki perakende fiyatlarına göre değerlenir. (GVK mad. 63)
Maliyet Bedeli
Madde 262 - Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder.
Maliyet bedeli ile değerlenecek iktisadi kıymetler:
Gayri menkuller ve bunların mütemmim cüzleri ile teferruatları
Tesisat ve makinalar
Gemiler ve diğer taşıtlar
Gayri maddi haklar
Demirbaş eşya
Emtia
Zirai mahsuller
Hayvanlar
Özel maliyet bedeli
Kaynak Kullanımı Destekleme Primlerinin maliyet bedeli ile olan ilişkisi:
- Teşvik belgeli sabit yatırımlara
- İhtisas kredilerine
- Gerçekleşen ihracatta
1211 sayılı kanuna dayanılarak Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan kararnameler uyarınca, K.K.D.Fonundan TC Merkez Bankasınca destekleme primi ödendiği, gerçekleştirilen ihracat ve ihtisas kredileri nedeniyle TC Merkez Bankasınca mükelleflere ödenen destekleme primlerinin tahakkuk ettikleri yılda hasılat olarak kayıtlara intikal ettirilmesi gerekir.
Teşvik belgeli yatırımlar, ihtisas kredileri ve gerçekleştirilen ihracat için tahakkuk eden destekleme primlerinin tahakkuk ettikleri yılda hasılat olarak kayıtlara intikal ettirilmesi gerekir. (GVK 176 GT)
- Doğrudan doğruya emtia iktisabı dolayısıyla yapılan finansman giderleri, maliyet bedeline dahil edilmelidir.
- İmalat teminatları için ödenen faiz ve komisyonların da maliyetlere dahili zorunludur.
- Sarraflık ve kuyumculuk ticaretine ait malların değerlenmesinin, alış faturalarında kayıtlı maliyet bedelleri ile yapılması gerekir. (Mukteza 1976)
İthal edilen ambalaj malzemesi için tahakkuk ettirilip teminata bağlanmak suretiyle tecil olunan gümrük vergilerinin, aynı yıl içinde emtia maliyet bedeline dahil edilerek kayıtlara intikal ettirilmesi gerekir. (Dan.Kar.1978/2427)
Yıl içinde alınan emtia satışları nedeniyle satıcılar tarafından yıl sonunda toptan yapılan ıskontoların muhasebeleştirilmiş olması ve bu ıskontoların yıl sonundaki emtia mevcudunun yıl sonundaki emtia mevcuduna isabet eden kısmının bu emtianın maliyet bedeline yansıtılmış olması yasalara uygundur. (Dan.Kar. 1978/519)
Borsa Rayici
Madde 263 - Borsa rayici, gerek menkul kıymetler ve kambiyo borsasına, gerekse ticaret borsalarına kayıtlı olan iktisadi kıymetlerin değerlemeden evvelki son muamele gününde borsadaki muamelelerin ortalama değerlerini ifade eder.
Normal temevvüçler dışında fiyatlarda bariz kararsızlıklar görülen hallerde, son muamele günü yerine değerlemeye takaddüm eden 30 gün içindeki ortalama rayici esas olarak aldırmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Borsa rayici ile değerleme aşağıdaki haller için öngörülmüştür:
1- İktisadi işletmelere dahil yabancı para veya yabancı para ile olan alacak ve borçların normal değerleme ölçüsü borsadır. Ancak, ülkemizde tam olarak organize bir serbest döviz piyasası teşekkül etmediğinden söz konusu kıymetlerle ilgili değerleme Maliye Bakanlığınca düzenli olarak ilan olunan, resmi kurlara göre yapılmaktadır.
2- Veraset ve intikal vergisinde hisse senedi ve tahvillerle ilgili değerleme ölçüsü borca rayicidir.
Tasarruf Değeri
Madde 264 - Tasarruf değeri, bir iktisadi kıymetin değerleme gününde sahibi için arzettiği gerçek değerdir.
Tasarruf değeri ile değerlenecek iktisadi kıymetler:
Senede bağlı alacaklar (VUK 281)
Senede bağlı borçlar (VUK 285)
Bankalar, bankerler ve sigorta şirketlerinin senetsiz ve senetli borç ve alacakları (VUK 281,285)
Mukayyet Değer
Madde 265 - Mukayyet değer, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeridir.
Aşağıdaki kıymetler mukayyet değerleri ile değerlenir:
Peştemallıklar ve aktifleştirilen ilk tesis ve taazzuv giderleri (VUK 282)
Aktif geçici hesap kıymetleri (VUK 283)
Pasif geçici hesap kıymetleri (VUK 282)
Karşılıklar (VUK 288) (Amortisman kayıtları saklıdır)
Senetsiz alacak ve borçlar (VUK 281, 285)
İşletmeler (banka, bankerler ve sigorta şirketleri hariç) tarafından reeskont işlemine tabii tutulmayan alacak senetleri ile prokont işlemine tabi tutulmayan borç senetleri
GVK 82/2 ve KVK 14/6’da ayın olarak yapılan yardımlar mukayyet değeri ile değerlenir.
İtibari Değer
Madde 266 - İtibari değer, her nevi senetlerle esham ve tahvillerin üzerinde yazılı olan değerlerdir.
Aşağıda yazılı iktisadi kıymetler itibari değerle değerlenir:
Kasa mevcudu (Yabancı para, borsa rayici ile değerlenir. VUK 284 )
Eshamlı şirketlerde KİT’lerin çıkardıkları tahviller (VUK 286)
İşletmelerin satın aldığı başka firmalara ait esham ve tahvillerin alış bedelleriyle değerlenmesi gerekir. Eshamlı şirketlerin KİT tahvillerini itibari değerle değerlemeleri istisna.
VİVK, uygulamasında bizzat mükellefler tarafından yapılan değerlemelerde tahviller ile borsa rayici bulunmayan hisse senetleri itibari değerle değerlenir.
Rayiç Bedel
Mükerrer Madde 266 - Rayiç bedel, bir iktisadi kıymetin değerleme günündeki normal alım satım değeridir.
Rayiç bedelle değerlenecek iktisadi kıymetler:
Gayri menkul mallar
Menkul mal ve gemilerin değerleme ölçüsü olarak rayiç bedel kullanılmaktadır.
Emsal Bedeli ve Emsal Ücreti
Madde 267 - Emsal bedeli, gerçek bedeli olmıyan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tesbit edilemiyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değerdir.
Emsal bedeli sıra ile, aşağıdaki esaslara göre tayin olunur.
Birinci sıra: (Ortalama fiyat esası) Aynı cins ve nevideki mallardan sıra ile değerlemenin yapılacağı ayda veya bir evvelki veya bir daha evvelki aylarda satış yapılmışsa, emsal bedeli bu satışların miktar ve tutarına göre mükellef tarafından çıkarılacak olan "Ortalama satış fiyatı" ile hesaplanır. Bu esasın uygulanması için, aylık satış miktarının, emsal bedeli tayin olunacak her bir malın miktarına nazaran % 25'ten az olmaması şarttır.
Görüldüğü üzere bu usulde değerleme, esas itibariyle mükellef tarafından kendi defter ve belgelerindeki satışlara göre yapılmakta olup, yapılan satışların değerleme konusu yapılacak malla aynı cins ve neviden olması gerekir. Ayrıca, bu suretle değerleme yapılacağı zaman, aynı cins ve nevideki malların önce değerlenmenin yapılacağı aydaki satış miktarına bakılacak, örneğin bu ay nisan ayı ise önce bu ayın satış miktarına bakılarak, yeterli değil ise bir önceki ay olan mart ayı satış miktarına bakılacak, bu da yeterli değil ise bir daha önceki ay şubat ayı satış miktarına bakılacak, bu da yeterli değil ise, diğer ayların satış miktarlarına bakılmayacak ve bu usul uygulanmayacak maliyet bedeli esasına gidilecektir.
Örnek: Dayanıklı tüketim malları ticaretiyle uğraşan işletmenin sahibi, 04 aralık 2000 tarihinde x model bir televizyonu evinde kullanmak üzere işletmesinden çekmiştir. İşletmenin ekim, kasım, aralık 2000 aylarında x model (aynı cins ve neviden ) televizyon satışlarına ilişkin bilgiler şöyledir:
Aylar satış miktarı KDV hariç satış tutarı (YTL)
Ekim 3 adet 420.-
Kasım 5 adet 800.-
Aralık 2 adet 360.-
İşletme sahibi tarafından, işletmeden 4 aralık 2000 tarihinde çekilen bu televizyonun Gelir Vergisi Kanununun 41/1 maddesi uyarınca emsal bedelle değerlenmesi gerekir. Emsal bedelle yapılacak değerleme ise aşağıdaki gibi olacaktır.
X model 1 adet televizyonun emsal bedelle değerlenmesinde;
Aralık 2000 de x model televizyondan 2 adet satılmış olup, bu miktar değerleme konusu yapılacak mal miktarının (1 adet) yüzde yirmi beşinden fazla olduğundan, değerleme bu ayın 2 adetlik satış ortalamasına göre yapılacaktır. X model televizyonun aralık ayı ortalama satış fiyatı (360 / 2)180 YTL dir.
Bu durumda, işletme sahibi tarafından aralık 2000’de işletmeden çekilen x model 1 adet televizyonun 180 YTL tutarındaki emsal bedelinin, işletme hasılatı olarak kayıtlara intikal ettirilmesi gerekir.
Eğer, değerleme konusu yapılacak mal miktarı 9 adet televizyon olsaydı bu durumda, değerleme konusu yapılacak mal miktarının yüzde yirmi beşi, aralık ayı satışlarından az, kasım ayı satışlarından fazla olduğundan emsal bedelle değerlemenin kasım ayı ortalama satış fiyatı ile yapılması gerekecekti.
İkinci sıra: (Maliyet bedeli esası) Emsal bedeli belli edilecek malın, maliyet bedeli bilinir veya çıkarılması mümkün olursa, bu takdirde mükellef bu maliyet bedeline, toptan satışlar için % 5, perakende satışlar için % 10 ilave etmek suretiyle emsal bedelini bizzat belli eder.
Bu usulde hesaplama mükellef tarafından defter ve belgelerde dayanılarak, değerleme konusu yapılacak malın maliyet bedelinin bilinmesi veya çıkarılmasının mümkün olduğu hallerde yapılır. Maliyet bedeline, toptan satışlar için yüzde be, perakende satışlar için yüzde on ilave edilmek suretiyle tespit edilir.
Bir satışın perakende sayılabilmesi için;
- Miktar olarak ortalama bir tüketicinin normal ihtiyacını geçmemesi,
- Satış konusu malın özel şahıslar tarafından, normal olarak kullanılabilecek nitelikte olması
- Alıcının malı tekrar satışa sunmaması,
gerekir.
Örnek: Dayanıklı tüketim malları ticareti ile uğraşan işletmenin sahibi, 4 aralık 2000 tarihinde x model bir televizyonu evinde kullanmak üzere işletmesinden çekmiştir. İşletmenin ekim, kasım, aralık 2000 aylarında x model televizyon satışı yoktur. Bu televizyonun işletmeye maliyeti 120 YTL dir.
İşletme sahibi tarafından, işletmeden çekilen bu televizyonun GVK’nun 41/1.maddesi uyarınca emsal bedelle değerlenmesi gerekir. Emsal bedelle yapılacak değerleme ise aşağıdaki gibi olacaktır.
Değerleme konusu yapılacak mal cinsinden, değerlemenin yapılacağı ayda (aralık) veya bir önceki ayda (kasım) veya bir daha önceki ayda (ekim), satış yapılmadığından ortalama fiyat esası uygulanamayacak ve dolayısıyla maliyet bedeli esasının uygulanması gerekecektir.
Bu durumda işletmeden bu çekiş, perakende bir satış sayılacağı için maliyet bedeline %10 uygulanmak suretiyle emsal bedeli tespit edilecektir. Bu televizyonun işletmeye maliyeti 120 YTL olduğuna göre malın emsal bedeli (120*1,10=) 132 YTL olarak tespit edilip, işletme hasılatı olarak kayıt edilmesi gerekir.
Burada şu hususa dikkat edilmesi gerekmektedir : KDVK’nun 27. maddesinde bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile, bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değerler olması halinde emsal bedel veya emsal ücretin vergi matrahı olacağı hükme bağlanmıştır. Bunun yanında, bedelin emsaline veya emsal ücretine göre açık bir şekilde düşük olduğu ve bu düşüklüğün mükellefçe haklı bir sebeple açıklanamadığı hallerde de matrah olarak emsal bedeli veya emsal ücretinin uygulanacağı, emsal bedeli ve emsal ücretinin ise VUK hükümlerine göre tespit edileceği belirtilmiştir.
Bu durumda, emsal bedeli uygulamamızda ilk olarak ortalama satış fiyatı esası uygulanacaktır. Ortalama satış fiyatı esasında tespitin mümkün olmaması halinde, maliyet bedeli esasının uygulanması gerekecektir.
VUK’nun 275. maddesine göre imal edilen mal maliyetine genel idari giderlerinden pay verilmesi konusunda mükelleflere seçimlik bir hak tanınmıştır. Dolayısıyla normal hallerde maliyet bedeli esasında emsal bedeli hesaplanmasında genel idare giderleri dikkate alınmayabilir.
Ancak, KDVK’nun 27. maddesine göre, emsal bedeli tespitine esas alınacak maliyet bedeline, genel idare giderlerinden pay verilmesi zorunludur.
Üçüncü sıra: (Takdir esası) Yukarıda yazılı esaslara göre belli edilemeyen emsal bedelleri ilgililerin müracaatı üzerine takdir komisyonunca takdir yolu ile belli edilir. Takdirler, maliyet bedeli ve piyasa kıymetleri araştırılmak ve kullanılmış eşya için ayrıca yıpranma dereceleri nazara alınmak suretiyle yapılır. Takdir edilen bedellere mükelleflerin vergi mahkemesinde dava açma hakkı mahfuzdur. Ancak, dava açılması verginin tahakkuk ve tahsilini durdurmaz.
Emsal bedelinin mükellef tarafından bizzat hesaplandığı hallerde, bu hesaplara ait kayıt ve cetveller ispat edici kağıtlar olarak muhafaza edilir.
Yukarıdaki esaslarla mukayyet olmaksızın kaza mercilerinin re'sen biçtikleri değerler ile zirai kazanç ölçülerini tesbit eden kararnamelerde yer alan unsurlar emsal bedeli yerine geçer.
Ücretle yapılan imalatta ücretin gerçek miktarının bilinmemesi veya doğru olarak tayin edilememesi hallerinde tesbit edilecek emsal ücret de aynı esaslara göre tayin olunur.
Takdir yolu ile emsal bedel tespiti, ortalama fiyat ve maliyet bedeli esasının uygulanamadığı hallerde, ya mükellefin müracaatı yahut idarenin talebi ile yapılır.
İster mükellef, isterse vergi idaresinin talebine istinaden yapılsın, takdir olunan matraha mükelleflerin dava açma hakları salıdır. Ayıca, vergi dairesinin VUK’nun 377. maddesi uyarınca takdir komisyonunun kararına karşı dava açma hakkı bulunmaktadır.
Vergi Değeri
Madde 268 - Vergi değeri, bina ve arazinin Emlâk Vergisi Kanununun 29 uncu maddesine göre tespit edilen değeridir.
Vergi değeri olarak esas alınacak rayiç bedel yine normal alım satım bedeli olmakla birlikte normal alım satım bedeli mükellefin serbest iradesi değil, Emlak Vergisi Kanunun VUK’nun 29. maddesi uyarınca ikmalen tarh edilmesi gerekmektedir ve 31. maddelerinde belirtilen normlara uygun olarak tespit edilecektir.
Vergi değeri ölçüsü, işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin değerlenmesinde sadece maliyet bedeli bilinmeyen bina ve arazinin değerlenmesinde kullanılır. Çünkü, VUK’nun 289. maddesinde VUK’nun değerleme bölümünde yazılı olmayan veyahut yazılı olup da kendi ölçüleriyle değerlenmesine imkan bulunmayan iktisadi kıymetlerden bina ve arazinin vergi değeri ile değerleneceği hüküm altına alınmıştır.
Buna göre, ticari işletme sahiplerinin özel mal varlıklarına dahil olan ancak maliyet bedelleri bilinmeyen bina ve arazinin ticari işletmeye dahil edilmesi halinde vergi değeri ölçüsü ile değerlenmesi gerekmektedir.
İKİNCİ BÖLÜM
İktisadi işletmelere dahil kıymetleri değerleme
Gayrimenkuller
Madde 269 - İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenir.
Bu kanuna göre, aşağıdaki yazılı kıymetler gayrimenkuller gibi değerlenir:
1. Gayrimenkullerin mütemmim cüzüleri ve teferruatı;
2. Tesisat ve makinalar;
3. Gemiler ve diğer taşıtlar;
4. Gayrimaddi haklar.
Medeni Kanunun 632. maddesine göre gayrimenkul, mükiyetinin konusu yerinde sabit olan şeylerdir. Buna göre:
Arsa ve arazi (tarla, orman gibi)
Binalar (ev, apartman, depo, silo vb)
Yerüstü yapıları (yol, kanal, köprü vb.)
Yeraltı yapıları (maden,taş ocakları ve galerileri vb.)
Kanunda gemilerle diğer taşıtların ayrı olarak sayılmasının nedeni, nakil vasıtaları içinde yanlız gemilerin icra ve iflas hukuku bakımından gayrimenkul olarak kabul edilmesidir. Bu nedenle gemiler deyimini ayrıca kullanmakla bunların gayrimenkul grubuna dahil edilmesi önlenmiştir.
Gayrimenkullerde Maliyet Bedeline Giren Giderler
Madde No 270 - Gayrimenkullerde, maliyet bedeline, satınalma bedelinden başka, aşağıda yazılı giderler girer: 1. Makine ve tesisattan gümrük vergileri, nakliye ve montaj giderleri;
2. Mevcut bir binanın satın alınarak yıkılmasından ve arsasının tesviyesinden mütevellit giderler.
Noter, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye giderleri ile Emlak Alım ve Özel Tüketim Vergilerini maliyet bedelini ithal etmekte veya genel giderler arasında göstermekte mükellefler serbesttirler.
Gayri menkulün satın alma yolu ile iktisabında satın alma bedelinin yanı sıra bu iktisadi kıymeti işletmeye dahil etmek ve diğer bir anlatımla bir işletmede kullanılabilir hale getirmek için yapılan ve aşağıda sayılan sair tüm giderlerin toplamı aktifleştirme (maliyet bedelini) değerini verecektir:
- Satın alma bedeli (tapu harcına esas değer)
- Kur garantili yabancı kredi kullanımında ödeme süresinin sonuna kadar tur farklılığından doğacak giderler,
- Yurtiçi kredi kullanımında, bu kredinin temin ve kullanılması için ödenen faiz ve benzeri giderler,
- Sair giderler (noter, tapu vb.)
Sabit kıymetlerin iktisabında kullanılan döviz kredilerine ilişkin kur farklarının maliyetlere dahil edilip edilmeyeceği sorunu:
104 ve 121 sayılı G.Tebliğlerdeki uygulamaları ortadan kaldıran 163 sayılı G.Tebliğ uyarınca yapılan açıklamalar çerçevesinde ;
Gerçek usulde gelir vergisi mükelleflerin ferdi işletmelere veya adi ortaklıklara dahil ettikleri amortismana tabi iktisadi kıymetlerin değerlemesi :
Bunların genel hükümlere göre değerlenmesi gerekmektedir. Buna göre maliyet bedelinin bilinmesi halinde bu bedel, bilinmiyorsa bina ve arazi vergi değerleriyle, değerleri emsal bedelleri değerlenir.
Dar mükellefiyete tabi olanlarda gayri menkul, makine, gemi ve tesisatın değerlenmesi :
Bu mükelleflerden Türkiye de iktisadi işletmeleri bulunanlar bu işletmelerinde kullanmak için yurt dışından getirecekleri makine ve tesisat ile işletmelerinin aktifinde kayıtlı gayri menkulleri genel esaslara göre değerlemek durumundadırlar. Söz konusu makine vb’nin daha sonra Türkiye de satılması hallerinde varsa maliyet bedelleri ile yoksa emsal bedel ile değerlenir.
Gayri menkulün işletmeden çekilmesi halinde değerleme :
İşletme sahipleri tarafından işletmeden çekilen gayri menkuller GVK’nun 41. maddesi uyarınca emsal bedeli ile değerlenir. İşletmenin konusu gayri menkul ticareti ise, değerlemede öncelikle 267.maddesinin (emsal bedel)1.ve 2.sırası uygulanır. Değerlemede bu esaslara uyulamıyorsa ve işletmenin konusu gayrimenkul ticareti değilse bu durumda işletmeden çekilen gayri menkullerin 267.maddenin 3.sırasına göre değerlenmesi gerekir. Ancak, Danıştay’ın bu gayri menkullerin vergi değeri ile değerlenmesi yönünde bazı kararları vardır.
Özel inşaatlarda bina ve arazinin değerlenmesi:
İşletmenin kendi arsası üzerinde inşaat yapması halinde arsa maliyet bedeli ile değerlenerek inşaat maliyetine dahil edilir. Aksi durumda ise, bir ticari faaliyet olduğundan yapılan bu faaliyetle ilgili olarak defter tutulması gerekir.
Satılmak üzere inşa edilen ve defter tutulmadığı için maliyet bedeli bilinmeyen gayri menkuller bakımından kıymet değerlemesi değil kazanç takdiri söz konusudur. Kazanç takdir komisyonunca re’sen takdir edilir.
Kat karşılığı başkasının arsası üzerine inşaat yapanlar:
Bu durumda toplam inşaat maliyeti arsa sahibine verilen kısım ile inşaatı yapanın kendisine isabet eden kısmın arsasının maliyetini ifade eder.
Genel giderler
Vergi kanunlarında genel giderlerin tanımı yapılmamış olsa bile, genel olarak genel giderler için, öncelikle bir ticari organizasyon çerçevesinde yapılması gerekli olan ancak ticari faaliyetin maddi yapısı ile ilgili olmayan, başka bir deyişle doğrudan doğruya ticari organizasyonun varlığına bağlı olan giderlerdir denilebilir.
Aydınlatma, ısıtma, kırtasiye, temsil ağırlama, reklam, imalat sürecinde bulunmayan personel ücretleri gibi ticari organizasyon bünyesinde yapılan çok sayıda giderler genel gider olarak nitelendirilmektedir. Bu giderlerin yasal çerçevesi ise ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmalarıdır. Bu ölçütün ise son derece subjektif ve esnetilebilir olması özelliği nedeniyle bu konuda esas alınabilecek temel kıstaslara ihtiyaç duyulmaktadır.
Burada reklam giderleri ile ilgili olarak açıklığa kavuşturulması gereken bir hususa değinmekte yarar bulunmaktadır. Kimi görüşe göre, reklam harcamalarının her ne kadar yasal olarak genel gider niteliğinde olduğu kesinse de, gider mahiyetinde olmamalıdır. Bu görüşe göre, reklam harcamalarının gelir ve kurumlar vergisi matrahının hesaplanmasında gider olarak yazılması, bu harcamaların önemli bir kısmının devlet tarafından finanse edilmesi demektir.
Tüketiciye gönderilen reklam mesajı, bilgilendirme, eğitme işlevini başaramamakta, aksine ikna (kandırma) eğilimi daha çok gözlenmektedir. Bunun gibi, çağdaş pazarlama anlayış ve bilgisi yeterli olmayan işletme yöneticileri diğer pazarlama araçlarına göre reklama daha çok önem vermektedirler. Oysa reklam etkenliğini saptamak amacıyla gerekli araştırmaları yapmadıkları için sonucu somut olarak gözleme imkanından da yoksun bulunmaktadırlar. Bu durumun reklam harcamalarının büyük ölçüde boşa gitmesine ve pazarlama maliyetlerinin artmasına yol açması güçlü bir ihtimal olarak ortaya çıkmaktadır.
Öte yandan reklam harcamaları “peştemallık” olarak adlandırılan maddi olmayan varlık niteliği taşımaktadır. Reklam harcamaları ne kadar “anında etkili” olarak yapılırsa yapılsın gelecek yılların reklam faaliyetlerini de etkilemektedir. Dolayısıyla reklam harcamalarının dönem gideri olarak sayılması teknik bakımdan hatalı bulunmaktadır.
Ayrıca reklam yeni işletmelerin pazara girme ya da varolan küçük işletmelerin pazarda kalma imkanlarını kısıtlayarak tüketici yararı açısından daha önemli sayılabilecek alanlardaki yarışımın arka planda kalmasına yol açmaktadır.
Bu gerekçeler genelde söylenebilmekle beraber, Türkiye özeli için de geçerlidir. Ancak, her ne şekilde yapılırsa yapılsın ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak ve belgelendirilmek kaydıyla yapılan reklam harcamaları gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak dikkate alınmaktadır.
Yapılan giderin ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi hususu arasında doğrudan ve açık bir illiyet bağının bulunması, giderin yapılması sonucunda ticari organizasyon içerisinde vereceği sonucun belirlenebilir olması ya da en azından yapılan giderin sonucunun kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi açısından belirsiz olmaması, başka bir ifadeyle işin gerekleri ile ilgili olması, subjektif veya keyfi olmaması gerekmektedir.
Yapılan harcama karşılığında bilanço teorisi yönünden gider olarak kaydedilebilmesi için özsermayeden işletme dışına bir aktarmanın yapılmış olması ve özsermaye unsurları arasındaki bir terkip değişikliğinin olması, kısaca yapılan gider karşılığında bir iktisadi değer iktisap edilmiş olmalıdır.
İnşa ve İmal Giderleri
Madde 271 - İnşa edilen binalarda ve gemilerde, imal edilen makina ve tesisatta, bunların inşa ve imal giderleri, satın alma bedeli yerine geçer.
İktisadi kıymetin imal veya inşa yoluyla iktisabında imal ve inşa giderlerinin tutarı satın alma bedelini ifade edeceğinden, maliyet bedelini oluşturacak unsurlar şu şekilde olacaktır.
İnşa suretiyle iktisap edilen gayri menkullerde:
- Gayri menkulün bir başkasına ait arsa üzerinde inşa edilmesi halinde arsa için ödenen tutar ya da arsa payına karşılık verilecek bölümlerin maliyet bedeli
- Yeni yapılacak binanın arsası üzerinde mevcut binanın yıkım gideri ve arsa için ödenen tutar ya da arsa payına karşılık verilecek bölümlerin maliyet bedeli
- Arsa düzenleme gideri
- İnşaat malzeme gideri
- İşçilik gideri
- Vergi, resim ve harç giderleri
- Sair inşaat giderleri
- Noter, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye gideri (ihtiyari)
Gayrimenkullerde veya Elektrik Üretim ve Dağıtım Varlıklarında Maliyet Bedelinin Artması
Madde 272.- Normal bakım, tamir ve temizleme giderleri dışında, gayrimenkulü veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarını genişletmek veya iktisadi kıymetini devamlı olarak artırmak maksadıyla yapılan giderler, gayrimenkulün veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının maliyet bedeline eklenir.
(Bir geminin iktisap tarihindeki süratini fazlalaştırmak, yolcu ve eşya yükleme ve barındırma tertibatını genişletmek veya değiştirmek suretiyle iktisadi kıymetini devamlı olarak artıran giderlerle bir motorlu kara nakil vasıtasının kasa veya motorunun yenisi ile değiştirilmesi veya alımında mevcut olmayan yeni bir tertibatın eklenmesi için yapılan giderler maliyet bedeline eklenmesi gereken giderlerdendir.)
Gayrimenkuller kira ile tutulmuş ise veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının işletme hakkı verilmiş ise, kiracı veya işletme hakkına sahip tüzel kişi tarafından yapılan bir ve ikinci fıkralardaki giderler bunların özel maliyet bedeli olarak ayrıca değerlenir. Kiracının veya işletme hakkına sahip tüzel kişinin faaliyetini icra için vücuda getirdiği tesisata ait giderler de bu hükümdedir.
Gayrimenkuller veya elektrik üretim ve dağıtım varlıkları için yapılan giderler hem tamir, hem de kıymet artırma giderlerinden terekküp ettiği takdirde, mükellef bu giderlerden maliyet bedeline eklenecek kısmı ayrı göstermek mecburiyetindedir.
Maliyet bedeline dahil edilmesi gereken giderlerin ayrımında aşağıdaki kıstasların dikkate alınması gerekmektedir:
1- Yapılan giderin gayri menkulün normal kullanma süresi içinde normal fonksiyonunu devam ettirebilmesi için yapılması gereken bakım, tamir ve temizleme giderlerinden olması,
2- Yapılan giderin gayri menkulün iktisadi kıymetini devamlı olarak arttırmış olması gerekir.
Bir gayri menkulün iktisadi değeri:
- Kullanma ömrünü uzatmak,
- Normal kullanma süresinde sağlayacağı yararı fazlalaştırmak suretiyle artabilir.
Bu tür giderler normal kullanma süresinin sonuna gelmiş veya kullanma süresini tamamlamış gayri menkulün, kullanma ömrünü uzatmak suretiyle kıymetinde devamlı artış yaratan giderlerdendir. Kullanma ömrünü uzattıkları gayri menkullerin itfa edilmemiş bulunmaları halinde bu giderlerin ayrıca aktifleştirilerek amortismana tabi tutulması gerekir. Ancak bunu derken, itfa süresini büyük ölçüde tamamlamış gayri menkullerin maliyet bedelinin itfa süresini; ilave edilen kıymetlerin maliyet bedelini gayri menkulün bakiye itfa süresi içinde amortismana tabi tutmak şeklinde anlamak gerekir.
3- Ayrıca aktifleştirilmesi gereken giderlerden olması gerekir. Bazı giderler ise, doğrudan gider yazılmayarak aktifleştirilecek giderlerden olmakla birlikte ilgili bulundukları gayri menkullerin değerini arttırıcı giderler olarak değerlendirilirler. Örneğin; eskiden beri ikametgah olarak kullanılan binanın belli bir tarihten sonra ticari faaliyete tahsis edilmesi halinde, ticari faaliyetin gerektirdiği raf, vitrin vb. tesisler için yapılan giderler bina maliyetine dahil edilmez. Zira bu durumda gayri menkulün kullanma ömrü azalmadığı gibi temel fonksiyonunda da bir artma olmamaktadır. Raf, vitrin vb. tesisler gayri menkule değil gayri menkulün tahsis edildiği ticari faaliyete ait bir maliyet unsurudur.
Örnek 1: Üç yıllığına kiralanan bir gayri menkul için 300 YTL özel maliyet harcaması yapılmıştır. Bu harcama ise kira süresi içinde itfa edilecektir.
___________ / _____________ _______ _____
264 Özel Maliyetler 300
100 Kasa Hs. 300
_______________________________________
_________ / ___________________________
770 Genel Yönetim Giderleri 100
770.00.701 Özel maliyet
268 Birikmiş Amortisman. 100
268.00.701 Özel maliyet bed.
_______________________________________
Örnek 2: Bir makinenin iki yüz devirli motorunun, dört yüz devirli bir motorla değiştirilmesi için yapılan giderler, kullanma ömründe bir değişiklik yapmamakla beraber kıymetin fonksiyonunu ve bağlı olarak sağlayacağı yararı artıracağı için, maliyet bedeline ilave edilmesi gerekir.
Kullanma ömrünü artıran giderlerin maliyete ilavesi için gayri menkule iktisap tarihinde var olmayan bir ilavenin yapılmış olması şartı aranmaz.
Örnek 3: İtfa süresinin son yılında taşıta takılan motor iktisap tarihine oranla bir fazlalık yaratmamakla beraber, kullanma ömrünü uzattığı için maliyete dahil olur.
Gayri menkulün normal kullanma süresi içinde normal fonksiyonunu devam ettirmesi için yapılan giderlerin maliyete dahil edilmesi söz konusu değildir.
Gayri menkulde tahsis edildiği hizmetin gerektirdiği tesisatlar için yapılan giderler, maliyet artırıcı gider olarak değerlendirilmez. Bu tip tesisatlar için yapılan giderler, maliyet artırıcı gider olarak değerlendirilmez. Bu tip giderlerin ayrıca aktifleştirilmesi ve tesisatla ilgili esaslar dahilinde itfa edilmesi gerekir.
Demirbaş Eşya
Madde 273 - Alet, edavat, mefruşat ve demirbaş eşya maliyet bedeli ile değerlenir. Bunların maliyet bedeline giren giderler, satınalma bedelinden gayri komisyon ve nakliye giderleri gibi özel giderlerdir.
İmal edilen alat, edevat, mefruşat ve demirbaşlarda imal giderleri satınalma bedeli yerine geçer.
Emtia
Madde 274 - Emtia, maliyet bedeliyle değerlenir. Emtianın maliyet bedeline nazaran değerleme günündeki satış bedelleri % 10 ve daha fazla bir düşüklük gösterdiği hallerde mükellef, maliyet bedeli yerine 267 nci maddenin ikinci sırasındaki usul hariç olmak üzere, emsal bedeli ölçüsünü tatbik edebilir. Bu hüküm 275 inci maddede yazılı mamuller için de uygulanabilir.
A- SATIN ALINAN EMTİA DEĞERLEMESİ
VUK’nun 274. maddesinde emtianın maliyet bedeliyle değerleneceği belirtilmiştir. Emtianın değerlemesinin ilke olarak fiili maliyet bedeliyle yapılması gerekir. İstisnai olarak, özellikle misli ile muayyen emtiada, ortalama maliyet usulünün kullanılması mümkündür.
VUK’nun 262. maddesinde; maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisabı veyahut değerinin artırılması için ödemelerle bunlara müteferri her türlü giderlerin toplamını ifade edeceği şeklinde tanımlanmıştır.
Buna göre, satın alınman emtia, maliyet bedeline aşağıdaki unsurlarında girmesi gerekir:
Dahilde satın alınan emtiada :
- Satın alma bedeli,
- Malın işyerine getirilmesine kadar ödenen nakliye ve sigorta giderleri,
- Ödenen alış komisyonları,
İşletmelerin finansman temini amacıyla bankalardan veya benzeri kredi kurumlarından aldıkları krediler için ödedikleri faiz ve komisyon giderlerinden malın maliyetine pay verilmesi zorunlu değildir. Buna göre mükellefler söz konusu ödemelerini doğrudan gider olarak kaydedebilecekleri gibi, diledikleri takdirde malın maliyetine de kaydedebilirler. (VUK 238 GT) (Fin.Gid.Kısıtlaması (?))
İthal edilen emtiada:
- İthal edilen emtianın CİF bedeli, gümrükte ödenen vergiler ve emtianın gümrükten işyerine gelinceye kadar yapılan nakliye, komisyon ve benzeri giderler,
- İthalat teminatları için ödenen faiz ve komisyonlar,
Emtianın satın alınıp işletme stoklarına girdiği tarihe kadar oluşan kur farklarının maliyete intikal ettirilmesi zorunludur. Daha sonra ortaya çıkacak kur farklarının ise, ilgili bulundukları yıllarda gider yazılması veya malın maliyetine intikal ettirilmesi konusunda mükelleflerin seçimlik hakkı bulunmaktadır. (VUK 238 GT)
B- İMAL EDİLEN EMTİANIN DEĞERLEMESİ
İmal edilen emtianın (tam ve yarı mamul mallar) maliyet bedeli aşağıda yazılı unsurları ihtiva eder.
- Mamulün vücuda getirilmesinde sarf olunan iptidai ve ham maddelerin bedeli,
- Mamule isabet eden işçilik,
- Genel imal giderlerinden mamule düşen hisse,
- Genel idare giderlerinden mamule düşen hisse (Bu hissenin mamulün maliyetine katılması ihtiyaridir)
- Ambalajlı olarak piyasaya arz edilmesi zaruri olan mamullerde ambalaj malzemesinin bedeli
Mükellefler, imal ettikleri emtianın maliyet bedellerini yukarıdaki unsurları ihtiva etmek şartıyla diledikleri usulde tayin edebilirler. (VUK 275)
1- İptidai madde ve hammadde bedelleri : Mamulün vücuda getirilmesi için sarf edilen iptidai maddeler ve hammaddeler, dahilden satın alma, ithal suretiyle veya işletme içinde imal edilerek iktisap edilmiş olabilir. Bunların mamul bünyesinde nazara alınacak maliyet bedelleri, bir önceki bölümde belirtildiği şekilde veya imal edilen emtia ile ilgili esaslara göre tespit edilecektir.
2- İşçilik bedelleri : Mamul maliyetine katılan işçilik bedelleri, direkt ve dolaylı olmak üzere iki kısma ayrılır.
Direkt işçilikler, ilgili mamulün üretildiği ünitede çalışan işçi ve teknik personele ödenen ücretleri ifade edip, bu bedeller doğrudan doğruya malul maliyetine dahil edilir.
Aynı zamanda birden fazla mamul ve maddeyi ilgilendiren üretim ünitelerinde çalışan işçi ve teknik personel ücretleri ise bir mamul veya maddelere belli oranlar dahilinde dağıtılır.
Öte yandan, işçi ve teknik personel ücretleri asli ücretle birlikte buna ilişkin sigorta primi işveren hissesi, çocuk zammı, fazla mesai, fazla mesai zammı, ikramiye, prim, ücretli izin, genel tatil, hafta tatili ücretleri ve diğer ödemelerin hepsini kapsar.
3- Genel üretim giderleri : Genel üretim giderleri ya tek bir mamulü ilgilendirir ve bunlar doğrudan doğruya malul maliyetine katılır veya birden fazla mamul yahut maddeyle ilgili olur. Bu takdirde belli oranlarda ilgili olduğu malul ve maddelere pay verilir.
Genel üretim giderleri başlıca şunlardır:
- İmalatta kullanılan yardımcı malzemeler,
- Üretim ünitesi bakım ve onarım giderleri,
- İşletme malzemesi bedelleri, alet, edevat, yağlama, temizlik malzemeleri gibi,
- Üretim ünitesi amortismanları, varsa kiralar, ...
4- Genel idare giderleri : Genel idare giderleri, üterim ile ilişkisi olmayan yönetim giderleri ve diğer giderlerden oluşmakta olup, bunlar şu şekilde sıralanabilir;
- İdari ünitelerin amortisman, kira, bakım, onarım, temizlik, yakıt ve enerji giderleri,
- İdari işlerde çalışan personel ücretleri,
- Kırtasiye, muhabere, temsil ve dava giderleri,
- Anonim şirketlerde ihraç edilen tahvil faizleri, genel kurul ve yönetim kurulu toplantı giderleri vb.
VUK’nda, genel idare giderlerinden maliyete pay verip vermeme hususunda mükellefler serbest bırakılmıştır. ( Ancak, KDVK uyarınca yapılacak emsal bedel tespitlerinde genel idare giderlerinin maliyete katılması zorunludur. Bu konuya ilişkin ayrıntılı açıklamalar “Değerlemede Genel Esaslar” bölümünde yapılmıştır. ) Dileyen mükellefler genel idare giderlerini maliyete katar, dileyen mükellefler doğrudan zarar yazarlar. Ancak, yapılacak seçim, genel idare giderlerinin tümünü kapsar ve bir hesap dönemi boyunca mükellefin bu yöntemi uygulamasını zorunlu hale getirir.
5- Ambalaj maddeleri : Ambalaj maddeleri, iktisap edildikleri sırada emtia değerlemesiyle ilgili esaslara göre değerleneceklerdir. Satışla yok olan ambalaj maddelerinin (örneğin, bisküvi paketinin jelatini vb.) bedelleri, mal maliyetinin bir unsuru olarak dikkate alınacaktır.
Ancak, satışla yok olmayan depozito karşılığı müşteriye verilen ve satıştan sonra geri gelen ambalaj maddelerinin bedelleri malın maliyetine intikal ettirilmeyecek ve depozitolar adlı ayrı bir hesapta izlenecektir. Değerleme gününde, müşteriden alınan depozito tutarı ile envanterdeki ambalaj maddeleri miktarı mukayese edilerek kar veya zarar tespit edilecektir.
6- Giderlerden pay verilmesinde özellik arz eden durumlar:
Bir giderin, genel imal veya genel yönetim gideri sayılarak mamul maliyetine katılması için, o giderle mamul yapımı arasında bir bağlılığın bulunması gerekir. Yapılıp yapılmaması mamulün elde edilmesine ektide bulunmayan giderlerden maliyete pay ayrılmaz.
Örnek:
Bir fabrikada, haziran ayı başından ağustos ayı sonuna kadar hiç üretim yapılmamışsı, bu döneme ait giderlerden maliyete pay verilmez.
Yeni üretilen bir mamul, yılın hangi döneminde üretilmeye başlanmışsa, üretilmeye başlandığı dönemden önceki giderlerden maliyete pay verilmez.
Çeşitli nedenlerle (grev, lokavt, arıza vb.) üretim faaliyetine ara verilmesi halinde, çalışılmayan süreye ait giderlerden maliyete pay verilmez.
7- Müşterek giderlerin dağıtımı : Birden fazla mamul ve maddeyi ilgilendiren işçilik, genel imal ve idare giderlerinin ilgili mamul ve maddelere dağıtımı bakımından mükellefler, diledikleri ölçüyü uygulamakta serbest bırakılmışlardır.
Genellikle uygulanan dağıtım ölçüleri aşağıdaki gibidir.
- Müşterek işçiliklerde, işçinin ayrı işlerde çalışma süresi veya bunlara ait direkt işçiliklerin oranına göre dağıtım yapılabilir.
- Müşterek genel imalat ve idare giderlerinin dağıtımında, sarf edilen iptidai ve hammadde bedelleri ile direkt işçiliklerin toplamının oranı veya elektrik sarfiyatı yahut üretim makinelerinin çalışma zamanı esas alınabilir.
8- Emtia maliyetinin tespit yöntemi : VUK’nun 275. maddesinin son fıkrasında mükelleflerin, imal ettikleri emtianın maliyet bedellerini maddede sayılan unsurları içermek şartıyla istedikleri gibi tayin edebilecekleri belirtilmiştir.
Ancak, VUK’nun 262., 274. ve 275. maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden çıkan sonuç, emtia değerlemesinin fiili maliyetle yapılması gerektiğidir.
VUK’nun 4008 sayılı kanunla değiştirilen 274.maddesinde, imal edilen emtianın maliyet bedelinin son giren ilk çıkar (LİFO SGİÇ) yöntemine göre de değerlenebileceği belirtilmiştir. Bu hüküm 01.01.1996 tarihinden itibaren uygulanmakta olup yöntemin usul ve esasları Maliye Bakanlığı tarafından belirlenmiştir.
Değerleme işleminde mükellefe seçimlik hak tanındığı durumlarda, yıllık olarak yapılacak tercih geçici vergi uygulamasında da dikkate alınacaktır.
İmal Edilen Emtia
Madde 275 - İmal edilen emtianın (Tam ve yarı mamul mallar) maliyet bedeli aşağıda yazılı unsurları ihtiva eder:
1. Mamulün vücuda getirilmesinde sarfolunan iptidai ve ham maddelerin bedeli;
2. Mamule isabet eden işçilik;
3. Genel imal giderlerinden mamule düşen hisse;
4. Genel idare giderlerinden mamule düşen hisse; (Bu hissenin mamulün maliyetine katılması ihtiyaridir.);
5. Ambalajlı olarak piyasaya arzedilmesi zaruri olan mamullerde ambalaj malzemesinin bedeli.
Mükellefler, imal ettikleri emtianın maliyet bedellerini yukarıki unsurları ihtiva etmek şartiyle diledikleri usulde tayin edebilirler.
STOK DEĞERLEME YÖNTEMLERİ
Stokların değerlemesinde kullanılabilecek belli başlı stok değerleme yöntemleri aşağıda açıklanmıştır.
1- Fiili maliyet yöntemi : Bu yöntem has maliyet, spesifik maliyet ve gerçek maliyet olarak da isimlendirilmektedir.
Bu yöntemde değerleme gününde işletmede mevcut emtianın, hangi maliyet bedeli ile satın alındığının saptanarak, gerçek maliyetleri üzerinden değerlenmesi esastır.
Bu yöntemde satın alınan yada imal edilen malın dönem sonu stok değeri hesaplanırken, o mal için yapılan tüm harcamalar dikkate alınır. Söz konusu harcamalar, fatura bedeli, nakliye, sigorta, yükleme, vergi, resim, hammadde bedeli, işçilik vs. gibi harcamalardır. Yöntemin uygulanabilirliği stokta kalan malların hangi fiyattan alındığı veya hangi fiyattan imal edildiğinin bilinmesine bağlıdır. Yine satışların da çok iyi bir şekilde takip edilmesi gerekmektedir. Bu yöntem ürün çeşidi çok olan işletmelerde çeşitli zorluklar yaratabilir.
2- Ortalama maliyet yöntemi: Ortalama maliyet yönteminde kendi içinde yaygın olarak kullanılan üç çeşidi vardır. Bunlar; Basit ortalama, ağırlıklı ortalama ve hareketli ortalamadır. Söz konusu yöntemin ayrıntısına girmeden bir değerlendirme yapılacak olursa, gerçek maliyet yöntemine en yakın sonucu veren yöntem bu yöntemdir. Ancak, bu sonucun alınabilmesi için ambar çıkışlarının iyi takip edilmesi ve sürekli olarak çıkışla birlikte birim stok maliyetlerinin hesaplanması gerekmektedir. Bu da işletmede sürekli, düzenli ve ciddi bir envanter tutulmasını gerektirir.
Örnek: A işletmesinin 2000 yılında mal alımlarına ilişkin veriler aşağıdaki gibidir.
Alış Tarihi Miktarı (KG) Birim Fiyatı (YTL) Tutarı (YTL)
17.04.2005 5.300 0,10 530
02.08.2005 8.700 0,15 1.305
04.12.2005 6.000 0,20 1.200
Toplam 20.000 3.035
Dönem sonunda işletmede 4.000 kg mal kalmıştır. Kalan stok malın hangi tarihte alındığı tespit edilememiştir.
Ağırlıklı ortalama maliyet = 3.035/20.000 = 0.15 YKR
Dönem sonu stok değeri = 4.000*0,15175 =607 YTL
3- FİFO (First in- First Out İGİÇ) Yöntemi: Bu yöntemde satılan veya imalata verilen malların işletmeye ilk giren mallardan olduğu varsayılır. Malların çıkışının takvim olarak önce alınandan başlandığı ve sıranın buna göre devam ettiği düşünülür. Dönem sonu geldiğinde işletmede stok olarak kalan emtia tarih olarak en son işletmeye giren maldır. Stok maliyeti de doğal olarak en son işletmeye alınan malların maliyetlerine göre yapılır.
Örnek: Bir önceki örnekteki verilere göre FİFO yönteminde dönem sonu stok değeri aşağıdaki şekilde hesaplanır.
Dönem sonu stok değeri = 4.000 *0,20= 800 YTL
4- LİFO (Last in- First Out SGİÇ) Yöntemi: Sistem FİFO yönteminin tam tersi işleyen bir mantıkla yürütülmektedir. Buna göre, satılan yada üretime verilen malların maliyeti yüksek çıkacak, stokta kalan malların maliyeti ise düşük olacaktır. Bu durumda stok değeri düşük olacağından dönem karının stok değerlemesindeki fark kadar az olacaktır.
Ancak, dönem sonu stoklarını LİFO yöntemine göre değerlemeye tabi tutanlar, işletmede kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kur farkı gibi giderlerin bir kısmını bir gider yada maliyet unsuru olarak dikkate alamayacaklardır. Bu konuyla ilgili ayrıntılı açıklamalar kurumlar vergisi ile ilgili bölümde yer almıştır. ( Finansman gider kısıtlaması (!))
Örnek : Örneğimizdeki verilere göre LİFO yönteminde dönem sonu stok değeri aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.
Dönem sonu stok değeri = 4.000 * 0.10 YKR = 400 YTL
MANİPÜLASYONDA TABİ EMTİADA DEĞERLEME
Satın alınan bazı emtialar satışa sunulmadan önce işlenip kalitelerine göre ayrılır. Örneğin; Müstahsilden satın alınan tütün veya tiftik manipülasyon işlemine tabi tutularak kalitelerine göre ayrılır.
Manipülasyona tabi emtiada değerlemenin kalite farkları nedeniyle aşağıdaki şekilde yapılması gerekir.
1- Satın alma bedeli, buna müteferri (ayrı) diğer giderler manipülasyon işçiliği manipülasyon işleminde makine kullanılması halinde, bu makineye ilişkin gider ve amortismanların toplamı maliyet bedelini oluşturur.
2- Toplam maliyetin kaliteler itibariyle dağıtımı, piyasa fiyatları esas alınmak suretiyle yapılır.
Örnek: 10.02.2005 tarihinde 2.000 YTL bedelle tek partide 20.000 kg tütün satın alınmıştır. Tütün manipülasyona tabi tutulmuş ve 10.000 kg A grad, 6.000 kg B grad, 3.000 kg C grad tütün elde edilmiş ve 1.000 kg ıskarta ve fire oluşmuştur.
Manipülasyon işlemi ve diğer toplam giderler 400 YTL dir. Borsa satış fiyatları A gradda 0,25, B gradda 0,13, C gradda 0,10 YTL ve ıskarta ve firelerin kg ise 0,02 YTL dir.
Miktar (kg) * Birim fiyat Hasılat (YTL)
A grad 10.000 * 0,25 2.500
B grad 6.000 * 0,13 780
C grad 3.000 * 0,10 300
Iskarta ve fire 1.000 * 0,02 20
Toplam 3.600
Görüldüğü üzere toplam maliyet 2.400 YTL; toplam hasılat 3.600 YTL dir. Buna göre;
A grad tütünün toplam maliyeti: 2.500 * 2.400/3.600= 1.666,66 YTL
A grad tütünün birim maliyeti : 1.666,66 / 10.000=166,66 YTL dir.
Eğer dönem sonunda 3.000 kg A grad tütün stok olarak kalmışsa bunun değeri 166,66*3.000=500 YTL olarak tespit edilecektir.
B grad tütünün toplam maliyeti : 780 * 2.400 /3.600 = 520 YTL
B grad tütünün birim maliyeti : 520 / 6.000 = 86.66 YTL
C grad tütünün toplam maliyeti : 300 * 2.400 / 3.600 = 200 YTL
C grad tütünün birim maliyeti : 200 / 3.000 = 66.67 YTL
Iskarta ve firenin toplam maliyeti : 20 * 2.400 / 3.600 = 13.33 YKR
Iskarta ve firenin birim maliyeti : 13.33/ 1.000= 0.013
Dönem sonunda bu tütünlerden stokta yer alanların yukarıda hesaplanan birim maliyetlerle değerlenmesi gerekecektir.
EMTİADA DÜŞÜK BEDELLE DEĞERLEME
VUK’nun 274. maddesine göre; emtianın maliyet bedeline nazaran değerleme günündeki satış bedelleri %10 ve daha fazla bir düşüklük gösterdiği hallerde mükellef maliyet bedeli yerine 267. maddenin 2 sırasındaki usul hariç olmak üzere emsal bedeli ölçüsünü uygulayarak değerleme yapabilir.
Burada satış fiyatı olarak esas alınacak fiyat mükellefin kendi satış fiyatları değil piyasa satış fiyatlarıdır.
Zirai Mahsuller
Madde 276 - Zirai mahsuller maliyet bedeli ile değerlenir. Maliyet bedeli zirai mahsullerin hususiyetlerine göre 275'inci maddede yazılı unsurlara mütenazir olarak Maliye Bakanlığınca tesbit edilecek esaslar dairesinde hesaplanır.
VUK’nun 276.maddesinde; zirai mahsullerin maliyet bedeliyle değerleneceği ve zirai mahsullerin hususiyetlerine göre 275.maddede yazılı unsurlara mütenazır olarak Maliye Bakanlığınca tespit edilecek esaslar dairesinde hesaplanacağı hükme bağlanmıştır.
Maliye Bakanlığı, zirai mahsullerin değerlenmesine ilişkin olarak 44 seri no’lu GVK Genel Tebliğini yayınlamış olup, bu konuya ilişkin açıklamalar aşağıdaki gibidir.
Gelir Vergisine tabi çiftçilerden sadece zirai kazançlarını bilanço esasına göre tespit edenler dönem başı ve dönem sonu zirai ürünlerini değerleyeceklerdir.
Sadece bir çeşit mahsul üreten işletmeler maliyet bedelini, bir önceki dönemden devreden ve ilgili dönemde üretilen mahsul için yapılan bilumum giderler ile geçen dönemden devreden mahsul değerinin toplamının bir mahsul birimine isabet eden tutarını bulmak suretiyle tespit edeceklerdir. Genel idare giderlerinden pay vermek ihtiyaridir.
Sadece bir çeşit mahsul istihsal edilmesi durumunda değerleme
Sadece bir çeşit mahsul istihsal eden zirai işletmelerde maliyet bedeli geçen yıldan devreden ve ilgili yılda istihsal edilen miktarını bulmak suretiyle tespit edilecektir. Genel yönetim giderlerinden mahsulün maliyetine pay verilip verilmemesi imal edilen mallarda olduğu gibi yine ihtiyaridir.
Örnek: Önceki yıldan devreden buğday miktarı 10.000 kg ve değeri 300 YTL dir. Yıl içinde yapılan bütün masrafların toplamı 1.100 YTL dir. Yılın içinde istihsal edilen buğday miktarı 30.000 kg dir. Buna göre, yıl içinde yapılan masraflar ile önceki yıldan devreden mahsulün değerinin toplamı : 300 + 1.100= 1.400 YTL dir.
Değerlemeye esas alınacak buğday miktarı 10.000 + 30.000 = 40.000 kg dir.
Buğday kilogram maliyeti 1.400 / 40 = 0,35 YTL dir.
Dönem sonunda stokta kalan buğday 0.35 YTL kilogram maliyet bedeli ile değerlenecektir. Ertesi yıl değerleme yine yukarıdaki gibi yapılacaktır.
BİRDEN FAZLA ÇEŞİT MAHSUL İSTİHSAL EDİLMESİ DURUMUNDA DEĞERLEME
Birden fazla çeşit mahsul istihsal eden işletmelerde maliyet bedeli iki aşamada belirlenir.
1. Önceki yıldan devreden ve ilgili yılda istihsal edilen her mahsul çeşidi için yapılan özel giderler ile önceki yıldan devreden miktarın değeri toplamının her bir mahsul çeşidi birimine isabet eden miktarı hesaplanır.
2. Önceki yıldan devreden ve ilgili yılda istihsal edilen bütün mahsul cinsleri için yapılan genel istihsal ve genel yönetim giderleri toplamı bütün mahsul nevileri arasında dağıtıldıktan sonra her bir mamul cinsine isabet eden genel istihsal ve genel yönetim giderleri payının yukarıdaki (1. bentte) her bir mahsul için hesaplanan tutara eklenmek suretiyle maliyet tespit edilir. Ancak, genel yönetim giderlerinden maliyete pay verilip verilmemesi ihtiyaridir.
Genel istihsal ve genel yönetim giderleri toplamında her bir mahsul cinsine isabet eden tutarlar satış değerine göre dağıtılır. Satış değerleri, her bir mahsul cinsinin yıl içinde satılan ve yıl sonunda mevcut miktarlarının ortalama satış fiyatı, mahsul cinsinden yıl içinde satılan ve yıl sonunda mevcut miktarlarının ortalama satış fiyat, mahsul cinsinden yıl içinde satış olmamış ise hükümetçe tespit edilen satış fiyatı, bu da yoksa ilgili zirai kazanç komisyonu tarafından tespit edilen ortalama satış fiyatının o mahsulüne miktarı ile çarpılarak bulunur. Her bir mahsulün satış değerinin, bu şekilde bulunan bütün mahsullerin genel satış değeri içindeki payı bulunarak, genel istihsal ve genel yönetim giderleri buna göre dağıtılır. Bir başka deyişle genel istihsal ve genel yönetim giderlerinin dağıtım anahtarı yıl içinde satılan ve yıl sonunda mevcut bulunan mahsullerin satış değerleridir.
Örnek:
Geçen yıldan devreden buğday miktarı 15.000 kg. değeri 525 YTL’ dir.
Geçen yıldan devreden arpanın miktarı 10.000 kg. değeri 300 YTL’dir.
Yıl içinde yapılan özel giderler buğday için 800 YTL arpa için yine 800 YTL dir. Yıl içinde yapılan genel istihsal giderleri 900 YTL, genel yönetim giderleri 600 YTL dir. Yıl içinde istihsal edilen buğdayın miktarı 25 ton, arpa miktarı ise 40 tondur.
Buğdayın ortalama satış fiyatı 0,05 arpanın ise 0.045 YKR tur. Yıl sonunda 20.000 kg buğday ve 15.000 kg arpa mevcuttur.
Maliyetler aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.
1) Özel maliyetler
Buğday:
Özel giderler ve geçen yıldan devreden maliyet toplamı: 800+525= 1.325 YTL
Değerlemeye esas alınacak buğday miktarı: 15.000+25.000= 40.000 kg dır.
Buna göre özel maliyet: 1.325 YTL / 40.000 KG =0.33125 YKR
Arpa:
Özel giderler ve geçen yıldan devreden maliyet toplamı : 300+800=1.100 YTL
Değerlemeye esas alınacak arpa miktarı : 10.000+40.000= 50.000 KG dır.
Buna göre özel maliyet: 1.100 YTL / 50.000 = 0.22 YKR dir.
2) Gider payları :
Yıl içinde satılan ve dönem sonu stokta bulunan buğdayın ortalama satış fiyatı üzerinden değeri : (20.000 kg satılan + 20.000 kg stok kalanı) * 0,05 YKR OSF = 2.000 YTL
Yıl içinde satılan ve dönem sonu stokta bulunan arpanın ortalama satış fiyatı üzerinden değeri : (35.000 kg satılan + 15.000 kg stok kalanı) * 0,045 YKR OSF = 2.250 YTL dir.
Bütün mahsullerin ortalama satış fiyatı üzerinden hesaplanan değerler toplamı 2.000 YTL buğday + 2.250 YTL arpa = 4.250 YTL dir. Buna göre genel istihsal ve genel yönetim giderlerinden buğdaya verilecek pay oranı 2.000 /4.250 = %47.06 ve arpaya verilecek pay 2.250/4.250= %52.94 tür.
Bu oranlara göre genel istihsal ve genel yönetim giderlerinden her mahsul cinsine düşen tutarlar şöyle olur; Buğdayın payı 1.500 YTL*%47.06= 705,90 YKR ve Arpanın payı 1.500*%52.94= 794.10 YKR
Buğdayın kilogram genel istihsal ve genel yönetim gider payı 705.90 /40.000=0.01464750 YTL ve arpanın kilogram genel istihsal ve genel yönetim gider payı 794,10 YTL/ 50.000=0,015882 YKR dir.
3) Birim Maliyetler
Mahsullerin birim maliyetleri birim özel maliyetlerle, birim gider paylarının toplamından oluşur. Buna göre mahsul maliyetleri;
Buğday: 0.33 125+ 0.17 6475 = 0.51 YKR (0,50 77250)
Arpa : 0.22 + 0.15 882 = 0,38 YKR (0,37 882)
Buğdayın dönem sonu stok değeri 20 ton * 0.50 77250 = 1.015,45 YTL
Arpanın dönem sonu stok değeri 15 ton * 0,37 882 = 568,23 YTL
Birden fazla mahsul üreten işletmelerde maliyet bedeli,
- Geçen dönemden devreden ve ilgili dönemde üretilen her bir mahsul cinsi için yapılan özel giderler ile ger mevcutsa ilgili mahsulün geçen dönemden devreden miktarının değeri toplamının her bir mahsul cinsi birimine isabet eden tutarını hesaplamak,
- Geçen dönemden ve ilgili dönemde üretilen bütün mahsul cinsleri için yapılan genel üretim ve genel idare giderleri toplamını bütün mahsul türleri arasında dağıttıktan sonra her bir cinsine isabet eden genel idare ve genel üterim giderleri payının, önceki paragrafta açıklanan yönteme göre her bir mamul cinsi için hesaplanan tutara eklemek suretiyle tespit edilir. Genel idare giderlerinin mahsulün maliyetine katılması ihtiyaridir.
Genel idare ve genel üretim giderleri toplamından her bir mahsul cinsine isabet eden tutarlar, her bir mahsul cinsinin ilgili dönem içinde satılan ve dönem sonunda mevcut miktarlarının ortalama satış fiyatı (Mahsul cinsinden ilgili dönemde satış olmamış ise hükümetçe tespit edilen satış fiyatı, bu da mevcut değilse ilgili zirai kazanç il komisyonunca tespit edilen ortalama satış fiyatı) üzerinden değerlendirilmesi ve bu surette bulunan bütün mahsullerin genel satış değeri içinde her bir mahsul türünün satış değerinin kapladığı yere göre tayin edilecek emsaller esas alınmak suretiyle tespit edilecektir.
Hayvanlar
Madde 277 - Zirai işletmelere dahil hayvanlar maliyet bedeli ile değerlenir. Maliyet bedelinin tesbiti mümkün olmıyan ahvalde maliyet bedeli, yerine emsal bedeli alınır. Bu hükmün tatbikinde emsal bedeli işletmenin bulunduğu mahal (Gezici hayvancılıkta kışlak) için zirai kazanç komisyonlarınca tespit edilmiş olan ortalama maliyet bedelidir.
Kıymeti Düşen Mallar
Madde 278 - Yangın, deprem ve su basması gibi afetler yüzünden veyahut bozulmak, çürümek, kırılmak, çatlamak, paslanmak gibi haller neticesinde iktisadi kıymetlerinde önemli bir azalış vaki olan emtia ile maliyetlerin hesaplanması mutad olmıyan hurdalar ve döküntüler, üstüpü, deşe ve ıskartalar emsal bedeli ile değerlenir.
DEĞERİ DÜŞEN MALLARLA İLGİLİ ÖZELLİK ARZ EDEN HUSUSLAR:
TABİİ AFET HALİ
İşletmeler tabii afetler sonucunda meydana gelen önemli ölçüdeki kıymet kayıplarını emsal bedeli ile değerlemek suretiyle uğradıkları zararları gider kaydedebilirler. Bunun için şu işlemleri yapmaları gerekir:
Öncelikle makul bir süre içinde (olayın emare ve kanıtları ortadan kalkmadan) ilgili makamlara olayı tespit ettirmeleri gerekir
Bilahere tespit belgesi ile birlikte hesap dönemi içinde bağlı bulundukları vergi dairesine başvurarak emsal bedel takdirini istemeleri gerekir.
Ancak bu işlemler sonucunda Takdir Komisyonunca takdir edilen emsal bedeli değerlemede esas alınabilir.
ÇALINMA HALİ :
Çalınan malların düşük değerleme yapmak suretiyle zarar yazılması 278. maddenin lafzi ifadesine uymamaktadır. Çünkü, vergi sistemimizde sermayede meydana gelen kayıplar, ticari ve zirai faaliyetler dışında esas itibariyle zarar olarak kabul edilmemiştir. Ticari ve zirai faaliyetlerde sermayedeki kaybın zarar olarak kabul edilmesi de, sermayeye dayanan organizasyonda gerçek sonucun, vergilendirme döneminin teşkil eden takvim yılından daha uzun bir sürede alınacağı esasına dayanmaktadır. Başka bir deyişle, daha uzun bir sürede ortaya çıkacak gerçek ve kesin sonuç alınamadan önce, sermayenin kayba uğraması ticari faaliyetin normal icabı sayılmıştır. Bu nedenle, başlangıçtaki vergilendirme dönemlerinde meydana gelen sermaye kaybı beş yıllık bir zaman birimi içinde değerlemeye tabi tutulmuş, kaybın bu süre içinde telafisi mümkün olmadığı takdirde kesin bir nitelik kazandığı kabul edilerek mahsup imkanı kaldırılmıştır. Zarar mahsup süresinin beş yıl olması gerçek ve kesin sonuçun beş yılda alınacağının kabul edildiğini ifade eder. Yoksa bunun zamanaşımı süresiyle bir ilgisi yoktur.
Kısaca sermaye unsuru aktif kalemlerdeki kaybın zarar olarak kabulü için temel şart; bu kaybın ticari faaliyetin normal icapları dahilinde meydana gelmiş olmasıdır. (Bunun tek istisnası sermayenin tabii bir afet nedeniyle kayba uğramasıdır.) Çalınma olayı ise, ticari faaliyetin normal icapları dahilinde meydana gelmiş bir olay değildir.
Belirtilen bu nedenlerle sermaye unsurlarından biri olan emtiada çalınma dolayısıyla ortaya çıkan kayıp vergi hukukunun anladığı anlamda dönem kazancının (veya ileriki dönem kazançlarından) düşülecek nitelikte zarar değil, fakat, vergi matrahından indirilmesine imkan bulunmayan sermayede meydana gelen kayıptır. Diğer taraftan bu şekilde uğranılan kaybın GVK’nun 40/1. maddesine göre gider olarak matrahtan indirimi imkansızdır. Çünkü, kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili değildir.
Benzer bir Hüküm KDVK’nun 30. maddesinin C fıkrasında yer almaktadır. Buna göre; Deprem, sel felaketi ve maliye bakanlığının yangın sebebiyle mücbir sebep ilan ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olanlar hariç olmak üzere,zayi olan mallara ait KDV indirilemeyecektir.
Vergi Usul Kanunu’nun 278. maddesi uyarınca;
- Yangın, deprem ve su basması gibi tabii afetler,
- Bozulmak, kırılmak, çürümek, çatlamak, paslanmak gibi haller,
Dolayısıyla iktisadi kıymetlerinde önemli bir azalış olan emtia ile maliyetlerinin hesaplanması mutad olmayan hurdalar ve döküntüler, üstüpü, deşe ve ıskartalar emsal bedeli ile değerlenir.
Bu haller dışında, örneğin çalınma veya kaybolma suretiyle emtiada meydana gelen kayıplar için bu hükmün uygulanması mümkün değildir.
Emsal bedelle yapılacak değerlemede, VUK’nun 267. maddesinde belirtilen birinci sıradaki ortalama satış fiyatı esası, kıymet kaybı emtia çeşitlerinde aynı ölçüde olmadığından ve satılan veya hesap dönemi sonunda mevcut olan emtiadaki hasar derecesi farklı olması nedeniyle esas alınmaz.
VUK’nun 267.maddesinin ikinci sırasında belirtilen maliyet bedeli esasının uygulaması söz konusu değildir.
Bu nedenle, emtiadaki kıymet kaybı dolayısıyla takdir komisyonuna başvurulup, emsal bedeli tespitinin istenmesi gerekir. Emtianın tamamen değer kaybına uğramış olması da bu sonucu değiştirmez. Bu durumda takdir komisyonu değerin tamamen kaybolduğunu başka bir deyişle emsal bedelin sıfır olduğunu takdir eder.
Değerleme esas itibariyle hesap dönemi sonunda yapılır. Kıymeti düşen mallarla ilgili değerleme de hesap dönemi sonunda yapılacağından emsal bedeli tespitinin takdir komisyonundan bu dönemde istenmesi gerekir.
Ancak, emtianın tabii afet yüzünden değer kaybettiği hallerde, hesap dönemi sonu beklenmeden takdir komisyonundan emsal bedeli tespitinin talep edilmesi gerekir. Çünkü, bu hallerde vergi idaresinin durumu tespit ve kontrol etmesine ihtiyaç vardır.
Normal fire ve zaiyatlar için emsal bedelinin tespitine gerek bulunmamaktadır.
Örnek : Değeri 1.600 YTL olan bilgisayar parçalarında arıza çıkmış, bu malları iade imkanı da olmamıştır. Takdir komisyonu bu mallara 70 YTL emsal bedel takdir etmiştir. Ertesi yıl değeri düşen malların tamamı 60 YTL ye satılmıştır.
Takdir komisyonunun kararının alınması üzerine yapılacak kayıt şu şekildedir :
_____________ / ________________________
157 Diğer Stoklar 1.600
157.01 Değeri Düşen mallar
150/151/152/153 Hs.lar 1.600
______________ / ______________________
689 Diğer olağan dışı gider ve zar. 1.530
158 Stok değ.düş.krş. 1.530
__________________________________________
689 Diğer olağan dışı gider ve zararlar hesabı, dönem sonu işlemleri yapılırken kapanacağı için 157 ve 158 hesaplar bilançoda görünecektir.
Bu malların satılması durumunda ise şu şekilde kayıt yapılır :
_______________ / ________________________
100 kasa hesabı 69
620 satışların maliyeti 1.600
158 Stok değer düşüklüğü karş. 1.530
600 Yurt içi satışlar 60
157 Diğer stoklar 1.600
644 Konusu kalmayan krş. 1.530
391 Hesaplanan KDV 9
_________________________________________
Bu kayda göre, 1.600 YTL maliyet bedelli malın satışı karşılığında 60 YTL satış hasılatı ile 1.530 YTL konusu kalmayan karşılık gelir olarak kaydedilmiştir. Yani 10 YTL satış zararı doğmuştur. Malın değerinde meydana gelen düşmenin emsal bedele göre hesaplanan 1.530 YTL zarar doğduğu yılda giderlere intikal ettirilmiştir. Karşılık ayrılırken malın maliyeti düşünülmediği, karşılık pasif hesap olarak gösterildiği için, yukarıdaki kayıtlarda satışların maliyeti 1.600 YTL olarak gösterilmiş ve ayrılmış karşılık gelir yazılmıştır. Bu suretle sonuç hesaplarına net olarak 20 YTL satış maliyeti ve 60 YTL satış hasılatı yansımıştır.
Hurda, döküntü, üstüpü, deşe ve ıskarta gibi esas olarak kullanılmış ve bu kullanımdan sonra kendi amacına yönelik olarak kullanılmaya cinsinin taşıdığı fonksiyonu kaybetmiş olduğu için aynı cinsten malların taşıdığı değeri taşımayan mallardır.
Bu mallarda ise zaten maliyet hesaplanması mutad ve pek de mümkün değildir.
Örneğin, konfeksiyon imalatında elbiselerin dikildiği kumaşın kaç santimetre kadarı elbisenin bünyesinde kaldı, kaç santimetrekaresi ıskarta oldu diye bir hesaplama yapılmaz. Kullanılan kumaşın tamamı elbisenin dikilmesi için sarf edilmiş ve bir kısmı elbise dikişinde kullanılmayacak kadar küçük parçalar haline gelmiştir. Kumaş bedelinin tamamı elbisenin maliyetine atılır. Kalan ıskartalar yıl içinde satılırsa satış bedeli maliyetsiz olarak gelir yazılır. Ancak, yıl sonunda işletmede bulunan ıskartalar ise VUK’nun 267. maddesine göre belirlenecek emsal bedeli ile değerlenerek envanterde gösterilir.
Bu grup mallarda emsal bedelinin tespitinde VUK’nun 267. maddesinin birinci ve ikinci sıralarının sıra ile uygulanabilip uygulanamadığına bakılır. Her iki sıra da uygulanamazsa üçüncü sıra takdir esası uygulanır.
Bu tür imalat artıklarının emsal bedeline göre tespit edilen bedelleri imalat maliyetinden düşülür. Bir başka ifade ile imalat maliyetlerinin imalat artıklarının emsal bedeli kadarlık kısmı mamullerin yada duruma göre yarı mamullerin değil, imalat artıklarının maliyetine yazılır.
Menkul Kıymetler
Madde 279 - Hisse senetleri ile fon portföyünün en az yüzde 51'i Türkiye'de kurulmuş bulunan şirketlerin hisse senetlerinden oluşan yatırım fonu katılma belgeleri alış bedeliyle, bunlar dışında kalan her türlü menkul kıymet borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayici yoksa veya borsa rayicinin muvazaalı bir şekilde oluştuğu anlaşılırsa değerlemeye esas bedel, menkul kıymetin alış bedeline vadesinde elde edilecek gelirin (kur farkları dahil) iktisap tarihinden değerleme gününe kadar geçen süreye isabet eden kısmının eklenmesi suretiyle hesaplanır. Ancak, borsa rayici bulunmayan, getirisi ihraç edenin kar ve zararına bağlı olarak doğan ve değerleme günü itibariyle hesaplanması mümkün olmayan menkul kıymetler, alış bedeli ile değerlenir.
Yabancı Paralar
Madde 280 - Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır.
Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur.
Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir. Bunlardan vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, bu Kanunun 281 ve 285 inci maddeleri uyarınca değerleme günü kıymetine irca edilebilir. Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır
Yukarıda yer alan hükme göre, yabancı para cinsinden düzenlenmiş alacak ve borç senetlerinin değerlemesinde, Maliye Bakanlığı tarafından saptanan kurların esas alınmasına devam edilecek olup, aynı zamanda söz konusu senetlerin değerleme gününün kıymetine irca olunabilmesi, yani reeskont ayrılabilmesi için ayrıca şu şartların topluca yerine getirilmesi gerekmektedir.
- Alacak veya borcun senede bağlı olması,
- Senedin vadeli olması,
- Değerleme gününde senedin vadesinin gelmemiş olması,
- Alacak senedinin teminat veya hatır senedi olmaması,
- Alacak veya borç senedinin aktife kayıtlı olması.
Bu şartların topluca yerine getirilmesi halinde , yabancı para cinsinden düzenlenmiş alacak veya borç senetlerinin değerlemesinde, söz konusu senetlerin değerleme gününün kıymetine irca olunabilmesi, yani reeskont ayrılabilmesi mümkün olabilecektir.
Senette faiz oranının açıklanmış bulunması halinde bu oran, senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda ise değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınacak olup, yapılacak hesaplamada iç ıskonto yönteminin uygulanması gerekir.
Buna göre, senedin üzerinde yazılı değerin (Nominal Değer), borç (veya alacak) miktarının yanı sıra; borç (veya alacak) miktarı üzerinden senette yer alan faiz oranı, faiz oranı yazılı olmadığı takdirde LİBOR esas alınarak vadeye kadar olan gün farkına göre hesaplanmış ıskonto miktarını da içerdiği kabul edilecektir.
Senedin içerdiği ıskonto tutarı, aşağıda verilen formüle göre hesaplanacak olup; formülasyonda, (F) ıskonto tutarını, (A) senedin nominal değerini, (m) senette yer alan faiz oranını, faiz oranı yazılı olmadığı takdirde LİBOR oranını, (t) ise senedin tahsiline kalan gün sayısını yani vadeyi göstermektedir. İç ıskonto yöntemi F=A-[A*360/(360+m*t)]
Geçici vergi uygulamasında da durum aynıdır. Yani geçici vergi döneminin kapanış tarihinde Resmi Gazete’de Merkez Bankası’nca yayınlanan döviz alış kurları esas alınacak, ve vadesi gelmemiş senede bağlı borç ve alacaklar reeskont işlemine tabi tutulabilecektir. Ayrıca, seçilen uygulama yıl içinde değiştirilebilecektir. Bir geçici vergi döneminde bunlar günün kıymetine irca edilirken diğer dönemlerde buna uyulmayabilecektir.
Alacaklar
Madde 281 - Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit alacaklar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır.
Vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacaklar değerleme gününün kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde, senette faiz nispeti açıklanmış ise bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi uygulanır.
Bankalar ve bankerler ile sigorta şirketleri alacaklarını ya Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi veya muamelelerinde uyguladıkları faiz haddi ile, değerleme günü kıymetine irca ederler.
Türk parası ile olan senetli ve senetsiz alacak ve borçlar ilke olarak mukayyet değerle değerlenir. Ancak, senetli alacak ve borçların, reeskonta tabi tutulmak suretiyle tasarruf değeri ile değerlenmesi de mümkündür.
Vadesi gelmemiş senede bağlı alacağın reeskont suretiyle değerleme gününün kıymetine irca edilesi, mukayyet değer ile değerleme günündeki değer arasındaki farkın dönem matrahından düşülmesi anlamını taşır. Böylece alacak, tasarruf değeriyle değerlenmiş olur. Borçlarda da durum aynıdır. Vadesi gelmemiş senede bağlı borçlar da reeskonta tabi tutulabilir. Ancak, alacak senetlerini reeskonta tabi tutanlar borç senetlerini de aynı şekilde reeskont işlemine tabi tutmak zorundadırlar.
Bu alacak ve borçlar için reeskont işleminin uygulamak isteyenler senette faiz oranı belirtilmemiş ise Merkez Bankası’nın resmi ıskonto haddini esas alırlar. Bankalar, bankerler ve sigorta şirketleri kendi muamelelerinde uyguladıkları haddi seçebilirler. Bu konu konu VUK’nun 281. ve 285. maddelerinde düzenlenmiştir.
Diğer yandan, vadesi gelmemiş senede bağlı borç ve alacakların reeskonta tabi tutulması geçici vergi uygulaması açısından da seçimliktir. Ayrıca, bir geçici vergi döneminde reeskont yapılmış olması takip eden dönemlerde de yapılmasını gerektirmez.
REESKONT YAPILABİLMESİ İÇİN GEREKEN ŞARTLAR
1- Alacak veya borcun senede bağlı olması : İktisadi işletme bünyesinde doğan alacak veya borcun reeskont suretiyle değerleme gününün kıymetine irca olunabilmesi için, alacak veya borcun mutlak surette bir senede bağlanmış olması gerekir.
2- Senedin vadeli olması : Bir alacak veya borcun reeskonta tabi tutulabilmesi senedin belli bir vadeyi içermesi gerekmektedir. Çünkü reeskont, ancak gelecek dönemde tahsil edilebilecek veya ödenebilecek alacak veya borçlara uygulanabilir.
Senedin belirli bir vadeyi içermesi demek, bu senet üzerinde yazılı vadeden önce senette belirtilen alacağın tahsil edilemeyeceğini, borçlunun da bu vadeden önce senette belirtilen borcunu ödemek zorunda olmayacağını veya ödemeye zorlanamayacağını (kanunen veya sözleşme gereği muacceliyet kesbeden durumlar hariç) ifade etmektedir.
3- Değerleme gününde senedin vadesinin gelmemiş olması : Bir alacak veya borcun reeskonta tabi tutulabilmesi için bu alacak veya borcun senetli olması ve bir vade içermesi gerekli olmakla birlikte, aynı zamanda söz konusu senetli alacak veya borcun vadesi değerlemenin yapıldığı günde gelmemiş olması gereklidir.
4- Alacak senedinin gelir yaratıcı veya hasılat unsuru olması : Bir alacak senedinin reeskonta tabi tutulabilmesi için, gelir yaratıcı yada hasılat unsuru olması gereklidir. Çünkü, reeskont gelir etkisi birden fazla yıla yayılan fakat, tamamı vergiyi doğuran olayın meydana geldiği yılda hasılat yapılan gelirin (alacağın) gelecek dönemlere ait kısmının ayıklanması işlemidir. Bu nedenle bir alacak senedinin reeskonta tabi tutulabilmesi için ilk önce bu alacağı doğuran bir teslim veya hizmetin bulunması ve bu teslim ve hizmet dolayısıyla elde edilen (tahakkuk eden) hasılatın dönem kazancına ilave edilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, gelir veya hasılat yaratıcı unsurları olmayan avans niteliğinde alınan alacak senetleri ile teminat amacıyla alınan teminat senetleri ve hatır senetleri reeskonta tabi tutulamazlar.
5- Alacak veya borç senetlerinin aktife kayıtlı olması : Alacak veya borç senedinin, reeskonta tabi tutulabilmesi için değerleme gününde işletmenin aktifine kayıtlı olması gereklidir.
Ancak, alacak senedi, değerleme gününde, bankaya tahsile veya teminata verilmiş olsa dahi reeskonta tabi tutulabilir.
REESKONT İŞLEMİNİN İHTİYARİLİĞİ:
Banka, banker ve sigorta şirketleri, senede bağlı alacak ve borçlarını reeskonta tabi tutmak zorundadırlar.
Banka, banker ve sigorta şirketleri dışında kalan mükellefler vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlarını reeskonta tabi tutup, tutmama konusunda VUK’na göre seçimlik bir hakka sahiptirler. Öte yandan, 1 no’lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği ile banka, banker ve sigorta şirketleri için reeskont uygulaması zorunlu hale getirilmiştir.
Ancak, alacak senetlerini reeskonta tabi tutan mükellefler, borç senetlerini de reeskonta tabi tutmak zorundadırlar. Geçici vergi uygulaması yönünden de senetli alacaklarını değerleme gününün kıymetine irca eden mükelleflerin, borç senetlerini de reeskonta tabi tutmaları gerekmektedir. Buna paralel olarak, alacak ve borç senetlerini reeskonta tabi tutan mükellefler, reeskont ayırabilme niteliklerine sahip bütün alacak ve borç senetlerini reeskonta tabi tutmak zorundadırlar.
REESKONT TUTARININ HESAPLANMASI VE MUHASEBELEŞTİRİLMESİ
Gerek alacak, gerekse borç senetlerinin reeskont tutarının hesaplanması iç ıskonto yöntemi ile yapılmalıdır. İç ıskonto, bir senedin hali hazır değeri üzerinden hesaplanan ıskontoya denilmektedir.
İç ıskonto yöntemi, senet üzerindeki vadeye kadar olan gün farkı ve faiz (ıskonto) haddi dikkate alınarak senedin hali hazır değeri üzerinden ıskonto tutarı hesaplanması esasına dayanır ve aşağıdaki formül ile hesaplanır.
A *360
F=A – [ -------------- ]
(m*t)+360
Dikkate alınacak faiz (ıskonto) oranı, VUK’nun 281. ve 285. maddeleri uyarınca,
-Senette faiz oranı açıklanmışsa bu oran,
-Açıklanmamış ise Merkez Bankasının kısa vadeli avans işlemlerinde uygulanan faiz oranının esas alınması gerekmektedir.
4369 sayılı kanunla yapılan değişiklikle 22.07.1998 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yabancı para cinsinden olan senetli alacak ve borçlarda senette faiz oranı yazılmışsa bu oran, yazılmamış ise değerleme gününde geçerli olan LİBOR esas alınacaktır.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, Türk parası cinsinden alacak ve borç senetlerinin reeskont işlemine tabi tutulmasında Merkez Bankasınca kısa vadeli avans işlemleri için belirlenen %70 faiz oranı (30.12.1999 gün ve 23922 sayılı R.G) dikkate alınmak suretiyle yukarıda belirtilen iç ıskonto formülüne göre hesaplama yapılacaktır. Yabancı para cinsinden alacak ve borç senetlerinin değerlemesinde varsa senette yazılı faiz oranı, yoksa değerleme gününde geçerli olan LİBOR dikkate alınarak reeskont işlemi yapılacaktır.
Örnek: Bir işletmede 31.12.2005 tarihinde; nominal değeri 1.000 YTL, değerleme gününden vadesine kalan gün sayısı 60 olan bir alacak senedi ile nominal değeri 1.500 YTL değerleme gününden vadesine kalan gün sayısı 30 olan borç senedi bulunmaktadır. Senetlerin üzerinde faiz oranı belirtilmemiştir.
İşletme alacak ve borç senetlerini reeskonta tabi tutmaya karar vermiş olup, reeskont tutarları ve buna ilişkin muhasebe kayıtları aşağıdaki gibidir.
-Alacak senedi için:
1.000 * 360
F=1.000 - -----------------
(0,7*60)+360
F=1.000- 895,52 F= 104,48 YKR
________________ 31/12/2005_______________
657 Reeskont faiz giderleri 104.48
222 Alacak sen.reeskontu 104,48
______________01.01.2006 _________________
222 Alacak senetleri reeskontu 104,48
647 Reeskont Faiz Gelirleri 104,48
_________________________________________
31.12.2005 tarihinde zarar olarak kayıt edilen 104,48 YKR tutarındaki reeskont giderinin 01.01.2006 tarihinde kar olarak kayıt edilmesi gerekmektedir.
-Borç senedi için:
1.500*360
F= - ------------------- F= 1.500 – 1.417,32 F= 82,68
(0,7*30)+360
---------------------31/12/2005-----------------------
322 Borç senetleri reeskontu 82,68
647 Reeskont faiz gelirleri 82.68
-----------------------01.01.2006---------------------
647 Reeskont faiz giderleri 82.68
322 Borç senetleri reeskontu 82.68
-----------------------------------------------------------
31.12.2005 tarihinde kar olarak kayıt edilen 82.68 YKR tutarındaki reeskont gelirinin 01.01.2006 tarihinde zarar olarak kayıt edilmesi gerekmektedir.
Örnek 2: Bir işletmede 31.12.2005 tarihinde 90 gün vadeli 10.000$ değerindeki borç senedinin üzerindeki faiz oranı %10 olarak belirtilmiştir. Bu senede ilişkin reeskont tutarı şöyle hesaplanacaktır. (31.12.2005 tarihinde 1$=1,50 YTL)
F = 10.000 - [ 10.000*360/ (0,1*90+360)] F= 244 $
Bu senet için ayrılabilecek reeskont tutarı F= 366 YTL olmaktadır.
Örnek 3: İşletmenin 31.12.2005 tarihinde 90 gün vadeli 1.000 € değerinde alacak senedi olup, senette faiz oranı belirtilmemiştir. Ayrılacak reeskont tutarı aşağıdaki gibi hesaplanacaktır. (Libor= %6,508; 31.12.2005 tarihinde 1 €=2 YTL
F= 1.000- [ 1.000*360/(0,06508*90+360)] F=1.000-984 F=16 €
Bu senet için ayrılabilecek reeskont tutarı F= 32 YTL olmaktadır.
İLERİ TARİHLİ (VADELİ) ÇEKLERDE REESKONT UYGULANABİLİR Mİ?
TTK’nun 707.maddesinde “Çek görüldüğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir, keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çek ibraz günü ödenir” hükmü getirmiştir.
Bu hükümden de anlaşılacağı üzere, çek bir ödeme aracı olup kredi aracı değildir ve yasal olarak hiç bir vade içermez. Çekte vade yoktur. Görüldüğünde ödenir.
VUK’nun 281. maddesi uyarınca vadesi gelmemiş senede bağlı alacaklar reeskonta tabi tutulabilir. Bir ödeme aracı olarak kullanılması ve görüldüğünde ödenmesi gereken çekin, karşılıklı irade beyanıyla vadeli olarak düzenlenip kabul edilmesi, çeke alacak senedi veya poliçe niteliği kazandırmaz. Dolayısıyla, vadenin söz konusu olmadığı bu ödeme aracının reeskonta tabi tutularak hesaplanan reeskont tutarının gider yazılması mümkün değildir.
Ancak, ticari karın tespiti için reeskont işlemi yapılır. Bu durumda hesaplanıp gider kaydedilen reeskont tutarı vergi matrahının saptanmasında kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır.
İlk Tesis ve Taazzuv Giderleri ve Peştemallıklar
Madde 282 - Kurumlarda aktifleştirilen ilk tesis ve taazzuv giderleri mukayyet değeri ile değerlenir.
Bu değer, ilk tesis ve taazzuv için yapılan giderlerden fazla olamaz.
Kurumun tesis olunması veya yeni bir şubenin açılması veyahut da işlerin devamlı bir surette genişletilmesi için yapılan ve karşılığında maddi bir kıymet iktisap olunmıyan giderler bu cümledendir.
İlk tesis ve taazzuv giderlerinin aktifleştirilmesi ihtiyaridir.
Gerçek veya tüzel kişilerde peştemallıklar da mukayyet değerleriyle değerlenir.
-İşletmenin kuruluşu sırasında yapılan kuruluş ve örgütlenme giderleri:
İş ve piyasa etüdü ile proje ve fizibilite raporunun hazırlanması ile ilgili giderler,
Şirket esas mukavelesinin hazırlanması için yapılan giderler,
Kuruluşun gerçekleştirilmesi için yapılan seyahat giderleri,
Ayni sermaye konulması halinde ilgili iktisadi kıymetlerin ekspertizine ilişkin giderler,
Kuruluş genel kurulu toplantısı için yapılan giderler,
Hisse senedi ve tahvil ihraç giderler,
İşçi ve personelin eğitim giderleri,
Yeni malların ve işletmenin tanıtılması için yapılan reklam ve tanıtma giderleri,
Kuruluş döneminde yapılan genel idari giderleri niteliğindeki giderler,
Bu giderlerden genel idare giderlerinin kuruluş ve örgütlenme gideri olarak değerlendirilmesi için bunların sabit kıymetlerin maliyetine eklenmesi imkanının bulunmaması gerekir. Aksi takdirde bunların ilgili bulundukları sabit kıymetlerin maliyetine dahil imkanlarından kuruluş ve örgütlenme gideri olarak değerlenmesi söz konusu olmayacaktır.
-Faaliyeti devam eden işletmelerde kuruluş giderleri:
Esas sermayenin arttırılması için yapılan giderler (His.Sen. çıkarma giderleri gibi)
Tahvil çıkarma giderleri,
-Tecrübe imalatı giderlerinin aktifleştirilip aktifleştirilmeyeceği sorunu:
182 no’lu DKK’da belirtildiği üzere, tecrübe imalatı giderleri, ilke olarak örgütlenme giderleri arasında yer almakla birlikte Türk vergi hukuku yönünden bu giderler karşılığında bozuk ve düşük kaliteli de olsa bir miktar mamul elde edilmesi bunların aktifleştirilmesine engel teşkil etmektedir. VUK’nun 282. maddesinin açık hükmüne göre karşılığında mamul elde edilen tecrübe imalatı giderlerinin aktifleştirilme imkanı bulunmamaktadır.
-Kuruluş döneminde elde edilen arızi gelirlerin kuruluş ve örgütlenme giderlerinin aktifleştirilmesi sırasında bu giderlerden indirilip indirilmeyeceği sorunu:
Vergi uygulamasında sermaye şirketlerinin kuruluş sırasında sağlanan arızi gelirlerin (örneğin banka faiz gelirleri) kuruluş ve örgütlenme giderlerinin aktifleştirilmesi esası kabul edildiği takdirde maliyet düşürücü bir unsur olarak yapılan giderlerden düşülmesi imkanı bulunmamaktadır. Arızi gelirler ancak, kuruluş ve örgütlenme giderlerinin yapıldıkları hesap döneminde gider yazılmaları halinde giderlere mahsup edilebilir. Bu bakımdan aktifleştirme yöntemini kabul eden kurumlarda arızi gelirlerin elde edildikleri dönemin kazancı olarak beyan edilmesi zorunludur.
-Kuruluş ve örgütlenme giderlerinin kısmen aktifleştirilmesinin mümkün olup olmadığı :
182 seri nolu DKK : Kuruluş ve örgütlenme giderleri bir bütündür. İşletme idarecileri aktifleştirme yönünde karar vermekle seçimlik bir hakkını kullanmışlar, bu giderleri aktifleştirmeyi kabul etmişlerdir. Kuruluş ve örgütlenme giderleri bir bütün olduğuna ve işletme de bu giderleri aktifleştirme yöntemini kabul ettiğine göre tamamının aktifleştirilmesi gerekir. Kısmen aktifleştirme mümkün değildir. (DKK: Dış Kaynak Kullanımı)
İLK TESİS VE TAAZZUV GİDERLERİ İLE PEŞTEMALLIKLARIN DEĞERLENMESİ
A-İLK TESİS VE TAAZZUV GİDERLERİNİN DEĞERLENMESİ
VUK’nun 282.maddesine göre, ilk tesis ve taazzuv giderleri, kurumun tesis olunması veya yeni bir şubenin açılması veyahut da işlerin devamlı bir suretle genişletilmesi için yapılan ve karşılığında maddi bir kıymet iktisap edilmeyen giderlerdir. Kuruluş ve örgütlenme giderleri olarak da anılabilir.
1- İlk Tesis ve Taazzuv Giderlerinin Kapsamı
İlk tesis ve taazzuv giderleri kurumlar için söz konusudur. İlk tesis ve taazzuv giderleri kurumların kuruluşu, yeni bir şube açılması veya işlerin devamlı suretle genişletilmesi aşamalarında söz konusu olur.
a- Kuruluş Sırasındaki Giderler
-İş ve piyasa etüdü ile proje ve fizibilite raporunun hazırlanması ile ilgili giderler,
-Şirket esas mukavelesinin hazırlanması için yapılan giderler,
-Kuruluşla ilgili seyahat giderleri,
-Ayni sermaye konması halinde ayni sermaye ile ilgili olarak ekspertiz için ödenen mahkeme harçları ve bilirkişi ücretleri,
-Kuruluş genel kurul toplantısı için yapılan giderler,
-Hisse senedi çıkarma giderleri,
-Yeni malların ve işletmenin tanıtılması için yapılan reklam ve tanıtma giderleri,
-Kurumun hukuki kuruluşunu tamamladığı günden, normal faaliyetine başladığı ana kadar yapılan genel idare genel idare gideri niteliğindeki giderler,
-İşçi ve personelin eğitim giderleri,
b- Faaliyetine Öteden Beri Devam Eden Kurumlarda İlk Tesis ve Taazzuv giderleri
-Sermayenin artırılması için yapılan giderler (Hisse senedi çıkarma giderleri dahil)
-Tahvil çıkarma giderleri
-Birleşme, devir, şekil değiştirme dolayısıyla yapılan giderler,
-Yeni bir şube açılması için yapılan giderler
-İşlerin devamlı surette genişletilmesi için yapılan giderler
2- İlk Tesis ve Taazzuv Giderlerinin Aktifleştirilmesi
Mükellefler, ilk tesis ve taazzuv giderlerini, yapıldığı yılda zarar kaydetmek veya aktifleştirmek hususunda seçimlik hakka sahiptirler.
Bu seçimlik hak, normal olarak giderlerin tümü itibariyle kullanılır. Bu kısım giderlerin yapıldığı yıl zarar yazılıp, diğerlerinin aktifleştirilmesi mümkün değildir. Buna paralel olarak, yıllar itibariyle farklı seçim yapılması da söz konusu olamaz. Örneğin, üç yıl süren kuruluş devresinde birinci yıl aktifleştirme yoluna gidilmişse, ikinci ve üçüncü yıllarda da aynı usulün uygulanması gerekir.
3- İlk Tesis ve Taazzuv Giderlerinin Değerleme Ölçüsü
İlk tesis ve taazzuv giderlerinin aktifleştirilmesine karar verildiği takdirde mukayyet değer ile değerlenir ve bu değer ilk tesis ve taazzuv için yapılan giderlerden fazla olamaz.
4- Aktifleştirilen İlk Tesis ve Taazzuv Giderlerinden amortisman Ayrılması ve Sonradan Bir Defada Zarar Yazılıp Yazılamayacağı
İlk tesis ve taazzuv giderlerinin aktifleştirilmesi yolu seçildiğinde, kurumun kuruluşunun tamamlandığı veya işletmenin bilfiil ve tam olarak faaliyete geçtiği, tecrübe imalatı olan kurumlarda bunun sona erdiği hesap döneminden itibaren, beş yıl içinde eşit tutarlarda itfa edilmesi gerekir. (VUK Md.326)
Geçici vergi açısından ise yıllık olarak itfa edilecek tutardan ilgili döneme isabet eden kısım dikkate alınacaktır.
İlk tesis ve taazzuv giderlerinin aktifleştirilip, amortisman ayrılmaya başlandıktan sonra bu usulden dönülüp, kalan kısmın bir defada zarar yazılması mümkün değildir.
B- PEŞTEMALLIKLARIN DEĞERLENMESİ
1- Peştemallık nedir?
Peştemallık, bir ticari işletmenin, bulunduğu yerin önemi, sahip olduğu şöhret tutmuş olduğu müşteri kitlesi ve benzeri unsurlara bağlı olarak bilanço değerine ilave olarak sahip olduğu değeri ifade eder.
Bir işletme başarılı faaliyetlerinin sonucu olarak bilanço değerlerinin üzerinde ilave bir değere (Peştemallığa) sahip olabilir. Ancak, bu değeri değerleme konusu yaparak bilançosuna dahil etmesi mümkün değildir.
Buna karşılık söz konusu işletmeyi, maddi varlıkların değerlerinin üzerindeki değeri (peştemallığı, hava parasını) da ödeyerek satın alan başka bir işletme, bu ilave değeri, peştemallık olarak değerleyip, bilançosuna dahil edebilir.
Bu yönü ile peştemallık, maddi olmayan unsurların karşılığında fiilen yapılan bir harcamayı ifade etmektedir.
2- Değerleme Ölçüsü ve İtfası
VUK’nun 282. maddesine göre gerçek ve tüzel kişilerde peştemallıklar mukayyet değeri ile değerlenir. Ancak, peştemallıkların aktifleştirilme zorunluluğunun olması için VUK’nun 313. maddesindeki 520 YTL lık tutarın aşılması gerekir. (VUK Md. 313/3)
Peştemallıklar, mukayyet değerleri üzerinden, beş yıl içinde ve eşit miktarlarda itfa olunur. (VUK Md.326)
Geçici vergi açısından ise yıllık olarak itfa edilecek tutardan ilgili döneme isabet eden kısım dikkate alınacaktır.
Aktif Geçici Hesap Kıymetleri
Madde 283 - Gelecek bir hesap dönemine ait olarak peşin ödenen giderler ile cari hesap dönemine ait olup da henüz tahsil edilmemiş olan hasılat, mukayyet değerleri üzerinden aktifleştirilmek suretiyle değerlenir.
Zirai işletmelerde henüz idrak edilmemiş olan mahsuller için yapılan giderler (Hazırlık işleri giderleri gibi) de bu madde hükmüne göre aktifleştirilerek değerlenir.
Aktif Geçici Hesaplar
-Peşin ödenen giderler
-Henüz tahsil edilmemiş hasılat
VUK’nun 283. maddesinde aktif geçici hesap kıymetleri aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.
“Gelecek bir hesap dönemine ait olarak peşin ödenen giderler ile cari hesap dönemine ait olup henüz tahsil edilmemiş olan hasılat, mukayyet değerleri üzerinden aktifleştirilmek suretiyle değerlenir. Zirai işletmelerde henüz idrak edilmemiş olan mahsuller için yapılan giderler (Hazırlık işleri giderleri gibi ) de bu madde hükmüne göre aktifleştirilerek değerlenir.”
Aktif geçici hesapların, vergi uygulamalarında kullanılmasındaki amaç, her dönemin hasılat ve giderlerinin ait olduğu yıl hesaplarına kayıt edilmesi gereğidir.
1- Peşin Ödenen Giderler
Peşin ödenen giderler, cari hesap döneminde ödenmekle birlikte, gelecek hesap dönemini ilgilendiren giderler olup, mukayyet değerle değerlenir. Peşin ödenen kiralar, hükmü gelecek yıla da sirayet eden sigorta poliçesinin primleri bu çeşit giderlerdendir.
Örnek: (x) A.Ş. işletmesine dahil olan otomobilini 15.06.2005 tarihinde 109.50 YTL prim ödemek suretiyle 1 yıllığına sigorta ettirmiş ve sigorta bedelini peşin olarak ödemiştir. Buna göre, (x) A.Ş’nin 2005 yılında bu otomobille ilgili olarak ödenen sigorta priminin ne kadarı gider yazılacaktır?
Bu otomobile ilişkin sigorta priminin 2005 yılındaki geçerli süresi (başladığı gün dahil olmak üzere) 200 gün, 2006 yılına ait geçerli süresi ise 165 gündür. Dolayısıyla 2005 yılında gider yazılacak tutar aşağıda hesaplandığı gibidir.
200 * 109,50
2005 yılında gider yazılacak tutar= --------------------- = 60 YTL
365
Aktifleştirilecek (2006 yılında gider yazılacak ) tutar= 109,50 – 60 = 49,50 YTL’dir.
-------------------------15/06/2005----------------------------------------------------------
770 Genel yönetim giderleri 60
770.00.402 Araç sigorta gid.
280 Gelecek yıllara ait giderler 49,50
100 Kasa 109,50
-------------------------------------------------------------------------------------------------
2- Henüz Tahsil Edilmemiş Hasılat
Cari hesap dönemine ait olup da, henüz tahsil edilmemiş olan hasılat da geçici aktif hesaplarda izlenir. Örneğin; İşletme lehine tahakkuk eden alaca faizleri, kiralar gibi.
Ticari kazançta tahakkuk esasının geçerli olması nedeniyle, cari hesap dönemine ait bu çeşit gelirler, tahsil edilmemiş olsalar bile, bir taraftan sonuç hesaplarına gelir, diğer taraftan borçlular adına açılacak geçici aktif hesaplara borç kayıt edilip, mukayyet değerle değerlenecektir.
Kasa Mevcudu
Madde 284 - Kasa mevcutları itibari kıymetleriyle değerlenir, yabancı paralar hakkında 280'inci madde hükmü uygulanır.
ENVANTERDE KASA VE MAL NOKSAN VE FAZLALIKLARI
Örnek: 31.12.2005 tarihinde yapılan kasa sayımında kasanın 300 YTL eksik çıktığı tespit edilmiştir.
---------------------31/12/2005--------------------
197 Sayım ve Tesellüm Noksanları Hs. 300
100 Kasa Hs. 300
---------------------31/12/2005---------------------
770 Genel Yönetim Giderleri 300
197 Say.Tes.Nok.Hs. 300
(Noksanlığın nedeni Elektrik faturasının kayıtlara geçmemesi hali)
-------------------31/12/2005---------------------
689 Diğer Olağandışı Gid.ve Zararlar 300
197 Say.Tes.Nok.Hs. 300
(Kasa noksanının nedeni bulunamamıştır. )
-----------------------------------------------------
Örnek: 31.12.2005 tarihinde yapılan kasa sayımında kasada 2.000 YTL olduğu, borç bakiyesinin ise 1.500 YTL olduğu, yani 500 YTL kasa fazlası bulunduğu tespit edilmiştir.
-------------------31.12.2005------------------
100 Kasa Hesabı 500
397 Say.Tes.Faz.Hs. 500
--------------------31/12/2005-----------------
397 Sayım ve Tesellüm Fazlalıkları Hs. 500
100 Kasa Hs. 500
(Fazlalık bir müşteriden yapılan fazla tahsilattan kaynaklanmaktadır.)
------------------31.12.2005 -------------------
397 Sayım ve Tesellüm Fazlaları Hs. 500
697 Diğ.Olğndış.Gel.ve Kar.Hs. 500
(Fazlalığın nedeninin bulunamaması hali)
---------------------------------------------------
Örnek: 31.12.2005 tarihinde yapılan envanterde maliyet bedeli 5.000 YTL olan emtianın stoklarda olmadığı tespit edilmiştir.
------------------- 31.12.2005 ------------------
197 Say.Tes.Noks.Hs. 5.000
153 Ticari Mallar Hs. 5.000
------------------- 31.12.2005 ------------------
621 Sat.Mal.Maliyeti Hs. 5.000
100 Kasa Hs. 6.435
197 Say.Tes.Noks.Hs. 5.000
600 Yurtiçi Satışlar Hs. 5.500
391 Hesaplanan KDV 935
(Eksikliğin nedeninin 5.500 YTL’lik emtia satışının kayıtlara geçirilmemesi olduğu anlaşılmıştır)
---------------------------------------------------
Noksanlığın nedeni bulunamasaydı; uygulamada maliyet bedeli üzerinden “Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler” olarak dikkate alınıyor ancak, hesap uzmanları kurulunun 140 nolu danışma kararına göre, emsal bedeli ile satış olarak dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
Örnek: 31.12.2005 tarihinde yapılan envanterde, emtia miktarının fiili durumun, kaydi stok durumuna göre 3.000 YTL fazlalık gösterdiği tespit edilmiştir. Fazlalığın nedeninin 2.500 YTL’lik kısmının “G” A.Ş.’ye ait konsinye mallardan kaynaklandığı tespit edilmiştir.
------------------- 31.12.2005 ------------------
153 Ticari Mallar Hs. 3.000
397 Say.Tes.Faz.Hs. 3.000
------------------- 31.12.2005 ------------------
397 Say.Tes.Faz.Hs. 3.000
621 Sat.Tic.Mal.Maliyeti 2.500
679 Diğ.Olğndış.Gel.Kar.Hs. 500
---------------------------------------------------
Borçlar
Madde 285 - Borçlar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit borçlar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır.
Vadesi gelmemiş olan senede bağlı borçlar değerleme günü kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde senette faiz nispeti açıklanmışsa bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddinde bir faiz uygulanır.
Banka ve bankerler ile sigorta şirketleri borçlarını, Cumhuriyet Merkez Bankasına resmi iskonto haddi veya muamelelerinde uyguladıkları faiz haddiyle, değerleme günü kıymetine irca ederler.
Alacak senetlerini değerleme gününün kıymetine irca eden mükellefler, borç senetlerini de aynı şekilde işleme tabi tutmak zorundadırlar.
Tahviller
Madde 286 - Eshamlı şirketlerle iktisadi kamu müesseseleri çıkardıkları tahvilleri itibari değerleriyle değerlemeye mecburdurlar..
Vadesi gelen Kupon Bedellerinin Menkul Kıymet Alımında Alış Bedeline Katılıp Katılmayacağı: Bu konuda kabul edilen görüş, vadesi gelmemiş ve ödenmeye başlanmış bulunan kuponların hisse senedi veya tahvil ile birlikte satın alınması halinde bu kupon bedelinin hisse senedi veya tahvilin alış bedeline dahil edilmeyeceği, buna karşılık henüz vadesi gelmemiş kuponların hisse senedi veya tahville birlikte satın alınması durumunda kupon için ödenmiş olan bedelin de alış bedeline dahil olunacağı şeklindedir.
Kurumların İştiraklerinde Yeniden Değerleme: Hisse senetlerinin değerlenmesi VUK’nun 298. maddesinde yer alan yeniden değerleme müessesi kapsamında mümkün olmaktadır. Anonim ortaklıklara ait hisse senetleri iştirak edilen kurumların bilançolarını yeniden değerlemeleri ve/veya değer artışlarını sermayeye ilave etmeleri halinde yeniden değerleme kapsamına girmektedir.
Bu gibi durumlarda yeniden değerleme yapan anonim ortaklığa iştirak eden işletmenin aktifinde bedelsiz hisse senedi verilmesi nedeniyle bir artış meydana gelecektir. Bu artışın bilançosunun pasifinde ayrı bir özel karşılık hesabında gösterilmesi zorunlu bulunmaktadır.
Bu arada yapılacak değerlemede de hisse senetlerine ilişkin değer artışı olarak iştirak edilen kurumda yapılacak yeniden değerleme sonucunda ortaya çıkan değer artışından, bunların nominal değerlerine isabet eden kısmına itibar edilmesi ve alış bedeline bu tutarın eklenmesi suretiyle yeni değerin bulunması gerekmektedir. (VUK 151 G.T.)
Pasif Geçici Hesap Kıymetleri
Madde 287 - Gelecek hesap dönemlerine ait olarak peşin tahsil olunan hasılat ile cari hesap dönemine ait olup henüz ödenmemiş olan giderler mukayyet değerleri üzerinden pasifleştirilmek suretiyle değerlenir.
Pasif Geçici Hesaplar
VUK’nun 287. maddesinde pasif geçici hesap kıymetleri aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.
“Gelecek hesap dönemine ait olarak peşin tahsil olunan hasılat ile cari hesap dönemine ait olup henüz ödenmemiş olan giderler mukayyet değerleri üzerinden pasifleştirilmek suretiyle değerlenir.”
Pasif geçici hesapların, vergi uygulamalarında kullanılmasındaki amaç; her dönemin hasılat ve giderlerinin ait olduğu yıl hesaplarına kayıt edilmesi gereğidir.
1- Peşin Tahsil Edilmiş Hasılat : Peşin tahsil edilen hasılat, cari hesap döneminde tahsil edilmekle birlikte gelecek hesap dönemini ilgilendiren gelirler olup mukayyet değerle değerlenecektir. Örneğin; Peşin tahsil edilen kiralar, bir sonraki yıl satılacak mal veya ifa edilecek hizmetin avansı şeklinde tahsil edilmiş ücretleri
2- Henüz Ödenmemiş Giderler : Cari hesap döneminde tahakkuk etmekle birlikte, henüz ödenmemiş giderler olup, mukayyet değerle değerlenecektir. Örneğin; son ayların elektrik, su ve telefon giderleri gibi.
Karşılıklar
Madde 288 - Hasıl olan veya husulü beklenen fakat miktarı katiyetle kestirilmeyen ve teşebbüs için bir borç mahiyetini arz eden belli bazı zararları karşılamak maksadiyle hesaben ayrılan meblağlara karşılık denir.
Karşılıklar mukayyet değerleriyle pasifleştirilmek suretiyle değerlenir.
Amortisman kayıtları hakkındaki özel hükümler mahfuzdur.
VUK’nun 288.maddesinde, karşılıkların mukayyet değerleriyle değerlenmesi gerektiği belirtilmiş olup, tanımı aşağıdaki gibidir.
“Hasıl olan veya husulü beklenen fakat miktarı katiyetle kestirilemeyen ve teşebbüs için bir borç mahiyetini arz eden belli bazı zararları karşılamak maksadıyla hesaben ayrılan meblağlara karşılık denir.”
Vergi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecek bir karşılık ayırabilmek için VUK’nda veya diğer vergi kanunlarında özel bir hükme mutlaka ihtiyaç vardır. VUK nda; sabit kıymetler, alacaklar ve sermaye için, KVK nda; sigorta şirketleri bakımından muallak hasar, cari muhataralar ve hayat sigortaları için ve Bankalar Kanununda çeşitli alacaklar için karşılık ayrılması öngörülmüştür.
Dolayısıyla, VUK veya özel kanunlarındaki özel bir hükme dayanmaksızın ayrılan karşılıklar, vergi matrahından düşülemez.
Örneğin, işçi kıdem tazminatları dolayısı ile ayrılan karşılıklar, vergi matrahından indirilemez.
Özel Haller
Madde 289 - Bu bölümde yazılı olmıyan veyahut yazılı olup da kendi ölçüleriyle değerlenmesine imkan bulunmıyan iktisadi kıymetlerden bina ve arazi vergi değerleriyle, diğerleri, varsa borsa rayici, yoksa mukayyet değerleri, o da yoksa emsal bedeliyle değerlenir.
Özel Hallerde Değerleme: VUK’nun 289.maddesinde iktisadi işletmeye dahil olup da değerleme ölçüsü gösterilmemiş veya kendi ölçüsüne göre değerlemesi mümkün olmayan bina ve arsanın vergi değerleriyle, diğerleri varsa borsa rayici, yoksa mukayyet değer, o da yoksa emsal bedeli ile değerlenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Serbest Meslek Erbabının Tesisleri
Madde 290 - Serbest meslek erbabının amortismana tabi tuttukları tesisat, mefruşat, demirbaş eşyalarını değerlemede de bu bölümün hükümleri uygulanır.
Finansal kiralama işlemlerinde değerleme
Mükerrer Madde 290 - 1.7.2003 tarihinden itibaren yapılacak kiralama işlemlerinde uygulanmak üzere 1. Finansal kiralama işlemlerinde, finansal kiralamaya konu olan iktisadî kıymet ile sözleşmeden doğan hak, borç ve alacakların değerlemesi aşağıdaki esaslara göre yapılır.
Kiracı tarafından finansal kiralama işlemine konu iktisadî kıymeti kullanma hakkı ve sözleşmeden doğan borç, kiralama konusu iktisadî kıymetin rayiç bedeli veya sözleşmeye göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerinden düşük olanı ile değerlenir.
Kiralayan tarafından sözleşmeden doğan alacak, kiralama süresi boyunca yapılacak kira ödemelerinin toplam tutarı, kiralama konusu iktisadî kıymet ise, bu iktisadî kıymetin net bilanço aktif değerinden kira ödemelerinin bugünkü değerinin düşülmesi sonucu bulunan tutar ile değerlenir. İktisadi kıymetin net bilanço aktif değerinden kira ödemelerinin bugünkü değerinin düşülmesi sonucu bulunan tutarın sıfır veya negatif olması halinde, iktisadî kıymet iz bedeliyle değerlenir ve aradaki fark iktisadî kıymetin elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar gibi işleme tâbi tutulur.
Kiralayan tarafından aktifleştirilen alacak tutarı ile kira ödemelerinin bugünkü değeri arasındaki fark, gelecek dönemlere ait faiz geliri olarak pasifleştirilmek suretiyle değerlenir.
Kiralayanın finansal kiralamaya konu iktisadî kıymetin üretimini veya alım satımını yapması halinde, iktisadî kıymetin net bilanço aktif değeri olarak rayiç bedeli dikkate alınır. Rayiç bedel ile maliyet bedeli arasındaki fark, normal bir satış işleminden elde edilen kâr veya zarar olarak işleme tâbi tutulur.
2. Kiracı tarafından aktifleştirilen finansal kiralamaya konu iktisadî kıymeti kullanma hakkı, bu Kanunun mükerrer 298 inci maddesi ve üçüncü kitabının üçüncü kısmının birinci bölümünde kiralama konusu iktisadî kıymet için belirlenmiş esaslar çerçevesinde yeniden değerlemeye ve amortismana tâbi tutulur.
Kiralayan tarafından, finansal kiralamaya konu iktisadî kıymetin bu maddenin (1) numaralı fıkrasının üçüncü paragrafına göre belirlenen değeri üzerinden amortisman ayrılmaya devam olunur.
Bu madde kapsamında değerlenen borç ve alacak tutarları reeskonta tâbi tutulmaz.
Kiracı tarafından finansal kiralama sözleşmesine göre yapılan kira ödemeleri, borç anapara ödemesi ve faiz gideri olarak ayrıştırılır. Ayrıştırma işlemi, her bir dönem sonunda kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmasını sağlayacak şekilde yapılır.
Kiralayan tarafından gelecek dönemlere ait faiz gelirleri, kiralanan iktisadî kıymetin finansal kiralama sözleşmesinin yapıldığı tarihteki rayiç bedelinden, her bir dönem sonunda anapara geri ödemelerinin düşülmesi sonucu kalan tutar üzerinden sabit bir dönemsel faiz oranı yaratacak şekilde hesaplanması suretiyle tahakkuk ettirilir.
3. Bu maddenin uygulamasında aşağıda yer alan tanımlar dikkate alınır.
Finansal Kiralama: Kira süresi sonunda mülkiyet hakkının kiracıya devredilip devredilmediğine bakılmaksızın, bir iktisadî kıymetin mülkiyetine sahip olmaktan kaynaklanan tüm riskler ile yararların kiracıya bırakılması sonucunu doğuran kiralamalardır.
Kiralama işleminde; iktisadî kıymetin mülkiyetinin kira süresi sonunda kiracıya devredilmesi, kiracıya kira süresi sonunda iktisadî kıymeti rayiç bedelinden düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınması, kiralama süresinin iktisadî kıymetin ekonomik ömrünün % 80'inden daha büyük bir bölümünü kapsaması veya sözleşmeye göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerlerinin toplamının iktisadî kıymetin rayiç bedelinin % 90'ından daha büyük bir değeri oluşturması hallerinden herhangi birinin varlığı durumunda kiralama işlemi finansal kiralama kabul edilir.
Doğal kaynakların araştırılması veya kullanılmasına yönelik kiralama sözleşmeleri ile sinema filmleri, video kayıtları, patentler, kopyalama hakları gibi kıymetlerle ilgili lisans sözleşmeleri bu madde kapsamında değerlendirilmez.
Arazi, arsa ve binalarla ilgili kiralama sözleşmeleri, sadece, sözleşmede kira süresi sonunda mülkiyet hakkının kiracıya devri öngörülmüşse veya kiracıya kira süresi sonunda kiralama konusu gayrimenkulu düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınmışsa bu madde kapsamında değerlendirilir.
Kira Ödemeleri: Sözleşmeye göre, kira süresi boyunca yapılması gereken kira ödemeleridir. Kira süresi sonunda, kiralama konusu iktisadî kıymetin kalan değerine ilişkin bir taahhüt olması halinde bu değer de kira ödemesi kabul edilir.
Kira süresi sonunda kiracıya düşük bir bedelle iktisadî kıymeti satın alma hakkı tanındığı ve sözleşme tarihinde bu hakkın kullanılma olasılığının yüksek olduğu durumda kira ödemeleri kira süresi boyunca yapılan kira ödemeleri ile satın alma hakkının kullanılması durumunda ödenmesi gereken bedelin toplamıdır.
Kira Ödemelerinin Bugünkü Değeri: Kira ödemelerinin, sözleşme tarihinde, kiralamada kullanılan faiz oranının dikkate alınması suretiyle hesaplanan bugünkü değerlerinin toplamıdır.
Kiralamada kullanılan faiz oranı tespit edilemiyorsa, kiracının kiralamaya konu iktisadî kıymeti satın almak için aynı vade ile alması gereken borç için katlanacağı faiz oranı kullanılır.
Kiralamada Kullanılan Faiz Oranı: Kira ödemeleri ile garanti edilmemiş kalan değer toplamının bugünkü değerini, kiralamaya konu iktisadî kıymetin rayiç bedeline eşitleyen iskonto oranıdır.
4. Maliye Bakanlığı, bu maddenin uygulamasına yönelik usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Servetleri değerleme
Esaslar
Madde 291 - Bir vergiye matrah olan servetin veya servet unsurlarının değerlenmesinde bu bölümde yazılı esaslar cari olur.
Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun tatbikinde yabancı memleketlerde bulunan malların o memlekette cari usul ve esaslara göre tayin ve tesbit olunacak değerleri aynen nazara alınır.
Ticari Sermaye
Madde 292 - Vergilendirilecek bir servete dahil ticari sermayenin unsurlarından bulunan emtia, gemiler ve taşıtlar, tesisat ve makinalar, demirbaş eşya ve diğer menkul mallar, emsal bedelleri ile değerlenir.
Menkul Mallar ve Gemiler
Madde 293 - Ticari sermayeye dahil olmıyan ev eşyası, mücevherat, sanat eserleri gibi menkul mallar ve gemiler emsal bedelleri ile değerlenir.
Esham, Tahvilat ve Yabancı Paralar
Madde 294 - Ticari sermayeye dahil olsun olmasın bütün esham ve tahvilat borsa rayici ile borsada kayıtlı olmıyan esham ve tahvilat, emsal bedelleri ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine emsal bedeli esas olur.
Ticari sermayeye dahil olsun olmasın yabancı paraların ve yabancı paralar üzerinden tanzim edilmiş alacak ve borç senetlerinin değerlenmesinde ikinci bölümün hükümleri uygulanır.
Alacak ve Borçlar
Madde 295 - Ticari sermayeye dahil olsun veya olmasın senetli ve senetsiz bütün alacak ve borçlar ikinci bölümdeki hükümlere göre değerlenir.
Haklar
Madde 296 -Tescile tabi bilumum hakların değeri, tesisleri sırasında tapu siciline kaydedilen bedeldir.
Tapu sicilinde bedeli gösterilmiyen haklarla birinci fıkranın dışında kalan bilumum haklar (Sınai ve edebi mülkiyet hakları ile imtiyazlar dahil) emsal bedelleriyle değerlenir.
Veraset yoliyle veya sair suretle ivasız ve bedelsiz bir tarzda intikal eden intifa hakları aşağıdaki şekilde değerlenir:
1. İntifa hakkı sahibinin yaşı intikal tarihinde yirmiyi doldurmamış olduğu takdirde gayrimenkulün emsal bedelinin onda yedisi intifa hakkının ve onda üçü çıplak mülkiyet hakkının değeri sayılır.
2. İntifa hakkı sahibinin yaşı intikal tarihinde yirmiyi aşkın olduğu takdirde yukarıki bentte yazılı nispet, her tam on yıllık bir devre için çıplak mülkiyet hakkı onda bir artırılmak ve intifa hakkı onda bir indirilmek suretiyle değer tayin olunur.
3. İntifa hakkı sahibinin yaşı intikal tarihinde yetmişi aşkın ise gayrimenkulün emsal bedelinin onda biri intifa hakkının ve onda dokuzu çıplak mülkiyet hakkının değeri sayılır.
4. Sabit bir süre için tayin edilmiş olan intifa hakkını değeri yaş kaydı nazara alınmaksızın sürenin tam on yılı için gayrimenkul emsal bedelinin onda ikisi olarak hesaplanır.
5. Ömür boyunca aylık gelir şeklinde vaki ivazsız intikallerde bu gelirin ödeneceği azami süreye göre baliğ olacağı miktar bulunarak intifa hakkı sahibinin ödemenin başladığı tarihteki yaşı elliyi aşmış ise elliden yukarı her yaş yılı için yirmide biri indirilmek suretiyle değeri tayin olunur. Ancak ömür boyunca aylık gelir, muayyen bir sermaye ödenerek tasfiye edilmiş ise bu sermaye aynen değer olarak kabul edilir.
6. Hayat kaydiyle ödenen rant şeklinde vaki ivazsız intikallerde intifa hakkı sahibinin yaşı ödemenin başladığı tarihte kırkı aşmamış ise rantın bir yıllık tutarının yirmi katı değeri sayılır. İntifa hakkı sahibinin yaşı, ödemenin başladığı tarihte kırkı aşmış ise kırktan yukarı her tam on yıllık bir devre için yirmi katın dörtte biri indirilmek suretiyle rantın değeri takdir olunur. İntifa hakkı sahibinin yaşı, ödemenin başladığı tarihte yetmişi aşmış ise rantın değeri bir yıllık tutarıdır.
Bina ve Arazi
Madde 297 - Ticari sermayeye dahil olsun olmasın bilumum binalarla arazi vergi değeri ile değerlenir.
Yetki
Madde 298 - Bu bölümde yazılı emsal bedelleri ile alacak ve borçların değerleri 72'nci maddede yazılı Takdir komisyonu tarafından tespit edilir.
Enflasyon düzeltmesi ve yeniden değerleme oranı
Mükerrer Madde 298 - A) Malî tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre enflasyon düzeltmesine tâbi tutulur.
1. Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100'den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10'dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer.
Kapsama giren mükellefler, geçici vergi dönemlerinin sonu itibarıyla malî tabloları düzenlemek ve enflasyon düzeltmesi yapmak zorundadırlar. Geçici vergi dönemlerinde yukarıda belirtilen oranların tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönemlerin son ayı dahil önceki otuzaltı ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son oniki ay dikkate alınır. Bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi birinde düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılır.
Bakanlar Kurulu; bu maddede yer alan % 100 oranını % 35'e kadar indirmeye veya tekrar kanunî seviyesine kadar yükseltmeye, % 10 oranını ise % 25'e kadar çıkarmaya veya tekrar kanunî seviyesine kadar indirmeye yetkilidir.
DÜZELTME İŞLEMİNE TABİ TUTULACAK MALİ TABLOLAR (VUK 328 G.T.)
Hesap Dönemi Takvim Yılı Olanlar
Örnek: Kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan, hesap dönemi takvim yılı olan ve bilanço esasına göre defter tutan (A) Anonim Şirketi, 1/1/1975 tarihinden bu yana Kayseri de bulunan fabrikasında pamuklu dokuma işiyle iştigal etmektedir. Şirket her hesap dönemi sonunda aşağıda yer alan mali tabloları düzenlemektedir.
-Bilanço
-Gelir tablosu
-Nakit akım tablosu
-Kar dağıtım tablosu
Buna göre şirketin 31.12.2003 tarihi itibariyle düzenlediği mali tablolarda yukarıda sayılanlardan ibaret olacaktır.
5024 sayılı kanunla VUK’na eklenen geçici 25. maddeye göre anılan şirket, 31.12.2003 tarihi itibariyle düzenlemiş olduğu söz konusu mali tablolardan sadece BİLANÇOSUNU düzeltecektir.
Özel Hesap Dönemine Sahip Olanlar
Kendilerine özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler de geçiş aşamasında sadece BİLANÇOLARINI düzelteceklerdir.
VUK’nun geçici 25. maddesinin (k) bendine göre, kendisine özel hesap dönemi tayin edilen mükelleflerde;
-31.12.2003 tarihli bilanço, 2004 yılı içinde biten hesap dönemi sonundaki bilançoyu,
-2003 yılı hesap dönemi, 2004 yılı içinde biten hesap dönemini,
-01.01.2004 tarihi 2004 yılı içinde başlayan hesap döneminin başındaki tarihi,
ifade eder.
Kendilerine özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler, 328 sayılı VUK G.T’nin ilerleyen bölümlerinde, bu bölümdeki tarih ve açıklamaları dikkate alacaklardır. [VUK 328 G.Tebliği, 5228 sayılı Kanununla yapılan değişiklikleri açıklayan 337 seri nolu VUK G.T ile değiştirilmiştir. ]
Buna göre kendisine özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler için geçici 25.maddeye göre düzeltilecek mali tablo 2004 yılı içinde biten hesap dönemi sonundaki bilanço olacaktır.
Örnek : Bilanço esasına göre defter tutan (B) işletmesinin hesap dönemi takvim yılı olmayıp, 1 haziran- 31 Mayıs özel hesap dönemidir. Buna göre (B) işletmesi, VUK’nun geçici 25.maddesine göre yapması gereken düzeltme işlemini 31.05.2004 tarihli dönem sonu bilançosu üzerinden yapacaktır.
2. Bu maddenin uygulanmasında;
a) Parasal olmayan kıymetler; parasal kıymetler dışındaki kıymetleri,
b) Parasal kıymetler; Yeni Türk Lirasının değerindeki değişmeler karşısında nominal değerleri aynı kaldığı halde satın alma güçleri fiyat hareketlerine göre ters yönde değişen kıymetleri (Yabancı paralar da parasal kıymet olarak dikkate alınır.),
c) Enflasyon düzeltmesi; parasal olmayan kıymetlerin enflasyon düzeltmesinde dikkate alınacak tutarlarının düzeltme katsayısı ile çarpılması suretiyle, malî tablonun ait olduğu tarihteki satın alma gücü cinsinden hesaplanmasını,
d) Düzeltme katsayısı; malî tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, düzeltmeye esas alınan tarihi içeren aya ait fiyat endeksine bölünmesiyle elde edilen katsayıyı,
e) Ortalama düzeltme katsayısı; malî tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, bu endeks ile bir önceki dönemin sonundaki fiyat endeksi toplamının ikiye bölünmesi sonucu bulunan endekse bölünmesiyle elde edilen katsayıyı,
f) Fiyat endeksi (ÜFE); Türkiye İstatistik Kurumunca Türkiye geneli için hesaplanan Üretici Fiyatları Genel Endeksini,
Fiyat Endeksi; 08.04.2006 tarihinde 5479 sayılı kanunla 01.01.2006 tarihinden itibaren geçerli olarak TEFE’den ÜFE olarak değiştirilmiştir.
g) Reel olmayan finansman maliyeti; her türlü borçlanmada, borç tutarlarına (yabancı para üzerinden borçlanmalarda borcun alındığı tarihteki Yeni Türk Lirası karşılıklarına), borcun kullanıldığı döneme ait TEFE artış oranının uygulanması suretiyle hesaplanan tutarı,
Örnek: Bilanço esasında defter tutan ve hesap dönemi takvim yılı olan (A) işletmesi, 5 mart 2002 tarihinde 50.000$ banka kredisi kullanarak işletme faaliyetlerinde kullanmak üzere yurt dışından bir makine ithal etmiştir. 20 kasım 2002 tarihinde söz konusu kredi 5.000$ faiziyle birlikte kapatılmıştır. Ödenen faiz 163 seri no’lu VUK G.T. uyarınca söz konusu makinenin maliyet bedeline eklenmiştir. [ Finansman maliyetinin oluştuğu hesap dönemi kapanmamış ise reel olmayan finansman maliyetinin hesaplanmasında, mali tablonun ait olduğu aya ilişkin TEFE esas alınacaktır. ] [ Taşıma katsayısına ilişkin tanımda yer alan “Bir önceki dönemin sonundaki fiyat endeksi” ifadesindeki bir önceki dönemden, en son düzeltme yapılan geçici vergi döneminin sonu anlaşılmalıdır. ]
Yeniden değerlemeye ve %20 oranında normal amortismana tabi tutulan söz konusu makinenin 31.12.2003 tarihli dönem sonu bilançosunda görünen değeri aşağıda hesaplandığı üzere 111.749.472.450 TL olacaktır.
Yıl Yeniden Değerleme Oranı(%) Yen.Değerlenmiş Makine maliyeti Cari Yıl Amortisman gideri Birikmiş Amortisman
2002 0 86.964.570.000 17.392.914.000 17.392.914.000
2003 28,5 111.749.472.450 22.349.894.490 44.699.788.980
İktisadi kıymet için iktisap edildiği ilk yıl için yeniden değerleme yapılmıyordu. 5024 sayılı Kanun ile 17.12.2003 tarihinde Enflasyon düzeltmesi getirilmeden önce.
Söz konusu makinenin düzeltmeye esas tutarı da 86.964.570.000.-TL olacak Ancak, makinenin maliyet bedeli 86.964.570.000.-TL içerisinde yer alan reel olmayan finansman maliyeti düşüldükten sonra kalan kısım düzeltmeye tabi tutulacaktır.
Borcun kullanıldığı döneme ilişkin TEFE %17,2 olarak hesaplanmıştır. [ 30.06.2004 tarihli bilançoda görünen ve 31.12.2003 tarihli bilançonun düzeltilmesi neticesinde oluşan geçmiş yıllar Kar/Zarar da taşıma katsayısı kullanılarak düzeltilecektir. ] Buna göre maliyet bedeli içerisinde yer alan reel olmayan finansman maliyeti aşağıdaki şekilde bulunacaktır.
ROFM= Borç Tutarı* Borcun kapandığı aya ait TEFE (kasım 2002) – Borcun alındığı aya ait TEFE (mart 2002) / Borcun alındığı aya ait TEFE (mart 2002)
ROFM = Borç Tutarı * TEFE artış oranı
ROFM = 68.771.950.000 * 0,172
ROFM = 11.828.775.400 TL.
Makinenin enflasyon düzeltmesinde dikkate alınacak tutarı (86.964.570.000-11.828.775.400) 75.135.794.600.-TL’dir.
h) Toplulaştırılmış yöntemler;
aa) Basit ortalama yöntemi; gelir tablosu kalemleri ile stokların düzeltmede esas alınacak tarihlere bağlı kalınmaksızın dönem ortalama düzeltme katsayısı ile çarpılması suretiyle enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmasını,
ab) Hareketli ağırlıklı ortalama yöntemi; dönem sonu stok ve dönem içinde satılan mal maliyetinin enflasyon düzeltmesine esas alınacak tutarlarının hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısı ile çarpılması suretiyle enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmasını (Bir önceki döneme ait düzeltilmiş satılan mal maliyeti enflasyon düzeltmesi yapılan dönemin sonuna taşıma katsayısı uygulanarak taşınır. Bu hesaplamalarda amortisman ve reel finansman giderleri, endekslenmeden dikkate alınır.),
i) Hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısı; enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş dönem başı stoğun ilgili dönemin sonuna taşınmış değeri ile dönem içi alış ve giderlerin enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş değerleri toplamının, dönem başı stok ile dönem içi alış ve giderlerin enflasyon düzeltmesine esas alınacak tutarlarının toplamına bölünmesi ile bulunan katsayıyı,
j) Taşıma; malî tablolardaki parasal ve parasal olmayan tutarların, taşıma katsayısı kullanılarak ilgili dönemin sonundaki yeni değerlerinin hesaplanması işlemini,
k) Taşıma katsayısı; malî tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, bir önceki dönemin sonundaki (yıl içinde işe başlayanlarda, işe başlanılan aya ilişkin) fiyat endeksine bölünmesiyle elde edilen katsayıyı,
l) Enflasyon fark hesapları; parasal olmayan kıymetlerin düzeltme işlemi sonrası değeri ile düzeltme öncesi değeri arasındaki farklarının kaydedildiği hesapları,
m) Enflasyon düzeltme hesabı; parasal olmayan kıymetlerin düzeltilmesi sonucu oluşan farkların kaydedildiği hesabı (Bu hesap enflasyon fark hesapları ile karşılıklı olarak çalışır. Parasal olmayan aktif kıymetlerin enflasyon düzeltmesine tâbi tutulması sonucu oluşan farklar bu hesabın alacağına, parasal olmayan pasif kıymetlerin enflasyon düzeltmesine tâbi tutulması sonucu oluşan farklar ise borcuna kaydedilir. Enflasyon düzeltme hesabının bakiyesi gelir tablosuna aktarılmak suretiyle kapatılır.),
n) Net parasal pozisyon; parasal varlıklarla parasal yükümlülükler arasındaki farkı,
İfade eder.
3. Düzeltme işleminde aşağıdaki tarihler esas alınır:
a) Alış bedeli ile değerlenen menkul kıymetlerle malî duran varlıklar için; satın alma tarihi.
b) İlk madde ve malzeme, ticari mallar, yarı mamul ve mamul stokların maliyetine dahil edilen unsurlar, yıllara sarî inşaat ve onarım işlerinde maliyeti oluşturan unsurlar, gelecek aylara ve yıllara ait giderler, maddî duran varlıklar ve bu varlıkları oluşturan unsurlar, maddî olmayan duran varlıklar ve bu varlıkları oluşturan unsurlar, özel tükenmeye tâbi varlıklar ve bu varlıkları oluşturan unsurlar, yıllara sarî inşaat ve onarım hakedişleri, haklar ve şerefiyeler için; defterlere kayıt tarihi (Bunlara mahsuben verilen veya alınan parasal olmayan avanslar, ödeme veya tahsil tarihinden mahsup tarihine kadar düzeltilir.).
c) Parasal olmayan alınan depozito ve teminatlar ile avanslar, nakit olarak ödenmiş sermaye, hisse senetleri ihraç primleri, hisse senedi iptal kârları için; tahsil tarihi.
d) Parasal olmayan verilen depozito ve teminatlar ile avanslar için; ödeme tarihi.
e) Aynî sermaye olarak konulan kıymetler için; mülkiyetin intikal ettiği tarih.
f) Kâr yedekleri, geçmiş yıl kârları ve net dönem kârının sermayeye ilave edilmesi dolayısıyla artırılan sermaye için; tescil tarihi.
g) Nakdî sermaye karşılığı alınan hisse senetleri için; ödeme tarihi, aynî sermaye karşılığı alınan hisse senetleri için; sermaye olarak konulan kıymetlerin mülkiyetinin intikal ettiği tarih, temettü karşılığı alınan hisse senetleri için; iştirak edilen şirket sermayesinin tescil tarihi.
h) Parasal olmayan karşılıklar için; ilgili olduğu kıymetin düzeltmeye esas tarihi.
4. Düzeltme işleminde bu Kanunda yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen tutarlar esas alınır. Ancak stokların, satılan malın ve maddî duran varlıkların maliyet bedeline ve malî duran varlıkların alış bedeline intikal ettirilen reel olmayan finansman maliyetleri düşüldükten sonra bulunan tutarlar düzeltmeye tâbi tutulur. Toplulaştırılmış yöntemlerle düzeltmeye tâbi tutulan kıymetlerin alış veya maliyet bedeline intikal ettirilen reel olmayan finansman maliyetlerinin düşülmesi ihtiyarîdir.
Mükellefler; reel olmayan finansman maliyetini, toplam finansman maliyetlerine, ilgili döneme ait TEFE artış oranının dönem ortalama ticari kredi faiz oranına bölünmesi suretiyle belirlenen oranı uygulayarak da tespit edebilirler. Ancak bu yöntemi seçen mükellefler seçtikleri yöntemden bu seçimi yaptıkları hesap dönemi dahil üçüncü hesap döneminin sonuna kadar dönemezler.
Belgelerde ayrıca gösterilen vade farklarının reel olmayan kısımları ile üç aydan fazla vadeli olan ve vade farkı düzenlenen belge üzerinde ayrıca gösterilmeyen işlemlerde alacak ve borç senetlerinin reeskont işlemine tâbi tutulmasında esas alınan Merkez Bankasınca uygulanan faiz oranı kullanılarak hesaplanan vade farkı tutarının reel olmayan kısımları bu madde hükümlerine tâbi tutulur.
( Borsada işlem gören hisse senetleri, değerleme günündeki borsa rayici ile dikkate alınır. Bunlar için ayrıca düzeltme yapılmaz. 5228 sayılı Kanunun 60/1-a maddesiyle yürürlükten kaldırıldı.Geçerlilik; 01.01.2004, Yürürlük; 31.07.2004 )
5. Mükellefler düzeltme işleminde Maliye Bakanlığınca belirlenen toplulaştırılmış yöntemleri uygulayabilirler. Ancak toplulaştırılmış yöntemlerden birini seçen mükellefler seçtikleri yöntemden, bu seçimi yaptıkları hesap dönemi dahil üçüncü hesap döneminin sonuna kadar dönemezler.
Enflasyon düzeltmeleri, ilgili kıymetlere ait fark hesaplarına ve enflasyon düzeltme hesabına kaydedilir.
Yıllara sarî inşaat ve onarma işlerine ait maliyet ve hakedişlere ilişkin düzeltmeler, enflasyon düzeltme hesabı yerine yıllara sarî inşaat enflasyon düzeltme hesabına kaydedilir. Bu hesap işin bitiminde kâr/zarar hesabına intikal ettirilir.
Düzeltme sonucu bulunan tutarlar, izleyen dönemde enflasyon düzeltmesi yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, izleyen dönemin başlangıç değerleri olarak dikkate alınır.
Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tâbi tutulur. Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir; bu işlemler kâr dağıtımı sayılmaz.
Enflasyon düzeltmesine tâbi tutulan değerlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farkları maliyet addolunur.
Matrahın tespitinde, kanunen kabul edilmeyen giderler, istisnalar ve geçmiş yıl malî zararları enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmuş tutarları ile dikkate alınır.
6. Amortismanlar ve itfa payları, düzeltilmiş değerler üzerinden hesaplanır.
Kazançlarını işletme hesabı esasına göre tespit eden mükellefler ile serbest meslek erbabı da amortismana tâbi iktisadi kıymetlerini bu maddede belirtilen hükümlere göre düzeltilmiş tutarları üzerinden amortismana tâbi tutabilirler.
7. Enflasyon düzeltmesi uygulanmayan bir hesap döneminden sonra enflasyon düzeltme şartlarının yeniden oluşması halinde; enflasyon düzeltmesi yapılan en son dönemden başlamak üzere enflasyon düzeltmesi yapılır. Bu şekilde belirlenen geçmiş yıl kârı vergiye tâbi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez. Ancak, matrahın tespitinde geçmiş yıl malî zararları mukayyet değerleri ile dikkate alınır. Birikmiş amortismanlar, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilir.
Bu işlemlerden doğan pasif kalemlere ait fark hesapları için (5) numaralı bendin beşinci paragraf hükmü uygulanır.
8. Maliye Bakanlığı;
a) Mükellef veya meslek grupları ya da mükelleflerin aktif toplamları veya ciroları itibarıyla; enflasyon düzeltmesinde toplulaştırılmış yöntemler kullanılmasına izin vermeye, toplulaştırılmış yöntem uygulanabilecek kalemleri belirlemeye,
b) Mükellef veya meslek grupları ya da mükelleflerin aktif toplamları veya ciroları itibarıyla hangi tür malî tabloların; enflasyon düzeltmesine tâbi tutulup tutulmayacağını ve geçici vergi dönemlerinde düzeltilip düzeltilmeyeceğini belirlemeye,
c) (3) numaralı bentte yer almayan kıymetler için düzeltmeye esas alınacak tarihi belirlemeye,
d) Ortalama ticarî kredi faiz oranının tespitine ilişkin usul ve esasları tespit etmeye,
e) Bölgeler, sektörler, iş grupları, iş nevileri veya parasal olmayan kıymetler itibarıyla döviz, altın ve benzeri değerleri esas alarak düzeltme yaptırmaya ve günlük olarak belirlenen endeks veya değerleri kullandırmaya,
f) Parasal ve parasal olmayan kıymetleri belirlemeye,
g) Net parasal pozisyon kâr/zarar hesabı yaptırmaya,
h) Enflasyon düzeltmesine ilişkin usul ve esasları belirlemeye,
Yetkilidir.
9. Münhasıran sürekli olarak işlenmiş; altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler bu fıkranın (1) numaralı bendinde yer alan şartlara bakılmaksızın enflasyon düzeltmesi yaparlar.
B) Yeniden değerleme oranı, yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayında (Ekim ayı dahil) bir önceki yılın aynı dönemine göre Devlet İstatistik Enstitüsünün Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen ortalama fiyat artış oranıdır. Bu oran Maliye Bakanlığınca Resmî Gazete ile ilân edilir.
C) (5479 sayılı Kanunun 11 nci maddesiyle eklenen fıkra. Yürürlük; 08.04.2006.) (01.01.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere) Vergi kanunlarında yer alan "toptan eşya fiyatları genel endeksi" ibaresi "üretici fiyatları genel endeksi" ve "TEFE" ibaresi "ÜFE" olarak uygulanır.
ÖRNEKLER VUK 338 G.T.
Taşıma Katsayısı
Düzeltme işlemine tabi tutulacak mali tabloda yer alan iktisadi kıymetlerden bazılarının düzeltmeye esas tarihleri, düzeltme yapılmış bir tarihten öncesine gidebilir. Bu takdirde bu tür iktisadi kıymetler için yeniden değerlemeye esas tarihe kadar inerek, uygun düzeltme katsayısını bulmaya gerek yoktur; Düzeltme yapılan en son mali tablo da, bu iktisadi kıymete ait değerlerin uygun bir katsayı ile çarpılması düzeltme işlemi için yeterlidir.
Mali tablolardaki parasal ve parasal olmayan tutarların, taşıma katsayısı kullanılarak ilgili dönemin sonundaki yeni değerlerinin hesaplanmasına “taşıma” denilir ve hesaplama işlemi “taşıma katsayısı” kullanılarak yapılır.
Taşıma katsayısı, mali tablonun ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, bir önceki dönemin [ Taşıma katsayısına ilişkin tanımda yer alan “Bir önceki dönemin sonundaki fiyat endeksi” ifadesindeki bir önceki dönemden, en son düzeltme yapılan geçici vergi döneminin sonu anlaşılmalıdır. ] sonundaki (yıl içinde işe başlayanlarda işe başlanılan aya ilişkin) fiyat endeksine bölünmesiyle elde edilen katsayıdır. Parasal kıymetler için taşıma katsayısı bir olarak uygulanır.
Taşıma katsayısı kullanılarak parasal olmayan kıymetlerle ilgili olarak yapılacak düzeltme işlemi, aşağıdaki formüle göre hesaplanan taşıma katsayıları ile yapılacaktır. [ 30.06.2004 tarihli bilançoda görünen ve 31.12.2003 tarihli bilançonun düzeltilmesi neticesinde oluşan geçmiş yıllar Kar/Zarar da taşıma katsayısı kullanılarak düzeltilecektir. ]
Mali Tablonun Ait Olduğu Aya ilişkin Fiyat Endeksi
Taşıma katsayısı = ------------------------------------------------------------------
Bir Önceki Dönemin Sonundaki Fiyat Endeksi
Örnek: (A) LTD.ŞTİ’nin aktifinde yer alan bir demirbaşın 31.12.2003 tarihli enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş dönem sonu bilançosundaki değeri 1.2000.0000.000.-TL dir. Söz konusu demirbaşın 30.06.2004 tarihli ikinci geçici vergi dönemine ilişkin bilançodaki kayıtlı değeri de 1.2000.0000.000.-TL dir. 30.06.2004 tarihli bilançonun enflasyon düzeltmesine tabi tutulması işleminde, bu demirbaşın düzeltmeye esas tutarının taşıma katsayısı ile çarpılması gerekmektedir.
Buna göre demirbaşın düzeltilmiş tutarı aşağıdaki şekilde bulunacaktır. ( Bu demirbaşa ait birikmiş amortismanın düzeltilmesi ihmal edilmiştir. ) Mali tablonun ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksi (haziran 2004 TEFE 7982,7); Bir önceki dönemin sonundaki fiyat endeksi (aralık 2003 TEFE 7382,1)
Taşıma katsayısı = 7982,7/7382,1
Taşıma katsayısı = 1,08136
Düzeltilmiş Tutar = Düzeltmeye esas tutar * Taşıma katsayısı
Düzeltilmiş Tutar = 1.2000.0000.000.- * 1,08136
Düzeltilmiş Tutar = 1.297.632.000.- TL’dir.
Düzeltme Katsayısı
Düzeltme işlemine tabi tutulacak mali tabloda yer alan iktisadi kıymetlerden bazılarının düzeltmeye esas tarihleri, düzeltme yapılmış bir tarihten öncesine gidebilir. Bu takdirde bu tür iktisadi kıymetler için yeniden değerlemeye esas tarihe kadar inmek, uygun düzeltme katsayısını bulmak ve düzeltme katsayısını çarparak düzeltme işlemini gerçekleştirmek gerekecektir. Düzeltme işlemi aşağıdaki formüle göre hesaplanan düzeltme katsayıları kullanılarak yapılacaktır.
Mali Tablonun Ait Olduğu Aya İlişkin Fiyat Endeksi
Düzeltme Katsayısı= -------------------------------------------------------------------------
Düzeltmeye Esas Alınan Tarihi İçeren Aya İlişkin Fiyat Endeksi
Örnek: 31.12.2003 tarihli dönem sonu bilançosunu enflasyon düzeltmesine tabi tutan (B) işletmesi, (C) A.Ş’nin %5 hissesine tekabül eden hisse senetlerini 15.03.2004 tarihinde (D) işletmesinden 50.000.000.000.-TL na satın almıştır. (B) işletmesinin 30.06.2004 tarihli bilançosunda söz konusu bu menkul kıymetlerin değeri 50.000.000.000.-TL olarak görünecektir. Bu tutarın düzeltilmesi ise aşağıdaki adımların gerçekleştirilmesi ile olacaktır.
Düzeltme Katsayısı: Mali tablonun ait olduğu aya ait ilişkin fiyat endeksi (haziran 2004 tefe) 7982,7 / Düzeltmeye esas alınan tarihi içeren aya ilişkin fiyat endeksi (mart 2004 tefe) 7862,2
Düzeltme Katsayısı = 7982,7 / 7862,2
Düzeltme Katsayısı = 1,01533
Düzeltilmiş Tutar= Düzeltmeye Esas Tutar * Düzeltme Katsayısı
Düzeltilmiş Tutar= 50.000.000.000 * 1.01533
Düzeltilmiş Tutar= 50.766.500.000.-TL
Örnek: 31.12.2003 tarihli dönem sonu bilançosunu enflasyon düzeltmesine tabi tutan (E) işletmesinin 05.02.2004 tarihinde demirbaş olarak kullanmak üzere aktifine aldığı 1.000.000.000.-TL tutarındaki bilgisayarın 30.06.2004 tarihli 2.geçici vergi dönemine ait bilançodaki düzeltilmiş değeri, düzeltmeye esas tarih itibariyle sahip olduğu değerine düzeltme katsayısı uygulanmak suretiyle aşağıdaki şekilde tespit edilecektir. (Bilgisayarın faydalı ömrü 4 yıldır)
Düzeltme Katsayısı: Mali tablonun ait olduğu aya ait ilişkin fiyat endeksi (haziran 2004 tefe) 7982,7 / Düzeltmeye esas alınan tarihi içeren aya ilişkin fiyat endeksi (şubat 2004 tefe) 7700,6
Düzeltme Katsayısı = 7982,7 / 7700,6
Düzeltme Katsayısı = 1,03663
Düzeltilmiş Tutar= Düzeltmeye Esas Tutar * Düzeltme Katsayısı
Düzeltilmiş Tutar= 1.000.000.000 * 1,03663
Düzeltilmiş Tutar= 1.036.630.000.-TL
Bilgisayar İçin Amortisman Hesaplanması : Bilgisayarın faydalı ömrü 4 yıldır.
Ayrılacak Amortismanın Yıllık Tutarı: 1.036.630.000.-TL / 4 = 259.157.500.-TL
30.06.2004 tarihinde ayrılacak 6 aylık amortisman tutarı= 259.157.500 / 2= 129.578.750
TOPLULAŞTIRILMIŞ YÖNTEMLERE GÖRE DÜZELTME KATSAYILARI
Enflasyon düzeltmesinde mükellefler toplulaştırılmış yöntemleri tercih ediyorlarsa bir önceki bölümde yer alan formüle göre bulunacak düzeltme katsayıları yerine, bu bölümde yer alan esaslara göre bulunan katsayıları kullanarak düzeltme işlemini gerçekleştireceklerdir.
Toplulaştırılmış yöntemler kullanılarak düzeltilebilecek parasal olmayan kıymetler, stoklarla sınırlıdır. Mükellefler stoklarını düzeltmeye esas tutarlarını, düzeltmede esas alınacak tarihlere bağlı kalmaksızın, dönem ortalama düzeltme katsayısı ile veya hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısı ile çarpmak suretiyle düzeltme işlemini gerçekleştireceklerdir. Mükellefler belirtilen bu yöntemlerden herhangi birini seçebileceklerdir.
BASİT ORTALAMA YÖNTEMİ: Bu yöntemde düzeltme katsayısı, mali tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, bu endeks ile bir önceki geçici vergi döneminin sonundaki fiyat endeksi toplamının ikiye bölünmesi sonucu bulunan endekse bölünmesiyle elde edilen katsayı olarak hesaplanır ve düzeltmeye esas tutar olarak da düzeltme işlemine tabi tutulan bilançoda yer alan stoklara ait değerler esas alınır.
Dönem Ortalama Düzeltme Katsayısı= [ Mali tablonun ait olduğu aya ait fiyat endeksi / ( Mali tablonun ait olduğu aya ait fiyat endeksi + Mali tablo günü itibariyle bir önceki geçici vergi döneminin sonundaki fiyat endeksi ) / 2 ]
Örnek : Perakende hazır giyim ürünleri satışı ile iştigal eden ve 31.12.2003 tarihli dönem sonu bilançosunu enflasyon düzeltmesine tabi tutmuş olan (F) Ltd.Şti. nin 30.06.2004 tarihli bilançosunda stok mevcudu 20.000.000.000.-TL olarak gürülmektedir. İşletme sahipleri, 30.06.2004 tarihli bilançoyu düzeltirken bilançoda görülen stokların düzeltmeye esas tarih ve tutarını tespit etmekte zorlanmış bu nedenle stoklarını toplulaştırılmış yöntemlerden basit ortalama yöntemini tercih etmek suretiyle düzeltmeye karar vermişlerdir.
Bu yönteme göre düzeltilmiş stok değerleri aşağıdaki şekilde bulunacaktır.
Dönem Ortalama Düzeltme Katsayısı = Mali tablonun ait olduğu aya ait fiyat endeksi (haziran 2004 tefe) 7982,7 / Mali tablonun ait olduğu aya ait fiyat endeksi + Mali tablo günü itibariyle bir önceki geçici vergi döneminin sonundaki fiyat endeksi (mart 2004 tefe ) 7862,2 / 2
Dönem Ortalama Düzeltme Katsayısı(A)=7982,7/[(7982,7+7862,2)/2] = 1,0076
Düzeltmeye Esas Tutar(B) = 20.000.000.000.-TL
Düzeltilmiş Tutar(A*B)= 20.152.000.000.-TL
HAREKETLİ AĞIRLIKLI ORTALAMA YÖNTEMİ: Bu yöntemde düzeltme katsayısı, enflasyon düzelmesine tabi tutulmuş dönem başı stokun ilgili dönem sonuna taşınmış değeri ile dönem içi alış ve giderlerinin enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş değerleri toplamının, dönem başı stok ile dönem içi alış ve giderlerinin enflasyon düzeltmesine esas alınacak tutarlarının toplamına bölünmesi ile hesaplanır ve düzeltmeye esas tutar olarak da dönem sonu stokun enflasyon düzeltmesine esas alınacak tutarı esas alınır. Bu hesaplamada amortisman ve reel finansman giderleri, endekslenmeden dikkate alınır.
(Enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş dönem başı stokun ilgili dönemin sonuna taşınmış değeri) + (Dönem içi alış ve giderlerin enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş değerleri) / (dönem başı stok)+(dönem içi alış ve giderler)
Örnek: Market işletmeciliği yapan ve 31.12.2003 tarihli dönem sonu bilançosunu 328 sıra no’lu VUK G.T. uyarınca enflasyon düzeltmesine tabi tutmuş olan bay (G), 30.06.2004 tarihli bilançosunu düzeltirken bilançoda görünen stoklarını toplulaştırılmış yöntemlerden hareketli ağırlıklı ortalama yöntemini tercih etmek suretiyle düzeltmeye karar vermiştir.
İşletmenin 31.12.2003 tarihli düzeltilmiş bilançosundaki stoklara ilişkin veriler aşağıdaki gibidir.
A malı : 2.000.000 TL
B malı : 3.000.000 TL
01.01.2004 tarihinden itibaren işletmeye giren ve çeşitli nedenlerle işletmeden çıkan malların dökümü aşağıda gösterilmiştir. [ Stokların düzeltilmesinde mümkün olduğunca alt ayrıma giderek düzeltme işleminin gerçekleştirilmesi esastır. Ancak, hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısı kullanarak düzeltme işlemini gerçekleştirecek olan mükellefler, diledikleri takdirde defteri kebir hesabı bazında da anılan düzeltme işlemini gerçekleştirebilirler. Düzeltme işleminde alt ayrım yerine defteri kebir hesabı bazında düzeltme yapmayı tercih edenler, seçtikleri bu yöntemden 3 yıl boyunca dönemezler. ]
Aylar A Malı Girişler A Malı Çıkışlar B Malı Girişler B Malı çıkışlar
ocak 500.000 600.000 600.000 1.500.000
şubat 800.000 200.000 900.000 2.000.000
mart 400.000 400.000 1.200.000 1.500.000
nisan 100.000 300.000 300.000 300.000
mayıs 500.000 600.000 200.000 100.000
haziran 600.000 500.000 50.000 100.000
Toplam 2.900.000 2.600.000 3.250.000 5.500.000
Hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısının formülünü incelediğimizde formüle yerleştirilmesi gereken değerler aşağıdaki gibi olacaktır.
Enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş dönem başı stokun ilgili dönemin sonuna taşınmış değeri.
Dönem içi alış ve giderlerin enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş değeri
1-) Enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş dönem başı stokun ilgili dönemin sonuna taşınmış değerinin bulunması:
Taşıma Katsayısı = Mali tablonun ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksi (haziran 2004 tefe) 7982,7 / Bir önceki dönemin sonundaki fiyat endeksi (aralık 2003 tefe) 7382,1
Taşıma katsayısı = 7982,7/7382,1
Taşıma katsayısı = 1,08136
A malı için taşınmış değer= Düzeltmeye Esas Tutar * Taşıma Katsayısı
A malı için taşınmış değer= 2.000.000 * 1,08136 = 2.162.720.-TL
B malı için taşınmış değer= 3.000.000 * 1.08136 = 3.244.080.-TL
Dönem içi alışların enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş değerlerinin bulunması :
Düzeltme katsayılarının hesaplanması: Ocak A malı girişi için düzeltme katsayısı hesaplanması: Haziran tefe 7982,7/ ocak tefe 7576,5= 1,05361 ...
Diğer aylardaki A malı girişleri için yapılan hesaplamalarla 01.01.2004 tarihinden sonra işletmeye giren malların 30.06.2004 tarihinde düzeltmeye tabi tutulmasına dair hesaplamalar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
(A ) (B) (C)
Aylar TEFE Taşıma Katsayı A Malı Girişler Düzeltilmiş Değer (A*B) A Malı Çıkışlar B Malı Girişler Düzeltilmiş Değer (A*C) B Malı çıkışlar
ocak 7576,5 1,0536131 500.000 526.807 600.000 600.000 632.168 1.500.000
şubat 7700,6 1,0366335 800.000 829.307 200.000 900.000 932.970 2.000.000
mart 7862,2 1,0153265 400.000 406.131 400.000 1.200.000 1.218.392 1.500.000
nisan 8070,5 0,9891209 100.000 98.912 300.000 300.000 296.736 300.000
mayıs 8067,8 0,9894519 500.000 494.726 600.000 200.000 197.890 100.000
haziran 7982,7 1 600.000 600.000 500.000 50.000 50.000 100.000
Toplam 2.900.000 2.955.878 2.600.000 3.250.000 3.328.156 5.500.000
Hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme katsayısı kullanılarak dönem sonu stok ve dönem içi alış ve giderlerinin düzeltilmiş tutarlarının bulunması :
A malı için, hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme = (2.162.720 + 2.955.878 ) / ( 2.000.000 + 2.900.000 ) = 1,04461
Dönem sonu stokun hareketli ağırlıklı ortalama yöntem kullanılarak bulunan taşınmış değeri
30.06.2004 tarihi itibariyle stok tutarı = 2.200.000
Hareketli ortalama düzeltme katsayısı = 1,04461
2.200.000 * 1,04461 = 2.298.142.-TL
B malı için, hareketli ağırlıklı ortalama düzeltme = (3.244.080 + 3.328.155 ) / ( 3.000.000 + 3.250.000 ) = 1,05156
Dönem sonu stokun hareketli ağırlıklı ortalama yöntem kullanılarak bulunan taşınmış değeri
30.06.2004 tarihi itibariyle stok tutarı = 750.000
Hareketli ortalama düzeltme katsayısı = 1,05156
750.000 * 1,05156 = 788.670.-TL
Düzeltilmiş Cari Dönem Kar/Zararı : Geçici vergi dönemleri sonu itibariyle oluşan kar yada zarar, Enflasyon Düzeltme Hesabının bakiyesine göre bulunacaktır. Enflasyon Düzeltme Hesabının bakiyesi, Dönem Kar / Zarar Hesabına devredilerek kapatılacak ve verilen bakiye türüne göre işletmenin dönem kar yada zararı görülmüş olacaktır.
İKİNCİ KISIM
Vergi değerleri
BİRİNCİ BÖLÜM
Gayrisafi iratların tesbiti
Tahmin Esası
Madde 299 - Binaların vergi değerine esas tutulan gayrisafi iratları tahrir ve tadilat komisyonlarınca bu bölümde yazılı esaslara göre tahmin olunur.
Gayrisafi İrat
Madde 300 - Bir binanın yıllık gayrisafi iradı, o binanın bulunduğu mahalde cari olan normal kiralara nisbetle sahibinin kiraya verdiği takdirde alabileceği kira bedelinden ibarettir.
Gayrisafi iradın takdirinde; bina kiraya verilmiş ve kira bedeli yukardaki fıkra dairesinde emsalinin cari olan normal kiralarına uygun bulunmuş ise bu bedel esas tutulur. Aksi halde aşağıda yazılı esaslar gözetilmek suretiyle gayrisafi iradın takdiri yapılır.
1. Normal şartlar dahilinde ve genel surette binanın bulunduğu mahalde cari olan kiraların seviyesi;
2. Aynı nev'iden bulunan binaların getirdiği irat;
3. Binanın mevkii;
4. Binanın büyüklüğü, kat sayısı ve her kattaki oda ve daire adedi;
5. Dahili taksimatı itibariyle kullanış durumu ve mamurluk derecesi;
6. Asansör, kalorifer tesisatı bulunup bulunmadığı;
7. Kullanış tarzı.
Fabrika, değirmen ve imalathanelerin iratlarının takdirinde içerlerinde bulunan sabit istihsal tesisatı dahi nazara alınır.
Yıllık İrat
Madde 301 - Gayrisafi iratlar yıllık tahmin olunur. şu kadar ki, mevsimlik olarak kiraya verilmesi veya ikame edilmesi mutat olan binaların bu süreye ait iratları yıllık sayılır.
Yılın belli zamanlarında işliyebilen değirmenler ile belli mevsimlerde çalışan fabrika ve imalathanelerin ve mevsimlik işleyen otel, banyo, plaj gibi gayrimenkullerin işletme süresine ait iratları da keza yıllık sayılır.
Rayiç
Madde 302 - Gayrisafi iratların tahmininde, binanın bulunduğu birlikte genel tahrir veya mevzii tadilata başlandığı, ferdi tadilatta, tadilatın yapıldığı yılda cari rayiçler esas tutulur.
Giderler
Madde 303 - Gayrisafi iradın tahmininde, vergi, resim ve harçlar için indirme yapılamaz.
Ancak komisyonlarca kira mukavelelerinin incelenmesi sırasında su ve elektrik sarfiyatı, ısıtma giderleri ve buna benzer giderlerin kiraya veren tarafından deruhde edildiği görülürse, kira bedeli bu gibi giderler çıktıktan sonra nazara alınır.
Döşemesiz Tahmin
Madde 304 - Değirmen, fabrika ve imalathane tesisatı hariç olmak üzere gayrisafi irat döşemesiz binaya göre belli edilir.
Mütemmimat
Madde 305 - A) Belediye teşkilatı bulunan yerlerde belediye sınırları içindeki binaların ve belediye teşkilatı bulunmıyan yerlerde köyü teşkil eden binaların işgal eylediği saha dahilindeki binaların mütemmimatından olan arazi;
B) Her nerede olursa olsun; ticaret ve sanata tahsis edilmiş olan ve bunlarla birlikte aynı işte kullanılan arazi;
İrat takdirinde binaya tabidir.
Bina ile sınırlanmış olup kullanış tarzı itibariyle de bina ile birlik teşkil eden avlu, bahçe ve sair arazi binanın mütemmimatındandır.
İfraz ve Şüyu
Madde 306 - Aşağıda yazılı bina kısımları için ayrı ayrı irat tahmin olunur:
1. Bir çatı altında bulunup da kullanış tarzı ve kapıları ayrı olan bina kısımları;
2. Sahipleri arasında ifraz ve taksim edilmiş olan binaların müfrez kısımları (İfraz olunmayıp da şayian tasarruf olunan binaların iradı binanın genel heyeti itibariyle tahmin olunur).
İrat ve Kıymet Münasebeti
Madde 307 - Tahrir (Genel tahrir ve tadilat) esnasında, bir binanın gayrisafi iradını tahmin için kafi vasıta ve karine bulunmadığı takdirde, binanın satılması halinde elde edilecek kıymet tahmin olunur ve bu kıymetin % 10'u safi irat olarak kabul edilir.
Safi iradı bu suretle tespit edilen binalar yılın belli zamanlarında kiraya verilen veya çalıştırılan binalardan olsa dahi safi irattan herhangi bir indirme yapılmaz.
İKİNCİ BÖLÜM
Arazi kıymetlerinin tespiti
Tahmin Esası
Madde 308 - Arazinin vergi değerine esas tutulan kıymetleri, tahrir ve tadilat komisyonlarınca bu bölümde yazılı esaslara göre tahmin olunur.
Arazi Kıymeti
Madde 309 -Arazinin tahmin olunacak kıymeti alelade alım-satım kıymetidir.
Arazi kıymetinin tahmininde aşağıdaki esaslar nazara alınır:
1. Normal şartlar dahilinde ve genel surette arazinin bulunduğu birlikte arazi satış kıymetlerinin seviyesi;
2. Aynı nev'iden arazinin satış kıymetleri;
3. Arazinin mevkii;
4. Tarımda kullanılan arazinin yetiştirme kuvveti, sulaklık derecesi, tarımın nev'i;
5. Arazinin büyüklüğü ve küçüklüğü;
6. Meskun yerlere, iskele ve istasyonlara yakınlığı.
Kıymet Rayiçleri
Madde 310 - Arazi kıymetinin tahmininde genel tahririn veya mevzii tadilatın başladığı, ferdi tadilat halinde tadilatın yapıldığı yıl da cari satış kıymetleri esas tutulur.
Kıymet-Kira Münasebeti
Madde 311 - Tahrir (Genel tahrir tadilat) esnasında arazinin alım, satım kıymetlerinin tayini mümkün olmazsa, o yerin kiraya verilmesi halinde getireceği kira tahmin ve bunun 10 misli arazinin kıymeti olarak kabul edilir.
Arazide Kira
Madde 312 - Bir arazinin getireceği kiranın bilinmesi icabeden hallerde arazi kıymetinin onda biri emsal kirası sayılır.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Amortismanlar
BİRİNCİ BÖLÜM
Mevcutlarda amortisman
Amortisman Mevzuu
Madde 313 - İşletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269'uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edavat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesi amortisman mevzuunu teşkil eder.
İlgili mevzuat gereğince sözleşme süresinden sonra bedelsiz olarak devlete veya devletçe tensip olunan bir teşekküle veya belediyeye intikali öngörülen amortismana tabi iktisadi kıymetlerden (sözleşme süresinde yenilenmesi gerekenler hariç), sermayenin veya özel maliyet bedellerinin itfası hükümlerine göre amortismana tabi tutulanlar, genel hükümler uyarınca ayrıca amortismana tabi tutulamazlar.
Değeri 520,- YTL yi aşmayan peştemallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri 520,- YTL yi aşmayan alet, edevat, mefruşat ve demirbaşlar amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilir. İktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu had topluca dikkate alınır.
(354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 520, - YTL )
Arazide Amortisman
Madde 314 - Boş arazi ve boş arsalar amortismana tabi değildir. Ancak:
1. Tarım işletmelerinde vücuda getirilen meyvalık, dutluk, fındıklık, zeytinlik ve güllüklerle incir bahçeleri ve bağlar gibi tarım tesisleri;
2. İşletmede inşa edilmiş olan her nev'i yollar ve harklar; amortismana tabi tutulur.
Normal Amortisman
Madde 315 - Mükellefler amortismana tâbi iktisadî kıymetlerini Maliye Bakanlığının tespit ve ilân edeceği oranlar üzerinden itfa ederler. İlân edilecek oranların tespitinde iktisadî kıymetlerin faydalı ömürleri dikkate alınır.
(*)(Değişmeden önceki şekli) Mükellefler amortismana tabi iktisadî kıymetlerinin değerini, % 20 nispetinden fazla olmamak üzere, serbestçe tespit ettikleri nispetler üzerinden yok ederler.
Ancak, arazi ve binalar ile % 20 nispetinden daha yüksek bir nispette amortismana tabî tutulacak iktisadî kıymetlerin değeri, Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan olunan nispetler üzerinden yok edilir.(x)
(x) Normal Amortisman:
(Değişmeden önceki şekli) Madde 315 –Mükellefler amortismana tabi iktisadî kıymetlerinin değerini, % 25 nispetinden fazla olmamak üzere, serbestçe tespit ettikleri nispetler üzerinden yok ederler.
Ancak, arazi ve binalar ile % 25 nispetinden daha yüksek bir nispette amortismana tabi tutulacak iktisadi kıymetlerin değeri, Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan olunan nispetler üzerinden yok edilir.
Azalan Bakiyeler Usuliyle Amortisman
Mükerrer Madde 315 - Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerden dileyenler, amortismana tabi iktisadi değerlerini, azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulü ile yok edebilirler.
Bu usulün tatbikinde;
1. Her yıl, üzerinden amortisman hesaplanacak değer, evvelce ayrılmış olan amortismanlar toplamının tenzili suretiyle tespit olunur. Enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde, üzerinden amortisman ayrılacak değer, amortismana tâbi iktisadî kıymetin düzeltilmiş değerinden daha evvel ayrılmış olan amortismanların toplamının taşınmış değerleri indirilmek suretiyle tespit edilir.
2. Bu usulde uygulanacak amortisman oranı % 50'yi geçmemek üzere normal amortisman oranının iki katıdır. (5228 ile değişmeden önce amortisman oranı normal amortisman oranının iki katıdır. )
3. Bu usulde amortisman süresi normal amortisman nispetlerine göre hesaplanır.
Bu sürenin son yılına devreden bakiye değer, o yıl tamamen yok edilir.
Madenlerde Amortisman
Madde 316 - İşletme sebebiyle içindeki cevherin azalmasından dolayı maddi değerini kaybeden madenlerin ve taş ocaklarının imtiyaz veya maliyet bedelleri, ilgililerin, müracaatları üzerine bunların büyüklük ve mahiyetleri gözönünde tutulmak ve her maden veya taş ocağı için ayrı ayrı olmak üzere Maliye ve Sanayi Bakanlıklarınca belli edilecek nispetler üzerinden yok edilir.
Fevkalade Amortisman
Madde 317 - Amortismana tabi olup:
1. Yangın, deprem, su basması gibi afetler neticesinde değerini tamamen veya kısmen kaybeden;
2. Yeni icatlar dolayısiyle teknik verim ve kıymetleri düşerek tamamen veya kısmen kullanılmaz bir hale gelen;
3. Cebri çalışmaya tabi tutuldukları için normalden fazla aşınma ve yıpranmaya maruz kalan;
Menkul ve gayrimenkullerle haklara, mükelleflerin müracaatları üzerine ve ilgili bakanlıkların mütalaası alınmak suretiyle, Maliye Bakanlığınca her işletme için işin mahiyetine göre ayrı ayrı belli edilen "Fevkalade ekonomik ve teknik amortisman nispetleri" uygulanır.
Amortisman Nispetlerinin İtibar Tarihi
Madde 318 - Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan olunan amortisman nispetleri ilanların yapıldığı, ayrı ayrı tespit edilen nispetlerin ilgililerin müracaatta bulunduğu hesap döneminden muteberdir.
Maliye Bakanlığı tespit ve ilan ettiği amortisman nispetlerini gerektiğinde değiştirmeye ve amortismanlarla ilgili hususları tespite yetkilidir.
Madde 319 –
(*)(5024 Sayılı Kanunla kaldırılmadan önceki şekli)Mükellefler, usulüne göre tespit edilen nispetleri aşmamak şartiyle, amortismanları diledikleri nispetler üzerinden hesaplıyabilirler; şu kadar ki, uygulamaya başladıkları amortisman nispetlerini müteakip faaliyet yıllarında değiştiremezler.
318'inci maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre amortisman nispetlerinin değiştirilmiş olması hali bundan müstesnadır.
Amortisman Uygulama Süresi
b) Süre Bakımından
Madde 320 - Amortisman süresi, kıymetlerin aktife girdiği yıldan başlar. Bu sürenin yıl olarak hesaplanması için (1) rakamı mükellefçe uygulanan nispete bölünür.
Faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları binek otomobilleri hariç olmak üzere, işletmelere ait binek otomobillerinin aktife girdiği hesap dönemi için ay kesri tam ay sayılmak suretiyle kalan ay süresi kadar amortisman ayrılır. Amortisman ayrılmayan süreye isabet eden bakiye değer, itfa süresinin son yılında tamamen yok edilir.
Her yılın amortismanı ancak o yıla ait değerlemede nazara alınabilir.
Amortismanın herhangi bir yıl yapılmamasından veya ilk uygulanan nispetten düşük bir hadle yapılmasından dolayı amortisman süresi uzatılamaz.
(*) (Değişmeden önceki şekli) (4008 sayılı Kanunun 12'inci maddesiyle eklenen fıkra) Ancak, kıymetlerin aktife girdiği ilk hesap döneminde, dönemin bitimine kaç ay kalmış ise bu hesap dönemi için ay kesri tam ay sayılmak suretiyle kalan ay süresi kadar amortisman ayrılır. Amortisman ayrılmayan süreye isabet eden bakiye değer, itfa süresinin son yılında tamamen yok edilir.
Bazı binek otomobillerin aktife girdiği ilk hesap döneminde aktife girdiği tarihten sonra kalan dönem sonuna kadar olan süre dikkate alınarak amortisman ayrılması gerekmektedir. VUK’nun 4008 sayılı kanun ile değişik ikinci fıkrasındaki bu kısıtlayıcı hüküm faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları binek otomobilleri bu kısıtlamanın dışında tutmuştur. Bu kısıtlamaya tabi binek otomobiller için aktife girdikleri ay kesri tam ay sayılmak suretiyle kalan ay süresi kadar “Kıst” amortisman ayrılır.
Bu uygulamada, binek otomobillerin aktife girdiği hesap dönemine ilişkin amortisman tutarı, (Yıllık Amortisman / 12 * Kalan Ay Sayısı) formülüne göre hesaplanacaktır.
Bu hesaplamada, binek otomobillerin aktife girdiği ay kesri tam sayılacaktır. Amortisman ayrılmayan süreye isabet eden bakiye kısım ise, son yılda ayrılacak amortisman tutarına ilave edilerek itfa edilecektir.
Örnek : İşletmede kullanılmak üzere 28 eylül 2000 tarihinde 3.600.000.000.-TL ya bir otomobil satın alınmıştır. Normal amortisman usulünde uygulanabilecek azami amortisman nispeti %20 dir. [(Otomobilin faydalı ömrü 5 yıldır. 1/Faydalı Ömür = (1/5) = 0,20 )]Diğer taraftan, sabit kıymetin aktife alındığı ay kesri tam sayılacağı için, 2000 hesap dönemi için eylül, ekim, kasım ve aralık ayları olmak üzere 4 aylık süreye isabet eden kıst dönem amortismanı aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.
Yıllık Amortisman Tutarı : 3.600.000.000.- * % 20 = 720.000.000.-
4 Aylık (Kıst) Amortisman Tutarı : (720.000.000 / 12 Ay) * 4 Ay = 240.000.000.-
2000 Yılında Ayrılacak Amortisman Tutarı (1.Yıl) : 240.000.000.-
2001 Yılında Ayrılacak Amortisman Tutarı (2.Yıl) : 720.000.000.-
2002 Yılında Ayrılacak Amortisman Tutarı (3.Yıl) : 720.000.000.-
2003 Yılında Ayrılacak Amortisman Tutarı (4.Yıl) : 720.000.000.-
2004 Yılında Ayrılacak Amortisman Tutarı (5.Yıl) : 1.200.000.000.-
2000 yılına isabet eden ancak, kıst amortisman uygulaması nedeniyle sabit kıymetin aktife alındığı dönemde ayrılamayan 8 aylık amortisman tutarı 480.000.000.-TL ise, son yılda ayrılacak amortisman tutarına ilave edilerek itfa edilecektir.
Azalan Bakiyeler Usulünün seçilmesi halinde ise sabit kıymetin aktife alındığı hesap dönemine ilişkin amortisman tutarı ise şu şekilde hesaplanacaktır.
Yıllık Amortisman Tutarı : 3.600.000.000.- * % 40 = 1.440.000.000.-
4 Aylık (Kıst) Amortisman Tutarı : (1.440.000.000 / 12 Ay) * 4 Ay = 480.000.000.-
Yıl Bakiye Amortisman Oranı Hesaplanan Amortisman Ayrılacak Amortisman
1 3.600.000.000 0,40 1.440.000.000 480.000.000
2 2.160.000.000 0,40 864.000.000 864.000.000
3 1.296.000.000 0,40 518.400.000 518.400.000
4 777.600.000 0,40 311.040.000 311.040.000
5 466.560.000 0,40 466.560.000 1.426.560.000
Amortisman Uygulama Süresi
c) Amortisman Usulünü Seçme Bakımından
Mükerrer Madde 320 –
1. İktisadi ve teknik bakımdan bir bütün teşkil eden değerler için normal veya azalan bakiyeler usulü ile amortisman usullerinden yalnız birisi uygulanabilir.
2. Bir iktisadi değer üzerinden normal amortisman usulüne göre amortisman ayrılmasına başladıktan sonra bu usulden dönülemez.
3. Bir iktisadi değer üzerinden azalan bakiyeler usulüne göre amortisman ayrılmaya başlandıktan sonra normal amortisman usulüne geçilebilir. Bu suretle usul değiştirenler keyfiyeti beyannamelerinde veya eski bilançolarda belirtmeye mecburdurlar. Kabul edilen yeni usul bu bildirimin yapıldığı beyannamenin taalluk ettiği dönemden itibaren nazara alınır. Bu takdirde henüz yok edilmemiş olan değer kısmı, bakiye amortisman süresine bölünmek suretiyle eşit miktarlarla yok edilir.
İktisadi ve teknik bütünlük kavramını işletmede belli bir fonksiyon etrafında üretim yapan ve bu fonksiyonun tamamlanmasına yarayan amortismana konu kıymetler topluluğu olarak tanımlamak gerekir. Örneğin; binanın kalorifer tesisatı, kazan, su pompası, boru sistemi vs.
Bu tür mallarda temel özellik şunlardır :
-Alınıp satılabilirlik,
-Teknik özellikleri olmayan
-Üretime (hizmete) topluca katılabilirlik
AMORTİSMAN YÖNTEMİNİ SEÇME VE DEĞİŞTİRME
VUK’nun mükerrer 320. maddesine göre iktisadi ve teknik bakımdan bir bütün teşkil eden değerler için normal veya azalan bakiyeler usulü ile amortisman usullerinden yanlızca birisi uygulanabilir. Kanunda yer alan iktisadi ve teknik bütünlük kavramlarıyla ifade edilen hususlar şöyledir:
İktisadi bütünlük, iktisadi kıymetlerin bir arada kullanılmasının daha rasyonel, istenen amacı gerçekleştirmede daha etkili, kayıpların daha az olmasını ifade eder.
Teknik bütünlük, iktisadi kıymetlerin bir amacı gerçekleştirmede bir arada kullanılmalarının zorunlu olmasını belirtir.
Bu kavramların yorumlanabilir kavramlar olmaları uygulamada hangi kıymetlerin iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük teşkil ettikleri sorununa yol açmaktadır. Sorunun çözümünde ölçüler şunlardır: İktisadi kıymetlerden biri yoksa ve bu durumda diğeri kendinden beklenilen fonksiyonu vermiyorsa, iktisadi ve teknik bütünlükten kesinlikle söz edilmelidir. Örneğin, bir üretim makinesi ile motoru bir bütündür. Ayrıca, iktisadi kıymetlerin bir arada kullanılmaları, yapılan faaliyetin bir sonucu ise iktisadi ve teknik bütünlük söz konusudur.
Örneğin, otel işletmelerinde yatak takımları, havlular, lokanta işletmeciliğinde çatal, kaşık, bıçaklar iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük teşkil ederler. Bunlara ek olarak iktisadi kıymetlerin bir arada kullanılmaları rasyonellik içeriyorsa da, iktisadi ve teknik bütünlükten söz edilir. Örneğin büro için alınan koltuk takımları, masa ve sandalyeleri gibi.
Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere bu kavram çeşitli yorumlara açıktır. Doğru yorumun kavramın özünden hareketle yapılması gereği vardır.
Bir iktisadi kıymet için aktife girdiği yıl normal amortisman yöntemiyle amortisman ayrılmış ise, müteakip vergilendirme dönemlerinde bu usulden dönülemez ve sonradan azalan bakiyeler usulüyle amortisman hesaplama yoluna gidilemez.
Yıllık olarak seçilen usul geçici vergi dönemlerinde de değiştirilemez. Benzer şekilde ilk defa aktife alınan iktisadi kıymetler için geçici vergi açısından seçilen usul ve oranlar yıllık olarak da uygulanmak zorundadır.
Ancak, azalan bakiyeler yönteminden normal amortisman yöntemine geçilebilir. Bunun için değişikliğin vergi beyannamesinde yada beyanname eki bilançoda belirtilmesi gerekir. Değişiklik bildirim ile birlikte yapılır. Geçiş için, önce henüz yok edilememiş iktisadi kıymet değeri hesaplanır. Bulunan değer iktisadi kıymetin kalan amortisman süresi içinde eşit oranlarla yok edilir.
Amortisman Hesapları
Madde 321 - Bu bölüm gereğince hesaplanan amortismanların, hesaplarda ayrıca gösterilmek şartiyle ilgili bulundukları değerlerden doğrudan doğruya indirilmesi veya pasifte ayrı bir karşılık hesabında toplanması caizdir.
AMORTİSTAN HESAPLARI
Mükellefler dönem sonunda amortismana tabi iktisadi kıymetleri üzerinden ayırdıkları amortismanları yasal defterlerinde ayrıca göstermek zorundadırlar. Bu zorunluluk mükelleflerin iktisadi kıymetlerinin gerçek durumlarını yansıtması bakımından, ayrıca kolaylık da sağlamaktadır.
VUK, amortisman kayıtlarının ayrıca gösterilebileceği yerleri, envanter defterinin ayrı bir yeri, amortisman defteri yada listeleri olarak belirlemiştir. (VUK Md.189) Bunun yanı sıra kanun koyucu yıl sonunda amortisman kaydı konusunda seçimlik hak tanımıştır. Yıl sonunda mükellefler isterlerse amortisman tutarlarını doğrudan iktisadi kıymetlerin bedellerinden düşebilecekler, isterlerse pasifte bir karşılık hesabında ayrılan amortismanları toplayabileceklerdir. Direkt Yöntem ve Endirekt Yöntem olarak adlandırılan bu yöntemler aşağıda açıklanmıştır.
a) Direkt Yöntem : Bu yönteme göre, her dönemin ayrılan amortismanı o dönem sonunda doğrudan iktisadi kıymetin değerinden düşülür. Amortisman süresi içerisinde iktisadi kıymet itfa edilir.
Örnek: 2000 yılı ocak ayı içerisinde satın alınan ve 1.600.000.000.-TL değerle aktifte yer alan bir demirbaşın 2000 yılı ayrılan amortisman kaydı, aşağıdaki şekilde olacaktır. (Amortisman oranı %20 olarak alınmıştır. )
-------------------31.12.2000 ------------------------
770 Genel Yönetim Giderleri Hs. 320.000.000
770.006 Demirbaş Amortismanları
255 Demirbaşlar Hs. 320.000.000
(2000 yılı demirbaş amortismanları)
----------------------------------------------------------
Böylelikle, direk yöntemde her dönem ayrılan amortisman tutarı kadar aktifte yer alan sabit kıymet bedeli azalacak, amortisman süresi sonunda sabit kıymet bedeli tamamen yok (itfa) edilecektir.
b) Endirekt Yöntem : Bu yöntemde, ayrılan amortismanlar pasifte karşılık hesabında tutulur. Uygulamada bu karşılık hesabına “257-Birikmiş Amortismanlar Hs.” Adı verilmektedir. Bu yöntemde, iktisadi kıymet bedelleri azaltılmamakta, her yılın amortismanı pasifte karşılık hesabına toplanmaktadır.
Yukarıdaki örneği tekrar ele alacak olursak, aynı sabit kıymet üzerinden endirekt yönteme göre ayrılan amortisman kayıtları aşağıdaki gibi olacaktır.
-------------------31.12.2000 ------------------------
770 Genel Yönetim Giderleri Hs. 320.000.000
770.006 Demirbaş Amortismanları
257 Birikmiş Amortismanlar Hs. 320.000.000
257.001 Demirbaş Birikmiş Amortismanları
(2000 yılı demirbaş amortismanları)
-------------------31.12.2000 ------------------------
632 Genel Yönetim Giderleri Hs. 320.000.000
771 Gen.Yön.Gid.Yansıtma Hs. 320.000.000
(2000 yılı demirbaş amortismanları Yansıtılması)
-------------------31.12.2000 ------------------------
771 Genel Yönetim Giderleri Hs. 320.000.000
770 Genel Yönetim Giderleri Hs. 320.000.000
770.006 Demirbaş Amortismanları
(2000 yılı demirbaş amortismanları G.T. Hesabına )
-------------------31.12.2000 ------------------------
690 Dönem Karı veya Zararı Hs. 320.000.000
632 Gen.Yön.Gid. Hs. 320.000.000
(2000 yılı demirbaş amortismanlarının Dönem K/Z’a devri)
----------------------------------------------------------
AMORTİSMAN UYGULAMASINDA ÖZELLİK ARZ EDEN BAZI HUSUSLAR
a) Amortisman Süresi Dolmadan Hurdaya Ayrılan İktisadi Kıymetlerin Durumu
Amortisman ayırma süresi dolmadan hurdaya ayrılan iktisadi kıymetlerin işletmede mevcut olanlarının üzerinden amortisman ayırmamak gerekmektedir. Çünkü, söz konusu varlıklar işletmede kullanılıyor olmaktan çıkmıştır.
İşletmede kullanılmayan iktisadi kıymetlerin hurda olarak satılması durumunda önce ayrılan amortismanlar dikkate alınmalı, satıştan elde edilen kar yada zarar buna göre belirlenmelidir.
Hurdaya ayrılan iktisadi kıymetler satılmamış ise, bu değerler iktisadi kıymetler arasından çıkarılmalıdır. İktisadi kıymet olmaktan çıkan bu varlıkların değerleri Takdir Komisyonu tarafından tespit edilmeli, tespit edilen değer aktifte yer almalı, tamamen değersiz duruma gelmiş ise aktifler arasından çıkarılmalıdır. Bu varlıkların kalan net değerleri ile ayrılmış amortismanları ve Takdir Komisyonunca belirlenen değerleri karşılaştırılarak, kar yada zarar belirlenmelidir. Belirlenen kar yada zarar ticari faaliyetin bir sonucu sayılmalıdır. Ayrıca iktisadi kıymet olmaktan çıkan varlıklar için amortisman ayrılmamalıdır.
b) Faaliyetin Durması Durumunda Amortismanlar
Faaliyetine devam eden işletmelerde iktisadi varlık vergileme dönemleri içerisinde bir süre kullanılmamış olsalar bile, amortisman tam olarak ayrılır.
Ancak, işletme faaliyetini durdurmuş ise amortisman ayırması mümkün değildir. VUK’nun 161. maddesine göre vergiye tabi olmayı gerektiren işlemlerin tamamen durdurulması ve sona ermesi işi bırakma olarak tanımlanmıştır. İşi bırakma faaliyetin durdurulmasından sonra gelir. Mevcutların elden çıkarılmasından, alacakların tahsilinden, borçların ödenmesinden sonra iş bırakılmış sayılır. İşletmede faaliyet durdurulmuş ise, mevcutların elden çıkarılması beklenmeden amortisman uygulamasına son verilmelidir. Başka deyişle faaliyetin durdurulduğu zamana kadar amortisman uygulanmalıdır. Bu süreden sonra işi bırakma süreci içerisinde amortisman ayrılmamalıdır.
İKİNCİ BÖLÜM
Alacaklarda ve sermayede amortisman
Değersiz Alacaklar
Madde 322 - Kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmıyan alacaklar değersiz alacaktır.
Değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilirler.
İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacakları, gider kaydedilmek suretiyle yok edilirler.
Herhangi bir alacağın değersiz hale gelip gelmediği konusunda karar verebilmek için her şeyden önce bu alacağın işletmenin ticari faaliyetinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını araştırmak gerekir. Çünkü, eğer alacak işletmenin ticari faaliyetinden dolayı ortaya çıkmışsa değersiz hale geldikleri tarihte mukayyet değeri ile zarara geçirilerek yok edilecektir.
Kanun hükmünde yer alan kanaat verici vesikadan ne anlaşılması gerektiği konusunda bir açıklık bulunmamaktadır. Ancak, uygulamada ortaya çıkan görüş birliğinden ve bugüne kadar verilen yargısal kararlardan anlaşılacağı üzere; Medeni Kanunun 31.ve müteakip maddeleri uyarınca mahkemelerce borçlu hakkında verilmiş bulunan gaiplik kararı, borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının işlemden kaldırıldığını gösteren icra memurluğu yazısı, borçlunun ölümü ve mirasçılarının bulunmadığını gösteren resmi soruşturma belgesi, borçlunun ölümü ve mirasçılar adına sulh mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red kararı, ticaret mahkemelerince verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tabi tutulmuş bulunan iflas kararı gibi belgeler “Kanaat Verici” nitelikte belge sayılmaktadır.
Bilanço esasına göre defter tutanlar değersiz hale gelen alacaklarını, değersiz hale geldikleri yıl mukayyet değeri ile zarara geçirerek yok ederler. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise değersiz hale gelen alacaklarını defterlerine gider kaydederek hasılatlarından düşürebilirler.
Aciz Vesikasına Dayanan Alacağın Değersiz Alacak Sayılıp Sayılmayacağı: Bu tür alacakların değersiz alacak olarak kabulüne imkan yoktur. Bu tür alacakların karşılık ayrılarak amorti edilmesi söz konusu olabilir. İcra, iflas kanunun 143. maddesinde “alacaklı alacağının tamamını alamamışsa kalan miktar için kendisine bir aciz vesikası verilir “ hükmü vardır. Aciz belgesi takibin yapıldığı devrelerde borçlunun ödeme kabiliyetinin bulunmadığını gösterir aciz vesikalı alacaklarda zaman aşımı işlemez. Bu belge ile alacaklı, borçlunun ödeme kabiliyeti kazandığı an takibe geçip alacağını tahsil edebilir. Gerçekte aciz vesikası alacaklıya alacağı ile ilgili olarak zamanaşımını keser nitelikte bir hak sağlamaktadır. Dolayısıyla aciz vesikasına bağlanmış bulunan alacaklarda ödememe ihtimali kadar, ileride borçlunun ödeme kabiliyetini yeniden kazanarak borcunu ödeme ihtimali de vardır.
Danıştay’ın verdiği kararlarda, kesin olarak ödenemezlik durumu hasıl olmayan aciz vesikasına bağlanmış bulunan bir şüpheli alacak olarak kabul edilmesi VUK’nun 323. maddesine göre de karşılık ayrılmasını gerektirmektedir.
Şüpheli Alacaklar
Madde 323 - Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;
şüpheli alacak sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.
Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.
şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir.
-Bir kısım itibariyle teminata bağlı alacaklarda, karşılık teminattan arta kalan kısım için ayrılır. Alacağın ne kadarının teminatsız kaldığının bilinmemesi halinde kısmen de olsa karşılık ayrılmaz.
-Borçlunun vadesinde borcunu ödememesi halinde mallarına el konulması alacağın teminata bağlandığını gösterir.
-Kamu idare ve müesseselerinden olan alacaklar için de karşılık ayrılıp ayrılmayacağı konusu tartışmalıdır.
-Teminat konusunda yasal düzenlemeler:
Bilindiği üzere vergi hukukunda nelerin teminat olarak kabul edileceği 6183 sayılı AATUHK’nun 10. ve 11. maddelerinde sayılmış bulunmaktadır. Adı geçen kanunun 10. maddesinde;
Para,
Bankalarca verilen teminat mektupları,
Hazine tahvil ve bonoları,
Hükümetçe belli edilecek milli esham ve tahvilat; Bu esham ve tahvilat teminatın kabul edilmesinde en yakın borsa cetvelleri üzerinden %5 noksanıyla değerlendirilir.
İlgililer veya ilgililer lehine 3. şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı amme idaresi tarafından haciz varakalarına müsteniden haczedilen menkul ve gayri menkul mallar
teminat olarak kabul edilir.
Yine aynı kanunun 11. maddesinde “10. maddeye göre teminat sağlayamayanlar muteber bir şahsı müteselsil borçlu gösterebilirler” denilmektedir.
ŞÜPHELİ ALACAKLAR İÇİN KARŞILIK AYRILMASI
İşletmeler, şüpheli hale gelen alacakları için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayırabilirler. Madde hükmünde geçen tasarruf değeri ile anlatılmak istenilen alacağın sahibi için tahsili şüpheli olmayan kısmıdır. Bu nedenle tasarruf değeri ile şüpheli alacak karşılığı ters orantılıdır. Bir alacağın sahibi için tasarruf değeri sıfır ise, o alacağın tamamının tahsili şüpheli hale gelmiş demektir. Dolayısıyla işletmeler VUK’nun 323. maddesine göre alacaklarının tasarruf değerinin olup olmadığını araştıracaklar, alacağın bir kısmının tahsilinin şüpheli olmadığı anlaşılırsa, tasarruf değeri kadar kısım için şüpheli alacak karşılığı ayırabileceklerdir. Örneğin, anlaşmazlık, alacağın miktarına ilişkin olup, alacaklı alacağının 3.000.-YTL; borçlu borcunun 2.400.-YTL olduğunu iddia ediyorsa, alacaklının dava konusu alacağını 2.400.-YTL tasarruf değeri ile değerlemesi 600.-YTL için de şüpheli alacak karşılığı ayırması gerekir.
Öte yandan şüpheli alacak karşılığı, şüpheli alacak tutarından fazla olamaz. Takip aşamasında tahakkuk ettirilen faiz komisyon vb. tutarlar alacak tutarına eklenmedikçe bu tutarlar için karşılık ayrılamaz.
İşletmeler, şüpheli alacak karşılığı ayırıp ayırmamakta serbesttirler. Ancak, karşılık ayrılması halinde, karşılığın hangi alacağa ait olduğu karşılık hesabında gösterilmelidir. Diğer taraftan, şüpheli alacak karşılığı ancak alacağın şüpheli hale geldiği yıl için ayrılabilir. Alacağın şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayırmayan işletmeler daha sonraki yıllarda bu haklarını kaybederler.
Şüpheli alacak karşılığı ayrılmasında önemli bir diğer husus ise, şüpheli alacaklar için karşılık ayrılmadan zarar yazılmasının mümkün olmadığıdır.
Geçici vergi dönemlerinden herhangi birinde şüpheli hale gelen alacağın içinde bulunduğu hesap dönemini aşmamak üzere karşılık ayırmak mümkündür.
ŞÜPHELİ ALACAK KARŞILIĞININ KAYITLARDA GÖSTERİLMESİ
Örnek: Bir gerçek kişiye ait ticari işletmenin yıl içinde dava konusu yapılmış biri 1.800 YTL diğeri de 200 YTL olmak üzere toplam 2.000 YTL senetli alacağı vardır.
Değerleme gününde (Dönem Sonunda) söz konusu senetlerin tahsilinin tamamen şüpheli hale geldiği yani işletme için tasarruf değerlerinin olmadığı anlaşılmış ve karşılık ayrılmasına karar verilmiştir.
----------------- / / ---------------------
128 Şüpheli Ticari Alacaklar Hs. 2.000.-
121 Al.Sen.Hs. 2.000.-
(.... şirketine ait.... vadeli alacak senetlerimiz şüpheli hale gelmiştir)
----------------- / / ---------------------
654 Karşılık Giderleri Hs. 2.000.-
129 Ş.Tic.Al.Krş.Hs. 2.000.-
(Şüpheli hale gelen senetlere karşılık ayrılması)
----------------- / / ---------------------
690 Dönem K/Z Hs. 2.000.-
654 Karşılık Giderleri Hs. 2.000.-
( Şüpheli alacaklar karşılığının K/Z’a devri)
-----------------------------------------------
Böylece işletmenin şüpheli hale gelmiş alacakları için alacağın şüpheli hale geldiği yılın gayri safi karından karşılık ayrılmış olmaktadır.
KARŞILIK AYRILAN ŞÜPHELİ ALACAĞIN SONRADAN TAHSİLİ
VUK’nun 323. maddesinde, şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarlarının, tahsil edildikleri dönemde kar – zarar hesabına intikal ettirilecekleri belirtilmiştir. Daha önce karşılık ayırmak suretiyle zarar yazılan bir alacağın sonradan tahsili halinde kar yazılması gerektiği tabidir. Yukarıdaki örnekte karşılık ayrılan şüpheli alacağın sonraki dönemde tahsil edildiğini kabul edelim. Yevmiye defterine yapılacak kayıt şöyle olur:
----------------- / / ---------------------
100 Kasa Hs. 2.000.-
129 Ş.Tic.Alck.Karş. Hs. 2.000.-
644 Konusu Kalmayan Krş.Hs. 2.000.-
128 Şüpheli Ticari Alacaklar Hs. 2.000.-
(Karşılık ayrılan Ş.Ticari alacağın tahsili)
----------------- / / ---------------------
644 Konusu Kalmayan Karşılıklar Hs. 2.000.-
690 Dönem K/Z Hs.(671 Ön.Dön.Gel.K)2.000.-
( Konusu kalmayan önceki dönem karşılığının K/Z’a devri)
-----------------------------------------------
Tahsili şüpheli alacağın bir süre sonra tahsil imkanı tamamen ortadan kalkarsa yani tahsili şüpheli alacak değersiz alacak haline gelirse, tahsil olunamayan alacak tutarı şüpheli alacaklar ve şüpheli alacaklar karşılığı hesaplarından indirilir, bir başka deyimle bu iki hesap karşılaştırılarak kapatılır. Ancak, bu hesapların kapatılmasında hesapların tamamen sıfırlanması yerine, bu tür alacakların kayıtlarda görünmesini temin etmek amacıyla iz bedeli bırakılması daha doğru olur. Diğer taraftan, daha önce zarar kaydı yapıldığı için, değersiz hale gelen şüpheli alacağın yeniden zarara geçirilmesi söz konusu olamaz.
Vazgeçilen Alacaklar
Madde 324 - Konkordato veya sulh yoliyle alınmasından vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabına alınır. Bu hesabın muhteviyatı alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan başlıyarak üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde kar hesabına naklolunur.
Konkordato veya sulh yoluyla alınmasından vazgeçilen alacaklar, alacaklı yönünden değersiz alacaktır. Borçlu yönünden ise gerçek pasifte bir azalma olmuş, öz sermaye artmıştır. Bu itibarla vazgeçilen alacak, borçlu yönünden hasılat (Kar) hükmündedir. Ancak, borçlu bağışlanan bir kimsenin mali durumunun esasen bozuk olduğu göz önünde bulundurularak bu karın alacaktan vazgeçildiği yılda değil daha ileriki yıllarda vergilendirilmesi öngörülmüştür. VUK’nun 324. maddesine göre vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterinde açılan özel bir karşılık hesabına alınır. Bu hesaba alınan alacak üç yıl içinde zararla kapatıldığı takdirde dördüncü yıl kara aktarılır.
Vazgeçilen alacakların borçlu yönünden kara alınması bakımından süresi, normal olarak üç yıl olmakla beraber daha önce işin bırakılması, ölüm ve kurumlarda devir halinde; işi bırakma, ölüm veya devir tarihinde kara geçilir.
Alacağın vazgeçildiği işletme bünyesinde bekleme süresi içinde doğan zarar öncelikle karşılık hesabına alınmış olan vazgeçilen alacaktan mahsup edilir. Geçmiş yıl zararları kaynağı ne olursa olsun bekleme süresi içinde vazgeçilen alacaktan mahsup edilemez. Geçmiş yıl zararlarında olduğu gibi mükellefin diğer gelir kaynaklarından doğan zararlar da bekleme süresi dolmadan vazgeçilen alacaktan mahsup edilemez.
VAZGEÇİLEN ALACAĞIN İTFASI VE KAYITLARA İNTİKALİ:
Bilindiği gibi tahsilinden vazgeçilen alacakların itfasında alacaklı borçlu yönünden olmak üzere iki ayrı muhasebe işlemi söz konusu olacaktır. Alacağından vazgeçen mükellef için değersiz alacak uygulaması yapılırken; borçlu mükellef için karşılık ayırma ve dönem zararlarının (ilgili alacağa münhasır) ayrılan karşılıkla itfası gerekmektedir. Uygulamayı aşağıdaki örneğin çözümü ile daha kolay anlaşılabilir hale getirebiliriz:
Örnek: (A) işletmesi 2001 hesap döneminde (B) işletmesinden olan 100 YTL alacağının %80 ninden sulh yoluyla vazgeçmiştir. (B) firmasının 2002, 2003 ve 2004 yılı beyanları aşağıdaki gibi olacaktır.
2002 Beyanı 40 YTL
2003 Beyanı 20 YTL
2004 Beyanı 10 YTL
(A) Firmasının yapacağı kayıtlar :
--------------- / / -------------------
Değersiz Alacaklar 80
Müşteriler 80
-------------- / / -------------------
Kar Zarar Hs. 80
Değersiz Alacaklar 80
----------------------------------------
(B) Firmasının yapacağı Kayıtlar
Borçlu (B) firması, vazgeçilen 80 YTL borcunu ödenmeyen borç karşılığı hesabına alacaktır:
--------------- / / ---------------------
Satıcılar 80
Ödenmeyen Borç Krş.Hs. 80
--------------- / / ---------------------
Ödenmeyen Borç Krş.Hs. 40
2002 Yılı Zararları Hs. 40
--------------- / / ---------------------
Ödenmeyen Borç Krş.Hs. 20
2003 Yılı Zararları Hs. 20
--------------- / / ---------------------
Ödenmeyen Borç Krş.Hs. 10
2004 Yılı Zararları Hs. 10
--------------- / / ---------------------
Örnekte görüleceği üzere, üç yıl içerisinde yapılan zarar mahsubuna rağmen, 10 YTL lik karşılık kısmı itfa edilememiştir. Bu tutar (B) firması tarafından 2004 yılı sonunda kara aktarılarak özel karşılık hesabı kapatılacaktır.
Sermayenin İtfası
Madde 325 - İmtiyazlı işletmelerde, tesisatın imtiyaz süresinden sonra, bedelsiz olarak devlete veya Devletçe tensip olunan bir teşekküle veya belediyeye intikal etmesi imtiyazname gereğinden bulunduğu, imtiyaz mukavelenamesinde de sermayenin itfası için yıllık belli bir nisbet veya miktar ayrılması gösterilmiş olduğu takdirde, bu nispet veya miktar üzerinden sermaye itfa olunur.
İlk Tesis ve Taazzuv Giderlerinin ve Peştemallıkların İtfası
Madde 326 - Kurumların aktifleştirdikleri ilk tesis ve taazzuv giderleri ile peştemallıklar mukayyet değerleri üzerinden eşit miktarlarda ve beş yıl içinde itfa olunur.
-Aktifleştirilerek amortismana tabi tutulmaya başlanılan kuruluş ve örgütlenme giderlerinin sonradan bir defada gider yazılıp yazılamayacağı:
Aktifleştirilerek başlanılan kuruluş ve örgütlenme giderlerinin kanunda belli edilen beş yıllık süre içinde eşit miktarlarda itfa edilmesi zorunludur. Bu itibarla amortismana tabi tutulmaya başlanıldıktan sonra bu usulden dönülerek bakiye değerin bir defada gider yazılması mümkün değildir.
Özel Maliyet Bedellerinin İtfası
Madde 327.- Gayrimenkullerin, elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının ve gemilerin iktisadî kıymetlerini artıran ve 272 nci maddede yazılı özel maliyet bedelleri, kira veya işletme hakkı süresine göre eşit yüzdelerle itfa edilir. Kira veya işletme hakkı süresi dolmadan, kiralanan veya işletme hakkı alınan şeyin boşaltılması veya işletme hakkının herhangi bir sebepten sona ermesi halinde henüz itfa edilmemiş olan giderler, boşaltma veya hakkın sona erdiği yılda bir defada gider yazılır.
(*)(değişmeden önceki şekli) Madde 327 - Gayrimenkullerin ve gemilerin iktisadî kıymetlerini artıran ve 272'nci maddede yazılı özel maliyet bedelleri, kira süresine göre eşit yüzdelerle itfa edilir. Kira süresi dolmadan, kiralanan şeyin boşaltılması halinde henüz itfa edilmemiş olan giderler, boşaltma yılında bir defada gider yazılır.
-Özel maliyet bedeli kiralanan bir gayri menkul üzerine yeni bir gayri menkul yapılması dolayısıyla katlanılan giderlerden veya mevcut gayri menkullere ilişkin olarak yapılan değer artırıcı giderlerden oluşmaktadır.
Özel maliyet bedeli olarak aktifleştirilen giderlerin değerlemesi gayri menkullerin değerlemesindeki genel esaslara göre yapılır. Başka bir deyimle, özel maliyet bedelinin değerleme ölçüsü maliyet bedelidir. Maliyet bedelinin bilinmemesi durumunda değerleme VUK’nun 289. maddesine göre esas itibariyle emsal bedeli ile değerlenir. Ancak, kiralanan gayri menkul üzerine doğrudan bina yapılması durumunda maliyet bedeli bilinmeyen özel maliyet konusu binanın değerlemesinin aynı madde hükmüne göre vergi değeri ile yapılması icap eder.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Özel haller
Amortismana Tabi Malların Satılması
Madde 328 - Amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satılması halinde alınan bedel ile bunların envanter defterinde kayıtlı değerleri arasındaki fark kar ve zarar hesabına geçirilir. İşletme hesabı esasında defter tutan mükelleflerle serbest meslek kazanç defteri tutan mükellefler bu farkı defterlerinde hasılat veya gider kaydederler.
Amortisman ayrılmış olanların değeri ayrılmış amortismanlar düşüldükten sonra kalan meblağdır.
Devir ve trampa satış hükmündedir.
Şu kadar ki, satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi, işin mahiyetine göre zaruri bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa bu takdirde, satıştan tahassül eden kar, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta azami üç yıl süre ile tutulabilir. Her ne sebeple olursa olsun bu süre içinde kullanılmamış olan karlar üçüncü yılın vergi matrahına eklenir. Üç yıldan önce işin terki, devri veya işletmenin tasfiyesi halinde bu karlar o yılın matrahına eklenir.
Yukarıdaki esaslar dahilinde yeni değerlerin iktisabında kullanılan kar, yeni değerler üzerinden bu kanun hükümlerine göre ayrılacak amortismanlara mahsup edilir. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş olarak kalan değerlerin amortismanına devam olunur.
Maddenin 5. bendine göre trampa, iki ayrı teslim sayılmaktadır.
Trampada bir malın karşılığını diğer bir mal teşkil etmektedir. Teslimin tayininde bedelin cinsi, hatta, bir bedelin bulup bulunmaması önemli değildir. Trampada malların mülkiyeti karşılıklı olarak el değiştirdiğinden her iki taraf için de teslim gerçekleşmiş olacaktır. Bu durumda matrah trampa edilen mala karşılık bir malla birlikte başka şeyler de alınması halinde bunlar da vergiye tabi tutulacaktır.
Trampa, Borçlar Kanunun 232. ve 233. maddelerinde düzenlenmiştir. Taraflar teslim ettikleri malları, emsal bedel üzerinden faturaya bağlarlar. Trampa edilen malların VUK hükümlerine göre bulunan emsal bedelleri farklı ise taraflar, büyük olan emsal bedel üzerinden birbirlerine fatura kesmek suretiyle mal değişimini gerçekleştirebilirler.
Yenileme Fonunun Kullanılabilmesi İçin Aşağıdaki Şartlar Gerekir:
-Bilanço usulüne göre defter tutma zorunluluğu,
-Satılan iktisadi kıymetin yenilenmesinin zorunlu olduğu konusunda işletmeyi yönetenlerce karar verilip harekete geçilmesi gerekir,
-Yenileme fonu kullanılarak alınan iktisadi kıymet, daha önce satılan veya hasara uğrayan kıymet ile aynı türden olmalıdır,
-Satış sonucunda saptanan satış karı pasifte (549) yenileme fonu adlı geçici bir hesapta izlenir.
Yenileme Fonunun Üç Yıl İçinde Kullanılması Durumu : Maddi duran varlık yenileme fonu üç yıl içinde aynı türden bir iktisadi kıymet iktisabında kullanılırsa kullanılan kısım yeni değerler üzerinden ayrılacak amortismanlardan mahsup edilir. Mahsup sonucu henüz itfa edilmemiş kısımların bulunması halinde genel esaslara göre amortisman ayrımına devam edilir. Maddi duran varlık satışından sağlan ve 549 MDV Yenileme Fonuna alınan tutarların 3 yıl içinde yenileme amacıyla kullanılmaması halinde dördüncü yıl, cari dönem karına aktarılarak vergilendirilir.
Örnek: Uluslararası taşıma yapan (A) A.Ş’i 100.000 YTL ye satın aldığı TIR’ı 150.000.-YTL ye peşin bedelle satmıştır. tır’ın birikmiş amortismanı 75.000.-YTL olup, şirket yönetim kurulu yeni bir tır alma konusunda karar vermiştir.
--------------- / / ---------------------
100 Kasa Hs. 150.000
257 Birikmiş Amortismanlar Hs. 75.000
549 Özel Fonlar Hs. 125.000
254 Taşıtlar Hesabı 100.000
(75.000 YTL B.Amortismanlı Taşıtın 150.000 YTL’ye satışı)
--------------- / / ---------------------
İşletme 200.000.YTL ye KDV dahil yeni bir tır almıştır. Amortisman oranı %25’tir.
--------------- / / ---------------------
254 Taşıtlar Hs. 169.491,53
191 İndirilecek KDV Hs. 30.508,47
100 Kasa Hs. 200.000,00
(200.000 YTL yeni Tır alınmıştır. KDV(200*18/118=30.508,47))
--------------- / / ---------------------
549 Özel Fonlar Hs. 50.000
257 B.Amortismanlar 50.000
(Yeni tır’ın 1.yıl Amortismanının MDV Yen.Fon.dan itfası)
--------------- / / ---------------------
549 Özel Fonlar Hs. 50.000
257 B.Amortismanlar 50.000
(Yeni tır’ın 2.yıl Amortismanının MDV Yen.Fon.dan itfası)
--------------- / / ---------------------
549 Özel Fonlar Hs. 25.000
770 Genel Yönetim Giderleri Hs. 25.000
257 B.Amortismanlar 50.000
(Yeni tır’ın 3.yıl Amortismanının MDV Yen.Fon.dan itfası)
--------------- / / ---------------------
Şayet, şirket yönetim kurulu yeni tır alımına karar vermeseydi üçüncü yılın sonunda yapılacak yevmiye kaydı:
--------------- / / ---------------------
549 Özel Fonlar Hs. 50.000
690 Dönem Kar/Zarar Hs. 50.000
(Kullanılmayan MDV Yen.Fonunun kara aktarılması)
--------------- / / ---------------------
Örnek: x A.Ş 2005 yılında sattığı örgü makinesinden 3.000 YTL kazanç sağlamıştır. Yönetim kurulu satılan makinenin yerine yenisinin alınmasına karar vermişler ve 20.000 YTL ye yeni örgü makinesi almışlardır. 2006 yılında aktifleştirilen makine için %20 amortisman ayrılacaktır. Yeni alınan makinenin amortisman gideri halen pasifte tutulan fondan karşılanacaktır.
Buna göre, yeni makinenin 2006 amortisman tutarı (20.000 * %20) 4.000 YTL olup, bunun 3.000 YTL lik kısmı MDV yenileme fonundan karşılanacak, kalan 1.000 YTL lik kısmı ise amortisman gideri olarak 2006 yılı dönem sonu kayıtlarına intikal ettirilecektir.
Örnek : Z A.Ş 2003 yılında sattığı öğütme makinesinden 5.000 YTL kazanç sağlamıştır. Yönetim kurulu satılan makinenin yerine yenilerinin alınmasına karar vermiş, bu amaçla tutarı yenileme fonu olarak muhasebeleştirmişlerdir. Ancak bu güne kadar yeni makinelerin alınmadığı gözlemlenmiştir.
Ödevli kurum, 2005 yılı sonuna kadar yeni makineleri almak ve fonu, bu makinelerin amortismanına mahsup etmek durumundadır. Aksi halde 2005 yılı sonunda, kullanılmayan 5.000 YTL’lik yenilme fonu dönem kazancına ilave edilerek vergilenecektir.
Örnek : Bilanço usulüne göre defter tutmakta olan Bay A 2002 yılında işletmeye ait kamyonun satışından 2.500 YTL kar elde etmiş, yerine yenisini almak amacıyla bu karı yenileme fonu olarak ayırmıştır. Ancak, Nisan 2003 yılında faaliyetini bırakma kararı almıştır.
Bay A kullanılmayan 2.500 YTL’lik yenileme fonunu, 01.01.2002-30.04.2004 kıst dönemi 4 aylık yıllık gelir vergisi beyannamesine ekleyerek vergiye tabi tutacaktır.
Örnek : X A.Ş 2000 yılında aktife kayıt ettiği 4.800 YTL bedelli kamyonu 2003 yılında 6.000 YTL ye satmıştır. Kamyon için ilgili yıllarda %20 oranında amortisman ayrılmıştır. Satış işleminden doğan kazanç şöyle hesaplanacaktır.
Kamyon için 2000, 2001 ve 2002 yıllarında ayrılan amortisman tutarları toplamı : 2.880 YTL
İktisadi kıymetin net değeri, kayıtlı değerinden amortisman tutarı düşüldükten sonra kalan tutardır. Buna göre kamyonun net değeri (4.800 – 2.880 =) 1.920 YTL dir.
Bu satış işleminden elde edilen kar : 6.000 –(4.800 – 2.880) = 4.080 YTL
Bu satış işleminden elde edilen kar, 3 yıl içinde yeni bir kamyon veya nakil vasıtası alımı için yenileme fonuna alınmadığı takdirde; olağan dışı gelir ve kar olarak dönem kazancına ilave edilecektir.
YENİLEME FONU UYGULAMASINA VE MUHASEBESİNE İLİŞKİN ÖRNEKLER
Örnek: (X) A.Ş. 09.10.1999 tarihinde yeniden değerlemeye tabi tutulmuş kayıtlı değeri 2.422.500.000.TL, Birikmiş amortismanı 1.211.250.000.TL ve değer artış fonu 691.875.000.TL olan bir kamyonu 2.400.000.000.TL’ye satmıştır. Şirket yetkilileri kamyonu yenilemeye ve satıştan doğan karı yenileme fonuna almaya karar vermişlerdir. (KDV ihmal edilmiştir)
Buna göre, satış işlemi ve yenileme fonunun tesisi ile ilgili yevmiye kayıtları tek düzen muhasebe sisteminde (TDHP) belirtilen hesaplar itibariyle aşağıdaki gibi olacaktır.
--------------- / / ---------------------
100 Kasa Hs. 2.400.000.000
257 Birikmiş Amortismanlar Hs. 1.211.250.000
522 MDV Yen.Değ.Artışları 691.875.500
254 Taşıtlar Hs. 2.422.500.000
679 Diğer Olağandışı Gel.Kar.Hs. 1.880.625.000
--------------- / / ---------------------
679 Diğer Olağandışı Gel.Kar.Hs. 1.880.625.000
549 Özel Fonlar 1.880.625.000
549.01 Yenileme Fonu
(MDV satış karının Yenileme Fonuna aktarılması)
--------------- / / ---------------------
Şirket, 08.01.2000 tarihinde 4.800.000.000 TL ye bir kamyon satın almıştır. Söz konusu kamyon için 2000 yılında %40 oran üzerinden 1.920.000.000 TL amortisman ayrılmıştır. Buna göre söz konusu iktisadi kıymetin satın alınmasına ve amortisman ayırma işlemlerine ilişkin kayıtlar aşağıdaki gibi olacaktır.
--------------- / / ---------------------
254 Taşıtlar Hs. 4.800.000.000
100 Kasa Hs. 4.800.000.000
(4.800.000.000 TL yeni kamyon alınmıştır.)
---------------31 /12 /2000 ---------------------
549 Özel Fonlar Hs. 1.880.625.000
770 Genel Yönetim Giderleri Hs. 39.375.000
257 B.Amortismanlar 1.920.000.000
--------------- / / ---------------------
Örnek: (Z) A.Ş. 08.10.1998 tarihinde kayıtlı değeri 2.160.000.000 TL, birikmiş amortismanı 1.264.500.000 TL ve değer artış fonu 855.000.000.TL olan makineyi 3.000.000.000.TL ye satmış ve satıştan doğan karı yenileme fonuna almıştır. Buna göre satış işlemi ve yenileme fonunun tesisine ilişkin yevmiye kayıtları TDHP’na göre aşağıdaki gibi olacaktır.
--------------- / / ---------------------
100 Kasa Hs. 3.000.000.000
257 Birikmiş Amortismanlar Hs. 1.264.500.000
522 MDV Yen.Değ.Artışları 855.000.000
253 Tesis Mak.ve Cihazlar Hs. 2.160.000.000
679 Diğer Olağandışı Gel.Kar.Hs. 2.959.500.000
--------------- / / ---------------------
679 Diğer Olağandışı Gel.Kar.Hs. 2.959.500.000
549 Özel Fonlar 2.959.500.000
549.01 Yenileme Fonu
(MDV satış karının Yenileme Fonuna aktarılması)
--------------- / / ---------------------
Anılan şirket, 09.10.2000 tarihinde 9.000.000.000 TL’na yeni bir makine satın almıştır. Söz konusu makine için %20 oranında amortisman ayırmaya karar verilmiştir. Buna göre ayrılacak amortisman tutarı 1.800.000.000.-TL dir.
--------------- / / ---------------------
253 Tesis Makine ve Cihazlar Hs. 9.000.000.000
100 Kasa Hs. 9.000.000.000
(9.000.000.000 TL yeni makine alınmıştır.)
---------------31 /12 /2000 ---------------------
549 Özel Fonlar Hs. 1.800.000.000
257 B.Amortismanlar 1.800.000.000
(1.yıl Amortismanı)
---------------31 /12 /2001 ---------------------
549 Özel Fonlar Hs. 1.159.500.000
770 Genel Yönetim Giderleri Hs. 640.500.000
257 B.Amortismanlar 1.800.000.000
(2.yıl amortisman ayrılması)
---------------31 /12 /2002 ---------------------
770 Genel Yönetim Giderleri Hs. 1.800.000.000
257 B.Amortismanlar 1.800.000.000
(3.yıl amortisman ayrılması)
--------------- / / ---------------------
1998 yılında yenileme fonuna alınan 2.595.500.000 TL satış karından 2000 yılında yeni alınan makinenin amortismanları düşüldükten sonra kalan 1.159.500.000 TL tutarındaki yenileme fonu, fon hesabında kalmaya devam edecek ve yenilenen makinenin amortismanları takip eden yıllarda da bu fondan karşılanacaktır. Fon yeterli olmadığı takdirde kalan amortismanlar normal prosedüre göre ayrılacaktır. Çünkü, makine üç yıl dolmadan yenilenmiş ve ilk yıl amortismanı bu fondan karşılanmıştır. Üç yıl geçtikten sonra yeni makine alınsaydı yenileme fonu üçüncü yılın karına ilave edilecek ve makine amortismanlarının yenileme fonundan karşılanması söz konusu olmayacaktı.
Amortismana Tabi Malların Sigorta Tazminatı
Madde 329 - Yangın, deprem, sel, su basması gibi afetler yüzünden tamamen veya kısmen ziyaa uğrıyan amortismana tabi iktisadi kıymetler için alınan sigorta tazminatı bunların değerinden (Amortismanlı olanlarda ayrılmış olan amortisman çıktıktan sonra kalan değerden) fazla veya eksik olduğu takdirde farkı kar veya zarar hesabına geçirilir.
şu kadar ki, alınan sigorta tazminatı ile ziyaa uğrıyan malların yenilenmesi işin mahiyetine göre zaruri bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa bu takdirde tazminat fazlası, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta azami üç yıl süre ile tutulabilir. Bu süre içinde kullanılmamış olan tazminat farkları kara ilave olunur.
Üç yıldan önce işin terki, devri veya işletmenin tasfiyesi halinde bu tazminat fazlası, o yılın matrahına eklenir.
Yukarıdaki esaslar dahilinde yeni değerlerin iktisabında kullanılan tazminat fazlası, yeni değerler üzerinden bu kanun hükümlerine göre ayrılacak amortismanlara mahsup edilir. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş olarak kalan değerlerin amortismanına devam olunur.
Maddenin Uygulanması ile İlgili Bir Örnek:
İşletmenin 1998 yılında 600.000.000 TL bedelle satın alarak aktifleştirdiği bilgisayar 2000 yılında çıkan yangında önemli ölçüde hasar görmüştür. Gerekli tespit çalışmaları yapılmış ve işletmeye 300.000.000 TL sigorta tazminatı ödenmesi öngörülmüştür. İşletme bilgisayar için ilgili yıllarda %20 oranında amortisman ayırmış, hasarlı bilgisayarı aynı dönemde 200.000.000 TL ye satılmıştır.
Bu bilgiler ışığında işlemden doğan kar / zarar şöyle hesaplanacaktır:
Bilgisayarın yıllık amortismanı ; (600 * 0,20=) 120.000.000 TL olup, 1998 ve 1999 yıllarında ayrılan toplam amortisman tutarları 240.000.000 TL dir.
Bilgisayarın net değeri : (600- 240=) 360.000.000 TL’dir.
Sigorta tazminatı ile satış hasılatı toplamından, (300+200) bilgisayarın net değerinin (360) düşülmesi sonucunda bu işlemden elde edilen kar ((300+200)-360)=140.000.000.-TL olarak hesaplanacaktır.
Emtia Sigorta Tazminatı
Madde 330 - Emtia ve zirai mahsul ve hayvan kıymetlerinde vukua gelen zayiat dolayısiyle alınan sigorta tazminatları bunların değerlerinden fazla olursa bu fazlalık kara alınır.
İşletme hesabı esasında tutulan defterde bu tazminat hasılat kaydedilir.
DÖRDÜNCÜ KİTAP
Ceza hükümleri
BİRİNCİ KISIM
Genel esaslar
Cezalar
Madde 331 - Vergi kanunları hükümlerine aykırı hareket edenler, bu kitapta yazılı vergi cezaları (vergi ziyaı cezası) ve usulsüzlük cezaları) ve diğer cezalarla cezalandırılırlar.
Küçüklerin ve Kısıtlıların Ceza Muhatabı Olmadığı Haller
Madde 332 - Velayet ve vesayet altında bulunanlar veya işlerinin idaresi bir kayyıma tevdi edilmiş olanlar, kendilerine izafeten veli, vasi veya kayyımın vergi kanunlarına aykırı hareketlerinden dolayı cezaya muhatap tutulmazlar. Bu hallerde cezanın muhatabı, veli, vasi veya kayyımdır.
VELAYET: Reşit olmamış çocukların gerek şahsı gerekse malları ile ilgili olmak üzere ana babaya kanunun tanıdığı haklar ve yüklediği ödevlerin tümünü ifade eder.
Velayet hakkı, yanlızca ana ve babaya tanınmış olup ne kadar yakın olursa olsun hısımların çocuk üzerinde velayet hakları yoktur. Evlatlık üzerinde evlat edinenin velayet hakkı vardır. Medeni Kanun, velayet hakkını ana ve babaya müşterek olarak tanımış olduğundan onlar da bu hakkı müşterek kullanırlar, anlaşamazlarsa babanın oyu üstün olur(Md.263). Ana babadan biri ölür veya gaipliğine karar verilirse, diğeri velayet hakkını tek başına kullanır; boşanma halinde ise hakim velayeti çocukların çıkarını göz önünde bulundurarak eşlerden birine verir, diğerinin velayet hakkı böylece sona erer.
Velayete kural olarak küçük olan, yani henüz 18 yaşını bitirmemiş bulunan çocuklar tabidir (Md.262). Ancak, reşit olan bir çocuk hacredildiği (kısıtlandığı) takdirde, hakim vasi tayinine lüzum görmedikçe ana ve babanın velayetine tabi olur (Md.262/2)
Velayet hakkı çocuğun şahsı ve malları ile ilgilidir.
VESAYET: Bir kimse reşit oluncaya kadar ana ve babasının velayeti altındadır, bulunla birlikte malların ve şahsının korunması velayet kurumu ile mümkün olmaktadır. Ancak, velayet altında bulunan çocuğun ana ve babası ölmüş veya gaipliklerine karar verilmiş yahutta velayet kendilerinden nez’edilmiş (alınmış) olursa, çocuğun şahsı ve mallarının akıbeti ne olacaktır? Onların kendi hallerine terk edilmelerinde büyük sakıncaların bulunduğu aşikardır. O halde, bu gibi çocukların korunması için başka bir kuruma ihtiyaç vardır.
Diğer taraftan, reşit olmuş bulunan bir kimse çeşitli sebeplerden dolayı bizzat kendisini ve mallarını idare etmekten aciz olabilir. Bu gibi kimselerin akıbeti de hukuk düzenini yakından ilgilendirir, zira onların şahısları ve mallarının korunmasında toplumun da fayda ve menfaati vardır. O halde, bu gibi kimseleri korumak üzere de bir kuruma ihtiyat vardır.
İşte, bir taraftan velayet altında bulunmayan küçükleri, diğer taraftan çeşitli sebeplerden dolayı kendi kendilerini idare etmekten aciz bulunan reşit şahısları korumaya yönelik olan kuruma vesayet denilmektedir.
KAYYIM: Bir malın idaresi veya belli bir işin görülmesi için sulh mahkemesi tarafından atanan bir vesayet organıdır. (Medeni Kanun Md.353/2)
Gerçek kişilerde küçükler (henüz dünyaya gelmemiş cenin dahil 18 yaşını doldurmamış kişi), akıl hastaları ve kısıtlılar da (örneğin hapiste cezasını çeken kişi de) vergi mükellefi olabilmektedir. Çünkü, VUK. Md.9’a göre “mükellefiyet ve vergi sorumluluğu için kanuni ehliyet şart değildir”. Medeni Kanuna göre, bu kişilerin hak sahibi olma ehliyetleri vardır. Dolayısıyla eğer bu kişiler hak sahibi iseler, vergi ödeme güçlerinden dolayı mükellef de olacaklardır.
Fiil ehliyeti bulunmayan bu kişilerin, vergi mükellefiyeti ve vergi sorumluluğu ile ilgili ödevlerini ise kanuni temsilcileri yerine getirecektir. Bu temsilcilik görevi küçükler açısından veli, akıl hastaları açısından vasi, kısıtlılar ve tüzel kişiler açısından ise kayyım tarafından yerine getirilecektir.
Ödevlerin yerine getirilmemesinin doğuracağı cezalar (kurumlar hariç) sadece sorumludan istenebilir. Ceza veli, vasi veya kayyum’a kesilir. Kurumlarda ise hapis cezası dışındaki cezalar önce kurumdan istenir. Kurumdan alınamazsa, sorumluya gidilir. Cezalarla ilgili olarak, öncelikle sorumlunun takip edilmesi (Tüzel kişiler dışında), “Cezaların Kişiselliği” ilkesine uygun bir düzenlemedir.
Tüzel Kişilerin Sorumluluğu
Madde 333 - Tüzel kişilerin idare ve tasfiyesinde Vergi Kanununa aykırı hareketlerden tevellüt edecek vergi cezaları tüzel kişiler adına kesilir.
Tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin vergi sorumluluğu hakkında bu kanunun 10'uncu maddesi hükmü vergi cezaları hakkında da uygulanır.
Bu Kanunun 359 uncu maddesinde yazılı fiillerin işlenmesi halinde bu fiiller için 359 ve 360 ıncı maddelerde öngörülen cezalar bu fiilleri işleyenler hakkında hükmolunur.
Damga Vergisi ve Damga Resminde Sorumluluk
Madde 334 -Damga Vergisi ve Damga Resmi uygulamalarında gerek nispi, gerek maktu vergi ve resimlerle ilgili cezadan sorumlu olanlar birden fazla olduğu takdirde, yekdiğerine müracaat hakları mahfuz kalmak üzere, müteselsilen sorumlu tutulurlar.
Tek Fiil İle Çeşitli Suç İşlenmesi
a) Muhtelif Vergi Ziyaına Sebebiyet Verilmesi
Madde 335 -Vergi ziyaı cezasında cezayı istilzam eden tek bir fiil ile başka neviden birkaç vergi ziyaa uğramış olursa her vergi bakımından ayrı ayrı ceza kesilir.
b) Muhtelif Cezayı İstilzam Etmesi
Madde 336 - Cezayı istilzam eden tek bir fiil ile vergi ziyaı ve usulsüzlük birlikte işlenmiş olursa bunlara ait cezalardan sadece miktar itibariyle en ağırı kesilir.
Usulsüzlük cezası kesilen bir fiil ile vergi ziyaına da sebebiyet verildiği sonradan anlaşıldığı takdirde, evvelce usulsüzlük cezası kesilmiş olması, bu cezanın ziyaa uğratılan vergiden dolayı kesilmesi gereken vergi ziyaı cezası ile mukayesesine ve noksan kesilen cezanın ikmaline mani değildir.
Fiil Ayrılığı
Madde 337 - Ayrı ayrı yapılmış olan vergi ziya veya usulsüzlükten dolayı ayrı ayrı ceza kesilir. şu kadar ki, 352'nci maddede yazılı usulsüzlüklerden, aynı takvim yılı içinde aynı neviden birden fazla yapıldığı takdirde birden fazlasının herbiri için, birincisine ait cezanın dörtte biri kesilir.
Aynı nev'i usulsüzlükten maksat, fiillerin 352'inci maddede gösterilen derece ve fıkralar itibariyle yekdiğerine mutabakatıdır.
İştirak
Madde 338 –
(*) Madde 338 – (Değişmeden önceki şekli) (2365 sayılı Kanunun 64'üncü maddesiyle değişen madde) Ayrı ayrı maddi menfaat gözetmek şartıyla birden fazla kişi kaçakçılık yaptıkları veya kaçakçılığa teşebbüs sayılan fiilleri irtikap ettikleri veya doğrudan doğruya beraber işlemiş oldukları takdirde her biri hakkında, iştirak ettikleri suçlar için bu kanunda yazılı cezalar uygulanır.
Tekerrür
Madde 339 -Vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyaında beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanır.
Suçlarda Birleşme
Madde 340 - Bu Kanunda yazılı vergi ziyaı cezası ve usulsüzlük cezaları ile 359 uncu maddede ve diğer kanunlarda yazılı cezalar; içtima ve tekerrür hükümleri bakımından birleştirilemez.
Bu Kanunla vergi cezasıyla cezalandırılan fiiller, aynı zamanda 359 uncu maddeye göre suç teşkil ettiği takdirde vergi cezası kesilmesi söz konusu madde hükmüne göre takibat yapılmasına engel olmaz.
Vergi Ziyaı
Madde 341 - Vergi ziyaı, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder.
Şahsi, medeni haller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile veya sair suretlerle verginin noksan tahakkuk ettirilmesine veya haksız yere geri verilmesine sebebiyet vermek de vergi ziyaı hükmündedir.
Yukarıki fıkralarda yazılı hallerde verginin sonradan tahakkuk ettirilmesi veya tamamlanması veyahut haksız iadenin geri alınması ceza uygulanmasına mani teşkil etmez.
VERGİ ZİYAININ UNSURLARI
-Mükellefin veya vergi sorumlusunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi,
-Verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi,
-Ya da verginin noksan tahakkuk ettirilmesidir.
A- Vergilendirilmesi ile ilgili ödevlerin yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi :
Vergi ziyaından bahsedebilmek için öncelikle mükellef veya vergi sorumlusunun vergilendirilme ile ilgili ödevleri zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmiş olması gerekir. Ancak, bazı nedenlerle mükellef veya sorumluların iradeleri dışındaki neden ve uygulamalar sebebiyle vergilendirmeye ilişkin ödevlerin zamanında yerine getirilmemesi de söz konusu olabilmektedir. Bu durumlara kısaca aşağıda değilmiştir;
1- VUK’nun 13. maddesinde yazılı mücbir sebep hallerinden herhangi birisinin varlığında vergilendirme ile ilgili ödevlerin yerine getirileceği süreler duracaktır.
2- VUK’nun 16. maddesine göre ölüm halinde ilgili kanunlarda hüküm yoksa mirasçılara geçen yükümlülüklerin ifa süresi üç ay uzamaktadır.
3- VUK’nun 17. maddesine göre zor durum talebi kabul edilenlere vergilendirme ile ilgili ödevlerini yerine getirmeleri için kanuni sürenin bir katını ve herhalde bir ayı aşmamak üzere uygun bir süre verilmektedir.
4- VUK’nun 141,143 ve 144. maddelerine göre beyanname verme ve diğer sürelerin uzaması söz konusudur.
5- VUK’nun 342. maddesine göre VİV beyannamesinin ek sürede verilebilmesi esası kabul edilmiştir.
B- Verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi:
Vergi ziyaından söz edebilmek için vergilendirme ile ilgili ödevlerin zamanında yerine getirilmemesinin yanında aynı zamanda bu fiile bağlı olarak verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi ya da eksik tahakkuk ettirilmesi gerekmektedir. Verginin geç tahakkuku vergi idaresinin ihmalinden ileri gelmişse vergi ziyaından söz edilemez.
VERGİ ZİYAI İLE İLGİLİ ÖZEL DURUMLAR
A- Maddenin ikinci fıkrasına göre şahsi, medeni haller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile veya sair suretlerle de verginin noksan tahakkuk ettirilmesine veya haksız yere geri verilmesine sebebiyet vermek de vergi ziyaı hükmünde sayılmıştır.
B- GVK’nun 121. ve KVK’nun 44. maddelerine göre mahsup fazlasından alacağı olanlara, mahsup fazlası kısım mükelleflere iade edilir. İadenin yapılamasından sonra ilave salındığında haksız iade sebebiyle vergi ziyaı doğmuş sayılır.
Verginin iadesinden önce matrah farkı tespit edilen hallerde ise “vergisiz, vergi cezası olmaz” ilkesinden hareketle mükellef beyanına göre mahsup fazlasına tekabül eden vergiye ceza uygulanmaz.
Veraset ve İntikal Vergisinde Ek Süre
Madde 342 - Veraset ve intikal vergisine ilişkin mükellefiyetlerde tahakkuk muamelesi yapılmak için beyanname verme süresinin sonundan başlayarak 15 gün beklenir. Beyanname bu süre içinde verilirse vergi ziyaı olmamış sayılır.
Ayrıca mükellefe tebliğ edilmek şartı ile yeniden 15 günlük mühlet verilir. Bu hususta da yukarıdaki hüküm cari olur.
En Az Ceza Haddi
Madde 343 - Damga vergisi ve damga resmi dolayısiyle kesilecek vergi cezaları, vergi ve resme tabi her varaka, senet ve ilan için 6,- YTL ‘den az olamaz. Diğer vergilerde her vergi için 12,90 YTL ‘ye baliğ olmayan cezalar kesilmez.
(354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren sırasıyla 6 ve 12,90 YTL)
İKİNCİ KISIM
Vergi cezaları
BİRİNCİ BÖLÜM
Vergi Ziyaı Cezası
Vergi Ziyaı Suçu ve Cezası
Madde 344 -Vergi ziyaı suçu, mükellef veya sorumlu tarafından 341 inci maddede yazılı hallerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesidir.
Vergi ziyaı suçu işleyenlere, ziyaa uğrattıkları verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir.(5479 sayılı Kanunun 12 nci maddesiyle 1/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere değişen fıkra. Yürürlük; 08.04.2006.)
Vergi ziyaına 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu ceza üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanır.
Vergi incelemesine başlanılmasından veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanuni süresi geçtikten sonra verilen vergi beyannameleri için bu madde uyarınca kesilecek ceza yüzde elli oranında uygulanır.
(5479 sayılı Kanunun 12 nci maddesiyle değişemeden önceki şekli)Vergi ziyaı suçu işleyenlere vergi ziyaı cezası kesilir ve ( Anayasa Mahkemesinin 20.10.2005 gün ve 25972 sayılı R.G. ‘ de yayımlanan E.2001/3, K.2005/4 sayılı Kararı ile iptal edilen hüküm. Yürürlük; 20.04.2006 ) (x)
(x)( Anayasa Mahkemesinin 20.10.2005 gün ve 25972 sayılı R.G. ‘ de yayımlanan E.2001/3, K.2005/4 sayılı Kararı ile iptal edilen hüküm.)bu ceza ziyaa uğratılan verginin bir katına, bu verginin kendi kanununda belirtilen normal vade tarihinden cezaya ilişkin ihbarnamenin düzenlendiği tarihe kadar geçen süre için, bu Kanunun 112 nci maddesine göre ziyaa uğratılan vergi tutarı üzerinden hesaplanan gecikme faizinin yarısının eklenmesi suretiyle bulunur.
Örnek: Mükellef (A)’nın 2003 mayıs dönemine ilişkin KDV beyanı aşağıdaki gibidir.
KDV Matrahı : 100.000.000 TL
Hesaplanan KDV : 15.000.000 TL
İndirilecek KDV : 25.000.000 TL
Ödenecek KDV : ---------------
Sonraki D.D.KDV : 10.000.000 TL
Bu dönemle ilgili olarak yapılan inceleme sonucu, mükellef tarafından KDV matrahının 150.000.000.-TL eksik beyan edildiği ve ilgili dönem beyanının aşağıdaki gibi olması gerektiği tespit edilmiştir.
KDV Matrahı : 250.000.000 TL
Hesaplanan KDV : 37.500.000 TL
İndirilecek KDV : 25.000.000 TL
Ödenecek KDV : 12.500.000 TL
Sonraki D.D.KDV : ---------------
Düzenlenen Vergi İnceleme Raporu (VİR) 27.10.2003 tarihinde ilgili vergi dairesine intikal ettirilmiştir. İlgili vergi dairesince mükellef (A) adına düzenlenecek vergi/ceza ihbarnamesinde vergi ziyaı cezası; ziyaa uğratılan vergiye kendi kanununda belirtilen normal vade tarihi olan 25.06.1999 tarihinden cezaya ilişkin ihbarnamenin düzenlendiği 27.10.2003 tarihine kadar geçen süre için (4 ay 2 günlük süre de, ay kesri dikkate alınmaksızın) 112. maddeye göre hesaplanan gecikme faizinin yarısının eklenmesi suretiyle [12.500.000.-TL* ((4*12)/2*100)=]15.500.000.-TL olarak hesaplanacaktır.
Anayasa Mahkemesinin 25.10.2005 tarihli iptal kararı üzerine 5479 sayılı kanunla yapılan düzenlemeden sonra 01.01.2006 tarihinden itibaren vergi ziyaı suçu işleyenlere, vergi ziyaı cezası ziyaa uğratılan verginin bir katı olarak uygulanacaktır.
Öte yandan, yapılan vergi incelemelerinde tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunulması halinde vergi ziyaı cezası, ziyaa uğratılan vergi tutarı üzerinden bu verginin normal vade tarihi ile tarhiyat öncesi uzlaşmanın yapılacağı gün arasında geçen süre esas alınmak suretiyle yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda vergi inceleme elemanlarınca hesaplanacaktır. Bu şekilde hesaplanacak vergi ziyaı cezası ilgilisine ve uzlaşma komisyonuna bildirilecektir. Ancak, uzlaşma gününün raporun (V.İ.R) düzenlenmesi sırasında belirlenmemiş olması nedeniyle cezanın inceleme elemanınca hesaplanmasının mümkün olmadığı veya verilen uzlaşma günün çeşitli nedenlerle değiştirilmesinin gerektiği durumlarda vergi ziyaı cezası uzlaşma komisyonu sekreteryası tarafından hesaplanacak ve ilgilisine bildirilecekti. Vergi Ziyaı cezasının hesaplanmasının 01.01.2006 tarihinden itibaren değiştirilmesiyle birlikte bu hesaplama işlemine de gerek kalmamıştır. Zira, vergi ziyaı cezası ziyaa uğratılan verginin bir katı olarak hesaplanacaktır. ( Ayrıca bakınız VUK Geç.27.Md. )
1- HİLELİ BİR ŞEKİLDE VERGİ ZİYAINA SEBEBİYET VERİLEN HALLER :
-Yasal defterlere kaydı gereken hususları vergi matrahının azalmasını tevlit edecek tarzda başka defter veya kağıtlara kaydetmek,
-Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı vesikalar düzenlemek veya bunları bilerek kullanmak,
-Vesikaları tahrif etmek, asıllarına uygun olmayan vesika ve suretler düzenlemek veya bu tür vesikaları bilerek kullanmak,
-Vergi kanunlarına göre tutulması zorunlu olan defter kayıtlarını tahrif etmek veya defterde gerçek olmayan adlara hesap açmak veyahut her türlü hesap ve muhasebe hileleri yapmak,
-Vergi kanunlarına göre tutulması zorunlu olan defterlerin sayfalarını yok etmek,
-Vergi kanunlarına göre tutulması ve muhafazası zorunlu olan defter veya vesikaları yok etmek veya gizlemek.
2- ÖZELLİK ARZ EDEN DURUMLAR
-Hiç beyanname verilmemesi veya beyannamede vergi matrahına ilişkin bilgilerin gösterilmemesi hali:
Yıllık, özel ve münferit beyannamelerin yasal süresi içinde verilmemesi yada verilmiş olsa bile beyannamede vergi matrahına ilişkin bilgiler gösterilmemiş olursa matrah VUK’nun 30. maddesinin 1. veya 2. bentleri uyarınca re’sen takdir olunur.
-Yasal süresi geçtikten sonra verilen beyannameler:
-Pişmanlık ve ıslah müessesesine istinaden verilen beyannamelerde şartların yerine getirilmemesi:
VUK’nun 371. maddesine istinaden beyanda bulunup ödeme ve diğer şartlar yerine getirmezse pişmanlık talebi geçersiz olur, matrah re’sen takdir edilir.
-Kollektif şirket ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortaklarına ilişkin uygulama :
Kollektif ve komandit şirket hesaplarında yapılan vergi incelemesi sonucunda matrah farkı tespit edildiğinde, bulunan matrah farkı üzerinden tahakkuk eden vergi, ortak adına, vergi cezaları ise şirket adına kesilmektedir. Vergi kaybı, ortağın kendi fiilinden kaynaklanması halinde ceza bizzat ortak adına kesilir.
-Varislerin noksan bildirimde bulunması hali :
VUK’nun 372. maddesinde, ölüm halinde vergi cezasının düşeceği hüküm altına alınmıştır. Mirası reddetmeyen yasal mirasçılar, ölene ait gelir unsurlarına kanunen tespit edilen sürede beyan etmezlerse vergi ziyaını doğuran fiil ölen kimse tarafından değil fakat, mirasçılar tarafından işlenmiş olduğundan mirasçılar adına ceza kesilir.
Vergi Ziyaına Kaçakçılık Suçu Sayılan Fiillerle Sebebiyet Verilmesi veya Bu Fiillere İştirak Hallerinde Kesilecek Ceza
Kaçakçılık suçları VUK’nun 359. maddesinde sayılmış olup bu fiillerden birisinin işlenmesi sonucu vergi ziyaına da sebebiyet verildiğinin tespit edilmesi halinde ziyaa uğratılan vergi için kesilecek vergi ziyaı cezası, VUK’nun geçici 27. maddesine göre hesaplanacak vergi ziyaı cezasının üç katı tutarında olacaktır.
359. maddede iki fıkra halinde sayılan kaçakçılık suçlarının işlenmesine iştirak edenlere kesilecek vergi ziyaı cezası ise, VUK G.T’nin 1.1. bölümünde yer alan örnekteki şekilde hesaplanacaktır.
Kaçakçılık suçu sayılan fiillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi halinde bunlar için vergi ziyaı cezası kesilmesi, bu fiilleri işleyenler hakkında hürriyeti bağlayıcı ceza uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.
Kendiliğinden Verilen Vergi Beyannameleri İçin Kesilecek Vergi Ziyaı Cezası
Vergi ziyaı cezasının düzenlendiği VUK’nun geçici 27. maddesine göre, kanuni süresi geçtikten sonra verilen beyannameler için vergi ziyaı cezasının yüzde elli oranında uygulanması öngörülmüştür. Kanuni süresinde verilmeyen beyannameler, kanuni süresinde verilmekle beraber noksan tahakkuk ettirilen verginin tamamlanmasına ilişkin olarak verilen ek beyannameler ile kanuni süresinde verilen beyannameye istinaden haksız yere iadesine sebebiyet verilen vergiler için verilen düzeltme beyannameleri bu madde kapsamında değerlendirilecektir.
Geçici 27. madde uyarınca kesilecek vergi ziyaı cezası ise VUK G.T’nin 1.1. bölümünde yer alan örnekteki şekilde hesaplanacak ceza tutarının yüzde ellisi olacaktır. Ancak, vergi ziyaı cezasının bu şekilde indirimli uygulanabilmesi için beyannamenin vergi incelemesine başlanılmasından veya olayın takdir komisyonuna intikal ettirilmesinden önce verilmiş olması gerekmektedir.
Bu hüküm beyan esasına dayanmayan vergilerde, 01.01.1999 tarihinden sonraki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak kanuni süresi geçtikten sonra yapılan bildirimler üzerine kesilecek cezalar için de uygulanacaktır.
Pişmanlık talebiyle kabul edilen beyanname üzerine tahakkuk eden vergi ile hesaplanan pişmanlık zammının ödeme süresi içinde ödenmemesi suretiyle pişmanlık hükmünün ihlal edilmesi halinde, bu beyannamenin kendiliğinden verilen beyanname olarak işleme tabi tutulması nedeniyle kesilecek vergi ziyaı cezasının hesaplanmasında beyannamenin verildiği tarih esas alınacaktır.
Ayrıca, bu hükmün yürürlüğe girmesinden önceki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak 01.01.1999 tarihinden sonra kendiliğinden verilen beyannameler için 01.01.1999 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılan 350. madde uyarınca ziyaa uğratılan verginin yüzde ellisi tutarında kusur cezası kesileceği tabiidir.
Kaçakçılıkta Ceza
Madde 345 –
Teşvik
Madde 346 –
Yardım
Madde 347 –
Ağır Kusurun Tarifi
Mükerrer Madde 347
Kusurun Tarifi
Madde 348 –
Ağır Kusurda Ceza
Madde 349 -
Kusurda Ceza
Mükerrer Madde 349 –
Tahrire Dayanan Vergiler İle Kanuni Süresi Geçtikten Sonra Kendiliğinden Verilen Beyannameler İçin Kusur Cezası
Madde 350 –
İKİNCİ BÖLÜM
Usulsüzlük
Usulsüzlüğün Tarifi
Madde 351 -Usulsüzlük, vergi kanunlarının şekle ve usule müteallik hükümlerine riayet edilmemesidir.
Usulsüzlük Dereceleri ve Cezaları
Madde 352 - Usulsüzlükler, aşağıda yazılı derecelere ve bu kanuna bağlı cetvele göre cezalandırılır. Usulsüzlük fiili re'sen takdiri gerektirirse, bağlı cetvelde yazılı cezalar iki kat olarak kesilir.
I inci derece usulsüzlükler
1. Vergi ve harç beyannamelerinin süresinde verilmemiş olması;
2. Bu Kanuna göre tutulması mecburi olan defterlerden herhangi birinin tutulmamış olması;
3. Defter kayıtlarının ve bunlarla ilgili vesikaların doğru bir vergi incelemesi yapılmasına imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz veya karışık olması;
4.
5. Çiftçiler tarafından 245'inci madde hükmüne göre muhtar ve ihtiyar heyetlerince yapılan davete müddetinde icabet edilmemesi;
6. Bu kanunun kayıt nizamına ait hükümlerine (Madde 215-219) uyulmamış olması (Her incelemede inceleme tarihine kadar aynı takvim yılı için tespit edilen usulsüzlükler tek fiil sayılır);
7. İşe başlamanın zamanında bildirilmemesi;
8. Tasdiki mecburi olan defterlerden herhangi birinin tasdik muamelesinin yaptırılmamış olması (Kanuni sürenin sonundan başlayarak 1 ay geçtikten sonra tasdik ettirilenler tasdik ettirilmemiş sayılır.);
9. Diğer ücretler üzerinden salınan Gelir Vergisinde, tarh zamanı geçtiği halde verginin tarh ettirilmemiş olması;
10.
11. Veraset ve intikal vergisi beyannamesinin 342'nci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen süre içerisinde verilmiş olması.
II nci derece usulsüzlükler
1. Veraset ve İntikal Vergisi Beyannamelerinin süresinin sonundan başlayarak 342 nci maddenin 1 inci fıkrasında belirtilen süre içinde verilmiş olması;
2. Ekim ve sayım beyanlarının süresi içinde veya kanunda istenilen bilgileri ihtiva edecek doğru bir şekilde yapılmaması;
3.
4. Vergi kanunlarında yazılı bildirmelerin zamanında yapılmamış olması (işe başlamayı bildirmek hariç);
5. Vergi karnesinin süresinin sonundan başlayarak 15 gün geçtiği halde alınmamış olması;
6. Tasdiki mecburi olan defterlerden herhangi birinin tasdik muamelesinin, süresinin sonundan başlayarak bir ay içinde yaptırılmış olması;
7. Vergi beyannameleri, bildirimler, evrak ve vesikaların kanunen belli şekil ve muhteviyatı ve ekleri ile bunlarla ilgili olarak yapılan diğer düzenlemelere ilişkin hükümlere uyulmamış olması;
8. Hesap veya muamelelerin doğruluk veya açıklığını bozmamak şartiyle bazı evrak ve vesikaların bulunmaması veya ibraz edilmemesi.
Özel Usulsüzlükler ve Cezaları
a) Fatura ve benzeri evrak verilmemesi ve alınmaması ile diğer şekil ve usul hükümlerine uyulmaması
Madde 353 –
1. Verilmesi ve alınması icabeden fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzlarının verilmemesi, alınmaması veya düzenlenen bu belgelerde gerçek meblağdan farklı meblağlara yer verilmesi halinde; bu belgeleri düzenlemek ve almak zorunda olanların herbirine, her bir belge için 129,- YTL den aşağı olmamak üzere bu belgelere yazılması gereken meblağın veya meblağ farkının % 10'u nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir.
Bir takvim yılı içinde her bir belge nevine ilişkin olarak tespit olunan yukarıda yazılı özel usulsüzlükler için kesilecek cezanın toplamı 60.000, - YTL yi geçemez. (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren sırasıyla 129.- ve 60.000, - YTL)
2. Perakende satış fişi, ödeme kaydedici cihazla verilen fiş, giriş ve yolcu taşıma bileti, sevk irsaliyesi, taşıma irsaliyesi, yolcu listesi, günlük müşteri listesi ile Maliye Bakanlığınca düzenlenme zorunluluğu getirilen belgelerin; düzenlenmediğinin, kullanılmadığının, bulundurulmadığının, düzenlenen belgelerin aslı ile örneğinde farklı meblağlara yer verildiğinin veya gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğinin tespiti halinde, her bir belge için 129, - YTL özel usulsüzlük cezası kesilir.
Ancak, her bir belge nevine ilişkin olarak kesilecek özel usulsüzlük cezasının toplamı her bir tespit için 6.000, - YTL, bir takvim yılı içinde ise 60.000, - YTL yi (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren sırasıyla 129, 6.000 ve 60.000 YTL)
3. 232 nci maddenin birinci fıkrasının 1 ila 5 numaralı bentlerinde sayılanlar dışında kalan kişilerin fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu, serbest meslek makbuzu, perakende satış fişi, ödeme kaydedici cihaz fişi ve giriş ve yolcu taşıma biletlerini almadıklarının tespit edilmesi halinde, bunlara bu maddenin 2 numaralı bendinde belirtilen cezanın beşte biri kadar özel usulsüzlük cezası kesilir. şu kadar ki, bu cezanın kesilebilmesi için, belge alınmadığına ilişkin tespitin vergi incelenmesine yetkili olanlar tarafından yapılması şarttır. Bu hükmün uygulanmasında belge alınmadığına ilişkin tespit tutanağının belge almayana verilen örneği, ceza ihbarnamesi yerine geçer. (Nihai tüketiciye, belge almadığının Vergi İncelemesine Yetkililerce tespit edilmesi halinde 2006 yılında kesilecek ceza tutarı 25.80 YTL)
4. Günlük kasa defteri, günlük perakende satış ve hâsılat defteri ile Maliye Bakanlığınca tutulma ve günü gününe kayıt edilme mecburiyeti getirilen defterlerin; işyerinde bulundurulmaması, bu defterlere yazılması gereken işlemlerin günü gününe deftere kayıt edilmemesi veya yoklama ve incelemeye yetkili olanlara istendiğinde ibraz edilmemesi halleri ile vergi kanunlarının uygulanması bakımından levha bulundurma veya asma zorunluluğu bulunan mükelleflerin bu zorunluluğa uymamaları halinde her tespit için 129, - YTL özel usulsüzlük cezası kesilir. (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 129.- YTL)
5.
6. Bu Kanuna göre belirlenen muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve malî tablolara ilişkin usul ve esaslar ile muhasebeye yönelik bilgisayar programlarının üretilmesine ve kullanılmasına ilişkin kural ve standartlara 2.900, - YTL özel usulsüzlük cezası kesilir. (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 2.900.- YTL)
7. Bu Kanunun 8 inci maddesinin son fıkrası uyarınca getirilen mecburiyete uymaksızın işlem yapanlara her bir işlem için 150, - YTL özel usulsüzlük cezası kesilir. (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 150.- YTL)
8. Belge basımı ile ilgili bildirim görevini tamamen veya kısmen yerine getirmeyen matbaa işletmecilerine 460, - YTL özel usulsüzlük cezası kesilir. (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 460.- YTL)
9. 4358 sayılı Kanun uyarınca işlemlerinde vergi kimlik numarası kullanma zorunluluğu getirilen kurum ve kuruluşlardan yaptıkları işlemlere ilişkin bildirimleri Maliye Bakanlığının belirleyeceği standartlarda, araçlarla (yazı, manyetik ortam, disket, mikro film, mikro fiş gibi) ve zamanlarda yerine getirmeyenler hakkında 600, - YTL özel usulsüzlük cezası kesilir. Ceza kesilenler, ödedikleri ceza için fiilleri ile ceza kesilmesine neden olan kişilere rücu edebilirler. (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 460.- YTL)
10. Bu Kanunun 127 nci maddesinin (d) bendi uyarınca Maliye Bakanlığının özel işaretli görevlisinin ikazına rağmen durdurmayan aracın sahibi adına 460, - YTL özel usulsüzlük cezası kesilir. (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 460.- YTL)
Bu maddede yazılı usulsüzlükler sonucunda vergi ziyaı da meydana geldiği takdirde bu ziyaın gerektirdiği vergi cezaları ayrıca kesilir ve bu cezalar hakkında 336 ncı madde hükmü uygulanmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(İş Yeri Kapatma Cezası)
Mükerrer Madde 354 –
(Kaldırılmadan önceki şekli) İşyeri Kapatma Cezası Yetkililerce, 353 üncü maddenin 1 ve 2 numaralı bentlerinde yazılı belgelerin bir takvim yılı içinde üç defa kullanılmadığının veya bulundurulmadığının tespiti halinde mükelleflerin işyerleri Maliye ve Gümrük Bakanlığının kararı ile bir haftaya kadar kapatılabilir. Bakanlık bu yetkisini mahalline devredebilir.
Kapatma yetkisine ve bu yetkinin mahalline devrine ilişkin usul ve esaslar Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenir.
Ancak, işyeri kapatma cezasının uygulanabilmesi için yukarıdaki fıkrada belirtilen belgelerin kullanılmadığının veya bulundurulmadığının ikinci defa tespiti üzerine mükellefin bir yazı ile uyarılması ve tekerrürü halinde işyeri kapatma cezası uygulanacağının duyurulmuş olması şarttır.
Uygulanacak safhaya gelen işyeri kapatma cezası, kapatma kararının uygulanmasından önce mükelleflerin yazılı olarak istemeleri halinde para cezasına çevrilir. İşyeri kapatma cezasının para cezasına çevrilmek suretiyle uygulanmasından sonra aynı takvim yılı içerisinde işlenen fiiller nedeniyle uygulanacak safhaya gelen işyeri kapatma cezaları para cezasına çevrilmez.
Para cezası, sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen ve kapatma kararına ilişkin yazının mükellefe tebliğ edildiği tarihte yürürlükte bulunan asgari ücretin bir yıllık brüt tutarından az olmamak üzere, mükelleflerin bir önceki yıl gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde yer alan dönem kazancının yüzde beşi olarak hesaplanır ve bir yazı ile mükellefe bildirilir. Hesaplanan para cezası, mükellefe tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içerisinde tamamen ödenmediği takdirde, işyeri kapatma cezası uygulanır.
Kapatılan işyerine asılan, kapatmaya ilişkin levhanın görünmesinin engellenmesi veya başka bir levhanın veya duyurunun işyerinin herhangi bir yerine asılması halinde, uygulanmakta olan kapatma cezası; bu cezanın süresi kadar artırılarak uygulanır.
Mükellefler hakkında işyeri kapatma cezası uygulanmış olması, diğer cezaların uygulanmasına engel teşkil etmez.
b) Damga Vergisinde
Madde 355 - Damga Vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kâğıtları, vergi ve cezası tahsil edilmeden tasdik eden veya örneklerini çıkarıp veren noterler adına her kâğıt için tahsil edilmeyen Damga Vergisi üzerinden maktu vergilerde % 50, nispî vergilerde % 10 oranında özel usulsüzlük cezası kesilir. Ancak, bu madde kapsamında kesilecek özel usulsüzlük cezaları her bir kâğıt için 1 Yeni Türk Lirasından az olamaz. (5281 sayılı Kanunun 15 nci maddesiyle değişen madde. Geçerlilik: 1.1.2005 Yürürlük: 31.12.2004)
(*) (Değişmeden önceki şekli) Madde 355 -
a) Damga Vergisi mevzuuna giren kağıtlar ve ilanlara yapıştırılan pullar, Damga Vergisi Kanununun belli ettiği şekilde iptal edilmemişse, iptal edilmemiş olan pulların kıymeti üzerinden maktu vergilerde yüzde 50, nispi vergilerde yüzde 10 vergi cezası kesilir. Bu hüküm, resmi daireler, noterler, bankalar ve anonim şirketlerle 3659 sayılı kanuna tabi kurumlara ve derneklere ibraz edilen veya gönderilen kağıt ve ilanların iptal edilmemiş pulları hakkında uygulanamaz.
b) Damga Vergisi İlgili Vergi Kanununda belli edildiği şekilde ifa edilmeyen hallerde maktu vergilerde verginin yüzde 50'si ve nispi vergilerde yüzde 10'u nispetinde usulsüzlük cezası alınır.
c) Bilgi vermekten çekinenler ile 256, 257 ve mükerrer 257 nci madde hükmüne uymayanlar için ceza
Mükerrer Madde 355 - Mükerrer Madde 355 - Bu Kanunun 86, 148, 149, 150, 256 ve 257 nci maddelerinde yer alan zorunluluklar ile mükerrer 257 nci madde uyarınca getirilen zorunluluklara uymayan (Kamu idare ve müesseselerinde bilgi verme görevini yerine getirmeyen yöneticiler dahil);
1. Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında 1.290, - YTL, (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 1.290, - YTL)
2. İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenler hakkında 600, - YTL, (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 600, - YTL)
3. Yukarıdaki bentlerde yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında 290, - YTL, (354 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2006’dan itibaren 290, - YTL)
Özel usulsüzlük cezası kesilir.
Bu hükmün uygulanması için, bilgi ve ibraz ödevinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılacak tebliğlerde bilginin verilmesi için tayin olunan sürede cevap verilmemesi, eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya defter ve belge ibrazı için tayin olunan süre ile defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi durumunda haklarında Kanunun ceza hükümlerinin uygulanması cihetine gidileceğinin ilgililere yazılı olarak bildirilmesi şarttır.
Özel usulsüzlük cezası kesilmesine rağmen mecburiyetleri yerine getirmeyenlere yeniden süre verilerek bu mecburiyetleri yerine getirmeleri tebliğ olunur. Verilen sürede bu mecburiyetlerin yerine getirilmemesi halinde yukarıda yazılı özel usulsüzlük cezaları bir kat artırılarak uygulanır.
Tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğuna uymayan mükelleflerden her birine, her bir işlem için bu maddeye göre uygulanan cezalardan az olmamak üzere işleme konu tutarın % 5'i nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir. Bu şekilde ceza kesilen mükellefler hakkında üçüncü fıkra hükmü uygulanmaz.
Elektronik ortamda beyanname verilmesi mecburiyetine uyulmaması halinde kesilmesi gereken özel usûlsüzlük cezası, beyannamenin kanuni süresinin sonundan başlayarak elektronik ortamda 15 gün içinde verilmesi halinde 1/4 oranında, bu sürenin dolmasını takip eden 15 gün içinde verilmesi halinde ise 1/2 oranında uygulanır.
Özel Usulsüzlükler ve Cezaları
Madde 356 –
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Hürriyeti Bağlayıcı Ceza İle Cezalandırılacak Suçlar ve Cezaları
Hileli Vergi Suçu
Madde 357 –
Kaçakçılığa Teşebbüs Suçunun Tarifi
Madde 358 –
Kaçakçılık Suçları ve Cezaları
Madde 359 –
a) Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;
1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,
2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler (varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi gizleme demektir.) veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar (Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge, gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgedir.),
Hakkında altı aydan üç yıla kadar hapis cezası hükmolunur.
Hükmolunan hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde, hapis cezasının her bir günü için, sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için(12.10.2000 tarih ve 24198 sayılı R.G.'de yayımlanan E.1990/10; K.1999/22 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı ile iptal edilen sözcükler) hüküm tarihinde yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır ve hükmolunan bu para cezası ertelenemez.
b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;
1) Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri BİLEREK (12.06.2006 Unakıtan affı) kullananlar (Sahte belge, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgedir.),
2) Belgeleri Maliye Bakanlığı ile anlaşması olmadığı halde basanlar ile sahte olarak basanlar veya bu belgeleri kullananlar,
Hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar ağır hapis cezası hükmolunur.
371 inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.
Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.
İştirak
Madde 360 - Birden fazla kişi 359 uncu maddede sayılan fiillerin icrasına iştirak ettikleri takdirde fiili irtikap edenlerden veya doğrudan doğruya beraber işlemiş olanlardan her biri bundan ayrı ayrı maddi menfaat gözetmek şartıyla o fiile mahsus ceza ile cezalandırılır. Söz konusu fiilleri işlemeye azmettirenlere de aynı cezalar hükmolunur.
Bu fiillere maddi menfaat gözetmeksizin iştirak edenlere fiile mahsus cezanın dörtte biri hükmolunur.
Bilgi Vermekten Çekinenler İle 257'nci Madde Hükmüne Uymayanlar
Madde 361 -
Vergi Mahremiyetinin İhlali
Madde 362 - Bu kanunda yazılı vergi mahremiyetine uymağa mecbur olan kimselerden bu mahremiyeti ihlal edenlere Türk Ceza Kanununun 198'inci maddesinde yazılı cezanın iki katı hükmolunur. Bu ceza iki aydan az olmaz.
Suçları tekerrür edenler bir daha devlet hizmetinde kullanılmazlar.
Mükelleflerin özel işlerini yapan memurlar:
Madde 363 – Bu kanunun altıncı maddesinin son fıkrası gereğince mükelleflerin vergi kanunlarının uygulanması ile ilgili hesap, yazı ve sair özel işlerini yapmaları yasak edilen memurlardan bu yasağa aykırı harekette bulunanlar Türk Ceza Kanununun 240'ıncı maddesine göre ceza görürler. Bu hareketler kaçakçılık suçu cezasını gerektiren bir fiile iştirak mahiyetinde olduğu takdirde haklarında ayrıca bu Kanunun 344 üncü maddesinin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Vergi cezasının kesilmesi, ödenmesi ve kalkması
BİRİNCİ BÖLÜM
Ceza Kesme
Cezayı Gerektiren Olayın Tespiti
Madde 364 - Vergi cezalarını gerektiren olaylar vergi dairelerince veya yoklamaya ve vergi incelemesine yetkili olanlar tarafından tespit olunur. Yoklama ve vergi incelemesi sırasında rastlanan, vergi cezasını gerektirici olayların, raporlarda gösterilmesi, delillerin kaybolması ihtimalinin bulunduğu hallerde bunların tutanakla tespit edilmesi mecburidir.
Ceza Kesme Yetkisi
Madde 365 - Vergi cezaları olayların ilgili bulunduğu vergi bakımından mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi tarafından kesilir.
Damga Resmine ve pul ile alınan diğer vergilere müteallik olaylarda vergi cezasını kesecek vergi dairelerini Maliye Bakanlığı belli eder.
Ceza İhbarnamesi
Madde 366 -Kesilen vergi cezaları ilgililere (Ceza ihbarnamesi) ile tebliğ olunur.
Ceza ihbarnamesinde aşağıdaki bilgiler bulunur :
1. İhbarnamenin sıra numarası;
2. Tanzim tarihi;
3. İlgililerin soyadı, adı ve unvanı;
4. Varsa mükellef numarası; (Mükellef hesap numarası)
5. İlgilinin açık adresi;
6. Olayın izahı; (Kanunun madde ve fıkra numaraları gösterilmek ve mevcut deliller bildirmek suretiyle)
7. Olayın ilgili bulunduğu vergilendirme veya hesap dönemi;
8. Varsa cezanın ilgili bulunduğu vergiye ait ihbarnamenin tarih ve numarası;
9. Varsa tekerrür ve içtima durumu;
10. Vergi cezasının hesabı ve miktarı;
11. Vergi mahkemesinde dava açma süresi.
Cezayı gerektiren olayın tespitine dair tutanak sureti ile inceleme raporunun birer örneği ihbarnameye bağlanır.
Bazı Kaçakçılık Suçlarının Cezalandırılmasında Usul
Madde 367 - Yaptıkları inceleme sırasında 359 ve 360 ıncı maddelerde yazılı kaçakçılık veya iştirak suçlarını tespit eden maliye müfettişleri, hesap uzmanları ile bunların muavinleri ve gelirler kontrolörleri ile stajyer gelirler kontrolörleri tarafından doğrudan doğruya ve vergi incelemesine yetkili olan diğer memurlar tarafından ilgili vergi dairesinin bağlı bulunduğu defterdarlığın veya gelirler bölge müdürlüğünün mütalaasıyla, keyfiyetin yetkili Cumhuriyet Savcılığına bildirilmesi mecburidir.
Yukarıda belirtilen kaçakçılık suçunun işlendiğine sair suretlerle ıttıla hasıl eden Cumhuriyet Savcılığı hemen ilgili vergi dairesini haberdar ederek inceleme yapılmasını talebeder.
Amme davasının açılması, inceleme neticesinin Cumhuriyet Savcılığına bildirilmesine talik olunur.
359 ve 360 ıncı maddeler uyarınca uygulanan hapis cezaları, vergi ziyaı cezası veya usulsüzlük cezalarının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.
Ceza mahkemesinden sadır olacak kararlar, bu kanunun dördüncü kitabının ikinci kısmında yazılı vergi cezalarını uygulayacak makam ve merciler muamele ve kararlarına müessir olmadığı gibi bu makam ve mercilerce ittihaz edilecek kararlarda ceza yargıcını bağlamaz.
İKİNCİ BÖLÜM
Cezaların ödenmesi ve kalkması
Vergi Cezalarının Ödenme Zamanı
Madde 368 - Vergi cezaları:
1. Cezaya karşı vergi mahkemesinde dava açılmamışsa dava açma süresinin bittiği tarihten;
2. Cezaya karşı dava açılmışsa, vergi mahkemesi kararı üzerine vergi dairesince düzenlenecek ihbarnamenin ilgiliye tebliğ tarihinden;
Başlayarak bir ay içinde ödenir.
Yanılma
Madde 369 -Aşağıda yazılı hallerde vergi cezası kesilmez:
1. Yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş olmaları;
2. Bir hükmün uygulanma tarzı hususunda yetkili makamların görüş ve kanaatini değiştirmiş veya bu hükme ait bir içtihadın değişmiş olması.
Cezalandırılmayacak Olan Şekle Ait Usulsüzlükler
Madde 370 –
Pişmanlık ve Islah
Madde 371 - Beyana dayanan vergilerde vergi ziyaı cezasını kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber veren mükelleflere aşağıda yazılı kayıt ve şartlarla vergi vergi ziyaı cezası kesilmez.
1. Mükellefin keyfiyeti haber verdiği tarihten önce bir muhbir tarafından herhangi resmi bir makama dilekçe ile veya şifahi beyanı tutanakla tevsik edilmek suretiyle haber verilen husus hakkında ihbarda bulunulmamış olması (Dilekçe veya tutanağın resmi kayıtlara geçirilmiş olması şarttır.)
2. Haber verme dilekçesinin yetkili memurlar tarafından mükellef nezdinde herhangi bir vergi incelemesine başlandığı veya olayın takdir komisyonuna intikal ettirildiği günden evvel (kaçakçılık suçu teşkil eden fiillerin işlendiğinin tespitinden önce) verilmiş ve resmi kayıtlara geçirilmiş olması;
3. Hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin mükellefin haber verme dilekçesinin verildiği tarihten başlıyarak 15 gün içinde tevdi olunması;
4. Eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının mükellefin keyfiyeti haber verme tarihinden başlıyarak 15 gün içinde tamamlanması veya düzeltilmesi;
5. Mükellefçe haber verilen ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödenmenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla birlikte haber verme tarihinden başlayarak 15 gün içinde ödenmesi.
Yukarıdaki şartların yerine getirilmesi halinde kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında 360 ıncı madde hükmü uygulanmaz.
Bu madde hükmü Emlak Vergisinde uygulanmaz.
PİŞMANLIK VE ISLAH MÜESSESESİNİN KAPSAMI:
Pişmanlık ve Islah Müessesesi Aşağıdaki Vergileri Kapsar:
-Gelir vergisi
-Kurumlar Vergisi
-BSMV
-Özel Tüketim Vergisi (2 sayılı Tarife Taşıt Alım Vergisi )
-KDV
-Beyana dayalı belediye vergileri
-VİVK
Emlak vergisi de beyana dayalı bir vergi olmakla birlikte pişmanlık ve ıslahın kapsamına alınmamıştır.
Cezanın Türü Yönünden:
Pişmanlık esas itibariyle teşekkülü vergi ziyaına bağlı suçlara ait cezaların uygulanmasını önler. Yani bu kapsama kaçakçılık, ağır kusur ve kusur cezaları girmektedir. Buna göre, genel usulsüzlük cezaları müessesenin kapsamı dışına çıkarılmıştır. Ayrıca, pişmanlık kapsamına kaçakçılık fiiline bağlı olarak VUK’nun 338, 346, 347. maddelerinde yer alan fiiller ile kaçakçılığa teşebbüs suçu da dahil edilmiştir.
Pişmanlık ve Islah ile İlgili Özellik Arz Eden Durumlar:
1-Pişmanlık talebiyle verilen beyannamelerde zarar beyan edilmesi veya vergiye tabi matrah bulunmaması halinde pişmanlık müessesesi uygulanmayacaktır. Çünkü, böyle bir durumda kaçakçılık, ağır kusur, kaçakçılığa teşebbüs suçları işlenmemiş olacaktır.
2-İlgili vergilendirme dönemi beyannamesi verilmemesi nedeniyle beyana davet edilen mükellefin, pişmanlık ve ıslah talebi ile beyanname vermesi mümkün değildir.
3-Beyanname verilmeyen hesap dönemi ile ilgili olarak kanuni sürenin bitimini izleyen ilk gün içinde olayın takdir komisyonuna sevk işlemini takiben aynı gün pişmanlık talebiyle beyanname verilmesi halinde mükellefin iyiniyet kuralları içinde hareket edip etmediklerinin tespiti gerekir.
4-Pişmanlık ve ıslah talebinde bulunan mükellefin şartları yerine getirmeden ölümü halinde, varisler pişmanlık şartlarını yerine getirmek zorundadırlar. Aksi halde idare ilgili vergiyi re’sen takdir ve tespit ederek mirasçılardan her şartı arayacaktır.
5-Mücbir sebep ve zor durum halinin varlığı pişmanlık ve ıslah müessesesinin uygulanmasında da hüküm ifade eder. Bilindiği üzere, pişmanlık ve ıslah müessesinden yararlanmak için yükümlülüklerin vadesi geçmiş vergi borçları yönünden 15 gün içinde yerine getirilmesi gerekir. Bu süre içinde mücbir sebep ortaya çıkarsa bu süre duracak ve mücbir sebep halinin ortadan kalkmasıyla birlikte anılan süre kaldığı yerden devam edecektir.
6-Pişmanlık ve ıslah hükümlerinden yararlanılan olayla ilgili olarak daha sonra vergi incelemesi yapılabilir ve re’sen takdire gidilebilir.
7-Pişmanlık ve ıslah talebiyle verilen beyannamede daha önce tevkif suretiyle ödenmiş vergilerin mahsup edilecek vergi olarak gösterilmiş bulunması halinde bu vergiler için pişmanlık zammı uygulanmayacaktır.
8-Gelir Vergisi Uygulamasında ihtiyari toplama hakkından yararlanmaları mümkün bulunan mükellefler daha sonra pişmanlık ve ıslah hükümlerinden yararlanamazlar.
Pişmanlık Hükümlerine Göre Beyanname Verilmesi:
-Pişmanlıkta beyan verilmesi durumunda tek kat usulsüzlük cezası kesilecek ve pişmanlık şartlarına uyana gerekli işlemler yapılacak. (VUK Md. 352/1-1)
-Pişmanlıkla verilen beyannamede zarar beyanı ve mahsuplar gibi nedenlerle ödenecek verginin bulunmaması halinde, pişmanlık talebi kabul edilmeyecek, iki kat birinci derece usulsüzlük cezası kesilecek, matrah azaltıcı nitelikte düzeltme beyannamesi gibi gerekli görülen hallerde incelemeye sevk edilecektir.
-Pişmanlıkla verilen beyannamelerde sonradan şartlar ihlal edilirse, iki kat usulsüzlük cezası kesilir ve vergi ziyaı cezası ile mukayese edilerek miktar itibariyle ağır olan ceza kesilir.
-Kanuni süresinde verilen beyana ek olarak kanuni süresinden sonra düzeltme beyannamesi verilmez. (?) Bu durumda usulsüzlük cezası kesilmez, beyan dışı bırakılan matrah veya vergi farkı için miktar ne olursa olsun vergi ziyaı cezası kesilir.
Ek bayan matrah azaltıcı ise hiç bir işlem yapılmaz, incelemeye sevk edilir ve inceleme sonucuna göre işlem tesis edilir.
Pişmanlık Zammının Hesabı (430 seri no’lu Tahsilat G.T.)
Örnek: Vadesi 20 haziran 2001 olan bir vergi için (stopaj) 8 mayıs 2002’de pişmanlık talebiyle beyan veriliyor. Tahakkuk fişi ile tahakkuk ettirilen verginin 23 mayıs 2002’de yani 15 günlük sürede ödenmesi gerekiyor. Mükellef vergiyi son gün olan 23 mayıs 2002 tarihinde ödüyor. Ödenmeyen vergi 1.000.000.000 TL ve gecikme zammı oranı aylık %7 olsun.
Pişmanlık zammı, aynen gecikme zammı gibi hesaplanacaktır. Ay kesirlerine isabet eden kısım günlük olarak hesaplanacaktır. 20 haziran ile 23 mayıs 2002 arasında 11 ay ve 3 gün için pişmanlık zammı hesaplanacaktır.
Pişmanlık Zammı = 1.000.000.000. * (0,07 * 11 ay) = 770.000.000.-
Pişmanlık Zammı = 1.000.000.000. * [ (0,07/30 )* 3 gün] = 7.020.000.-
Pişmanlık Zammı = 770.000.000.TL aylık + 7.020.000 günlük = 777.020.000.- TL olacak
Ölüm
Madde 372 - Ölüm halinde vergi cezası düşer.
Mücbir Sebepler
Madde 373 -Bu kanunda yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin vukua geldiği malum ise veya tevsik ve ispat olunursa vergi cezası kesilmez.
Ceza Kesmede Zamanaşımı
Madde 374 - Aşağıda yazılı süreler geçtikten sonra vergi cezası kesilmez.
1. Vergi ziyaı cezasında cezanın bağlı olduğu vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın birinci gününden; 353 ve mükerrer 355'inci maddeler uyarınca kesilecek usulsüzlük cezalarında, usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlayarak beş yıl (114'üncü maddenin ikinci fıkrası hükmü ceza zamanaşımı için de geçerlidir.);
2. Usulsüzlükte, usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlıyarak iki yıl;
Ancak 336 ncı madde hükmüne göre vergi ziyaı cezası ile usulsüzlüğün birleşmesi halinde kesilecek ceza, vergi ziyaı cezası için belli edilen zamanaşımı süresi içinde kesilir.
Bu süreler içinde ceza ihbarnamesi tebliğ edilmekle zamanaşımı kesilmiş olur.
Vergi Cezalarında Yapılan Hatalar
Madde 375 - Vergi cezalarında yapılan hatalar, bu kanunda vergi hataları için belli edilen usul ve şartlara göre düzeltilir.
Vergi Ziyaı, Usulsüzlük ve Özel Usulsüzlük Cezalarında İndirme
Madde 376 - İkmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergi veya vergi farkını ve aşağıda gösterilen indirimlerden arta kalan vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarını mükellef veya vergi sorumlusu ihbarnamelerin tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgili vergi dairesine başvurarak vadesinde veya 6183 sayılı Kanunda belirtilen türden teminat göstererek vadenin bitmesinden itibaren üç ay içinde ödeyeceğini bildirirse:
1. Vergi ziyaı cezasında birinci defada yarısı, müteakiben kesilenlerde üçte biri,
2. Usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezalarının üçte biri,
İndirilir.
Mükellef veya vergi sorumlusu ödeyeceğini bildirdiği vergi ve vergi cezasını yukarıdaki yazılı süre içinde ödemez veya dava konusu yaparsa bu madde hükmünden faydalandırılmaz.
Yukarıdaki hükümler vergi aslına tabi olmaksızın kesilen usulsüzlük cezaları hakkında da uygulanır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Uzlaşma
Uzlaşmanın Konusu, Kapsamı, Komisyonlar ve Şekli
Ek Madde 1 - Mükellef tarafından, ikmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezalarının (344 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve ceza hariç) tahakkuk edecek miktarları konusunda vergi ziyaına sebebiyet verilmesinin kanun hükümlerine yeterince nüfuz edememekten ya da 369 uncu maddede yazılı yanılmadan kaynaklandığının veya bu Kanunun 116, 117 ve 118 inci maddelerinde yazılı vergi hataları ile bunun dışında her türlü maddi hata bulunduğunun veya yargı kararları ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş farklılığının olduğunun ileri sürülmesi durumunda, idare bu bölümde yer alan hükümler çerçevesinde mükellefler ile uzlaşabilir. Uzlaşma konusu verginin matrah farkları itibariyle bölünebildiği durumlarda uzlaşma sadece toplam matrah farkının bu bölümüne isabet eden vergi kısmı için de yapılabilir. Uzlaşma talebi vergi ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yapılır. Uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi halinde yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz. Uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağa idarenin nihai teklifi yazılır. Mükellef dava açma süresinin sonuna kadar teklif edilen vergi ve cezayı kabul ettiğini yazılı olarak bildirirse bu takdirde uzlaşma sağlanmış sayılır. Mükellef, uzlaşma görüşmelerinde, bağlı olduğu meslek odasından bir temsilci ve 3568 sayılı Kanuna göre kurulan meslek odasından bir meslek mensubu bulundurabilir.
Sürekli, geçici ve merkezi uzlaşma komisyonlarının teşkili, uzlaşmaya müracaat etmeye yetkili olanların belirlenmesi, uzlaşmanın şekli, uzlaşmaya konu edilebilecek vergi, resim ve harçların belirlenmesi, uzlaşma komisyonlarının yetkileri, uzlaşmanın yapılmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir. İl özel idareleri ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar için bu yönetmelik İçişleri Bakanlığınca hazırlanır.
Uzlaşmanın Şümulü
Ek Madde 2 –
(*) Uzlaşmanın şümulü:
Ek Madde 2 – (Kaldırılmadan önceki şekli) (205 sayılı Kanunun 22'nci maddesiyle eklenen madde) Bu kanunun birinci maddesinin şümulune dahil vergi, resim ve harçlardan hangilerinde uzlaşma yoluna gidilebileceği Maliye Bakanlığınca tayin olunur.
Bu yetki, il özel idareleri ile belediyelere ait vergi, resim ve harçlar için İçişleri Bakanlığınca kullanılır.
Uzlaşma Komisyonları
Ek Madde 3 –
(*) Uzlaşma komisyonları:
Ek Madde 3 – (Kaldırılmadan önceki şekli) Uzlaşma komisyonları;
1. Genel bütçeye giren, vergi, resim ve harçlar için, illerde defterdarın veya tevkil edeceği zatın başkanlığında gelir müdürü ile varsa alakalı vergi dairesinin müdürünün (Müstakil vergi dairesi yoksa gelir memurları arasından defterdarlıkça seçilecek birinden); ilçelerde malmüdürünün (Varsa müstakil vergi dairesi müdürünün) başkanlığında vergi memurlarından ikisinden;
2. İl özel idareleri bütçesine giren vergi, resim ve harçlar için illerde özel saymanlık müdürünün (Olmıyan yerlerde gelir memurunun) ilçelerde özel saymanlık gelir memurunun başkanlığında illerde valiler, ilçelerde kaymakamlar tarafından seçilecek iki üye; belediye bütçesine giren vergi, resim ve harçlar için belediye başkanlarının başkanlığında belediye encümenlerince seçilecek iki üyeden;
Müteşekkil üçer üyeden kurulur.
Bu komisyonlar üyelerinin tamamının katılmasiyle toplanırlar ve ekseriyetle karar verirler.
Komisyonların uzlaşabilecekleri en çok vergi veya cezanın miktarı Maliye Bakanlığınca tayin olunur. Maliye Bakanlığı, muayyen vergi, resim ve harçlarla bunlarla ilgili cezalarda uzlaşma yetkisini münhasıran il komisyonlarına verebilir. (Bu fıkradaki yetki özel idareler ile belediyeler komisyonları için İçişleri Bakanlığınca kullanılır.)
Maliye Bakanlığı lüzum gördüğü mahallerde birden fazla muvazzaf ve gayrimuvazzaf uzlaşma komisyonları ile ortalama kar haddi ve gider esasları ile ilgili uzlaşma taleplerinin incelenmesi için ayrı uzlaşma komisyonları teşkil ve bu komisyonların kimlerden terekküp edeceğini tayin edebilir.
Maliye Bakanlığı, mahalli komisyonlara verilen yetki sınırlarını aşan her türlü vergi ve cezada uzlaşmak üzere, merkezi uzlaşma komisyonları kurmaya yetkilidir. Bu komisyonların başkan ve üyelerinin seçilmesi ile çalışma şartlarına ait esaslar Maliye Bakanlığınca tespit edilir.
Uzlaşma Talebi
Ek Madde 4 –
(*) Uzlaşma talebi:
Ek Madde 4 – (Kaldırılmadan önceki şekli) Uzlaşma için mükellef veya cezaya muhatap olanın bizzat veya resmi vekaletini haiz vekili vasıtasiyle (Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmıyan teşekküllerin kanuni temsilcileri marifetiyle) ve yazı ile yetkili uzlaşma komisyonuna başvurması şarttır.
Uzlaşma talebi mükellef veya cezaya muhatap olanlar için vergi ve ceza ihbarnamesinin tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde yapılır.
Re'sen tarhiyatta ilgili vergi dairesi, aynı süre içinde, herhangi bir taahhüdü tazammun etmemek kaydiyle, mükellefi veya cezanın muhatabını uzlaşma talebinde bulunmaya davet edebilir.
Uzlaşma Talebinin Tetkiki
Ek Madde 5 –
(*) Uzlaşma talebinin tetkiki:Ek Madde 5 – (Kaldırılmadan önceki şekli) (205 sayılı Kanunun 22'nci maddesiyle eklenen madde) Uzlaşma komisyonları uzlaşma müzakeresine başlamadan önce;
1. Talebin dördüncü ek maddeye uygun şekilde ve müddeti içinde yapılıp yapılmadığını,
2. Uzlaşmanın komisyonun yetkisi içinde bulunup bulunmadığını,
İnceler.
Talebin usulüne uygun şekilde yapılmadığını veya uzlaşmanın yetkisi dışında bulunduğunu tesbit ederse esasa geçmeden talebi reddeder.
Talebin usule uygun şekilde yapıldığının ve komisyonun yetkisi içinde bulunduğunun anlaşılması halinde mükellefin veya adına ceza kesilenin de bulunacağı bir celsede meselenin esasını tetkik eder. Uzlaşma ile ilgili olarak yapılacak görüşmelere katılması için mükellefe veya cezaya muhatap olana; görüşmenin tarihi ile yapılacağı yer ve saat uzlaşma komisyonu tarafından yazı ile ve en az on gün evvelinde bildirilir. Bu şekilde yapılacak müzakereler sonunda uzlaşma vaki olduğu takdirde keyfiyet bir tutanak ile tesbit ve iş bu tutanak komisyon başkan ve üyeleri ile mükellef veya adına ceza kesilen tarafından imza olunur. Bu varakanın bir nüshası ilgiliye derhal verilir, bir nüshası da üç gün içinde vergi dairesine gönderilir.
Uzlaşma temin edilemediği takdirde (mükellefin veya adına ceza kesilenin uzlaşma komisyonunun davetine icabet etmemesi, komisyona geldiği halde uzlaşma tutanağını imzalamaması veya bu tutanağı ihtirazi kayıtla imzalamak istemesi halinde de uzlaşma temin edilememiş sayılır.) Komisyonca bu hususu belirtmek üzere tanzim olunacak tutanağın birer nüshası üç gün içinde vergi dairesine ve ilgiliye tebliğ olunur. Uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi hallerinde, aynı vergi veya ceza için yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz.
Bu maddede yazılı işlemler mükellef veya adına ceza kesilenin resmi vekaletini haiz vekili tarafından da yapılabilir.
Uzlaşma Komisyonu Muamelelerinin Kesinliği
Ek Madde 6 -Uzlaşma komisyonlarının tutacakları uzlaşma tutanakları kesin olup gereği vergi dairelerince derhal yerine getirilir.
Mükellef veya adına ceza kesilen; üzerinde uzlaşılan ve tutanakla tespit olunan hususlar hakkında dava açamaz ve hiçbir mercie şikayette bulunamaz.
Uzlaşma ve Vergi Mahkemelerinde Dava Açma
Ek Madde 7 - Müddeti içinde uzlaşma talebinde bulunan mükellef veya ceza muhatabı uzlaşma talep ettiği vergi veya ceza için, ancak uzlaşma vaki olmadığı takdirde dava açma yoluna gidebilir.
Mükellef veya ceza muhatabı aynı vergi veya ceza için uzlaşma talebinden önce dava açmışsa dava, uzlaşma işleminin sonuca bağlanmasından önce vergi mahkemelerince incelenmez; herhangi bir sebeple incelenir ve karara bağlanırsa bu karar hükümsüz sayılır.
Uzlaşmanın vaki olması halinde mükellef, üzerinde uzlaşılan vergi ve cezaya (bunlardan birisi üzerinde uzlaşılmış olsa dahi her ikisine); adına sadece ceza kesilmiş bulunan, üzerinde uzlaşılan işbu cezaya karşı dava açamaz.
Uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükellef veya ceza muhatabı; tarhedilen vergiye veya kesilen cezaya, uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler dairesinde ve yetkili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilir. Bu takdirde, dava açma müddeti bitmiş veya 15 günden az kalmış ise bu müddet tutanağın tebliği tarihinden itibaren 15 gün olarak uzar.
Uzlaşmanın vaki olmaması halinde, yukarıdaki ikinci fıkra uyarınca durdurulmuş olan davanın görülmesine, keyfiyetin vergi dairesince işarı üzerine vergi mahkemesinde devam olunur.
Ödeme
Ek Madde 8 - Uzlaşma konusu yapılan vergi ve cezalar;
1. Uzlaşma vaki olduğu takdirde, uzlaşma tutanağı vergi ve cezaların ödeme zamanlarından önce ilgiliye tebliğ edilmişse kanuni ödeme zamanlarında; ödeme zamanları kısmen veya tamamen geçtikten sonra tebliğ edilmişse ödeme süreleri geçmiş olanlar uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren bir ay içinde;
2. Uzlaşma vaki olmadığı takdirde, bu kanunun 112 ve 368'inci maddeleri hükümleri ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27'nci maddesinin 3 numaralı bendi hükmü dairesinde;
Ödenir.
Uzlaşma ve Cezalarda İndirme
Ek Madde 9 - Bu bölüm uyarınca üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar hakkında 376'ncı madde hükümleri; hakkında 376'ncı madde hükümleri uygulanan vergi ve cezalar için bu bölüm hükümleri uygulanmaz. Ancak, ceza muhatabının, uzlaşma tutanağını imzalayıncaya kadar uzlaşma talebinden vazgeçtiğini beyanla hadiseye 376'ncı maddenin uygulanmasını istemek hakkı mahfuzdur.
Tüzük
Ek Madde 10 –
Tarhiyat Öncesi Uzlaşma
Ek Madde 11 - Maliye Bakanlığı, vergi incelemesine dayanılarak tarh edilecek vergilerle kesilecek cezalarda (344 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilecek tarhiyata ilişkin vergi ve ceza hariç) tarhiyat öncesi uzlaşma yapılmasına izin verebilir.
Tarhiyattan önce uzlaşmaya varılması halinde tutanakla tespit edilen bu husus hakkında dava açılamaz ve hiçbir mercie şikâyette bulunulamaz. Uzlaşılan vergi miktarı üzerinden, bu Kanunun 112'nci maddesine göre gecikme faizi hesaplanır.
Tarhiyat öncesi uzlaşmanın temin edilememiş veya uzlaşma müzakeresinde uzlaşmaya varılamamış olması halinde mükellefler veya ceza muhatabı olanlar verginin tarhından ve cezanın kesilmesinden sonra uzlaşma talep edemezler.
Tarhiyat öncesi uzlaşmaya ilişkin esas ve usuller Yönetmelikte belirtilir.
Ücretlilere Vergi İadesinde Uzlaşma
Ek Madde 12 - 2978 sayılı Ücretlilere Vergi İadesi Hakkında Kanunun 6'ncı maddesi uyarınca kesilen cezalar uzlaşma mevzuuna dahildir.
Gelir İdaresini Geliştirme Fonu
Ek Madde 13 -)
1.
2.
3.
4. Maliye Bakanı:
a) Maliye Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında çalışan memurlar ile sözleşmeli personele (bağlı kuruluşların kadro karşılığı sözleşmeli personeli hariç) en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) %200’ünü geçmemek üzerek ödeme yaptırmaya;
b) Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatında çalışan (sözleşmeli olarak istihdam edilenler dahil) personele, normal mesai gün ve saatleri dahilinde, daire dışında yapılan çalışmalarda, aylık toplam 100 saati geçmemek üzere, dışarıda geçirilen her bir saat için, karşılığı genel bütçeden ödenen fazla mesai ücreti esas alınmak suretiyle, bu üç katını aşmayacak şekilde ek ödeme yaptırmaya;
c) Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında çalışan memurlar ile sözleşmeli personele ayda 100 saati aşmayacak şekilde yaptırılacak ek fazla mesai karşılığında, fazla mesainin yaptırıldığı saatler, çalışma mahalleri, çalışmaları resmi tatil ve bayram günlerinde yaptırılması gibi hususular dikkate alınmak suretiyle, Genel Bütçeden ödenen fazla mesai ücretinin beş katını aşmayacak şekilde, saat başına farklı mesai ücreti tespitine,
d) Şehirler arası yollarda yapılacak vergi denetimlerine yardımcı olmak üzere görevlendirilen güvenlik görevlilerine de bu esaslar dahilinde fazla çalışma ücreti ödenmesine,
Yetkilidir.
Ek ödemelerde 657 sayılı Devlet memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır.
Görev yapılan birim ve iş hacmi, görev mahalli, görevin önem ve güçlüğü, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve atanma biçimi gibi kriterlere göre yapılacak ek ödemelerin farklı miktarları ve ödemeye ilişkin usul ve esasları Maliye Bakanı tarafından tespit edilir.
Yukarıda belirtilen esaslar dahilinde yapılacak ödemeler Gelir Vergisine tabi tutulmaz. Bu ödemeler bütçeden karşılanır. Bağlı kuruluşlar personeline yapılacakek ödemelerin belirlenmesinde, bunlara ödenmekte olan ikramiye, fazla mesai ücreti gibi farklı ödemeler ile diğer imkanlar dikkate alınır ve bağlı kuruluş bütçelerinden ödenir.
Bu madde kapsamında bulunan personele yapılan ikramiye, teşvik primi, teşvik ödemesi, döner sermaye katkı payı ödemeleri, döner sermaye gelirlerinden yapılan ek ödemeler ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu uyarınca ödenen tutarlar ile Maliye Bakanlığınca belirlenecek benzeri ödemelerin net tutarları, bu madde kapsamında yapılan ek ödemenin aylık net tutarından mahsup edilir. Mahsuba ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir. Bu ödeme ilgili mevzuatı uyarınca ödenmekte olan zam, tazminat, ödenek, döner sermaye payı, ikramiye, ücret ve her ne ad altında olursa olsun benzeri ödemelerin hesabında dikkate alınmaz.
5.
Bu Fon'un kullanılma usul ve esasları ile Fon'a ilişkin diğer usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.
BEŞİNCİ KİTAP
Vergi davaları
BİRİNCİ KISIM
BİRİNCİ BÖLÜM
Vergi Mahkemesinde Dava Açmaya Yetkili Olanlar
Madde 377- Mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenler, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilirler.
Vergi dairesi tadilat ve takdir komisyonlarınca tahmin ve takdir olunan matrahlara karşı vergi mahkemesinde dava açabilir.
Belediyelerde dava açma yetkisini belediye adına varidat müdürü, olmayan yerlerde hesap işleri müdürü veya o görevi yapan kullanır.
Vergi daireleri Maliye ve Gümrük Bakanlığının, (İl özel idareleriyle belediyeler valilerin) muvafakatını almadan vergi mahkemelerinin kararları aleyhine Danıştayda temyiz davası açamazlar.
Ancak; Maliye ve Gümrük Bakanlığı tespit edeceği hadlerle sınırlı olmak şartıyla, muvafakat verme yetkisini defterdarlıklara devredebilir.
Dava Konusu
Madde 378 - Vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması lazımdır.
Mükellefler beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. Bu kanunun vergi hatalarına ait hükümleri mahfuzdur.
Vergi hataları ve ihtirazi kayıtla verilen beyannameler hariç. İhtirazi kayıtla verilen beyannamelere karşı dava açma süresi 30 gündür.
Dava Konusu
Mükerrer Madde 378 - Danıştay ve Vergi Mahkemelerinde yapılacak duruşmalarda, iddia ve savunmanın gerekli kıldığı hallerde, mahkeme vergi davasına konu olan tarhiyatın dayanağı incelemeyi yapmış bulunan inceleme elemanları ile, mükellefin duruşmada hazır bulundurduğu malî müşaviri veya muhasebecisini de dinler.
Madde 379-412 - (2577 sayılı İYUK’nun 63'üncü maddesiyle kaldırılmıştır.)
Mükelleflerin İzahat Talebinde Bulunabilecekleri
Madde 413 - Mükellefler, Maliye Bakanlığından veya Maliye Bakanlığının bu hususta yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulanması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında izahat isteyebilirler.
Yetkili makamlar yazı ile istenecek izahatı yazı ile veya sirkülerle cevaplamak mecburiyetindedirler.
Alacakları cevaplara göre hareket eden mükelleflerin bu hareketleri cezayı istilzam etse dahi ceza kesilmez.
Son Hükümler
Özel Kanunlardaki Hükümlerin Saklı Olduğu
Madde 414 - Özel kanunlarda 5432 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilen hallerde bu kanunun mezkur hükümlere tekabül eden maddeleri uygulanır.
Yetki
Mükerrer Madde 414 - Bu Kanunun; 104, mükerrer 115, 177, 352 (Kanuna bağlı cetvel), 353 ve 356 ncı maddelerinde yer alan maktu had ve miktarlar 1/1/1998 tarihi itibariyle geçerli olan had ve tutarlarına, 232 nci maddesinde yer alan 1.000.000 lira, 15.000.000 liraya, 252 nci maddesinde yer alan yüz kuruş, 100.000 liraya, 313 üncü maddesinin son fıkrasında yer alan 500.000 lira, 50.000.000 liraya, 343 üncü maddesinde yer alan 100 ve 2.500 liralar sırasıyla, 500.000 ve 1.000.000 liralara yükseltilmiştir.
Maliye Bakanlığı; bu Kanunun 26, 35 ve 366 ncı maddelerinde yer alan tahakkuk fişi ile vergi ve ceza ihbarnamelerinin şekli ve ihtiva edeceği bilgilerde değişiklik yapmaya ve bunları vergi dairesi adına tanzim edecek olanları belirlemeye yetkilidir.
Bu Kanunda yer alan maktu hadler ile asgari ve azami miktarları belirtilmiş olan para ile ödenecek ceza miktarları, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak bu Kanun uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Bu şekilde hesaplanan maktu had ve miktarların yüzde 5 ini aşmayan kesirler dikkate alınmaz. Bakanlar Kurulu, bu suretle tespit edilen had ve miktarları yarısına kadar artırmaya veya indirmeye, nispi hadleri ise iki katına kadar artırmaya veya yarısına kadar indirmeye veya tekrar kanuni seviyesine getirmeye yetkilidir.
Kaldırılan Hükümler
Madde 415 - 5432 sayılı Vergi Usul Kanunu ile bu kanunun bazı hükümlerini değiştiren 5815, 6094 ve 6935 sayılı kanunlar ile 5887 sayılı Harçlar Kanununun 116'ncı maddesi, 120'inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları, 121'inci maddesinin dördüncü fıkrası ile 123'üncü maddesi, 6085 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 9'uncu maddesinin (E) fıkrası, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 64'üncü maddesi, 6936 sayılı Hususi Otomobil Vergisi Kanununun 12'inci maddesi 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 15'inci maddesi diğer kanunların bu kanuna uymayan hükümleri kaldırılmıştır.
Mükerrer Madde 415 –
Vergi İdaresini Geliştirme Fonu:
(*) Mükerrer Madde 415 – (Kaldırılmadan önceki şekli)
1. Vergi Kanunlarının uygulanması, Maliye ve Gümrük Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatının geliştirilmesi, modernleştirilmesi ve Maliye ve Gümrük Bakanlığı Personelinin daha etkin ve verimli çalıştırılmasını sağlamak gayesiyle Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası nezdinde "Vergi İdaresini Geliştirme Fonu" kurulmuştur.
2. Her yıl tahsil edilen toplam vergi gelirlerinin bir yıl evvelki toplam vergi gelirlerine ulaşıncaya kadarki kısmının % 05 ile, bir yıl evvelki vergi tahsilatını aşan vergi gelirlerinin % 1'i bu fonun kaynağını teşkil eder.
3. Saymanlıklar her ay tahsil ettikleri toplam vergi gelirlerinin; bir evvelki yıl toplam vergi tahsilat tutarına ulaşıncaya kadar % 05 (Binde beş)ini, toplam vergi tahsilatının bir evvelki yıl toplam tahsilatlarını aşması halinde, aşan kısmından her ay % 1 (yüzde bir)ini tahsil ettikleri ayı takip eden bir ay içerisinde doğrudan fona gönderirler.
4. Bu fon, Gelirler Genel Müdürlüğünce bina yapımı, satın alınması veya kiralanması, taşıt demirbaş alımı, otomasyon, eğitim, uygulama, tanıtma çalışmaları gibi hizmetlerin gerektirdiği giderler ile vergi inceleme, yoklama faaliyetleri sırasında yapılacak harcamalar ve Maliye ve Gümrük Bakanlığı Personeline görevleri nedeniyle ve daha verimli çalıştırılmalarını sağlamak gayesi ile yapılacak ek ödemelerde kullanılır. Bu fondan yapılacak harcamalar 1050, 832 ve 2886 sayılı kanunlarla 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi değildir.
Bu fonun kullanılma usul ve esasları ile fona ilişkin diğer usul ve esaslar Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenir ve yürütülür. Denetimi; Başbakanlık, Maliye ve Gümrük Bakanlığı ve Sayıştayca belirlenecek birer üyeden meydana gelecek bir komisyon aracılığı ile yapılır.
Götürü Matrahlar
Geçici Madde 1 - 5432 sayılı kanunun 40'ıncı maddesi mucibince tesbit edilip bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte vergi tarhına esas tutulmakta olan götürü matrahlar 1961 yılı vergileri için de uygulanır.
İlk Tatbik Yılında Komisyonların Teşkil ve Ödevleri
Geçici Madde 2 - Zirai kazançlar merkez ve il komisyonları bu kanunun yayınlandığı tarihten başlayarak en geç bir ay içinde, komisyon başkanlarının daveti üzerine kurulur.
Zirai kazançlar merkez komisyonuna Ziraat Odaları Birliği tarafından seçilecek temsilci, işbu birliğin teşekkül edeceği tarihe kadar Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği tarafından seçilir.
Merkez komisyonu, bu kanunun 46'ncı maddesinde mevzuubahis yönetmeliği ilk toplantı tarihinden itibaren en geç üç ay içinde hazırlayarak yürürlüğe koyar.
Geçici Madde 3- Kanunun ilk uygulama yılında, vergiye tabi çiftçilerin zirai kazançları, satış tutarlarına bakılmaksızın götürü gider usulüne göre tespit olunur.
Dileyenler, vergi dairesine, en geç, kanunun mer'iyete girdiği tarihten itibaren bir ay içinde ve yazılı olarak müracaatta bulunmak şartiyle, gerçek kazanç esasını ihtiyar edebilirler.
Geçici Madde 4 - Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten veya sonraki yıllarda bilanço esasına göre Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefiyetine girecek olanlar açılış bilanço ve envanterini tanzim ederken işletmeye dahil iktisadi kıymetleri bu kanunun üçüncü kitabında yazılı hükümler dairesinde değerlendirirler. Maliyet bedeli ile değerlenmesi icap eden kıymetlerin bu bedeli bilinmiyorsa maliyet bedeli yerine mükelleflerin bizzat belli edecekleri alış emsal bedeli değerlemeye esas tutulur.
Vergi incelenmesi neticesinde alış emsal bedelinin fazla hesap edildiğinin anlaşılması halinde mükellef hakkında vergi ziyaı ve usulsüzlük cezaları uygulanmaz.
Amortismana Tabi İktisadi Kıymetlerin Değerlenmesi
Geçici Madde 5 -Bu kanunun mer’iyete girdiği tarihte veya müteakip yıllarda ticari, zirai veya mesleki kazançları dolayısıyla yeniden Gelir Vergisine girecek veya basit usulden gerçek usule geçecek olan mükellefler ile öteden beri faaliyete devam eden serbest meslek erbabının (*) amortismana tabi iktisadi kıymetleri maliyet bedeli, maliyet bedeli bilinmiyorsa bizzat kendilerince alış tarihindeki rayice göre tahmin olunacak bedeli ile değerlenir. Şu kadar ki, bu kıymetlerin alış tarihleri ile mükellefiyete giriş veya gerçek usule geçiş tarihi arasındaki yıllara ait amortismanlar tutarı bu değerden düşülür ve bakiyesinin amortismanına devam olunur.
Mükellefçe tahmin olunacak bedelin fazla hesaplandığının tesbiti halinde bundan dolayı adına ceza kesilmez.
Ceza Hükümlerinin Şümulü
Geçici Madde 6 -Bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş fiiller hakkında, bu fiillerin işlendiği tarihte 5432, 5815 ve 6094 sayılı kanunların yürürlükte bulunan vergi cezalarına ve hileli vergi suçlarına müteallik hükümleriyle bu kanunun hükümlerinden hangisi mükellefin veya suçu işliyen kimsenin lehine ise o hüküm uygulanır.
Yukarıki fıkra hükmü bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kesilmiş olup da henüz kesinleşmemiş veya tahsil edilmemiş olan vergi cezalariyle ceza mahkemelerince hükmolunan cezalara da şamildir.
Ceza İndiriminden Faydalanacak Olanlar
Geçici Madde 7 - Mükellef veya vergi sorumluları bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde vergi dairesine müracaatla itiraz süresi geçmiş veya henüz son bulmamış vergi ve cezaları için bu kanunun 376'ncı maddesindeki şartları yerine getirdikleri takdirde mezkur madde hükümlerinden faydalandırılırlar.
Kazanç Sayılmıyacak Farklar
Geçici Madde 8 -Bu kanunun 328 ve 329'uncu maddelerinin uygulanmasında 1945 yılının sonundan önce satınalınmış veya inşa ettirilmiş veyahut trampa yolu ile iktisabedilmiş olan gayrimenkuller ile bunların mütemmim cüzülerinin (Sabit tesisatta makinalar dahil) ve teferruatının ve gayrimenkul olarak tescil edilen hakların satışından ve bu mallar ve haklar için alınan sigorta tazminatından doğan farklar kazanç sayılmaz.
Bu Kanunun Belediye Vergi ve Resimlerine Uygulanacağı Tarih
Geçici Madde 9 - Belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında bu Kanunun vergi hatalarına ve bunların düzeltilmesine ve vergi ihtilaflarına müteallik hükümleri yayımı tarihinden ve diğer hükümleri 1 Ocak 1963 tarihinden başlıyarak uygulanır.
Müdevver Mahsullerin Değerlenmesi
Geçici Madde 10 - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte veya müteakip yıllarda zirai kazançlar dolayısiyle zirai işletme hesabı veya bilanço esasında yeniden Gelir Vergisine girecek veya götürü gider usülünden gerçek usullere geçecek çiftçiler, mükellefiyete girdikleri veya gerçek usullere geçtikleri yıla devredilen zirai mahsullerini maliyet bedeli ile, bu bedel belli değilse bizzat tayin edecekleri bedel ile değerlendirirler ve çiftçi işletme defterinin giderleri tablosuna bir kalemde kaydederler; bilanço esasında ise açılış bilançosundan gösterirler.
Mükellefçe tayin edilecek bu bedelin fazla hesaplandığının tesbiti halinde bundan dolayı adına ceza kesilmez.
İlk defa götürü gider usulünde vergiye tabi olacak çiftçilerin evvelki yıllardan devreden mahsullerinin satış hasılatının vergilendirilmesinde, kazançlarını Gelir Vergisi Kanununun 54'üncü maddesinin 1 numaralı bendine göre tesbit edecekler gerçek miktarları ile indirilebilecek giderlerinin, kazançlarını aynı maddenin 2 numaralı bendine göre tespit edecekler ise bilumum giderlerinin hesabında evvelki yıllarda ödenmiş olan bu kabil masraflardan sadece yapıldığı yıla devreden mahsullere isabet eden kısımları nazara alınır.
Yeniden Değerleme
Geçici Madde 11 - (mükerrer 298'inci madde olmuştur.)
Geçici Madde 12 - 4/1/1961 gün ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin bu Kanunla değişmeden önceki hükümlerine göre, takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değerleri ile ilgili olarak dava açma ve açılan davalara cevap verme konusunda Maliye ve Gümrük Bakanlığına bağlı vergi dairelerine mevdu görev ve yetkiler devam eder; kesinleşen değerler bu vergi dairelerince, takdir komisyonu kararları ve varsa yargı mercii kararları ile birlikte ilgili belediyelere derhal bildirilir. Emlak Vergisi Kanununun uygulamasında, altıncı genel beyan döneminin başlayacağı yıla kadar kesinleşen bu değerler geçerli olur.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 72 nci maddesinin bu Kanunla değişmeden önceki hükümlerine göre kurulan takdir komisyonlarının asgarî ölçüde arsa metrekare birim değer tespitine ilişkin görev ve yetkileri 1 Mart 1986 tarihine kadar, bu değerlerle ilgili olarak açılacak davalarla ilgili görev ve yetkileri söz konusu davalar sonuçlanıncaya kadar devam eder.
Geçici Madde 13 - Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinde yer alan ve bu Kanunla artırılan hadler, önceki yılların hadlerine bağlı olmaksızın 1986 yılında tutulacak defterler için de uygulanır.
Geçici Madde 14 - Üç yıl süre ile görev yapacak olan ilk Yeminli Mali Müşavirler Kurulu üyeleri, biri Başkan ve biri Başkanvekili olmak üzere, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden altı ay içinde Bakanlar Kurulunca atanır.
Üç yıllık sürenin bitiminde yeniden üyeliğe getirilmek mümkündür.
Kurul üyeliklerine atananlar ile kurulda görevlendirilen personelden T.C. Emekli Sandığına tabi olanların istemleri halinde, Emekli Sandığı iştirakçiliği devam eder.
Geçici Madde 15 -Yeminli Malî Müşavirler Kurulunun giderleri üç yıl süre ile her yıl Maliye ve Gümrük Bakanlığı bütçesine konacak olan ödenekten karşılanır.
Geçici Madde 16 - 213 sayılı Vergi Usul Kanununa 3239 sayılı Kanunun 36'ncı maddesiyle ilave edilen mükerrer 415 inci maddeyle kurulan "Vergi İdaresini Geliştirme Fonu", bu Kanunun yürürlük tarihi itibariyle mevcut bütün aktif ve pasifiyle birlikte aynen Vergi Usul Kanununun ek 13 üncü maddesi ile kurulan "Gelir İdaresini Geliştirme Fonu"na devredilmiştir.
Vergi İdaresini Geliştirme Fonu'nun sözleşmelerde taraf olmaktan doğan hak ve borçları, Gelir İdaresini Geliştirme Fonuna intikal eder.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Vergi İdaresini Geliştirme Fonu başka bir işleme gerek kalmaksızın infisah eder.
Vergi İdaresini Geliştirme Fonu ile Gelir İdaresini Geliştirme Fonu, devir nedeniyle doğacak her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.
Geçici Madde 17 -1.1.1991 tarihinden geçerli olmak üzere 10 yıl süre ile; bu Kanuna, 3418 sayılı Kanunun 32 nci maddesiyle eklenen ek 13 üncü maddenin 2 numaralı fıkrasında yer alan % 05 oranı % 1 olarak; 4 numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan % 30 oranı, vergi incelemesine yetkili Maliye ve Gümrük Bakanlığı merkez denetim elemanları ve münhasıran Gelirler Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatında çalışan personel için % 45, Bakanlığın diğer yurtiçi personeli için % 35 olarak uygulanır.
Geçici Madde 18 - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce aktife giren iktisadi kıymetler hakkında aktife alındıkları yılda yürürlükte olan hükümlere göre amortisman ayrılmasına devam olunur.
Geçici Madde 19 - İşletme hesabı esasında defter tutan mükellefler diledikleri takdirde, Vergi Usul Kanunun 180 inci maddesindeki şartlar dikkate alınmaksızın 31/12/2000 tarihine kadar işletme hesabı esasına göre defter tutmaya devam ederler.
Geçici Madde 20 - 1998 yılı geçici vergi uygulaması bakımından; Hazine Bonosu, Devlet Tahvilleri ve Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresi Başkanlıklarınca çıkarılan menkul kıymetler alış bedeli ile değerlenir.
Geçici Madde 21 -Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş fiiller hakkında kesilecek cezalarda, bu fiilerin işlendiği tarihte 213 sayılı Vergi Usul Kanunun yürürlükte bulunan vergi cezalarına ait hükümleri; hükmolunacak cezalar hakkında ise, bu fiillerin işlendiği tarihte yürürlükte bulunan hükümler ile bu Kanun hükümlerinden lehe olanı uygulanır. (29.11.2000 tarih ve 24245 sayılı R.G.'de yayımlanan E.2000/21; K.2000/16 sayı ve 6.7.2000 günlü Anayasa Mahkemesi Kararı ile iptal edilen cümle)
(İptal edilmeden önceki şekli) Şu kadar ki; bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kesinleşmiş mahkumiyet kararları hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz.
Geçici Madde 22 - Diğer kanunlarda Vergi Usul Kanununun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan kaçakçılık, ağır kusur ve kusur cezalarına yapılan atıflar Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesinde yer alan vergi ziyaı cezasına yapılmış sayılır.
Geçici Madde 23 -1/1/1999 tarihi ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasındaki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak yapılan ve uzlaşma talep edildiği halde henüz uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü verilmiş ancak uzlaşma görüşmesi yapılmamış veya uzlaşma talep süresi geçmemiş olan vergi ziyaı cezalı tarhiyatlarda; vergi ziyaı cezası için de uzlaşma talebinde bulunulabilir
Geçici Madde 24 - 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde deprem felâketine maruz kalan yörelerde, gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyet kaydı bulunan kişilerden alacağı bulunan mükellefler, bu Kanunun 322 ve 323 üncü maddeleri hükümlerinin uygulanmasında bu madde hükmünü de dikkate alırlar.
Karşılık ayrılmak veya zarar yazılmak istenen alacak;
1. Alacağın bulunduğu yerdeki deprem tarihinden önce doğmuş olmalıdır.
2. Varlığı Vergi Usul Kanununda sayılan belgeler ile tevsik edilmelidir.
Borçlunun mal varlığının en az üçte birini kaybettiğine ilişkin olarak açılmış tespit davası üzerine verilen karar, alacağın dava veya icra safhasına geldiğini gösterir ve bu nevi alacaklar için pasifte karşılık ayrılabilir.
Alacaklı ve borçlunun her türlü muvazaadan ari olarak sulh olmaları ve bu konuda düzenleyecekleri bir belgeyi karşılıklı olarak imzalamaları halinde bu belge kanaat verici belge sayılır ve belgeye konu alacak değersiz alacak addolunur.
Maliye Bakanlığı 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış meslek mensubunca düzenlenmiş ve üçüncü fıkrada belirtilen şartların mevcudiyetini gösteren tasdik raporunu kanaat verici vesika olarak kabul edebilir. Ancak bu vesika borçlu yönünden vazgeçilen alacak sayılmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul Maliye Bakanlığınca belirlenir.
Geçici Madde 25 - 31.12.2003 tarihli bilançoda yer alan parasal olmayan kıymetler aşağıdaki hükümlere göre, bu maddede hüküm bulunmayan hallerde ise Vergi Usul Kanununun bu Kanunla değişik mükerrer 298 inci maddesinde yer alan hükümlere göre düzeltilir:
a) Düzeltme işlemi, Türkiye geneli için hesaplanan toptan eşya fiyatları genel endeksi göz önünde bulundurularak Maliye Bakanlığınca belirlenen düzeltme katsayıları kullanılarak yapılır. Düzeltme işlemi 1970 yılından itibaren uygulanır. Bu yıldan önce aktif ve pasife giren kalemler 1970 yılında girmiş kabul edilir.
b) Maddî duran varlıklar maliyet bedeli, malî duran varlıklar ise alış bedeli üzerinden düzeltmeye tâbi tutulur.
c) Maddî duran varlıklar, malî duran varlıklar ve özel tükenmeye tâbi varlıklar ile stokların maliyet veya alış bedelleri içinde yer alan ve tevsik edilebilen reel olmayan finansman maliyeti, ilgili varlığın maliyet veya alış bedelinden düşülür. Mükelleflerin reel olmayan finansman maliyetini tevsik edememeleri halinde:
1) Son beş hesap dönemi içinde aktife giren kıymetlerin maliyet bedeline dahil edilen finansman giderlerinin reel olmayan kısımları; toplam finansman maliyetlerine, ilgili döneme ait TEFE artış oranının dönem ortalama ticarî kredi faiz oranına bölünmesi sonucunda belirlenen oranlar uygulanmak suretiyle bulunan tutar, maliyet ve alış bedelinden düşülür.
2) Söz konusu beş hesap döneminden önce aktife giren kıymetlerin maliyet bedeline dahil edilen finansman giderleri maliyet veya alış bedellerinden düşülmez.
3) Reel olmayan finansman maliyetinin tevsik edilebilir olması halinde de (1) numaralı alt bentte belirtilen yöntem kullanılabilir. Amortisman süresi bitmemiş olan kıymetlere ilişkin maliyet veya alış bedelinden düşülen reel olmayan finansman maliyetinden amortisman ayrılmamış tutar, 2004 ve sonraki dönemlerde, beş yılda ve eşit taksitte dönem kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınır.
d) Birikmiş amortismanlar, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilir.
e) Öz sermaye kalemlerinin düzeltilmesinde, 1.1.2004 tarihinden önce ayrılan yeniden değerleme değer artış fonu gibi fonlar öz sermayeden düşülür. Bu ve benzeri fonların sermayeye ilavesi nedeniyle oluşan sermaye artışları sermaye artışı olarak dikkate alınmaz ve enflasyon düzeltmesine tâbi tutulmaz.
f) 2003 yılı hesap dönemine ait beyannamede yer alan indirilemeyen geçmiş yıl malî zararları ile carî dönem malî zararları matrahın tespitinde mukayyet değerleri ile dikkate alınır.
g) 31.12.2003 tarihli bilançonun düzeltilmiş aktif toplamından düzeltilmiş sermaye, düzeltilmiş hisse senetleri ihraç primleri ve düzeltilmiş hisse senedi iptal kârları ile borç toplamının çıkarılması sonucu bulunan fark, geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilir. Bu şekilde tespit edilen geçmiş yıl kârı vergiye tâbi tutulmaz, geçmiş yıl zararı ise zarar olarak kabul edilmez.
Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tâbi tutulur. Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir; bu işlemler kâr dağıtımı sayılmaz.
h) Sermaye Piyasası Kurulu ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun yüksek enflasyon döneminde malî tabloların düzeltilmesine ilişkin düzenlemelerine göre 31.12.2003 tarihli bilançolarını düzeltmek zorunda olan mükellefler, söz konusu bilançolarını bu madde uyarınca yeniden düzeltmeyebilirler. Ancak bu şekilde düzeltme yapanlar, bu Kanuna göre ayrılabilecek tutardan fazla amortisman veya karşılık ayıramaz.
ı) Yıllara sarî inşaat ve onarma işlerine ait maliyet ve istihkak tutarları ile ilgili olarak 31.12.2003 tarihinde oluşan düzeltme farkları işin bitiminde kâr/zarar tutarının tespitinde dikkate alınmaz.
j) 2004 yılı hesap döneminden itibaren ilk defa bilanço esasına geçen mükellefler bu maddede yer alan esaslara göre düzeltme yaparlar.
k) Kendisine özel hesap dönemi tayin edilen mükelleflerde; 31.12.2003 tarihli bilanço, 2004 yılı içinde biten hesap dönemi sonundaki bilançoyu, 2003 yılı hesap dönemi, 2004 yılı içerisinde biten hesap dönemini, 1.1.2004 tarihi 2004 yılı içinde başlayan hesap döneminin başındaki tarihi ifade eder.
l) Bu madde uyarınca düzeltilen kalemlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farkları maliyet bedeli addolunur. Şu kadar ki, amortismana tâbi olmayan kıymetlerin düzeltilmiş değerinin altında bir bedelle satılması halinde, düzeltilmiş değerle düzeltme öncesi değer arasındaki farka isabet eden zarar, gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınmaz.
(*) (5228 sayılı Kanunun 11'inci maddesiyle değiştirilmeden önceki şekli) Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon fark hesapları kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir, bu işlem kâr dağıtımı sayılmaz.
Geçici Madde 26 -Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce aktife giren iktisadi kıymetler hakkında aktife alındıkları yılda yürürlükte olan sürelere göre amortisman ayrılmasına devam olunur.
Geçici Madde 27 - 01/01/2006 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak bu tarihten sonra ortaya çıkan ve vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren fiiller için ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir. Bu ceza; vergi ziyaına 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet verenlere üç kat, bu fiillere iştirak edenlere bir kat, vergi incelemesine veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanuni süresi geçtikten sonra verilen vergi beyannameleri için de yüzde elli oranında uygulanır.
Ceza Hükümlerinde Uygulama
Ek Geçici Madde 1 - Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş fiiller hakkında, bu fiillerin işlendiği tarihte 213 sayılı Vergi Usul Kanununun yürürlükte bulunan vergi cezalarına ait hükümleri uygulanır.
Ceza Kesmede Zamanaşımı
Ek Geçici Madde 2 - Bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki dönemlere ait vergi cezaları hakkında ilgili dönemde yürürlükte bulunan ceza kesmede zamanaşımı hükümleri uygulanır.
Ek Geçici Madde 3 - Vergi Kanunlarına göre ticari, zirai ve mesleki faaliyetleri dolayısıyla ilgili vergi dairelerine mükellefiyet kayıtlarını yaptırmaları gerektiği halde 31/3/1981 tarihine kadar bu mükellefiyetlerini tescil ettirmemiş bulunanlar hakkında, Vergi Usul Kanununda öngörülmüş olan diğer ceza hükümleri ile birlikte aynı Kanunun 360'ıncı maddesi hükmü de uygulanır.
Ek Geçici Madde 4 - 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 221'inci maddesinde yer alan defter tasdik süreleri, 1981 takvim yılında tutulacak defterler için bir ay uzatılmıştır.
Ek Geçici Madde 5 - 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 46'ncı maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle, 1981 yılında götürü matrahlara ilişkin olarak yapılacak takdirler için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 40'ıncı maddesinin 2 numaralı bendinde yazılı olan süre 1981 yılı Mart ayı sonuna kadar uzatılmıştır.
Ek Geçici Madde 6 - 2343 sayılı kanunla 1/3/1981 tarihinden itibaren 210 sayılı Değerli Kağıtlar Kanunu kapsamına alınan faturalarla ilgili yeni düzenlemelere geçilinceye kadar, gerçek veya tüzelkişiler, ellerinde bulundurdukları faturalarını kullanabilirler. Ancak bu faturaların değerli kağıt bedellerinin makbuz karşılığı tahsili suretiyle defterdarlıklarca tasdiki şarttır.
Ek Geçici Madde 7 - 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 117'nci maddesine ilişkin olarak 1981 yılında yapılacak tespitler için aynı maddenin son fıkrasında yazılı süreyi iki aya kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Ek Geçici Madde 8 - 1980 vergilendirme dönemindeki iş hacmi itibariyle 1981 yılında tüccarların defter tutma bakımından girecekleri sınıfların tayininde, bu kanunun 26'ncı maddesiyle değiştirilen 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177'nci maddesindeki hadler esas alınır.
Ek Geçici Madde 9 - 1981 takvim yılı peşin ödeme derecelerine yapılan itirazlar hakkında bu kanunun 53'üncü maddesiyle kaldırılan Mükerrer 86'ncı madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Şu kadar ki, Merkez Özel Komisyonu tarafından görüşülerek sonuçlandırılan itirazlardan Resmi Gazete'de ilan edilmemiş olanlar hakkında sözü edilen maddenin ilana ilişkin hükmü uygulanmaz.
Ek Geçici Madde 10 - Bu kanunun 36'ncı maddesiyle değişik Vergi Usul Kanununun 298'inci maddesi hükümlerinin yürürlüğe gireceği tarihten önceki dönemlere ilişkin olarak yapılacak rayiç bedel takdirleri dolayısıyla anılan kanunun 257'nci maddesinin bu kanunun 33'üncü maddesiyle değiştirilmeden önceki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Ek Geçici Madde 11 - 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 353'üncü maddesinin 2 numaralı bendi uyarınca her bir belge nevine ilişkin olarak kesilmiş bulunan özel usulsüzlük cezalarının, her bir tespit için 50.000 lirayı ve bir takvim yılı içinde 500.000 lirayı aşan miktarı tahsil edilmemişse terkin, tahsil edilmişse red ve iade edilir.
Ek Geçici Madde 12 - Gelir Vergisi Kanununun 2454 sayılı Kanunun 14'üncü maddesiyle değişik mükerrer 117'nci maddesi hükümleri uyarınca, 1981 yılı için tahakkuk ettirilmiş bulunan peşin ödemelere ilişkin taksitlerini vadesinde ödemeyen mükellefler hakkında 15/4/1982 tarihine kadar 6183 sayılı kanunun 2347 sayılı kanunla değişik 51'inci maddesi hükmü uygulanmaz.
1981 yılı Gelir Vergisine mahsup edilip de ödenmemiş bulunan peşin ödeme miktarının, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde ödenmesi halinde, bu alacaklara da 15/4/1982 tarihinden ödendiği tarihe kadar geçen süre için gecikme zammı uygulanmaz. Tahsil edilmiş bulunan gecikme zamları ise red ve iade edilir.
Ek Geçici Madde 13 - a) 213 Sayılı Vergi Usul Kanununa bu kanunla eklenen mükerrer 49'uncu maddede yer alan bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri ile arsalara ait asgari ölçüde birim değer tespitlerine ilişkin süreleri Emlak Vergisi 1983 Genel Beyan Dönemi ile ilgili olmak üzere 1982 takvim yılında gerektiği ölçüde kısaltmaya;
b) 1983 yılında yapılacak olan Genel Beyan dolayısıyla vergi dairelerine verilecek Emlak Vergisi beyannamelerini iki ay önceden kabul etmeye;
Maliye Bakanı yetkilidir.
Yürürlük
Madde 416 - Bu kanun 1 Ocak 1981 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütmeye Memur Olanlar
Madde 417 - Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
VERGİ USUL KANUNU DERS NOTLARI
HAZIRLAYANLAR :
Bahtiyar AKDENİZ
Hasan İŞ
Savaş VAROL
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)